21. YÜzyilda Mus'ab Bİn Umeyr Olmak

Swat_TR

Altın Üye
Katılım
16 Eki 2005
Mesajlar
4,739
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
İstanbul
Varlikli bir ailenin nazli cicegi...

Ikiyüz dirhemlik kiyafetleriyle mekkelilerin hayranlikla seyrettigi...

En iyi giyinen, en güzel kokulari süren, en yakisikli olan, annesinin gözbebegi...



mekke sokaklarini aydinlatan yüzü islamin nuruyla daha bir parlak olmustu, gönlündeki caglayani saklamaya calismissada icine sigmayan hakikatler disariya akmis ve Erkamin evinde, kainatin Sultaninin önünde Kelime´i sehadet getirdigi anlasilmisti...



biricik oglunun teline kiyamayan anne bu haber karsisina öfkesinden adeta cilgina dönmüstü... ogluna kizar, hakaret eder ve onu yeni dininden döndürmek icin elinden gelenleri yapar...



ne bilsindi annesi, Musab Muhammed´ul Emini görmüstür, onun tarafindan görülmüstür... öyle bir bakmistirki gözlerine o efendiler efendisi... öyle derin bakmistirki... yillardir bosluga dogru akan bir nehirdi... Nehirler özledikleri yere akarlar... Musab bulmustu... okyanusunu bulmustu.. sonsuz ummanini bulmustu... ummaninda kayboldugu sevgiliyi bulmustu... sevgilinin ötesinde sevgiliyi bulmustu...

annesinin hapsettigi odada neylesindi Musab aydinligi gönlünün nuru parlarken... yüregi zenginken neylesindi satafatli elbiselerini , o sonsuz hazineyi bulmustu... ne bilsindi annesi.. imanin güzelligini... vazgecilmezligini...




bir tarafta mekke müsriklerinin, bir tarafta annesinin baskisi... bunlar degildi belki Musabin kalbini sizlatanlar ama hicret ediliyordu ve müslümanlar bölük bölük ayriliyorlardi vahyin kalbinden... kalinirmiydi burada, Rasulullahin dostalari bir bir habesistana giderken... geri kalabilirmiydi Musab...

bir yolunu bulup sevgilisinin emri üzere hicret etmisti... mekkenin toptan iman ettigi haberi yayilinca hemen dönüp gelmis, ama mekkede iskencelerin arttigini ve müslümanlar icin artik hayat dayanilmaz bir hal aldigini görmüstü...



baskilar, iskenceler, sikintilar, maddi imakansizlikalar, acliklar... döndürebilirmiydi Musablari dininden...tekrar karanliga hapsedebilirmiydi onlari... ah ne bilsindi annesi ve ne bilsindi mekke müsrikleri... imanin güzelligini... vazgecilmezligini...



Eski lüx hayatini geride birakan Musab Islamin ilk ögretmeni olarak önce medine sokaklarini sonra medine haklinin gönüllerini nurlandirmisti...



Ve öldügünde Musabin üzerinde kefen olak tüm vucudunu örtmeyen bir hirka vardi... görenler yazikmi demislerdi... ikiyüz dirhemlik kiyafetler makkelilerin hayranlikla seyrettigi genc yazik, mi demislerdi... ne bilsinlerdi imanin güzelligini, essiz lezzetini, yüregine sundugu zenginligi...ne bilsinlerdi... vazgecilmezligini...





21 Yüzyilda Mus´ab olmak...



Canimiz, malimiz, annemiz, babamiz sana feda olsun ya rasulallah sözünü caglar ötesinden bu güne tasimak... anadan, yardan, serden gecmek, Mus´ab gibi... satafatli ve lüks bir hayati geride birakmak...adimlamak, yürümek, kosmak sonsuz ummana dogru, Nehir olmak, cosmak, caglamak, aramak ve bulmak... bulmak ve nihayetinde olmak, dosdogru olmak, Mus´ab gibi...



Musab olmak... depresyonlarin, sikintilarin, bosluklarin,manevi huzursuzluklarin kol gezdigi su cagimizda "islam"i kesfetmek, cogumuz icin yeniden müserreflenmek olmayacak ama, yaniden kesfetmek, yeniden aydinlanmak islamin nuruyla, yeniden kalplere huzuru, ferahi, davet etmek, aydinligin kalblerimize süzülmesine izin vermek yeniden, tüm kara lekeleri gözyasiyla yikamak, ve yeniden baslamak hayata. Bütün cilelere, sikintilara, ragmen, direnmek, vacgecmemek, taviz vermemek...

Musab gibi...
 
Mus'ab bin umeyr (r.a) Şehit olduğunda Savaş bitene kadar Allah onun suretinde melek indirmişti.
İslamın gözbebeklerinden. Allah ahirette bizleri onun yanından ayırmasın :(

Çok güzel bir yazı kardeş Allah razı olsun.
 
eiffel' Alıntı:
Mus’ab yalnız bu dine nasıl girileceğini değil, bu dinin nasıl yaşanacağını da göstermiştir insanlara. İkinci Akabe Bîatı’na Medine’den katılan ve Son Peygamber’in “Kanınız kanımdır… Affınız affımdır… Ben sizdenim, siz benden!” sözleriyle onurlanan yetmiş beş kişinin başındadır o. Medine’yi efendisinin teşrifine hazırlayandır o, Bedir’de sancağını yükselten… Ve nihayet Uhud’ta bir kez daha taşıma şerefi bahşedilen mübarek sancağı. Son Peygamber sanılarak önce sağ kolu kesilen, sancağı sol eline alınca sol koluna kılıç indirilen. İki kesik kolla sancağı göğsüne bastırıp “Muhammed ancak rasûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler geçmiştir” âyetini okuyarak Hz. Peygamber’e siper olmaya devam eden. Sonunda İbn Kâmia’nın mızrağıyla şehadet makamına yükselen… Son Peygamber’in şehit olduğundan habersiz “İleri ey Mus’ab! İleri!” diye bağırdığı arkasından. Mus’ab suretinde sancağı taşıyan meleğin, “Ben Mus’ab değilim!” dediği an. İşte o an!

Nebî’nin yine gözlerinin dolduğunu görüyor Hz. Ali. Ahzab Sûresi’nden okuduğu âyetlere kulak kesiliyor, nâşının başucunda: “Müminlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah’a verdikleri sözde sadakat gösterdiler. Onlardan bazıları şehit oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehit olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.”

Ve işte o an. Şehidin defnedilme ânı. Bir zamanlar Mekke’nin en zengin ve yakışıklı delikanlısı olan Mus’ab’ın üzerini örtecek kefen bulunamıyor. Başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyor. Ve ıslak gözlerle hırkanın baş tarafa çekilmesine, ayakların otlarla örtülmesine işaret ediyor Son Peygamber.
Son Peygamber Mus’ab’ı işaret ediyor!

Alıntı: Sonpeygamber.net---A.Ali Ural

Allah razı olsun paylaşım için...
 
Geri
Üst