crossBoy__
New member
- Katılım
- 3 Ağu 2006
- Mesajlar
- 256
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Türkiye ile ABD nin , dünü ve bugünü…
Türkiye-Amerika ilşkileri ilk defa 17.yy da deniz yoluyla başladı.O sıralar amerikan ticaret gemileri İngiliz bandırası ile Osmanlı topraklarına yanaşırlardı. Osmanlı rıhtımına yanaşan Amerikan bandıralı ilk geminin adı ise “Grand Türk” idi. Bu gemi Osmanlı limanından halı,reçine,kuru üzüm,deri ve afyon yükleyerek New England limanlarına taşıdı. Kayıtlara göre Amerikan ticaret gemileri ilk olarak 1786 tarihinde İstanbul’u, 1797 yılında İzmir’i ziyaret ettiler.Yani Amerikan bayrağı ilk kez bu tarihler arasında İstanbul, İzmir ve İskenderiye de görülmeye başladı. Ve kayıtlara göre ilk kez 1803 tarihinde Amerikan hükümeti Türkiye’yi resmi kayıtlara alarak maliye bakanlığı ithalat ihracat istatistiklerinde bir bölüm ayırdı.
OSMANLI KARASULARI ABD GEMİLERİNİN AKIMINA UĞRUYOR
Amerikan ticaret gemileri 1810 lu yıllarda ise Osmanlı sularında dikkate çarpacak ölçüde görünmeye başladılar.Örneğin 1810-1820 tarihleri arasında yaklaşık 80 Amerikan gemisi İzmir limanına uğrayarak kuru üzüm,deri,incir yüklemiş buna karşılık başta Rom olmak üzere, pamuklu ve bazı ihraç malları boşaltmıştı.
ABD menfaati için Yunanlıları satıyor.
Osmanlı ile ticaret ABD nin çok hoşuna gitmişti. Amerika çok karlı çıkmakta olduğu bu ticareti sebebiyle, özgürlük,bağımsızlık ideallerinin savunuculuğunu o tarihlerde kimseye bırakmama gibi bir alışkanlık içerisinde olduğu halde, sırf bu karlı ticaretine bir halel gelmemesi için Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesi başlatan Yunanlılara karşı o tarihlerde büyük bir pişkinlikle Osmanlı yı desteklemişlerdir.
ABD nin “Özgürlük Bağımsızlık” söylemleriyle çelişen ve gerçek yüzünü ortaya koyan bu politikasından vicdani rahatsızlık duyan ABD temsilciler meclisi üyesi Henry Clay bu tutumunu “İnsanlığımızı kökünden kazımamız ve duyarlılıklarımızı bastırmamız için önümüze adi bir incir ve afyon faturası sürülüyor” diyerek eleştirmiştir.
Sadece bu örnek bile, Amerika’nın gerçek özgürlük ve bağımsızlık savunuculuğu ardından hangi hesapların peşinden koştuğunun ve gereğinde bir ulusun bağımsızlığını ya da bu yöndeki mücadelesini incir ve afyona değiştirebileceğinin çarpıcı bir örneğidir.
1800 lü yıllara gelindiğinde Osmanlı topraklarının çok karlı bir Pazar ve çok zengin hammadde deposu olduğunu anlayan Amerikalılar, çok yönlü sondaj için ilk adım olarak Amerikan Ticaret Odası nı açtılar. Bu oda aynı zamanda Türkiye de karanlık faaliyetler yapacak ve misyoner üssü olarak kullanılacak,görünüşte legal, bir çok faaliyetleri açısındansa illegal bir kuruluştu.Nitekim Amerikan Ticaret Odası nın başkanı David Offle in Osmanlı toprakları üzerinde misyonerlik ve casusluk faaliyetlerinde bulunan ilk misyoner ajanları yetişmelerinde önemli katkıları olmuştur.Masum ticaret ilişkilerinin ardından misyonerlik faaliyetleri 1811 yılında İzmir de bu masum Amerikan Ticaret Odası nın kuruluşundan 10 yıl sonra, misyonerler gruplar halinde Anadolu nun içlerine doğru yayılmaya başladılar.Bu arada 1830 lardan sonra “En fazla müsaadeye mazhar ülke” statüsüne giren ABD peş peşe imzaladığı ticari sözleşmelerle istediği zaman iktidar değişikliği yaptırabilecek bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı. Padişahlar uyuyor ABD ticari ve siyasi etkisini arttırıyor. Önceleri Osmanlı ya rom ve pamuklu malzemeler satan Amerika çok geçmeden cephane ve silah satmaya başladı. Enteresandır, 1860 lara gelindiğinde bu silah ve cephanenin payı %97 leri bulmuştur. Amerika artık Osmanlı pazarı üzerindeki etkisini arttırıyor, tabi buna bağlı olarakta Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki Amerikan varlığı her sahada gittikçe kendini hissettiriyordu. Lawrence adlı Amerikalı özel izinle Osmanlı yı ticaretten nasıl bir denetim ve etki altına aldıklarını göstermek istercesine şöyle konuşuyordu; “Mekke ve Medine’de yanan lambaların yağlarını bile Osmanlı ya biz veriyoruz.”
Ticaret ve ihanet iç içe.Birinci dünya savaşı sıralarında Osmanlı İmparatorluğu içinde ticaretle birlikte misyonerlik faaliyetlerinide finanse eden bir çok Amerikan şirketi icrai sanat etmekteydiler. Bunlardan bazıları şunlardı. American Tobacco.,Western Electric Co.,Singer Seving Machine, Standard Oil Co. …….gibi..
Evet Amerika ilk ilişkilerini Osmanlı ile ticari faaliyetler üzerine kurmuş, ok geçmeden Osmanlı yı içerden çökertmek ve kültürel olarak da etki altına alabilmek için ticaret amacıyla (!) aralanan bu kapıdan gruplar halinde misyonerlerini sokmaya, Anadolu ya yaymaya başlamıştırlar.!900 lü yıllara gelindiğinde ise Anadolu da yüzlerce misyoner okulu bulunmaktaydı. Peki ya bu okullarda kimler okuyordu,? Bu soruya açıklık getirmek içinde Osmanlı mülkünde 1890 yılında kurulan İstanbul Kız Kolejinden örnek verilebilir.Asıl Adı “Constantinople Collefe of Girls” olan bu okulun meşhur mezunlarından Halide Edip Adıvar ın bu okul için şöyle söylediği rivayet edilir.”Bu kolejin her şeyini seviyorum” Halide Edip in her şeyini seviyorum dediği bu okulda o yıllarda 51 Ermeni,29 Bulgar,22 Rum,14 İngiliz,10 Amerikalı,6 Yahudi,4 Türk ve 1 Fransız talebe okumaktaydı.Bu örnekler son derece çoğaltılabilir. Mesela Amerikalı misyonerlerin kurduğu okullardan biri olan Merzifon Anadolu Koleji gibi..8 Eylül 1886 tarihinde “Anatolie College” adıyla kurulan bu okul, çeşitli olaylara sahne olmuştu. Bu okulun öğretim elemanlarının 1 i Rus,1 i İsviçreli, 9 u Rum,10 u Amerikalı 11 ide Ermeni idi. 1893 yılındaki ihtilalci bir Ermeni örgütün bildirileride bu okulun duvarlarına asılmıştı. Bir ara İttihat ve Terakkü hükümetince kapatılarak hastaneye çevrilen bu okul bilahare tekrar açılmış ve 1921 yılında bir ihbar üzerine tekrar arama yapılan okulda, bu seferde Rum Pontus teşkilatına ait bir çok belge ele geçirilmişti. İhaneti belgelenen üç Rum öğretim görevlisi nin idam edildiği bu okulda o sıralar 72 Rum,70 Ermeni,7 Türk ve 1 Rus talebe öğrenim görmekteydi.
Sonuç olarak ABD Misyoner okullarıyla zemin hazırlamış ve Haçlı taassubu tekrar hortlatılmıştır.
Kaynak : Hedef Ülke Türkiye - Ahmet Türk
Türkiye-Amerika ilşkileri ilk defa 17.yy da deniz yoluyla başladı.O sıralar amerikan ticaret gemileri İngiliz bandırası ile Osmanlı topraklarına yanaşırlardı. Osmanlı rıhtımına yanaşan Amerikan bandıralı ilk geminin adı ise “Grand Türk” idi. Bu gemi Osmanlı limanından halı,reçine,kuru üzüm,deri ve afyon yükleyerek New England limanlarına taşıdı. Kayıtlara göre Amerikan ticaret gemileri ilk olarak 1786 tarihinde İstanbul’u, 1797 yılında İzmir’i ziyaret ettiler.Yani Amerikan bayrağı ilk kez bu tarihler arasında İstanbul, İzmir ve İskenderiye de görülmeye başladı. Ve kayıtlara göre ilk kez 1803 tarihinde Amerikan hükümeti Türkiye’yi resmi kayıtlara alarak maliye bakanlığı ithalat ihracat istatistiklerinde bir bölüm ayırdı.
OSMANLI KARASULARI ABD GEMİLERİNİN AKIMINA UĞRUYOR
Amerikan ticaret gemileri 1810 lu yıllarda ise Osmanlı sularında dikkate çarpacak ölçüde görünmeye başladılar.Örneğin 1810-1820 tarihleri arasında yaklaşık 80 Amerikan gemisi İzmir limanına uğrayarak kuru üzüm,deri,incir yüklemiş buna karşılık başta Rom olmak üzere, pamuklu ve bazı ihraç malları boşaltmıştı.
ABD menfaati için Yunanlıları satıyor.
Osmanlı ile ticaret ABD nin çok hoşuna gitmişti. Amerika çok karlı çıkmakta olduğu bu ticareti sebebiyle, özgürlük,bağımsızlık ideallerinin savunuculuğunu o tarihlerde kimseye bırakmama gibi bir alışkanlık içerisinde olduğu halde, sırf bu karlı ticaretine bir halel gelmemesi için Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesi başlatan Yunanlılara karşı o tarihlerde büyük bir pişkinlikle Osmanlı yı desteklemişlerdir.
ABD nin “Özgürlük Bağımsızlık” söylemleriyle çelişen ve gerçek yüzünü ortaya koyan bu politikasından vicdani rahatsızlık duyan ABD temsilciler meclisi üyesi Henry Clay bu tutumunu “İnsanlığımızı kökünden kazımamız ve duyarlılıklarımızı bastırmamız için önümüze adi bir incir ve afyon faturası sürülüyor” diyerek eleştirmiştir.
Sadece bu örnek bile, Amerika’nın gerçek özgürlük ve bağımsızlık savunuculuğu ardından hangi hesapların peşinden koştuğunun ve gereğinde bir ulusun bağımsızlığını ya da bu yöndeki mücadelesini incir ve afyona değiştirebileceğinin çarpıcı bir örneğidir.
1800 lü yıllara gelindiğinde Osmanlı topraklarının çok karlı bir Pazar ve çok zengin hammadde deposu olduğunu anlayan Amerikalılar, çok yönlü sondaj için ilk adım olarak Amerikan Ticaret Odası nı açtılar. Bu oda aynı zamanda Türkiye de karanlık faaliyetler yapacak ve misyoner üssü olarak kullanılacak,görünüşte legal, bir çok faaliyetleri açısındansa illegal bir kuruluştu.Nitekim Amerikan Ticaret Odası nın başkanı David Offle in Osmanlı toprakları üzerinde misyonerlik ve casusluk faaliyetlerinde bulunan ilk misyoner ajanları yetişmelerinde önemli katkıları olmuştur.Masum ticaret ilişkilerinin ardından misyonerlik faaliyetleri 1811 yılında İzmir de bu masum Amerikan Ticaret Odası nın kuruluşundan 10 yıl sonra, misyonerler gruplar halinde Anadolu nun içlerine doğru yayılmaya başladılar.Bu arada 1830 lardan sonra “En fazla müsaadeye mazhar ülke” statüsüne giren ABD peş peşe imzaladığı ticari sözleşmelerle istediği zaman iktidar değişikliği yaptırabilecek bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı. Padişahlar uyuyor ABD ticari ve siyasi etkisini arttırıyor. Önceleri Osmanlı ya rom ve pamuklu malzemeler satan Amerika çok geçmeden cephane ve silah satmaya başladı. Enteresandır, 1860 lara gelindiğinde bu silah ve cephanenin payı %97 leri bulmuştur. Amerika artık Osmanlı pazarı üzerindeki etkisini arttırıyor, tabi buna bağlı olarakta Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki Amerikan varlığı her sahada gittikçe kendini hissettiriyordu. Lawrence adlı Amerikalı özel izinle Osmanlı yı ticaretten nasıl bir denetim ve etki altına aldıklarını göstermek istercesine şöyle konuşuyordu; “Mekke ve Medine’de yanan lambaların yağlarını bile Osmanlı ya biz veriyoruz.”
Ticaret ve ihanet iç içe.Birinci dünya savaşı sıralarında Osmanlı İmparatorluğu içinde ticaretle birlikte misyonerlik faaliyetlerinide finanse eden bir çok Amerikan şirketi icrai sanat etmekteydiler. Bunlardan bazıları şunlardı. American Tobacco.,Western Electric Co.,Singer Seving Machine, Standard Oil Co. …….gibi..
Evet Amerika ilk ilişkilerini Osmanlı ile ticari faaliyetler üzerine kurmuş, ok geçmeden Osmanlı yı içerden çökertmek ve kültürel olarak da etki altına alabilmek için ticaret amacıyla (!) aralanan bu kapıdan gruplar halinde misyonerlerini sokmaya, Anadolu ya yaymaya başlamıştırlar.!900 lü yıllara gelindiğinde ise Anadolu da yüzlerce misyoner okulu bulunmaktaydı. Peki ya bu okullarda kimler okuyordu,? Bu soruya açıklık getirmek içinde Osmanlı mülkünde 1890 yılında kurulan İstanbul Kız Kolejinden örnek verilebilir.Asıl Adı “Constantinople Collefe of Girls” olan bu okulun meşhur mezunlarından Halide Edip Adıvar ın bu okul için şöyle söylediği rivayet edilir.”Bu kolejin her şeyini seviyorum” Halide Edip in her şeyini seviyorum dediği bu okulda o yıllarda 51 Ermeni,29 Bulgar,22 Rum,14 İngiliz,10 Amerikalı,6 Yahudi,4 Türk ve 1 Fransız talebe okumaktaydı.Bu örnekler son derece çoğaltılabilir. Mesela Amerikalı misyonerlerin kurduğu okullardan biri olan Merzifon Anadolu Koleji gibi..8 Eylül 1886 tarihinde “Anatolie College” adıyla kurulan bu okul, çeşitli olaylara sahne olmuştu. Bu okulun öğretim elemanlarının 1 i Rus,1 i İsviçreli, 9 u Rum,10 u Amerikalı 11 ide Ermeni idi. 1893 yılındaki ihtilalci bir Ermeni örgütün bildirileride bu okulun duvarlarına asılmıştı. Bir ara İttihat ve Terakkü hükümetince kapatılarak hastaneye çevrilen bu okul bilahare tekrar açılmış ve 1921 yılında bir ihbar üzerine tekrar arama yapılan okulda, bu seferde Rum Pontus teşkilatına ait bir çok belge ele geçirilmişti. İhaneti belgelenen üç Rum öğretim görevlisi nin idam edildiği bu okulda o sıralar 72 Rum,70 Ermeni,7 Türk ve 1 Rus talebe öğrenim görmekteydi.
Sonuç olarak ABD Misyoner okullarıyla zemin hazırlamış ve Haçlı taassubu tekrar hortlatılmıştır.
Kaynak : Hedef Ülke Türkiye - Ahmet Türk