metalic
New member
- Katılım
- 18 May 2006
- Mesajlar
- 3,007
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 119
AKP ya da bir başka hükümetin Türkiye adına aldığı karar, yaptığı icraat ve izlediği politikalar, bazen, hatta çoğu kez Türk halkının genel katılımını nasıl yansıtmıyorsa, İsrail Hükümeti’nin irade ve icraatı da İsrail halkının toplu onayına sahip değildir.
Dolayısıyla bu yazıda söz edilen İsrail’den, ne yazık ki iş başındaki yönetim, Türkiye’den de AKP iktidarı anlaşılmalıdır:
Türkiye, uzun süreden beri İsrail ajanı kaynıyor. Ama ülkeye giriş yapan ya da içeride uyurken uyandırılan ve çoğu, gerek din, gerek etnik açıdan Başbakan’ın vurguladığı yüzde 99,9’luk nüfusa dahil “yerli malı” İsrail ajanlarının sayısında, “One minute” olayından sonra patlama oldu. Nereden biliyorsun, diye meraklandıysanız, haklısınız. Çünkü benim gizli saklı hiçbir haber kaynağım, postacı güvercinim ve zaten en başta telefonlarımı dinleyen, mail’lerimi denetleyen memurin bilir, şaibeli hiçbir işim, hiçbir ilişkim yoktur. Ama yabancı basını çok iyi izlerim ve ileri sürdüğüm tüm tezler, (Allah vergisi mi, yoksa yergisi mi desem?) analitik bir yetenekle birbirine bağladığım haberlerden ibarettir. İşte bu anlamda, Türkiye’nin İsrail ajanı kaynadığı, uzun süredir sır değil!
***
Son günlerde PKK ile İsrail’i ilişkilendiren analiz doğrudur, ancak bir eksiği var, bağlantı iki değil, üç ayaklı: PKK, İsrail, PJAK (PKK’nın İran’ı vuran birimleri). Zaten İskenderun deniz üssüne yapılan PKK saldırısı, sadece Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısıyla eşzamanlı olmayıp, İran’ın Kuzey Irak’a girmesine yol açan PJAK’ın Kirmanşah saldırısıyla birlikte düşünülmelidir.
Bu açıdan bakınca, ortaya bir gerçek çıkıyor. PKK, hangi ülkeye düşmansa, o ülkeler İsrail’in de düşmanı ve hem İsrail’in hem de ABD’nin hedefinde olanlar. PKK’nın ABD işgalinden önce ve sonra Irak’ta, İsrail’in saldırdığı Suriye’de hangi amaçla kullanıldığı, bugün hedefteki İran’da PJAK’la ne yapılmaya çalışıldığı düşünülürse, Türkiye’nin de PKK’nın operasyon alanı olarak çok uzun zamandan beri ABD’nin güdümünde İsrail hedefi olduğu anlaşılır.
***
Ne acıdır ki AKP hükümeti, göreve geldiği andan beri bilgi sahibi olduğu PKK-İsrail/ABD-PJAK bağlantısı, artı PKK kamplarındaki İsrail birimlerinin eğitim aktivitesi ve örgüte silah sağladığının belgelenmesine ve onca zamandır PKK terörüne verdiğimiz Türk şehitlere rağmen, İsrail’e böyle çıkışmamış, böyle kükrememiş, böyle göz dağı vermemiştir.
Tam tersine. Türkiye’nin devletlileri, İsrail’in eğitip silahlandırdığı ve hatta yönlendirdiği PKK’nın saldırganlığı giderek azar, Türk asker şehitlerinin tabutları birbiri ardına sıralanırken musalla taşlarına, güya PKK’ya karşı kullanılacak Heron casus uçaklarını İsrail’e ısmarlamakta bir beis görmemişlerdir!
Bu gafilliğin sorumlusu, önce Genelkurmay, sonra AKP hükümetidir!
Ama TSK’nın da itiraz edip, neyse ki CHP sayesinde önlenen, mayınlı arazilerin temizlenip 49 yıllığına İsrail’in “kazanabileceği” ihale düzenlemek marifeti, tamamen AKP hükümetine ait bir aymazlık olup, yukardaki gerçeği İsrail Mavi Marmara’ya saldırana kadar göz ardı ve hatta hasır altı ettiğinin göstergesidir.
Sormak isterim: Gazze’deki çocuklar bizim çocuklarımızdan daha mı değerli? Gazze’nin ambargodan kurtarılması, Türkiye’nin bütünlüğünden daha mı önemli?
Niçin “kendi içlerinden” birilerinin öldürülmesini beklediler İsrail’i tel’in ve tehdit için?
***
“Kendi içlerinden” dememin bir nedeni var: Fransız Libération gazetesi, dünkü sayısında merkezi Almanya’daki IHH derneğinin bazı üyelerinin Deniz Feneri yolsuzluğuna karıştığını, Türkiye’deki şubesinin de kuruluşundan beri AKP’ye çok yakın olup, Gazze’ye yönelik operasyonu AKP’nin desteğiyle düzenlediğini iddia ediyor. Doğru mu bu?
Umarım doğru değildir. Çünkü ben ve bu konuda yazdıklarıma destek veren binlerce okurum, Bosna’da, Afganistan’da Somali ve Irak’ta “iş” tutan, Gazze’lilere “Türkiye’de 70 milyon Abdülhamit var, hepsi de sizin yanınızda!” (*) müjdesi veren bu Yahudi düşmanı, sahte Osmanlı, ama hakiki İslamcı ve yandaşlarıyla hiç bir ortak noktamız olmadığı gibi, aynı ulustan da hissetmiyoruz kendimizi!
KaynaK
Dolayısıyla bu yazıda söz edilen İsrail’den, ne yazık ki iş başındaki yönetim, Türkiye’den de AKP iktidarı anlaşılmalıdır:
Türkiye, uzun süreden beri İsrail ajanı kaynıyor. Ama ülkeye giriş yapan ya da içeride uyurken uyandırılan ve çoğu, gerek din, gerek etnik açıdan Başbakan’ın vurguladığı yüzde 99,9’luk nüfusa dahil “yerli malı” İsrail ajanlarının sayısında, “One minute” olayından sonra patlama oldu. Nereden biliyorsun, diye meraklandıysanız, haklısınız. Çünkü benim gizli saklı hiçbir haber kaynağım, postacı güvercinim ve zaten en başta telefonlarımı dinleyen, mail’lerimi denetleyen memurin bilir, şaibeli hiçbir işim, hiçbir ilişkim yoktur. Ama yabancı basını çok iyi izlerim ve ileri sürdüğüm tüm tezler, (Allah vergisi mi, yoksa yergisi mi desem?) analitik bir yetenekle birbirine bağladığım haberlerden ibarettir. İşte bu anlamda, Türkiye’nin İsrail ajanı kaynadığı, uzun süredir sır değil!
***
Son günlerde PKK ile İsrail’i ilişkilendiren analiz doğrudur, ancak bir eksiği var, bağlantı iki değil, üç ayaklı: PKK, İsrail, PJAK (PKK’nın İran’ı vuran birimleri). Zaten İskenderun deniz üssüne yapılan PKK saldırısı, sadece Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısıyla eşzamanlı olmayıp, İran’ın Kuzey Irak’a girmesine yol açan PJAK’ın Kirmanşah saldırısıyla birlikte düşünülmelidir.
Bu açıdan bakınca, ortaya bir gerçek çıkıyor. PKK, hangi ülkeye düşmansa, o ülkeler İsrail’in de düşmanı ve hem İsrail’in hem de ABD’nin hedefinde olanlar. PKK’nın ABD işgalinden önce ve sonra Irak’ta, İsrail’in saldırdığı Suriye’de hangi amaçla kullanıldığı, bugün hedefteki İran’da PJAK’la ne yapılmaya çalışıldığı düşünülürse, Türkiye’nin de PKK’nın operasyon alanı olarak çok uzun zamandan beri ABD’nin güdümünde İsrail hedefi olduğu anlaşılır.
***
Ne acıdır ki AKP hükümeti, göreve geldiği andan beri bilgi sahibi olduğu PKK-İsrail/ABD-PJAK bağlantısı, artı PKK kamplarındaki İsrail birimlerinin eğitim aktivitesi ve örgüte silah sağladığının belgelenmesine ve onca zamandır PKK terörüne verdiğimiz Türk şehitlere rağmen, İsrail’e böyle çıkışmamış, böyle kükrememiş, böyle göz dağı vermemiştir.
Tam tersine. Türkiye’nin devletlileri, İsrail’in eğitip silahlandırdığı ve hatta yönlendirdiği PKK’nın saldırganlığı giderek azar, Türk asker şehitlerinin tabutları birbiri ardına sıralanırken musalla taşlarına, güya PKK’ya karşı kullanılacak Heron casus uçaklarını İsrail’e ısmarlamakta bir beis görmemişlerdir!
Bu gafilliğin sorumlusu, önce Genelkurmay, sonra AKP hükümetidir!
Ama TSK’nın da itiraz edip, neyse ki CHP sayesinde önlenen, mayınlı arazilerin temizlenip 49 yıllığına İsrail’in “kazanabileceği” ihale düzenlemek marifeti, tamamen AKP hükümetine ait bir aymazlık olup, yukardaki gerçeği İsrail Mavi Marmara’ya saldırana kadar göz ardı ve hatta hasır altı ettiğinin göstergesidir.
Sormak isterim: Gazze’deki çocuklar bizim çocuklarımızdan daha mı değerli? Gazze’nin ambargodan kurtarılması, Türkiye’nin bütünlüğünden daha mı önemli?
Niçin “kendi içlerinden” birilerinin öldürülmesini beklediler İsrail’i tel’in ve tehdit için?
***
“Kendi içlerinden” dememin bir nedeni var: Fransız Libération gazetesi, dünkü sayısında merkezi Almanya’daki IHH derneğinin bazı üyelerinin Deniz Feneri yolsuzluğuna karıştığını, Türkiye’deki şubesinin de kuruluşundan beri AKP’ye çok yakın olup, Gazze’ye yönelik operasyonu AKP’nin desteğiyle düzenlediğini iddia ediyor. Doğru mu bu?
Umarım doğru değildir. Çünkü ben ve bu konuda yazdıklarıma destek veren binlerce okurum, Bosna’da, Afganistan’da Somali ve Irak’ta “iş” tutan, Gazze’lilere “Türkiye’de 70 milyon Abdülhamit var, hepsi de sizin yanınızda!” (*) müjdesi veren bu Yahudi düşmanı, sahte Osmanlı, ama hakiki İslamcı ve yandaşlarıyla hiç bir ortak noktamız olmadığı gibi, aynı ulustan da hissetmiyoruz kendimizi!
KaynaK