İhtiyar Denizci

Newwave

Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell


263uis4.jpg


İhtiyar Denizci

Tüm kaplumbağaların en büyüğü, en derine dalanı ve en geniş alana yayılanı... Derisırtlılar, varlıklarını 100 milyon yıldır sürdürüyor.

1961 yılının yaz akşamlarından birinde, Sherman Bleakney adında bir biyolog, Halifax'ta (Nova Scotia, Kanada) balıkçıların kısa bir süre önce iskeleye tuhaf bir deniz yaratığı çıkardıkları haberini aldı. Bleakney, ki hemen yakınlarda bir yerde yaşıyordu, iskeleye gittiğinde gördüğü şey karşısında büyülenmişti. Yumuşak, lastik gibi üst kabuğu, kanadı andıran ön yüzgeçleri ve top mermisini andıran heybetli, konik kafasıyla meraklı bir kalabalığın ortasında sırtüstü yatmakta olan şey, tartıda 400 kilo çeken, siyah, dev gibi bir deniz kaplumbağasıydı. Bleakney bunun, tüm deniz kaplumbağalarının en büyüğü olan bir derisırtlı olduğunu anladı.

Ama hatırladığı kadarı ile derisırtlı, tropik bölgelerde yaşaması gereken bir hayvandı ve onu soğuk, gri Kanada sularında görmek, Halifax parkında papağan görmek kadar şaşırtıcıydı. Ancak Bleakney nedenini araştırmaya başladığında Kanada'nın Atlas Okyanusu kıyıları açıklarında, balıkçıların yazın son günlerini "kaplumbağa mevsimi" olarak anmalarına neden olacak bir sıklıkta derisırtlı gördüğünü öğrenecek ve1965'te, bunun tek bir açıklaması olabileceği notunu düşecekti: "Hiç kuşkusuz soğuk Atlas Okyanusu kıyılarımız, her yıl tropik kökenli kaplumbağaların akınına uğruyor." İncelediği birkaç ölü örnekte bu kaplumbağaların güneyden geldiği açıkça görülüyordu. Birinin gözüne tropik bir mangrov dalı batmış, diğer bazılarının üzerine ise ılık sularda yaşayan sirripedler (kılsıayaklılar) yapışmıştı. Yine de derisırtlılar, diğer deniz kaplumbağalarını öldürecek sıcaklıklarda hayatta kalabiliyor, hatta gelişme gösterebiliyordu.

Asıl tuhaf olansa, Bleakney'nin kaplumbağaların içinde bulduğu şeydi: Koca mideleri, -zehirli tentakülleri ile birlikte- çiğnenip yutulmuş yığınla denizanasıyla doluydu ve yemek borularında, kaygan avlarını içeride tutmak üzere içeri doğru açı yapan yedi santimlik dikenler diziliydi. Bleakney daha sonra farklı çalışma alanlarına yöneldi -deniz sümüklüböceklerine karşı özel bir tutkusu vardı- ama Nova Scotia'nın balıkçı rıhtımlarında karşılaştığı bu dev yaratıklara duyduğu hayranlık hiçbir zaman dinmedi. Kısa süre önce Kanadalı çevrecilerle yaptığı bir söyleşide, "O büyüklükte, buzlu sularda yaşayan ve denizanalarıyla beslenerek çoğalan bir sürüngen, akıllara durgunluk vericiydi" diyecekti. Bu olaydan neredeyse 50 yıl sonra, bilim insanları halen derisırtlıların fiziksel kudretlerine şaşırıyor, ancak günümüzde bu hayranlığa modern bir duyarlılık da eşlik ediyor.

Ve bu duyarlılığın altında, derisırtlıları ve onların destansı yaşam öyküsünü tamamen kavramaya olanak bulamadan, bizzat kendi eylemlerimizin bu hayvanları yok oluşa sürükleyebileceği korkusu yatıyor. Geçtiğimiz 25 yıl içinde, tropikal ve subtropikal kumsallara çıkıp yuva yapan derisırtlıların sayımını yapan araştırmacılar, sayılarındaki keskin düşüş karşısında alarm zilleri çalmaya başladı: Meksika ve Orta Amerika'nın Büyük Okyanus sahillerinde bir zamanlar on binlere, hatta yüz binlere ulaşan kaplumbağa sayıları günümüzde birkaç yüze düşmüş ve Malezya'da da binlerle ifade edilen rakamlar artık birkaç taneye indirgenmiş durumda. Uluslararası Doğa Koruma Birliği, derisırtlıları "soyu yok olmak üzere" kategorisine soktu. Yaşamlarını yitirmelerine yol açan pek çok nedeni sadece listelemek dahi iç burkucu: balıkçı ağlarına dolanıp boğularak, yuttukları plastik torbalarla nefesleri kesilerek, gemi çarpmasıyla, etleri için avlanarak ve hatta bazen henüz yumurtadan bile çıkmadan, yiyecek ya da afrodizyak olarak satılmak üzere yuvalarının kazılıp yumurtalarının toplanması ile... Derisırtlıların soyu yüz milyon yıl geriye uzanıyor -Duke Üniversitesi, Karayip Bölgesi Deniz Kaplumbağalarını Koruma Ağı'ndan Scott Eckert, "T. Rex'in en korkutucu yırtıcı olduğu günlerde bile onlar kumsallardaydılar" diyor. Bugünse, yaşadıkları bazı bölgelerde, soy çizgisinin sonuna yaklaşıyorlar.

Yine de, Eckert gibi araştırmacılarla biraz zaman geçirirseniz, bu kaplumbağaların yaşam mücadelesinde ne denli başarılı olduklarını görürsünüz. Derisırtlılar bir kilometreden daha derine dalabilir, yüzerek okyanusları aşabilir, donma noktasına yakın sularda kendilerini ılık tutabilir ve başka pek az canlının dayanabileceği bir beslenme tarzıyla hayatta kalabilirler. Ve en önemlisi de, tek bir yere bağlı kalmamaları. Diğer deniz kaplumbağaları, belli bazı yuvalanma kumsallarına ve beslenme bölgelerine sadık kaldıkları için, insanların oluşturduğu çevresel baskılara karşı daha savunmasızlar. Yapılaşmamış yuvalanma kumsalları ve büyük denizanası sürüleri gibi daha tercih edilir koşulları araştırıp bulan ve kendi yararına kullanan derisırtlı ise bir anlamda daha fırsatçı. Florida Atlantik Üniversitesi'nden biyolog Jeanette Wyneken, "Bu kaplumbağalar bütün okyanusu kendi havuzları gibi görüyor," diyor. Ve sonuç olarak, bazı bölgelerde, aslında derisırtlı popülasyonu artış gösteriyor.


Kaynak
 
Geri
Üst