Başbakan Erdoğan'a Açık Mektup

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Sn. Başbakan Erdoğan,
Başbakanı olduğunuz önceki AKP Hükümeti, 2003 yılından itibaren, TBMM’de oy birliği ile alınan kararları çiğneyerek “çözümsüzlük çözüm değildir, Denktaş 40 yıl boyunca sorunu halının altına süpürdü, Rumlardan bir adım önde olacağız, Annan’ın plandaki boşlukları doldurma yetkisi var, Annan Planı temelinde çözüm, Denktaş planı reddederse Kıbrıs Türkleri bedelini öder” politikalarını uyguladı.
Annan Planını kabul ederek, KKTC’nin tasfiyesine ve bir eyalete dönüşmesine, Rumlarla birleşik bir Kıbrıs kurulmasına, Türk ordusunun ve TC kökenli nüfusun adadan çekilmesine, Karpaz ve Güzelyurt dahil 52 köyün Rumlara verilmesine, içimize 100 bin Rum yerleşmesine, nüfusumuzun yarısının 4. kez göçmen olmasına onay verdiniz...
Siz referandum öncesinde ve sonrasında şöyle konuşuyordunuz:
******
19 Kasım 2002’de söyledikleriniz:
“HARİTA ÇOK ÇİRKİN. GÜNEY’DEN KUZEY’E DOĞRU GİRME YAPAN ÖYLE AYARLAMALAR VAR Kİ... GÜZELYURT MESELA. BURASI TÜRK TARAFININ TEK SU KAYNAĞI.”
***
24 Kasım 2002, CNN Türk’te yayınlanan Cafe Siyaset Programında söyledikleriniz:
“ÇÖZÜM İÇİN KARPAZ’IN YA DA GÜZELYURT’UN VERİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. KARPAZ’I NEREYE VERİYORSUNUZ.? BU STRATEJİK BİR KONUDUR. GÜZELYURT’U VERMEK İSE MÜMKÜN DEĞİL. ORASI KKTC’NİN HAYAT DAMARI.... KIBRIS SORUNU ANCAK İKİ EŞİT EGEMEN VE KURUCU DEVLET TEMELİNDE ÇÖZÜLEBİLİR.”
***
26 Kasım 2002’de Lizbon’dan Helsinki’ye giderken, uçakta gazetecilere söyledikleriniz:
“ÖNCE İKİ EŞİT EGEMEN KURUCU DEVLET KABUL EDİLMELİ. TOPRAK VE MÜLKİYET MESELESİ SONRA TARTIŞILABİLİR.”
****
18 Aralık 2002, Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın sorularına yanıtınız :
“KIBRIS SORUNU KONUSUNDA REFERANDUMA GİDİLMESİ HİÇ DÜŞÜNÜLMEMELİDİR. BU ÇOK SIKINTILI OLABİLİR. CUMHURBAŞKANI DENKTAŞ İLE TERS DÜŞMEM. ARAMIZDA HİÇBİR UYUMSUZLUK YOKTUR. DENKTAŞ’A BASKI YAPMAYA GEREK YOKTUR.”
****
8 Mart 2003, TV-8’de yayınlanan ‘Sağduyu’ programında söyledikleriniz :
“PLAN CİDDİ OLUMSUZLUKLAR TAŞIYOR.”
****
11 Mart 2003, CNN Türk’te Taha Akyol’un sorularına verdiğiniz yanıtlar:
“KIBRIS’TAKİ TEZİMİZ, EŞİT EGEMEN İKİ KURUCU DEVLETE DAYALI BİR ORTAKLIK DEVLETİ OLUŞTURMAKTIR. PLANDA SELF-DETERMİNASYON, EŞİTLİK, EGEMENLİK YOKTUR... KOFİ ANNAN BİZE DOĞRUYU SÖYLEMEDİ.”
***
29 Mart 2003, Arena programında Uğur Dündar’ın sorularına verdiğiniz yanıtlar:
“ANNAN PLANINDA OLDUĞU GİBİ, ‘BUYURUN KIBRIS’I SİZE TESLİM ETTİK Mİ DİYELİM?”
****
19 Aralık 2003, Taşkent’te Annan Planı’yla ilgili açıklamanız:
“ANNAN PLANI, ŞÖYLE BAKILDIĞINDA, ASLINDA OPTİMUM BİR DENGE GETİRMİYOR....DAHA ÖNCE ANNAN İLE YAPTIĞIMIZ GÖRÜŞMELERDE, ‘EGEMENLİK KONUSUNDA MUTABIKIZ’ DEDİLER. KIBRIS’A GİDİLDİKTEN SONRA YAPILAN AÇIKLAMALARDA OLAY TAM TERSİ ÇIKTI.... ŞİMDİ BURADA EN İDEAL OLANI NE? BURADA BU İŞ NET OLARAK MÜLKİYETİN AYRILMASI KONUSUDUR. YANİ ORADAN GELİP DE YİNE KUZEY KIBRIS’A YERLEŞMESİ, VEYA KUZEY KIBRIS’TAKİLERİN GÜNEY KIBRIS’A YERLEŞMESİ, NE OLURSA OLSUN ŞU VEYA BU ŞEKİLDE YENİDEN BAZI ŞEYLERİ DEPREŞTİREBİLİR. YANİ, TEKRAR O İNSANLARIN ORADA ESKİ ŞEYLERLE DEPRESYONA GİRMESİNİN ANLAMI YOK. UZUN BİR SÜRE GEÇMİŞ ZATEN ARADAN, 1974’TEN BU YANA 29 YIL GEÇMİŞ. 29 YILDAN SONRA ORAYI TAHRİK ETMENİN ANLAMI YOK. BEN DE ŞAHSEN ORADA BU KANAATİ PAYLAŞIYORUM, BİR DAHA BUNU TAHRİK ETMENİN ANLAMI YOK.”
*****
6 Nisan 2004’de söyledikleriniz:
“Rum tarafı Annan Planı’na ‘hayır’ derse çok zor durumda kalacaktır. KKTC'yi Türkiye tanıyordu şimdi herkes tanıyacak.”
****
23 Nisan 2004’de söyledikleriniz:
“Güneyden ‘hayır’, kuzeyden ‘evet’ çıkması halinde Türkiye olarak görevini yapmanın rahatlığı içinde olacağız... Ben inanıyorum ki, bundan sonrası KKTC’nin lehine gelişmelerle dolu olacaktır... Dünyadan olumlu mesajlar gelmeye başladı. ...Bundan sonra gereğini BM Genel Sekreteri olmak üzere bu konuda devreye giren diğer devletlerin yapması gerekir... Rumlar referandumda ‘hayır’ demekle herhangi bir şey kaybetmezler. Rumlar alacaklarını aldılar. Artık... Kuzey için yeni bir süreç başlayacak... AB ülkeleri KKTC ile ilgili olumlu değerlendirmeler yapıyor. Özellikle ambargolar konusunda farklı adımlar atacaklarına inanıyorum. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, eğitim, ticaret, siyaset... Tüm bu konularda yıllardır Kuzey Kıbrıs böyle bir yanlışa mahkum edildi. Artık barışın özendirilmesini istiyorsak Kuzey’in ödüllendirilmesi lazımdır... Ambargoların kalkması konusunda herşey eskisi gibi olmayacak.”
*****
24 Nisan 2004’de söyledikleriniz:
“ Kıbrıs Türkleri olması gerekeni yaptı. Şimdi inanıyorum ki AB üyesi ülkeler, onlar da olması gerekeni yapacaktır. Biz inanıyoruz ki, ABD de olması gerekeni yapacaktır. Biz inanıyoruz ki Uzakdoğu ve Kafkaslarda olması gerekeni yapacaktır. Bundan sonra bunu bekliyoruz. Bu tecrit politikaları bitecek ve KKTC’de yeni bir dönem başlayacaktır.”
****
25 Nisan 2004’de söyledikleriniz:
“ Türk tarafı Kıbrıs’ta adil ve kalıcı anlaşmaya varılması için elinden geleni yaptı. Rum tarafı soruna çözüm getirilmemesini avantaj kabul ederek ‘hayır’ yanlısı oldu... Bundan sonra uzun zaman için yeni bir girişimde bulunulacağına inanmak zor. Genel Sekreter, referandumlardan ‘hayır’ çıkması halinde planın geçersiz olacağını söylemişti. Bu koşullar altında yeni bir referanduma gidileceğine inanmıyorum.”
****
ELEFTHEROTİPİA gazetesinde, 25 Nisan 2004’de yayınlanan demeciniz:
“GENEL SEKRETER, REFERANDUMLARDAN HAYIR ÇIKMASI HALİNDE PLANIN GEÇERSİZ SAYILACAĞINI SÖYLEMİŞTİ. BU KOŞULLAR ALTINDA YENİ BİR REFERANDUMA GİDİLEBİLECEĞİNE İNANMIYORUM...”
*****
8 Mayıs 2004’de Yunan devlet televizyonu ERT ve özel kanallar MEGA, ANTENNA ve ALPHA’ya verdiğiniz demeç:
“ANNAN PLANI ÇÖKMÜŞTÜR...KUZEY TARAF DÜNYADAN TECRİT EDİLMİŞ DURUMDADIR. BU İZOLASYONUN SON BULMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM.”
*****
Sn. Başbakan Erdoğan,
22 Temmuz seçimlerinde Halktan onay alarak yeniden hükümeti kuran Anavatanımız ve garantörümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı görevini sürdürüyorsunuz....
Büyük sorumluluk gerektiren bu önemli makamda, Anavatan Başbakanı olarak yukarıdaki konuşmalarınızda ve 22 Temmuz seçimleri sırasında Ulusumuza verdiğiniz sözleri tutmanızı istiyoruz. Bu bağlamda;
-“ Öldü ve çöktü” dediğiniz Annan Planını yeniden canlandırma çabalarına, Papadopulos’u tatmin etme uğraşlarına, Annan Planındaki Rum itirazlarının kabul edilmesi için yapılan baskılara, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bu yolla ve “çözüm” adı altında tasfiye etmeyi amaçlayan dış baskılara kararlılıkla karşı çıkmanızı istiyoruz...
Ulus önünde verdiğiniz sözlerin birer senet olduğunun bilinci içinde, KKTC’nin tanınması için çaba göstermenizi, seçim konuşmalarınızda vurguladığınız gibi, baskı nerden ve kimden gelirse gelsin, “Kıbrıs’tan tek bir asker çekmemenizi, özellikle Karpaz ve Güzelyurt olmak üzere, bir karış toprak vermemenizi, KKTC’yi daha da güçlendirmek için” ne gerekirse yapmanızı istiyoruz...
Milli Devlet politikası olan ve yukarıda örneklerini de aktardığım gibi, “ Türkiye’nin garantörlüğünde, iki eşit egemen devlete ve Halka dayalı bir anlaşma” ilkesinden asla ödün vermemenizi istiyoruz...
Anavatan Başbakanı olarak verdiğiniz sözün senet olduğunu her zaman anımsamanızı ve asla sözünüzden dönmemenizi, sözünüzü asla çiğnememenizi, sözünü tutmayan ve Halkını aldatan bir Başbakan durumuna düşmemenizi istiyoruz...
Anavatan Başbakanının, milletimize ve Halkımıza verdiği sözlerin her zaman sonuna kadar arkasında olduğundan emin olmak, güvenlik ve huzur içinde yaşamak istiyoruz...
Bulunduğunuz sorumlu makamda, bunları yapmamanız, size devredilen emaneti kararlılıkla korumamanız, sizden sonra o makama geleceklere aynı bütünlük içinde bu emaneti devretmemeniz ve yukarıda sadece bazı örneklerini verdiğim sözlerinizi çiğneyerek bağımsız-egemen devletimizi yok edecek bir planı kabul etmeniz halinde, sadece huzurlarında “ taviz yok” sözü verdiğiniz Türk ulusunun değil; bu toprakları kanlarıyla sulayarak vatan yapan binlerce şehidin ve gazinin elleri de, dünyada ve ahirette yakanızda olacaktır...
 
Annan Planı’nın gündeme geldiği günlerle, AKP’nin iktidara geldiği günler hemen hemen aynı zaman dilimine denk gelmişti. İşte o süreçte Erdoğan 20 Temmuz Barış Harekatı etkinliklerine katılmak üzere geldiği KKTC’de özellikle tören esnasında yaptığı konuşmada tarihe kıvançla geçen önemli sözler söylemiştir. Güzelyurt ve Karpaz’ın Rumlara verilemeyeceğine vurgu yapmış, Denktaş’ın tarihsel kişiliğine övgüler düzmüştü. Sonra ne oldu, söylenenler unutulmadı mı?Hatta Denktaş’ın etkisiz hale getirilmesi ve de tasfiyesi için dahi Erdoğan elinden gelen herşeyi yapmadı mı? Gül’ün ise ‘Plan’a Rumlar ‘hayır’ Kıbrıs Türkü ‘evet’ derse, ozaman dünyayı dolaşıp KKTC’yi tanıtmaya çalışacağım..’ sözleri sadece anı olarak kalmadı mı? Annan Planı ise AB konusunda bize destek olunuz gibilerinden yaklaşımlarla adeta bir duygu sömürüsü taktiğiyle, AKP Hükümetinin de eliyle Kıbrıs Türküne dayatılmadı mı? Sonrada “Kıbrıs Türkü Türkiye’ye olan bütün borcunu ödedi”diye tamamen materyalist bir değerlendirmeyle Türk Ulusu ve Kıbrıs Türkü arasındaki o aynı kökten, aynı soydan olmanın ve aynı tarihi paylaşmanın yarattığı manevi değerler bağı bir al- ver pazarlığıyla anlamsızlaştılmadı mı?
Şimdi artık‘o dönem gerilerde kaldı’ denebilir ama yeni hükümet programında; Kıbrıs konusunda bir önceki hükümet döneminde izlediği tavizci ve teslimiyetçi politikalara övgüler düzdüğüne göre yeni hükümet döneminde de “bir adım önde olma” politikalarına devam edeceğinin sinyalini vermiş olmuyor mu?

29 Eylül 2007 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde, Genel Kurul’a hitap eden Erdoğan,''öldü ve çöktü'' dediği Annan planı ve Kıbrıs için Başbakan ;


“Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs sorununa, Birleşmiş Milletler çatısı altında, yerleşmiş BM parametreleri temelinde ve BM Genel Sekreteri’nin, iyi niyet misyonu çerçevesinde kapsamlı bir çözüm bulunması yönündeki çabaları desteklemeyi sürdürmektedir. Zira çözümün tek zemini Birleşmiş Milletlerdir. 2004 yılında BM Genel Sekreterinin Kapsamlı Çözüm Planı ortaya çıkmış ve üzerinde Ada’nın iki kesiminde de halk oylaması yapılmıştı. Türk tarafı, tarafsızlığı konusunda hiçbir tereddüt duyulmayacak BM Genel Sekreterinin bu Planını büyük bir çoğunlukla kabul ederken, Rum tarafı, Rum liderliğinin yanlış yönlendirmesi sonucu Planı reddetmişti. O tarihten bu yana, Türk tarafının devam eden yapıcı tutumuna rağmen, Rum tarafının uzlaşmazlığı nedeniyle çözüm yolunda bir adım atılamamıştır. Temennim odur ki, bu Birleşmiş Milletler Konseyi’nde sümen altında kalan Annan planını bir an önce genel kurula getirilmesi olayıdır.” dedi.
Başkaca bir şey söylemeye gerek var mı?
 
Geri
Üst