Bunlar hem dolandırıcı hem Şeriatçı
AKP iktidara geldiği ilk günden beri şeriatçılığı ve ulusal çıkarlara aykırı icraatı nedeniyle birçok kesimden tepki topluyor. Son günlerde ortaya çıkan haberlerle birlikte bu listeye yolsuzluklar da eklenmiş oldu. Aslında AKP milletvekillerinin birçoğu ve en başta milletvekili olmayan Tayyip Erdoğan iktidara gelmezden çok önce açılan yolsuzluk davalarının içindeydi. Ama AKP politikalarını eleştirenler bile bu iktidarı “halkın temiz toplum isteğinin” bir ürünü olarak gördüler ve bu yolsuzlukların üstünü örttüler. Şimdi ise AKP’nin maskesi düştü ve önceki iktidarlardan hiçbir farkı olmadığı apaçık ortaya çıktı.
Kemal Unakıtan kendisi için af paketi hazırlıyor
Son birkaç haftadır AKP’nin hayali ihracatçı Maliye Bakanı Türkiye’nin gündeminde. Şu sıralar Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hazırladığı vergi affı aracılığıyla kendi paçasını kurtarmanın derdinde. Naylon fatura kullanan ve hayali ihracat yapan Al Baraka Türk’ün yöneticisi olduğu sırada, Unakıtan hakkında şirket çalışanları ve diğer yöneticilerden oluşan 87 sanıkla birlikte 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları bir dava açılmıştı. Vergi kaçakçılığından yargılandığı bu dava henüz sonuçlanmamışken Bakan olan Unakıtan’ın ilk icraatı “Vergi Barışı” projesi adı altında bir vergi affı paketi çıkartmak oldu. Elbette ki onun kendi suçu da af kapsamına dahil. Unakıtan, Meclis’e sunduğu tasarıda başta kendisi olmak üzere naylon fatura kullananların affını sağlıyor. Böylece henüz sonuçlanmayan dava da düşmüş oluyor.
Ama naylon fatura düzenleyip basanlara af çıkartmıyor. Oysa ki bir Maliye Bakanı’nın çok iyi bilmesi gerekir ki asıl vergi kaybına yol açanlar naylon fatura düzenleyenler değil, naylon faturayı kullananlardır. Ne var ki Maliye Bakanı için mesele “vergi barışı” sağlamak değil de kendini kurtarmak olduğu için tüm bunların önemi kalmıyor. Yolsuzluklara karşı mücadele sözüyle vatandaştan oy isteyen AKP kendisinden öncekiler gibi vatandaşı soymak için o kadar hevesli ki bir iki ay bile sabredemiyor. İlk icraat olarak yolsuzluklarını affettiriyor.
Üstelik yeni Maliye Bakanımız pek de pişkin. Gazetecilerin kendisini kurtaracak bu yasayı çıkartmanın Unakıtan’ı rahatsız edip etmediği sorusuna aynen şöyle cevap veriyor: “Bunda utanılacak bir şey mi var? Bu af bana da yararsa niye rahatsızlık duyayım ki?”
Düşünün ki, yolsuzlukla ve vergi kaçakçılığıyla mücadeleyi birinci dereceden yürütmekle görevli Maliye Bakanı bir vergi kaçakçısı, daha da önemlisi bir hayali ihracatçı, ağır hapis cezasıyla yargılanan bir sanık. Türkiye’de gelenek, kişilerin önce milletvekili, daha sonra bakan olup soygunculuğa başlaması şeklinde sürerken, bu kez soygunculuğu meslek edinmiş birinin tepeden inme bakan olması ve yaptığı işi utanmadan sahiplenmesi AKP’nin ne kadar temiz olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik Bakan kendinden önce de aynı mesleği sürdürenleri unutmuyor ve “vergi barışı projesiyle” Balina, Örümcek Ağı, ve Paraşüt gibi davalardan sanık Murat Demirel, Hayyam Garipoğlu, Faruk Süren, Cavit Çağlar ve Erol Evcil gibi isimleri birer birer aklıyor. Anlaşılan Bozüyük Zirvesi’nde Tayyip Erdoğan yalnız yolsuzluklara göz yumma karşılığında siyasi desteği değil, kendi bakanlarının yolsuzluk yapma haklarını da pazarlık konusu yapmış.
Tayyip’in “ihale vurgunu bir ay daha sürsün” mücadelesi
Hükümetin icraatları bununla bitmiyor. Tayyip Erdoğan milletvekili bile olmamasına karşın bazı konulara çok duyarlı. Örneğin ihale vurgununun bir süre daha sürmesi gibi. Bu yüzden de Kıbrıs’ta ve Irak’ta gösteremediği militan tavrı tam da ihale yasasında gösteriyor ve bu alanda mücahitliği kimseye bırakmıyor.
Yeni ihale yasası geçtiğimiz Ocak ayında çıkarıldı ve 1 Ocak 2003’te yani bir yıl sonra yürürlüğe girmesi hükme bağlandı. Eksiklikler zamanında tamamlanabilsin ve ihaleler denetlensin diye de Kamu İhale Kurumu kuruldu. Bu kurul tüm yönetmeliklerini hazırlayıp Resmi Gazete’de yayınladı. Herşeyin yolunda ilerlediği esnada AKP iktidar oldu. Bu yeni yasa elbette ki işlerine gelmedi. Herşeyin şeffaf olmasını ve bir merkezden yani Kamu İhale Kurumu’ndan denetlenmesini öngören yasa 1 Ocak 2003’te yürürlüğe girecekken AKP önce yeni yasada eksiklikler olduğunu ileri sürerek bu tarihi ertelemeye kalktı. Aldığı tepkiler üzerineyse geri adım atmak zorunda kaldı. Bir süredir yeni yasanın yürürlüğe girmesini 1 yıl ertelemeye çalışan Erdoğan ise erteleme talebini 1 aya kadar indirerek ertelenmesi konusundaki ısrarını sürdürdü. Şimdi Erdoğan’a şunu sormak gerekiyor: “Madem ihale yasasında eksiklikler olduğu önceden tespit edilmişti, neden iddia edilen eksiklikler yeni önerilerle tamamlanıp hemen TBMM’ye getirilmedi?”
Bu noktada Erdoğan kendi başbakanıyla bile stratejik bir yol ayrımına geldi. Abdullah Gül bile tepkiler karşısında yasanın tasarlanan tarihte yürürlüğe gireceğini söylerken Erdoğan kararlı tavrından asla taviz vermedi.
AKP’li bakanlar göstere göstere dolandırıcılık yapıyor
Şimdi AKP içinde yeniden bir kargaşa var. AKP örgütü ve bakanları ikiye bölünmüş durumda. Bir bölümü 1 Ocak’ta yürürlüğe giren İhale Yasası’ndan yana, diğer tarafta ise “Yok olmaz değiştirelim” diyenler. Bugün soygunculuğun, vurgunculuğun en somut göstergesi olan İhale Yasası hâlâ tartışılıyor. 1 Ocak’ta yürürlüğe girmiş olmasına rağmen Erdoğan bu kez de bazı maddeleri değiştirip eski ihale düzenini sürdürmeyi planlıyor. Değişikliklerle ne amaçlanıyor? Kamu İhale Kurulu feshedilecek, ihale verme yetkisi yerel yönetimlerde olacak, Emanet Kurulu’na bırakılacak. Başta Belediyeler olmak üzere bir çok büyük kurumun ihalesi şeffaflıktan uzaklaşacak. Üstelik ihalelere fesat karıştırmaktan dava açılanlar bile yeni ihale düzenleyebilecek. Bu noktada istediğini zengin etme faslı başlayacak.
Peki hazırlanan yeni yasada yapılması planlanan değişiklikler kimlere yarayacak?
- İhale yetkililerinin akrabalarına
- Belediyeler ve valiliklere
- Yolsuzluk sanıklarına
- Özerk denetim istemeyenlere
-Yolsuzluk yapan belediye başkanlıklarına
- Duble yol ihalesi taraftarlarına
Zeki Ergezen vatandaşla dalga geçiyor
Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in duble yol ihalelerinde neler karıştırdığına bakmak Erdoğan’ın tüm bu telaşını anlaşılır kılıyor. AKP, herhalde acemiliğinden olacak, öyle komik durumlara düşüyor ki yaptığı yolsuzlukları da yüzüne gözüne bulaştırıyor. Bayındırlık Bakanı’nın duble yol ihalelerini kimlere ve kaç paraya verdiğini görünce Türk halkıyla dalga geçildiğini düşünmemek elde değil.
Yasaya göre 750 milyarın üzerindeki ihalelerin Resmi Gazete’de ilan edilmesi ve Sayıştay denetimine tabi olması gerekiyor. Bu ise AKP’lilerin hiç işine gelmiyor. Onlar da kolayını bulmuş, onlarca trilyonluk ihaleleri 749 milyarlık parçalara bölerek istediğine veriyor. Ne 650 ne 700, adeta milletle dalga geçer gibi, 749.829.440.000TL. Bunu yapan ise Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen.
Ergezen’in marifetleri bununla kalsa gene iyi. Aynı Ergezen’in 14 Ocak 1994’te Atatürk’e küfreden Hasan Mezarcı tarafından hazırlanmış ve Atatürk’e suikast girişiminde bulunanlara iade-i itibar verilmesini ilişkin önergeye de imza atmış olduğunu Emin Çölaşan’dan öğreniyoruz. Bitmedi; 27 Mayıs 1993 günü Mekke’de şu sözleri söyleyen de aynı Ergezen; “Devletin bize zorla kabul ettirdiği laiklikten kurtulmalıyız. Laik sistemin bir an önce defolup gitmesi için Cenab-ı Hak’kın dualarımızı kabul etmesini temenni ediyoruz.” AKP’yi tanımlamak için bundan güzel örnek de olamazdı zaten: Hem dolandırıcı hem şeriatçı.
http://www.turksolu.org/21/avsar21.htm

AKP iktidara geldiği ilk günden beri şeriatçılığı ve ulusal çıkarlara aykırı icraatı nedeniyle birçok kesimden tepki topluyor. Son günlerde ortaya çıkan haberlerle birlikte bu listeye yolsuzluklar da eklenmiş oldu. Aslında AKP milletvekillerinin birçoğu ve en başta milletvekili olmayan Tayyip Erdoğan iktidara gelmezden çok önce açılan yolsuzluk davalarının içindeydi. Ama AKP politikalarını eleştirenler bile bu iktidarı “halkın temiz toplum isteğinin” bir ürünü olarak gördüler ve bu yolsuzlukların üstünü örttüler. Şimdi ise AKP’nin maskesi düştü ve önceki iktidarlardan hiçbir farkı olmadığı apaçık ortaya çıktı.
Kemal Unakıtan kendisi için af paketi hazırlıyor
Son birkaç haftadır AKP’nin hayali ihracatçı Maliye Bakanı Türkiye’nin gündeminde. Şu sıralar Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hazırladığı vergi affı aracılığıyla kendi paçasını kurtarmanın derdinde. Naylon fatura kullanan ve hayali ihracat yapan Al Baraka Türk’ün yöneticisi olduğu sırada, Unakıtan hakkında şirket çalışanları ve diğer yöneticilerden oluşan 87 sanıkla birlikte 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları bir dava açılmıştı. Vergi kaçakçılığından yargılandığı bu dava henüz sonuçlanmamışken Bakan olan Unakıtan’ın ilk icraatı “Vergi Barışı” projesi adı altında bir vergi affı paketi çıkartmak oldu. Elbette ki onun kendi suçu da af kapsamına dahil. Unakıtan, Meclis’e sunduğu tasarıda başta kendisi olmak üzere naylon fatura kullananların affını sağlıyor. Böylece henüz sonuçlanmayan dava da düşmüş oluyor.
Ama naylon fatura düzenleyip basanlara af çıkartmıyor. Oysa ki bir Maliye Bakanı’nın çok iyi bilmesi gerekir ki asıl vergi kaybına yol açanlar naylon fatura düzenleyenler değil, naylon faturayı kullananlardır. Ne var ki Maliye Bakanı için mesele “vergi barışı” sağlamak değil de kendini kurtarmak olduğu için tüm bunların önemi kalmıyor. Yolsuzluklara karşı mücadele sözüyle vatandaştan oy isteyen AKP kendisinden öncekiler gibi vatandaşı soymak için o kadar hevesli ki bir iki ay bile sabredemiyor. İlk icraat olarak yolsuzluklarını affettiriyor.
Üstelik yeni Maliye Bakanımız pek de pişkin. Gazetecilerin kendisini kurtaracak bu yasayı çıkartmanın Unakıtan’ı rahatsız edip etmediği sorusuna aynen şöyle cevap veriyor: “Bunda utanılacak bir şey mi var? Bu af bana da yararsa niye rahatsızlık duyayım ki?”
Düşünün ki, yolsuzlukla ve vergi kaçakçılığıyla mücadeleyi birinci dereceden yürütmekle görevli Maliye Bakanı bir vergi kaçakçısı, daha da önemlisi bir hayali ihracatçı, ağır hapis cezasıyla yargılanan bir sanık. Türkiye’de gelenek, kişilerin önce milletvekili, daha sonra bakan olup soygunculuğa başlaması şeklinde sürerken, bu kez soygunculuğu meslek edinmiş birinin tepeden inme bakan olması ve yaptığı işi utanmadan sahiplenmesi AKP’nin ne kadar temiz olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik Bakan kendinden önce de aynı mesleği sürdürenleri unutmuyor ve “vergi barışı projesiyle” Balina, Örümcek Ağı, ve Paraşüt gibi davalardan sanık Murat Demirel, Hayyam Garipoğlu, Faruk Süren, Cavit Çağlar ve Erol Evcil gibi isimleri birer birer aklıyor. Anlaşılan Bozüyük Zirvesi’nde Tayyip Erdoğan yalnız yolsuzluklara göz yumma karşılığında siyasi desteği değil, kendi bakanlarının yolsuzluk yapma haklarını da pazarlık konusu yapmış.
Tayyip’in “ihale vurgunu bir ay daha sürsün” mücadelesi
Hükümetin icraatları bununla bitmiyor. Tayyip Erdoğan milletvekili bile olmamasına karşın bazı konulara çok duyarlı. Örneğin ihale vurgununun bir süre daha sürmesi gibi. Bu yüzden de Kıbrıs’ta ve Irak’ta gösteremediği militan tavrı tam da ihale yasasında gösteriyor ve bu alanda mücahitliği kimseye bırakmıyor.
Yeni ihale yasası geçtiğimiz Ocak ayında çıkarıldı ve 1 Ocak 2003’te yani bir yıl sonra yürürlüğe girmesi hükme bağlandı. Eksiklikler zamanında tamamlanabilsin ve ihaleler denetlensin diye de Kamu İhale Kurumu kuruldu. Bu kurul tüm yönetmeliklerini hazırlayıp Resmi Gazete’de yayınladı. Herşeyin yolunda ilerlediği esnada AKP iktidar oldu. Bu yeni yasa elbette ki işlerine gelmedi. Herşeyin şeffaf olmasını ve bir merkezden yani Kamu İhale Kurumu’ndan denetlenmesini öngören yasa 1 Ocak 2003’te yürürlüğe girecekken AKP önce yeni yasada eksiklikler olduğunu ileri sürerek bu tarihi ertelemeye kalktı. Aldığı tepkiler üzerineyse geri adım atmak zorunda kaldı. Bir süredir yeni yasanın yürürlüğe girmesini 1 yıl ertelemeye çalışan Erdoğan ise erteleme talebini 1 aya kadar indirerek ertelenmesi konusundaki ısrarını sürdürdü. Şimdi Erdoğan’a şunu sormak gerekiyor: “Madem ihale yasasında eksiklikler olduğu önceden tespit edilmişti, neden iddia edilen eksiklikler yeni önerilerle tamamlanıp hemen TBMM’ye getirilmedi?”
Bu noktada Erdoğan kendi başbakanıyla bile stratejik bir yol ayrımına geldi. Abdullah Gül bile tepkiler karşısında yasanın tasarlanan tarihte yürürlüğe gireceğini söylerken Erdoğan kararlı tavrından asla taviz vermedi.
AKP’li bakanlar göstere göstere dolandırıcılık yapıyor
Şimdi AKP içinde yeniden bir kargaşa var. AKP örgütü ve bakanları ikiye bölünmüş durumda. Bir bölümü 1 Ocak’ta yürürlüğe giren İhale Yasası’ndan yana, diğer tarafta ise “Yok olmaz değiştirelim” diyenler. Bugün soygunculuğun, vurgunculuğun en somut göstergesi olan İhale Yasası hâlâ tartışılıyor. 1 Ocak’ta yürürlüğe girmiş olmasına rağmen Erdoğan bu kez de bazı maddeleri değiştirip eski ihale düzenini sürdürmeyi planlıyor. Değişikliklerle ne amaçlanıyor? Kamu İhale Kurulu feshedilecek, ihale verme yetkisi yerel yönetimlerde olacak, Emanet Kurulu’na bırakılacak. Başta Belediyeler olmak üzere bir çok büyük kurumun ihalesi şeffaflıktan uzaklaşacak. Üstelik ihalelere fesat karıştırmaktan dava açılanlar bile yeni ihale düzenleyebilecek. Bu noktada istediğini zengin etme faslı başlayacak.
Peki hazırlanan yeni yasada yapılması planlanan değişiklikler kimlere yarayacak?
- İhale yetkililerinin akrabalarına
- Belediyeler ve valiliklere
- Yolsuzluk sanıklarına
- Özerk denetim istemeyenlere
-Yolsuzluk yapan belediye başkanlıklarına
- Duble yol ihalesi taraftarlarına
Zeki Ergezen vatandaşla dalga geçiyor
Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in duble yol ihalelerinde neler karıştırdığına bakmak Erdoğan’ın tüm bu telaşını anlaşılır kılıyor. AKP, herhalde acemiliğinden olacak, öyle komik durumlara düşüyor ki yaptığı yolsuzlukları da yüzüne gözüne bulaştırıyor. Bayındırlık Bakanı’nın duble yol ihalelerini kimlere ve kaç paraya verdiğini görünce Türk halkıyla dalga geçildiğini düşünmemek elde değil.
Yasaya göre 750 milyarın üzerindeki ihalelerin Resmi Gazete’de ilan edilmesi ve Sayıştay denetimine tabi olması gerekiyor. Bu ise AKP’lilerin hiç işine gelmiyor. Onlar da kolayını bulmuş, onlarca trilyonluk ihaleleri 749 milyarlık parçalara bölerek istediğine veriyor. Ne 650 ne 700, adeta milletle dalga geçer gibi, 749.829.440.000TL. Bunu yapan ise Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen.
Ergezen’in marifetleri bununla kalsa gene iyi. Aynı Ergezen’in 14 Ocak 1994’te Atatürk’e küfreden Hasan Mezarcı tarafından hazırlanmış ve Atatürk’e suikast girişiminde bulunanlara iade-i itibar verilmesini ilişkin önergeye de imza atmış olduğunu Emin Çölaşan’dan öğreniyoruz. Bitmedi; 27 Mayıs 1993 günü Mekke’de şu sözleri söyleyen de aynı Ergezen; “Devletin bize zorla kabul ettirdiği laiklikten kurtulmalıyız. Laik sistemin bir an önce defolup gitmesi için Cenab-ı Hak’kın dualarımızı kabul etmesini temenni ediyoruz.” AKP’yi tanımlamak için bundan güzel örnek de olamazdı zaten: Hem dolandırıcı hem şeriatçı.
http://www.turksolu.org/21/avsar21.htm