Çanakkale Mahşeri -nden

ENICMATIC

New member
Katılım
12 Ocak 2006
Mesajlar
475
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ISTANBUL
"... Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünya¬da hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bu¬gün 1800 şarapnel altık. Aylardan beri gece gündüz savaş ge¬milerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Cenab-ı Allah'larından ayırmak için başka ne yapılabilir!..."

Müttefik Orduları Başkomutanı General Jean Hamilton

"Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türk'lerle omuz omuza savaşmaktır diyebilirim.
Fakir insanlardı; buğday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi; sağlıksız su içerlerdi; çamur barınaklar¬da yatarlardı; fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı... Bu insanların kalplerinde sadece ve sadece ulvî bir vatan sevgisi vardır. Ölü¬me onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim."
Beşinci Osmanlı Ordusu Kumandanı Mareşal Liman von Sanders

______________________________________________________________

Bir süre daha mermi yağdır¬dıktan sonra, Müttefikler toplarını Dardanos Tabyası'na çevirdiler. Yoğun toz bulutu azalıyor, harabeye dönmüş tabya ortaya çıkıyordu. Askerlerin çoğu şehit olmuştu; sağ kalanların arasında Edremit'in Çamlık Köyü'nden Abdur-rahman oğlu Seyit de bulunuyordu. O da birkaç adım öte¬sindeki Niğdeli Ali gibi bayılmıştı. Kendisine geldiği za¬man toz bulutu iyice hafiflemişti; çevresine şaşkın şaşkın bakan takım arkadaşı Niğdeli Ali'yi gördü. Kendini topar¬lamakta güçlük çeken Seyit, Ali'ye sordu:
- Neredeler?
- Mertebelerini buldular.
İri yarı Seyit bütün heybetiyle ayağa kalktı. Dolu göz¬lerini yerlerde yatan arkadaşlarının cesetlerinde gezdirdi. Neler olup bittiğini anlamak için denize doğru birkaç adım attı. Diğer tabyaları döven zırhlılar karaya sokul¬muşlar, taretlerinden alev ve duman püskürtüyorlardı. Geriye döndü; tabyanın içinde ise üçüncü toptan gayrisi yine toprağa gömülmüştü. Seyit önce gemilere, sonra to¬pa ve daha sonra da yerde duran 215 okkalık" mermilere intikam hırsıyla baktı.
- Ali yardım et; sırtıma alayım.
Niğdeli Ali gözlerini önce topun yan yatmış vincine dikti; sonra Seyit'e döndü.
- Kaldıramayız.
- Hele bir deneyelim.
Niğdeli Ali ümitsizlikle olduğu yerde dikiliyordu. Seyit Onbaşı mermilerin yanına giderken yirmi beş otuz metre kadar yukarılarına anlık aralıklarla üç mermi düştü. Ken¬di kendine söylendi.
- Vay kâfir vay!
Eğildi, kavradı; gres yağlı mermi ellerinden kaydı. Ku¬rulamak için ellerini toprağa sürerken köyündeki pehlivanlıklarını hatırladı; nice babayiğit delikanlıların sırtını yere getirmişti. Aslan pençesi gibi gerdiği nasırlı elleriyle
bir daha kavradı, dünyanın kalbini sökercesine asıldı; kan beynine sıçradı ama mermiyi sırtına vurdu. Sendeleyerek lopa doğru yürürken Niğdeli Ali ona şaşkınlıkla bakıyor¬du. Merdiven basamaklarına adımını attığında beli kırıla-
caktı; fakat kararlıydı; buraya kadar gelmişti; başarmalıy-
dı güç belâ mermiyi namluya sürdü ve kamayı kapattı.
şafak rengine bürünmüş yüzünden terler süzülüyor, derin derin soluyordu. Niğdeli Ali yanına geldi. Ne fayda ki iki-
si de numara eriydi; namluyu Ocean Zırhlısı'na çevirip, Beşi ediler, mesafeyi ayarlayamamışlardı.



Kitabı alıp okumayanlara kısa bir örnek....
 
Ellerine Sağlık, Entellektühell'e Taşındı...
 
psychohack' Alıntı:
bOLe iNSaNLaRıN ToRuNLaRı oLDuGuM iCiN KeNDiMLe GuRuR DuYuYoRuM...SaGoL PaYLaSıMıN iÇiN:goz:
kardeşime aynen katılıyorun paylasımın için teşekkürler kardes...
 
Geri
Üst