64general1
New member
- Katılım
- 14 Haz 2007
- Mesajlar
- 1,720
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
-
23 Temmuz 1908, ülkemiz demokrasi tarihinde bir mihenk taşıdır.
Şüphesiz demokrasi çabalarının kökleri 200 yıl öncesine kadar uzanabilir. 1908’e gelinceye kadar, 1808’de Senedi İttifak var, 1876’de Yeni Osmanlılar’ın darbesi ile, Mithat Paşa ve arkadaşlarının Padişah’ı tahttan indirmesiyle Kanuni Esasi’nin (Anayasa) ilanı var...
Abdülhamit’in verdiği sözü tutmayıp anayasayı askıya almasıyla, 1908’e giden süreç başladı: Abdülhamit’e karşı Avrupa’daki aydınlardan tutun ordu içindeki subaylara ve öğrencilere kadar, geniş bir çevrede “devrimci örgütlenmeler” başlar. Bunlar Osmanlı İttihat Terakki Cemiyeti altında birleşir. Rumeli vilayeti ve Selanik muhalefet odağıdır. Resneli Niyazi ve Binbaşı Enver isimleri kimseye yabancı değildir!
Abdülhamit tahtın gideceğini anlayınca 23 Temmuz’da anayasayı yürürlüğü koyar... Bu, “Hürriyet İlanı”dır. Partiler kurulur, seçimler yapılır, Meclisi Mebusan açılır! 31 Mart ayaklanmasının ardından 1909’da ikinci bir darbe ile Saray’ın yetkileri simgesel düzeye indirilir!
23 Temmuz 1908 özgürlüğünün Yüzüncü Yılı’nı, 23 Temmuz 2008’de kutlayacağız. 23 Temmuz, 1935 yılına kadar Hürriyet Bayramı olarak kutlandı! Çünkü Atatürk, 1908 döneminden önemli dersler çıkarmış, devrimlerini şüphesiz II. Meşrutiyet üzerine oturtmuştu. 1908, 1923 devriminin bu anlamda öncülüdür!
1908’de, siyasi partiler, dernekler kuruldu. Gazetelerden sansür kaldırıldı; bugün biz gazeteciler 23 Temmuz’u hâlâ Basın Özgürlüğ Günü olarak kutlarız!
1908 Osmanlı Sultanlığına karşı bir darbedir! Bu devrim, Jön Türklerin uzun yıllar sürdürdüğü özgürlük mücadelelerinin bir ürünüydü...
***
Atatürk devrimlerine karşı, bugün utanılacak bir şekilde, solcu eskilerinin dillerine kadar düşen “tepeden inme” suçlaması, ne 1876 ne de 1908 “devrimleri” için yapılır!
Peki bunlar “geniş halk kitlelerinin ayaklanmaları” ile mi gerçekleştirildi?
Atatürk’e ve devrimlerine karşı “tepeden inme” diye karşı çıkanlar, 1908’e de karşı çıkmalıdır! Bunu bekliyoruz! Devrimler şüphesiz dönüştürücüdür, bazı kimseler, sınıf ve çıkarlar için travmatiktir! 1908 ve 1909’un, “Padişahım Çok Yaşa”cıların üzerinde nasıl bir travma yaşattığını düşünün!
Ama Türkiye, Osmanlı’dan bu yana, ne yazık ki böyle “travma”larla, geçmişin, gericiliğin zincirlerinden kurtulma denemeleriyle, bir yerlere gelebilmiştir!
Atatürk’ün devrimleri, bizleri, Ortadoğulu tipik bir geri kalmış, halkı köle, kadınlarına prangalar vurulmuş bir ülke olmaktan kurtardı; bir ülke, bir millet birliği yarattı, bilimsel düşünmenin yolu açıldı…
Türkiye bugün “farklı” bir ülke ise, bu sayededir!
***
1950-1960 arası demokrasi yılları olarak kutsanır! Oysa bu yıllar değil demokrasinin geliştiği, tersine demokrasi üzerine kâbusların çöktüğü yıllardır!
1960 ise 1950-1960’ların kâbus bulutlarını dağıtan, 1908 benzeri bir devrimdir! Demokrasi ülkede ilk kez bütün boyutlarıyla yelkenlerini doldurmuştur!
Demokrasi, ülkemizde ne yazık ki tedricen -evrimsel- gelişemiyor! 1960’lardan sonraki gelişmeler bunu apaçık göstermektedir! Tersini savlayan varsa tek bir örnek göstersin!
Üzerinde durulması, tartışılması ve araştırılması gereken nokta budur: Neden?
1971 ve 1980 askeri darbeleri, kimsenin şüphesi olmasın; sivillerle, sağcı sivil siyasetçilerle birlikte, aynı zamanda sağcı siyasetin her zamanki kıblesi, tapınağı ABD’nin küresel çıkarları doğrultusunda, yani emperyalist işbirlikçiliğiyle gerçekleştirilen, Türkiye’ye, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına, demokrasiye, çoğulculuğa karşı yapılan askeri darbelerdi!
Yani:
Hiçbir şey, ne iyidir ne de kötü!
Bir şey, iyi de olabilir, kötü de!
Bir “hukuki”, “yasal” durum, kötü olabilir, darbe yapabilir, demokrasiyi rafa kaldırabilir, diktatörlüğe dönüşebilir!
Her şey doğasında bir sürü şeyi barındırır! İyiyi de kötüyü de, özgürlüğü de demokrasiyi de, diktatörlüğü de faşizmi de!
***
Bugün, AKP iktidarı, çoğulculuğu, demokrasiyi geliştirmek bir yana, tekleşmeyi amaçlıyor ve kötülük - demokrasi düşmanı tohumları saçıyor!
Başbakan’ın polemiklerine bakın! Uygulamalarına bakın!
Yönetimdeki bütün tercihleri, kendi meşrebinden olanlardan yanadır!
Basını “tekleştirme” çabasına bakın! Tek(el)leştirilen basına yerleştirdikleri kralın soytarıları, farklı ses çıkaranları boğmak için üstelik çağrı yapıyorlar, AKP’leşmeye yanaşmayan basının yıkılması ve yok edilmesi için!!! Özgürlük çağrısına bakın!!!
Yaldızını kazıyın, alttan karanlık dinci bir diktatörlük çağrısı çıkar!?
Bütün kadınları türbanlama girişimi bile başlı başına, büyük bir özgürlük, demokrasi düşmanlığıdır!
1908 özgürlüğü, Atatürk devrimleri, 1960 özgürlüğü!
Hepsi çok yaşasınlar!
Orhan BURSALI
23 Temmuz 1908, ülkemiz demokrasi tarihinde bir mihenk taşıdır.
Şüphesiz demokrasi çabalarının kökleri 200 yıl öncesine kadar uzanabilir. 1908’e gelinceye kadar, 1808’de Senedi İttifak var, 1876’de Yeni Osmanlılar’ın darbesi ile, Mithat Paşa ve arkadaşlarının Padişah’ı tahttan indirmesiyle Kanuni Esasi’nin (Anayasa) ilanı var...
Abdülhamit’in verdiği sözü tutmayıp anayasayı askıya almasıyla, 1908’e giden süreç başladı: Abdülhamit’e karşı Avrupa’daki aydınlardan tutun ordu içindeki subaylara ve öğrencilere kadar, geniş bir çevrede “devrimci örgütlenmeler” başlar. Bunlar Osmanlı İttihat Terakki Cemiyeti altında birleşir. Rumeli vilayeti ve Selanik muhalefet odağıdır. Resneli Niyazi ve Binbaşı Enver isimleri kimseye yabancı değildir!
Abdülhamit tahtın gideceğini anlayınca 23 Temmuz’da anayasayı yürürlüğü koyar... Bu, “Hürriyet İlanı”dır. Partiler kurulur, seçimler yapılır, Meclisi Mebusan açılır! 31 Mart ayaklanmasının ardından 1909’da ikinci bir darbe ile Saray’ın yetkileri simgesel düzeye indirilir!
23 Temmuz 1908 özgürlüğünün Yüzüncü Yılı’nı, 23 Temmuz 2008’de kutlayacağız. 23 Temmuz, 1935 yılına kadar Hürriyet Bayramı olarak kutlandı! Çünkü Atatürk, 1908 döneminden önemli dersler çıkarmış, devrimlerini şüphesiz II. Meşrutiyet üzerine oturtmuştu. 1908, 1923 devriminin bu anlamda öncülüdür!
1908’de, siyasi partiler, dernekler kuruldu. Gazetelerden sansür kaldırıldı; bugün biz gazeteciler 23 Temmuz’u hâlâ Basın Özgürlüğ Günü olarak kutlarız!
1908 Osmanlı Sultanlığına karşı bir darbedir! Bu devrim, Jön Türklerin uzun yıllar sürdürdüğü özgürlük mücadelelerinin bir ürünüydü...
***
Atatürk devrimlerine karşı, bugün utanılacak bir şekilde, solcu eskilerinin dillerine kadar düşen “tepeden inme” suçlaması, ne 1876 ne de 1908 “devrimleri” için yapılır!
Peki bunlar “geniş halk kitlelerinin ayaklanmaları” ile mi gerçekleştirildi?
Atatürk’e ve devrimlerine karşı “tepeden inme” diye karşı çıkanlar, 1908’e de karşı çıkmalıdır! Bunu bekliyoruz! Devrimler şüphesiz dönüştürücüdür, bazı kimseler, sınıf ve çıkarlar için travmatiktir! 1908 ve 1909’un, “Padişahım Çok Yaşa”cıların üzerinde nasıl bir travma yaşattığını düşünün!
Ama Türkiye, Osmanlı’dan bu yana, ne yazık ki böyle “travma”larla, geçmişin, gericiliğin zincirlerinden kurtulma denemeleriyle, bir yerlere gelebilmiştir!
Atatürk’ün devrimleri, bizleri, Ortadoğulu tipik bir geri kalmış, halkı köle, kadınlarına prangalar vurulmuş bir ülke olmaktan kurtardı; bir ülke, bir millet birliği yarattı, bilimsel düşünmenin yolu açıldı…
Türkiye bugün “farklı” bir ülke ise, bu sayededir!
***
1950-1960 arası demokrasi yılları olarak kutsanır! Oysa bu yıllar değil demokrasinin geliştiği, tersine demokrasi üzerine kâbusların çöktüğü yıllardır!
1960 ise 1950-1960’ların kâbus bulutlarını dağıtan, 1908 benzeri bir devrimdir! Demokrasi ülkede ilk kez bütün boyutlarıyla yelkenlerini doldurmuştur!
Demokrasi, ülkemizde ne yazık ki tedricen -evrimsel- gelişemiyor! 1960’lardan sonraki gelişmeler bunu apaçık göstermektedir! Tersini savlayan varsa tek bir örnek göstersin!
Üzerinde durulması, tartışılması ve araştırılması gereken nokta budur: Neden?
1971 ve 1980 askeri darbeleri, kimsenin şüphesi olmasın; sivillerle, sağcı sivil siyasetçilerle birlikte, aynı zamanda sağcı siyasetin her zamanki kıblesi, tapınağı ABD’nin küresel çıkarları doğrultusunda, yani emperyalist işbirlikçiliğiyle gerçekleştirilen, Türkiye’ye, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına, demokrasiye, çoğulculuğa karşı yapılan askeri darbelerdi!
Yani:
Hiçbir şey, ne iyidir ne de kötü!
Bir şey, iyi de olabilir, kötü de!
Bir “hukuki”, “yasal” durum, kötü olabilir, darbe yapabilir, demokrasiyi rafa kaldırabilir, diktatörlüğe dönüşebilir!
Her şey doğasında bir sürü şeyi barındırır! İyiyi de kötüyü de, özgürlüğü de demokrasiyi de, diktatörlüğü de faşizmi de!
***
Bugün, AKP iktidarı, çoğulculuğu, demokrasiyi geliştirmek bir yana, tekleşmeyi amaçlıyor ve kötülük - demokrasi düşmanı tohumları saçıyor!
Başbakan’ın polemiklerine bakın! Uygulamalarına bakın!
Yönetimdeki bütün tercihleri, kendi meşrebinden olanlardan yanadır!
Basını “tekleştirme” çabasına bakın! Tek(el)leştirilen basına yerleştirdikleri kralın soytarıları, farklı ses çıkaranları boğmak için üstelik çağrı yapıyorlar, AKP’leşmeye yanaşmayan basının yıkılması ve yok edilmesi için!!! Özgürlük çağrısına bakın!!!
Yaldızını kazıyın, alttan karanlık dinci bir diktatörlük çağrısı çıkar!?
Bütün kadınları türbanlama girişimi bile başlı başına, büyük bir özgürlük, demokrasi düşmanlığıdır!
1908 özgürlüğü, Atatürk devrimleri, 1960 özgürlüğü!
Hepsi çok yaşasınlar!
Orhan BURSALI