Asıl Ergenekoncular 12 Eylül Darbecileridir

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Türkiye, bugün yolsuzlukla ve darbecilerle hesaplaşma iddiasında bir ülke gibi. Lakin Cumhuriyet’in temelini yıkan 12 Eylül darbecileri hâlâ dokunulmazlıklarını sürdürüyorlar. Çete oluşturarak yasal hükümeti deviren ve kendilerine Milli Güvenlik Konseyi unvanını veren darbecilere kimse laf söyleyemiyor. Siyasetçiler, siyaseti yıkan asıl darbecilerin elini öpmeye devam ettikçe; demokratikleşme dediğimiz olgu gerçekleşemez.

Bugün artık herkesin bildiği bir gerçek var: 12 Eylül darbesi, ‘Türkiye’yi kurtarmak’ gerekçesine sarılsa da bizzat darbeci bir ekip tarafından planlanmıştır. MİT’in içindeki Amerikancı kanat, kontrgerilla, darbeci generaller el ele vererek; Türkiye’yi önce sağ-sol kavgasına iteklediler. Toplumu bu yolla bunalttıktan sonra da kurtarıcı olarak ortaya çıkıp demokrasiye en büyük darbeyi indirdiler.

Darbeden sonra ihtilalci takımı kendisine Milli Güvenlik Konseyi adını verdi. Bu Konsey’de yer alan çete üyeleri şunlardı: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun. Bunların arkasında elbette ki ABD bulunuyordu. Darbe başarılı olunca, Amerikalılar bunu kutlamışlar; haber de o dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’e, “Bizim çocuklar başardı!” diye verilmiştir. Eğer, hükümeti devirmek üzere askeri kişilerin örgüt kurmasını Ergenekon örgütlenmesi olarak adlandıracak olursak, bu konuda başarılı olmuş örgüt, Kenan Evren’in başında olduğu örgüttür.

CELLATLAR

12 Eylül darbesi, Cumhuriyet tarihinde bir kırılma noktası olmuş ve Türkiye’yi işte bugün yaşanılan kamplaşmanın içine iteklemiştir.

Darbeciler, birbirine düşürdükleri Türk çocuklarını, idareye el koyduktan sonra ülkücü-devrimci demeden birer birer asmaya başladılar. Kenan Evren, çocuk yaştaki insanların alelacele idam edilmesi üzerine bu konuyu soran gazetecilere, “Ne yani asmayalım da besleyelim mi?” diye cevap veriyordu. Yıldırma politikası gereği üniversiteden yüzlerce öğretim üyesi atılıyor; gazetecilere 3 bin 500 yılı geçen cezalar veriliyor ama basın da bu işe alkış tutuyordu. Kenan Evren, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olarak padişahlardan bile daha otoriter davranıyordu. Solcuları ve ülkücüleri ezerken hızını alamıyor, Bülent Ersoy’un cinsiyetiyle bile uğraşıyordu.

BİR ELDE KURAN

12 Eylül darbecileri, var olan siyasetçileri devre dışı bırakıp yeni tip siyasetçi yetiştireceklerdi. Darbecilerin planına göre, gelecekte Türkiye’yi yönetecek siyasetçiler kesinlikle solcu olmamalıydılar. MHP ve Ülkücüler, darbecilerin bu planı uğruna kullanılmış; kenara atılmıştı. Dev Genç de Ülkücüler de yok edilmiş; meydan Ak Genç’e bırakılmıştı. İşte onlardan biri olan Recep Tayyip Erdoğan hızla sivriliyordu.

Kenan Evren, milleti bu yönde şartlandırmak için şehir şehir dolaşıyor; her gittiği yerde de halka Kuran ayetlerinden alıntılar yaparak sesleniyordu. Konuşmasında ikide bir “Netekim!” diyen bu diktatör; ABD’ye dost, sola düşman olan Müslüman bir insan tipi peşindeydi.

Diyanet İşleri Başkanlığı buna göre şekillendirilmişti. Darbeciler, Türk insanını gericileştirmek için Suudi Arabistan gibi ülkelerle bile işbirliğine girmişlerdi. Suudi kökenli Rabıta’ül İslam örgütünün Türk imamların maaşını ödediğini rahmetli gazeteci Uğur Mumcu ortaya çıkaracaktır.

AYDINLAR OCAĞI’NDAN

Nisan 1981’de Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş başkanlığında oluşturulan Üst Kurul’un kararları, darbecilerin hedefini göstermeye yeter. Alınan kararlara göre: İmam Hatip Liseleri çoğaltılacak; Kuran kursları yaygınlaştırılacak; din dersleri zorunlu hale getirilecek; her köye cami yapılacaktı.

Devlet Planlama Teşkilatı da bu yönde Milli Kültür Politikası hazırladı. 1983 tarihli bu politik kılavuzda şöyle deniliyordu: “Türkleştirme, dinle başlar; dinle tamamlanır.” Türk-İslam Sentezi denilen bu görüş, Aydınlar Ocağı denilen sağcı akademisyenlerin kurduğu bir dernekten çıkmıştı. Burada Türk adı geçmesine karşın; planın özünde asla Türkçülük yoktu. Türkleştirmenin dinle başlayıp dinle tamamlandığı iddiası bunun en açık kanıtıdır. Türklük denilerek Arabistan kaynaklı ümmetçilik getiriliyordu ve meydan da ümmetçilere bırakılıyordu. Darbeci Evren; “Atatür, Atatürk!” demesine karşın Atatürk’ün ruhuna fatiha okuyordu.

MİLLİ GÖRÜŞ GELİYOR

12 Eylül darbecileri millete seçenek olarak bir kanal bırakmışlardı: 1971 ve 1980 darbelerinden zayiatsız çıkan Necmettin Erbakan ve Milli Görüş hareketi. Bu plan uygulanırken Amerika’ya çok yakın olan Turgut Özal kullanıldı. O, darbeden sonra Kenan Evren’in de desteği ile ekonominin başına getirilmişti. Turgut Özal, demokrasiye geçilirken CHP ve AP kapatılarak rakipsiz bırakılmıştı. 1983’te seçimleri kazanıp Başbakan olan Turgut Özal, Milli Görüş çizgisinden gelen ve Nakşibendî tarikatından olan bir bürokrat idi. O, iş başına gelince, tarikatları geleneksel yapısından çıkarıp ticaretin bir parçası haline getirdi. Nakşibendîler, Nurcular, Süleymancılar; artık küçük odalarda zikir çeken değil, bütün Türkiye’de ticaretle uğraşan organizasyonlara dönüştüler. Daha sonra gelen Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi isimler de tarikatçı kesimin devlet hazinesinden beslenmesini sürdürdüler. Nurculuktan gelen Fethullahçılar, ticaret, basın, siyaset alanlarında hızla örgütlenerek ülkeyi el altından yönetecek konuma yükseldiler.

Kenan Evren başarılı oldu. Türkiye’yi Atatürk çizgisinden çıkartıp Amerikan İslamı diyebileceğimiz, İslam için 5. Kol durumunda olan bir anlayışa teslim etti. Herhalde bu yüzden olacak; darbecilerle hesaplaşmak için açıldığı söylenen Ergenekon soruşturmasına asıl darbeciler iliştirilmemişler.

RÜŞVETÇİ DARBECİ

Darbeci başı Kenan Evren, Birleşik Amerika ne dediyse onu yaparken, vatana ihanet niteliğindeki işlere de imza attı. Bunlardan biri de Yunanistan’ın NATO’ya geri alınması olayıdır. Kenan Evren, ABD Başkanı Carter’ın arzusuna uygun davranıp Yunanistan’la ilgili Türkiye’nin ambargosunu kaldırdı. Jimmy Carter, 1985 Temmuzunda gazeteci Ufuk Güldemir’e, “Asıl zorlandığım konu bu idi. 12 Eylül olmasa bu mümkün olmazdı!” demiştir.

Bu ihanetleri yüzünden ABD ve Avrupa ülkeleri, darbecilere karşı ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Hal böyle olunca da rüşvet işi; en tepeden yönetilir hale gelmiştir. 12 Eylül cuntasını oluşturanlardan Hava Kuvvetleri Komutanı olan Tahsin Şahinkaya, büyük mal varlığı sahibi olmuştu. Adı, ABD’den alınacak F-16 savaş uçakları ile ilgili rüşvet olayına karışmıştı. SHP milletvekili Cüneyt Canver, Şahinkaya’nın Hava Kuvvetleri’nin ihalesinde de işleri belli şirketlere yönlendirdiğini, dört büyük şirketin hissedarları arasında olduğunu soru önergesinde dile getirmişti. Fakat onu Turgut Özal korumasına aldı; mahkemeye çıkartılamadı. Şili’de ve Yunanistan’da darbe yapan subaylar yargılanıp cezaevlerine konuldukları halde; Türkiye’deki darbeciler el üstünde tutuldular. Kenan Evren, lüks bir hayat sürdürdü ve işi ressamlığa döktü; bunu da sinema oyuncusu Hande Ataizi’nin çıplak resimlerini yapmaya kadar götürdü.
Rıza Zelyut
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3010
 
kenan evren öteki tarafta napcak acaba çok merak ediyorum
 
Geri
Üst