GebzeLi
Altın Üye
İki partili parlamenter sisteme dönüşüm
....
1999 seçimlerinde AKP yoktu ama onun öncülü olan Fazilet Partisi %15 oy almıştı, 2002 seçimlerinde AKP %34 oy aldı, 2007 seçimlerinde ise bu oy %46�ya yükseldi.
Bu rakamları inceleyerek elbette AKP�nin artık merkez partisi olduğu sonucuna varılmamalıdır. Çünkü sistem merkezin kaybolduğu iki partili bir yapıya dönüşmektedir.
Bu bakımdan merkez sağdaki erime ve AKP�deki toparlanma, sistemin sağ güçlerinin tek bir parti altında birleşme yoluna girdiğini göstermektedir.
Buradan önemli bir sonuca varmamız gerekir. Türkiye�de tıpkı ABD ve İngiltere�dekine benzer iki partili bir yapıya geçilmektedir. Bu yapının sağ kanadı AKP liderliğinde oluşmuştur. Sağ cenahta önümüzdeki seçimlere geldiğimizde muhtemelen bugünkü DP ve ANAP türü partiler tümüyle yok olacak ve tek parti olarak AKP kalacaktır.
....
Kimileri iki partili sistemi şimdi tartışmaya başlasa da Türkiye�deki siyasetin iki partiye dönüşümü 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrasında da açıkça görülüyordu.
2011 seçimleri dönüşüm için en kritik tarih. 2011 yılından itibaren siyasi tablo yukarıdaki gibi olacak.
Sistemin ulusal kutbu
Siyasetin sağ kesiminde yaşanan bu toparlanma tam tersi kutupta ise çok değişik bir dağılmaya ve çözülmeye yol açmaktadır.
AKP karşıtı güçlerin sistemin ulusal yanını oluşturduğu varsayımından yola çıkarsak burada CHP, MHP ve Genç Parti�yi görürüz.
AKP�nin ve temsil ettiği sağ güçlerin temel karakteri işbirlikçilik olduğu için bunun karşıtının ulusal kutup olarak adlandırılması daha doğru olacaktır. O nedenle örneğin İngiltere�de sağ ve sol, ABD�de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olan bölünme Türkiye�ye işbirlikçiler ve ulusal güçler olarak yansımaktadır.
....
Ulusal Sol
Bu iki partinin yaşadığı çıkmaz da sistemin ulusal kutbunda dağınıklığın süreceğini göstermektedir.
İşte bizler açısından üzerinde önemle durulması gereken olgu budur, bu dağınıklığın sürmesine seyirci mi kalacağız, bu partilere güç vererek bu dağınıklığa güç mü katacağız, yoksa bu partilere alternatif bir toparlanma merkezi mi inşa edeceğiz.
Seçim sonuçları bu açıdan son derece dikkatle değerlendirilmelidir. Sistemin işbirlikçi sağ kanadı tek parti altında birleşebilmiştir. Ancak ulusal kanattaki partilerden hiçbirinin bu birleşmeyi sağlayacak gücü ve potansiyeli bulunmadığı gibi bu partilerin daha da parçalanması ve dağılması muhtemeldir.
İşte böylesi bir durumda TÜRKSOLU İşbirlikçi Sağ�ın karşısına ulusal kesimlerin gerçek seçeneği olan Ulusal Sol�u koyarak çıkacaktır.
Sistemin sağ kutbu AKP�de temsil edilmektedir, sol kutbu ise TÜRKSOLU temsil edecektir.
TÜRKSOLU bu gelişmeyi tespit etmekte, hazırlığını buna göre yapmaktadır.
AKP�nin temsil ettiği Batıcı, Kürtçü, Şeriatçı değerlerin karşısına, Milliyetçi, Antiemperyalist, Laik bir Atatürkçü-Sol güç gelecektir.
Bu gücün adı da TÜRKSOLU�dur.
Eyalet sistemi ve Başkanlık
Ancak sistemdeki dönüşümün boyutlarını da daha dikkatli irdelememiz gerekmektedir.
Sistemin sağ kutbunda AKP, sol kutbunda TÜRKSOLU yer alacaktır, ancak sağ kanadın aşırı uçları da vardır, bunlardan biri aşırı Şeriatçı hareket, diğeri ayrılıkçı Kürt hareketidir. Dolayısıyla AKP�nin sağında SP ve PKK�yı da ele almamız gerekmektedir.
Bu seçimlerde PKK�nın Meclis�e girmesi ise en önemli sonuçtur. PKK�lı milletvekillerinden Ahmet Türk parlamentoda Türkiye�nin eyaletlere bölünmesi için çalışacaklarını söylemiştir. Seçim konuşmalarında Leyla Zana�nın sözde Kürdistan eyaleti çağrısı da hatırlardadır.
Buradan iki partili Anglo-Sakson parlamenter sisteme eşlik edecek iki önemli gelişme de çıkmaktadır: Birincisi eyalet sistemi, ikincisi ise Başkanlık sistemi.
Eyalet sistemi, ABD�deki haliyle zaten AKP tarafından savunulmaktadır, birkaç kez kamuoyunun önüne getirilmiş ve tartışılmıştır. Dahası bu hareketin başındaki Tayyip Erdoğan�ın Osmanlı eyalet sistemini savunan biri olduğu bilinmektedir. ABD�nin Türkiye�ye Osmanlı eyalet sistemini önerdiği de bilinen bir gerçektir.
Kısacası önümüzdeki dönem aynı zamanda Amerikan-Osmanlı tipi eyalet sistemine geçilecektir.
Bunun tamamlayıcısı ise Başkanlık sistemidir. AKP zaten Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için Anayasayı değiştirmişti. Önümüzdeki dönem halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının Başkanlık yetkileriyle donatıldığı bir sisteme geçilecektir.
Toparlayacak olursak, 2002 yılında Tayyip Erdoğan�ı Türkiye�nin başına getiren ABD�
nin, Türkiye�ye dayattığı iki partili parlamento, ABD tarzı Başkanlık ve Osmanlı/ABD tarzı eyalet sistemine geçiş için 2007 seçimleri önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bu nedenle seçim sonuçlarını AKP�nin artışı açısından değil, sistemin dönüşümü açısından değerlendirmek daha doğru olacaktır.
(Bu yazı 30 Temmuz 2007 tarihinde TÜRKSOLU�nun 147. sayısında yayınlanmıştır.)
....
1999 seçimlerinde AKP yoktu ama onun öncülü olan Fazilet Partisi %15 oy almıştı, 2002 seçimlerinde AKP %34 oy aldı, 2007 seçimlerinde ise bu oy %46�ya yükseldi.
Bu rakamları inceleyerek elbette AKP�nin artık merkez partisi olduğu sonucuna varılmamalıdır. Çünkü sistem merkezin kaybolduğu iki partili bir yapıya dönüşmektedir.
Bu bakımdan merkez sağdaki erime ve AKP�deki toparlanma, sistemin sağ güçlerinin tek bir parti altında birleşme yoluna girdiğini göstermektedir.
Buradan önemli bir sonuca varmamız gerekir. Türkiye�de tıpkı ABD ve İngiltere�dekine benzer iki partili bir yapıya geçilmektedir. Bu yapının sağ kanadı AKP liderliğinde oluşmuştur. Sağ cenahta önümüzdeki seçimlere geldiğimizde muhtemelen bugünkü DP ve ANAP türü partiler tümüyle yok olacak ve tek parti olarak AKP kalacaktır.
....

Kimileri iki partili sistemi şimdi tartışmaya başlasa da Türkiye�deki siyasetin iki partiye dönüşümü 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrasında da açıkça görülüyordu.
2011 seçimleri dönüşüm için en kritik tarih. 2011 yılından itibaren siyasi tablo yukarıdaki gibi olacak.
Sistemin ulusal kutbu
Siyasetin sağ kesiminde yaşanan bu toparlanma tam tersi kutupta ise çok değişik bir dağılmaya ve çözülmeye yol açmaktadır.
AKP karşıtı güçlerin sistemin ulusal yanını oluşturduğu varsayımından yola çıkarsak burada CHP, MHP ve Genç Parti�yi görürüz.
AKP�nin ve temsil ettiği sağ güçlerin temel karakteri işbirlikçilik olduğu için bunun karşıtının ulusal kutup olarak adlandırılması daha doğru olacaktır. O nedenle örneğin İngiltere�de sağ ve sol, ABD�de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olan bölünme Türkiye�ye işbirlikçiler ve ulusal güçler olarak yansımaktadır.
....
Ulusal Sol
Bu iki partinin yaşadığı çıkmaz da sistemin ulusal kutbunda dağınıklığın süreceğini göstermektedir.
İşte bizler açısından üzerinde önemle durulması gereken olgu budur, bu dağınıklığın sürmesine seyirci mi kalacağız, bu partilere güç vererek bu dağınıklığa güç mü katacağız, yoksa bu partilere alternatif bir toparlanma merkezi mi inşa edeceğiz.
Seçim sonuçları bu açıdan son derece dikkatle değerlendirilmelidir. Sistemin işbirlikçi sağ kanadı tek parti altında birleşebilmiştir. Ancak ulusal kanattaki partilerden hiçbirinin bu birleşmeyi sağlayacak gücü ve potansiyeli bulunmadığı gibi bu partilerin daha da parçalanması ve dağılması muhtemeldir.
İşte böylesi bir durumda TÜRKSOLU İşbirlikçi Sağ�ın karşısına ulusal kesimlerin gerçek seçeneği olan Ulusal Sol�u koyarak çıkacaktır.
Sistemin sağ kutbu AKP�de temsil edilmektedir, sol kutbu ise TÜRKSOLU temsil edecektir.
TÜRKSOLU bu gelişmeyi tespit etmekte, hazırlığını buna göre yapmaktadır.
AKP�nin temsil ettiği Batıcı, Kürtçü, Şeriatçı değerlerin karşısına, Milliyetçi, Antiemperyalist, Laik bir Atatürkçü-Sol güç gelecektir.
Bu gücün adı da TÜRKSOLU�dur.
Eyalet sistemi ve Başkanlık
Ancak sistemdeki dönüşümün boyutlarını da daha dikkatli irdelememiz gerekmektedir.
Sistemin sağ kutbunda AKP, sol kutbunda TÜRKSOLU yer alacaktır, ancak sağ kanadın aşırı uçları da vardır, bunlardan biri aşırı Şeriatçı hareket, diğeri ayrılıkçı Kürt hareketidir. Dolayısıyla AKP�nin sağında SP ve PKK�yı da ele almamız gerekmektedir.
Bu seçimlerde PKK�nın Meclis�e girmesi ise en önemli sonuçtur. PKK�lı milletvekillerinden Ahmet Türk parlamentoda Türkiye�nin eyaletlere bölünmesi için çalışacaklarını söylemiştir. Seçim konuşmalarında Leyla Zana�nın sözde Kürdistan eyaleti çağrısı da hatırlardadır.
Buradan iki partili Anglo-Sakson parlamenter sisteme eşlik edecek iki önemli gelişme de çıkmaktadır: Birincisi eyalet sistemi, ikincisi ise Başkanlık sistemi.
Eyalet sistemi, ABD�deki haliyle zaten AKP tarafından savunulmaktadır, birkaç kez kamuoyunun önüne getirilmiş ve tartışılmıştır. Dahası bu hareketin başındaki Tayyip Erdoğan�ın Osmanlı eyalet sistemini savunan biri olduğu bilinmektedir. ABD�nin Türkiye�ye Osmanlı eyalet sistemini önerdiği de bilinen bir gerçektir.
Kısacası önümüzdeki dönem aynı zamanda Amerikan-Osmanlı tipi eyalet sistemine geçilecektir.
Bunun tamamlayıcısı ise Başkanlık sistemidir. AKP zaten Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için Anayasayı değiştirmişti. Önümüzdeki dönem halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının Başkanlık yetkileriyle donatıldığı bir sisteme geçilecektir.
Toparlayacak olursak, 2002 yılında Tayyip Erdoğan�ı Türkiye�nin başına getiren ABD�
nin, Türkiye�ye dayattığı iki partili parlamento, ABD tarzı Başkanlık ve Osmanlı/ABD tarzı eyalet sistemine geçiş için 2007 seçimleri önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bu nedenle seçim sonuçlarını AKP�nin artışı açısından değil, sistemin dönüşümü açısından değerlendirmek daha doğru olacaktır.
(Bu yazı 30 Temmuz 2007 tarihinde TÜRKSOLU�nun 147. sayısında yayınlanmıştır.)