eiffel
Forumun Kulesi
- Katılım
- 10 Mar 2006
- Mesajlar
- 5,705
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
12 Eylül’ün izi anayasayı değiştirmekle silinmez
Prof. Mithat Sancar, 27 yıl sonra sivil anayasa hazırlıklarının 12 Eylül’ün izlerini silmeye yetmeyeceğini söylüyor; “12 Eylül zihniyeti, gerçek hayatta da bitmeli” diyor.
12 Eylül darbesinin üzerinden 27 yıl geçti. Hakların ve özgürlüklerin askıya alındığı darbe döneminin izleri yıllardır silinmedi. 12 Eylül anayasası ise 27 yıl sonra değiştirilmek üzere masada. NTVMSNBC, 12 Eylül anayasası ile hazırlanan sivil anayasa konusunda Prof. Mithat Sancar’ın görüşlerini sordu. Bugünlerde yeni anayasada darbeyi önleyici maddeler olup olmadığı merak edilirken, Sancar’a göre demokratik siyasi kültürü anayasayla değiştirmek mümkün değil. 12 Eylül zihniyetini, anayasa ile değiştirmenin imkansız olduğunu vurgulayan Sancar, 12 Eylül zihniyetinin yarattığı dokunulmazlık geleneğinin gerçek hayatta da sona ermesi gerektiğini söylüyor. Sancar bu görüşüne; son dönemden iki örnek olayı gösteriyor: Festus Okey’in öldürülmesi ve Şemdinli davası.
AK Parti Hükümeti’nin talebi üzerine ‘sivil’ anayasa taslağı hazırlayan hukukçu ekibin lideri Prof. Ergun Özbudun, bugünlerde en çok yeni anayasada darbeyi önleyecek madde olup olmadığı sorusuyla karşılaşıyor ve şöyle diyor:
“Bu tarz sorunları sadece anayasa metinleri ve kanunlarla halledemezsiniz. Türkiye’deki demokratik siyasal kültür yerleştikçe ve taraflar birbirlerinin gerçek niyetlerini daha doğru olarak algıladıkça zannederim bu sorunlar hafifleyecektir. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Faruk Cömert’in bu yöndeki konuşmasını takdirle karşıladım. Türkiye’de ihtiyaç olan, anayasa kurallarının da ötesinde karşılıklı anlayıştır, önyargısız olarak birbirimize bakabilmektir. Bu yapılabildiği takdirde birçok sorunun daha kolay halledilebileceğine inanıyorum.”
12 Eylül darbecilerine yargı yolunu kapatan geçici 15. maddenin ise yeni anayasada olmayacağını müjdeleyen Özbudun, ayrıca TBMM Başkanı gibi, Genelkurmay Başkanı’nın da yargılanabilmesi için bir madde koyduklarını belirtiyor ve ekliyor: “Bir hukuk devletinde yargılanamayacak kimse olamaz. Anayasada Genelkurmay Başkanı’nın yargılanmasını yönelik atıf yoktu. Belirsizlik mevcuttu, kaldırılmıştır.”
12 EYLÜL ZİHNİYETİ HAYATTA DA BİTMELİ
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Mithat Sancar, 27 yıl sonra değiştirilmeye çalışılan 12 Eylül Anayasası ile bugün tartışılan sivil anayasa taslağına ilişkin NTVMSNBC’nin sorularını yanıtladı. 12 Eylül zihniyetinin siyaset ve toplum üzerindeki etkisine ve sivil-asker ilişkilerindeki tıkanmalara iki açıdan bakılması gerektiğini söyleyen Sancar’a göre bunlardan biri zihniyet boyutu, diğeri de kurumsal boyut. Sancar öncelikle zihniyet boyutu üzerinde durmak gerektiğini belirtiyor:
“Zihniyet boyutu çok önemli. Yeni anayasanın özgürlükleri güvence altına alan, demokratik mekanizmaları pekiştiren bir yapıda olması, 12 Eylül’ün toplumu vesayet altına alma çabalarını büyük ölçüde etkisizleştirebilir. Kurumsal boyutunda ise; MGK’nın yapısı, Genelkurmay Başkanı’nın konumu, askeri yargının durumuyla ilgi düzenlemeler önemli. Buralarda da genel olarak ordunun ya da askerin, sistem içindeki imtiyazlı durumdan çıkarılması gerekiyor.
FESTUS OKEY VE ŞEMDİNLİ DAVALARI
“Bunların ötesinde 12 Eylül zihniyetinin yarattığı dokunulmazlık anlayışının ve geleneğinin sadece anayasa metninde değil, gerçek hayatta da sona ermesi çok belirleyici olacaktır. Suç işleyen kamu görevlileri; en başta da emniyet ve Silahlı Kuvvetler mensupları halen fiili bir dokunulmazlıktan yararlanıyor. Son yaşanan Nijeryalı Festus Okey olayı ve buna benzer yüzlerce vaka ile yine yakın zamanda gerçekleşen Şemdinli olayı dokunulmazlıkların bugünkü hukuka bile aykırı olmasına rağmen önemli ölçüde devam ettiğini gösteriyor.
“İnsan hakları ihlallerinin cezasız kalması da, 12 Eylül zihniyetinin devamı anlamına geliyor. Anayasada yeni düzenleme ne yapılırsa yapılsın yeterli olmaz. Bunların bir de hayata yansıması gerekiyor. Ancak o zaman 12 Eylül zihniyetinden kurtulmuş bir anayasa ve anayasa gerçekleği ortaya çıkabilir.”
DARBELERİN ÖNÜNE GEÇİLMESİ
Sancar darbelerin önüne geçilmesi konusunun ise bir hukuk sorunu olarak düşünülemeyeceğini belirtiyor: “Yürürlükteki anayasa da zaten bu tür girişimlere onay veriyor değil. Bunu anayasa metinleriyle çözmek tek başına mümkün de değil. Bir defa siyasi kültürün her düzeyde demokratikleşmesi gerekiyor. Buna bağlı olarak da tüm toplumsal ve siyasal sorunların diyalog ve müzakere geniş mutabakat öngören demokratik kanallarda ele alınmasını sağlayacak yaklaşımlar gerekiyor.”
İKTİDAR BU YAKLAŞIMI GETİREBİLİR Mİ?
Sancar, yeni anayasa çalışmaları parça parça kamuoyuna sızdırılırken; laiklik, cumhurbaşkanının yetkileri gibi popüler konulara öncelik verilmesinden hareketle, iktidarın bu zihniyet dönüşümüne nasıl baktığı sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
“Eğer gerçek bir dönüşüm niyeti varsa; bugünkü iktidarın tartıştığı, şikayet ettiği konularda farklı bir çizgi izlemesi gerekirdi. Oysa 12 Eylül’ün kurumsallaştırdığı siyaset zihniyetinin AKP ve hükümette de güçlü bir yeri olduğunu bu örneklerden görüyoruz. Bu siyasi zihniyet, bir dönemin mağdurunun kolayca zalime dönüşmesine, bir dönem dışlananın kolayca dışlayana dönüşmesine yol açabiliyor.
İZLENEN YOL SİVİLLİK TANIMINA UYMUYOR
“Kendi çıkarlarını merkeze alıp bunları gerçekleştirmek için her yolu mübah sayan bir anlayışa kapılmasına da yol açabiliyor. Eğer 12 Eylül ‘den kurtulmak istiyorsak ve bunda samimi isek bunlardan da kurtulmak gerekiyor. Örneğin yeni anayasa taslağının parça parça sızdırılması herşeyden önce sivillik anlayışına uygun gelmiyor. Sivilliği sadece asker karşıtlığı olarak anlamayacaksak, eşitlikçi, şeffaf ve katılımcı yurttaşlar ilişkisi olarak görmemiz gerekir. Bugün şu ana kadar izlenen yöntemler, anayasa tartışmalarında hükümetin veya hükümete yakın çevrelerin izlediği yol, sivillik tanımına da uymuyor.
“Ayrıca Anayasa tartışmalarında dikkate alınması gereken çok önemli bir boyut da sosyal haklar, emekçilerin durumudur. Bu konuda da hükümet çevrelerinde bugüne kadar olumlu yönde ilerleme sağlanacağına dair bir işaret gelmiş değil. Hâlâ memurların sendikal hakları konusunda trajikomik bir oyun oynanıyor. Toplu sözleşme yetkisi olmayan toplu pazarlık gibi kötü bir parodi bu hükümet tarafından hiçbir sıkıntı duyulmadan sürdürülüyor.”
GEÇİCİ 15. MADDE AŞILABİLİRDİ
Prof. Mithat Sancar sıkça gündeme gelen darbecilerin yargılanması konusunda ise Anayasa’nın geçici 15. maddesinin bir engel olduğunu belirtiyor, “Ama bunu mutlak bir engel olarak yorumlamış olmak bugüne kadar en büyük yanlış olmuştur” diye ekliyor. Sancar şöyle devam ediyor: “Dünyanın çeşitli ülkelerinde, başta Şili ve Arjantin’de de bu gibi hukuksal engeller vardı. Cuntalar o dönemlerde daha sonra yargılanmalarını engellemek için af yasaları çıkarmışlardı. Ama bu af yasaları mahkemelerin yorumları, parlamentoların müdahaleleriyle büyük ölçüde etkisiz hale getirildi.
KALKINCA DA ZAMANAŞIMINI AŞMAK MÜMKÜN
“Şili ve Arjantin’de mahkemeler örneğin insanlık suçlarında affın geçerli olmayacağı ilkesinden hareket ederek af yasalarına rağmen yargılamalar yaptı, cezalar verdi. Zaman aşımı bakımından da bu sonuca vardılar. Yani geçici 15. madde varken bile bu tür yargılamalar mümkündü. Kalktığında da zaman aşımını bir engel olmaktan çıkarmak yine mümkün. Ama bu tür davaların açılabilmesi için yargı camiasında güçlü bir adalet duygusunun toplumda da önemli bir talebin ve desteğin bulunması gerekiyor.”
Kaynak:Ntvmsnbc