metalic
New member
- Katılım
- 18 May 2006
- Mesajlar
- 3,007
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 119
İsrail’in, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde katliam yapması, neredeyse tüm ülkelerde büyük tepkiyle karşılandı.
Bir ülke hariç:
Amerika Birleşik Devletleri...
ABD yönetimi, varlığını borçlu olduğu Yahudi lobisinin tepkisinden korkarak; bu insanlık dışı olayı, kuru bir “üzüntü beyanı” ile geçiştirmeye çalıştı.
Bir yandan da Türk hükümetini sakinleştirmeye çalışarak, İsrail’e verilecek tepkiyi frenledi...
İşte; bu ABD’nin, Mavi Marmara katliamına ilişkin resmi görüşü ilk kez dün su yüzüne çıktı:
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden dün, İsrail’in Gazze’ye giden gemileri durdurma hakkına sahip olduğunu söyledi.
Böylece İsrail’in uyguladığı vahşeti, ABD yönetimi adına onayladı...
Yetmezmiş gibi bir de, “Bunda bu kadar büyütecek ne var? İlle de Gazze’ye gitme ısrarının ne anlamı var? İsrail’in ‘Bu gemide ne olduğunu bilmiyorum. Bu insanlar her gün benim halkıma 3 bin roket atıyor’ deme hakkı var” diyerek, İsrail’in sadece Türk gemisine saldırmasını değil, Gazze’yi yıllardır abluka altında tutmasını da destekledi...
***
Bu açıklama net bir şekilde gösteriyor ki; ABD, tercihini İsrail’den yana kullandı.
Böylece yıllardır bize söylenenin aksine, “Türkiye’nin en yakın dostu ve müttefiki” olmadığı, onun dostluğunun ve müttefikliğinin çıkarlarına göre değişebildiğini gösterdi.
***
ABD Başkan Yardımcısı’nın dünkü sözleri, ABD’nin Türkiye’nin başına ikinci kez “çuval geçirme” operasyonudur...
Türk hükümetinin sekiz yıldır izlediği politikanın iflasıdır...
Sen; askerlerini her gün şehit eden terör örgütüne yapacağın operasyon için bile bu ülkeden izin alacaksın ve oradan gelen “telkinlerden ve tavsiyelerden” şaşmayacaksın...
Ama o, her başın sıkıştığında seni yalnız bırakacak, başına çuval geçirecek...
Ondan sonra yandaş medyan da manşetten, “Başbakan, ABD Başkanı Obama’yla çok sert konuştu” diye yalakalık yapacak!
***
Bir de sert konuşmasaydı; başımıza neler gelecekti acaba?
***
ADALET!
Yandaş medya, onun hakkında neler yazmadı ki?
Ne Ergenekonculuğu kaldı, ne de görevini kötüye kullandığı...
Adalet Bakanı bile onu susturmak için elinden geleni ardına koymadı!
Sonunda “yargıyı etkileme suçu”ndan yargılandığı Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararıyla dün beraat etti!
Kimden mi söz ediyorum?
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ve eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’ndan...
O da tıpkı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz gibi, aleyhindeki davadan yüzünün akıyla çıktı...
Tabii; onca zamandır yıpranması ve kaybettikleri yanına kâr kaldı!
***
Sorum bu onurlu savcıyı yerin dibine sokmaya kalkışan kalem erbabına ve siyasetçilere:
Attığınız iftiraların hesabını vermeye hazır mısınız?
***
GÜNÜN SORUSU
Ergenekon iddianamesine özel hayatı ilgilendiren telefon görüşmeleri girerken, El Kaide iddianamesini hazırlayan savcı, hassas davranıp o belgeleri çıkarmış...
Bu; “Yasalar karşısında herkes eşittir ama El Kaideciler daha eşittir” anlamına mı geliyor?
***
Emine Ayna’nın yargılanması için daha ne yapması gerekiyor?
Kapatılan DTP’nin ve şimdiki BDP’nin Mardin Milletvekili Emine Ayna, bulduğu her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti’ne kin kusmaya devam ediyor.
Orduya hakaret ediyor, terör örgütünü kahramanlaştırıyor...
Gencecik çocuklarımızın üçer beşer şehit edilmesinden “savaş” diye söz ediyor...
Teröristleri “kurtuluş savaşı veren gerillalar” olarak nitelendiriyor...
Bu özelliğiyle de; namusu ve şerefine üzerine yemin ettiği “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü”ne ihanet ediyor...
***
Emine Hanım önceki gün de BDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği yürüyüşte bir konuşma yaparak, “Ben İskenderun’daki eylemden şunu anladım. Bu savaş artık sadece Kürdistan’da olmayacak” demiş...
Ve özgürlük olmadan barışın da gerçekleşemeyeceğini söylemiş...
Bu sözler, kan dökenlere övgü düzmektir...
“Savaş” dediği şey, en az iki ülke ve en az iki ordu arasında olur; bizdeki ise bal gibi terördür...
Sırf bu çarpıtması bile terör örgütünü insanların bilinçaltlarında yüceltmeye yönelik bir propaganda faaliyetidir.
***
Ben ne Türk, ne de Kürt milliyetçisiyim...
Emekten, adil gelir dağılımından, eşitlikten; sosyal, demokrat ve laik bir devletten yana sıradan bir Türk vatandaşıyım...
Emine Ayna’nın bu ırkçı söylemini şiddetle protesto ediyorum ve kendisini onurlu davranıp istifa etmeye davet ediyorum:
O etmiyorsa, Meclis’teki diğer milletvekilleri gereğini yapmalı ve Emine Ayna’nın, benim ödediğim paralardan her ay tıkır tıkır maaş alarak ve dokunulmazlık zırhından yararlanarak bu ülkeyi bölmek için yırtınmasına daha fazla seyirci kalmamalı...
Onun büründüğü dokunulmazlık zırhı hemen kaldırılmalı ve yargılanması sağlanmalı!
KaynaK
Bir ülke hariç:
Amerika Birleşik Devletleri...
ABD yönetimi, varlığını borçlu olduğu Yahudi lobisinin tepkisinden korkarak; bu insanlık dışı olayı, kuru bir “üzüntü beyanı” ile geçiştirmeye çalıştı.
Bir yandan da Türk hükümetini sakinleştirmeye çalışarak, İsrail’e verilecek tepkiyi frenledi...
İşte; bu ABD’nin, Mavi Marmara katliamına ilişkin resmi görüşü ilk kez dün su yüzüne çıktı:
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden dün, İsrail’in Gazze’ye giden gemileri durdurma hakkına sahip olduğunu söyledi.
Böylece İsrail’in uyguladığı vahşeti, ABD yönetimi adına onayladı...
Yetmezmiş gibi bir de, “Bunda bu kadar büyütecek ne var? İlle de Gazze’ye gitme ısrarının ne anlamı var? İsrail’in ‘Bu gemide ne olduğunu bilmiyorum. Bu insanlar her gün benim halkıma 3 bin roket atıyor’ deme hakkı var” diyerek, İsrail’in sadece Türk gemisine saldırmasını değil, Gazze’yi yıllardır abluka altında tutmasını da destekledi...
***
Bu açıklama net bir şekilde gösteriyor ki; ABD, tercihini İsrail’den yana kullandı.
Böylece yıllardır bize söylenenin aksine, “Türkiye’nin en yakın dostu ve müttefiki” olmadığı, onun dostluğunun ve müttefikliğinin çıkarlarına göre değişebildiğini gösterdi.
***
ABD Başkan Yardımcısı’nın dünkü sözleri, ABD’nin Türkiye’nin başına ikinci kez “çuval geçirme” operasyonudur...
Türk hükümetinin sekiz yıldır izlediği politikanın iflasıdır...
Sen; askerlerini her gün şehit eden terör örgütüne yapacağın operasyon için bile bu ülkeden izin alacaksın ve oradan gelen “telkinlerden ve tavsiyelerden” şaşmayacaksın...
Ama o, her başın sıkıştığında seni yalnız bırakacak, başına çuval geçirecek...
Ondan sonra yandaş medyan da manşetten, “Başbakan, ABD Başkanı Obama’yla çok sert konuştu” diye yalakalık yapacak!
***
Bir de sert konuşmasaydı; başımıza neler gelecekti acaba?
***
ADALET!
Yandaş medya, onun hakkında neler yazmadı ki?
Ne Ergenekonculuğu kaldı, ne de görevini kötüye kullandığı...
Adalet Bakanı bile onu susturmak için elinden geleni ardına koymadı!
Sonunda “yargıyı etkileme suçu”ndan yargılandığı Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararıyla dün beraat etti!
Kimden mi söz ediyorum?
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ve eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’ndan...
O da tıpkı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz gibi, aleyhindeki davadan yüzünün akıyla çıktı...
Tabii; onca zamandır yıpranması ve kaybettikleri yanına kâr kaldı!
***
Sorum bu onurlu savcıyı yerin dibine sokmaya kalkışan kalem erbabına ve siyasetçilere:
Attığınız iftiraların hesabını vermeye hazır mısınız?
***
GÜNÜN SORUSU
Ergenekon iddianamesine özel hayatı ilgilendiren telefon görüşmeleri girerken, El Kaide iddianamesini hazırlayan savcı, hassas davranıp o belgeleri çıkarmış...
Bu; “Yasalar karşısında herkes eşittir ama El Kaideciler daha eşittir” anlamına mı geliyor?
***
Emine Ayna’nın yargılanması için daha ne yapması gerekiyor?
Kapatılan DTP’nin ve şimdiki BDP’nin Mardin Milletvekili Emine Ayna, bulduğu her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti’ne kin kusmaya devam ediyor.
Orduya hakaret ediyor, terör örgütünü kahramanlaştırıyor...
Gencecik çocuklarımızın üçer beşer şehit edilmesinden “savaş” diye söz ediyor...
Teröristleri “kurtuluş savaşı veren gerillalar” olarak nitelendiriyor...
Bu özelliğiyle de; namusu ve şerefine üzerine yemin ettiği “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü”ne ihanet ediyor...
***
Emine Hanım önceki gün de BDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği yürüyüşte bir konuşma yaparak, “Ben İskenderun’daki eylemden şunu anladım. Bu savaş artık sadece Kürdistan’da olmayacak” demiş...
Ve özgürlük olmadan barışın da gerçekleşemeyeceğini söylemiş...
Bu sözler, kan dökenlere övgü düzmektir...
“Savaş” dediği şey, en az iki ülke ve en az iki ordu arasında olur; bizdeki ise bal gibi terördür...
Sırf bu çarpıtması bile terör örgütünü insanların bilinçaltlarında yüceltmeye yönelik bir propaganda faaliyetidir.
***
Ben ne Türk, ne de Kürt milliyetçisiyim...
Emekten, adil gelir dağılımından, eşitlikten; sosyal, demokrat ve laik bir devletten yana sıradan bir Türk vatandaşıyım...
Emine Ayna’nın bu ırkçı söylemini şiddetle protesto ediyorum ve kendisini onurlu davranıp istifa etmeye davet ediyorum:
O etmiyorsa, Meclis’teki diğer milletvekilleri gereğini yapmalı ve Emine Ayna’nın, benim ödediğim paralardan her ay tıkır tıkır maaş alarak ve dokunulmazlık zırhından yararlanarak bu ülkeyi bölmek için yırtınmasına daha fazla seyirci kalmamalı...
Onun büründüğü dokunulmazlık zırhı hemen kaldırılmalı ve yargılanması sağlanmalı!
KaynaK