B.O.P un hizmetkarları hakkında neler düşünüyorsunuz

alp.er

New member
Katılım
1 Ocak 2008
Mesajlar
796
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
merkez-i vatandan
birileri ben biz bop un yani büyük ortodoğu projesinin elemanlarıyız hizmetkarıyız diyor ve amerika için çalışıyor peki amerika ne istiyor petrol maden kaynak ve islamı dünyadan silmek
filistini ağlatanda ıraka girende amerika gürcistanı karıştıranda türkiyede sağ sol alevi sunni olaylarınıda çıkaranda amerika silah satanda amerika şimdi düşünmek lazım bunları yapan bir devlete biz hizmetkar oluruz bunu anlamış değilim halkta bunun ne demek olduğunu anlamış değil
 
Irak Savaşı’nın Maliyeti
Sedat Laçiner
Irak’ta savaş yaklaşırken ABD karşıtı bir çok çevre savaşın sadece petrol için yapıldığını düşünüyordu ve ABD’nin savaştan karlı çıkacağına emindi. Aynı çevrelere göre Amerika bir savaşa giriyor ise mutlaka bir bildiği vardı. Irak Savaşı’nın maliyeti konusunda ‘yanılanlar’ sadece ABD-karşıtları da değildi. Örneğin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak’ın ABD’ye maliyetinin 50 milyar doların altında kalacağını iddia ediyordu. Bütçe Direktörü Josh Bolten ise “bu yılın bütçesine herhangi bir etkisi olacağını sanmıyoruz” diyor, Bütçe Direktörü Mitch Daniels ise maliyet konusunda çıkarılan 100-200 milyar dolarlık rakamları duyunca sinirleniyor ve “çok, çok yüksek tahminler. En fazla 50-60 milyar dolar arasında olur” diyebiliyordu. Savunma Bakanı’ndan Başkanı’na kadar Amerikalılar’ı bu kadar rahat olmaya iten unsur şüphesiz petroldü. Irak’ın yeniden kalkınması ve tabii ABD’nin masrafları petrol gelirleriyle karşılanabilirdi. Nitekim ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz yeniden yapılanma konusunda “bunun Amerikan vergi mükellefince karşılanması gerekmiyor, çok miktarda para var… Bu ülkenin petrol gelirleri iki-üç yıl içinde 50-100 milyar dolar getirebilir” diyordu. Bakan Rumsfeld ise Irak’ın bir Afganistan olmadığını söylüyor ve kendinden emin bir eda ile “orada petrol var” diyebiliyordu. Diğer bir deyişle tıpkı Amerika karşıtları gibi, ABD Yönetimi de aynı kanaatteydi: ABD bu savaşın yükünü tek başına sırtlayabilirdi. Irak’ın petrol gelirleri savaşı finanse edebileceği gibi, üste kâara dahi geçilebilirdi. Oysa gelinen nokta hiç de bu tahminleri doğrulamıyor. Savaşın maliyeti sadece Irak’ta 200 milyar doları aştı ve hızla artmaya da devam ediyor. Bu hafta Senato’nun onayladığı 82 milyar dolarlık ek bütçenin bu yıl için yeterli olmayacağı şimdiden belli oldu. Fakat kayıplar bununla sınırlı değil. Maliyet kalemlerini kısaca sıralamak dahi Amerika’nın nasıl bir ‘bataklığa’ düştüğünü göstermeye yetiyor:

Maddi Kayıplar

İlk savaşın tüm masraflarını petrol zengini Araplar ve zengin Batılı ülkeler karşılamıştı. Hatta ABD Körfez Savaşı’ndan kârlı bile çıkmıştı. Savaşın hemen ardından yaptığı silah satışları Amerikan ekonomisi için önemli bir katkı olmuştu. Savaş sonrasında da ABD, Birleşmiş Miller mekanizmasını çok etkili bir şekilde kullanarak hem Irak’ı çevrelemeyi ve baskı altında tutmayı sürdürdü, hem de tazminatlar yoluyla savaşı finanse ettirmeye devam etti. İki savaş arasında Irak’ı kontrol altında tutabilmek için yapılan kontrollerin maliyetinin 7 milyar dolar civarında olduğu sanılıyor. Fakat BM programı ve uluslararası destek nedeniyle bu maliyet de tamamen ABD’nin omuzlarında kalmadı. Irak petrolleri, ABD ve müttefiklerini uzun yıllar besledi. Fakat bugün savaşı finanse eden zengin Araplar ve diğer devletler yok. Savaşın neredeyse tüm yükü Amerikan vergi mükelleflerinin sırtında. 2003 yılında Brookings Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre savaşın her bir Amerikan ailesine yükü 1000 dolar civarındaydı. Bu rakam hızla yükseliyor. Gelinen noktada Pentagon tüm Körfez Savaşı’nda harcadığından çok daha fazla bir parayı sadece bir ayda harcıyor. 2005 bütçe yılında Pentagon’a savaş harcamaları olarak 100 milyar dolar ayrıldı. Bu rakam 2004 yılına göre % 45’lik bir artışa denk geliyor. Aynı zamanda da federal hükümetin 350 milyar doları bulan tahmini bütçe açığının üçte birini oluşturuyor. Diğer bir deyişle savaşa ayrılan para hazırda olan bir kaynaktan gelmiyor. Irak ve Afganistan’da harcamalar arttıkça, ABD’nin bütçe açığı da büyüdükçe büyüyor. Son olarak yönetim 82 milyar dolarlık bir ek bütçe daha aldı. Ancak daha bütçe görüşülürken dahi iki yeni ek bütçenin daha gerekeceği, mevcut kaynakların yetmeyeceği dile getirildi. Uzmanlara göre 2006 yılında ise gerekli olacak ek bütçe miktarı 50 milyar doları aşıyor. Ancak bir çok uzman bu rakamın dahi gerçekçi olmayacağını, Irak ve Afganistan’ın çok daha büyük rakamlara ihtiyaç duyacağını söylüyorlar. Ayrılan kaynaklarla Savunma Bakanlığı ve diğer savunma-dış ilişkiler birimleri Irak’ta şehirleri bombalıyor, Bağdat’a dünyanın en büyük Amerikan büyükelçiliğini inşa ediyor vs. Ekonomik ve sosyal girişimlere ayrılan miktarlar ise komik denecek miktarda. Irak’ta savaşa ayrılan 200 milyar doları aşan bütçeye karşın, Filistin’e yardım için ayrılan miktar 200 milyon dolar civarında. Üstelik bunun tamamı da yardım olarak bu ülkeye ulaşmayacak.

Amerikan bütçesine bir diğer yük ise diğer ülke askerleri. Körfez Savaş’ın aksine, gelenler masraflarını karşılamayı pek düşünmüyor. Örneğin Polonyalılar 2300 civarındaki askerlerinin masraflarının karşılanmasını istiyor ve Pentagon şu ana kadar 200 milyon dolarlık bir ödemede anlaştı.

Acil harcamalar rekor bir hızla yükselmeye devam ediyor ve ABD bütçe açığı da bu harcamalara paralel olarak yükseliyor. Bir de görünmeyen, ileride ortaya çıkabilecek harcamalar var. Örneğin, ABD savaştaki ihlaller nedeniyle tazminat ödemeyeceğini açıklasa da, Felluce gibi olaylarda yaşanan ihlaller nedeniyle tazminat talepleri devam ediyor ve Bağdat’ın düşmesinin hemen ardından Felluce’de 18 göstericinin öldürülmesi nedeniyle yakınlarına milyonlarca dolarlık tazminat verileceği bildiriliyor. Eğer buna benzer davalar başlar ise rakam hızla artabilir ve etkisi uzun yıllar sürebilir.

Petrol

Savaş öncesinde ABD’nin Irak’a sadece petrol için girdiği söylenmişse de Irak petrollerinin 10 yıl boyunca tamamen ABD’ye akması halinde dahi savaşı finanse edemeyeceği uzmanlarca biliniyordu. Çünkü ambargo döneminde Irak’ın petrol alt yapısı tahrip olmuştu ve Saddam Hüseyin rejimi yeni yatırımlar yapamamıştı. Bu nedenle Irak’ı işgal edecek olan Amerikalıların ilk yapması gereken petrol gelirleriyle keyif sürmek değil, mevcut alt yapıya büyük miktarlarda kaynak aktarmaktı. Tüm bunlara ek olarak, savaş Irak’ta petrol altyapısında ne kaldıysa onu da tahrip etti. Direnişçilerin saldırıları da onarımları ve yeni yatırımları engellediği gibi, Irak’ta iş yapmayı çok pahalı bir hale getiriyor. Bu da Irak petrollerinin randımanlı bir şekilde çıkarılmasını ve taşınmasını, dolayısıyla savaşın petrol ile finanse edilmesini neredeyse imkansız bir hale sokuyor.

İşgal öncesinde EIA rakamlarına göre Irak petrol üretimi günlük 2.6 milyon varildi. İşgal sonrasında rakam 73.000 varile kadar düştü ve yıl sonunda dahi savaş öncesini yakalayamadı. 2004’de üretim 2 milyon varile, yıllık gelir ise 20 milyar dolara ulaştı. 2005’de bu rakamın 21.3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 2006 hedefi ise 24.8 milyar dolar. Tabii eğer petrol fiyatları yüksek seviyesini korumayı başarabilirse. Şu anda petrolden elde edilen gelirler ile petrol alt yapısının inşası ve rekabetçi hale getirilmesi zaman alacak gibi duruyor. Çünkü işgal yönetimi yapması gereken yatırımları şu ana kadar yapmış değil. 2004’de 800 milyon dolarlık bir yatırım yapıldı. 2005’de ise yatırım miktarı 3 milyar doları bulacak. Sabotajların ardı arkası kesilmiyor. Irak petrolü dünyada çıkarılması en ucuz petrol iken, savaş koşulları maliyetleri arttırıyor. Ayrıca artan üretime rağmen rafineri kapasitesi ihtiyacın altında ve yıllık 2 milyar dolardan fazla bir rafine edilmiş petrol ürünleri ithal edilmesi gerekiyor. Kerkük-Yumurtalık petrol hattından petrol akıyor. Fakat sık sık yapılan saldırılar bu akışı da engelliyor. Saddam Hüseyin döneminden dahi petrol akışı için daha az güvenli bir ortam var. Bu şartlar altında petrol ABD’nin masrafları bir yana, en temel ihtiyaçları dahi finanse edemiyor. Petrol altyapısına yatırımlar, Irak’ın rutin ihtiyaçları vs. dikkate alındığında, ABD’nin Irak petrollerine tamamen el koyması halinde dahi önümüzdeki 10 yılda harcadıklarını geri alması zor görünüyor. Eğer ABD, Irak’ta çok daha uzun bir süre kalmayı düşünüyor ise, o zaman başka. Nitekim şu anda Bağdat’ta Amerikalılar dünyanın en büyük büyükelçilik binasını inşa ediyorlar. Bina bir çok başbakanlık ve eyalet binasından daha büyük olacak. Kısacası Irak bir Afganistan değil ve önemli gelirleri var. Ancak Irak’ın giderleri gelirlerinin çok üzerinde ve bu durum orta vadede devam edecek.

Asker Kaybı

Amerika’nın Irak’taki asker sayısı 140.000 civarında. Diğer koalisyon güçlerinin tamamı 22.000’i aşmıyor ve bunların kayda değer bir kısmı asker değil, teknik destek sağlayan kişiler. Bu nedenle ateş hattında daha çok Amerikalılar var. En tehlikeli sokakları ve bölgeleri onlar kontrol ediyorlar. Şu ana kadar ABD’nin resmi olarak asker kaybı 1700’ü aşmış durumda. Gerçek rakamı kimse bilmiyor aslında. Bazılarına göre rakam 2000’in çok üzerinde. Yaralı sayısı ise 10.000’i aşıyor. Aslında burada ‘yaralı’ kavramını nasıl anladığınız da önemli. Almanya ve diğer yerlerdeki ABD hastanelerinde 50.000’in üzerinde Amerikan askerinin kısa veya uzun tedaviler gördüğü biliniyor. Eğer p***olojik rahatsızlıkları ve sonradan ortaya çıkan hastalıkları da sayar isek, çok daha fazla Amerikalının Irak kaynaklı hastalıklar ile mücadele etmek zorunda kalacağı söylenebilir. Nitekim Körfez Savaşı’ndan sonra bir çok Amerikan ve İngiliz askeri kullanılan silahların etkisiyle rahatsızlanmıştı. Bu askerlerden bazılarının tedavileri hala devam ediyor.

Can kaybı çok yüksek, ve artarak sürüyor. Irak’ta yeni hükümetin oluşmasından sonra bir kaç haftada saldırılarda ölenlerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor ve bu tür saldırılarda sayıları nispeten az olsa da, en az birkaç Amerikalı asker de hayatını kaybediyor. Üstelik bir seferde 50-100 kişiyi öldürebilecek saldırı potansiyeline ulaşan direnişçiler ve teröristler bunu her an Amerikan askerlerine karşı da yapabilirler. İki, üç, hatta dört haneli kayıplarla sonuçlanan saldırılar ile karşılaşırsak bu kimse için sürpriz olmamalıdır. Her hafta ABD’ye giden tabutlar var ve Irak, Amerikalılar için ‘kapanmayan bir yara’ gibi. Şu an için kayıpların önemli bir kısmı alt sınıflardan ve daha çok göç alan eyaletlerden (Florida ve California gibi). Amerikan Ordusu’nda özellikle sıcak çatışmalara giren askerler alt sosyal sınıflardan gelen kişilerden oluşuyor ve beyaz olmayanların bunlar arasındaki sayısı diğer kesimlere göre artıyor. Böylece çatışmalarda kaç kişi ölürse ölsün tepki sınırlı kalıyor. Medya’nın ve diğer etkili kesimlerin duyamayacağı cılız sesler çıkıyor. Ancak kayıpların sayısı arttıkça Irak’tan zarar gören ailelerin sayısı da artıyor. Üstelik sadece ölümler değil, kalıcı ruhsal bozukluklar da ABD’nin içinde uzun yıllar sürecek bir Irak sendromunu hazırlıyor.

Can kaybı açısından bakıldığında savaşın asıl yükünü Amerikan askerleri taşıyor. ABD’nin Irak’taki müttefiklerinin ise can kaybına tahammülü neredeyse hiç yok. Birkaç Bulgar öldürüldüğünde veya bir Japon kaçırıldığında müttefikler hemen askerlerini geri çekmeyi düşünüyorlar. İspanya ile başlayan süreci bir çok ülke izledi ve önümüzdeki günlerde müttefik desteği azalmaya devam edecek görünüyor. Özetle Irak’ta birinci savaşın aksine uluslararası toplum savaşın maliyetlerine katılmıyor. Aksine ABD’nin yükünü daha da arttırıyor.

Tüm bu tabloya rağmen, diğer savaşlar ile kıyaslandığında ABD’nin, Irak’taki kayıpları henüz ‘can yakıcı’ seviyeye ulaşmadı denebilir. Özellikle Kore, Vietnam savaşları ile kıyaslandığında ABD’nin Irak’taki asker kayıpları henüz oldukça düşük bir düzeydedir.

ABD’nin Belli Başlı Savaşlardaki Asker Kayıpları
Ölü Sayısı Yaralı Sayısı

2. Dünya Savaşı 41.000 130.000

Kore Savaşı 33.000 100.000

Vietnam Savaşı 46.000 300.000

Irak Savaşı (2003-2005) 1744 12.350-50.000 (*)

(*) P***olojik ‘yararlılar’ ile birlikte rakam 50.000’e kadar çıkmaktadır.


Kaybedilen Küresel Liderlik

Irak’ta Amerikan kayıpları daha da arttırılabilir. Ancak belki de en büyük kayıp küresel liderlik olmuştur. ABD artık Clinton veya Baba Bush döneminde olduğu gibi bir lider değil. Kimse peşinden gönüllü olarak gitmiyor. Onu izleyenler mecbur oldukları için yanında yer alıyorlar. Gerçek dostlar birer birer ayrılıyor ve Amerikan başkanı demokrasi ve özgürlük söylemini kullanan küresel bir diktatör olarak algılanmaya başlıyor. Bu da bir devlet için en büyük kayıptır ve telafisi yukarıda sayılanlardan çok daha zordur.


------------------------------------------------
Irak Savaşının ABD’ye Maliyeti + 200 milyar dolar (Mayıs 2005 itibariyle)

Amerikan Asker Kaybı 1744
Diğer Koalisyon Asker Kaybı 92
Iraklı Polis ve Asker Kaybı 2029
Iraklı Sivil Kayıpları 21.000-100.000
Yaralı Amerikan Askeri 12.350-50.000
 
Geri
Üst