Daha düne kadar PKKyla pazarlık yaptığımızı ispatlayamayan şerefsizdir diye yeri göğü inleten Başbakan Erdoğan, her şey kabak gibi ortaya çıkınca tevil yoluna gitti ve hükümet değil gerekirse devlet görüşür dedi. Ancak altını çizelim ki, devlet değil bizzat hükümet PKKyla pazarlık yapıyor
Kaldı ki, hükümet değil devlet görüşür demenin de gerçekte teknik olarak hükümeti aklamadığı, bir şey değiştirmediği ortada
AKP - PKK pazarlığın nasıl kotarıldığını yazacağız ama gelin önce ilk olmayan bu pazarlıkları kısa kısa anımsayalım:
1.. Hükümetin akıl hocalarından Cengiz Çandar, AKPnin Kandil ve İmralı ile görüştüğünü söyledi. (Sanem Altan Röportajı, Vatan Gazetesi, 26 Eylül 2009). Zaten Çandar, en başında beri meseleyi iki Abdullahın çözeceğini savunuyordu. (Cengiz Çandar, Çankayadaki Abdullah-İmralıdaki Abdullah-Kürt sorununda iyi şeyler olacak, Referans Gazetesi, 15 Mart 2009)
2.. Açılım Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay 20 Ekim 2009 günü yaptığı açıklamada, Öcalanın talimatıyla Irakın kuzeyinden Türkiyeye gelen birinci barış grubuyla ilgili olarak, eve dönüş, demokratik açılım sürecinin bir safhası, planın bir parçası dedi. Ki Bakan Atalayın DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile 17 Ekim günü gizlice görüşüp, iki gün sonra Haburdan geçişi planladıkları basına yansımıştı. (Milliyet Gazetesi, 21 Ekim 2009)
3.. Taraf Gazetesinden Yıldıray Oğur, Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı bir analize dayanarak, 2006 yılından beri PKKnın Avrupa sorumlusu Sabri Ok ile görüşüldüğünü açıkladı. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da Sabri Ok, Abdullah Öcalan ile telefon görüşmesi yaptı dedi. Her iki açıklama birleştirilince AKPnin Sabri Okla, Okun da Öcalanla görüştüğü ortaya çıkmış oluyordu. Öcalan boşuna AKP benim söylediklerimi alıp uyguluyor dememişti! (ANF, 16 Ekim 2009)
4.. PKK lideri Murat Karayılan, Habertürkten Amberin Zamana şöyle diyordu: Geçen yıl Şubat ayında bir hükümet üyesi Öcalana gitti ve açılımı konuştu. (Habertürk, 16 Nisan 2010)
5.. Ve elbette eski MİT Müsteşarı Emre Tanerin gerek Barzani ile gerekse henüz müsteşar yardımcısı iken Öcalanla hükümet adına yaptığı birkaç müzakereyi unutmamak gerekiyor
6.. Diğer yandan Hasan Cemal başta olmak üzere PKKyla röportaj yapan kimi gazetecilerin yazılmayanları Cumhurbaşkanı Gül ve hükümet ile paylaşması şeklinde yürütülen pazarlıklar
Ayrıntılarını daha önce yazdığımız yukarıdaki en temel altı müzakereden sonra referandum nedeniyle ortaya çıkan 7. müzakere ise AKPyi köşeye sıkıştırdı:
7.. AKPnin PKK ile son pazarlığı ise referandum nedeniyle yapılan ama hedefleri referandum sonrası sürece ilişkin olan pazarlıktır. Pazarlığın ilk sinyali, PKKnın 13 Ağustosta ansızın ilan ettiği eylemsizlik kararıyla ortaya çıktı. Ardından Cumhurbaşkanı Gülün, Baküye giderken yaptığı Terörü bitirmek için devlet her yöntemi dener açıklaması gerçeği ortaya koyuyordu
Ve PKK liderli Murat Karayılanın devletle anlaştıklarını ilan etmesi; ardından BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaşın Taleplerimize cevap verilmesi durumunda elbette ki biz yeni anayasayı destekleriz sözleri ile Demokratik Toplum Kongresi DTK Eşbaşkanı Ahmet Türkün Hükümet ciddi adımlar atar, hamle yaparsa her şey değişebilir sözleri, durumu gün yüzüne çıkarıyordu Eşzamanlı olarak Abdullah Öcalanın boykot yerine, seçmeni serbest bırakma çağrısı pazarlığı iyice netleştiriyordu.
Aslında PKKnın eylemsizlik kararıyla ilgili Tarım Bakanı Mehdi Ekerin kan ve gözyaşı dökülmemesi her halükarda olumlu mütalaa edilmesi gereken bir durumdur şeklindeki ilk yorumu meseleye o cenahtan nasıl bakıldığına işaret ediyordu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin Terör örgütü kimsenin hatırına silah bırakmaz demesi de akıllara peki PKK ne karşılığında silah bırakır? sorusunu getiriyordu
Tüm bu açıklamalar yapılırken, durumun ters teptiğini gören Başbakan Erdoğan miting meydanlarında görüşmeyi yalanlıyordu, dahası ispatlayamayan şerefsizdir diyordu
Ancak Başbakanın danışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğanın pazarlık yok, diyalog var demesi Erdoğanı istemeden de olsa köşeye sıkıştırdı ve Başbakan tevil yoluna gidip hükümet değil, devlet görüşür dedi.
Peki pazarlığın boyutu sadece referanduma evet demek karşılığında gündeme gelen BDPnin Öcalan muhatap alınsın, operasyonlar durdurulsun, seçim barajı düşürülsün, KCK tutukluları serbest bırakılsın şeklindeki dört şartıyla mı sınırlı?
Yoksa, aslında referandumda evet çıktıktan sonra yolu açılacak demokratik özerklik ve federasyon anayasası pazarlığı mı yapılıyor?
Pazarlığın ayrıntılarını da bir sonraki yazımızda ortaya koyacağız
AKP?NİN PKK?YLA 7 PAZARLIĞI
AKP - PKK pazarlığın nasıl kotarıldığını yazacağız ama gelin önce ilk olmayan bu pazarlıkları kısa kısa anımsayalım:
1.. Hükümetin akıl hocalarından Cengiz Çandar, AKPnin Kandil ve İmralı ile görüştüğünü söyledi. (Sanem Altan Röportajı, Vatan Gazetesi, 26 Eylül 2009). Zaten Çandar, en başında beri meseleyi iki Abdullahın çözeceğini savunuyordu. (Cengiz Çandar, Çankayadaki Abdullah-İmralıdaki Abdullah-Kürt sorununda iyi şeyler olacak, Referans Gazetesi, 15 Mart 2009)
2.. Açılım Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay 20 Ekim 2009 günü yaptığı açıklamada, Öcalanın talimatıyla Irakın kuzeyinden Türkiyeye gelen birinci barış grubuyla ilgili olarak, eve dönüş, demokratik açılım sürecinin bir safhası, planın bir parçası dedi. Ki Bakan Atalayın DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile 17 Ekim günü gizlice görüşüp, iki gün sonra Haburdan geçişi planladıkları basına yansımıştı. (Milliyet Gazetesi, 21 Ekim 2009)
3.. Taraf Gazetesinden Yıldıray Oğur, Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı bir analize dayanarak, 2006 yılından beri PKKnın Avrupa sorumlusu Sabri Ok ile görüşüldüğünü açıkladı. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da Sabri Ok, Abdullah Öcalan ile telefon görüşmesi yaptı dedi. Her iki açıklama birleştirilince AKPnin Sabri Okla, Okun da Öcalanla görüştüğü ortaya çıkmış oluyordu. Öcalan boşuna AKP benim söylediklerimi alıp uyguluyor dememişti! (ANF, 16 Ekim 2009)
4.. PKK lideri Murat Karayılan, Habertürkten Amberin Zamana şöyle diyordu: Geçen yıl Şubat ayında bir hükümet üyesi Öcalana gitti ve açılımı konuştu. (Habertürk, 16 Nisan 2010)
5.. Ve elbette eski MİT Müsteşarı Emre Tanerin gerek Barzani ile gerekse henüz müsteşar yardımcısı iken Öcalanla hükümet adına yaptığı birkaç müzakereyi unutmamak gerekiyor
6.. Diğer yandan Hasan Cemal başta olmak üzere PKKyla röportaj yapan kimi gazetecilerin yazılmayanları Cumhurbaşkanı Gül ve hükümet ile paylaşması şeklinde yürütülen pazarlıklar
Ayrıntılarını daha önce yazdığımız yukarıdaki en temel altı müzakereden sonra referandum nedeniyle ortaya çıkan 7. müzakere ise AKPyi köşeye sıkıştırdı:
7.. AKPnin PKK ile son pazarlığı ise referandum nedeniyle yapılan ama hedefleri referandum sonrası sürece ilişkin olan pazarlıktır. Pazarlığın ilk sinyali, PKKnın 13 Ağustosta ansızın ilan ettiği eylemsizlik kararıyla ortaya çıktı. Ardından Cumhurbaşkanı Gülün, Baküye giderken yaptığı Terörü bitirmek için devlet her yöntemi dener açıklaması gerçeği ortaya koyuyordu
Ve PKK liderli Murat Karayılanın devletle anlaştıklarını ilan etmesi; ardından BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaşın Taleplerimize cevap verilmesi durumunda elbette ki biz yeni anayasayı destekleriz sözleri ile Demokratik Toplum Kongresi DTK Eşbaşkanı Ahmet Türkün Hükümet ciddi adımlar atar, hamle yaparsa her şey değişebilir sözleri, durumu gün yüzüne çıkarıyordu Eşzamanlı olarak Abdullah Öcalanın boykot yerine, seçmeni serbest bırakma çağrısı pazarlığı iyice netleştiriyordu.
Aslında PKKnın eylemsizlik kararıyla ilgili Tarım Bakanı Mehdi Ekerin kan ve gözyaşı dökülmemesi her halükarda olumlu mütalaa edilmesi gereken bir durumdur şeklindeki ilk yorumu meseleye o cenahtan nasıl bakıldığına işaret ediyordu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin Terör örgütü kimsenin hatırına silah bırakmaz demesi de akıllara peki PKK ne karşılığında silah bırakır? sorusunu getiriyordu
Tüm bu açıklamalar yapılırken, durumun ters teptiğini gören Başbakan Erdoğan miting meydanlarında görüşmeyi yalanlıyordu, dahası ispatlayamayan şerefsizdir diyordu
Ancak Başbakanın danışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğanın pazarlık yok, diyalog var demesi Erdoğanı istemeden de olsa köşeye sıkıştırdı ve Başbakan tevil yoluna gidip hükümet değil, devlet görüşür dedi.
Peki pazarlığın boyutu sadece referanduma evet demek karşılığında gündeme gelen BDPnin Öcalan muhatap alınsın, operasyonlar durdurulsun, seçim barajı düşürülsün, KCK tutukluları serbest bırakılsın şeklindeki dört şartıyla mı sınırlı?
Yoksa, aslında referandumda evet çıktıktan sonra yolu açılacak demokratik özerklik ve federasyon anayasası pazarlığı mı yapılıyor?
Pazarlığın ayrıntılarını da bir sonraki yazımızda ortaya koyacağız
AKP?NİN PKK?YLA 7 PAZARLIĞI