İçişleri Bakanı ve Vali Derhal İstifa Etmelidir

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

SambaRio

4Lq
Katılım
14 Eyl 2006
Mesajlar
1,556
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Rio
Gazeteci Hrant Dink’in tehdit edildiği açıkça bilinmesine rağmen 12 Ocak tarihli Agos Gazetesi’nde "hedef seçildim" diye manşet atmasına rağmen devlet koruma yapmadı.

--------------------------------------------------------------------------------

Korkunç Hrant Dink cinayetinden sonra ortaya çıkan gerçek daha da tüyler ürperticiydi. Hrant Dink yayınlamakta olduğu gazetesinin 12 ocak tarihli sayısında sürmanşetten işlenecek olan cinayeti önceden haber veriyordu: "Neden Hedef Seçildim"

Bu feryada rağmen İçişleri Bakanı'nın, başta istihbarat birimleri olmak üzere güvenlik güçlerinin hiçbir tedbir almaması, cinayeti işleyen merkezin, ne kadar profesyonelce iş yaptığını gösterdiği kadar, Türk güvenlik unsurlarını da ne denli etkisiz bıraktığını ortaya koymaktadır.

İstanbul Valisi Muammer Güler'i Türk kamuoyu sadece Başbakan ve Bakanlar'ın karşılama törenlerinde bir teşrifatçı olarak hatırlamaktadır. Siyasetçilerin etrafında dört dönme çabalarındaki başarısının takdiri aynı siyasetçiler tarafından muhtemelen değerlendirilmektedir. Fakat bu son olayda Vali Güler'in ihmali de en az İçişleri Bakanı kadar sorumluluk taşımaktadır.

EtikHaber olarak diyoruz ki, eğer siyasi ahlak ve insan olmanın ahlaki bir boyutu var ise İçişleri Bakanı Aksu ve Vali Güler başta olmak üzere bu tedbirsizliğin sorumluları derhal görevlerinden alınmalıdırlar.

Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak isteyenlere, Türkiye'nin bütünlüğünü hedef alanlara fırsat sağlayan bu ihmallerin kime hizmet ettiği açıktır. Cinayet ortadadır. Katilin kimliği cinayeti işleten merkezlerin yanında önemsizleşmektedir. Sorumluların vebali ise açıktır.

Bu sebeple EtikHaber olarak bu cinayette sorumlulukları açıkça ortada olanları hiç olmazsa bir defa dürüst olmaya ve istifaya davet ediyoruz.

EtikHaber
 
hocam su sıte adlarını editleseydın bı yazıda bu kadar site adı gecer mi ya.....


koruma verilmenin iLk şartı talep edilmesidir tehtid ediliyorum demiş ama koruma talep etmişmidir.. etmemiştir..
 
iSpiK' Alıntı:
hocam su sıte adlarını editleseydın bı yazıda bu kadar site adı gecer mi ya.....


koruma verilmenin iLk şartı talep edilmesidir tehtid ediliyorum demiş ama koruma talep etmişmidir.. etmemiştir..

Aydın Engin: Kızılelmacılar, fanatikler, ulusalcılar
Agos gazetesi köşe yazarlarından ve Dink’in yakın arkadaşı olan Aydın Engin, Dink’e ölümünden sonra sahip çıkılmasına sevindiklerini söyledi. Engin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Türkiye kendi değerlerini acımasızca yok ediyor. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın da katillerini bulacaklarını söylediler. Ama aynı oyun oynanmaya devam ediyor. Valiliğe gittiğinde, vali yardımcısının haricinde odada bulunan iki kişi, Dink’in başına gelebilecekleri söylüyor. Vali ise böyle bir şey yok diyor. Hrant o zaman bir kere daha Agos’tan gerginlik olmasın diye bunları yazmadı. Bugüne kadar Hrant’ı hedef tahtası olarak gösterenler ortadadır. Kızılelmacılar, fanatikler, ulusalcılar, Hrant’a mahkemelerde saldıranlar bunda tuzu olanlardır.” (İstanbul/EVRENSEL)
 
benım yazdıgımdan nıye alıntı yaptın onu anlamadım ama guzel yazı ;)
 
iç işLeri bakanı istifa etsin vaLi istifa etsin oLdu canım
hükümeti de düşürüp bizde ermeni soykırımını kabuLLeneLim mi?Bunu da istermisiniz..

öLünün arkasından siyasette amma moda oLdu etik haber kendi şovumu yapacağım diye zıpLamışta zıpLamış

Kör öLmüşte badem gözLüydü demişLer ya tövbe tövbe
 
LEV' Alıntı:
Aydın Engin: Kızılelmacılar, fanatikler, ulusalcılar
Agos gazetesi köşe yazarlarından ve Dink’in yakın arkadaşı olan Aydın Engin, Dink’e ölümünden sonra sahip çıkılmasına sevindiklerini söyledi. Engin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Türkiye kendi değerlerini acımasızca yok ediyor. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın da katillerini bulacaklarını söylediler. Ama aynı oyun oynanmaya devam ediyor. Valiliğe gittiğinde, vali yardımcısının haricinde odada bulunan iki kişi, Dink’in başına gelebilecekleri söylüyor. Vali ise böyle bir şey yok diyor. Hrant o zaman bir kere daha Agos’tan gerginlik olmasın diye bunları yazmadı. Bugüne kadar Hrant’ı hedef tahtası olarak gösterenler ortadadır. Kızılelmacılar, fanatikler, ulusalcılar, Hrant’a mahkemelerde saldıranlar bunda tuzu olanlardır.” (İstanbul/EVRENSEL)

Bir insanın ölmesinden duyduğumuz üzgünlük dışında hiçbir pişmanlığı paylaşmıyoruz. Asala'nın suikastleri, PKK'nın kalleş saldırıları ile binlerce vatandaşını kaybetmiş bir ülkenin vatandaşları olarak hayat hakkının önemini belki de en iyi bilenlerdeniz.

Yapmadığımız bir soykırım yükü altında bizleri ezmeye çalışanlar şimdi de işlemediğimiz bir cinayetin utancını üzerimize yıkmaya çalışıyorlar ve ne yazık ki hiç beklenmedik bir şekilde de iç destek buluyorlar. Bir milletin kaderi birkaç saniyede olup biten bir işaret parmağı hareketi ile değiştirilmeye çalışılıyor. Ermeni ve suikat kelimelerinin çağrışmı düne kadar kanlı saldırılarda öldürülen Türk diplomatlar iken bunun yerine artık Dink çağrışımı koyulmaya çalışılıyor.

Türk Milleti'nin iradesini, her zeminde güçlü bir şekilde sergilemesi için gerekli olan tek kaynak ve aynı zamanda dış baskılara, emperyalizmin saldırılarına karşı koyan yegane güç Türk Milliyetçiliği ve Türklüktür. Bu kavramları lekelemeye, yok saymaya çalışmak önce güçsüz bir Türkiye oluşturacak sonra da Türk Devleti'nin sonuna giden yolu açacaktır!
 
ifrit' Alıntı:
antidepresan yazdigin muthis yazidan dolayı seni tebrik ediyorum. ancak bu kadar guzel acıklanabilirdi bu olay

Okuduklarımı derledim ifrit tşk ederim yorumun için..Son söz Yılmaz Özdil'den eklemek istiyorum.. Eğer bu ülkede "milliyetçilik" tırmanıyorsa... Bu tırmanıştaki en büyük tahrik, "ağzından çıkanı kulağı duymayan" veya "dışarıya şirin görünmek için kasıtlı yorumlar yapan" gazetecilere ait.
 
"Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur."


"Ermeni kimliğinin "Türk"ten azad olmasının görünür iki yolu var. Bunlardan biri, Türkiye'nin (devlet ve toplum olarak) Ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir.
Bu tutum hemen olmasa da, zaman içinde "Türk" unsurunun Ermeni kimliğinden uzaklaşmasına yol açabilir.
Ne var ki bu şıkkın gerçekleşmesi şimdilik zor bir olasılık.
İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması.
İlkine göre bu ikincisi, daha bir kendi iradesi ve inisiyatifine bağlı olduğundan, gerçekleşme ihtimali daha fazla.
Esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur. "

2 gündür lanet bir şekilde beynimizi yiyen ermeni leşçisinin öldürülmesi olayında artık tahammülümün sınırlarını zorlayan durumlar meydana geliyor. Moskofçu kürdi , ermeniler sokaklarda bas bas bağırırken karşılarına çıkan tek bir astsubayımızın en basit sorusuna cevap veremiyor, buna karşılık o astsubayı faşist olarak nitelendiriyorlar.

Bazen sormak geliyor içimden " Be hey embesil. Sen faşistin ne olduğunu biliyor musun?"

Ben bildiğim kadarını size anlatayım.

Rusya'da komünizm ile İtalya'da faşizmin çıkış tarihleri hemen hemen aynı seneye denk gelir. İksi de birbirinden tam anlamıyla zıt görüşleri savundukları için birbirlerini en azılı düşman olarak görmüşlerdir. Ancak İtalyan faşizminin hayatı uzun süreli olmamış ve yıkılmıştır. Buna rağmen Moskofçu komüncülerin karşılarına çıkan en ufak bir karşı görüşe karşılık faşizm kelimesini kullanması zaten ne kadar cahil olduklarını anlamaya yeter.

Şöyleki yıllar yılı boyunca Alman nazizmini İtalyan faşizmi olarak bilmeleri de bundandır. Buna karşılık Yugoslav evangelizmini de faşizmle bir tutmuşlardır.

Onlara göre kendi miletini savunmak faşizmdir.

O halde gurula söyleyeyim BEN BİR FAŞİSTİM.

Ama açıkçası ist ile biten görüşlere pek güven duymadığımdan adımın Türkçü olarak nitelendirilmesi daha fazla mutlu edecektir beni.


Farkettiyseniz makalenin başındaki cümleler Agos Gazetesi kurucusu ve Yayın yönetmeni HRANT DİNK'e ait. Arkadaşın ayrıca kimselerin bilmediği bir "TÜRK'ten Kurtulmak" ve "Ermeni'nin Türk'ü" diye iki makalesi daha mevcuttur. Ama biz kendisinin "bir güvercinin tedirginliği" diye bilinen son gün günah çıkarma yazısına takmış durumdayız.

Adamı Türkçü yapanı bile gördüm de Türk bayrağına saralım diyenleri duyduğum zaman kanım beynime sıçradı. Pardon daha doğrusu sevgili Hrant'ın deyimiyle ZEHİRLİ KANIM beynime sıçradı.Şehidimin sarıldığı

Medya o şahsı vuranı manşetten VATAN HAİN'i diye lanse etti. Türk askerini öldürenleri KANDIRILMIŞLAR ???
Medya Sera Dink'i yetim kalmış olarak lanse etti hepimize. Bizim umut babasız doğmuştu zaten Dağda öldürülen babası değildi.
Medya Hrantın yırtık ayakkabısına taktı. Mehmedim dağda çarpışırken oğlu köyünde ilaçsızlıktan komaya girmiş kimin umurunda.
Medya sırf benziyor diye Taksim'de soruşturma kapsamında durdurulan bir genci alçak vatan haini olarak lanse etti, AYNAYA bakmak hiç aklına gelmedi.
Gazetelerde yazarlar TV'lerde sunucular Hrant'tan arkadaşım olarak bahsetti Pusuya düşürülerek takımının tamamı öldürülen ve bunların arasında yeni doğmuş bebeğine kavuşması için 14 gün kalmış olan bir arkadaşını kaybetmiş Mehmedin ruh haline hiç bakmadı.

Ha bu arada Kahraman olmak istiyorsanız yapmanız gerekenler...

1 - Vatanınıza küfredin.
2 - Yeri geldiğinde milliyetçi takılın sonra hainliğinize devam edin.
3 - Tarihinizi inkar edin.
4 - Uysal kediler gibi birilerine yaranmaya çalışın.
5 - varsa etnik bir kökeninizin bir ülke kurması için Türklere hakaret edin.

emin olun öldüğünüzde kahramansınız...

Sonuç olarak Hocalı'yı bilmeyen buna karşılık Anadolu'yu sevdiğini ifade eden sevgili medya. HEPİNİZE LANET OLSUN...
 
bizim kendimize yaptıgını dahası ıcımızdekılerın bıze yaptıgını kımse yapmamıstır yapamamıstır..
 
Kerinçsiz neden ne idüğü belirsiz herif çıkıyor. koskoca metinden "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur." kısmını yontuyor. dava açıyor. Hanginiz okudu lan tümünü? ey okumadan ahkam kesen kendini milliyetçi zanneden kafatasçı arkadaşlar?

sizin düşünce özgürlüğünüz böyledir işte. ermeni iddialarını savundu diye, kitabından yontun, bir kısımla dava açın. gazetelerinizden düşman ilan edin. vurun. nereye kadar vuracaksınız lan? sizin gibi düşünmeyen herkesi vurun. beni de vurun. nereye kadar vuracaksınız.
 
okudum evet .

dink' Alıntı:
Ermeni'nin 'Türk'ü
23 Ocak 2004
Küresel ve evrensel değerlerin yerel değerleri tahakküm altına aldığı çağımızda, kültürel kimliğini tam anlamıyla yaşamak bir yana, kimliğini bir nebze yaşatabilmek için dahi Diasporanın özel çaba göstermesi gerekir.
Bu özel çabanın ise her zaman için özel nedenlere ve araçlara ihtiyacı vardır.
Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir.
Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak.
Dolayısıyla onlara kimliklerini korumayla ilgili insanlığın tanıdığı hak bir miktar ayrımcı ve pozitiv durumda olmalıdır.
Hakikaten de, Yahudiler bu pozitiv hakkı layıkıyla kullanabilmiş ve kimliklerini korumada onlara bahşedilen toleransı çok iyi değerlendirerek, dini inanışlarından aldıkları "Tanrının ayrıcalıklı halkı" ünvanını dünyadan aldıkları "Yeryüzünün ayrıcalıklı halkı" noktasına kadar taşımışlardır.
Ne var ki aynı durum Ermeni halkı için sözkonusu olmamıştır.
***
Dünya Yahudi soykırımına karşı gösterdiği hassasiyeti Ermeniler'den esirgemiş, bu ise Ermeni kimliğinde en büyük tahribatın yaşanmasına sebep olmuştur.
"Hakkı esirgenmiş Ermeniler" bundan böyle kimliğini "Gerçekleri talep etme inad"ı üzerinden yaşamaya çabalamış, gelinen noktada da bu inat Diaspora Ermeni kimliğinin temel düsturu haline dönüşmüştür.
Diasporanın ilk kuşakları için ayakta kalabilmenin, tükenmemenin adı olan bu inat, üçüncü ve dördüncü kuşaklarla birlikte gerçekleri dünyaya kabul ettirme inadına dönüşmüştür.
İşte bu inadın ortaklaşmış hali Ermeni Diasporasının ruhsal pozisyonunu yansıtır.
Bu ruhu sürekli tutmak ise Ermeni kimliğini yaşatmanın temel aracı durumundadır.
***
Dünyanın gerçekleri hâlâ kabul etmemiş olması bir yana, Ermeni kimliğini asıl tahrip eden, Türkler'in bu konuda kıllarını bile kıpırdatacak bir yaklaşım içinde olmamalarıdır.
Nitekim kıyaslandığında görülecektir ki, Yahudiler'in bugünkü seviyeye erişmesinde asıl etken kendi becerilerinden ziyade, onlara soykırım uygulayan Alman halkının sonradan oynadığı şefkatli roldür.
Soykırım sorumluluğunu üstlenen Almanlar'ın Yahudiler'den özür dilemesiyle birlikte bu halk yaşadığı travmayı üzerinden atarak ruh sağlığına kavuşmuş ve ancak bundan sonra kültürel kimliğinin açılımlarını sağlayabilmiştir.
Ne var ki Ermeni halkının travmatik hastalığı hâlâ sürmektedir ve kimliği asıl kemiren ve tüketen de bu sağlıksız ruh halidir.
***
Ermeni kimliğini analiz ederken "İslam" ve "Türk" olgularının bu kimlik üzerinde oynadığı rolün hakkını teslim etmek gerekir.
Sonuçta Ermeniler'in bin yılı aşkın süre İslamla ve Türklerle yaşanmış bir biraradalığı mevcuttur.
Öyle ki, Ermenileri Batılı Hıristiyanlar'dan ayıran önemli özelliklerden biri, onların öteden beri İslamlarla birlikte yaşamış olmalarıdır. Batılı Hıristiyanlar daha ziyade Hıristiyan-Hıristiyan'a yaşarken, Ermeniler çoğu kez İslamlarla yan yana, kimi zaman da iç içe yaşayarak farklı bir deneyimin sahibi olmuşlardır.
Bugünün güncel tartışmalarında çok söylenegeldiği gibi Avrupalı Hristiyanlar, Müslümanlar'ın da içinde yer aldığı çokkültürlü bir yaşam biçimine henüz yeni yeni adapte olurken, Ermeniler Doğudaki Hıristiyan milletler gibi (Süryaniler, Keldaniler v.s) bu realiteyi iyi ve kötü yönleriyle uzun süre yaşamışlardır.
Dolayısıyla asırlar süren bu İslamla biraradalığın Ermeni kimliğinin şekillenmesinde de yadsınamaz bir rolü elbette olacaktır ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur.
***
Ermeni'nin ve Türk'ün birbirleriyle ilişkileri ve birbirlerinden etkileşimleri öyle iki kelimeyle geçiştirilecek bir sıradanlıkta değildir. Asırlar süren ilişkilerde birbirinden alınan o kadar çok iyi ve kötü kimlik donanımları sözkonusudur ki, kimi zaman davranış biçimlerinde birini diğerinden ayırmak hayli güçtür.
Yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak tanımlamak her iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır. Ermeni milletini Sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden Türk görüşü karşısında, Ermeniler 1915'te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz, bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler.
Türk-Ermeni ilişkisinin günümüzde geldiği nokta ise şudur: Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla.
İçinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -Türkler belki değil ama- Ermeniler'in kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir.
Özellikle Türkler 1915'e bakışlarında empatik bir yaklaşıma girmedikçe Ermeni kimliğinin sancılı kıvranışı devam edecektir.
***
Sonuçta görülüyor ki işte "Türk" Ermeni kimliğinin hem zehiri, hem de panzehiridir.
Asıl önemli sorun ise Ermeni'nin kimliğindeki bu Türk'ten kurtulup kurtulamayacağıdır

dink' Alıntı:
'Türk'ten kurtulmak
30 Ocak 2004
Ermeni kimliğinin "Türk"ten azad olmasının görünür iki yolu var. Bunlardan biri, Türkiye'nin (devlet ve toplum olarak) Ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir.
Bu tutum hemen olmasa da, zaman içinde "Türk" unsurunun Ermeni kimliğinden uzaklaşmasına yol açabilir.
Ne var ki bu şıkkın gerçekleşmesi şimdilik zor bir olasılık.
İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması.
İlkine göre bu ikincisi, daha bir kendi iradesi ve inisiyatifine bağlı olduğundan, gerçekleşme ihtimali daha fazla.
Esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur.
***
Ermeni dünyasının bunu nasıl başarabileceği ise tamamiyle mevcut duruma yeni bir anlayışla bakabilmesiyle ilişkilidir.
1915'e bakmak örneğin...
Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. Dolayısıyla Dünya'dan ne de Türkiye'den bu gerçekliğin tanınmasını beklemek Ermeni dünyasının yegane hedefi olamaz.
Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla başbaşa bırakma zamanı gelip de geçmiştir.
***
Bu gerçekliği kabul edip etmemek esasen herkesin kendi vicdani sorunudur, bu vicdan da temelini bizatihi insanlık denilen ortaklığımızdan -"İnsan" kimliğimizden- alır.
Dolayısıyla gerçeği kabul edenler, asıl olarak kendi insanlıklarını arındırırlar.
Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız'ın, Alman'ın, Amerikalı'nın ve ille de Türk'ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve "Türk"ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir.
Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen aleme terketmek gerekir.
***
Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden "Türk"e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Ermeni dünyası, kimliğinin geleceğine bundan böyle, öylesi kavramlar yüklemelidir ki bu kavramlar bu ulusun körelmiş üretim yeteneğini tekrar fişekleyebilecek iticilikte olsun.
İşte bu nedenle, "Kendi acısını sırtlayacak ve gerekirse mahşere kadar da onuruyla kendisi taşıyacak" bir anlayışı Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır.
Aksi durumda Ermeni dünyası kendini başkalarının gerçeği kabul edip etmeme insafına zincirlemiş olur ki...
Bu da gerçek tutsaklığın ta kendisidir.
***
Ermeni dünyasının kendisini "Türk"ten kurtardığında, kimliğinde bir boşluk yaşayacağını ve özellikle de Diaspora Ermenileri'nin kimliksel çözünürlüğünün hız kazanacağını sananlar aldanırlar.
Ermeni kimliğinde "Türk"ten geriye kalacak boşluğu dolduracak çok daha yaşamsal bir olgu sözkonusudur o da bizatihi bağımsız Ermenistan devletinin varlığıdır.
Bundan onbeş yıl önce var olmayan bu yeni heyecan, artık her türlü etkinin ve etkenin üstünde Ermeni kimliği üzerinde büyük bir rol oynamaya namzettir.
Ermeni dünyasının geleceğini, bu minik ülkenin gelecekteki refahına ve içinde yaşayanların mutluluğuna endekslemesi aynı zamanda kendi kimliğini rahatsız eden sancılardan kurtuluşunun da bir işareti olacaktır.
***
Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir:
"Türk"le uğraşmamak...
Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır:
Gayrı Ermenistan'la uğraşmak

dink' Alıntı:
13 Şubat 2004
"Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.
Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun.
Bu farkındalığın asıl sorumlusu ise Diaspora'ya yayılmış Ermenilerden ziyade Ermenistan yönetimleridir. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluklarının bilincinde olmaları ve gereğini yerine getirmeleri aslolandır.
***
Ne var ki 12 yıllık bağımsızlık döneminde Diaspora ile Ermenistan ilişkilerine bakıldığında, Ermenistan hükümetlerinin henüz bu sorumluluğun bilincine yeterince varmadıkları görülür. Birkaç gösterişli "Pan Armenian Buluşması" dışında işlevsel bir "Diaspora-Ermenistan buluşması" mekanizması dahi kurulamamıştır.
Ermenistan'ın Diaspora ile ilişkileri bazen Diaspora'nın bazen de Ermenistan'ın inisiyatifinde ağır aksak yürütülmüş, kalıcı ve daha ziyade Ermenistan merkezli bir kurumlaşmaya gidilememiştir.
***
Oysa Ermenistan'ın çoktan özel ve çok güçlü bir Diaspora Bakanlığı kurmuş olması gerekirdi. Bu bakanlık sayesinde de dünyanın en ücra köşelerine dahi dağılmış ve dağılacak tek Ermeni bireyinin dahi nasıl kucaklanabileceği temel bir kaygıya dönüştürülebilir, sonrasında bu kaygı doğrultusunda hareket edilir ve buna göre projeler geliştirilebilirdi.
Bunun yapılmamış olması hâlâ büyük bir eksik olarak gözüküyor. Bu kaygısızlığıyla Ermenistan kendisinin ne denli bir ana kök olduğunun farkında değil ki Diasporadakiler'e de bunu hissetirebilsin.
Bu da gösteriyor ki Ermenistan elbette layık ama Ermenistan yönetimleri henüz Diasporalıya layık değil.
***
Ermenistan'ın Diasporalı bireyle kuracağı birebir ilişkinin Diaspora Ermeni'sinin kimliğinde ve kimliğin yeni cümlelerinin kuruluşunda oynayacağı rol çok büyüktür ve tartışmasızdır.
Bugün Diaspora'da açık tutulan Ermeni okullarının, dil kurslarının, sosyal ya da kültürel kurumların ya da diğer tüm kollektif faaliyetlerin yegâne amacı Ermeni kimliğini yeni kuşaklara taşımak, korumak ve mümkünse geliştirmektir. Bu amaç için milyonlarca dolar harcanır. Sonuçta elde
edilen, bilinen ama konuşul(a)mayan bir dil ile arada bir kilisesine giden ama o kadarla yetinen bir kimliktir.
Oysa diğer taraftan öyle bir gerçek vardır ki bunun gereğini yerine getirmek artık kaçınılmazdır.
O da Ermenistan'la Diasporalı'nın kuracağı moral diyaloğun bizatihi kendisinin en doğal okul olduğudur.
***
Diasporalı gencin bu okullarda okumamış, bu kiliselere gitmemiş olsa da bir kez Ermenistan denilen doğal okulla tanışması kimliği için çok şey
ifade eder.
Diaspora gencine on yıllar içinde eğitimle ve kiliseyle verilen Ermeni kimliğiyle, o gencin Ermenistan'ı bir kez ziyaret ederek edineceği kimlik arasında ikincisinin lehine ağır basan bir köklülük söz konusudur.
Bu dediğimizin ne denli doğru olup olmadığını denemek o denli pahalı bir şey değildir. Bir kenara ayırılacak üç beş kuruşla bir gencin yıllık tatilinin 15 gününü Ermenistan sokaklarında geçirmesi pekala sağlanabilir.
***
Ermenistan'ı ziyaret eden ve öncesinde Ermeni kimliğinden bir hayli de uzak gözüken gencin, 15-20 günlük bu sürede edinmiş olduğu kimliğin nasıl damardan absorbe edildiği görülecektir.
Artık o dakikadan itibaren gencin bu kimliğini dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun unutması bir daha olanaksızdır.
Gayrı o kimlik ona damardan şırıngalanmıştır...
Dolayısıyla gençler için Ermenistan'a özel seyahat turlarının düzenlenmesi birincil derecede kimlik kazandırıcı faaliyettir. Bu çalışmalar ne pahasına olursa olsun her yerde yıllık programların
başına alınmalıdır.
***
Ermeni kimliğin doğrudan Ermenistan'dan edinilecek cümleleri, kelimelerle anlatılamayacak denli zengin kazanımlardır.
Bu durum, saksıda yetiştirilmeye çalışılan narin bir bitkinin kendi toprağı, kendi suyu ve kendi güneşiyle tanışmasına da benzetilebilir.
Denemesi bedavadır... Herkese önerilir

buyrun yazılar burada..

Bu arada seviyene inerek lan lı konuşmayacağım ama sinirlerimi bozarsan senin
için içimde saklı güzel kelimelerim var bilesin...
 
thedewil' Alıntı:
Kerinçsiz neden ne idüğü belirsiz herif çıkıyor. koskoca metinden "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur." kısmını yontuyor. dava açıyor. Hanginiz okudu lan tümünü? ey okumadan ahkam kesen kendini milliyetçi zanneden kafatasçı arkadaşlar?

sizin düşünce özgürlüğünüz böyledir işte. ermeni iddialarını savundu diye, kitabından yontun, bir kısımla dava açın. gazetelerinizden düşman ilan edin. vurun. nereye kadar vuracaksınız lan? sizin gibi düşünmeyen herkesi vurun. beni de vurun. nereye kadar vuracaksınız.

Kemal Kerinçsiz gibi vatansever bir avukata neidiğü belirsiz diyemezsin.Adam hukuki yoldan yanlış bulduğu işlerin üzerine gidiyor.Tamamen yasal yollardan.

Ayrıca lanlı lunlu konuşup kimsenin asabını bozmaya hakkın yok.Düşünce özgürlüğüne madem bu kadar önem veriyorsun 301.maddenin kaldırılması için birşeyler yap burda ahkam kesme.
 
osiris le sagu gerekeni sölemişler zaten...
 
thedewil
kardeş SaGu_TuRaN ın yazısı kapak olmuştur heralde

ayrıca SaGu_TuRaN arkadaşım sağol
 
Dink öldürüldü hatta Devleti yıkalım... Sınırları değiştrirelim isterlerse ?

gidiş işinize ya..
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst