AB Nedir, Ne Değildir?

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
AB Nedir, Ne Değildir?

Ataman Yıldırım




(Açık İstihbarat : Ataman Yıldırım'ın Yılmaz Dikbaş'ın "Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi" kitabından çıkardığı özet. )

********************************************************************

Bir devletin. AB ye tam uye olmak icin AB muktesabatini benimsemesi
ve uygulamasi zorunludur. (Sayfa 102)

Muktesebat (arapca bir sozluk olup) anlami uzun bir sureden beri edinilip elde tutulmus sey ya da seyler demektir. Diger bir deyisle AB Yasalarinin tamami demektir. 80
bin sayfa tutmaktadir.

Muzakereleri kolaylastirmak icin AB muktesabati 31 bolume ayrilmistir. Bolum sayisi Turkiye icin 35 'e cikarilmistir. Her bolum tek tek ele alinir. Bir bolumle ilgili uye
devletler ile aday devlet arasinda tam bir anlasma saglanirsa, o
bolum kapatilmis sayilir.

Muzakerelerin suresi icin tam bir kural yoktur. 10 yil da surebilir (veya Turkiye icin hic bitmeyebilir !)80 000 (seksen bin) sayfa muktesabat Turkceye cevrilmemistir. Ustelik
bunlarin icinde ne oldugunu ilgililer bile daha tam olarak
bilmememektedir. Muzakerelerde Yunanistan ve AB nin KIBRIS olarak
kabul ettigi KIBRIS Rum Kesimi de AB nin resmi uyesi oldugundan, bu
iki ulkenin de her konuda onayini almamiz gerekiyor. Cunku AB ye tam
uye olabilmek icin diger tum uyelerin her konuda onayini almamiz
gereklidir.

AB projesi baslangicta masumane ekonomik isbirligi olarak ortaya
cikti, daha sonra siyasi birlik haline donustu. Esas amac Super
Avrupa Devleti.

Yani AB ye tam uye olmak demek "Egemenlik Kayitsiz Sartsiz Milletindir" demek ile tamamen ters.

AB ye egemenligi birakmak demek AB halklarina ortak egemenlik birakmak demek te degil. (Cunku AB yonetimi secilmis degil atanmislarla olusuyor,ilerleyen bolumlerde
detayli verilecek) Bunu daha iyi anlamak icin AB nin yonetim sekline
bakmak gerekiyor.

AB'nin merkezi Bruksel dir.

29 Ekim 2004 te ROMA da 25 uye devlet temsilcileri tarafindan
imzalanan (aday ulke olarak Turkiye de imzaladi). AB ANAYASASInin
yururluge girmesi icin uye ulkeler tarafindan da parlementolarinda
veya referandumla halkoylariyla onaylanip kabul edilmeleri
gerekiyordu. (Sayfa 115)

AB Anayasasi uye ulkeleri anayasasinin ustundedir. Bu durumda AB ye
girdikten sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve cocuk bayramini
kaldirmamiz gerekiyor. Cunku bagimsizlik resmen ortadan kalkiyor.

AB Anayasasinda laiklik ilkesi yoktur. Bu Anayasa uye ulkelerin
yasalarinin ustunde olduguna gore celiski nasil cozulecek ? (sayfa
121)

Turkiye de oldugu gibi bircok AB ulkesi de AB Anayasasini bilmiyor.
(sayfa 147) 2005 te yapilan kamuoyu yoklamasina gore AB halkinin % 89
ya cok az bilgili ya da hic bilgisi yok. (sayfa 148)

AB protokolune gore AB calisanlari

"resmi yetkileri dahilinde yapacaklari tum sozlu ve yazili eylemlerinden dolayi. omur boyu
dokunulmazlik hakkina sahiptirler".

(sayfa 162).

AB polis gucu EUROPOL (sayfa 163) elemanlarina yargiya karsi
dokunulmazlik hakki verilmistir. Uye ulkelerdeki herhangi biri
hakkinda tutuklama emri cikarabilir, hicbir gerekce gostermeden
kisinin baska bir ulkeye iadesini saglayabilir, mahkeme karari
olmadan telefonlari dinleyebilir. Sivil karsi koymayi terorrizm
olarak kabul eder.

AB nin en ust idare makami olan AB Komisyonu bir Baskan ve bir Dıs
isleri Bakaninin disinda her uye ulkeden bir kisinin atanmasiyla
olusur. (sayfa 164) (Dikkat secilme yok atanma var). Bu komisyon
yurutme komisyonu olup bizdeki bakanlar kuruluna karsilik gelir.
Komisyon baskani da Basbakan ve Cumhurbakaninin karsiligidir.

AB Komisyonu uyeleri 5 yil gorev yapar. AB Komisyonu Anayasayi
uygular. AB butcesini uygular. AB parlementosundan cikacak yasalari
hazirlama yetkisini tekelinde bulundurur. Yani AB Parlementosu
sadece Komisyonun onerdigi tasarilari yasalastirir. Yasalari geri
cekme ya da degistirme yetkisi de komisyonun tekelindedir.

AB komisyonu bagimsizdir herhangi bir yerden emir veya oneri almaz. AB
Komisyonu, AB Parlemento uyeleri ve EUROPOL Polis orgutu memurlarinin
tumune dokunulmazlik hakki tanınmistir.

Bugunku adalet sisteminde (Turkiye de ve dunyada) suclulugu
kanitlanana kadar kisiler masum sayilir. Mahkeme karari olmadan kimse
tutuklanamaz.

Halbuki yeni AB ye gore mahkeme karari olmadan kisiler
tutuklanabilir. Mal varligina bankadaki parasina el konabilir.

Para birligi AVRO (EURO) konusunda Ingiltere. Danimarka ve Isvec
ulusal paralarini kaldirmayip avro ya gecmediler.

AB Komisyonu uyeleri yasa cikarmak icin AB Parlementosu uyelerinin
destegini almak zorunda degildir. Tum yasalari 25 kisilik komisyon
hazirlar hem hic kimseye sorumlu olmadan hazirlar.

Yasama yetkisi
secilmis degil sadece atanmislarin elindedir. (Bu demokrasi midir ?
Komisyon uyeleri (25 kisi) bizdeki BAKANlarin karsiligidir.)

Her Komisyon Uyesinin 6-8 danismandan olusan ozel bir ekibi vardir.
Bu ekibe kabine denir. Yani her BAKAN nin bir kabinesi vardir da
denebilir. (sayfa 197)

Bunlarin altında asli kadrolu tamami yaklasik 15 000 kisi ve belirli
sure ise alinan gecici kadrolu elemanlar vardir.

AB Parlementosunda 90 dakikada 400 yasayi oyladilar Yani her 13 saniyede
bir yasa gecti. (sayfa 193)

Bulent ECEViT koalisyon hukumeti de 15
gunde 15 yasa TBMM den gecirince herkes sasirmisti. (sayfa 212)

AB Parlementosu onune gelen yasa tasarilarinin bazilarini red
edebilir ama kendisi yeni yasa yapamaz. (sayfa 211)

AB de bazi sahtekarliklar ve yolsuzluklar olmustur.

AB nin bas muhasebecisi bazi yolsuzluklari ortaya cikarinca 10 yil
hesaplar aklanmadi.(sayfa 212)

Bu konularda kitapta onemli bircok bilgi var. Sonunda AB komisyonu uyeleri toptan istifa etti ama donunulmzaliklari var. Yani bir sey olmadi.

Ama yolsuzlugu ortaya cikaranin isine son verildi (sayfa 225) (sayfa
211-255 yolsuzluklar konusunda cok detayli bilgi var. AB ye girince
yolsuzluklar bitecek zannedenler dikkatli okusun......

Fransiz medyasinin % 70 i silah ureten iki dev sirketin
temelindedir ......(sayfa 248)

Hem baris isteyeceksin hem de silah sirketlerinin kontrolunda medya
olacak ! (detaylar kitapta)

Ingiltere, diger ulkeler ve AB icindeki, AB karsiti partiler
milletvekilleri, iş adamlarinin tutumlarina karsi; Turkiyede ki tek
tarafli AB propagandasi cok sasirtici (Sayfa 259-274)

AB ye uye olmak demek kayıtsız sartsiz Turk Milletine ait olan ulusal
bagimsizligi Bruksel e teslim etmek demektir. (sayfa 274)

AB nin PROPAGANDA AGI (sayfa 277)

Propaganda icin toplumun orgutlu kesimi (STK Sivil Toplum Orgutleri)
ve egitim dunyasi (ogretmenler. bilhassa universite ogretim uyeleri
ve ogrencileri) ilk hedeflerde.

Bu amacla kurulmus bircok fondan destekler var. Medya kontrolu icin AB Gazetecilik Merkezi (sayfa 297) akredite olmus gazeteciler bile yazacaklari konulari buradan
ogrenirler (sayfa 298)

Cesitli konulardaki harcanan paralar var.

Diger bir deyisle Avrupanin elit tabakasi. AB tarafindan satin alinmistir. (sayfa 300)

Eskiden bir ulke elemanlarina para vermek icin casusluk faaliyeti yapilirdi simdi ise STK destekleri olarak aleni yapiliyor. (sayfa 309- 311)

Turkiye de AB den para (hibe) alan STK lar.

AB, Turkiye de en etkili propagandasini STK lara ve belediyelere hibe
dagitarak yapmistir. Parayi alan devsirilmisler ve koyu birer AB
yanlisi olmuslardir. (sayfa 316) konunun detaylari (sayfa 317-462)
cok acik olarak tek tek STK veya belediye ismi. proje detayi olarak
tam rakamlarla verilmektedir. (Benim kisisel notum: Bu parayi alan
tum kurumlari vatan haini olarak gormek yanlistir. Bir cogu
bilmeyerek de olsa parayi almislardir. Fakat parayi verenin düdügü
caldigini unutmuslardir).

Neticede Turkiye icinde AB ye karsi olsa da AB yanlisi topluluk
olusmustur. Bunlara Truva ati diger bir deyisle (eskilerin tabiriyle)
besinci kol denir.

Mustafa YILDIRIM in yazdigi Sivil Orumcegin
Aginda kitabinda da belirtildigi uzere ABD nin STK lar vasitasiyla
yaptigini simdi aynen AB uyguluyor.

İsci ve isveren sendikalari,
vakiflar, meslek odalari, dernekler hepsi STK olup Turkiyede toplam
152369 STK mevcuttur. (Sayfa 430)

Anadolu deyimi, "Rusvet kapidan girince, iman bacadan cikar". Bu gune
uygularsak "AB den hibeler gelince ulusal onur ve seref bacadan
cikar."(sayfa 431)

AB den PARA ALAN BELEDiYELER (Sayfa 433- 462) (not bu paralar Hibe)

En cok parayi alan Diyarbakir belediyesi dikkate deger incelenmeli.
Herhalde AB ye giden yol Diyarbakirdan gectigi icin once Diyarbakir i
guzellestirmek gerekiyor!

Belediyeler incelendiginde her partinin belediyeleri de AB den hibe
almis.

Istanbul Fatih belediyesi de Fener ve Balat cevresindeki evlerin
restorasyonu icin hibe aliyor.

Acaba AB nin bu hibeyi vermesinin altinda eskiden gayri muslimlerin (Rum Ermeni Yahudi) yogun yasadigi bu bolgeleri canlandirmek isterken (sayfa 447-450) Fener Rum Ortodoks
kilisesinin ekumenlik iddasinin bulunmasi bir tesaduf mu?

Papalik ile Italya arasindaki anlasmanin bir benzerini Fener Patrigi de ilerde
isterse ne olur ? (sayfa 587-590)

AB den para (hibe) alan BAKANLIKLAR (sayfa 463-478).

Bircok TC Bakanliklari AB den cesitli projeler icin hibeler aldi.

Avrupa uygarlik ogretiyor. (sayfa 479-482)

20 Eylul 1988 da Ingiltere basbakani Margaret Thatcher yaptigi
konuşmada

"Avrupalilar dunyanin buyuk bir bolumunu kesfetmisler ve evet. hic
ozur dilemeden soyluyorum, somurgelestirmislerdir. Boylece ustun bir
yetenek. beceri ve cesaret gostererek gittikleri yerleri
uygarlastirmislardir."

Bu sozlerden cikarmamiz gereken ders:

Emperyalistler, hicbir zaman �

"biz gittik Afrika yi Asya yi somurduk oranin halklarini kole
gibi kullandik haksizlik yaptik ve simdi ozur diliyoruz"

demezler.

Yani kandirirlar. Unutmayin ABD Avrupa destegi ile IRAK a demokrasi
goturdu ! Degisen bir sey yok. AB nin amaci da Turkiye yi bolup
kolelestirmektir. Ama bunu yaparken uygarlik goturuyoruz
demektedirler. (sayfa 480)

AB nin KIBRIS Hibeleri (sayfa 483-488)

24 Nisan 2004 Annan Plani halkoylamasindan once, AB den Kuzey KIBRIS
a 81 STK ya 1 768 000 Avro hibe dagitildi. Neticede Turklerin % 65 i
plana evet dedi ama Rumlarim % 75 i hayir deyince plan bozuldu.

Buna ragmen Rumlar AB ye girdi Turklere ise tum ambargolar devam ediyor.

SiVAS KONGRESİ 4-10 eylul 1919 da Amerikan mandasi isteyenleri durumu
bugun AB Mandasi isteyenlerden farki yok. (sayfa 489-494).

AB nin TOPLUMSAL ve EKONOMiK YAPISI (Sayfa 495 )...

AB nin EVSiZLERi yani yasayacagi bir konuta sahip olmadigi gibi.
kiralik bir evi dahi olmayan. gecici olarak yakin akrabalarinin ve
arkadaslarinin evlerinde. ya da yardim kurumlarinin islettigi SIGINMA
evlerinde ya da sokakta yatmaktadirlar.

15 AB (zenginler) ulkesinde 3 milyon evsizdir. (simdiki 25 ulkede cok daha fazla olmali). Bunlarin ulkelere gore dagilimi anlatilmaktadir. (sayfa 497-512)


AB nin issiz doktorlari.

İssiz Turk halkini AB ye girince is bulacak diye kandiranlar gercekleri sakliyor. Turkler AB ye uye olduktan sonra bile serbestce dolasamayacaklar vize de kalkmayacak ama 455 milyon 25 ulkeli AB de yaklasik 20 milyon issiz var. Ulkelere gore issizlik % 8 ile % 19
arasi degisiyor. Hatta 25 yasindan kucukler arasinda Polonya da
issizlik % 40.

AB de issiz TIP doktorlari (hekimler) olarak rakamlar

20 000 Ispanya

78 000 Italya

7 689 Almanya

3 445 Belcika

1 200 Fransa

Dikkat ederseniz bu issiz doktorlar AB de serbestce dolasip
istedikleri ulkede is bulup calisma olanagina sahip olduklari halde
issiz kalmislardir. Biz AB ye gidemez iken onlarin da Turkiye ye
geldiklerini dusunurseniz !

Doktorlar bu gercegi bilse hepsi AB ye karsi olur.

AB de ENGELLiLER (sayfa 516-520)

ilk 15 AB ulkesinde 45 milyon insan engellidir. Ulkelere gore % 4 ile
% 15 arasi degismektedir.

15 ulkede 65 milyon insan fakirlik siniri altinda olup bu fakirleri 20 milyonu issiz 37 milyonu engelli geri kalani da sokaklarda yasayan evsizlerdir.

Bu kadar sorunu olan AB nasil oluyor da hangi yuce amaclarla Turkiye deki cesitli projelere
hibe yardimlari veriyor ?

AB de AZINLIK HAKLARI (sayfa 521 - 524)

AB bircok ulkesinde cesitli azinliklar olmasina ragmen bunlara dikkat
edilmeden Turkiyede azinliklar yaratilmaya calisilmaktadir. ABnin
kurucu uyesi Fransa nin durumu incelenmekte azinliklara her turlu
baski ve engel varken Fransa eski Cumhurbaskani Mitterand in esi
defalarca Diyarbakir a gelerek neden boluculuk yapti ?

ULUSAL KiMLiK (sayfa 529-531)

AB halkinin ezici cogunlugu % 73- 93 arasi ulusal kimliklerine bagli
oldugu halde Turkiye de uzun bir suredir tekrarlanan "ulusal
sınırlar artik kalkti"- "ulusal devletler yıkıldı"; " ulusalcilik
bitti" gibi soylemlerin dogru olmadigi ortadadir.

AB de HAYVAN KIYIMI (sayfa 532 - 540)

Cesitli deney arastirmalar icin hayvanlarin (kedi kopek vs)
hırsızlıkla calınarak satildigi biliniyor. Diger taraftan ABD de
bile yilda 2 milyon ev hayvani calinmakta ve deneylerde kullanilmakta.

AB de DEVLET BANKALARI (sayfa 541 - 545

AB bizim ZiRAAT, HALK ve VAKIFLAR bankalarinin elden
cikarilmasini isterken 25 AB ulkesindeki durumu incelendiginde
Turkiye de devletin bankaladaki payi cok daha az.

Sadece Fransa da 1981-1982 suresince kamulastirma yani ulusallastirma
yani devletlestirme yapilan

7 sanayi devi

5 buyuk isletme

36 (otuz alti) banka

2 finans sirketi var.

Bu kuruluslarda 800 bin kisi calismakta.

(Adama sormazlar mi ? Bu ne perhiz bu ne turşu !)

AYDINLANMIS AVRUPA ve KUTSAL PAPA

Avrupa kendini aydinlanmis zannediyor ama bircok konuda bizden geri.

Kitaptaki orneklerden bazilari.

Papa misyonerlerin Afrika da Katolik yaptigi yerli halkin prezervatif
kullanmasini yasakladi. AiDS yayildi. (sayfa 547)

Avrupanin Musluman dusmanligi,Yunanistan ve Danimarka daki camilere
engel olurken bizler Kulturlerin Bulusmasi - Dinlerin Kucaklasmasi
sloganlariyla uyutuluyoruz (sayfa 551- 555)

AB TURKIYE yi istiyor mu? (sayfa 559 - 564)

AB aslinda Turkiye yi gercek uye olarak istemiyor ama kapida tutarak
aday uyelik sayesinde Turkiye den istediklerini elde etmenin pesinde.

istekler bitecek gibi degil.

Orduyu pasifize et.

Ermeni soykirimini tani.

KIBRIS i terk et.

Musluman bir ulke oldugumuzdan dolayi AB icinde Turkiye ye karsi
itiraz var.

Tam uyelik yerine ozel statu verilerek kapida bekletimesi (AB nin
tarafinda tutulmasi) isteniyor. Genc nufus ve pazarimizi kullnmak
istiyorlar.

TURKIYE'de AB YANLILARI

Turkiye de ise Cumhurbaskanlari dahil siyasiler. universiteler.
gazeteciler AB yi destekliyor.

(benim gorusum halkimiz gercekleri bilemedigi icin destekliyor. AB
nin gercek yuzunu anlatmaliyiz).

ORHAN PAMUK. HRANT DiNK. AB ci AYDINLAR ve iFADE OZGURLUGU (sayfa
591 - 604)

Bizde ifade ozgurlugu diye herseyin serbest kalmasi istenirken bircok
AB ulkelerindeki engeller. kısıtlamalar anlatiliyor.

Fransa'dan ornekler verilirken 1994 te cikan yasada devletin resmi belgelerinde
ve yayinlarinda Fransizcanin disinda bir dile ait sozcuklerin
kullanilmasi yasak. Ayni yasaya gore ticari soylemlerde yani
reklamlarda da Fransizca dili disinda sozcuklerin kullanilmasi yasak.

TURK COCUKLARININ EgiTiM ve OGRENiMi AB ye TESLiM EDiLDi (sayfa
610 - 642)

Egitim olarak neredeyse tum okullarin ve egitimin butun safhalarinda
AB ye gore yonlendirme icin bircok proje icinde hibe destekler
alindi. Egitim konusu bence cok onemli.

KIBRISI RUMLARA KiMLER VERDİ ? (sayfa 643-653)

KIBRIS AB ye girdigine gore biz de AB ile yaptigimiz cesitli
anlasmalarda taraf olduguna gore KIBRISI tanimadik diye deklara etsek
bile aslinda tanidik ? mi ?

VATAN TOPRAKLARI SATILIYOR (sayfa 654)

1948 yilina kadar Filistin de bugunku Israil devleti yoktu.

1896 da Yahudi devletini kurma icin harekete gecen Dr. Thedor Herzl
Osmanli Padisahi II.Abdulhamite 20 milyon sterlin teklif eder ama
aldigi cevap:

"Ben bir karis bile olsa toprak satmam ! Zira. bu toprak bana ait
degil, milletime aittir..."

Osmanli. I.Dunya savasindan yenik cikinca Ingilizlerin manda
yonetimine gecer. Ingilizler de Yahudi gocune Filistin topraklarini
acar. Yahudiler hizla toprak satin alirlar. Filistinli Arap
isbirlikci bulurlar ve topraklarda biraz guclenince teror ceteleriyle
toprak isgallerine devam ederler. En sonunda Filistin topraklarinda
Israil kurulur.

Benzer durum Osmanlida 1876 da yabancilara toprak satisina olanak
veren yasadan sonra yabancilar topraklar satin aldilar.

1895 de Izmir in % 85 i yabancilarin eline gecmisti. (sayfa 657)

Ataturk un zamaninda 22.12.1934 tarihli yasa ile yabancilara toprak
satisi yasaklanmisken. 57. 58. ve 59. hukumetler zamaninda bu yasa
yavas yavas ortadan kaldirildi.

AB ye uyum diye yasalar delindi. yabancilara toprak satisi hizla devam ediyor. AB ulkelerinde ise toprak satisini engelleyen bircok yasa var (sayfa 660 - 662)

TUM KULTURLERiN KUCAKLASMASI (sayfa 666 - 697)

Turkiye AB ye yaranacagim diye tum kulturleri kucaklamaya ugrasirken
AB den tersi manzaralar geliyor. ...

AB YANLILARI ANAYASAL DUZENi DEGiSTiRMEK iSTiYORLAR

(sayfa 713- 718)

Kayitsiz sartsiz Milletin olan egemenlik AB ye gececek. AB yasalari
bizim yasalarimizin ustune cikacak.

Bagimsiz Turk mahkemelerinin ustunde AB Mahkemeleri olacak. ...

SEV CEV CYDD - PROTESTAN MiSYONERLER

(Sayfa 719 - 722)

SEV Saglik Egitim Vakfi. ÇEV Cagdas Egitim Vakfi ve Prof. Turkan
SAYLAN in arasindaki iliskiyi aciklayan ve mahkemelik hususlari
anlatiyor. CEV 2.baskani E. Org. Şener Eruygur un 25.06.2006 dan
itibaren ADD Ataturkcü Dusunce Dernegi Genel Baskani oldugunu
belirtiyor.

(not: bu derneklerin kurucularini isim isim veriyor ama bu
derneklerdeki kurucu veya her ne adla calisan veya uyelerinin baska
anlama gelecek sekilde dusunulmesini dogru bulmuyorum)

NETİCE

AB ye girince ulusal egemenlik kalkacak Bruksele devredilecek.

Ingiltere Danimarka ve Isvec ortak para AVRO yu kabul etmediler.

Isvicre ve Norvec ise AB ye hic girmediler bile.

29 Eki.m 2004 te Roma da imzalanan AB Anayasasinin yururluge girmesi
icin 25 uye devletin hepsinde referandum (halk oylamasi) veya meclis
kararlariyla kasim 2006 ya kadar onaylanmalari gerekiyordu.

29 mayis 2005 te Fransa, 01 Haziran 2005 te Hollanda da
referandumlarda halk AB anayasasina HAYIR dedi. Ingiltere ise
referandumu askiya aldi. (sayfa 731)

Avrupa daha yeni uyaniyor. Turkiye daha yeni uyanacak.

Bugun AVRO'yu 12 AB ulkesi kabul etti.

Almanya Fransa Italya Belcika Hollanda Luksemburg Finlandiya Ispanya Portekiz Irlanda Avusturya ve Yunanistan.

20 Eylul 2000 de Danimarka secmeninin % 53 u hayir diyerek AVRO yu
kabul etmedi.

Gazi Mustafa Kemal 13 Agustos 1923 te Mecliste yaptigi konusmada
diyor ki :

"Efendiler
Turkiye devletinin bagimsizligi mukaddestir. O . ebediyen emniyette
ve dokunulmaz olmalidir !"

Yine Gazi Mustafa Kemal 27 Ocak 1923 te annesinin mezari basinda
konusmasinda;

"Validemin ruhuna ve butun ecdat ruhuna ahdetmis oldugum vicdan
yeminimi tekrar edeyim."

ve sözlerine devam eder

"Validemin kabri önünde ve Allah in huzurunda yemin ediyorum. bu kadar
kan dökerek milletimin elde ettigi ve saglamlastirdigi egemenligin
muhafaza ve müdafasi icin icap ederse validemin yanina gitmekte asla
tereddüt etmeyecegim. Ulusal egemenlik ugrunda canımı vermek. benim
icin vicdan ve namus borcu olsum."
 
Türkiye'nin (Olması Gereken) AB Kriterleri

Mustafa Nevruz Sınacı


Tıpkı Mustafa Kemal'in Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) üyeliği için yaptığı gibi yapmalı ve aynı onur, dirayet ve kararlılıkla hareket etmeliyiz.

BUNA GÖRE :

Türkiye Cumhuriyeti, birliğe tam üye olabilmek için AB'den aşağıdaki şartları yerine getirmesini ev ödevi olarak verir ve yazılı olarak taahhüt ister:

1. Kıbrıs iki ayrı toplum, iki ayrı devlet, iki ayrı ülke olarak AB üyesi yapılacak; Annan Plânı çerçevesinde Güney Kıbrıs Yönetimi lehine sağlanan bütün haklar, vaad ve taahhütler kellem yekün yok sayılacak; T. Louzidiu dahil toprak, bilumum edinimler ile Londra-Zürich ve Garanti Antlaşmaları ve KKTC Anayasasına mugayir verilen bütün tavizler fesih ve iptal olunacak ve KKTC, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanıyan bütün AB ülkelerince, eşit şartlar muvacehesinde tanınacaktır


2. AB Anayasası'nda, ''AB Marşı'' olarak kabul edilen, ''Bethoven'inin 9. Senfonisinin 4. Bölümü'', Hıristiyanlığın marşı olduğu için, AB'nin olması gereken laik yapısına aykırıdır. Ve de AB bu marş ile bir Avrupa Hıristiyan Cumhuriyeti olmuştur. Derhal değiştirilmelidir. Biz, AB'nin 'Uygarlık Ülkesi' olabilmesi, için marşının da, İnsanlığın ortak yüksek ülküsü' ne uygun olması gerektiği kanaatindeyiz. Ve AB Marşı olabilecek, üzerinde konuşulabilecek bir taslak hazırladık. Aksi takdirde her devlet kendi milli marşını muhafaza edecektir.


3. AB ülkelerinde cezaevlerinde uygulanan ''Betonlaştıran İlaç'' işkencesine derhal son verilecek ve sorumlular yargılanacaktır. Ayrıca, mahkumlara uygulanan tecrit uygulaması derhal kaldırılacak, Polis merkezlerinde görülen ve sistematik bir hal alan münferit işkence olaylarına derhal son verilecek ve ıslah ağırlıklı bir program uygulamasına geçilecek ve idam cezası "taammüden adam öldürme, vatana ihanet, ırza tasallut ve ölüme sebebiyet veren bütün hırsızlık, yolsuzluk ve kastı mucip kaza vukuunda" uygulamaya konulacaktır.


4. Yabancı kökenli AB vatandaşlarına karşı, ırkçı kundaklama, kışkırtma vs. gibi olaylar Hitler Almanya'sını aratmaz boyutlara ulaşmıştır. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere tüm Avrupa'da ari ırkçı terör eylemleri artmış, hiçbir yabancı kökenli vatandaşın can ve mal güvenliği kalmamıştır! (Oysa TC, bir taraftan, yabancı kökenli vatandaşlarına güven dolu bir yaşam sunarken, yabancı turistleri de özellikle konuk olarak ağırlamaktadır. Neredeyse kendi vatanlarında Türkler 'emanet' yaşar duruma düşmüştür!).

Daha iki ay önce Hollanda'da cereyan eden olaylar, geçen yıl İspanya'da Fas kökenlilere karşı uygulanan ırkçı sindirme ve tecrit, Almanya'da Türkleri hedef alan zorunlu "GÖÇ YASASI" benzeri yaptırımlar ve olaylar günlük cereyan etmekte, Fransa'da Cezayir asıllı Müslüman vatandaşlar her yerde ırkçı tecrit, yıldırma, toplumsal baskı işkencelerine maruz kalmaktadırlar. Bu alanda derhal bir Avrupa Gözlem Komisyonu kurulmalı ve sonuçlar düzenli raporlar halinde Türkiye'ye bildirilmelidir. Tüm bu olayları yerinde değerlendirmek için denetlemelere gelecek Türk delegasyonlarının incelemelerini sağlıklı yapabilmeleri için her türlü kolaylık sağlanmalıdır.


5. AB ülkelerinde yaşayan Müslüman, Musevi, Budist, Taoist, her dinden ve yahut dinsiz (ateist-pagan) olan insanlara karşı uygulanan her türlü ayrımcılık, sınırlama ve kısıtlamalara derhal son verilecek; Din, ibadet, vicdani kanaat ve dini vecibelerini özgürce yapabilmeleri için her türlü ortam hazırlanıp tedbir alınacak; Camii, Havra, Sinagog ve sair ibadethane yapım ve faaliyeti bütünüyle serbest bırakılacak; Başta eski Yugoslavya coğrafyasında yeni kurulan devletler, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Almanya olmak üzere "Müslüman (dinsel) Azınlık" kavramı ve tanımına derhal son verilecek ve bütün milletler, yaşadıkları ülke ve devletin "eşit haklara sahip" birinci sınıf vatandaşları sıfatıyla muamele göreceklerdir.


6. AB Anayasası'nın dine atıf yapan maddesi, "Avrupa'nın dini, Avrupa din kültürünün dinidir!'' biçimindeki "çağdışı Hıristiyan devlet" görüntüsü veren bu hüküm ve durum derhal değiştirilerek; Bunun yerine, gerçek anlamda çağdaş ve modern, laik bir anlayış, hoşgörü ve yaklaşımla "herkes din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir'' biçiminde yeniden düzenlenecek; Dinler arası ilişkilere asla siyaset ve devlet karıştırılmayacak ve din AB'de siyaset alanı dışına çıkartılacaktır.Zira, esas olan kurumsal bazda devletin lâik olmasıdır.

Fertlerin lâikliğinden asla ve kesinlikle söz edilemez. Herkesin kimlik kartına mutlaka "dini" yazılacak ve fakat bu kesinlikle bir ayrımcılık vasıtası olarak kullanılmayacaktır. AB Komisyonu bunu garanti eder.


7. AB ülkeleri, Türkiye'yi eşit haklara sahip müstakbel ortakları olarak görmek istiyorlar ise eğer; Uluslar arası terörizmin Türkiye uzantılarıyla birlikte müştereken planladıkları ve her türlü lojistik destek verdikleri terörist örgütlerle olan ilişkilerini derhal bitirecekler, iktisadi, siyasi, sosyal ve lojistik desteklerine son verecekler ve ülkelerinde mukim terörist ve terör örgütü yönetici, taraftar ve militanlarının sınır dışı edeceklerdir.

Zira, uygar devlete yakışan biçimde şeffaf olmaları esastır. Aksi halde TC, kuruluşundan bu yana, 'dostlara dostça davranılır' ilkesiyle, uhdesinde saklı (mahfuz) tuttuğu, 17. maddede adı sayılan halkların, ''bağımsızlık savaşları'' için kendisinden istedikleri yardımlara başlayacağını en şeffaf biçimde uluslararası kamuoyuna duyurur!
Ayrıca, Türkiye'de yürütülen biyolojik, kimyasal, gensel faaliyetlerinizi çok yakından biliyor ve izliyoruz! Türkiye'den kaçak yollarla kaçırdığınız Anadolu'nun Endemi bitkileri kaçakçılığınızı, çok yakında Uluslar arası Adalet Divanı'na getireceğiz!

Ayrıca, yine aynı alan-bağlamda; 'Antropolog, Arkeolog, Barış Gönüllüsü, Gazeteci, Kimyager, Biyolog' vs. gibi sahte kimlikli ajan provokatörlerle, Türkiye tarımını mahveden kurtçuk larvalarını ürünlerimize bırakan yıkıcı, 'Biyo-terörist' faaliyetlerinizi de aynı divana taşıyacak ve hesap soracağız !

Yine, biyolojik ve kimyasal alanda, Türkiye'ye yolladığınız, ''E'' maddelerini, tohum, hormon ve diğer zararlı kimyasal maddeleri çok yakından biliyor ve izliyoruz! Bunları da aynı divana taşıyacak veya kendi mahkemelerimizde yargılayacağız.

Bu nedenle:

Başta "Biyo-Terörist" faaliyetler olmak üzere; Irkçı ve bölücü terör, psikolojik savaş, kültür emperyalizmi, siyasi-sosyal dezinformasyon, dinsel deformasyon ile masonik içerikli misyonerlik faaliyetlerine derhal ve bütünüyle son verilecek, ahlâki çözülüm ile Türk ulusunu yozlaştırma girişimleri durdurulacak ve bu güne kadar verilen tahribata mukabil TC'ne telâfi tazminatı ödenecektir.

Aksi taktirde: AB himayesinde sevk, idare ve idame olunan ve yukarda özetlenen art niyetli ve düşmanca faaliyetleriniz, konvansiyonal savaşın öncü birlikleri olarak mütalâa edilecektir !

UYARIYORUZ!

8. AB üyesi olan Almanya, halihazır ülkemiz üzerinde büyük tehdit oluşturan "Dijital Kale'' den sonra 2. büyük tele kulağı olan ve "hukuk ve ahlâk dışı" olarak tüm dünyayı dinleyen casusluk işletmesini derhal kapatacaktır. Bu ve benzeri teşebbüs ve tasarruflar ''uygarlık merkeziyim'' diyen Avrupa, (Almanya ve diğer taraf ülkelerin) yüz karasıdır! AB bu tür teşebbüsleri kesin surette önlemeyi ve gerekli önlemleri almayı kabul ve taahhüt eder.


9. Fransa, Cezayir'de, Vietnam'da, Korsika'da ve Tunus'ta uyguladığı "soykırımları'' derhal kabul eder, adı geçen milletlerden özür diler ve yol açtığı bütün zarar ve ziyanı tazmin eder.

İtalya, Libya'da yaptığı soykırımı kabul eder ve Libya halkından özür dileyerek, tazmin eder.

Almanya, Namibya'da uyguladığı 'Herero Soykırımı'nı kabul eder, özür diler ve tazmin eder. Ayrıca Almanya'nın Musevi soykırımı için yaptıkları yetersiz kalmaktadır. Tüm okul kitaplarında ders olarak genç beyinlere anlatmalıdır.

Ayrıca Almanya, Rus soykırımını derhal kabul etmeli ve özür dileyerek, gereğini tazmin etmelidir.

İngiltere, Avustralya'da ve Yeni Zelanda'da uyguladığı yerli halk soykırımlarını kabul etmeli, özür dilemeli ve tazmin etmelidir.

İspanya, Ortaçağ Yahudi katliamı, Amerika kıtası yerlileri Mayalar, Aztekler ve İnkalar'a yaptıkları soykırımları kabul etmeli, özür dilemeli ve tazmin etmelidir.

Danimarka, Grönland yerlileri 'Eskimo'lara uyguladıkları soykırımı kabul etmeli, özür dilemeli ve tazmin etmelidir.

Yunanistan, 'Ege-12 Adalar' ülkesinde, Makedonya'da, Girit'te, Rodos'ta, Batı Trakya'da, Güney Arnavutluk'ta uyguladığı soykırımları kabul etmeli, özür dilemeli ve tazmin etmelidir.
Ayrıca, AB, "Ermeni soykırımı" iddialarından vazgeçer ve bunu inkâr edenlere karşı uygulanan 'insanlık dışı' cezai yaptırımlara derhal son verir.

Yunanistan Anadolu'da yaptığı katliam ve soykırımı kabul eder ve tazminat taahhüdünde bulunur. Kıbrıs'ta yapılan katliam ve soykırıma maruz kalan muhataplara tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Batı Trakya' da uygulanan ayrımcılık derhal sona erdirilir, Müslüman azınlık yerine Türk azınlık tanımı kabul edilir ve Türkiye de mukim "Rum-Yunan" azınlıkların sahip olduğu bütün haklar Batı Trakya Türklerine de eksiksiz olarak tanınır.

10. AB, Bosna-Hersek katliamlarının hazırlayıcısı, kışkırtıcısı, tahrikçisi ve fiilen seyircisi kalarak soykırımın baş sorumlusu olduğunu derhal kabul eder, özür diler ve gereğini tazmin etmeyi kabul ve bundan böyle Bosna-Hersek üzerinde yürütmekte olduğu anarşi, terör, dinsel ayrımcılık ve etnik bölücülüğe derhal son vermeyi taahhüt eder. Ayrıca, AB Komisyonu başta Bulgaristan, Romanya, Güney Kıbrıs Yönetimi ve Yunanistan'da Türk ve Müslümanlara karşı uygulanan bütün ayrımcılık ve farklılıklara son vermeyi ve AB içinde bütün ortak ülke halklarına karşı birinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayı ve aykırı yasaları derhal men ve ilga etmeyi kabul ve taahhüt eder.


11. Fransa, hâla işgalci olarak bulunduğu, Guyana'dan koşulsuz olarak derhal çekilmeyi ve Guyana'nın zararını tazmin etmeyi kabul eder.

Yine, aynı bağlamda, İngiltere, işgalci olarak bulunduğu Falkland adasını koşulsuz ve derhal terk etmeyi, adayı gerçek-yasal sahibi Arjantin'e bırakmayı ve bu bağlamda 'emperyalist amaçlarla' başkaca bir ülkeyi gasp ve işgalde bulunmamayı; Haksız, hukuksuz ve dayanaksız olarak işgal edilen IRAK ittifakından derhal ayrılmayı ve askerleri çekmeyi, Irak halkının bu güne değin uğradığı "maddi-manevi" her türlü zarar, ziyan, kayıp ve hasar bedelini tazmin etmeyi kabul ve taahhüt eder. .


12. AB, 'Çağdaş Uygarlık Projesi'nin çok gerisinde kalmış ve insanlık alemine kötü örnek olmuştur. Bu gün için üretim araçlarından insanların tamamı istifade edememekte ve gelir tabana adaletli olarak yayılamamaktadır. Ayrıca, projenin sürdürülmesi halinde AB, bilgi teknolojilerinde çağı yakalamak için bir dizi yatırımlar yapmak zorundadır.
Şöyle ki :

-Sağlık alanında, GDO'ların denetimi yetersizdir. Hormon ve kimyasal ilaç ve gübre kullanımı insanların yiyeceklerinin genetik yapısını bozmuş, her 100 Avrupalıdan 66'sı alerjik hastadır. Yiyeceklere katılan (E) maddelerine katılması derhal durdurulmalıdır. Aksi takdirde AB'den hazır gıda ürünleri almayacağımızı beyan ederiz.

-Yeni para birimi euro ile Avrupa halkı yoksullaşmış ve önemli miktarda gelir kaybına uğramıştır. Yeni paranın taraf ülkelerde sıkı bir denetimi sağlanmalı ve taraf ülkeler milli paralarından vazgeçmeye zorlanmamalıdır. Türkiye, asla euro para birimine geçmeyecektir bu husus derhal ve peşine kabul edilmelidir.

-Tüm Avrupa çapında çalıştırılan çocuk işçi sayısı yüz binleri bulmaktadır. Yabancı iş gücü istismar edilmekte ve bu işçilere, insan haklarına aykırı çifte standart uygulanmakta ve farlı ücret tahakkuku yapılmaktadır. Derhal bu durum kovuşturulmalı ve bize (TC'ye) düzenli raporlar verilmelidir!

-AB ülkelerinde kadın işçiler, "eşit iş karşılığı eşit ücret alamamaktadırlar!"

Bu ayrıma derhal son verilecek, kadın ve erkekler arasında eşitlik fiilen ve hukuken sağlanacak, kadın istismarına her alanda bütünüyle son verilecek, kadınlar "cinsel obje" olmaktan ve istismar edilen varlıklar olmaktan çıkartılarak insanca yaşama, namuslu ve dürüst bir hayat sürme hak, imkân ve ortamına kavuşturulacak ve sonuçları bize rapor olarak sunulacaktır.

-Tüm Avrupa'da sendikalı olmak işten atılma nedenidir.Bundan böyle tüm çalışanlara, yeniden toplu sözleşme, grev ve pazarlık hakkı sağlanacak ve sendikasız eleman çalıştırmak suç sayılacak; Sendika kurma ve sendikalı olma konusunda yerli ve yabancı işçiler hakkında hiçbir farklı hüküm, haksız uygulama ve ayrıcalık kalmayacaktır.

-Bütün AB ülkelerinde işsizliğe karşı önlem için, emek yoğun ve "Tam İstihdamlı Kalkınma Modeli'' uygulanacak; Başta Türkiye olmak üzere "Serbest Dolaşım ve Yerleşim" hakkı üye ve aday ülke halklarının tamamını kapsayacak biçimde genişletilecektir.

AB, 1963 Ankara Antlaşması ile bu hakkı 1970'li yıllardan bu yana iktisap ettiğini kabul ve müktesep hakkın engellenmesinden dolayı uğranan zararın peşinen ve derhal tazminini kabul eder.

-AB, eğitim sistemini, "İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu" usul ve esaslarına dayalı olarak" temelden ve tümden değiştirmeyi; IQ ları temel alan ve insanlara aşı yapar gibi kafalara bilgi doldurmaya, prototip varlık yetiştirmeye son vermeyi; EQ temelinde, herkesin "insan olarak" bilgi, yetenek ve geleceğe yönelik ideallerini ortaya çıkaracak ve o yeteneğe uygun bir eğitim sistemi uygulamayı; Anne ve babası ateist olsa dahi, ayırımsız olarak bütün çocuklara 18 yaşını ikmal edinceye kadar (kendi resmi din görevlileri tarafından) "Din ve Ahlâk Dersi" verdirmeyi kabul ve taahhüt eder. .

13. AB, 'Avrupa Adalet Divanı'nı "AB Anayasa Mahkemesi'' adıyla yeniden kurup, siyasetten arınmış "Objektif Hukuk Kurumu" olarak düzenlenmeyi ve bu mahkemeyi ortak ülkelerin Barolarınca seçilecek ve yüksek mahkemelerince atanacak üye ve kurullarından oluşturmayı; AİHM' ni aynı kural, norm, ilke ve standartlara göre yeniden teşkil etmeyi; Ortak ülke vatandaşları arasında, bu mahkemeye başvuru ve karar mekanizmaları konusunda hiçbir ayrım ve farklılığa meydan vermemeyi kabul ve taahhüt eder.

Şu kadar ki: Tam üyeliği kabul ve tescil edilmemiş hiçbir ülke ve vatandaşı bu mahkemelere başvuramaz ve mezkür mahkemelerin karar ve yaptırımları "tam üye olmayan" ülkeleri ilzam etmez.

14. AB ülkeleri ucuz işgücü adına ve gelecekte acaba yaşlı nüfus yerine ikâme edebilir mi!'', kaygısıyla fiilen yaptıkları, "modern köle, insan ve beyaz kadın ticaretine" derhal son vermeyi; Yolsuzluk, gasp, irtikap, görevi kötüye kullanma ve her türlü suiistimalle en etkin biçimde mücadeleyi; Uyuşturucu ticareti ve kullanımını engellemeyi kabul ve taahhüt ederler. Yoksa, bu konuda elimizdeki dosya, Uluslar arası Adalet Divanı'na sunulacaktır !
''e-avrupa'', ''dijital avrupa'' derhal yaşama geçirilmelidir.
16. Ortak ülke vatandaşları müzakere ile birlikte AB üyesi sayılır ve ''serbest yerleşim'' -dikkat ''serbest dolaşım'', değil!- hakkından yararlanır. Cari mevzuatta bu hakkı engelleyecek her hangi bir hüküm bulunamaz ve bütün AB ülkeleri birbirlerine karşı "vize" uygulamasına derhal son verirler. Asla tek taraflı vize uygulaması yapılamaz.


17. Avrupa Parlâmentosu, AB'nin en üst yasama organı kabul edilecek ve ortak ülkelerin nüfusuyla doğru orantılı olarak seçilecektir. Şu kadar ki, bu seçinin "doğrudan halk iradesi çerçevesinde" ve en demokratik biçimde yapılması esastır. AP'nin seçeceği AB Hükümeti tüm ortak ülkelerin hükümetlerinin üstünde bir icra organı olarak Avrupa'yı "tam eşitlik, adalet ve hakkaniyet" ilkelerine uygun olarak temsil edecektir. Bu parlâmentonun bütün karar, tasarruf ve icraatlarına karşı üye ülke Meclisleri ve gerektiğinde münferiden vatandaşların itiraz ve dava açma, tedbir talep etme hakları var olacaktır.


18. AB, Bernard Shaw'ın itiraf ettiği gibi ırkçı, eksik, yanlış yazılmış, Avrupa Tarihinin yeniden yazılması için Türkiye'nin hazırladığı metni birlikte değerlendirecek derhal bir ''Tarih Komisyonu'' kuracak ve üye ülke tarih kitaplarında (müfredatında) yoğunlukla yer alan Türk, Türkiye ve Osmanlı aleyhindeki bütün iddialar ile "Türklerin Ermeni soykırımı yaptığına dair yalanlar" her türlü yayın ve dokümandan kaldırılacaktır.


19. AB, başta Fransa, İngiltere ve Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde bulunan, Anadolu'dan yağmalanmış tüm tarihi eserlerin derhal, UNESCO'nun ''İnsanlığın Ortak Kültür Mirası'' kapsamında almış olduğu karar gereğince -''Tarihi eserler, alındıkları doğal ortamlarına veya o yerin en yakın müzesine geri verilirler''- Türkiye'ye teslim edilmesini yazılı olarak (Avrupalılar yazılı taahhütlerini bile yerine getirmezler! Sözlü taahhütlerini yerine getirdiklerini ise tarih kaydetmemiş!) taahhüt ederler.


20. AB, aile hayatını yeniden düzenleyerek, yaşlı, çocuk ve annelere daha yaşanabilir bir hayat standardı getirmeyi; Emekli maaşlarında norm ve standart birliği sağlamayı, yeniden vergi ve ilâç kesintisine son vermeyi kabul ve taahhüt eder. Bütün Emekli sandıkları, sağlık ve sosyal güvenlik kurumları devlet güvencesine alınır. Komple sağlık ve üniversite dahil eğitim hizmetleri bütün (taraf) AB ülkelerinde bedelsiz olacaktır.


21. AB ülkelerinin atıkları Atmosferimizi değiştirmeye başlamıştır! AB, Kyoto ve Sao Paulo Çevre Kararlarının altına imza koymuş ama hâla gereğini yapmamıştır. Kararlara tam uygulamasının sonuçlarını düzenli raporlar hâlinde kamuoyuna sunmayı yazılı olarak kabul ve taahhüt eder.

Bütün AB ülkelerinin ormanlaştırılması, ağaçlandırılması, tarım alanlarına her hangi bir inşaat ve sanayi tesisi yapılmaması, atıkların kesinlikle deniz, göl ve akar sulara bağlanmaması esastır. Doğal dengenin korunması AB'nin ana politikalarından biri olacak ve bütün AB ülkeleri bu konuda konulan yaptırım ve kurallara mutlaka uyacaktır.


22. Korsika, Sicilya, Alsac Loren, Kuzey İrlanda, İskoçya, Girit, Rodos, 12 adalar Ege ülkesi, Flamanlar, Valonlar, Galler, Bask, başkenti Selanik olan bütün Makedonya... buraları işgal etmiş büyük ülkeler bu işgallerine derhal son vermeyi ve bu ülkeler tam bağımsız ülkeler olarak AB'de ortak olmalarını kabul ve taahhüt ederler. Bu ülkelerin en kısa sürede kendi devlet yapılanmalarını kurmaları için işgalci ülkeler gerekli tazminatı sağlayacaklardır.

Tarihi olarak "hak sahibi" bu ülke ve toprakların dışında, her ne koşul altında olursa olsun bölünme ve ayrılma talepleri asla ve kesinlikle kabul edilmeyecek ve gündeme getirilmeyecek; Lokal olarak teşekkül eden yapay terör örgütlerine yardım ve yataklık yapılmayacaktır.
Bu bağlamda bütün AB ülkeleri, Türkiye'de faaliyet gösteren ırkçı ve bölücü Ermeni terör ve tedhiş örgütü ile organik ilişkilerini kesmeyi, yardım ve yataklık yapmayı durdurmayı ve mezkür örgüte karşı her türlü yasal önlemi almayı ve tam bir kararlılıkla uygulamayı kabul ve taahhüt ederler. Aksi taktirde, Türkiye'nin bu ülkelerden tazminat talep hakkı saklıdır.

23. AB, ülkemizdeki ekolojik alanlara gerekli duyarlılığı göstermemekte ve doğal kaynakların kullanımını ekolojik bir denge içinde sürdürülebilir bir kalkınma çerçevesinde yürütmemektedir! Bu konuda, Türkiye'nin görüş ve önerileri alınarak bir proje hazırlamalı ve derhal uygulamaya konulmalı; Kıta ilintisi bulunmaması nedeniyle Türkiye'nin ekolojik yapısı, su ve alan kullanım politikalarına müdahil-taraf olmamalı; Ancak, genel uygulamanın sonuçları, düzenli olarak dünya kamuoyuna rapor olarak sunulmalıdır.


24. Birliğin kıta bazında hedef ve gerçek amaçlarına (Birleşik Avrupa) uygun bir büyüme-gelişme göstermesi ve tam bir entegrasyonun sağlanması bakımından, Avrupa kıta coğrafyasında yer alan Rusya, Ukrayna, Moldavya, Kırım Özerk Cumhuriyeti, Çeçenistan, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kazan Özerk Cumhuriyeti gibi Ural Sıradağları'yla sınırlandırılmış Avrupa coğrafyasında bulunan tüm ülkeler derhal ve koşulsuz olarak AB üyesi olmalıdırlar. Bu bağlamda, 1963 Ankara Antlaşmasının bütün uyum şartlarını yerine getirmiş olan Türkiye'nin "tam üyeliği" derhal onay ve tescil edilmelidir.


25. Avrupa Uzay Ajansı'na (Avrupa kıta coğrafyasında yer alan) tüm devletler ile üye ülkeler ve yeni üye olacaklar (müstakbel adaylar) hemen ortak olmalı; Bu kapsamda ve AB bağlamında bilumum uzay çalışmaları tam bir entegrasyon, açıklık ve işbirliği anlayışı içinde ortak yürütülmelidir.


26. Türkiye'nin GB'den ve GB nedeniyle AB Adalet Divanı ile AİHM'nin siyasi kararları nedeniyle doğan maddi zararı olan (30 milyar Euro X 12 yıl= 360 milyar Euro) ile buna dayalı olarak hesabı kabil (asgari) 360 milyar Euro da manevi olmak üzere, toplam 720 milyar Euro tutarındaki zararın derhal tazmin edilmeli; Ayrıca, bazı AB ülkelerinin ırkçı ve bölücü Ermeni terör ve tedhiş örgütüne 1989 yılından itibaren sağladıkları kaynak, destek, yardım ve yataklığa karşılık "BİR MİLYAR" Euro maddi ve manevi tazminat verilmelidir.


27. "Soğuk Savaş'' yıllarında, ''Avrupa'ya zorunlu İleri Karakolluk'' yapan TC, bu görevin ifa ve icrası sırasında, yıllık bütçesinin %24'ünü savunma harcamalarına ayırmıştı. Bu nedenle, kalkınma hızı 1938'lerde %30'lara varmışken soğuk savaş yıllarında % -9 ila +7'yi geçememiştir! (Bunun yaklaşık hesabı şöyledir: 1951'den 1990 yılına değin = 39 yıl. Yaklaşık 247 trilyon Euro. Bu hesabın formülünü, başka ülkelere karşı kullanmasınlar diye, insanların ulaşamayacakları bir yerde saklıyoruz!) AB'nin o yıllarda korumalığını yaptığımız üyeleri bu parayı TC'ne tazmin etmekle yükümlü olduklarını taahhüt etmeli ve en fazla 10 yıl sürecek bir ödeme takvimi yapmalılar.


28. AGSK, ''Avrupa Ordusu'' TSK'nın komutasında yeniden yapılandırılmalı ve bu ordunun Genelkurmay Başkanlığına TSK Genelkurmay Başkanı getirilmeli ve üye ülke hükümetlerinin bilumum hesap, tasarruf ve işlemleri "En Yüksek Denetim Organı" sıfatıyla AGSK tarafından denetlenmelidir. Bu denetim, her ülkenin devlet başkanlığı uhdesinde tesis olunacak bir "Yüksek Denetleme Kurulu" ve Devlet Sayıştayları; Türk Genelkurmay Başkanı emrindeki AGSK tarafından yürütülecektir. Ayrıca, yerel hükümetlere paralel olarak iş gören bütün kurum ve kuruluş "Denetim ve Teftiş" organları bu üst kuruluşa paralel bir yapılanma dahilinde "bağımsız" çalışacaklardır.

29. TÜRKİYE CUMHURİYETİ; 24. ve diğer kriterlerde atıf ve ilzam olunduğu veçhile derhal ve koşulsuz olarak AB'nin eşit-ortağı olarak kapsama alınacaktır. Aksi taktirde Türkiye derhal Gümrük Birliğinden ayrılır ve AB katılım sürecini askıya alır. Askı müddeti en geç bir yıl olup; Bu süre içinde "Türkiye Kriterleri" kabul edilmediği takdirde, süreç içinde vaki bilumum zarar ve ziyanı tazmin ve telâfi hakkı saklı kalmak üzere; AB bağlamında bütün işlem ve ilişkilere son verilerek, cari şartlar dahilinde doğrudan ülkeler ile ilişki esas alınır.
Not I.

AB'nin yukarıda önerilen ve öngörülen reformları başarıyla tamamlayabilmesi için, TC, 400.000.000,- Euro'luk bir hibe yardım paketini; Türkiye Kriterlerinin kabul ve onay tarihinden itibaren geçerli olmak kayıt ve şartıyla serbest bırakmayı taahhüt eder..

Not II.

TC, ayrıca gerektiğinde AB'nin istediği her türlü lojistik, bilimsel, insani ve medeni desteği vermeyi kabul ve taahhüt eder.

Şu kadar ki; AB ve bağlı ülkeler bundan böyle "emperyalist" amaçlarından ve modern kölelik uygulamalarından vazgeçmeyi, "İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu" çerçevesinde; Milli gelir ve Refahın tabana yayılması, her türlü yolsuzluk, suiistimal ve istismarın önlenmesi, insan hakları, adalet, hukuk ve demokrasinin "bütün kurum ve kuruluşları ile" üye ülkelerde yerleşip hayat bulması, Yüksek Mahkeme kararı ile "taammüden insan öldürdüğü ve/veya ölüme sebebiyet verme suçu işlediği sabit" vatandaşların derhal idam edilmesi hükümlerini kabul etmesi şarttır. Aksi takdirde Türkiye, "bütün şart ve kriterler kabul olunsa bile" yine de Birliğe üye olmayacaktır.

NETİCE VE MÜTALÂA:

AB'nin, 1963'den itibaren Türkiye'ye yönelik politikası "sinsice ve gizlice oyalama" ve "günü gelince AB'ye bağlama" biçiminde olagelmiş; 1989'da "tam üyelik isteminin reddi" ve akabinde Gümrük Birliğine "koşulsuz katılım" ın gündeme getirilmesi tam bir art niyet ile "dahili ve harici bedhahların işbirliği" sonucudur.

Sonuçta AB, Türkiye'ye karşı asla iyi niyetli ve samimi değildir. Bu husus alenen ortaya çıkmış ve binlerce "çifte standart" sonucu ortaya çıkmıştır. Bu ve buna müteallik benzer nedenlerle:

AB, İşte bu 29 maddelik ev ödevini kabullenir ve tamamlarsa, bizim AB'ye girmemiz her iki tarafın da mutlak surette çıkarına olacaktır.

Tarih attık ve bekliyoruz.

Ha bekliyoruz dediksek, AB'yi beklemiyoruz;

Biz "Dünyanın ve Küresel Medeniyetin Merkezi Türkiye'dir'' stratejisiyle, bir zamanlar yüce dahi Atatürk' ün, tüm mazlum milletlere, gösterdiği "Emperyalistlere Karşı Özgürlük ve Bağımsızlığı Kazanma Yolu'' gibi, şimdilerde O dahinin manevi çocukları, inkılâp, ilke, eser ve vasiyetin sahipleri olarak, "Türk Tarzı Milli Kalkınma Modeli'' ile hem de

"Tam İstihdamlı, İnsana ve Refahın Tabana Yayılmasına Dayalı; Namuslu, Dürüst, Demokrat, İlkeli, Onurlu, Sorumlu ve Antiemperyalist, Evrensel Kalkınma Modeli''

ni bir kez daha "bütün insanlık alemine" örnek olacak biçimde "ekonomik inkılâbımızı" hazırlıyoruz.


Yararlanılan Kaynaklar:

1. Mustafa Bilge Işıktürk (Türkiye'nin AB Kriterleri, Tanı Yayınları-Ankara, 2006)

2. Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Sessiz Darbe, Prof. Dr. Erol Manisalı, 2003

3. DİKEN... Hükümet Sistemleri, Hasan Hüseyin Memiş, Akasya Kitap, 2007

4. Küresel Almanak, Mustafa Nevruz Sınacı, Tanı Yayın, 2006

5. Alternatif Bir Bakışla Atatürk, Mehmet Yaman, Temmuz-2006

6. Temel Hak ve Hürriyetlerimiz Açısından Türkiye, Mehmet Yaman, 2007

7. Batının Türk Fobisi, Mustafa Nevruz Sınacı, 2006
 
Evropa , Evropa; Adaklar Adadım Namına

Diplomatik Gözlem 21.08.2007

Ben Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu'nun yalancısıyım. Belki de ben çok ciddiye aldım, sadece bir şakaydı. Ama duyduğum bunun şaka değil, gerçek olduğunu gösteriyor. Bence bu olay doğru ise, olsun ben yine de şaka diye görüyorum.

Sabahtan beri dört fincan kahve içtim, hala kendime gelemedim.

Efendim, AB "Avrupa Ağacı" konseptli bir yarışma açmış.

Üç büyük şehirde alışveriş merkezlerine birer "Avrupa Ağacı" dikmiş.

Dileyen kişi ağaca bir dilek asıyor. Ondan sonra dilekler değerlendirilecek ve talihlilere "ipod" gibi, "dijital kamera" gibi, "Paris seyahati" gibi ödüller verilecek...

Yani bir ağaç var. Ağacın adı "Avrupa ağacı".

Arzu edenler ağaca çaput bağlayacak, dilek asacak.

Daha sonra Evropa Baba dilekleri gerçekleştirecek.

Hatta AB -teknolojiye kurban olayım- adak ağaçlarının olduğu yerde yaşamayanları da düşünmüş ve internete de bir "Avrupa ağacı" koymuş. Ağacın elmalarına tıklayıp, ekranınızda açılan pencereye dileğinizi yazabiliyorsunuz!

Benim kelimelerimle, Evropa konusunda en iyi yalakalık yapanlar arasında birinci olanlara ödül dağıtılacak. Bence sade vatandaşlar fazla heveslenmesin, bu işte mahir çok meslek erbabı var bu ülkede. Bırakın adak adamayı, müzakerede kapatılacak fasıllar için kurban bile keserler. Ben de ağaca bir adak asacağım da, dalı çeker mi onu bilemiyorum. Bir de tabii, hem öyle adak olmuyor hem de 36 yıldan başlıyor.

Neyse biz Evropa'ya adak meselesine dönelim. Artık hıdrellezin de, adak ağaçlarının da rakibi var. Dönüşen ve Evroplaşan necip Türk milleti artık hıdrelleze veya adak ağaçlarına değil, Avrupa ağacına müracaat edecek.

Müthiş proje bence. Hangi adak ağacı bugüne kadar internet üzerinden dilek kabul etti veya kendisine müracaat edenler arasından çekiliş yapılıp Toshiba DVD oynatıcısı verdi? Evropa Baba'nın hikmeti işte. Liberalizmin ereni de olurmuş.

Bence AB bu muazzam projesini geliştirmeli.

Mesela camilerde mevlütlerde şeker dağıtsın. Hatta kendisine birkaç da yatır uydursun, fıstık gibi olur.

"Ehli Müslümin, ey ümmet-i Muhammed, burada Schumann Efendi Hazretleri istirahat ediyor. Fatiha okumadan geçme"...

Hatta şayia da çıkarılır;

"Geçenlerde deli Fadime, Adenauer Efendi'nin türbesinde adak adamış, kızının Evropa'da kısmeti hayırlı olsun diye. 10.000 Avro ve bir laptop kazanmış"...

"Evropa Baba Evropa Baba

Aman bir Paris seyahati bana"

Bu durumda Telli Baba ve Testici Baba kampanya mı yapar, yoksa bir üst kurula itiraz mı eder, onu bilmem. Ama bu ülkede ne zaman "artık beni hiçbir şey şaşırtmaz" desem, böyle bir şey oluyor.

Yahu adak adamak müktesebatın neresinde var?

Hangi Evropa memleketi ağaca çaput bağlıyor?

Yazmasına "yuh" yazacağım da, işin arkasından spritüel bir olay çıkar da, bana çakarsa diye korkuyorum!...

Herhalde sırada üç cemreye rakip, 12 Evropa yıldızı var.

Var ya, bunlar yakında lastik yakıp üzerinden de atlar, pardon onu zaten epeydir yapıyorlar!

Bence adakla, yatırla bu iş olmaz. Hazır yola çıkmışlar; Bir de camii yaptırsınlar.

Avrupa Birliği Mescid-i Şerifi!

Noel'de de hep beraber süsleriz!

Yahu yazının başından beri iki fincan kahve içtim, hala kendime gelemedim. İnşallah dilekleri yakın bir gelecekte "sansürsüz" yayınlarlar da, millet gerçekten ne dilemiş öğreniriz.
 
MUHAFIZ ALAYI'NDAKİ NAMAZ
Yazar H. MÜMTAZ
Çarşamba, 10 Ekim 2007
MUHAFIZ ALAYI'NDAKİ NAMAZ İLE RİZE ŞİMŞİRLİ KÖYÜ'NÜN BAĞLANTISI
"Ulema"ya sordum, "Şükür namazı"nı biliyorlar ama "Şükür Cuması"ndan haberleri yoktu. Demek ki Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın, Ramazan'ın son Cumasında Çankaya'da kıldıkları, özel bir anlamı olan özel bir namaz...

Bu namazın beklenmedik-umulmadık bir de iyi tarafı oldu aslında.. Namazın, Muhafız Alayı'nın kışlasında bulunan camide "askerlerle beraber" kılındığı yansıdı basına.
Bence Şükür Cuması'nın, tahmin edilemeyen "en ince" noktası da işte burada gizli..

Çünkü efendiler Çankaya'da, yahut başka garnizonların başka kışlalarında 2002 yılından itibaren mevcut olmadı bu camiler. Asker 2002'den itibaren namaz kılmaya başlamadı. Asker günde üç vakit "Tanrımıza hamdolsun" ile başlayan yemek duasını 2002'den itibaren yapmıyor, kışlalarda Ramazan gelince Bölük Başçavuşu "Kimler oruç tutacak?" sorusunu 2002'den beri sorup iftar-sahur için kazan mevcudunu ona göre düzenlemiyor.

"Ankara" 2002 yılından itibaren özelde "ılımlı Sünnilik gayri resmi kimliğini", fakat genelde "ılımlı İslâmlık gayri resmi kimliğini" dış ilişkilerine olabildiğince yansıttı.

Bu sayede "BOP Eşbaşkanı" kartvizitini aldı, muhalefeti de 2007 seçimlerinden sonra "Eş Muhalefet Başkanı" olarak" şekillendirildi.

Bu kimlik "gayri resmi", çünkü devletin yürürlükte olan ama değiştirilmeye çalışılan ana-yasasında hâlâ ve her şeye rağmen "laik" özelliği de yazılı.

Film de işte bu noktada kopuyor.

"Ankara"nın resmi bütün ağızları, AB'nin bir medeniyet projesi olarak Türkiye'nin milli hedefi olduğunu söylüyor.

Baygın basının, AB fonlarından fonlanan cümle Sorosçu-Karen Fogg'cu çocukları da kafa sallıyorlar.

Bu amaca ulaşmak için muhkem bir mandacı-mürteci ve bölücü cephesi teşekkül etmiş durumda. En muteber kurum-kuruluş-dernek ve STÖ'ler şimdi bunlar. Onların borusu ötüyor.

BOP'un "asıl başkanı", güney komşumuz Amerika Irak'ta Sünni aşiretlerden gelen 50.000 gönüllüyü El-Kaide ile savaş için eğitip silahlandırıyor. Şii Başbakan El Maliki başkanlığındaki hükümet sert tepki gösteriyor..

Eşbaşkan "Ankara" Türkmenleri, Türkmen oldukları için yok sayıyor. Çünkü Irak'a Sünni gözlüğü ile bakıyor.

Türkmenler, üçe bölünmek istenilen Irak'ın Sünni bölümünde kendilerine bir yer bulmak zorundalar.

Ankara'nın bu "gayri resmi" kimliği AB tarafından da nihayet keşfedildi..

Bizce keşfedilmedi, baştan beri biliniyordu da işlerine öyle geldiği için AB'liler görmezden geliyorlardı.

Geçenlerde, artık bizde de "meşhur" olan Hudson Enstitüsü'nde bir konferans düzenlendi.

Konu, "Avrupa Politikasında Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Laikler" idi.

Cumhuriyet'ten Elçin Poyrazlar'ın haberine göre programa konuşmacı olarak katılan ve bir süre İtalyan Hükümeti'ne uluslar arası ilişkiler konusunda danışmanlık da yapan İtalyan Profesör Roberto de Mattei ilginç şeyler söyledi..

Mattei ne dedi biliyor musunuz?;

"Erdoğan için ülkeyi İslamlaştırma yolunda tek seçenek AB" dedi.

"Türkiye'nin AB'nin dayattığı demokratik reformları yerine getirmesi durumunda bir İslam devleti" olacağını söyledi.

Türkiye'nin AB reformları sonucu demokratikleşme hedefiyle laiklikten vazgeçmek durumunda kalacağını söyleyen De Mattei, "AB Türkiye'yi İslamlaşmaya doğru itiyor" dedi.

İtalya'nın Cassino Üniversitesi'nde Modern Tarih profesörü olan De Mattei, "Erdoğan'ın stratejisinin AB'yi kullanarak Türkiye'de ordunun gücünü çözmek ve Atatürk tarafından ortadan kaldırılan ülkenin Müslüman kimliğini geri getirmek olduğu" yönünde görüş bildirdi.

Türkiye'nin bugüne kadar İslam ülkesi olmamasının altında laikliğin güvencesi olan ordunun gücünün yattığına dikkat çeken De Mattei, "Bu gücün ortadan kalkması durumunda köktendinciliğin önündeki son engel de kalkmış olacak" dedi.

AB'nin Türkiye'nin önüne Bati'nin demokratik standartları olan Kopenhag kriterlerini "olmazsa olmaz" seklinde koşul olarak getirdiğini söyleyen De Mattei, Türkiye'de demokratikleşme artıkça laikliğin azalacağını ileri sürdü.

De Mattei, "Türkiye'nin AB üyeliğine destek verenler ülkenin İslamcılıkla mücadelede Bati'nin doğal bir müttefiki olacağını düşünüyor. Oysa Türkiye'de demokratikleşme ne kadar artarsa laikliğin o kadar azalacağı unutulmamalı. Bu AB'nin demokrasiye saygı gösterdiği için köktendinci partileri iktidara taşıyabilecek İslamcı bir ülkeyi üyeleri arasında sayması anlamına geliyor" seklinde konuştu. "Erdoğan'ın stratejisinin" bu yönde olduğunu belirten Italyan Profesör, "Ben bir İslamcı olsaydım AB üyeliğini desteklerdim. Bence Türkiye'nin AB üyeliği ne Batı'nın ne de laik Türkiye'nin çıkarına" dedi. De Mattei "Laik ama daha az demokratik Türkiye, AB için daha iyi" dedi. De Mattei bu nedenle Türkiye'nin AB üyeliğine karsı çıktığını da sözlerine ekledi.

İşte böyle kıymetli okuyucu..

Yıllardır Türkçe söyleyip yazdığımız şeylerin bir İtalyan tarafından İtalyanca söylenmesi belki gözleri açar.

Mattei "demokratikleşme ne kadar artarsa laiklik o kadar azalır" diyor.

Tesadüf yeni güney komşumuz Amerika da bu aralar dünyaya, bu arada Irak'a "demokrasi" getirmeye çalışıyor.

Sünni Araplarla işbirliği yapıyor.

"Türkiye" de Irak'a ve BOP coğrafyasına Sünni gözlüğü ile bakıyor.

Ezeli muhalif Fransa'nın, yeni seçilen ve Bush'un yeni Blair'i olan Sarkozy'sinin Dışişleri Bakanı Kouchner de "Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmayacağız" diyor.

Büyü mü yapıldı Fransızlara ne oldu?

Diyelim De Mattei'ye inanmıyorsunuz..

British Council tarafindan düzenlenen Boğaz Konferansı için İstanbul'a gelen Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in, NTVMSNBC'ye söylediklerini dinleyin o zaman..

"Soru: Başbakan'ın ve AK Parti yöneticilerinin 301. maddenin değiştirilmesi taleplerine karşı yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Çok temel ve çok basit. İfade özgürlüğü temel bir AB değeri. Bu bütün toplumu bağlıyor ve Türkiye'nin olmaya çalıştığı -daha demokratik ve kendine güvenen bir toplum modeli- için de elzem. Türk hukukunda, onlarca entelektüel hakkında dava açılmasına, hatta tutuklanmasına meydan veren bu maddenin bulundurulmasını anlamak mümkün değil. Bu yüzden de Türk hükümetini bu maddeyi değiştirmesi için cesaretlendiriyoruz".

Mattei'nin; AB'nin, Türkiye'nin "demokratikleşmesini" neden istediği ile ilgili olarak söylediklerini hatırlıyor musunuz?

"Türklüğe hakareti suç sayan" maddeye, Türkiye'nin yeni "baby-face" Dışişleri Bakanı ticarî bir meta edasıyla yaklaşırsa, Rehn'in dayatmalarına daha ne kadar dayanabilirsiniz?

Rehn ile aynı Konferans'ta konuşan Babacan; "Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini 21. yüzyılın en önemli projelerinden biri olarak niteleyerek, ‘bu sürece gönülden bağlı olduklarını ve geri dönmeyeceklerini" söylemiş.

İfade özgürlüğü için daha çok adım atılması gerektiğini söyleyen bakan, Türkiye'nin artık 301.maddeyle birlikte anıldığını ilginç bir benzetmeyle anlatmış. Babacan, "Dünyaca bilinen bir madde artık, adeta marka oldu. Tıpkı kullandığımız 501 Levi's Jean gibi. 404 yapıştırıcı gibi. Üzerimize yapıştı artık. 301" demiş..

E, Vallahi bravo.. Ne kadar veciz bir anlatım..

AB projesi, "demokratikleşme artsın ki laiklik azalsın" diyor, ve bir din devleti olan, Anayasası'nda bile Fener'e atıfta bulunan, AB üyesi Yunanistan'ın Cumhurbaşkanı Papulyas, "İskeçe'nin Yunanistan'a katılışının yıldönümü" törenlerinde, "Heybeli Ruhban Okulu'nun yeniden faaliyete geçirilmesi, Türkiye'nin, Rum azınlık ile İstanbul Ortodoks Patrikhanesi'ne karşı olan yükümlülüklerini yerine getirdiğinin göstergesi olacaktır" diyor.

BOP''a "Sünni" gözlüğü ile bakan "Ankara", Ortodoks isteklerine, hem de AB için verimkâr davranacakmış..

Olur mu, olur..

Olur da ben yine de "millet"in sağduyusuna güveniyorum..

En umutsuz bir zamanda Karadeniz'den gelen şu haber sizi de sevindirmez mi?

Rize'nin İkizdere ilçesi Şimşirli köyünde AB hibe fonlarından yararlanılarak yapılmak istenen ve ön elemeden geçen 350 bin avro tutarındaki kanalizasyon şebekesi ve arıtma tesisi projesi, köylülerin, ''AB bize niye bedava para versin. Bunun altında bir şey var'' düşüncesi nedeniyle hayata geçirilememiş.

İkizdere Kaymakamı Emre Çınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kaymakamlık olarak AB hibe fonlarından yararlanılarak ilçenin Şimşirli köyüne kanalizasyon şebekesi ve arıtma tesisi yapmayı düşündüklerini, bu amaçla bir proje hazırlayıp ilgili makamlara sunduklarını belirtmiş.

Hazırladıkları projenin ön elemeden geçtiğini ifade eden Çınar, ''İlçeden hazırlanıp verilen 10 projeden sadece bu proje ön elemeden geçmişti. 350 bin avro tutarındaki proje ile Şimşirli köyüne sağlıklı bir kanalizasyon şebekesi ve arıtma tesisi yapılacaktı. 350 bin avronun yüzde 90'ı AB fonlarından hibe olarak karşılanacak, geri kalan kısmını ise biz karşılayacaktık'' demiş.

Projenin ön elemeden geçmesinden sonra ikinci aşama için hazırlık yapmaya başladıklarını ifade eden Kaymakam Çınar, şunları söylemiş:

''Bu kapsamda arıtma tesisinin köyde yapılacağı yerle ilgili araştırma yapmaya başladık. 367 nüfusu olan köy için 367 metrekarelik arazi gerekiyordu. Bunun yapılacağı yeri tespit ettik. Ancak bu sırada köyün 3 mahallesinden birinin sakinleri, 'Biz AB parasını istemiyoruz' gibi gerekçelerle projeye karşı çıktılar. Bunun üzerine biz de projeyi diğer iki mahallede yapmaya karar verdik. Ancak bu sefer de arıtma tesisini yapmayı düşündüğümüz arazinin sahiplerinden biri, arazisini vermek istemedi. Bütün ikna girişimlerimize rağmen bir sonuç alamadık. Bölge engebeli arazi yapısına sahip olduğu için tesisi her yerde kurmak mümkün değil. Bu nedenle yapmayı düşündüğümüz projeden vazgeçmek zorunda kaldık.''

Şimşirli köyü Muhtarı Necmi Şimşek ise köylerinde yapılması düşünülen kanalizasyon şebekesi ve arıtma projesi konusunda köylüler arasında görüş birliği sağlanamadığını söylemiş..

Yıllardır köylerine kanalizasyon şebekesi kurulmasını beklediklerini ifade eden Şimşek, ''İl özel idaresinin imkânları ile acil ihtiyacımız olan pis su arıtma tesisini yaptıramadık. Yıllardır beklediğimiz tesis, kaymakamlık öncülüğünde hazırlanan proje ile gerçekleşecek, böylece çevreye hiçbir zararı olmayan bir tesis kurulacaktı. Biz köyde tesis için yer ararken köylülerin arasında işe siyaset karıştıranlar, bu işi kendi siyasi emellerine alet edenler oldu. Böyle olunca da köyde birliği sağlayamadık. Köylüler, 'AB bize niye bedava, hibe para veriyor, AB para vermesin, bunun altında Avrupa emperyalizmi yatıyor, il özel idaresi bu tesisi yapsın' şeklinde görüşler ortaya çıkmaya başladı. Bu nedenle de proje hayata geçirilemedi. Proje ile köyümüz modern bir köy olacaktı, yazık oldu'' demiş.

Köylü milletin efendisidir efendiler..

"AB bize niye bedava, hibe para veriyor, AB para vermesin, bunun altında Avrupa emperyalizmi yatıyor, il özel idaresi bu tesisi yapsın" şeklindeki saf köylü mantığını, "Ankara"dakilerin neden sergileyemediklerine hayret ediyorum..,

Daha iki ay önce Çıldır ve Ardahan köylerinde benzer projelerin AB tabelâlarını yerinde görmüş birisi olarak; Kaymakam ve Muhtarın bütün gayretlerine rağmen "saf köylü mantığı" sergileyen Şimşirli Köylülerinin davranışlarına ne kadar memnun olduğumu anlatamam.

Karadeniz'i ihmal etmeyin, görmezden gelmeyin.

Siz halâ Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Camii'nde kılınan Cuma namazı ile Rize Şimşirli köyü olayı arasında bir bağ kuramadınız mı?..7 Ekim 2007
 
Geri
Üst