ersan.
New member
- Katılım
- 8 Nis 2010
- Mesajlar
- 43
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Şairlerin ve türkülerin; Dert bir değil, elvan elvan demesi, Karadenizli Temelin hangi birisi, hepsi ters celiy diye yakınması gibi; bugün ben de ne yapacağımı, ne yazacağımı bilemez durumdayım... Hani, ev hanımlarının en büyük derdi, hangi yemeği yapacağına karar verememektir de, eşi ve çocuklarından tercihte bulunmalarını isterler ya, şu an, ben de aynı kararsızlık içindeyim... Konu o kadar çok, malzeme o kadar bol ki, acaba hangisini yazsam!.. Mönüde Ergenekon var, Balyoz var, polemik var, yargı var, asker var, İsrail var, Başsavcı var... Var oğlu var!.. Hepsini karıştırıp bir çorba mı yapsam, yoksa bu malzemelerden bir türlü mü pişirsem?.. Yazının burasına geldim ama, hâlâ bir karar verebilmiş değilim... En iyisi, Besmeleyi çekip, bir yerlerden başlamak... Öyle ya; Başlamak, bitirmenin yarısıdır demişler... Dahasını da demişler; En kötü karar, kararsızlıktan daha iyidir!
O halde, haydi Bismillah;
Vandan başlayalım!..
CHP, ERMAN TOROĞLUNU ÇAĞIRSAYDI!
Efendim, malûmlarınız olduğu üzere; CHPliler Van acısını dindirebilmek için, sürekli başkalarını suçluyorlar... Bir kuyruk acısı ki, sürekli hoplatıyor CHPlileri... En sonunda, aranan suçlu(!)yu buldular...
İddiaya göre; suçlu(!) AK Partililer ve Emniyet güçleri idi!.. Emniyet, CHP otobüsünü yanlış sokağa yönlendirmiş, sokakta bekleyen AK Partililer de, yanlarında getirdikleri koli koli yumurtayı CHPlilerin üzerine atmışlar!..
Yılmaz Ateş başkanlığındaki CHP kurmayları, dün bu iddialarını kanıtlamak için, spor programlarındaki Oynat Uğurcuğum taktiğine başvurmuşlar!.. Görüntüleri oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Tabii, bu kişi filanca diyebilmek için!.. Ama, ilk defa böyle bir uygulama yaptıkları için, acemilikler sergileyip, gülüşmelere sebep olmuşlar...
Bu durumlarda, işi ehline vermek lâzım!.
Meselâ, oraya Erman Toroğlunu çağırsalardı, hiç problem çıkmaz, CHPliler de komik duruma düşmezlerdi...
Erman Toroğlu, Oynat Uğurcuğum der, oynatırdı görüntüleri... Durdur veya dondur dediğinde de, Baykallı görüntüler donardı!..
Neyse... Her ilkte böyle acemilikler olur... Umarım, bir dahaki sefere Erman Toroğlunu çağırmayı ihmal etmezler.
Yalnız, Erman Toroğlunun çabaları CHPyi kurtarmaya yeter mi, işte ona garanti veremem...
Çünkü, CHP, suçlu avını bırakıp, artık aynaya bakmaya ve Bu saldırı niye? diye sormaya başlamalıdır!..
BU DA, VANDAN VAN MİNUTE!
Öyle ya;
Bu saldırı, doğaçlama bile olsa, bir arka plânı vardır!..
Mazlum-Der Van Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mehmet Nasih Aydının dediği gibi; Deniz Baykala atılan yumurtaların failleri Mazlum Kürtler olamaz mı?..
Tamam, yumurta bile atılmış olsa, bu saldırıyı savunmak, elbette mümkün değil!.. Ama, bu saldırıyı, bir günah külliyatına protesto olarak değerlendirmek de mümkün!..
Av. M.Nasih Aydın öyle diyor ya;
CHP ve lideri, bu ülkenin yüzyılını yakan Ergenekonun avukatlığını üstlenmiş, binlerce faili meçhulün üstünü örtmek istemiş, köylerin yakılıp insanların evlerinden, yurtlarından edilmesine, meydanlarda bu ülke insanlarının üzerlerinde taşıdığı çarşafların saldırganca parçalanmasına, Kuran kursu yasaklarına, başörtüsü yasağı ve düşmanlığına, katsayı adaletsizliğine, anadil yasağı, kolluk gücü baskısı ve sayılamayacak kadar kabarık hak ihlallerine kaynaklık etmiş bir zihniyetin arkasında durmuştur. Ona atılan yumurtaların failleri ne AK Partili ne de BDPlilerdir, bizzat mazlum Kürtlerdir.
Van halkı; yıllarca ezilip horlanmalarına ses çıkarmayıp çanak tutanların hiçbir özür bile dilemeden gelmesini hazmedememiş, canı yanmış coğrafyanın, her hanesinde bir evlat acısı yaşanan ailelerin, yoksulluk ve ihanete uğramışlığın öfkeli çocuklarının anlık refleksleridir bu tepkiler.
CHP lideri, kendisini dinlemek için salonu hıncahınç dolduracak ve alkışlayacak kimseleri mi bekliyordu yoksa? Eğer bu beklentisinin boş çıkması karşısında hayal kırıklığı yaşıyorsa, bilsin ki daha çok hayal kırıklığı yaşayacak ve daha çok tepki görecektir.
Galiba, gerçek de bu!..
Van halkı, aslında; Baykalın şahsında Ergenekon zihniyetine tepki göstermiştir!.. Yıllardır süren baskılara, zulümlere, faili meçhullere tepki göstermiştir!..
Dolayısıyla, Baykalın hevesini kursağında bırakmışlardır!.. Öyle ya; Vana kadar gittim diye hava atacakken, yumurtalı saldırıya maruz kalmıştır!..
Alkış beklediği ellerden yumurta atılmıştır ki; Baykal, havası sönmüş balona dönmüştür!..
Uzun lafın kısası;
Bay Baykal ve kurmayları görüntülerle uğraşmak yerine olayın temeline inmelidir!..
Van halkı, Van Minute demiştir!..
CHP, bu mesajı iyi okumalıdır!..
BU YARGIÇ TARAFSIZ OLABİLİR Mİ?
Van halkının verdiği Van Minute mesajının altında, öyle sanıyorum ki, yargıya tepki de vardır!..
Bay Deniz Baykal, sürekli bağımsız ve tarafsız yargının kuşatıldığından ve hatta ele geçirilmek istendiğinden dem vuruyor ya; Van halkının Van Minute tepkisinin altında; Bu mu bağımsız ve tarafsız yargı? isyanı vardır.
Şu hale bakın;
Hamdi Yaver Aktan adlı yargıcımız hem Yargıtay 8. Ceza Dairesinde üyedir, hem de Cumhuriyet gazetesinin yazarıdır!..
Böyle bir hakim, hiç tarafsız olabilir mi?.. Böyle bir hakim hiç bağımsız karar verebilir mi?..
O Cumhuriyet gazetesi ki;
Sahibi İlhan Selçuktan yazarları Mustafa Balbaya, Behiç Gürcihandan Gürbüz Çapana ve Vedat Yenerere kadar, birçok çalışanı ile birlikte bir Ergenekon üssü durumundadır!..
Gazete, Ergenekon sanıkları ile doludur.
Hamdi Yaver Aktan, maalesef işte böyle bir gazetede yazı yazmaktadır!..
Hayır, yazı yazmasına hiçbir itirazım yok... İnsanlar, uzmanlık alanları ile ilgili konularda, her gazetede yazı yazabilirler!..
Ama, Hamdi Yaver Aktanın bir engeli var... Bu engel, Cumhuriyetin Ergenekon üssü haline gelmesinden çok daha öte bir engeldir!..
Çünkü, sayın yargıcımız;
İleride Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelmesi muhtemel bir dâvâda, yani Ergenekon Dâvâsında karar verecek bir konumdadır!..
Düşünebiliyor musunuz;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ergenekon Dâvâsına bakacak, mesela İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Behiç Gürcihan, Vedat Yenerer ve Gürbüz Çapan hakkında karar verecek!..
Sorarım size;
Karar vericiler arasında bulunacak olan Hamdi Yaver Aktanın, Cumhuriyet gazetesi sahibi, çalışanları ve ortakları aleyhinde karar verebileceğini düşünür müsünüz?..
Öyle ya, yargıcımız, aynı zamanda bir Cumhuriyet yazarıdır!..
Cumhuriyet de, Ergenekoncularla doludur!..
Hele söyleyin; sadece, böyle bir gazetede yazar olmak bile bir ihsas-ı rey değil midir?..
Peki, tarafsızlık nerede?..
Bağımsızlık nerede?..
Hani, Bremen Mızıkacıları gibi hep bir ağızdan bağırıp; Yargı kuşatılıyor!.. Yargı ele geçirilmek isteniyor diyorlar ya; sadece şu örnek bile; yargının kimler tarafından kuşatıldığını, kimler tarafından ele geçirildiğini göstermeye herhalde yeterlidir!..
VAKİT BURADA!.. DİKKATLİ KONUŞ!..
Söz Hamdi Yaver Aktandan açılmışken, izninizle dün yaşanan bir komediden söz etmek istiyorum.
Taksimde yaptıkları yürüyüş esnasında, Genç Siviller tarafından Darbeci Baro, Taksime hoşgeldin pankartıyla karşılanan İstanbul Barosu; kuruluşlarının 132. yıldönümü dolayısıyla İÜde bir Çalıştay düzenlemiş... Çalıştayın dünkü konuşmacılarından biri de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktanmış!..
Başlamış konuşmaya!
Tabiî, muhabirimiz Kenan Kıran da, basmış teybin düğmesine... Öyle ya; konuşmayı kaydedip, haber yapacak!.. Çünkü, konuşan kişi; Sarı Çizmeli Mehmedağa değildir!.. Bir Yargıtay hakimidir ve onun ağzından çıkan her sözün bir haber değeri vardır!..
Olur ya;
Bir yargıç gibi değil, siyasetçi gibi konuşabilir!.. Daha önce yaptığı gibi, Başbakan Erdoğana lâf yetiştirmeye kalkışabilir!..
Bu da, haber olur!..
Uzatmayalım... Bizim Kenan Kıran teybin düğmesine basınca; etrafındakilerin saldırısına uğrar!.. Ses kayıt cihazını elinden alırlar ve kapatırlar!..
Sizin anlayacağınız;
Milli Şef İsmet İnönü döneminde çıkarılan Takrir-i Sükûn kanunlarına uygun bir sansür uygularlar!..
Bununla da yetinmezler!..
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyelerinden Av. Turgay Demirci kürsüde konuşmakta olan Hamdi Yaver Aktana bağırır;
Vakit gazetesi burada!..
Sözlerine dikkat et!..
Şu hale bakın;
Bizim Kenan Kırana sansür uyguladıkları yetmiyormuş gibi, konuşmacıya da sansür uyguluyorlar!..
Naapsın adamcağız;
20 dakika sürmesi plânlanan konuşmasını 12 dakikada bitirip, iner kürsüden!..
Hani, merak etmedim değil;
Bizim Kenan Kıran orada olmasaydı, acaba neler söyleyeceklerdi? Esecekler, gürleyecekler ve Hükümete salvoda mı bulunacaklardı?..
Elbette bilemiyorum...
Ama, bildiğim bir şey var;
İşte Baromuz bu!..
Avukatlarımız bu!..
Tabiî yargımız da bu!..
Ortada böyle bir tablo varken,
Yargının demokratikleştirilmesi gerekli midir, gereksiz mi sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum!..
Görün işte;
Yargıyı özgürleştirmek isteyen kimdir,
Var güçleriyle direnenler kim?..
Malzemeler ortada!..
Ehh, bu malzemeden de, böyle bir yazı çıktı işte!.. Elbette beğenenler de olacak, burun kıvıranlar da!..
Ama ne yapayım;
Benim aşçılığım bu kadar!..
Beğenmeyen lokantaya gitsin!..
Gidip, kendine bir Van Minute yemeği ısmarlasın!..
Fatih ve torunları!
NATO üyesi olmadığı halde İsrailin Genelkurmay Başkanı Aşkenaziyi Ankaradaki NATO Toplantısına davet ettiği için, Org. İlker Başbuğa 17 Mart günü sormuştuk ya; Tanklardan ne haber?.. Aşkenaziye, geri vitesleri çalışmayan 32 M-60 tankını da sordunuz mu?
Cevap, dün Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönülden geldi... Sayın Gönül; İsrailin arızayı giderdiğini ve tankları teslim ettiğini açıkladı...
Ne yalan söyleyeyim; bu açıklama bile içimi burktu... Düşünebiliyor musunuz; 70 milyonluk Türkiye, 5 milyonluk İsraile muhtaç!.. Bırakın tank yapmayı, satın aldığı tankların tamirini bile İsraile yaptırıyor!..
Bizler ki, Fatihin torunlarıyız... Fatih Sultan Mehmed ki; daha çocuk denecek yaşta iken top dökmeyi öğrenmiş ve hatta mühendisliğini bizzat kendisinin yaptığı Şahî adı verilen toplarla Bizans surlarını delik-deşik etmiş!..
Şu hâle bakın; çağdışı bulduğumuz padişahlar mühendislik harikalarına imza atmışlar... Çağdaş padişahlar ise, toplum mühendisliğinden başlarını kaldıramadıkları için olsa gerek; satın aldıkları tankların tamirini bile İsraile yaptırıyor!..
Gel de üzülme!.. Gel de için burkulmasın!..
kaynak
O halde, haydi Bismillah;
Vandan başlayalım!..
CHP, ERMAN TOROĞLUNU ÇAĞIRSAYDI!
Efendim, malûmlarınız olduğu üzere; CHPliler Van acısını dindirebilmek için, sürekli başkalarını suçluyorlar... Bir kuyruk acısı ki, sürekli hoplatıyor CHPlileri... En sonunda, aranan suçlu(!)yu buldular...
İddiaya göre; suçlu(!) AK Partililer ve Emniyet güçleri idi!.. Emniyet, CHP otobüsünü yanlış sokağa yönlendirmiş, sokakta bekleyen AK Partililer de, yanlarında getirdikleri koli koli yumurtayı CHPlilerin üzerine atmışlar!..
Yılmaz Ateş başkanlığındaki CHP kurmayları, dün bu iddialarını kanıtlamak için, spor programlarındaki Oynat Uğurcuğum taktiğine başvurmuşlar!.. Görüntüleri oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Tabii, bu kişi filanca diyebilmek için!.. Ama, ilk defa böyle bir uygulama yaptıkları için, acemilikler sergileyip, gülüşmelere sebep olmuşlar...
Bu durumlarda, işi ehline vermek lâzım!.
Meselâ, oraya Erman Toroğlunu çağırsalardı, hiç problem çıkmaz, CHPliler de komik duruma düşmezlerdi...
Erman Toroğlu, Oynat Uğurcuğum der, oynatırdı görüntüleri... Durdur veya dondur dediğinde de, Baykallı görüntüler donardı!..
Neyse... Her ilkte böyle acemilikler olur... Umarım, bir dahaki sefere Erman Toroğlunu çağırmayı ihmal etmezler.
Yalnız, Erman Toroğlunun çabaları CHPyi kurtarmaya yeter mi, işte ona garanti veremem...
Çünkü, CHP, suçlu avını bırakıp, artık aynaya bakmaya ve Bu saldırı niye? diye sormaya başlamalıdır!..
BU DA, VANDAN VAN MİNUTE!
Öyle ya;
Bu saldırı, doğaçlama bile olsa, bir arka plânı vardır!..
Mazlum-Der Van Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mehmet Nasih Aydının dediği gibi; Deniz Baykala atılan yumurtaların failleri Mazlum Kürtler olamaz mı?..
Tamam, yumurta bile atılmış olsa, bu saldırıyı savunmak, elbette mümkün değil!.. Ama, bu saldırıyı, bir günah külliyatına protesto olarak değerlendirmek de mümkün!..
Av. M.Nasih Aydın öyle diyor ya;
CHP ve lideri, bu ülkenin yüzyılını yakan Ergenekonun avukatlığını üstlenmiş, binlerce faili meçhulün üstünü örtmek istemiş, köylerin yakılıp insanların evlerinden, yurtlarından edilmesine, meydanlarda bu ülke insanlarının üzerlerinde taşıdığı çarşafların saldırganca parçalanmasına, Kuran kursu yasaklarına, başörtüsü yasağı ve düşmanlığına, katsayı adaletsizliğine, anadil yasağı, kolluk gücü baskısı ve sayılamayacak kadar kabarık hak ihlallerine kaynaklık etmiş bir zihniyetin arkasında durmuştur. Ona atılan yumurtaların failleri ne AK Partili ne de BDPlilerdir, bizzat mazlum Kürtlerdir.
Van halkı; yıllarca ezilip horlanmalarına ses çıkarmayıp çanak tutanların hiçbir özür bile dilemeden gelmesini hazmedememiş, canı yanmış coğrafyanın, her hanesinde bir evlat acısı yaşanan ailelerin, yoksulluk ve ihanete uğramışlığın öfkeli çocuklarının anlık refleksleridir bu tepkiler.
CHP lideri, kendisini dinlemek için salonu hıncahınç dolduracak ve alkışlayacak kimseleri mi bekliyordu yoksa? Eğer bu beklentisinin boş çıkması karşısında hayal kırıklığı yaşıyorsa, bilsin ki daha çok hayal kırıklığı yaşayacak ve daha çok tepki görecektir.
Galiba, gerçek de bu!..
Van halkı, aslında; Baykalın şahsında Ergenekon zihniyetine tepki göstermiştir!.. Yıllardır süren baskılara, zulümlere, faili meçhullere tepki göstermiştir!..
Dolayısıyla, Baykalın hevesini kursağında bırakmışlardır!.. Öyle ya; Vana kadar gittim diye hava atacakken, yumurtalı saldırıya maruz kalmıştır!..
Alkış beklediği ellerden yumurta atılmıştır ki; Baykal, havası sönmüş balona dönmüştür!..
Uzun lafın kısası;
Bay Baykal ve kurmayları görüntülerle uğraşmak yerine olayın temeline inmelidir!..
Van halkı, Van Minute demiştir!..
CHP, bu mesajı iyi okumalıdır!..
BU YARGIÇ TARAFSIZ OLABİLİR Mİ?
Van halkının verdiği Van Minute mesajının altında, öyle sanıyorum ki, yargıya tepki de vardır!..
Bay Deniz Baykal, sürekli bağımsız ve tarafsız yargının kuşatıldığından ve hatta ele geçirilmek istendiğinden dem vuruyor ya; Van halkının Van Minute tepkisinin altında; Bu mu bağımsız ve tarafsız yargı? isyanı vardır.
Şu hale bakın;
Hamdi Yaver Aktan adlı yargıcımız hem Yargıtay 8. Ceza Dairesinde üyedir, hem de Cumhuriyet gazetesinin yazarıdır!..
Böyle bir hakim, hiç tarafsız olabilir mi?.. Böyle bir hakim hiç bağımsız karar verebilir mi?..
O Cumhuriyet gazetesi ki;
Sahibi İlhan Selçuktan yazarları Mustafa Balbaya, Behiç Gürcihandan Gürbüz Çapana ve Vedat Yenerere kadar, birçok çalışanı ile birlikte bir Ergenekon üssü durumundadır!..
Gazete, Ergenekon sanıkları ile doludur.
Hamdi Yaver Aktan, maalesef işte böyle bir gazetede yazı yazmaktadır!..
Hayır, yazı yazmasına hiçbir itirazım yok... İnsanlar, uzmanlık alanları ile ilgili konularda, her gazetede yazı yazabilirler!..
Ama, Hamdi Yaver Aktanın bir engeli var... Bu engel, Cumhuriyetin Ergenekon üssü haline gelmesinden çok daha öte bir engeldir!..
Çünkü, sayın yargıcımız;
İleride Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelmesi muhtemel bir dâvâda, yani Ergenekon Dâvâsında karar verecek bir konumdadır!..
Düşünebiliyor musunuz;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ergenekon Dâvâsına bakacak, mesela İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Behiç Gürcihan, Vedat Yenerer ve Gürbüz Çapan hakkında karar verecek!..
Sorarım size;
Karar vericiler arasında bulunacak olan Hamdi Yaver Aktanın, Cumhuriyet gazetesi sahibi, çalışanları ve ortakları aleyhinde karar verebileceğini düşünür müsünüz?..
Öyle ya, yargıcımız, aynı zamanda bir Cumhuriyet yazarıdır!..
Cumhuriyet de, Ergenekoncularla doludur!..
Hele söyleyin; sadece, böyle bir gazetede yazar olmak bile bir ihsas-ı rey değil midir?..
Peki, tarafsızlık nerede?..
Bağımsızlık nerede?..
Hani, Bremen Mızıkacıları gibi hep bir ağızdan bağırıp; Yargı kuşatılıyor!.. Yargı ele geçirilmek isteniyor diyorlar ya; sadece şu örnek bile; yargının kimler tarafından kuşatıldığını, kimler tarafından ele geçirildiğini göstermeye herhalde yeterlidir!..
VAKİT BURADA!.. DİKKATLİ KONUŞ!..
Söz Hamdi Yaver Aktandan açılmışken, izninizle dün yaşanan bir komediden söz etmek istiyorum.
Taksimde yaptıkları yürüyüş esnasında, Genç Siviller tarafından Darbeci Baro, Taksime hoşgeldin pankartıyla karşılanan İstanbul Barosu; kuruluşlarının 132. yıldönümü dolayısıyla İÜde bir Çalıştay düzenlemiş... Çalıştayın dünkü konuşmacılarından biri de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktanmış!..
Başlamış konuşmaya!
Tabiî, muhabirimiz Kenan Kıran da, basmış teybin düğmesine... Öyle ya; konuşmayı kaydedip, haber yapacak!.. Çünkü, konuşan kişi; Sarı Çizmeli Mehmedağa değildir!.. Bir Yargıtay hakimidir ve onun ağzından çıkan her sözün bir haber değeri vardır!..
Olur ya;
Bir yargıç gibi değil, siyasetçi gibi konuşabilir!.. Daha önce yaptığı gibi, Başbakan Erdoğana lâf yetiştirmeye kalkışabilir!..
Bu da, haber olur!..
Uzatmayalım... Bizim Kenan Kıran teybin düğmesine basınca; etrafındakilerin saldırısına uğrar!.. Ses kayıt cihazını elinden alırlar ve kapatırlar!..
Sizin anlayacağınız;
Milli Şef İsmet İnönü döneminde çıkarılan Takrir-i Sükûn kanunlarına uygun bir sansür uygularlar!..
Bununla da yetinmezler!..
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyelerinden Av. Turgay Demirci kürsüde konuşmakta olan Hamdi Yaver Aktana bağırır;
Vakit gazetesi burada!..
Sözlerine dikkat et!..
Şu hale bakın;
Bizim Kenan Kırana sansür uyguladıkları yetmiyormuş gibi, konuşmacıya da sansür uyguluyorlar!..
Naapsın adamcağız;
20 dakika sürmesi plânlanan konuşmasını 12 dakikada bitirip, iner kürsüden!..
Hani, merak etmedim değil;
Bizim Kenan Kıran orada olmasaydı, acaba neler söyleyeceklerdi? Esecekler, gürleyecekler ve Hükümete salvoda mı bulunacaklardı?..
Elbette bilemiyorum...
Ama, bildiğim bir şey var;
İşte Baromuz bu!..
Avukatlarımız bu!..
Tabiî yargımız da bu!..
Ortada böyle bir tablo varken,
Yargının demokratikleştirilmesi gerekli midir, gereksiz mi sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum!..
Görün işte;
Yargıyı özgürleştirmek isteyen kimdir,
Var güçleriyle direnenler kim?..
Malzemeler ortada!..
Ehh, bu malzemeden de, böyle bir yazı çıktı işte!.. Elbette beğenenler de olacak, burun kıvıranlar da!..
Ama ne yapayım;
Benim aşçılığım bu kadar!..
Beğenmeyen lokantaya gitsin!..
Gidip, kendine bir Van Minute yemeği ısmarlasın!..
Fatih ve torunları!
NATO üyesi olmadığı halde İsrailin Genelkurmay Başkanı Aşkenaziyi Ankaradaki NATO Toplantısına davet ettiği için, Org. İlker Başbuğa 17 Mart günü sormuştuk ya; Tanklardan ne haber?.. Aşkenaziye, geri vitesleri çalışmayan 32 M-60 tankını da sordunuz mu?
Cevap, dün Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönülden geldi... Sayın Gönül; İsrailin arızayı giderdiğini ve tankları teslim ettiğini açıkladı...
Ne yalan söyleyeyim; bu açıklama bile içimi burktu... Düşünebiliyor musunuz; 70 milyonluk Türkiye, 5 milyonluk İsraile muhtaç!.. Bırakın tank yapmayı, satın aldığı tankların tamirini bile İsraile yaptırıyor!..
Bizler ki, Fatihin torunlarıyız... Fatih Sultan Mehmed ki; daha çocuk denecek yaşta iken top dökmeyi öğrenmiş ve hatta mühendisliğini bizzat kendisinin yaptığı Şahî adı verilen toplarla Bizans surlarını delik-deşik etmiş!..
Şu hâle bakın; çağdışı bulduğumuz padişahlar mühendislik harikalarına imza atmışlar... Çağdaş padişahlar ise, toplum mühendisliğinden başlarını kaldıramadıkları için olsa gerek; satın aldıkları tankların tamirini bile İsraile yaptırıyor!..
Gel de üzülme!.. Gel de için burkulmasın!..
kaynak