Darksiders II İncelemesi.[İNC]

W.PiTToN

W.C.ConsuAllen
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
19,043
Reaction score
0
Puanları
0
darksiders-2-475x241.jpg
İlk Darksiders oyunu beklenmedik bir başarı elde etmişti. Yunan mitolojisine dayanan God of War ile birçok benzerliklere sahip, Hristiyan mitolojisinden esinlenilerek geliştirilmiş oyunun elde ettiği bu başarının ardından da, elbette ki bir devam oyunu gelmese olmazdı.
Darksiders II bizi Kıyamet vaktinden sonrasına götürüyor. İlk oyunda ‘Mahşerin Dört Atlısı’ndan biri olan Savaş, kıyameti zamanından önce, 7. Mühür kırılmadan başlatmakla suçlanmış, oyun boyunca kendini aklamaya çalışmıştı. Kardeşlerinden mühür kırılmadığı için yardım alamayan Savaş ile gerçekleri ortaya çıkarmak için savaşmıştık.
darksiders-2-0-475x267.jpg

SAVAŞ ÖLÜMLE DEVAM EDİYOR

Darksiders II ilk oyunda yaşananlardan sonrasını anlatmak yerine, ilk oyuna paralel bir zaman diliminde geçiyor. Atlıların lideri olan Ölüm, kardeşinin aralarındaki en onurlu kişi olduğunu ve zamanından önce kesinlikle kıyameti başlatamayacağını savunarak, onun adını temize çıkarmaya çalışıyor. Bunun için dünyalar arasındaki dengeyi sağlayan Konsey’den habersiz olarak, insanlığı tekrar canlandırmak için yola çıkıyor.
Oyun bize mitolojisine yaraşır bir atmosfer sunuyor. Oyuna ‘Forge Lands’ denen dünyada başlıyoruz ve sırasıyla dört farklı dünyaya uğruyoruz. Oyunun atmosferi o kadar iyi hazırlanmış ki, her geçen dakika bir öncekinden çok farklı bir dünyada buluyoruz kendimizi. Bir an güneşli ve yeşil bir arazideyken başka bir yola girdiğimizde ölü ağaçlar, aktif volkanlar ve yıkılmış şehirlerde kendimizi bulabiliyoruz. Oyundaki bu çeşitlilik belki de oyunun en iyi özelliği. Karşılaştığımız manzaralar o kadar çeşitli ki, bağlantı noktaları hariç neredeyse hiçbir zaman birbirinin aynısı bir yerden geçmiyoruz.
darksiders-2-11-475x267.jpg

Oyundaki ilk amacımız ‘Hayat Ağacı’na ulaşmak. Hayat ağacı insanlığı canlandırabilecek güce sahip. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla yolumuz ‘Corruption (Bozulma)’ isimli bir varlık tarafından kesilmiş durumda. Yolumuzu açmak içinse ‘Makers’ adı verilen ırktan yardım almak zorundayız ve bunun içinse her RPG oyununda olduğu gibi bize bazı görevler veriliyor. Bu arada Darksiders II ile birlkite serinin artık iyiceden RPG türüyle özdeşleşmiş durumda olduğunu söyleyebiliriz, yazının devamında bunu daha da iyi anlayacaksınız.
Oyunun görevleri açıkçası çok çeşitli değil. Hatta görevler neredeyse birbirinin aynısı. Bir RPG oyunundan “toplama” görevleri dışında fazla bir şey beklemek doğru olmaz, ama bütün görevler “Şundan üç tane getir” cümlesini içerdiğinden, üç sayısı canınızı bir yerden sonra sıkmaya başlıyor. Hatta bir bölümde bulmanız istenen üç kişiden biri sizi başka üç şey bulmaya bile yolluyor. Oyunun tek tekrar eden kısmı bu.
darksiders-2-10-475x267.jpg

Darksiders II bir çok farklı türde tanımlanabilecek bir oyun. Aksiyon, RPG, Platformer, Hack N Slash… Oyunumuzu bolca bulmaca çözerek ve düşmanlar öldürerek geçiriyoruz. Ancak oyunun aksiyon kısmına geçmeden önce bulmacalara değinelim.
Bulmacalar çok çeşitli. Bunun nedeni Darksiders II’nin bir çok farklı oyundaki farklı özellikleri barındırıyor olması. Duvarlarda yürüyebiliyoruz, duvarlardan geçebilen ruhlar çağırabiliyoruz, Devil May Cry 4’teki Nero’nun Devil Bringer’ına benzeyen Deathgrip gücünü kullanabiliyoruz, hatta Portal bile açabiliyoruz. Bulmaca çeşitliliği o kadar fazla ki bulmacaları seven biriyseniz kesinlikle sıkılmıyorsunuz. Ancak bulmaca değil de, daha çok aksiyon seven biriyseniz şunu söyleyelim; Darksiders II’de aksiyondan çok bulmaca çözerek zamanımızı geçiriyoruz. Aksiyon severlere göre bu bir eksi olabilir, ama bulmacalar dengeli bir biçimde hazırlanmış. İnsanı çok zorlayacak bulmacalar yok, ancak o kadar da kolay değiller. Yine de ilk oyundaki ‘ayna ve asansörlü bulmaca’ kadar zorlu bir bulmaca oyunda mevcut değil. Genelde kargamız Dust’ı takip ettiğimizde yolumuzu ve bulmacanın çözümünü bulabiliyoruz. Bulmacalarımızı çözerken sürekli bir şeylerden kaçıyor, bir yerlere tırmanıyor ve bir şeyleri taşıyoruz.
darksiders-2-6-475x267.jpg

ÖLÜM KAPINIZDA

Oyunun RPG ögelerine geçelim. Darksiders II ilk oyundan çok çok daha fazla RPG özelliklerine sahip. Envanterimizden; düşmanlarımızdan düşen veya sandıklarda bulduğumuz zırhları ve silahları seçerek kullanabiliyoruz. Her silahın RPG’lerde olduğu gibi belli bir hasarı, ‘critical’ vurma şansı, ek özellikleri var ve dilediğimiz gibi Ölüm’ü kendi stilimize uygun hale getirebiliyoruz. Buna birkaç paragraf sonra daha ayrıntılı değineceğim.
Oyunda ayrıca bir adet de ‘yetenek ağacı’na sahibiz. Level’imiz arttıkça sahip olduğumuz yetenek puanlarımızı ister ‘Harbinger’, istersek de ‘Necromancer’ özelliklerine harcayabiliyoruz. Harbinger ağacında dövüşmeyi daha çok seven oyunculara yönelik güçlerimiz var. Necromancer ise büyü kullanmayı seven oyunculara yönelik. Ayrıca ağaç kelimesi boşuna kullanılmamış. Her bir gücün üç seviyesi, ve bu güçlerin ağaç kolları gibi uzanan yeni ek özellikleri var. Örneğin Necromancer ağacında, sizin için savaşan ruhlar çağırabiliyorsunuz. Ağacın bu güçten uzanan dallarında ise, bu hayaletlerin daha fazla hasar vermesini, ateş gücünü kullanmalarını ve öldüklerinde patlamalarını sağlayan güçleri bulunuyor. Harbinger ağacında ise açtığınız güçlerden biri yıldırım hasarı verebilirken, aynı anda düşmanınızın yaşam gücünü çalabiliyor.
darksiders-2-13-475x267.png

Ölüm ayrıca ‘Reaper Form’ adı verilen bir forma dönüşerek, düşmanlarına çok daha fazla hasar verebiliyor. Bu formu da iki şekilde kullanabiliyoruz. Ölüm belirli komboların sonunda anlık olarak Reaper haline dönüşebiliyor. Ayrıca öldürdüğümüz düşmanlardan aldığımız ‘Reaper Enerjisi’ dolduğunda da bu forma dönüşebiliyoruz. Bu formda çok daha az hasar alıyoruz ve çok daha seri saldırabiliyoruz. Tek kötü yanı, çok güçlü olmasına rağmen, çok çabuk sona ermesi.
Oyunda envanterimizde zırhlarımız, silahlarımız ve tılsımlarımız var. Zırhlarımız kolluklar, botlar, üst ve alt zırhlardan oluşuyor. Her bir parçanın kendine özel ayrı ‘perkleri(getirileri)’ var. Bunlardan bazıları canınızı, mananızı arttırıyor, saldırı gücünüzü arttırıyor, size bazı elementlere karşı artı koruma sağlıyor. Aynı şekilde tılsımlar da ek koruma ve ek güçler veriyor. Kısacası bir RPG oyununda zırhlar ne işinize yarıyorsa, Darksiders II’de de aynı görevi üstleniyorlar.
darksiders-2-8-475x267.png

Death çok çeşitli silahlara da sahip. Birincil silahımız (daha doğrusu silahlarımız) ikiye bölünebilen bir Tırpan. Ölüm, ‘Harvester’ adını taşıyan bir tırpana sahip. Ancak oyun boyunca farklı özelliklere sahip tırpanlar buluyoruz. Oyunun ilk oyundan en büyük farkı ise ikincil silahlarımız. Silahlar üç farklı kategoriye ve bu kategorilerin altında da farklı kategorilere ayrılmış durumda.
İlk kategorimiz dediğimiz gibi tırpanlar. İkinci kategorimiz Heavy (ağır) silahlar, üçüncüsü de Melee (hızlı) silahlarımız. Heavy silahlar balyozlar, baltalar, topuzlar, ve mızraklarken, melee silahlar pençeler, gauntlet (kolluk), buckler (kalkan), ve armblades (kol bıçakları) olarak birçok alt gruba ayrılıyor. Her bir silahın saldırı tuşuna basılı tutulduğunda ortaya çıkan ikinci özellikleri bulunuyor. Bunlar Heavy silahlarda güçlü bir tek vuruş veya mızraklarda saplama hareketi iken, Melee silahlarda hızlı seri saldırı veya buckler’larda gelen saldırının %50’sinden Ölüm’ü koruma gücü olabiliyor. Her bir silahı ayrıca kullanabilmek için belirtilen seviyelerde olmanız gerekiyor. Unutmadan değinmemiz gereken bir diğer nokta da bu zırhlar ve silahlarımızın verdiği ek güçler. Bazı silahlarımız bize öldürdüğümüz her bir düşman için daha fazla güç verirken, bazıları da biz hasar aldıkça daha fazla hasar vermeye başlıyor. Bazılarında ateş ile hasar verebilirken bazılarında da düşmanlarımızı dondurabiliyoruz. Kısacası oyun bir RPG olmak adına her şeyi yerine getirmiş gibi görünüyor.
darksiders-2-31-475x267.jpg

Oyundaki dövüşler ilk oyuna oranla daha da geniş ve yetenek istiyor. İlk oyunu oynayanlar hatırlayacaktır, oyunda fazla stratejiye gerek duymuyorduk. Güçsüz saldırıları bloke edebiliyor, güçlü saldırılarda yana yuvarlanıp, karşı atağa geçebiliyorduk. Saldırılarda çeşitlilik yoktu. Ancak ikinci oyunda yapımcılar bunu ellerinden geldiğince geliştirmişler. Artık ikinci silahlarımız, yeni güçlerimiz, yeni hareketlerimizle inanılmaz seri kombolar yapabiliyoruz. Ölüm’ü Savaş’tan ayıran diğer nokta ise saldırıları blok edemememiz. Ölümün stili bu yüzden Savaş’tan daha seri ve daha hızlı kombolar içermek zorunda. Kısaca daha da hareketli olmamız gerekiyor. Düşmanlarımızı Deathgrip ile kendimize çekebiliyoruz, onları havaya kaldırabiliyoruz, havada tırpanlarımızla onları kesip ağır silahlarımızla yere vurup ardından çağırdığımız karga sürüsünün onları yok etmesini seyredebiliyoruz. Bu kadar çok yeni hareket ve bu kadar çok silah olması her bir oyuncunun farklı stillere sahip olmasına sebep oluyor. Ben daha hızlı dövüşmek isterken, başka bir oyuncu ise ağır silahlarla yavaş, ama etkili saldırmak isteyebilir. Kısacası yeni dövüş mekaniği övgüyü sonuna kadar hak ediyor.
darksiders-2-1-475x267.jpg

Düşmanlarımız ise çok çeşitli. Ölü ruhlar, iskeletler, iblisler, kuşlar, devasa taş robotlar gibi birçok çeşitli düşmana ve onları yenmekte kullanabileceğimiz bir sürü saldırıya ve güce sahibiz. Oyunun Boss karakterleri ise genelde devasa boyutta oluyor. Bunları yenmek içinse farklı taktikler kullanmak ve dövüşürken aynı anda bulmacaları çözebilmek gerekiyor. Düşmanlarımız da uğradığımız dünyalar kadar çeşitli.
Oyunun grafikleri için müthiş diyemeyiz, ancak oyunun stiline uygun olacak derecede iyi. Yemyeşil ‘Forge Lands’ de, ‘Karanlık Cehennem’ de muazzam bir şekilde işlenmiş. Oyundaki karakter tasarımları da oldukça iyi. Uğradığımız dünyalardaki her farklı ırk farklı şekillerde tasarlanmış. Bu kısımdaki tek sorun animasyonlar. Karakterlerle konuştuğunuzda karakterler donuyor, ifadesiz bir suratla sizinle konuşuyor ve aynı hareketleri sürekli tekrar ediyorlar. Ancak bu, karakterlerle iletişime geçtiğiniz an fark ettiğiniz bir sorun. Kendi işlerine bakarken animasyonlar oldukça yerinde.
darksiders-2-12-475x267.jpg

Oyunun müzikleri ise oyunun görsel atmosferi kadar etkileyici değil, hatta yok denecek kadar az. Müziklerin bu yetersizliği neyse ki oyunun seslendirmelerine yansımamış. Seslendirmeler ve arka plandaki çevre sesleri oldukça başarılı. Yeşil bir dünyada kulağınıza gelen sesler, iç huzurunuzu arttırırken, harabeler arasındaki rüzgarın uğultusu karamsar atmosferi size fazlasıyla yansıtıyor. Karakter seslendirmeleri ise tam yerinde olmuş. Özellikle Ölüm’ün sesi dış görünüşüne amiyane tabirle cuk oturmuş ve bu tablo diğer karakterlere de yansıyor.
EKSİLER

Oyunun grafik ayarlarının olmaması ise bir handikap olarak göze çarpıyor. Sistemleri oyunun gereksinimlerini ucu ucuna karşılayan oyuncuların ilk kapattığı şey olan Anti Aliasing’i kapatamıyoruz. Daha doğrusu hiçbir şeyi kapatamıyoruz ve tam detayda oynamak zorunda kalıyoruz. Yine de oyun çok iyi bir şekilde optimize edildiği için makinelerimizi o kadar da zorladığı söylenemez.
darksiders-2-5-475x267.jpg

Bir diğer sorun ise, az önce de değindiğimiz gibi karakterlerle etkileşime geçtiğimizde karakterlerin bir 10 saniye donuk kalması. Çok sinir bozabiliyor. Her menüyü açtığımızda da bu takılmayla karşılaşıyoruz ve bir yerden sonra haritaya veya envantere bakmak işkence haline geliyor.
Ayrıca bize yol göstermesi gereken Dust isimli kargamız bizi aynı yerlerde döndürüp durabiliyor. Veya sırf konacak başka yer bulamadığı için gidip aslında girmememiz gereken bir kapının üzerine konup, bizi bambaşka yerlere götürebiliyor. En azından oyuna eklenen ‘fast travel’ özelliğiyle hedefimize en yakın noktaya ışınlanabiliyoruz. Işınlandığımızda en son bulunduğumuz noktaya nerede olursa olsun geri de dönebiliyoruz. Yapımcılar bir eksiyi başka bir artıyla bu şekilde kapamış olsalar da, Dust bulmacaları çözmede yararlı olduğu kadar, zaman zaman yolumuzu kaybetmemizde de ön plana çıkıyor.
darksiders-2-9-475x267.jpg

Oyunun bir diğer eksisi de çok sığ kalan hikayesi. İlk oyunda gerçekleri ararken bu oyunda yaptığımız tek şey bir şeyler bulmak. Tek amacımızsa insanlığı yeniden diriltmek. Bu yüzden hikaye ilk oyuna oranla çok sığ kalıyor.
SON SÖZLER

Darksiders II bazı eksiklerine rağmen RPG ve aksiyon severlerin memnun kalacakları bir oyun. 30-40 saat süren oynanış süresi, dövüş mekaniği, RPG özellikleri ve bulmacalarıyla sizi saatlerce başında tutabilecek bir oyun. Eğer hikayedeki sığlığı göz ardı edebilirseniz oyun sizi bir çok kez şaşırtacağına ve size muhteşem bir deneyim sunacağına emin olabilirsiniz.
 
Geri
Üst