'Boynuzlular' ve 'boynuzsuzlar"
Süper güç ve süper piyasa; ’boynuzlular’.
İki gücün dışında kalanlar; ’boynuzsuzlar’.
Boynuzlular ve boynuzsuzlar, eğretilemesini politik ve ekonomik dile taşıyan T. Friedman şöyle der: “Süper güç; üzerinize bombalar atarak sizi yok edebilir. Süper piyasalar ise tahvillerinizin değerini düşürerek sizi yok edebilir... Biz kendi kurumlarımızın dışımızdaki herkesi tarihin çöplüğüne atması gerektiğine inanıyoruz. Ortaya çıkan diğer bütün üretim ve dağıtım biçimlerini yeryüzünden silmiş bir ekonomik sistem yürütüyoruz. Arkasında büyük zenginlikler, bazen de büyük yıkımlar bırakarak.”
Bu oyunun oynandığı tahta; bir ispritizma tahtasına çok benziyor.
Süper gücün eli ’büyü tahtasının’üzerinde. Açıkça görünüyor. Fakat süper piyasanın ’gizli elleri’var. Nerede, nasıl müdahale edeceği belli değil. ’Davetsiz misafir gibi, kapıdan kovunca camdan, camı kapayınca kablolu televizyondan, kabloyu kesince telefon hattıyla internetten, telefon hattını kesince uydudan, telsiz telefonu kaldırıp attığınızda reklâm panolarında karşınıza çıkar.’Boynuzlulardan kaçış yok! Çünkü ’süper güç ve süper piyasa’hem boynuzlu hem de büyülü.
Büyülü ele ’dünya ölçeğinde güç olmayı’tanımlayan ’boynuz’eklenince boynuzsuzların üzerine bomba yağmaya başladı. Bilinmeyen ’eller’ötelerden uzanarak ’bilinmeyen yollarla’kadife devrimler gerçekleştirdi.
Boynuzun bir tarafını gördük, bir tarafını göremedik.
Süper güçlerin ’bilinen ellerini’bilinmez hale getiren taraflar bu gerçeğin görülmesine izin vermedi. Taraflar ve taraftarlar ince ayarlı ve teknik servislerle insanların zihinlerini yönlendirdiler. Vahşi katliamı özgürlük diye yutturdular. Akan kan, dökülen gözyaşı ’yutturmaları açığa çıkarmaya başlayınca ’sevimli yüz ve barışçı ruh devreye girdi.’Hemen taraftarlar ABD 2011’de Irak’tan çekiliyor, haberini manşetlere taşıdılar. Fakat ABD’nin Irak’ta yeni bir ordu kurduğunu söylemediler. Çok yakında boynumuza dolandırılan terör olayı yeni bir boyut kazanacak. PKK timlerine yardıma koşan donanımlı askerler, bize, ’barış ruhundan’selam getirecekler!
Çünkü retoriğe dayalı yutturmaca, uzun süreden beri politik derinliğimizin bir parçası oldu. İmajın, büyünün ve görüntünün egemen olduğu yerde ’faşizmi’bile sevimli göstererek satmak mümkün. Suç inşa etmek, onun üzerinden bazı gerçekleri gizlemek de mümkün. Hatta ekonomik kriz teğet geçecek, 2009’un ilk altı ayında biraz dokunacak salatasını yedirmek de mümkün.
Bu imajı en iyi yansıtan şu reklamdır: Bazı günler spekülasyon yaparım. Geri kalan günlerde de yalnızca biriktirim. Politik düzlemde bunun karşılığı şöyledir: Bazı günler tepenize bomba yağdırırım. Bazı günler ise sevimli görünürüm. Şimdi sevimli günlerdeyiz. Dünyaya barış geliyor!
Barış günlerinin aşkına Van’da kurbanlarımızı kestik. Sevimli günlerin aşkına telefonlaştık ve yeni dönemin barışçı ruhuna katıldığımızı ilan ettik. Artık barış ruhuna katıldık. Medeniyetler arası barış diyaloğunu gerçekleştirdik. Bundan sonra işlerimiz tamam.
Her ne kadar boynuzsuz olsak da, boynuzlunun yanında durmak önemlidir. Fakat fotoğrafı tamamlamak için ’sevimli ve barışçı ruhun büyülü dilinden’ikinci bir telefon görüşmesine ihtiyaç var. Zenciliğimizi aşmak için bu şart. Sevimli ve barışçı ruh! bunu unutursa bütün iletişim ağlarını ve lobileri devreye geçirip, telefon olayını sağlamamız lazım. Bunu sağladıktan sonra bir ilimizde kurban kesme festivali düzenleriz. Zaten önümüzde kurban bayramı var, tam zamanıdır. Aksın kanlar, açılsın güller! Barış dönemini temsil eden güce bu ayrıntıyı hatırlatıp, telefon işini hızlandırabiliriz.
Telefon çalınca boynuzlulara katılmış oluruz. Bedava yolculuğumuz başlar.
Kazanan götürsün, kaybeden başının çaresine baksın. Allah de, topla; şirket kur, götür.
Boynuzlular, boynuzsuzlara ne telkin ederse geçerli olan odur. Krizden kaynaklanan açığı ’boynuzsuzlar ödemelidir’denilecekse ödenilir. Boynuzlular arasında yer almak için sisteme katkıda bulunmak zorunludur. IMF’ye ihtiyacımız yok, IMF’nin ümüğümüzü sıkmasına izin vermeyeceğiz peşrevinden sonra ’Ben para almaya geldim’diyerek ne kadar kıvrak politikacı olduğumuzu göstermek nurlu ufuklara açılmamızı sağlayacaktır. Bundan şüphe etmek, ya da ’barış ruhuna’aykırı davranmak anarşistliktir! Artık, telefonlar bu ruha katılmayanları tespit etmek için dinlenecek. Sevimli gücün aşkına kervana katılmanın keyfiyle koltuklarımıza oturup ’zenciliğimizi kolayca aştığımız için’Tanrı’ya şükrettikten sonra ’bilinmeyen elin en etkili aracından’verdiğimiz kurbanları ve ödediğimiz bedeli izleyeceğiz... Bütün olup bitenleri görüntüden ibaret sayıp gülümseyeceğiz. Ne yapalım kaderimiz ’boynuzsuz’yazılmış! Ya Rabbi, bize ya akıl ver ya da boynuz ver, desek yanlış anlaşılır! Oturan Boğa operasyonuna muhatap oluruz! En çıkar yol kadere razı olmak!
Nadim MACİT
Süper güç ve süper piyasa; ’boynuzlular’.
İki gücün dışında kalanlar; ’boynuzsuzlar’.
Boynuzlular ve boynuzsuzlar, eğretilemesini politik ve ekonomik dile taşıyan T. Friedman şöyle der: “Süper güç; üzerinize bombalar atarak sizi yok edebilir. Süper piyasalar ise tahvillerinizin değerini düşürerek sizi yok edebilir... Biz kendi kurumlarımızın dışımızdaki herkesi tarihin çöplüğüne atması gerektiğine inanıyoruz. Ortaya çıkan diğer bütün üretim ve dağıtım biçimlerini yeryüzünden silmiş bir ekonomik sistem yürütüyoruz. Arkasında büyük zenginlikler, bazen de büyük yıkımlar bırakarak.”
Bu oyunun oynandığı tahta; bir ispritizma tahtasına çok benziyor.
Süper gücün eli ’büyü tahtasının’üzerinde. Açıkça görünüyor. Fakat süper piyasanın ’gizli elleri’var. Nerede, nasıl müdahale edeceği belli değil. ’Davetsiz misafir gibi, kapıdan kovunca camdan, camı kapayınca kablolu televizyondan, kabloyu kesince telefon hattıyla internetten, telefon hattını kesince uydudan, telsiz telefonu kaldırıp attığınızda reklâm panolarında karşınıza çıkar.’Boynuzlulardan kaçış yok! Çünkü ’süper güç ve süper piyasa’hem boynuzlu hem de büyülü.
Büyülü ele ’dünya ölçeğinde güç olmayı’tanımlayan ’boynuz’eklenince boynuzsuzların üzerine bomba yağmaya başladı. Bilinmeyen ’eller’ötelerden uzanarak ’bilinmeyen yollarla’kadife devrimler gerçekleştirdi.
Boynuzun bir tarafını gördük, bir tarafını göremedik.
Süper güçlerin ’bilinen ellerini’bilinmez hale getiren taraflar bu gerçeğin görülmesine izin vermedi. Taraflar ve taraftarlar ince ayarlı ve teknik servislerle insanların zihinlerini yönlendirdiler. Vahşi katliamı özgürlük diye yutturdular. Akan kan, dökülen gözyaşı ’yutturmaları açığa çıkarmaya başlayınca ’sevimli yüz ve barışçı ruh devreye girdi.’Hemen taraftarlar ABD 2011’de Irak’tan çekiliyor, haberini manşetlere taşıdılar. Fakat ABD’nin Irak’ta yeni bir ordu kurduğunu söylemediler. Çok yakında boynumuza dolandırılan terör olayı yeni bir boyut kazanacak. PKK timlerine yardıma koşan donanımlı askerler, bize, ’barış ruhundan’selam getirecekler!
Çünkü retoriğe dayalı yutturmaca, uzun süreden beri politik derinliğimizin bir parçası oldu. İmajın, büyünün ve görüntünün egemen olduğu yerde ’faşizmi’bile sevimli göstererek satmak mümkün. Suç inşa etmek, onun üzerinden bazı gerçekleri gizlemek de mümkün. Hatta ekonomik kriz teğet geçecek, 2009’un ilk altı ayında biraz dokunacak salatasını yedirmek de mümkün.
Bu imajı en iyi yansıtan şu reklamdır: Bazı günler spekülasyon yaparım. Geri kalan günlerde de yalnızca biriktirim. Politik düzlemde bunun karşılığı şöyledir: Bazı günler tepenize bomba yağdırırım. Bazı günler ise sevimli görünürüm. Şimdi sevimli günlerdeyiz. Dünyaya barış geliyor!
Barış günlerinin aşkına Van’da kurbanlarımızı kestik. Sevimli günlerin aşkına telefonlaştık ve yeni dönemin barışçı ruhuna katıldığımızı ilan ettik. Artık barış ruhuna katıldık. Medeniyetler arası barış diyaloğunu gerçekleştirdik. Bundan sonra işlerimiz tamam.
Her ne kadar boynuzsuz olsak da, boynuzlunun yanında durmak önemlidir. Fakat fotoğrafı tamamlamak için ’sevimli ve barışçı ruhun büyülü dilinden’ikinci bir telefon görüşmesine ihtiyaç var. Zenciliğimizi aşmak için bu şart. Sevimli ve barışçı ruh! bunu unutursa bütün iletişim ağlarını ve lobileri devreye geçirip, telefon olayını sağlamamız lazım. Bunu sağladıktan sonra bir ilimizde kurban kesme festivali düzenleriz. Zaten önümüzde kurban bayramı var, tam zamanıdır. Aksın kanlar, açılsın güller! Barış dönemini temsil eden güce bu ayrıntıyı hatırlatıp, telefon işini hızlandırabiliriz.
Telefon çalınca boynuzlulara katılmış oluruz. Bedava yolculuğumuz başlar.
Kazanan götürsün, kaybeden başının çaresine baksın. Allah de, topla; şirket kur, götür.
Boynuzlular, boynuzsuzlara ne telkin ederse geçerli olan odur. Krizden kaynaklanan açığı ’boynuzsuzlar ödemelidir’denilecekse ödenilir. Boynuzlular arasında yer almak için sisteme katkıda bulunmak zorunludur. IMF’ye ihtiyacımız yok, IMF’nin ümüğümüzü sıkmasına izin vermeyeceğiz peşrevinden sonra ’Ben para almaya geldim’diyerek ne kadar kıvrak politikacı olduğumuzu göstermek nurlu ufuklara açılmamızı sağlayacaktır. Bundan şüphe etmek, ya da ’barış ruhuna’aykırı davranmak anarşistliktir! Artık, telefonlar bu ruha katılmayanları tespit etmek için dinlenecek. Sevimli gücün aşkına kervana katılmanın keyfiyle koltuklarımıza oturup ’zenciliğimizi kolayca aştığımız için’Tanrı’ya şükrettikten sonra ’bilinmeyen elin en etkili aracından’verdiğimiz kurbanları ve ödediğimiz bedeli izleyeceğiz... Bütün olup bitenleri görüntüden ibaret sayıp gülümseyeceğiz. Ne yapalım kaderimiz ’boynuzsuz’yazılmış! Ya Rabbi, bize ya akıl ver ya da boynuz ver, desek yanlış anlaşılır! Oturan Boğa operasyonuna muhatap oluruz! En çıkar yol kadere razı olmak!
Nadim MACİT