Can Dündar Nobel'i Hak Ediyor.

araghorn-g

Pentaxian
Altın Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
6,673
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
kayboldum, burasıda neresi????
Can Dündar Nobel'i hak ediyor!

29 Ekim'de Can Dündar'ın "Mustafa" isimli filmine gitme gafletinde bulundum.

Dündar filminde büyük bir mucizeden bahsediyor…

Özetlersek, filme göre, Mustafa denen bu kişi;

Birkaç sefer özenle altı çizildiği üzere karı-kız düşkünü, bir oturuşta

mutlaka bir büyük rakı içen, bugün karşılaşsanız, eline bir psikiyatrın kart

vizitini tutuşturup "aman bir an evvel bu numaradan bir randevu al kendine" dedirtecek derecede vahim kişilik bozukluklarına sahip, çok zengin bir kadın için sevgilisini terk edip onun intiharına neden olan, çocukken yediği bir dayak üzerine yıllarca içinde bitmek bilmeyen bir kini biriktirip, sırf bu sebeple ülkeyi laiklikle buluşturarak, modern eğitimi başlatarak, dini eğitim veren kurumda yediği dayağın öcünü alan birisi…

Sadece bu kadar mı sandınız? Elbette hayır! Cephedeki cesaretine bir kez olsun değinilmeyen Mustafa'nın geceleri karanlıkta uyuyamadığını

öğreniyoruz… İçinde sürekli bir korku ve tatminsizlik hissi taşıyor.

Cumhurbaşkanı olup da artık hiçbir şey yapmadan boş boş oturmaya başlayan bu adamın iç sıkıntısı daha da büyüyor. Öyle ki tek tesellisi çalgılı, içkili sefa âlemleri. Yapayalnız kaldığı dünyasında hasta ruhuna gitgide teslim oluyor. Çok mutsuz, hem de çok…

Film, Mustafa'nın "dinsiz" olduğunu vurgulamak üzerine kurgulanmış. Kurtuluş savaşını desteklerini alabilmek için dindar kesimleri ve kurumları

kandırmış, sonra işi bitince de onların ipini çekmiş. "Dinin afyon etkisi"

üzerine söyledikleri filmde sık sık yer alırken, Ramazan ayında içmediği,

Kur'an tercümesi yapan özel bir görevli yardımıyla dini anlamaya çalıştığı

ve malum çevrelerin sıkı adamı Nevzat Yalçıntaş'ın ortaya çıkardığı üzere Hz. Muhammed'in mezarını yıkmak isteyen Suudiler'e "orduları gönderirim, ayağınızı denk alın" mealinde bir telgraf yollayarak mezarı yıkılmaktan kurtardığı, vb. birçok bilgi seyirciden özenle saklanmış.


Kurtuluş savaşı harita üzerinden ve birkaç basit sahneyle "oldu da bitti

maşallah" tadında kestirme yoldan anlatılmış. İnsanda, tüm milli direnişin

ve çarpışmaların kısacık bir sürede tamamlandığı ve memleketin kolayca

kurtulduğu hissi uyanıyor.


Zaaflarla dolu zayıf karakterine ve acı dolu anılarına tutunarak sürüklediği ömrünün en sıkıntı verici son döneminde ise Mustafa "beni hatırlayın!" diyor. Hatırlanmaya değmeyeceğinin kendisi bile farkında olmalı ki, unutulmaktan ölesiye korkuyor…

Film, sürekli not tutmak suretiyle tekrar tekrar izlenir ve derin yapısını

çözmeyi amaçlayan bir gözle incelenirse, yukarıda yazdığımdan çok daha fazla Mustafa aleyhtarı unsur kolaylıkla listelenebilir. Aktardıklarım, bir çırpınışta aklıma gelebilenlerden ibarettir.

Dündar filminde büyük bir mucizeden bahsediyor… Çünkü Dündar'ın Mustafa'sı, bırakın çeşitli devletlerce işgâl edilmiş bir ülkeyi düşmandan temizleyipyeni bir ülke kurmayı, bir sürüye çobanlık yapmayı bile beceremeyecek bir adam. Ancak nasıl oluyorsa Türkiye'yi kuruyor! Yani film bir mucizeyi anlatıyor… Oysa ki savaşlar ve şehitler kan kırmızısıdır. Yepyeni bir devletin kuruluşu ve bir ulusun şahlanışı buz gibi gerçektir. Mucizeler ise ancak masallarda anlatılır.*

Yazdığı ve yönettiği masalla Can Dündar, görevini ifşa etmiştir. Misyonu

tamamlanmış bir görevli olarak kesinlikle eserini bir masal kitabı olarak da yayınlamalı ve hak ettiği Nobel ödülünü almalıdır!*

Ancak ben Mustafa'yı tanımıyorum…

Sadece Mustafa Kemal bilirim ki kendisine Atatürk denir.

O da bizim gibi etten kemiktendir lâkin bedeni çürüyüp gitmişse de ruhu

bizimledir.

İnsan olduğu için hatalar yapmıştır fakat hatalarıyla doğrularını iki ayrı

kefeye koyup da hakikâti göremiyorsak, içimizdeki vicdanın terazisine

yazıklar olsun!

Benim gibi düşünenlere, "Atatürk'ü putlaştırmayın, O'nu da herkes gibi

doğrularıyla yanlışlarıyla tartışalım" diye saldıracak olan aydınımsılara

cevabım önceden hazırdır; "İyi niyetinize bir saniye olsun inanabilseydim,

kapımı açar sizi beklerdim…"

Havai fişek sesleri İstanbul'u inletirken yazıma son veriyorum…

Değerlerimiz, bir kum saatinin incecik belinden akıp giderken, o gösterişli

fişeklerin gürültüsünün çığlıklarımızı bastıramamasını, gökyüzünü kaplayan renk cümbüşünün gözlerimizi boyayamamasını temenni ediyorum…



http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_314051
 
her kelimesine gönülden katıldığım bir yazı,
ancak bölüm kuralları gereği kaynak belirtmelisin,

not: bir mod'a kural anlatan ilk üyeyim :D
 
kaynak eklermısın abi linkiyle beraber
 
aslında bu yazı bir haber değil bir yorum. bunu bende yazmış olabilirim veya yazabilirimde.. o yüzden kaynak kanımca çok gerekli değil... ancak ben yinede okumuş olduğum sitenin linkini verdim.
 
aslında bu yazı bir haber değil bir yorum. bunu bende yazmış olabilirim veya yazabilirimde.. o yüzden kaynak kanımca çok gerekli değil... ancak ben yinede okumuş olduğum sitenin linkini verdim.

sende yazmıs olabilirsinde abi bizim bölümde açamazsın konuyu çünkü yasak
 
Gitti izledim qördüm her kelimesine katılıyorm tsk paylasım ıcın
 
Geri
Üst