Cİnsel Tedavİler..
CİNSEL TEDAVİLER
Cinsel yaşam, herkes için büyük önem taşır. Yaşamımızın her alanında olduğu gibi, cinsel yaşamımızda da zaman zaman sorunlarla karşılaşırız. Günlük yaşamımızda karşılaştığımız sorunları, aile bireyleriyle, arkadaşlarımızla paylaşabilir, destek ve yardım alabiliriz. Önemli bir sağlık sorunumuz olduğunda, tanıdığımız ya da yakınlarımızın önerdiği bir doktora başvururuz. Oysa cinsel sorunlarımızı hiç kimseyle paylaşamaz ve nasıl çözümleyebileceğimizi de bilemeyiz.
Konuşulmadığı için, bu sorunların sadece bizim başımıza gelen bir felaket olduğunu düşünür, uzun süre kendiliğinden çözümlenmesini bekleriz. Profesyonel yardım almaya karar verdiğimizde ise, nereye ve kime başvuracağımızı bilemez, kapı kapı dolaşıp zaman ve para kaybına uğrayabiliriz.
Cinsel sorunlar çok yaygın ve çok çeşitlidir. Bunların ayrıntılı olarak tanımlanmış bir bölümüne, cinsel işlev bozukluğu diyoruz. Son 30 yıldır, cinsel işlev bozuklukları için çeşitli tedavi programları geliştirilmiştir. Cinsel işlev bozukluğunun tipine göre değişik olmakla birlikte, cinsel tedavilerin başarı oranları çok yüksektir. Yıllarca süren bir bozukluk, doğru tedavi ile, birkaç ay gibi kısa bir sürede düzelebilmektedir.
Erken boşalma ve vajinismus gibi bazı cinsel işlev bozukluklarının düzelme oranları %90´ın üzerindedir. Cinsel istek bozuklukları, erkeklerin sertleşme bozuklukları, kadınların uyarılma ve orgazm bozuklukları daha uzun sürede düzelir. Sabit bir cinsel eşi olan bireylerde, çift tedaviye birlikte alınır ve düzelme şansı daha yüksektir.
Cinsel tedavi, ilk görüşmede, durumun tam bir değerlendirmesi ile başlar. Terapist, önce her iki eşle ayrı ayrı görüşür. Bu görüşmelerde, geçmiş cinsel yaşam özellikleri, mastürbasyon, eşli cinsel etkinlikler, ilk cinsel birleşme deneyimi, sürekli cinsel ilişkiler, kişinin yaşam boyu cinsel yanıtları açısından incelenir. Bireylerin genel sağlık durumu, geçirilmiş veya sürekli hastalıkları, kullandığı madde ve/veya ilaçlar sorgulanır. Sonra, cinsel sorunun ne zaman ve ne şekilde başladığı, nasıl değişiklikler gösterdiği, o güne kadar olan tedavi girişimleri ve bunların sonuçları incelenir.
Cinsel işlev bozukluğunun bedensel bir nedene bağlı olarak ortaya çıkabileceği düşünülürse, gerekli tetkik ve uzman muayeneleri istenir. Eşlerin her birinin cinsel sorunu nasıl gördüğü, bu sorunun çiftin ilişkisine etkileri değerlendirilir. İlişkilerinde belirgin çatışma alanları olan çiftler için, cinsel tedaviden önce veya aynı zamanda eş tedavisi gerekebilir. Çocuk istemeyen çiftlerde, bir kadın hastalıkları uzmanı yardımıyla, uygun bir doğum kontrol yöntemine başlanır.
Çiftin cinsel yaşamı ve sorunları öğrenildikten sonra, her iki eşin cinsel yanıtlarındaki bozukluklar belirlenir. Sorun oluşturan cinsel işlev bozukluğunun ne olduğuna karar verilir, cinsel işlevin ve bozuklukların fizyolojisi çifte anlatılır. Tedavinin hedefleri terapist ve çiftin işbirliği ile belirlenir. Terapist, uygulamayı düşündüğü cinsel tedavinin özelliklerini, tedavi aşamalarını, beklediği sonuçları çifte anlatır. Terapist, cinsel işlev bozukluğunun tipine ve şiddetine göre, çiftin özel durumunu da göz önüne alarak, tedavinin ne kadar süreceği ve bu sürede kaç görüşme yapılacağı hakkındaki görüşünü de açıklar.
Cinsel tedavi süreci, çiftin cinsel yaşamında özel ve yapay bir dönemdir. Her bireyin, her çiftin cinsel yaşamı sadece kendisini ilgilendirir, normal koşullarda kimseyle paylaşılması da gerekmez. Ama cinsel tedavide, terapistin cinsel yaşamın tüm ayrıntılarını öğrenmesi ve cinsel yanıtlarda istenen değişiklikleri sağlamak için farklı cinsel davranışlar önermesi gerekebilir.
Cinsel tedaviler, cinsel birleşme olmayan yeni evliler, gebe vajinismuslar gibi bazı özel durumlar dışında, acil değildir. Çiftin genel yaşamının uygun olduğu, cinsel yaşamlarına odaklanabilecekleri herhangi bir zamanda yapılabilir.
Cinsel tedavide, değişimi başlatan ve yeni cinsel becerileri öğreten terapist olmakla beraber, çiftin sorumluluğu büyüktür. Düzelmeyi sağlayan, terapistin yol göstermesiyle, eşlerin motivasyon ve çabasıdır. Cinsel tedavi sürecinin başlangıcında, çiftten bu dönemde cinsel yaşamlarına özel bir önem vermeleri ve yaşamlarının diğer bölümlerini buna göre ayarlamaları istenir.
Tedavi süresince, eşlerin birbirinden ayrı kalmasını gerektirecek 1-2 günden uzun seyahatleri olmamalıdır. Evde, özellikle eşlerden birinin aile bireylerinin uzun süreli, yatılı misafirliği planlanmamalıdır. Çift evi zorunlu olarak aile bireyleriyle paylaşıyorsa, bu kişilerin uzun süreli seyahatleri düşünülmeli, diğer aile bireylerinin bu konuda olası yardımları tartışılmalıdır. Çiftin yatak odasını sürekli veya kısmen paylaşan çocukları varsa, önce çocuğun kendi odasında yatma eğitimi tamamlanmalıdır.
Bunların hepsinin amacı, çifte cinsel yaşamlarında tam bir rahatlık sağlamaktır. Bazen çiftin banyoya yakın bir odaya taşınması ya da gıcırdayan bir yatağın değiştirilmesi gibi çok basit ev içi düzenlemeler yararlı olur. Eşlere bu dönemde birbirlerine özen göstermeleri, birbirlerinin hoşuna gidecek özel durumlar ayarlamaları da önerilir. Geçmiş ilişkilerindeki sorunlar ne olursa olsun, cinsel tedavi, genel ve duygusal ilişkilerinde de yeni bir dönem açmak için bir fırsattır.
Cinsel tedavi, çoğu zaman gecikmiş bir cinsellik eğitimidir. Cinsel işlev bozukluklarının çoğunun ardında bireyin/çiftin cinsellik konusundaki bilgi eksikliği ve yanlış cinsel inanışları yatmaktadır. Yanlış cinsel bilgilerin düzeltilip, doğru bilgilerin verilmesine ilk değerlendirme görüşmesinden itibaren başlanır. Hemen her çifte, başlangıç oturumlarında, kadın ve erkek cinsel organlarının yapısı ve işleyişi, cinsel yanıtların fizyolojisi anlatılır. Çiftin tedavinin mantığını anlayabilmesi için, önce cinsel işlev bozukluğunun işleyişini anlaması sağlanmalıdır.
Tedavi oturumlarında, eşlerin hem geçmiş cinsel yaşamlarındaki hatalı davranışlarını, hem de genel ve cinsel iletişimlerindeki aksaklıkları görmeleri sağlanır. Cinsel terapilerin başlangıcında, genellikle cinsel birleşme yasaklanır. Cinselliği bir merdiven gibi düşünürsek, basamaklar birer birer çıkılacaktır ve cinsel birleşme son basamaklardadır. Cinsel ilişkiyi, birleşmeden ibaret gören yanlış inanış çok yaygındır ve birçok cinsel soruna yol açmaktadır. Çifte yerleşik sevişme alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik cinsel ödevler verilir. Bu ödevleri yapmadan önce, eşlerin yıkanmaları, tamamen çıplak olmaları, üstlerine bir şey örtmemeleri ve odada birbirlerini görmelerine yetecek bir ışık olması istenir. Genellikle cinsel ödevler, eşlerin öğretilen şekilde, sırayla birbirlerini okşaması ile başlar, bu sırada cinsel yanıtlarla ilgilenmemeleri, dokunmanın cinsel hazzını yaşamaları istenir. Böylece, kendilerinin ve cinsel eşlerinin bedenini farklı bir şekilde keşfetmeleri amaçlanır.
Bu çalışmada, cinsel birleşme hedefi olmadığı için, cinsel yanıt oluşturma kaygıları da azalacaktır. Bu sıralı okşama çalışması, çıplaklık gibi çeşitli kaçınmaları azaltmaya ve sevişmeye katılımı düşük olan kadınların etkinliğini arttırmaya da yardım eder.
Sevişme süreleri ve cinsel davranış çeşitliliği yeterli olan çiftlerde, okşama çalışması gerekli olmayabilir. Erken boşalma ve Vajinismus vakalarında, okşama çalışması sık kullanılmaz. Her cinsel işlev bozukluğu için, ayrı cinsel beceri geliştirme teknikleri vardır. Bunların hangisinin, kime, ne zaman, ne şekilde ve ne süreyle uygulanacağına, terapist duruma göre karar verir.
Genellikle cinsel beceri geliştirme teknikleri, basitten karmaşığa doğru hiyerarşik bir sıra izleyerek uygulanır. Hemen bütün cinsel ödevler, basit bakma ve dokunma çalışmaları ile başlar, adım adım cinsel birleşmeye kadar ilerler. Terapi oturumlarında, cinsel ödev uygulamaları tartışılır, hatalı davranışlar düzeltilir, zorlukların çözüm yolları üretilir, eşlerin her konuda duygularını paylaşmaları özendirilir. Kendilerini içtenlikle ifade etmeleri desteklenir, birbirlerini dinleyip, gerçekten anlamalarına yardım edilir. Böylece sağlıklı bir iletişim kurulmaya çalışılır. Cinsel ilişki, iki insan arasında özel bir iletişim biçimidir. Aynı zamanda,çiftin genel iletişiminin de bir parçasıdır. Bu nedenle, cinsel tedavinin odağı, cinsel yaşam olmakla beraber, çiftin genel iletişimine de olumlu katkıları olur. Cinsel tedavi sürecinde, çift birlikte bir sorun çözümleme deneyimi yaşamıştır. Paylaşılan bu olumlu deneyim, gelecekte karşılaşılacak sorunları da çözümleyebilecekleri güvenini yaratır ve eşleri birbirine yakınlaştırır.
Cerrahi tedaviler:
Son yıllarda organik ve özellikle damar kökenli cinsel iktidarsızlık tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Bu başarı sertleşme sırasında kanın atar ve toplar damarlardaki akışının daha iyi bilinmesi, arteriyografi, kavernozometri (gözenekli cisme serum fizyolojik verilerek sertleşme derecesi ve süresinin ölçülmesi) gibi tanı yöntemlerindeki gelişmeler ve mikro cerrahi tekniklerindeki ilerlemelerden kaynaklanmaktadır. Cerrahi tedavi ile en başarılı sonuçlar, travmaya bağlı atardamar hasarı görülen genç hastalarda elde edilmektedir. Bu gruptaki hastalarda atardamar ağı genellikle iyi durumdadır.
Toplardamar kaynaklı cinsel iktidarsızlık 5 alt grupta incelenebilir:
1-Büyük toplardamarların doğrudan gözenekli cisim içinden çıkması. Bu durum gençlerde görülen doğuştan iktidarsızlık nedeni olabilir. 2-Akkılıf katmanındaki zayıflamalar sonucu geniş toplardamar kanallarının oluşması. Bu durum yaşlı hastalarda görülür.3-Gözenekli cisim düz kaslarının toplardamarların sıkışmasına yol açacak kadar gevşeyememesi. Bunun nedeni lifsi doku oluşumu ya da kaslarda gerilme (atrofi) ve işlevsel özelliklerin kaybolması olabilir.4-Sinir iletiminde görevli kimyasal maddelerin yetersizliği. Bu durum sinirsel ve psikolojik kaynaklı iktidarsızlıkta görülebildiği gibi, çok sigara içenlerde de görülür.5-Gözenekli cisim ile süngersi cisim arasında doğuştan olağandışı bağlantı yollarının bulunması, sürekli sertlik durumunun tedavisi sonrasında kamış başı ile gözenekli cisim arasında açık kanallar kalması ya da siyekte yapılan cerrahi girişimler sonucunda gözenekli cisim ve süngersi cisim arasında bağlantı oluşması.
Cerrahi tedavinin başarısı, toplardamar kaynaklı sertleşme bozukluğu tipinin tam olarak belirlenmesine, toplardamar sistemindeki yetmezliğin derecesine ve atardamar sisteminin durumuna bağlıdır. Yukarıdaki sıralamada 1. ve 5. gruba giren olgularda doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan kanalın bağlanarak olağandışı toplardamar oluşumunun ortadan kaldırılması başarılı sonuçlar verir. Ama 2. ve 3. gruba giren olgulardaki cerrahi girişimlerin başarı olasılığı düşüktür. Bu olguların çoğunda kamış protezlerinin kullanılması yoluna gidilir. 4. gruptaki cinsel iktidarsızlık olgularında ise cerrahi girişim uygulanmaz.
Cerrahi girişimler kamış duyarlılığının azalmasına, kamışın kısalmasına yol açan nedbelerin ortaya çıkmasına ve ameliyat sonrası uzun süren ödem görülmesine neden olabilir.
Tedavi edilen ve uluslararası düzeyde yayınlanan olgu sayısının azlığı nedeniyle bu hastalıktaki cerrahi girişimlerin başarı oranını belirlemek zordur. Gene de tedavi edilen olguların yüzde 50’den fazlasında başarılı sonuçlar alındığı söylenebilir.
Kamış protezleri:
Sertleşme bozukluğunun tedavisinde kamış protezlerinin kullanıma girmesi de önemli bir adımdır. Bu tedavi yöntemi 50 yılı aşkın bir süredir uygulanmaktadır. İlk protezler kıkırdaktan yapılıyordu. Daha sonra doğal maddelerin çözünme sorununa karşı protez yapımında yapay maddeler kullanıma girdi. Bu dönemde iki tip protez geliştirildi: Yarı sert ve şişirilebilir protezler. Bütün hastalar için en uygun tek bir kamış protezinin bulunmadığını önceden söylemek gerekir. Yarı sert protezler şişirilebilir olanlara göre daha ekonomik, daha kalay takılabilir ve yıllar boyunca karşılaşacakları mekanik aşınmaya daha dayanıklıdırlar.
Yarı sert protezlerdeki son gelişmelerden biri bükülebilir protezlerdir. Bu protezler içerdikleri bükülebilen bir gümüş telden ötürü istenen duruma getirilebilmekte, dolayısıyla estetik açıdan daha iyi sonuçlar vermektedir.
Psikolojik ve estetik açıdan daha olumlu sonuçlar verecek, işlevsel bakımdan doğala yakın protez talebinin artması karşısında 1973’te şişirilebilir kamış protezleri geliştirildi. Gözenekli cisimler için iki silindir, bir depo ve pompadan oluşan bu protezin, olumlu özellikleri yanında silindir, bir depo ve pompadan oluşan bu protezin, olumlu özellikleri yanında silindirlerden sıvı kaçağı, silindirlerin genişlemesi ve enfeksiyon tehlikesinin yüksekliği gibi yan etkileri de vardır. Şişirilebilir protezlerin olumsuz yönleri yıllardan beri sürdürülen araştırmalarla giderilmeye çalışılmaktadır.
Kamış protezi takılacak hastaların kendilerine uygulanacak yöntemin yan etkileri ve yaratacağı sorunlara ilişkin bilgilendirilmesi gereklidir. Protez psikolojik muayeneler ve testlerden sonra takılmalıdır. Ayrıca bu girişimin geriye dönüşsüz olmadığı, hoşnut kalmama durumunda başka bir protezin denenebileceği de anlatılmalıdır.
Dışarıdan uygulanan araçlar:
Cinsel iktidarsızlığın tedavisinde dışarıdan uygulanan araçlardan da kasaca söz etmekte yarar vardır. Burada dölyoluna girişi sağlayacak kadar sertleşme ve sertleşmenin sürmesini sağlayan araçlara değinilecektir. Bunlar temel olarak vakumla kamışa kan hücumunu sağlayan ve bu kanı bir süre koruyan aygıtlardır. Osborne’un ErecAid System’i plastik silindir, emme yaratan pompa, bağlantı borusu ve esnek banttan oluşur. Kamış silindir içine yerleştirilir. Daha sonra pompa yardımıyla sağlanan emme kuvvetinin yarattığı negatif basınçla kamışa kan hücum etmesi sağlanır. Böylece normaldekine benzer bir sertleşme elde edilir. Sertleşmenin sürekliliği penis kökünü saran esnek bantla sağlanır. Bu işlemlerden sonra sertleşmiş kamış silindirden çıkarılır. Sertlik 30 dakikadan az bir süre boyunca korunabilir.
Daha değişik bir tasarımın ürünü olan Synergist Erection System’de saydam silikondan yapılmış bir prezervatif kullanılır. Yumuşak kamışı destekleyecek kadar sert olan bu prezervatif kamışa geçirildikten sonra bir boru yardımıyla emme kuvveti yaratılır. Daha sonra borudaki vana kapatılarak penis köküne doğru katlanır. Kullanıldıktan sonra vana açılarak araç çıkarılır.
Bu araçların görece kullanışlı, güvenilir ve ekonomik olma üstünlükleri vardır. Ayrıca cerrahi girişim gerektirmedikleri ve başka ilaç tedavileri ile etkileşim göstermedikleri için istediği an kullanılabilirler. En önemli olumsuz yönleri ise belirli bir el yatkınlığı istemeleri ve sertleşme süresinin yarım saatin altında kalmasıdır. Ayrıca bu araçların pıhtılaşma bozukluğu olan hastalarda son derece dikkatli kullanılması gerekir.
Cinsel yaşam, herkes için büyük önem taşır. Yaşamımızın her alanında olduğu gibi, cinsel yaşamımızda da zaman zaman sorunlarla karşılaşırız. Günlük yaşamımızda karşılaştığımız sorunları, aile bireyleriyle, arkadaşlarımızla paylaşabilir, destek ve yardım alabiliriz. Önemli bir sağlık sorunumuz olduğunda, tanıdığımız ya da yakınlarımızın önerdiği bir doktora başvururuz. Oysa cinsel sorunlarımızı hiç kimseyle paylaşamaz ve nasıl çözümleyebileceğimizi de bilemeyiz.
Konuşulmadığı için, bu sorunların sadece bizim başımıza gelen bir felaket olduğunu düşünür, uzun süre kendiliğinden çözümlenmesini bekleriz. Profesyonel yardım almaya karar verdiğimizde ise, nereye ve kime başvuracağımızı bilemez, kapı kapı dolaşıp zaman ve para kaybına uğrayabiliriz.
Cinsel sorunlar çok yaygın ve çok çeşitlidir. Bunların ayrıntılı olarak tanımlanmış bir bölümüne, cinsel işlev bozukluğu diyoruz. Son 30 yıldır, cinsel işlev bozuklukları için çeşitli tedavi programları geliştirilmiştir. Cinsel işlev bozukluğunun tipine göre değişik olmakla birlikte, cinsel tedavilerin başarı oranları çok yüksektir. Yıllarca süren bir bozukluk, doğru tedavi ile, birkaç ay gibi kısa bir sürede düzelebilmektedir.
Erken boşalma ve vajinismus gibi bazı cinsel işlev bozukluklarının düzelme oranları %90´ın üzerindedir. Cinsel istek bozuklukları, erkeklerin sertleşme bozuklukları, kadınların uyarılma ve orgazm bozuklukları daha uzun sürede düzelir. Sabit bir cinsel eşi olan bireylerde, çift tedaviye birlikte alınır ve düzelme şansı daha yüksektir.
Cinsel tedavi, ilk görüşmede, durumun tam bir değerlendirmesi ile başlar. Terapist, önce her iki eşle ayrı ayrı görüşür. Bu görüşmelerde, geçmiş cinsel yaşam özellikleri, masturbasyon, eşli cinsel etkinlikler, ilk cinsel birleşme deneyimi, sürekli cinsel ilişkiler, kişinin yaşam boyu cinsel yanıtları açısından incelenir. Bireylerin genel sağlık durumu, geçirilmiş veya sürekli hastalıkları, kullandığı madde ve/veya ilaçlar sorgulanır. Sonra, cinsel sorunun ne zaman ve ne şekilde başladığı, nasıl değişiklikler gösterdiği, o güne kadar olan tedavi girişimleri ve bunların sonuçları incelenir.
Cinsel işlev bozukluğunun bedensel bir nedene bağlı olarak ortaya çıkabileceği düşünülürse, gerekli tetkik ve uzman muayeneleri istenir. Eşlerin her birinin cinsel sorunu nasıl gördüğü, bu sorunun çiftin ilişkisine etkileri değerlendirilir. İlişkilerinde belirgin çatışma alanları olan çiftler için, cinsel tedaviden önce veya aynı zamanda eş tedavisi gerekebilir. Çocuk istemeyen çiftlerde, bir kadın hastalıkları uzmanı yardımıyla, uygun bir doğum kontrol yöntemine başlanır.
Çiftin cinsel yaşamı ve sorunları öğrenildikten sonra, her iki eşin cinsel yanıtlarındaki bozukluklar belirlenir. Sorun oluşturan cinsel işlev bozukluğunun ne olduğuna karar verilir, cinsel işlevin ve bozuklukların fizyolojisi çifte anlatılır. Tedavinin hedefleri terapist ve çiftin işbirliği ile belirlenir. Terapist, uygulamayı düşündüğü cinsel tedavinin özelliklerini, tedavi aşamalarını, beklediği sonuçları çifte anlatır. Terapist, cinsel işlev bozukluğunun tipine ve şiddetine göre, çiftin özel durumunu da göz önüne alarak, tedavinin ne kadar süreceği ve bu sürede kaç görüşme yapılacağı hakkındaki görüşünü de açıklar.
Cinsel tedavi süreci, çiftin cinsel yaşamında özel ve yapay bir dönemdir. Her bireyin, her çiftin cinsel yaşamı sadece kendisini ilgilendirir, normal koşullarda kimseyle paylaşılması da gerekmez. Ama cinsel tedavide, terapistin cinsel yaşamın tüm ayrıntılarını öğrenmesi ve cinsel yanıtlarda istenen değişiklikleri sağlamak için farklı cinsel davranışlar önermesi gerekebilir.
Cinsel tedaviler, cinsel birleşme olmayan yeni evliler, gebe vajinismuslar gibi bazı özel durumlar dışında, acil değildir. Çiftin genel yaşamının uygun olduğu, cinsel yaşamlarına odaklanabilecekleri herhangi bir zamanda yapılabilir.
Cinsel tedavide, değişimi başlatan ve yeni cinsel becerileri öğreten terapist olmakla beraber, çiftin sorumluluğu büyüktür. Düzelmeyi sağlayan, terapistin yol göstermesiyle, eşlerin motivasyon ve çabasıdır. Cinsel tedavi sürecinin başlangıcında, çiftten bu dönemde cinsel yaşamlarına özel bir önem vermeleri ve yaşamlarının diğer bölümlerini buna göre ayarlamaları istenir.
Tedavi süresince, eşlerin birbirinden ayrı kalmasını gerektirecek 1-2 günden uzun seyahatleri olmamalıdır. Evde, özellikle eşlerden birinin aile bireylerinin uzun süreli, yatılı misafirliği planlanmamalıdır. Çift evi zorunlu olarak aile bireyleriyle paylaşıyorsa, bu kişilerin uzun süreli seyahatleri düşünülmeli, diğer aile bireylerinin bu konuda olası yardımları tartışılmalıdır. Çiftin yatak odasını sürekli veya kısmen paylaşan çocukları varsa, önce çocuğun kendi odasında yatma eğitimi tamamlanmalıdır.
Bunların hepsinin amacı, çifte cinsel yaşamlarında tam bir rahatlık sağlamaktır. Bazen çiftin banyoya yakın bir odaya taşınması ya da gıcırdayan bir yatağın değiştirilmesi gibi çok basit ev içi düzenlemeler yararlı olur. Eşlere bu dönemde birbirlerine özen göstermeleri, birbirlerinin hoşuna gidecek özel durumlar ayarlamaları da önerilir. Geçmiş ilişkilerindeki sorunlar ne olursa olsun, cinsel tedavi, genel ve duygusal ilişkilerinde de yeni bir dönem açmak için bir fırsattır.
Cinsel tedavi, çoğu zaman gecikmiş bir cinsellik eğitimidir. Cinsel işlev bozukluklarının çoğunun ardında bireyin/çiftin cinsellik konusundaki bilgi eksikliği ve yanlış cinsel inanışları yatmaktadır. Yanlış cinsel bilgilerin düzeltilip, doğru bilgilerin verilmesine ilk değerlendirme görüşmesinden itibaren başlanır. Hemen her çifte, başlangıç oturumlarında, kadın ve erkek cinsel organlarının yapısı ve işleyişi, cinsel yanıtların fizyolojisi anlatılır. Çiftin tedavinin mantığını anlayabilmesi için, önce cinsel işlev bozukluğunun işleyişini anlaması sağlanmalıdır.
Tedavi oturumlarında, eşlerin hem geçmiş cinsel yaşamlarındaki hatalı davranışlarını, hem de genel ve cinsel iletişimlerindeki aksaklıkları görmeleri sağlanır. Cinsel terapilerin başlangıcında, genellikle cinsel birleşme yasaklanır. Cinselliği bir merdiven gibi düşünürsek, basamaklar birer birer çıkılacaktır ve cinsel birleşme son basamaklardadır. Cinsel ilişkiyi, birleşmeden ibaret gören yanlış inanış çok yaygındır ve birçok cinsel soruna yol açmaktadır. Çifte yerleşik sevişme alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik cinsel ödevler verilir. Bu ödevleri yapmadan önce, eşlerin yıkanmaları, tamamen çıplak olmaları, üstlerine bir şey örtmemeleri ve odada birbirlerini görmelerine yetecek bir ışık olması istenir. Genellikle cinsel ödevler, eşlerin öğretilen şekilde, sırayla birbirlerini okşaması ile başlar, bu sırada cinsel yanıtlarla ilgilenmemeleri, dokunmanın cinsel hazzını yaşamaları istenir. Böylece, kendilerinin ve cinsel eşlerinin bedenini farklı bir şekilde keşfetmeleri amaçlanır.
Bu çalışmada, cinsel birleşme hedefi olmadığı için, cinsel yanıt oluşturma kaygıları da azalacaktır. Bu sıralı okşama çalışması, çıplaklık gibi çeşitli kaçınmaları azaltmaya ve sevişmeye katılımı düşük olan kadınların etkinliğini arttırmaya da yardım eder.
Sevişme süreleri ve cinsel davranış çeşitliliği yeterli olan çiftlerde, okşama çalışması gerekli olmayabilir. Erken boşalma ve Vajinismus vakalarında, okşama çalışması sık kullanılmaz. Her cinsel işlev bozukluğu için, ayrı cinsel beceri geliştirme teknikleri vardır. Bunların hangisinin, kime, ne zaman, ne şekilde ve ne süreyle uygulanacağına, terapist duruma göre karar verir.
Genellikle cinsel beceri geliştirme teknikleri, basitten karmaşığa doğru hiyerarşik bir sıra izleyerek uygulanır. Hemen bütün cinsel ödevler, basit bakma ve dokunma çalışmaları ile başlar, adım adım cinsel birleşmeye kadar ilerler. Terapi oturumlarında, cinsel ödev uygulamaları tartışılır, hatalı davranışlar düzeltilir, zorlukların çözüm yolları üretilir, eşlerin her konuda duygularını paylaşmaları özendirilir. Kendilerini içtenlikle ifade etmeleri desteklenir, birbirlerini dinleyip, gerçekten anlamalarına yardım edilir. Böylece sağlıklı bir iletişim kurulmaya çalışılır. Cinsel ilişki, iki insan arasında özel bir iletişim biçimidir. Aynı zamanda,çiftin genel iletişiminin de bir parçasıdır. Bu nedenle, cinsel tedavinin odağı, cinsel yaşam olmakla beraber, çiftin genel iletişimine de olumlu katkıları olur. Cinsel tedavi sürecinde, çift birlikte bir sorun çözümleme deneyimi yaşamıştır. Paylaşılan bu olumlu deneyim, gelecekte karşılaşılacak sorunları da çözümleyebilecekleri güvenini yaratır ve eşleri birbirine yakınlaştırır.