muratcolez
New member
- Katılım
- 28 Nis 2007
- Mesajlar
- 9,287
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Demokrasi Entrikanın da Panzehiridir....!
Genelkurmay Başkanlığı'nda verilen son basını bilgilendirme brifinginde, “Kendi görüşüdür, kurumumuzu bağlamaz” açıklamasıyla araya mesafe konulması, ifşaat sahibi emekli Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt için sürpriz olmamıştır herhalde; vaktiyle başında olduğu kurumun 'eski komutanlara' kurumsal bakışı genellikle mesafelidir.
Buna karşılık, “Beni de dinlediler” şikâyetinin bir hükümet üyesinden aldığı “Öyleyse şikâyet etseydi” tepkisi kendisini bayağı eğlendirmiş olmalı. Eskiden Genelkurmay Başkanlığı yapmış biri geriye dönük değerlendirme yaparken “Beni de dinlediler” diyebilir, ama Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturan ve dinlendiğini sezen bir kişi bunu asla şikâyet konusu yapmaz.
Ne yapar, siz düşünün... Nitekim, o da, duyduğu kuşkunun kaynağı olarak belirlediği polis müdürünü görevden aldırtmış... Şikâyetten daha etkili bir yöntem değil mi bu?
Yaşar Büyükanıt, iddianamesinde kendisinin adını da geçiren Şemdinli Savcısının görevden alınmasından da mutluluk duymuştur sanıyorum; bu sonucu almada görevden uzaklaştırma makamı olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeleri üzerinde etki kullandığı iddia edilemese de... Görevden almakla da yetinmedi HSYK iddianamede dönemin Genelkurmay Başkanı'nın adını da zikreden savcıyı, savcının yıllarca okuyup diz çürüterek hak kazandığı Hukuk Fakültesi diplomasını da iptal etti.
Avukatlık bile yapamasın diye...
Bir yıldan az bir süre önce ülkenin en güçlü koltuklarından birinde oturuyordu Org. Büyükanıt; istese, Ergenekon sürecinde dava konusu yapılan silâh arkadaşlarının niyetleri istikametinde 'darbeci' bir tavır alabilirdi... Kendi eliyle kaleme aldığını itiraf ettiği 27 Nisan (2007) 'e-muhtırası' ile siyasi hayata yaptığı müdahale dahi yeterince siyasi tsunami etkisi yaptı ülkede. Kendisi “Pişman değilim” dese de, o gün kendisini alkışlayanlar sarsılan dengelerin yol açtığı altüst oluşun sandığa yansıması yüzünden hiç de onun gibi düşünmüyorlar bugün...
Sonuçtan dolayı kendisini suçlayanlar olsa bile gerçek görünenden farklı: 22 Temmuz (2007) seçiminde sandığa yüzde 47 oy ile 'Ak Parti zaferi' olarak yansıyan sonuca yol açan, 27 Nisan'da Genelkurmay internet sitesinde yayımlanan Org. Büyükanıt imzalı 'e-muhtıra' değildi; Tayyip Erdoğan Hükümetinin 28 Nisan günü yayımladığı 'karşı-muhtıra'ydı...
İlk kez bir siyasi kadro, kurumsal olarak yayımlanmış bir askeri bildiriye karşı “Biz halkın bize verdiği hükümet etme hakkını sonuna kadar korumaya kararlıyız” tepkisini verdi. Kayıtlara doğru geçsin diye yazıyorum: Ak Parti'nin oyları 22 Temmuz'da arttıysa, bunun bir miktarı Abdullah Gül'ün Çankaya'ya giden yolda önünün kesilmek istenmesine tepkiden ise, önemli bir miktarı da askere pabuç bırakmayan bir siyasi kadro görüntüsü verdiğindendir...
Org. Büyükanıt'ın 22 Temmuz sorumluluğunu üzerine almaması yerindedir.
Mesleki hayatını en üst düzeyde kapatmış bir komutanın “Ben de Ergenekon mağduruyum” itirafı ilk bakışta yadırgatıcı geliyor. Oysa ülkemizin son 50 yıllık siyasi hayatını yakından gözlemleyenler, sadece Org. Büyükanıt'ın değil, kendisiyle aynı rütbe ve sorumlulukları paylaşmış başka komutanların da örtülü operasyonlara hedef olduklarının farkındalar.
Bir Genelkurmay Başkanı, henüz Kara Kuvvetleri'nin başındayken, Kıbrıs'taki bir törende üzerine açılan ateşten kılpayı kurtulmamış mıydı? Bir diğerinin içeceği kahveye zehir katılmamış mıydı? Bir başkasının da evinden makamına tedbiren sefertasıyla yemek taşıdığını herhalde unutmuş olamayız.
Şu iyi bilinsin: Türkiye demokraside olgunlaşma yolunda adımlar attıkça askerlerin alçakça saldırılara hedef olma ihtimali de azalacaktır. Bir ülkede ne kadar fazla demokrasi olursa o kadar az entrikayla karşılaşılır çünkü.
Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=10.05.2009&y=FehmiKoru
___________________________________