Beğenilme Güdüsü ve Engellilik Hali
Her insan iyi görünmek ve beğenilmek ister. Bu istek genellikle güdüseldir ve bilinç yüzeyine çok nadir olarak çıkar. Bir başka deyişle, zaman zaman bilinç yüzeyine çıkarılır fakat genellikle bastırılır.
Bayanlar ve erkekler, beğenilme konusunda farklı oranlarda güdüye sahiptirler. Kişiden kişiye olağan bir şekilde farklılıklar bulunsa da hemen her bayan, yaşamında yer alan her şeyin beğenilir olmasını ister. Bu olgu kendini, bir saç şeklinde de gösterebilir zihinde yer alan bir fikirde de. Beğenilmeyeceğini düşündüğü bir fikir ya da nesne varsa, onu hayatına sokmayı bir kenara bırakalım, onun varlığının çevresinde dahi yer almasından rahatsız olur. Bu en kötü durumdur. En iyi durum ise kısa bir yadırgamanın ardından onu kabullenmesidir.
Bayanlar kadar beğenilme güdüsüne sahip olmasa da, erkeklerin de gün için ya da hayatlarının belirli dönemlerinde beğenilme isteği üst seviyededir. Hormonal salgıların yoğun olduğu ve toplum içinde ya da yakın çevredeki statünün değişkenlik kazanabileceği durumlar, erkeklerin beğenilme isteklerinin de yüksek olduğu zamanlarla paralellik gösterir. Beğenilme isteği yoğun olsun ya da zayıf olsun, durumun aksi yönde gelişmesi hiç kimsede hoş karşılanmaz. Bu noktada bayanlarda olduğu gibi, beğenilmeyen nesne ya da bakış açılarının kendisiyle yakınlaşmasını istemez.
Kadında olsun erkekte olsun, az olsun çok olsun, beğenilmek her insanın güdüsel bir kriteridir. Kaldı ki, kadınlar ve erkekler insanoğlu; azlık ve çokluk da dünyadaki varlıkların yoğunluğunu oluşturur.
İnsanoğlu için güdüler bu kadar çok önem taşıyor olabilir. Fakat, para nasıl çok şey olabilip de her şey olamıyorsa güdü de çok şey olabilir ama her şey değildir. İnsanlar güdülerini toplumsal ve bireysel değer yargıları ile yoğurarak hareketlerine yansıtırlar. Eğitimin amacı da odur zaten. Davranışların ( biz buna güdü de diyebiliriz ) istendik yönde değişmesidir.
Beğenilme güdüsü, hayatımızda bu kadar önemli bir yer teşkil ediyorken, insanın bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesi ya da buna hiç sahip olunamaması nasıl bir histir acaba? Bunu anlamak için bir engelli olmanıza kesinlikle gerek yok. Ancak tam olarak nasıl bir his olduğunu anlamanız için bir engelli olmanız gerekirdi.
Eğer biyonik açıdan mükemmel bir insan değilseniz, mutlaka sizi birkaç günlüğüne de olsa yatağa düşürecek bir hastalık dönemi geçirmişsinizdir. O günlerde, “ayağa kalkacak halim bile yok” der, hatta bunu oldukça zorlanarak “söyleriz”. İşte o zaman ayağa kalkamamanın nasıl bir his olduğunu anlayabiliriz.
Ancak sadece gerçek yoğunluğunun çok az bir kısmıyla karşılaşmışızdır. Peki ya hiçbir zaman ayağa kalkamayacak halde olanlar ?..
Herhangi bir engele maruz kalmayan insanların, her an bir engelle yaşamını sürdüren insanları anlaması çok nadir gerçekleşebilecek bir durumdur. O anda bile, durumun nasıl bir betimlemesi olduğunun ancak onda birini anlayabiliriz. Fakat nadir de olsa gerçekleşen bu durumu, istediğimiz zaman anlamaya çalışabiliriz. İnsanlar bu duruma empati kurmak diyorlar. Şimdi her şey biraz daha net değil mi?
Hayır! Üzgünüm lâkin, insanlar karşısındaki bireyin neler hissettiğini ancak o insan ile yakın bir iletişim kurmaları gerektiği zamanlarda anlamak isterler. Bazen de, istemedikleri halde karşılarındaki insanın neler hissettiğini anlamaya çalışmanın içinde buluverirler kendilerini. Karşılarına bir engelli çıktığı zaman!
Herkeste bulunan beğenilme güdüsüne engelli birey de sahiptir.
Ancak bu genellikle ona çok görülür. Çünkü, onun bazı fiziksel özelliklerinin eksik olduğu ve beğenilmeyi beklememesi gerektiği düşünülür. Bu da bir empatidir. Böyle bir empati kurulmasa daha iyidir; zira bu empatiyi sadece eğitimsiz, davranışlarını toplumsal ve bireysel yönde değiştirememe acizliğine sahip insan kurar. Tüm dünyada kabul edilen ve toplumsal bir bütünlük ile kazanılan değer yargılarını taşıyan bir insan ise, güdülerini istendik yönde değiştirebilir ve karşısındaki engelli kişiye karşı bir beğenip beğenmeme değerlendirmesi yapmaz.
Şu da unutulmamalıdır ki, bu olumlu ve olumsuz değerlendirmelerdeki fikirlerim sadece engelli kişileri tanımadan önceki durumlar için geçerlidir. Zira bir insanla ilgili değerlendirme ancak o kişiyi tanıyabilecek bir zaman diliminin geçmesiyle gerçekleşir.
Bu kadar dil döküşümüz şu yüzdendir ki, engelli olsun ya da olmasın her insan beğenilme güdüsüne sahiptir. Ancak her insan, engellilerin de beğenilme güdüsüne sahip olduklarını anlamak gibi doğru bir karakteristik özelliğe sahip değildir. Karakterinde önyargı engeli bulunan insanlar, fiziksel engelleri bulunan bireylerden daha acizlerdir. Acizlik kelimesi bir önceki cümlede ne kadar ağır bir ifade gibi görünse de, öyargıya sahip olunduğunun farkında bile olmayan bir insandaki acizliğin yanında sadece bir toz bulutudur.