çandarLı körfezi ..

Novace

New member
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
4,054
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
31
Konum
Istanbul
çandarlı körfezi

Çandarlı Körfezi

t852ec.jpg


Anadolu`nun Ege kıyıları dantel gibi girintili çıkıntılıdır. Dağlar denize dik olarak geldiği için kıyılarda irili ufaklı koylar, körfezler vardır. İzmir`in kuzeyinde bulunan körfezlerden birisi Çandarlı Körfezi`dir. Çandarlı Körfezi`nde Çandarlı, Aliağa ve Yenifoça yerleşim yerleri bulunmaktadır. Yaz aylarında Ege`nin önemli turistik merkezlerinden olan Çandarlı Körfezi`ndeki Aliağa petrol rafinerisinin bölge ekonomisine katkısı büyüktür.

Çandarlı`ın bulunduğu bölgeyi Bakırçay sulamaktadır. Osmanlı Devleti`nin kuruluş dönemlerinde çok güçlü Çandarlı ailesi vardı. Bu aile Nallıhan`ın Cendere Köyü`nden geldiği için Cendereliler diye de anılmaktadır. Cendereli, Candarlı, Çandarlı olarak tanınan bu aile, Osmanlı Devlet yönetiminde yüzelli sene kadar ilmiye bakımından önemli olan kazaskerlik ile devlet yönetiminde çok önemli olan sadrazamlık makamını ellerinde tutmuşlardır. Candarlı Kara Halil Paşa, Şeyh Edebali`nin akrabasıydı önce Bilecik`te sonra da İznik`te, Bursa`da kadılık yaptı.

Osmanlı Devleti`nin ilk kadısı ve kazaskeri olan Kara Halil Paşa, Osmanlı Devleti`nin ilk düzenli ordusunun da kurucusu oldu. Çandarlı Kara Halil, Yeniçeri Ocağı`nın kuruluşunda etkili oldu. Çandarlı Ailesi`nin en önemli isimlerinden birisi Çandarlı Halil Paşa`dır. Halil Paşa, Osmanlı Devleti`nde 24 sene vezirazamlık yaptı. Devlet yönetiminde etkisi çok fazlalaştı. Çandarlı Ailesi arka arkaya vezir ve veziarazam olan kişiler nedeniyle Osmanlı Devleti`nin ikinci güçlü ailesi durumuna geçti. Bu ailenin çok güçlenmesi devşirmelerin tepkisini çekmekteydi. Halil Paşa`nın İstanbul`un fethi ile ilgili görüşlerini beğenmeyen II.Mehmet, İstanbul`un fethinden sonra Çandarlı Halil`i idam ettirdi. Çandarlı Ailesi`nden olanları da Çandarlı Körfezi`ndeki kaleye sürgüne yolladı. Kale, Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırıldığı için onun adını taşımaktadır.

112fst0.jpg


Körfezin adı da Çandarlı Ailesi`nden gelmektedir. Ege Denizi`nin mavi sularında ve güzel körfezde Osmanlı Devleti`nin güçlü bir ailesinin hatıraları bulunmaktadır. Her kelimenin bir hikayesi var : Cam Cam, genellikle saydam veya yarı saydam sert, inorganik bir maddedir. İlkçağ`da Akdeniz kıyılarında yaşayan Fenikeliler`in kumluk bir sahilde yemeklerini pişirirken, tesadüfen cam parçacıklarının ortaya çıkması sonucunda camın bulunduğu rivayet edilir. Camı meydana getiren cam hamuru çok büyük bir sıcaklıkta ortaya çıkar. Bu sıcaklığın yemek pişirirken elde edilmesi zordur. Bu bakımdan camın ilk defa kimler tarafından ve nasıl bulunduğu kesin olarak bilinemiyor. Fakat Milattan önce üç veya dört bin yıllarında Mısır`da camın kullanıldığı ve cam boncukların yapıldığı bilinmektedir. Mısır`da Romalılar zamanında İskenderiyeli ustalar cam yapımını geliştirdiler. MÖ. I. Yüzıl`da Suriye bölgesinde yaşayan cam ustaları cam üfleme metodunu buldular. Bu metodla cam kaplar yapıldı. Üfleme metodunda içi boş bir borunun ucuna macun gibi erimiş haldeki cam konur. Borudan üflenen hava ile cam kütlesi şişirilir. Borunun sürekli çevrilmesiyle de istenen şekiller elde edilir. Türkler, Orta Asya`dan beri cam yapmayı biliyorlardı.

Selçuklu saraylarında cam eşyalara rastlanmıştır. Osmanlılar devrinde vitray yapımı gelişmiştir. Camger adıyla anılan camcı ustaları değişik cam türlerinde uzmanlaşmışlardı. XVIII. Yüzyıl`da Çubuklu`da cam imalathanesi kuruldu. Çeşmibülbül adıyla anılan ürünler önce buralarda yapılmıştır. Çeşmibülbül, bülbülgözü demektir. Bu cam ürünleri Beykoz işi cam ürünlerinin bir çeşididir. Camdan yapılmış olan sürahi, ibrik gibi eşyaların üzerindeki desenlerin bülbül gözündeki çizgilere benzemesi nedeniyle bu eserler Çeşmibülbül olarak tanınmıştır. Çeşmibülbül eserler genellikle koyu kırmızı, süt mavisi, zümrüt yeşili ve beyez renkli spiral çizgilerle süslüdür. Bazı çeşmibülbüller üzerinde altın, kabartma çiçekli süsler de vardır.
 
Geri
Üst