diean
Banned
- Katılım
- 8 Nis 2007
- Mesajlar
- 2,720
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Eskiden kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı.
Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evleninceevinin kadını olurdu. 90'lı yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artık çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.
Önce üniversite okumaya, sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu. Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu. Yaşasın özgürlük...
Çalışan kadın artık iş kolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu.
Doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve iş kolik 30'lu yaşlarında kadınlarla doluydu.. Bu çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti. Artık hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı. Çalışan kadın etrafına bakındı. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi. İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde baş başa tatillere götüren, yasamayı seven ve bol bol espri yapanlar hemen kapışıldı. Yurt dışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi. Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı. Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken, artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Akşam ne yenmeli, nereye gidilmeli, eşinin gömlekleri, pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, iş çıkışı git al, eve gel, akşam yemeğini hazırla....
Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce derdini paylaşan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şefkatli ellere sahipti. 15 saat koşturmak kadına vız geliyordu. Etraf bu şekilde koşuşturan, ev ile iş arası çift vardiya çalışan Kadınla doluydu.
Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35' ine yaklaşıyordu. Biyolojik saati "be-bek, be-bek" diye uyarı vermeye başladı. Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı "Kariyer de yaparım Bebek de" diye...
Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve işlerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar. Kimi tek, kimi ikiz ,kimi üçüz istedi. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı, çalışan kadınlar hamileydiler. Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi. Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alındı, bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor, karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden. Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alındı, bir çok internet sitesine üye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarına yazılındı.
Çalışan hamile kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimini. Bugün 43.gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59.gün, parmakları oluştu... 89.gün, bu gün ilk defa hıçkırdı... 210 ncu günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek... Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artık anneydi.
3-4 aylık izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbaşı yapmıştı. Artık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu. Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın
cumartesilerini çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.
Çalışan kadına bu da yetmedi. Artık hem çalışıyor, hem iyi bir eş olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu. Çalışan kadın çıtayı bir kez daha yükseltti. O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı, organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve eşine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.
Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar. Evlerine ekmek yapma makineleri aldılar, toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye başladılar, "Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim" "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir akşam gelin de size de yapayım"
Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek? Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi. 80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep Tv izliyordu...
:biggrin:biggrin biz hep tv izlioruz :biggrin:biggrin
Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evleninceevinin kadını olurdu. 90'lı yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artık çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.
Önce üniversite okumaya, sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu. Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu. Yaşasın özgürlük...
Çalışan kadın artık iş kolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu.
Doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve iş kolik 30'lu yaşlarında kadınlarla doluydu.. Bu çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti. Artık hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı. Çalışan kadın etrafına bakındı. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi. İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde baş başa tatillere götüren, yasamayı seven ve bol bol espri yapanlar hemen kapışıldı. Yurt dışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi. Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı. Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken, artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Akşam ne yenmeli, nereye gidilmeli, eşinin gömlekleri, pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, iş çıkışı git al, eve gel, akşam yemeğini hazırla....
Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce derdini paylaşan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şefkatli ellere sahipti. 15 saat koşturmak kadına vız geliyordu. Etraf bu şekilde koşuşturan, ev ile iş arası çift vardiya çalışan Kadınla doluydu.
Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35' ine yaklaşıyordu. Biyolojik saati "be-bek, be-bek" diye uyarı vermeye başladı. Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı "Kariyer de yaparım Bebek de" diye...
Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve işlerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar. Kimi tek, kimi ikiz ,kimi üçüz istedi. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı, çalışan kadınlar hamileydiler. Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi. Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alındı, bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor, karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden. Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alındı, bir çok internet sitesine üye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarına yazılındı.
Çalışan hamile kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimini. Bugün 43.gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59.gün, parmakları oluştu... 89.gün, bu gün ilk defa hıçkırdı... 210 ncu günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek... Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artık anneydi.
3-4 aylık izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbaşı yapmıştı. Artık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu. Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın
cumartesilerini çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.
Çalışan kadına bu da yetmedi. Artık hem çalışıyor, hem iyi bir eş olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu. Çalışan kadın çıtayı bir kez daha yükseltti. O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı, organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve eşine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.
Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar. Evlerine ekmek yapma makineleri aldılar, toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye başladılar, "Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim" "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir akşam gelin de size de yapayım"
Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek? Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi. 80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep Tv izliyordu...
:biggrin:biggrin biz hep tv izlioruz :biggrin:biggrin