BBP den açık mektup.

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Sayın Perihan Mağden,
Radikal Gazetesi Yazarı



29 Mart 2007 tarihli yazınıza “Rulet yine Büyük Birlik Partisinde durdu” diye başlamış ve bozuk bir Türkçe ile Partimizi ve partililerimizi karalamak, yaralamak, damgalamak için çok gayret sarf etmişsiniz.

Bizden nefret edebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz. Başkalarını beğenebilir, sevebilir, sayabilirsiniz. Hatta bazı ırkçıları da sizi protesto edinceye kadar sevebilirsiniz. Tanıdıktan sonra düşüncelerinizin değiştiğini de yazabilirsiniz. Bu sizin en tabii hakkınızdır.

Çağdaş Dünyada, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 11. maddesiyle, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesiyle ve Anayasamızın 38. maddesi ile kabul edilen, “Suçluluğu hükmen sabit olmadıkça kimse, suçlu sayılamaz.” kuralını görmezlikten gelemezsiniz. İnsanları ve kurumları, ulu orta suçlayamaz, damgalayamazsınız. Hukuk, sadece sevdikleriniz için değil, herkes için vardır ve gereklidir.

Bir eylemin, yinelendiğinden söz edebilmek için, aynı eylemin daha önceden de gerçekleştirilmiş olması lazımdır. Büyük Birlik Partisi, nerede hangi ruleti oynamıştır ki, şimdi yine ruletin orada durduğundan söz ediyorsunuz? Beynine zincir vurmuş, ideolojilerin katı kalıplarından kurtulamamış bir kısım sözüm ona gazetecilerin her yazdığını gerçek mi sanıyorsunuz? Bu kin ve nefretin kaynağı nedir ki, her olayda Büyük Birlik Partisine saldırılmaktadır? Söz gelimi, Danıştay saldırısında da Partimize saldırılmış, iftira edilmiştir. Neticede, Partimizin bu olayla ilgisi olmadığı anlaşılmış; ancak, müfteriler, özür bile dilememişlerdir.

Hrant Dink cinayetini de Partimize yamamak için başından beri çok büyük bir gayret sarf edilmiş; yazılıp söylenen ifadeler ve yayınlanan resim ve görüntülerden yola çıkılarak, mahkemelerden önce gazete sayfalarında veya televizyon ekranlarında mahkum edilmeye çalışılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanununun “Hazırlık soruşturmasının gizli olduğuna” dair 157. maddesini; Ceza Kanununun “Gizliliğin ihlali” başlıklı 285. maddesini ve “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288. maddesini ayaklar altına alarak ve Basın Kanununun “yayın yasağı” ile ilgili 19. maddesini ihlal ederek , insanları peşin hükümle damgalayanların, şeref ve haysiyetlere saygılı davrandıkları, her halde söylenemez.

Yaşama hakkı, en temel insan hakkıdır. Uluslar arası hukukun meşru kıldığı haller dışında bir insanın öldürülmesi kabul edilemez. Devlet, insanları yaşatmak için vardır. Kim olursa olsun her vatandaşını korumak en temel görevidir. Karanlık ağlar ve bağlantılar henüz çözülmeden, ihmali veya kastı olanlar henüz tespit edilmeden, kalemler kılıç gibi, silah gibi kullanılarak haysiyetler, şerefler, geçmişler ve gelecekler katlediliyor. Birileri, kendini savcı yerine koyup iddia ediyor. Hakim yerine koyup hüküm veriyor. Takdir edersiniz ki, Türkiye, bu tavırlarla bu ayıplardan kurtulamaz.

Ceza sorumluluğu şahsidir. İnsanların veya kurumların, bir kişinin eyleminden dolayı suçlanabilmesi için, irade ve eylem birliği gerekir. Bunun izi, emaresi, delili yok iken, sırf 3 yıl önce ailesine yardım etmiş olmaktan dolayı bir kişiyi çete kurmakla itham etmek, faşist bir anlayışın ürünüdür. Bu mantık, işçisi suç işleyen işvereni, memuru suç işleyen devleti, çocuğu suç işleyen babayı ve anneyi de suçlamaya götürür. İyi niyetlerle yardım eden, iş veren, evlat yetiştiren herkes suçlanırsa, hümanist doktrini rafa kaldırıp herkesi cezalandırmamız gerekir.

Varsa elinizde bir delil, hiç vakit kaybetmeden savcılığa gidiniz. Köşenizde yazmadan önce, ne biliyorsanız yetkili mercie bildiriniz. Böylece, hem bir mecburiyeti yerine getirmiş olursunuz, hem de vicdanen bir görevi ifa etmiş olmanın hazzını yaşarsınız.

19 Ocak akşamından beri söylenenleri ve yazılanları ibretle takip edip kaydediyoruz. Bir tek Sayın Sami Selçuk’un Star Gazetesinde “bu yolda iyi sınav vermediğimize” dair objektif bir yazısına rastladık. Nezaketle ve vakur bir şekilde hazırlık soruşturmasının tamamlanmasını bekliyoruz. Valizler dolusu gazeteler ve kasetlerle kara boya ve fırça ile cinayeti üzerimize yıkmaya çalışanlarla; kıyısından köşesinden, eveleyip geveleyerek bir şeyler ima etmeye çalışanlarla mercii önünde bu meseleyi elbette tartışacağız.

O zaman, Büyük Birlik Partisinin, muhbirlerle, ajanlarla, karanlık şahıslarla bir ilgisi olmayan, “şanlı” bir parti olduğunu görüp anlayacaksınız.

Huzurlu, mutlu ve güvenli bir Türkiye en büyük dileğimizdir.


Av. Ömer Köse
Büyük Birlik Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
 
Geri
Üst