Bakışın Gizligücü: Göz ve İktidar

react

Admin
Süper Moderatör
Katılım
18 Haz 2005
Mesajlar
25,237
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
an insatiable prsn from hell




RAHMİ ÖĞDÜL / BirGün
28.Mayıs.2009


Malumunuz olduğu üzere Köroğlu destanında Bolu Beyi, seyisi Yusuf’tan kendisine yaraşır küheylan bir at getirmesini ister. Uzun arayışlar sonunda Yusuf sıska bir tay çıkarır Bolu Beyi’nin huzuruna. Ve Bolu Beyi hiddetlenip Yusuf’un gözlerine mil çektirir.

İktidarın gözü hep ideali, norm olanı görmek ister; baktığı her şeyi devinimsiz peyzaja dönüştürür; idealden, normdan sapmaları hiç affetmez, cezalandırır. İşkence yapar, kapatır, kaybeder, sürgüne gönderir. Bir iktidar olarak Bolu Beyi seyis Yusuf’un kendisine getirdiği cılız tayın virtüelliğini (gizilgücünü) göremez. Aktüel (edimsel) olanı, gerçekleşmiş olanı görür, adlandırır ve bu adlandırdığı şeyi dondurur. Yusuf’un gözüne mil çekmesi, iktidar sahibinin kendi bakışından başka bir bakışa tahammül edemediğini gösteriyor. Virtüel bir bakışı olumsuzlayarak kendi idealarını dayatıyor ve herkesin bu idealar düzenine boyun eğmesini istiyor.

Seyis Yusuf’un gözü ise olabilecek olanı, mümkünler âlemini görmüştür. Yusuf’un bakışı ve düşüncesi virtüellik düzleminde hareket ediyor. Bir şeyin göründüğü gibi olmadığını, bambaşka bir şeye dönüşebileceğini, çelimsiz bir tayın küheylan bir at olabileceğini sezebiliyor.

Günümüzde görsel iktidar gözlere mil çekmeyi sürdürüyor. Birbiriyle ilintisiz görüntülerden oluşan imgeler akışının kızgın miliyle körleştiriyor bakışları. Kopyaların kopyalarından oluşan bu imge akışlarıyla körleşen bakışlar bütünü ya da süreci değil, ancak parçaları görebiliyor.

İktidar bakışının gazabına uğrayanları hatırlayan bir sergi var YK Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde. Kendi belirlediği normdan sapanları ortadan kaldıran iktidar karşısında sanatçı Nasan Tur, kayıpların suretlerini yeniden ve yeniden görünür kılıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde siyasi iktidarın hışmına uğrayıp “kaybedilmişlerin” suretleri, oturduğunuz sandalyelerin önündeki şövalelere asılı beyaz ekran-tuvallerde bir sokak ressamının eli aracılığıyla yavaşça beliriveriyor; bizler de toplumsal belleğin “tabula rasa”sında kayıp suretlerin usulca ortaya çıkışına tanıklık ediyoruz.

Bellekte hiçbir şey kaybolmuyor aslında. İktidarın toplumsal belleği silip üzerine kendi yazısını ve görüntülerini yazma çabasının hep boşa çıktığını görüyoruz. Kalın harflerle yazılmış iktidar yazısının altında kalan izler tekrar görünür hale gelebiliyor; bu izler arasındaki kayıp bağları yeniden kurup mevcut gerçeklikten apayrı bir mümkünler âleminin olduğunu tahayyül etmek kalıyor geriye.
 
Geri
Üst