Gs_HeLL!
New member
- Katılım
- 29 Haz 2005
- Mesajlar
- 2,584
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Alsancak’a indiğim anda kendimi bırakırım yola , yol beni götüreceği yeri bilir… köşeyi dönünce , stadı görünce adımlar hızlanır biraz daha… sağda solda tanıdık yüzler görürsün , selam vermen gerekir , ayak üstü biraz sohbet belki de… ama ikinizde bunun için vakit olmadığını bilirsiniz… mağbedden uğultular gelmeye başlamıştır bile… sen durmak istesen de ruhun bir an bile beklemez…
… yürümeye devam edersin farkında olmadan… kalabalık bir kuyruk başka hiçbir yerde böylesine sevindirmez seni.. turnikeye yaklaştıkça uzatırsın kafanı içerde neler olup bittiğini anlamak için… sanki 2 dk. sonra içeriye girecek olan sen değilmişsin gibi… ama anlamaz o an oradaki sabırsızlığını senden , benden ve kuyruktaki diğer biz’den başka kimse… önce tel örgüleri görürsün , sonra yeşil çimleri , polislerden sıyrılır sıyrılmaz, kafanı kaldırıp bakınca tribüne… artık normal dünyadan uzaklarda bir yerlerde olduğunu anlarsın… orası senden olanların oluşturduğu müthiş bir dünyadır… ne büyük bir keyiftir , tel örgülerin yanındaki yolu takip ederek , tribünlerdeki dostlarla selamlaşıp , en sıkışık olduğunu bildiğin halde , belki de maçı en zor izleyeceğin yer olduğunu bile bile… bir koltuğa 3 kişi basacağını bile bile… gol sonrasına öne ,arkaya , sağa ya da sola yıkılacağını bile bile… maç sonunda sesinin kısılacağını , yorgunluktan yürümekte zorlanacağını bile bile… oraya gitmek… KAPALININ SAĞI’na gitmek… çevrene bakarsın sonra , stadın her köşesinden bir ışık yansır o anda gözlerine… açık tribünün ortasında kar,yağmur,çamur,sıcak,soğuk demeden desteklerinden vazgeçmeyen yaşça senden biraz daha küçük kardeşlerini görürsün, yaşları 18 civarında olduğu halde ancak 1-2 şampiyonluk gördükleri halde taraflı medyanın tüm pohpohlamalarına rağmen İstanbul takımlarını tutmak gibi bir kolaylığa kaçmadıkları için… başarının değil de inançlarının peşinde koştukları için, başkalarının değil de kendi şehirlerinin takımlarına destek oldukları için gurur duyarsın onlarla… sol tarafına bakarsın orada da yaşça büyük ağabeylerini görürsün… özenirsin onlara , pek çoğu Atletico Madrid zaferlerini,Türkiye’deki kupaları topladığımızı görmüş kişilerdir , en tepeden , en dibe düşüşe şahit oldukları halde içlerindeki o büyük tutku onları ilk kez maça geliyorlarmış gibi getirir o tribünlere… sonra rakip takım sahaya çıkar , ilk defa Alsancak’ta Göztepe taraftarının önüne çıkanların gözlerindeki şaşkınlık mutlu eder seni… bir tek şey dışında hemen hemen her şey hazırdır artık , genç ,yaşlı ,kadın ,erkek herkes ayakta O’nu beklemektedir… atkılar sallanmaya başlar , sesler gittikçe yükselir Alemin Kralı geliyoooor , geliyooor , geliyooooooor… ve tünelin ucunda bizi birbirimize bağlayan , yıllardır peşini bırakmadığımız, aşkımızı, öfkemizi,isyanımızı,tutkumuzu ,heyecanımızı, sevincimizi ,hüznümüzü görürüz… SARI ve KIRMIZI….
… yürümeye devam edersin farkında olmadan… kalabalık bir kuyruk başka hiçbir yerde böylesine sevindirmez seni.. turnikeye yaklaştıkça uzatırsın kafanı içerde neler olup bittiğini anlamak için… sanki 2 dk. sonra içeriye girecek olan sen değilmişsin gibi… ama anlamaz o an oradaki sabırsızlığını senden , benden ve kuyruktaki diğer biz’den başka kimse… önce tel örgüleri görürsün , sonra yeşil çimleri , polislerden sıyrılır sıyrılmaz, kafanı kaldırıp bakınca tribüne… artık normal dünyadan uzaklarda bir yerlerde olduğunu anlarsın… orası senden olanların oluşturduğu müthiş bir dünyadır… ne büyük bir keyiftir , tel örgülerin yanındaki yolu takip ederek , tribünlerdeki dostlarla selamlaşıp , en sıkışık olduğunu bildiğin halde , belki de maçı en zor izleyeceğin yer olduğunu bile bile… bir koltuğa 3 kişi basacağını bile bile… gol sonrasına öne ,arkaya , sağa ya da sola yıkılacağını bile bile… maç sonunda sesinin kısılacağını , yorgunluktan yürümekte zorlanacağını bile bile… oraya gitmek… KAPALININ SAĞI’na gitmek… çevrene bakarsın sonra , stadın her köşesinden bir ışık yansır o anda gözlerine… açık tribünün ortasında kar,yağmur,çamur,sıcak,soğuk demeden desteklerinden vazgeçmeyen yaşça senden biraz daha küçük kardeşlerini görürsün, yaşları 18 civarında olduğu halde ancak 1-2 şampiyonluk gördükleri halde taraflı medyanın tüm pohpohlamalarına rağmen İstanbul takımlarını tutmak gibi bir kolaylığa kaçmadıkları için… başarının değil de inançlarının peşinde koştukları için, başkalarının değil de kendi şehirlerinin takımlarına destek oldukları için gurur duyarsın onlarla… sol tarafına bakarsın orada da yaşça büyük ağabeylerini görürsün… özenirsin onlara , pek çoğu Atletico Madrid zaferlerini,Türkiye’deki kupaları topladığımızı görmüş kişilerdir , en tepeden , en dibe düşüşe şahit oldukları halde içlerindeki o büyük tutku onları ilk kez maça geliyorlarmış gibi getirir o tribünlere… sonra rakip takım sahaya çıkar , ilk defa Alsancak’ta Göztepe taraftarının önüne çıkanların gözlerindeki şaşkınlık mutlu eder seni… bir tek şey dışında hemen hemen her şey hazırdır artık , genç ,yaşlı ,kadın ,erkek herkes ayakta O’nu beklemektedir… atkılar sallanmaya başlar , sesler gittikçe yükselir Alemin Kralı geliyoooor , geliyooor , geliyooooooor… ve tünelin ucunda bizi birbirimize bağlayan , yıllardır peşini bırakmadığımız, aşkımızı, öfkemizi,isyanımızı,tutkumuzu ,heyecanımızı, sevincimizi ,hüznümüzü görürüz… SARI ve KIRMIZI….