Aşkmeran ~

Yüz Ellinci Gece ~



Cehennem olsan, dibine düşerdim.
‘‘Beni saçlarındaki cennete göm!’’ diye diye.

İlle de ‘‘sen!’’ diyen sesimi Azrail’le de yüzleştirsen,
Beni milyon kere unutsan,
Bir kere sevdin ya sen beni,
‘‘Unutmam!’’

 
Hecelik - III ~



Gözyaşı sinmiş avuçlarla tokalaşmamak,
Dokundurmamak için yaslarına,
Ya da bir hüznün arasından geldiğini belli etmemek için o yeni adam’a.

Bazı kadınlar, gözyaşlarını hep ellerinin tersiyle silerler..
 
Son ~



Kendime sakladığım, senin bizden gizlediğindi.

Ucu paslı, sırtı terli, bir yüzü yaradan, diğer yüzü yârdan siluetli...
Bir bıçak kadar soğuğuz artık şimdi.

Aklımdan hiç çıkamayışını da çıkar aklımdan.

Sana bir daha dokunamayacak olmaksa beni bu kadar yalnızlaştıran,
Bileklerinle kes bileklerimi!

Ama bir daha dokun bana!

Kanım çekilirken de hep isterim ben katilimi.
Çıkan can mı çeker?
Akan kan mı çekecek?

İşte bu bilinmez.
 
Yarım ~



Aşk,

‘‘Sizi de aramızda görmekten mutluluk duyarız.’’ daki ‘‘siz’’e hiç yakıştıramadı bizi.

Uzun zamandır olana bitene öksüz gibi sevinip
Yetim gibi gülüyorum.

Ben ne kadar sensizim ki
‘‘Yalnız’’ bile demiyorlar da,
‘‘Bir yanı kayıp’’ diye bahsediyorlar yalnızca.


‘‘Miladı gözlerinden daha yakındı bana.’’ - İ.Ö
(İşkenceden Önce)

 
Özet ~



O aslında, haddinden fazla sevildi diye;
‘‘Yerleşmiş sevdasını, aşkın ana yurdunda inkâra yeltendi.’’

Nerede olduğunu ve kim olduğunu bilmeyen biri kadar kimliksiz artık, taşıdığı benlik.

Sevmek hayal gibi kaldı hayatımızda.
Kısacası her şey,
İki silik siluetin siyah beyaz fotoğrafı.

Bekleyişleri hep anlaşmalı,
Acıları da dayanılabilecek kadar ısmarlamaydı.

Kaygı, acı ve telaş birbirine karıştığında soldu mimozalar.
Sonra papatyanın fal bakabilen bir çiçek olduğuna inandım.

Şimdi özetle,
‘‘Uzun zaman oldu görüşmeyeli değil mi?’’ diyecek bahanemiz var artık o’nunla.
Denk gelinirse kullanılmaya hazır, bir kenarında ağzımızın.
 
Geri
Üst