AŞkın Refakati

Kyriel

New member
Katılım
1 Ocak 2010
Mesajlar
73
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
SILa
AŞkın Refakati


mkw3md.jpg


Ey dağların ince soluğu; ayağını aşka kaydırma!
Baktın ki kayıyor, o vakit aşktan ayrılma!



Gönül dergâhının tahta kapısını açan aşksa, ne diye söylenirsin karanlıklara? Ne diye uzak bahçe düşüne uyursun, güller alnına serpilirken? Kölelik diye bellediğinin adı, asıl özgürlük.Kıyâm duruşunu hatırla, sen bir sözün saklısısın.Mâdem ki yanıyorsun, aşka kayıtlısın. Silme defterinden soy ağacını. İndiren, çıkartır elbet ruhunu upuzun sonsuzluğa.



İkindi gülşeninde açıldı kapısı mâbedin. Kimsecikler görünmüyordu. Sessizlik, âlem-i menâmda; ruh, sefer tasından yalnızlık içmekteydi. Beden dökülüyordu kıyımlar eşliğinde. Birisi birşeyler arıyordu. Kopuyordu tam bağlanacakken düş iplerim. Secdeden sofralara ikrâm dağıtılıyordu. Bir koku arıyordum, içimi cennete götürsün. Zeytin dalları acımı selâmlıyordu. Toprağa eğiliyordum, demek iki büklüm olmak şarttı. Ve mahviyet, onurun yardımcısıydı. Benim hatırımı en iyi Yâr sorardı. Hatırlarımı huzuruna bıraktım, kuşlar gökleri yarıp ovaya dağılmaktaydı. Yorgundum. Uçamıyordum. Yoktu ki kanatlarım. Çöküyordum dünya bataklığına doğru. Son zamandaydım. O dilerse tutardı ellerimden. O dilerse varlığımı var kılardı. O geldi ve bana kanatlarımı gösterdi. Kaf Dağını anlattı engin susuşuyla. Nasip dedi, kaldı.



Başımı kaldırdım kâğıtlardan. Gözlerimin içine doğru demir atan kitaplar vardı. ("Topal da olsan, sakat da olsan, uyuklasan, edepsizce bile olsa, yine O'nun yolunda ol. O'na doğru sürün. O'nu yâni Allah'ı ara!") Kalbimdeki serum ağrı veriyordu, hâlsiz kalmıştım. Hiçbir şeyi fark edemeyecek kadar, her şeyin farkındaydım. Bu zordu. Zoru aşamıyordum, yabancı kalıyordum şehrime. Radyoyu açıyordum, san'atçı: "Aşk dediğin ağır yük..." diyordu. Sanki inadına nefesime aşk terennümleri yağıyordu. Kalpli bardaklar, ablamdan hediye. Çay, kaç yudum; kime ne? Kelimeler diziliyordu bir bir. Yok, bu böyle olmayacaktı. Sıkılıyordum sanki mengeneler ile. Âh edecekken, ağzım kapanıyordu. Âhım boğazımda kalıyordu, kuruyordum. Tıpkı bu kış mevsiminde canı çekilmiş ağaçlar gibi... Neyse...



Körebe oyununda olsaydım ve beni aşk bulsaydı. Seksekte atlasaydım, aşk, taşım olup parmaklarımı sarsaydı. Duaya büküldüğümde başım, aşk avucuma ebediyeti bıraksaydı. Anlaşma yapsaydık; aramızda ölüm yok, toprak kalın bir perde. Onu bir güzel aralayıp, oyun ve oyalanmadan ibâret olan bu dünyadan kaçsaydık. Sorumluluk bilincini kuşanarak, idrâk atına atlayıp noktalar saysaydık. Ben onda bir nokta olsaydım, o beni harf kılsaydı.



Hazret-i Aşk'ın isteğiydi; beni târif et!Gözlerimi yumdum, içimi sustum, konuştum. / Sen bir lütufsun, gelirsin. İşin, almakla mükellef, ölüm meleği kenara çekilsin. Kime girdiysen, pürnur olur. Âdemoğlu seninle kâmil insan vasıflarına kalbolur. Hangi kapı eşiğindeysen orası artık cennet. Teslimiyet bağrağı, med-cezir gemisinde. Haberciler aşk geliyor derse mahalle başından; beni tekrar et. Her sokağa yayılır sükûtun. Kuraklık da güzelleşir, ayaz da. Kışın soğuğu ısıtır, harlanır üşüyen ateş de. Girdiğin yeri değiştirmenle ünlüsün. Ben artık senin süsün. İstediğin mekâna kur darağacımı. Kuruntularım kökünden süpürülsün.



Aşkın refâkati, kulu köprüden geçirmek ve geçirmek kendinden. Sorarlarsa seni sana, bilememek. Dilsizlik, aşkın lehçesi. Suyun kaynağı, hasret. Uykulardan uyanmak gecenin hür gezintisinde. Mumları bitirip bitirip yakmak. Yıldızlardan ve dolunaydan masallaşmak. Gerçeğin çarptıkça sarsan gömülüşüne, bir gülüş bırakmak.



Sen en güzel tebessümümde keşiftesin ey aşk! Ricâ etsem, beni bana anlatır mısın?

Söyler misin, arayıp da bulamadığım mısın?

alinti
 
Kuş tüyünün düşüşünü hayal et...

Kuş tüyünün düşüşünü hayal et...


6jnfbl.jpg


Gözünü bu satırlardan bir an kaldır ve kuş tüyünün düşüşünü hayal et.. Hem havada asılı kalıyor, hem iniyor gibidir... Çok uzaktan geliyor gibi ama çok yakın gibi durur.


Gökten yere düştüğü halde, düştüğünü hissettirmez sana kuş tüyü... Belki de hiç düşmez kuş tüyü. Hayır, hayır düşüyor değildir. Belki de kendisi yere doğru inmeyi, yere konmayı tercih ediyor gibidir. Hani yağmur gibi... Düşüyor değil indiriliyor. Öyle ki, bir kuş tüyünün inişini seyrederken, sayısız göklerden sayısız tüylerin düştüğü duygusuna kapılırsın, kuş tüyü yere indiğinde henüz düşüşünü tamamlamadığını hissedersin.


Doğru; düşmez aslında kuş tüyü, “iner” gibidir, “indirilir” ve “hep indirilir”. Meleklerden kopmuş gibi, melekler gibi.. Şimdi de uykun gelir mi kuş tüyünü duyunca? Yoksa uyanır mısın tatlı ve gerçek bir rüyaya? İşte sana kuş tüyü gibi hafifçe dokunan öğütler... İstersen bırak düşsün, istersen havada öylece asılı kalsın. Sen bilirsin.


Sevmeyi öğren:
Sevdikçe varlığının kâinatla toplandığını görürsün.

Sevince, kendini kendinden öte taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince, mavi bir deniz olur kalbin; hiç bilmediğin kıyılara varırsın.


Bağışlamayı öğren:
Bağışladıkça dostlarının sayısını onla çarpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yükünü azaltır. Bağışlayınca, kalbine batan dikenler güle döner. Bağışlayınca önce kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yükünü omzundan atarsın.


Pişmanlık duymaktan korkma:
Pişmanlığını itiraf ettikçe hatalarının küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğini görürsün. Pişmanlık sancısını göze aldığın sürece, hatadan dönmenin lezzetini de yaşamaya başlarsın. Pişmanlık içtenliğin sınamasıdır. İçtenliği olmayanlar pişman olamazlar. Pişman olmayanlar içtenlik kazanamazlar.


Hatırlamayı öğren: Hatırladıkça, sevgilerinin karekökünü bulup, onlardan hüznü çıkardığını fark edersin. Hele de çocukluğunu çok hatırla ki, hiç endişesiz mutlu olduğun anları yeniden yaşa. Mutlu olmayı beceremeyen biz büyüklere içimizdeki çocuk mutluluğun sadelik ve hırssızlıkla ilgili olduğunu fısıldar. Dur ve dinle çocuğunu.


Değer vermesini öğren:
Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabildiğini görürsün. Değer vermeden geçirdiğin günün güneşi hiç doğmamış gibidir.



Değerini bilmediğin eşyaya hiç sahip olmamış gibisindir. Değerini bilmediğin dostların sana göre hiç yaşamamış gibidir. Değer vermesini öğrendiğinde, hayatın sahihleştiğini fark edersin. Daha yavaş yürürsün ama adımlarını yere sıkı basarsın.



İltifat etmesini öğren: İltifat ettikçe, insanlarla arandaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği eğri bir çizgi olduğunu görürsün. İltifat etmek yalan konuşmak demek değildir. İltifat, muhatabının görmek istediğin yere ulaşması ve oradan öte geçmesi için temennide bulunmaktır.

Özür dilemesini öğren: Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü, böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark edersin. Ayrıca bak: “Pişmanlık duymaktan korkma” öğüdü.


Aşktan korkma: Böylece bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, bütün yamukları kendi içinde barındırabildiğini görürsün. Aşk pürüzleri yok eder; dikenleri gül eder, acıları haz eyler.


Ara sıra hüzünlen: Hüznün kalbine dokunmasına izin ver. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü görürsün. Hepimiz ayrılıkların kuşattığı bir adada şimdilik yaşayan fanileriz. Hüzün, faniliğin ince sızısını kalbine hissettirdiği için, seni ebediyete komşu eder. Hüznünü öldürürsen ölümü anlayamadığın gibi hayatı da anlayamazsın.


Ve bir gün öleceğini bil: Kesinlikle öleceksin ve öldüğün gün anlayacaksın ki, yaşadığın hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar çok şey biriktirmiş olursan ol, hepsi son işlemde sıfıra eşitlenir. Kesrin üzerine, yani bu dünyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koyman gerekiyor. Yoksa “elde var sıfır”


Her gün yeniden uyan: Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilen için, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır. Hayranlık duygusunu her gece iki göz kapağının ardına sakladığı gözleri gibi her daim uykuda bırakan için, bir gün doğumu “sabahın körü” olasıca karanlıktır. Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup söndüren için, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir. Haydi, aç gözlerini... Aç gönlünü... Şimdi ve burada var olduğunu fark et. Var edildiğini fark et. Buraya, bu sabaha bir insan olarak gönderildiğini bil. Bu sabahın senin için, sana özel olarak yaratıldığını fark et. Uyan...

Güneş senin için doğuyor...

Senai DEMİRCİ​
 
Cok Fena bir yazı tesekkur ederim ..
 
Sevgimin Çıplak Ayakları

Sevgimin Çıplak Ayakları


2ziok02.jpg


Küçük çıplak ayakları vardı sevgimin.

Çimlere basmayı, denizin tuzunu hissetmeyi severdi çıplak ayaklarında.

Ufak, kırılgan elleri vardı sevgimin.

Dokunmayı, hissetmeyi severdi duygulara ve yüzü hep güneşe bakardı.

Benim sevgim arsızdı.

Küçük bir çocuğun oyuncak ya da dondurma hırsı gibi sevgi arsızıydı.

Ne kadar alırsa o kadar verirdi…

Birgün kırıldı ! Küçük ayakları üşüdü, elleri dokunmaz.

Yüzünü gölgeye çevirdi.. almadan vermişti ve hiç geri dönmemişti verdiği…

Hep düşünmüş, düşünmüştü “nerede hata yaptım” diye.

Karşılığı olmamalıydı sevginin…

Tabi ki olmamalıydı !

Sevgi bu;

Paylaşmalıydı ama bir de,

“SEN ELMAYI SEVİYORSUN DİYE, ELMANIN DA SENİ SEVMEZİ GEREKMEZ” diye de düşünüyordu,

Belki de burada hata yapmıştı.

Ve küçük elleri Allah’ı aradı.

Dokunamıyordu ama “O”nu çok seviyordu.

“O” olmasa, bu elleri olur muydu?

Ona dokunmaktansa hissetmek daha iyiydi ama, sevgi dünyada çok maddeseldi ve dokunmadan asla hissedilemezdi.

Sevgimin küçük beyni karışmış, algılayamıyordu..

Peki, ne yapmalıydı?

Ne yapmalıydı da daha az acımalıydı canı?

Düşünüyordu, zaten kırıldığından beri hep düşünüyordu !..

Sevgimin elleri karar verdi. Yine dokunacak, yine hessedecekti.

Anlamasına gerek yoktu. Sevgi verdikçe çoğalırdı.

Sevgimin ayakları yine çıplak ve haşarıydı.

Toprak, çimen, deniz.. nereye basarsa onun coşkusunu hissediyordu ve sevgimin yüzü hep sana bakıyordu.

Güneşten sonra sadece sana…


alinti
 
Şiir gerçekten çok hoş fakat bölüm kurallarını okumalısınız. Bölümde günde sadece 1 konu açma hakkı vardır...
 
Okuyan gözlerinize saglik

Özür dilerim haklisiniz bölüm kurallari okumam gerekli uyariniz icin tesekkür ederim
 
İnsanın İçine işliyor.Sonuna gelmeden anlatmak istediği duyguyu tahmin ettm tşk..
 
Okuyan gözlerinize ve yorumlayan duygulu yüreginize saglik
 
Tesekkür ederim yorumunuz icin evet cok haklisiniz okumadan konu actigim icin özür dilerim
daha dikkatli olmaya calisacagim
 
öncelikle hoşgeldiniz

konular gerçekten birbirinden güzel

yalnız 1 günde sadece 1 konu açma hakkımız var 1 defaya mahsus birleştiriyorum bölüm kurallarını okuyup konu açarsanız daha iyi olur
birde her msja size sağlık bize sağlık teşekkürler diye cvp yazmak yerine teşekkür butonunu kullanabilirsiniz

iyi forumlar
 
Geri
Üst