facetoface
Altın Üye
Camın önünde durmuş sokağı izliyordu,cicek.. uzun siyah saçları omuzlarından aşağı akıyordu..porselen gibi beyaz teniyle siyah saçları, bir tezat içindeydi ama bu ona ayrıbir güzellik katıyordu..olgun dudakları ve ela gözleriyle çok güzel genç bir kadındı..cama yansıyan görüntüsüne bakıp güldü ve hala güzelim diye düşündü içinde bulunduğu kasvetli hava biran için dağılır gibi oldu ,oturup önünde duran kağıda birşeyler yazmaya çalıştı,olmuyordu sanki elleri beynine ihanet ediyordu,yerinden kalktı tekrar cama gitti sessiz sokağı izlemeye devam etti bu sesizlik garip bir huzur veriyordu ona birden başlayan yağmurun sesiyle irkildi.. kağıdın başına oturup yazmaya başladı,uzaklarda olan sevdiğine,"günlerim anlatılmaya değmez bir başı boşlukla geçiyor buna başı boşlukta denmez ya geçiyor.. Birbirinden farkı olmayan bu günlerin geçip geçmediğinden bile emin degilim,bazı günler yağmur yağıyor şimdiki gibi odamda yağmuru izliyorum.Eskiden yağmuru severdim ben her damla yağmurda huzur bulurdum,gerçekten eskimi oldu o günler. yağmurun altında sırılsıklam olan o çocuk benmiyim hatırlıyorumda babamı beklerdim yağmurun altında annem bağırırdı balkondan yeter hasta olcan gel eve diye..
Neden büyümek için acele ederdimki keşke hep cocuk kalabilse insan..
Zaman zaman örneğin bir gece yarısı yatağımda odamın sesizliğini sigara dumanıyla daraltıyorken ,derinlere uzandığımda bazı günlerim geçmişe ait bazı görüntüler çok uzaklarda olsada canlılığını koruyor hala,ilk defa seninle birlikte daha önce nasıl olduğunu bilemediğim daha doğrusu tanımlayamadığım bir duygunun keskinliğiyle sızladı yüreğim. Ankara burası doğduğum yer çocukluk arkadaşlarımla aramızda bilemediğimiz hissedemediğimiz,çoğunlukla farkına bile varamadığımız ama şöyle oturup düşününce beynimi alt üst eden bir uçurum var sanki,bir yıl öncesine kadar aynı dünyayı paylaşırdım onlarla aynı sokakları, aynı cafeleri beraber gezmeleri,şimdi onlar aynı şeyleri birlikte yaşıyorlar farklı olan benim galiba değişen benim onlar değil ,onlar benim gibi huzursuz uyumsuz degiller Ankarayla bütünleşmişler .Çocuklugum ailem olmasa bu şehrin varlığından kuşkuya düşeceğim buraya ait değilim sanki ait olduğum bir yer varmı bilmiyorum bir sen varsın bana ait olan seninle konuşmadan önce sana bir sürü şey anlatmaya karar veriyorım ama sesini duyunca hiçbirini kaybetmek daha doğrusu unutmak istemediğim kelimelerin büyüsü çözülüyor,sesler anlamını yitiriyor murat
Sen bambaşka bana yabancı bir şehirdesin,akşamları deniz kıyısına gidip artık iyice cılızlaşan güneşin turuncu ve pembe yansımalarının ,denizdeki
eflatuna dönüşen ezgisini izliyorsun, belkide şaçların hafif esen bir rüzgarla savruluyor sonbaharın son günleri.. yapraklarını dökmemekte inat eden bir -iki ağaç yağmur öncesinin durgunluğu içindeler.Ankaranın insanlarıda sonbahara uymuş sessiz sedasız bir hüzünle akıp gidiyorlar ve ben bıraktığın yerde bekliyorum, sensizliği yaşarken hiç ağlamıyorum sadece yağmurlar düşüyor gözlerimden " diye bitirdi mektubunu cicek ama bu yazılan mektup hiç gönderilmedi zaman izin vermedi buna herşeyin bir sonu olduğu gibi yeni aşklara doğru savruldular.. sevdigi asla bu kadar sevildiğini bilemedi ve cicek kimseyi onun kadar çok sevmedi..
alıntı..
Neden büyümek için acele ederdimki keşke hep cocuk kalabilse insan..
Zaman zaman örneğin bir gece yarısı yatağımda odamın sesizliğini sigara dumanıyla daraltıyorken ,derinlere uzandığımda bazı günlerim geçmişe ait bazı görüntüler çok uzaklarda olsada canlılığını koruyor hala,ilk defa seninle birlikte daha önce nasıl olduğunu bilemediğim daha doğrusu tanımlayamadığım bir duygunun keskinliğiyle sızladı yüreğim. Ankara burası doğduğum yer çocukluk arkadaşlarımla aramızda bilemediğimiz hissedemediğimiz,çoğunlukla farkına bile varamadığımız ama şöyle oturup düşününce beynimi alt üst eden bir uçurum var sanki,bir yıl öncesine kadar aynı dünyayı paylaşırdım onlarla aynı sokakları, aynı cafeleri beraber gezmeleri,şimdi onlar aynı şeyleri birlikte yaşıyorlar farklı olan benim galiba değişen benim onlar değil ,onlar benim gibi huzursuz uyumsuz degiller Ankarayla bütünleşmişler .Çocuklugum ailem olmasa bu şehrin varlığından kuşkuya düşeceğim buraya ait değilim sanki ait olduğum bir yer varmı bilmiyorum bir sen varsın bana ait olan seninle konuşmadan önce sana bir sürü şey anlatmaya karar veriyorım ama sesini duyunca hiçbirini kaybetmek daha doğrusu unutmak istemediğim kelimelerin büyüsü çözülüyor,sesler anlamını yitiriyor murat
Sen bambaşka bana yabancı bir şehirdesin,akşamları deniz kıyısına gidip artık iyice cılızlaşan güneşin turuncu ve pembe yansımalarının ,denizdeki
eflatuna dönüşen ezgisini izliyorsun, belkide şaçların hafif esen bir rüzgarla savruluyor sonbaharın son günleri.. yapraklarını dökmemekte inat eden bir -iki ağaç yağmur öncesinin durgunluğu içindeler.Ankaranın insanlarıda sonbahara uymuş sessiz sedasız bir hüzünle akıp gidiyorlar ve ben bıraktığın yerde bekliyorum, sensizliği yaşarken hiç ağlamıyorum sadece yağmurlar düşüyor gözlerimden " diye bitirdi mektubunu cicek ama bu yazılan mektup hiç gönderilmedi zaman izin vermedi buna herşeyin bir sonu olduğu gibi yeni aşklara doğru savruldular.. sevdigi asla bu kadar sevildiğini bilemedi ve cicek kimseyi onun kadar çok sevmedi..
alıntı..