At izinin İT izine karıştığı şu zaman...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

yeozkara

New member
Katılım
6 Mar 2006
Mesajlar
248
Reaction score
0
Puanları
0
Kamuoyu, tam bir “bilgi bombardımanı” ile karşı karşıya!..
İşte bugünlerde; bir yandan “televizyon” ve “gazete”leri takip etmeye, bir yandan da “internet siteleri”nde dolaşmaya çalışıyorum!..
Aman Allahım!..
“Site”lerde neler var, neler?!?..
Kimi “etnisite”yi körüklüyor, kimi de, okuyanları “dehşet”e düşürecek derecede “ajite” ediyor!..
Meselâ, Radikal’den İsmet Berkan’ın, bir “internet sitesi”nden önceki gün aktardığı şu satırlara bakın:
“Hedefe silahlı saldırıda bulunacak Türkçü Şehir Savaşçıları, yüzlerini kar maskesi ile kapatmalıdır. Saldırıda kullanılacak silahlardan düşen boş kovanların delil olarak aleyhimize kullanılmaması için mermiler üzerinde herhangi bir parmak izinin bulunmamasına özen gösterilmeli ve harekâttan sonra kullanılan silahlar imha edilmelidir.”
Devam ediyor Berkan:
“Bunlar, Türkiye’de kurulmuş, Türkiye’den yönetilen ve sonunda ‘tr’ uzantısı olan bir siteden alıntılar. Sitede hangi silahların neden daha iyi olduğundan tutun da ‘Türkçü işkence’ yöntemlerine kadar pek çok şey var. Ve üstelik bu siteyi yapanlar kendilerini ‘Atatürkçü’ olarak görüyor. Atatürk’ten ‘Başbuğumuz’ diye söz ediyorlar.”
Normaldir!..
“At izinin, it izine karıştığı” bir ülkede her şey normaldir!.. Asıl “anormal” olan, galiba “normal” kalabilenler!..
“İş”ler karışık!..
“Kafa”lar karışık!..
Böyle olunca da;
Atatürk’ün, hem de “Türkçü Şehir Savaşçıları” tarafından “Başbuğ” olarak seçilmesinin yadırganacak bir tarafı yok!..
CHP GAZETESİ’NDE AĞCA’YA ÖVGÜ!!!
Peki, CHP’ye ne demeli?..
Evet, “Atatürkçü CHP”ye?!?..
Militanlarına “silahlı saldırı metodları”nı öğreten bir “illegal örgüt”ün, kendisine “başbuğ” olarak “Atatürk”ü seçtiği bir ülkede; “Atatürkçü CHP”nin Kuşadası İlçe Örgütü ne yapmış biliyor musunuz?..
24 Ocak günü, yayın organları “Altıok”ta, bir “haber” vermişler!..
Habere de, şu başlığı atmışlar:
“Bu ülkenin pırıl pırıl renklerini unutmadık!”
Peki, kim bu “unutulmayan”lar?..
Onların “isim”lerini değil ama, “resim”lerini basmışlar... Aralarında da, Uğur Mumcu var, Abdi İpekçi var, Turan Dursun ve Ahmet Taner Kışlalı var!..
Buraya kadar normal!..
Bir “CHP yayın organı”nda, bu isimlerin “unutmadık” başlığıyla verilmesi gayet normal!..
Ama bu fotoğrafların arasına, her nasıl olmuşsa olmuş, başka “renk”ler, başka “fotoğraf”lar da karışmış!..
“Kimlerin” mi?..
İpekçi’nin katil zanlısı olduğu iddia edilen Mehmet Ali Ağca ve merhum Özal’a suikast teşebbüsünde bulunan Kartal Demirağ’ın fotoğrafları!..
Biliyorum, “olamaz” diyorsunuz;
“Bu kadarı da olamaz!”
Olmuş işte!.. Bal gibi olmuş!..
Düşünebiliyor musunuz;
Uğur Mumcu’nun, Abdi İpekçi’nin, Turan Dursun’un ve Ahmet Taner Kışlalı’nın fotoğraflarının yanında M. Ali Ağca ile Kartal Demirağ’ın fotoğrafları!!!..
Üzerinde de, şu başlık:
“Bu ülkenin pırıl pırıl renklerini unutmadık, asla unutmayacağız!”
Altında da şu yazı:
“Biz, hepinizi çok ama çok sevdik... Varolun, bu ülkenin güzel, pırıl pırıl renkleri!”
Tekrar edeyim;
Bu “övgü” ifadeleri, yani “güzel”lemeler ve “pırıl pırıl”lamalar Kuşadası CHP İlçe Teşkilatı’nın çıkardığı “Altıok” dergisinde M. Ali Ağca ve Kartal Demirağ için yapılıyor!!!
Hiç olacak şey mi?..
Olmuş işte!..
Gazete, “bu haliyle” basılmış ve dağıtılmış!.. Sonradan “hata” farkedilip “yeni baskı” yapılmış ama; iş, işten geçmiş!..
MİLLÎ ŞEF’LE İNEK DE KARIŞMIŞTI!
Aslında, “ilk vak’a” değil bu!..
“CHP yayın organları”nda bu tür “fotoğraf karışıklıkları” geçmişte de olmuş!..
Hem de, “CHP’nin resmî yayın organı” durumundaki Ulus gazetesinde!..
Bir defasında;
“Millî Şef İnönü” ile o günlerde yeni ithal edilen ve “25 kilo süt” veren “Montofon ineği”nin resimleri karışmış!..
İneğin resminin altında şöyle bir resimaltı:
“Milli Şef İsmet İnönü!”
İsmet İnönü’nin fotoğrafının altında da şu ifade:
“Yukarıdaki fotoğrafta, günde 25 kilo süt veren Montofon ineği görülüyor!”
Derler ki;
O günlerde “45 bin” basan Ulus gazetesini “imha” etmek için tam 3 gün uğraşılmış!..
Evet; İnönü’yü “montofon ineği” gösteren, montofon ineğini de “Millî Şef İnönü” olarak gösteren o gazetelerin “yakılma” işlemi, 3 gün sürmüş!..
Bakalım CHP Kuşadası Teşkilatı ne yapacak?..
“Toplanan gazeteler” imha mı edilecek, yoksa “hatıra” olarak mı saklanacak?!?..
İnsan, merak ediyor;
İşin içinde “derin el”ler var mı acaba?!?..
YASİN HAYAL DE BİR HATA OLAMAZ MI?
Biliyorum, bunları yazdım diye, “CHP’liler” ve “yandaş”ları fena halde kızacak bana!..
Diyecekler ki;
“Ne yani, böyle hatalar olamaz mı?.. İşte, hatayı farkedip, yeni baskı yapmışlar!.. Daha ne yapacaklar?.. Hâlâ bu yanlışlığı kaşımanın âlemi ne?”
Aslında doğru...
Ne var ki, “kendileri” ve “yandaş”ları, böyle bir “pire” yakaladıklarında, onu “deve” gibi göstermekten hiç de geri kalmıyor!..
Meselâ, şu Yasin Hayal meselesi!..
Hani, Adliye’ye getirilirken; “Orhan Pamuk akıllı olsun, akıllı!” diye bağıran Yasin Hayal var ya, işte o!..
Malûm; “Ogün Samast’ı Hrant Dink’i öldürmeye azmettirdiği” suçlamasıyla tutuklandı!..
İşte bu adam;
“CHP yetkili ağızları” ve “CHP yandaşı gazeteler” tarafından, sürekli “BBP ile ilişkilendirilmeye” çalışılıyor!..
Diyorlar ki; “Ogün Samast’ı azmettiren Yasin Hayal, bir dönem Nizam-ı Alem Ocakları Trabzon Şube Başkanlığı yapmıştır!”
Olabilir mi?.. Olabilir!..
“Millî Şef İsmet İnönü’nün, günde 25 kilo süt veren bir montofon ineği” olarak gösterildiği, “montofon ineğin de Millî Şef İsmet İnönü” olarak sunulduğu!.. Dahası; Mehmet Ali Ağca ve Kartal Demirağ’ın, “bu ülkenin güzel ve pırıl pırıl renkleri” olarak takdim edilebildiği bir ülkede, Yasin Hayal de, pekalâ Nizam-ı Alem’in Trabzon Şube Başkanlığı’nı yapmış olabilir!..
Peki, burada bir “hata” olamaz mı?..
Elbette olabilir!..
İyi ama;
CHP’nin yayın organı Ulus ve CHP Kuşadası teşkilatının “Altıok” gazetelerindeki “gaf”ları; “yakılarak” ve “toplatarak” telâfi etmeye çalışanların yaptığı “hatadan dönüş” kabul ediliyor da, “BBP’nin telafi ettiği hata”yı görmezden gelip, niye bir “sakız” gibi her gün çiğniyorlar?..
Dedim ya; birkaç gündür “gazete”leri ve “internet siteleri”ni daha bir dikkatle takip ediyorum...
İşte bu takip esnasında, “Ehabir” adlı internet sitesinde, şöyle bir bilgiye rastladım:
“Hakkında yapılan araştırma sonrasında; eroin, esrar ve hap kullandığı ortaya çıkan Yasin Hayal, derhal ocak başkanlığından azledildi!..
Bunu hazmedemeyen Yasin Hayal, yanına aldığı bir grup gençle birlikte BBP İlçe Başkanlığı’nı bastı!.. Çıkan olaylarda birkaç kişi yaralandı, ilçe binası da maddi hasara uğradı!”
Sonrası malûm...
Nizam-ı Alem Ocakları, 2000 yılı itibariyle, yani 7 yıl önce “tamamen tasfiye” edildi!..
Buna rağmen; Yasin Hayal için, hâlâ “BBP’li” denilmeye devam edilecekse, o zaman bırakalım; “telâfi edilen bütün hatalar” da yerli yerinde kalsın!..
Yani, “Millî Şef İsmet İnönü, günde 25 kilo süt veren montofon ineği” olarak; M. Ali Ağca ve Kartal Demirağ da, “bu ülkenin unutulmayan güzel insanları ve pırıl pırıl renkleri” olarak!..
Madem öyle, işte böyle!..
TRABZON’U DİYARBAKIR’LAŞTIRMAK MI?
Dedim ya, “at izinin, it izine karıştığı” günler yaşıyoruz... İşte tam da bugünlerde; Hrant Dink cinayeti dolayısıyla Trabzon’un “hedef tahtası”na oturtulması, bu şehirde yaşayanların “yargısız infaz”lara maruz kalması; ister istemez “komplo teorileri” üretilmesine yol açıyor!..
Buyrun, adından biraz önce sözettiğim “Ehabir” adlı internet sitesinden bir yorum daha:
“Katolik papazın ve Hrant Dink’in öldürülmesi, TAYAD’a karşı linç girişimi ve birçok olay, tabiî ki bazı sosyolojik gerçekleri ortaya çıkarıyordur. Ama burada önemli olan, olayların siyasi yönüdür.
Trabzon’a karşı, özellikle basında bir linç psikolojisi oluşmuş durumda. Trabzon’un önde gelenleri, Trabzon halkı bastırılıp sindirilmektedir.
İnsanlar, ‘Aman sesimizi çıkarmayalım, rezil olmayalım’ ruh haline itilmektedir. Çünkü PKK’nın, Trabzon’u etki alanı içine alma çabası ve bundan dolayı Trabzon’a inmesine, TAYAD’ın tepki alacağını bile bile eylem yapmasına, sağa-sola bombalar atılmasına Trabzon halkı çok sert tepki göstermiştir.
Ancak bu halk, suçluluğa itilerek susturulmak istenmektedir.
Radikal’in 22 Ocak günü manşeti tam da bu noktada hayli anlamlıdır:
“Ses getiren şiddet olayları hep Trabzon’da: Trabzonlular niye bu kadar alıngan?”...
Belki de Trabzon; Türk halkının gözünde zamanla yeni bir Diyarbakır haline getirilmek istenmektedir. Ülkeden koparmak, Türkiye’nin diğer bölgeleriyle karşı karşıya getirmek için!..
Diyarbakır’ın Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin’in, mahkeme savunmasındaki önerisi de, sanki BOP senaryosunu destekler nitelikte.
“Roj TV’nin; gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle gündeme gelen Trabzon’daki çete iddialarının ortaya çıkarılması ve demokrasinin geliştirilmesi için özellikle Trabzon’dan ve Diyarbakır’dan yayın yapmasını istiyorum!”
Koç’un Pontus gemileriyle yaptığı tacize cevaben, Pontusçuları Trabzon limanından çeviren; PKK’nın dağlara yerleşip, şehri terörize etmesine büyük tepki gösteren; Protestan ve Ortodoks misyonerlerin cirit attığı şehirde, misyonerliğe karşı büyük bir uyanıklık gösteren Trabzon halkını, Türkiye’nin başına belâ ve terbiye edilmesi gereken bir topluluk olarak mı değerlendirmeli, yoksa duyarlı ve tepkisini gösteren bir toplum olarak mı?”
Buradaki, “Diyarbakırlaştırmak” ifadesi hayli çarpıcı geldi bana!..
Ama, “daha da çarpıcı” olanı, şu iddialar:
“Hedef tahtasına oturtulan Trabzon; ABD’nin, özellikle İran’ı vurmak için bir hava üssü, yani yeni bir İncirlik Üssü haline getirilmek isteniyor!.. Evet, BOP için!”
Ne dersiniz, bunlar, sizce de “son derece çarpıcı iddialar” değil mi?..
Evet, evet; “iş”ler karışık!..
“Kafa”lar da karışık!..
İşin garibi;
“Her kafadan ayrı bir sesin çıktığı” bu ortamda, benim kafam da iyice karıştı!..
“Doğru”yu “yanlış”tan ayıracak biri çıkar da, bana da anlatır diye; olanı-biteni, işte size de aktardım!..
Buyrun, çıkın bu “kördüğüm”ün içinden!..



Hürriyet’e ‘rapor’ şamarı!
Sağlık Bakanlığı Müfettişleri tarafından hazırlanan "rapor"da, her şey gayet açık, gayet net ve "bütün ayrıntıları" ile açıklanmış!..
Raporun özü ve özeti şu: Hürriyet'in "tesettür faciası" başlığı ile duyurduğu ve "mütedeyyin" doktorları "yargısız infaz" etmeyi amaçlayan haberi, tamamen palavra çıktı!..
Evet, "17 yaşındaki genç"le ilgili olayda "ihmal" var, "kusur" var, "görevini kötüye kullanma" var!.. Ama bunlardan hiçbirinin muhatabı, "Hürriyet'in hedefindeki doktorlar" değil!..
Rapor; Dr. Kezban Arbağ ile Dr. Ayşe Yüceak Taş'ın bu olayla uzaktan-yakından ilgisinin olmadığını açıklıyor!..
Dahası; asıl suçlanan kişi, "Hürriyet'e servis yapan" doktor!.. Yani, Dr. Celal Tütüncü!..
Sizin anlayacağınız; Hürriyet "kara"yı aklamış, mesleğin yüzaklarını da "kara"lamış!..
Olayı "180 derece tersinden" yansıtmışlar ki, benden Hürriyet okurlarına bir uyarı: Aman dikkat; Hürriyet'in "katil" dedikleri, pekâlâ "maktûl" olabilir!..
Evet, evet; Hürriyet'i "tersinden" okuyun!..

<b>Vakit / Hasan KARAKAYA</b>
 
Hasan Karakaya gazetesinde adet olduğu üzere asılsız iddialarla ve yalan haberelerle piyasaya çıkma ve de belirli bir siyasi görüşü sonuna kadar saplantılı bir biçimde savunma taktiğini sürdüren bir yazı yazmış.
Vakit gazetesini hergün sevmeyerekte olsa okusam bile tek taraflı yazılarla bir yere varamayacaklarını anlamaları lazım.Vakit gazetesinden bir Allah'ın kulu da çıkıpta Danıştay saldırısının sorumlularının kim olduğunu,bağlantılarını yazmadı!niye acaba???yazamadı mı yoksa???yazdırılmadı mı????

ayrıca forumda siyasi içerik yasaktır!
buna rağmen ısrarla siyasi içerikli konu açılmasını anlamakta güçlük çekiyorum
Bırakın şu parti isimlerini vs vs. kişileri ve de onlarla ilgili haberleri yazıları yayınlamayı!Güncel haberleri bunların dışında tutabilmek lazım
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst