eiffel
Forumun Kulesi
- Katılım
- 10 Mar 2006
- Mesajlar
- 5,705
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Demokrat Parti neyin koalisyonu?
DYP ve Anavatan’ın alelacele birleşmesi, çeşitli iddiaları da gündeme getirdi. Kimileri bunun ihtiyaç olduğu, kimileri de “Demirel ve Yılmaz’ın gizli mimarlığındaki” buluşmanın siyasi bir projeden öteye gidemeyeceği görüşünde.
Tandoğan ve Çağlayan mitinglerinden sol için yükselen ‘birleşin’ çağrısında ilk hamle merkez sağdan geldi. 367 tartışmalarında TBMM Genel Kurulu’na girmeyip, cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyen Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi (DYP) merkez sağdaki beklenen birleşmeyi gerçekleştirdi. Buna göre iki parti genel kurullarını kısa sürede toplayarak tüzüklerini değiştirecek, Demokrat Parti (DP) çatısı altında birleşecek, genel başkan Mehmet Ağar olacak ve eşbaşkanlığı da Erkan Mumcu yapacak. Anavatan lideri Erkan Mumcu, birleşmeyi, “Yaptığımız iş vatan borcudur!” şeklinde yorumladı. Ağar ise 1960 ihtilali ile kapatılan DP’nin ruhunun bu birleşmeyle yaşatılacağını hatırlattı. Ancak en sert tepkiyi 27 Mayıs darbesinin ardından idam edilen eski başbakan ve DP’nin kurucularından Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes’ten aldı: “Birinin milletvekili olma, diğerinin genel başkan kalma hırsı Demokrat Parti ismini zedeler. Birbirlerine sarıldılar, beraber batacaklar.”
Birleşmenin ardından DYP Genel Merkezi’ndeki hava olumlu; Anavatan Genel Merkezi’nin koridorları ise derin bir sessizlik içindeydi. Kulislerde ise konuşulan iki şey daha vardı. Birleşmeyle Turgut Özal’ın ANAP’ı tarihten silinmiş, Mesut Yılmaz’ın dibe düşürdüğü ANAP’ın cenazesini kaldırmak Mumcu’ya nasip olmuştu! Aslında bu yorumların altından kısa sürede başka isimler de ön plana çıkmaya başladı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Cindoruk, sık sık birleşmenin gizli mimarları şeklinde dillendirildi. Hatta hepsi ağız birliği etmişçesine birleşmenin iyi olduğundan bahsetti durdu. Peki, teker teker sahneye çıkan aktörlerin bu birleşmedeki rolü ve kârı neydi?
ÖZAL’IN MİRASINI SİLME PROJESİ
Aslında her iki parti de cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turun yapılması için 367’nin gereksiz olduğunu, CHP’nin tavrını olumlu bulmadıklarını ve olayın mahkemeye taşınmasını istemediklerini iddia ettiler. Ancak genel başkanlar 27 Nisan’da söylemlerini birdenbire değiştirdi ve TBMM’ye girmeme kararı aldıklarını açıkladı. DYP ve ANAP’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde verdikleri demokrasi sınavından sonra alelacele birleşmeleri baraj korkusuyla yapılmış bir birleşme olarak da ifade ediliyor. Hatta birleşmenin ihtiyaçtan doğmadığı, siyasi bir proje olduğu söyleniyor. Çoğu kişiye göre bu birleşme devlet tarafından dizayn edildi. Mimarları ise Demirel ve Yılmaz.
Birleşmenin hemen sonrasında Mesut Yılmaz’ın sözleri de dikkat çekici. Yılmaz, birleşmeyi merkez sağa atıfla ve AK Parti’yi iğneleyerek ‘vatan işgalden kurtuldu’ şeklinde yorumluyor. Birleşme sürecinde aktif rol oynayan Demirel ve Yılmaz’ın buluştuğu ortak nokta ise Turgut Özal’a çıkıyor. Çünkü hem AK Parti’den hem de Özal’dan intikam almak isteyenlerin Ağar ve Mumcu’yu bu projede kullandıklarına dikkat çekiliyor. Demirel ve Yılmaz’ın bu birleşmeden muhtemel çıkarlarından biri ise eğer cumhurbaşkanını halk seçerse Demirel bu ittifakın muhtemel adayı olacak. Yılmaz ise Rize’den vekil. Baraj sorunu yaşanırsa Yılmaz’ın bağımsız adaylığı da ihtimaller arasında.
Genç Parti lideri Cem Uzan’ın CHP ile birleşme görüşmelerinden sonra geçen hafta Demirel’i evinde ziyareti, Anavatan-DYP ikilisinin siyasi geleceği ile de ilişkilendiriliyor. Uzan ve Demirel ailelerinin siyasi birlikteliğinin temelinde kuşkusuz AK Parti karşıtlığı var. GP’nin DP çatısı altına girip girmeyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak.
ANAP’ın eski bakanlarından Hasan Celal Güzel, birleşmede bu isimlerin rolünün ortaya çıkmasının faydalı olduğu görüşünde. Birleşme sayesinde bu isimlerin 28 Şubatçı, darbeci bir hüviyete girdiklerini belirten Güzel, “Mumcu’yu toy ve acemi, Ağar’ı da idareci buldular. Demirel sahaya çıkmak istiyordu. Baktı ki cumhurbaşkanı olamadı, buraları karıştırdı. Bunların artık milletin yakasından düşmeleri lazım.” diyor.
BİRLEŞME BARAJ KORKUSUYLA GERÇEKLEŞTİ
ANAP’ın kurucularından eski Bakan Halil Şıvgın, Demirel ve Yılmaz’ın bu birleşmede etkili olmadığı görüşünde. Ona göre şartlar bunu gerektirdiği için DYP ve Anavatan birleşti. DP oluşumunu olumlu bulan eski bakan, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı seçimindeki teknik hatasının bu birleşmeye zemin hazırladığı kanaatinde. Birleşmenin sandığa nasıl yansıyacağı konusunda yorum yapmayan Şıvgın, bu oluşumdan büyük bir parti doğmasının zor olduğunu, AKP’nin hataları artarsa bir açılım olabileceğini söylüyor. Hasan Celal Güzel ise millî egemenliğe ve milletin iradesine karşı bir araya gelme hareketi olduğuna dikkat çekiyor.
Özal’lı yılların İçişleri Bakanlığı müsteşarı ve eski Milletvekili Galip Demirel ise farklı bir açıdan yaklaşıyor. Birleşmeyi korkuyla alınmış bir karar olarak yorumluyor. Galip Demirel’e göre eğer tabanın fikri alınsaydı bu oluşumun gerçekleşmesi biraz zordu. Ona göre cumhurbaşkanlığı seçiminde iki partinin hataları tabanlarını da ciddi ölçüde etkiledi. Meclis’e girmemekle CHP’nin safında yer aldıklarını söyleyen Demirel, seçmenin bunu affetmeyeceği görüşünde.
Siyaset bilimciler, ittifakın iki tarafta da kan uyuşmazlığına neden olacağını belirtiyor. İki lider birleşmenin kalıcı olacağını söylese de bu evliliğin uzun ömürlü olmadığı dile getiriliyor. Seçim sonrası Mumcu ve Ağar’ın başka hesapların peşine düşme ihtimalinin yüksek olduğu konuşuluyor.
Anavatan ve DYP’nin birleşmesinde kimileri Ağar’ın risk aldığını söylese de çoğu kişi bu birleşmeden DYP’nin kârlı çıktığını savunuyor. Hem yeni parti liderinin Ağar olması, hem de ANAP’ın mali kaynaklarının DYP’ye göre daha iyi olması DYP’nin işine yarayacak. Selçuk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Birol Akgün, eşbaşkanlık sisteminin siyasal açıdan sorun teşkil edebileceğini söylüyor. Ona göre seçimlerden sonra yapılacak ilk DP kongresinde yeni partinin liderliği için çekişme yaşanacak. Akgün, bu süreçten Mesut Yılmaz gibi eski bir politikacının da galip çıkma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatinde.
DYP’nin genel merkez binası kiralık olduğu için DP çatısının Anavatan’ın binasında kurulması bekleniyor. Ancak seçim süresinin kısa olması her iki partinin birleşmesinde yeterli olmayacak. Zira hem iki parti kendi olağanüstü kongrelerini yaparak il örgütlerini düzenleyecek, hem de DP’nin benimsenmesi seçmen tabanında zaman alacak. Bu nedenle parti ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşayabilir.
DP SANDIKTA NE YAPAR, NASIL BAŞARILI OLUR?
Kulislerde konuşulan diğer bir konu ise DP’nin siyasi yelpazede nereye yerleşeceği. Merkezde mi, merkez sağda mı, yoksa liberal solda mı? DYP ve Anavatan’ın Köşk seçiminde CHP’nin yanında saf tutması seçmen tabanında zor benimseneceğine işaret ediyor.
Anavatan ve DYP’nin bu birleşme neticesinde de barajın altında kalacağı söyleniyor. Zira seçim süresi çok kısa olduğu için halkın yapılanları unutması pek kolay değil. Bunun da seçimde AK Parti’ye yarayacağı ifade ediliyor. Hasan Celal Güzel, bu iki partinin de kötü bir demokrasi sınavından geçtiğini, bu yüzden barajın altında kalacaklarını belirtiyor. Güzel, DP’ye en fazla yüzde 7-8 şans veriyor. Galip Demirel de partinin yüzde 10’luk barajı aşamayacağı görüşünde. Birol Akgün ise DP’nin seçimlerden büyük bir parti olarak çıkmasının zor olduğunu belirtiyor; ancak kurumsallaşma sorunlarını aşabilirse ciddi bir sağ iktidar alternatifi haline gelebilir diye de ekliyor.
Hasan Celal Güzel bu birleşmenin yıllar önce Özal-Demirel dönemlerinde gündeme geldiğini; fakat çatıda ve genel başkanlıkta fedakârlık yapılamadığı için bunun uygulanmadığını kaydediyor. DP’nin başarılı olmasını bazı şartlara bağlıyor. Ona göre DP başkanı her iki parti liderinin dışından biri olacak (Sami Selçuk gibi), parti vitrininde daha iyi isimler yer alacak ve diğer sağ partileri de şemsiyesi altında toplayacak. Eski bakan, “Sadece bu şartlarda DP, yüzde 10’luk barajı aşıp AKP’ye rakip olabilirdi.” diyor.
Birol Akgün’e göre de bu birleşme üç ay önce gerçekleşmiş olsaydı toplumsal zeminde daha yaygın bir siyasi etki oluşturabilirdi. Ona göre DP’nin başarılı olması üç faktöre bağlı. DP örgütü sosyolojik anlamda tam bir kaynaşmayı sağlayabilirse partiye oy getirecek. Ayrıca yeni partinin başarısı kamuoyuna mesajını anlatmasına bağlı olarak değişecek. Burada da en önemli sorun, partinin siyasi ve ideolojik olarak nerede duracağı ve mesajının taşıyıcısının kimler olacağı? Bu çerçevede eski siyaset esnafı mı ön plana çıkacak, yoksa yeni yüzler ve sevilen adaylar mı vitrini süsleyecek, bunu zaman belirleyecek. Akgün DP için en büyük testin, halkın bu partinin eski DP misyonunun ve geleneğinin gerçek temsilcisi olduğuna ikna edilmesi olduğunu söylüyor. Ancak bu çok da kolay değil. Çünkü, DYP ve ANAP’ın 27 Nisan sürecindeki pozisyonları, DP’nin demokrat çizgisiyle tamamen zıt bir görüntü oluşturdu.
Alıntı
DYP ve Anavatan’ın alelacele birleşmesi, çeşitli iddiaları da gündeme getirdi. Kimileri bunun ihtiyaç olduğu, kimileri de “Demirel ve Yılmaz’ın gizli mimarlığındaki” buluşmanın siyasi bir projeden öteye gidemeyeceği görüşünde.

Tandoğan ve Çağlayan mitinglerinden sol için yükselen ‘birleşin’ çağrısında ilk hamle merkez sağdan geldi. 367 tartışmalarında TBMM Genel Kurulu’na girmeyip, cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyen Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi (DYP) merkez sağdaki beklenen birleşmeyi gerçekleştirdi. Buna göre iki parti genel kurullarını kısa sürede toplayarak tüzüklerini değiştirecek, Demokrat Parti (DP) çatısı altında birleşecek, genel başkan Mehmet Ağar olacak ve eşbaşkanlığı da Erkan Mumcu yapacak. Anavatan lideri Erkan Mumcu, birleşmeyi, “Yaptığımız iş vatan borcudur!” şeklinde yorumladı. Ağar ise 1960 ihtilali ile kapatılan DP’nin ruhunun bu birleşmeyle yaşatılacağını hatırlattı. Ancak en sert tepkiyi 27 Mayıs darbesinin ardından idam edilen eski başbakan ve DP’nin kurucularından Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes’ten aldı: “Birinin milletvekili olma, diğerinin genel başkan kalma hırsı Demokrat Parti ismini zedeler. Birbirlerine sarıldılar, beraber batacaklar.”
Birleşmenin ardından DYP Genel Merkezi’ndeki hava olumlu; Anavatan Genel Merkezi’nin koridorları ise derin bir sessizlik içindeydi. Kulislerde ise konuşulan iki şey daha vardı. Birleşmeyle Turgut Özal’ın ANAP’ı tarihten silinmiş, Mesut Yılmaz’ın dibe düşürdüğü ANAP’ın cenazesini kaldırmak Mumcu’ya nasip olmuştu! Aslında bu yorumların altından kısa sürede başka isimler de ön plana çıkmaya başladı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Cindoruk, sık sık birleşmenin gizli mimarları şeklinde dillendirildi. Hatta hepsi ağız birliği etmişçesine birleşmenin iyi olduğundan bahsetti durdu. Peki, teker teker sahneye çıkan aktörlerin bu birleşmedeki rolü ve kârı neydi?
ÖZAL’IN MİRASINI SİLME PROJESİ
Aslında her iki parti de cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turun yapılması için 367’nin gereksiz olduğunu, CHP’nin tavrını olumlu bulmadıklarını ve olayın mahkemeye taşınmasını istemediklerini iddia ettiler. Ancak genel başkanlar 27 Nisan’da söylemlerini birdenbire değiştirdi ve TBMM’ye girmeme kararı aldıklarını açıkladı. DYP ve ANAP’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde verdikleri demokrasi sınavından sonra alelacele birleşmeleri baraj korkusuyla yapılmış bir birleşme olarak da ifade ediliyor. Hatta birleşmenin ihtiyaçtan doğmadığı, siyasi bir proje olduğu söyleniyor. Çoğu kişiye göre bu birleşme devlet tarafından dizayn edildi. Mimarları ise Demirel ve Yılmaz.
Birleşmenin hemen sonrasında Mesut Yılmaz’ın sözleri de dikkat çekici. Yılmaz, birleşmeyi merkez sağa atıfla ve AK Parti’yi iğneleyerek ‘vatan işgalden kurtuldu’ şeklinde yorumluyor. Birleşme sürecinde aktif rol oynayan Demirel ve Yılmaz’ın buluştuğu ortak nokta ise Turgut Özal’a çıkıyor. Çünkü hem AK Parti’den hem de Özal’dan intikam almak isteyenlerin Ağar ve Mumcu’yu bu projede kullandıklarına dikkat çekiliyor. Demirel ve Yılmaz’ın bu birleşmeden muhtemel çıkarlarından biri ise eğer cumhurbaşkanını halk seçerse Demirel bu ittifakın muhtemel adayı olacak. Yılmaz ise Rize’den vekil. Baraj sorunu yaşanırsa Yılmaz’ın bağımsız adaylığı da ihtimaller arasında.
Genç Parti lideri Cem Uzan’ın CHP ile birleşme görüşmelerinden sonra geçen hafta Demirel’i evinde ziyareti, Anavatan-DYP ikilisinin siyasi geleceği ile de ilişkilendiriliyor. Uzan ve Demirel ailelerinin siyasi birlikteliğinin temelinde kuşkusuz AK Parti karşıtlığı var. GP’nin DP çatısı altına girip girmeyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak.
ANAP’ın eski bakanlarından Hasan Celal Güzel, birleşmede bu isimlerin rolünün ortaya çıkmasının faydalı olduğu görüşünde. Birleşme sayesinde bu isimlerin 28 Şubatçı, darbeci bir hüviyete girdiklerini belirten Güzel, “Mumcu’yu toy ve acemi, Ağar’ı da idareci buldular. Demirel sahaya çıkmak istiyordu. Baktı ki cumhurbaşkanı olamadı, buraları karıştırdı. Bunların artık milletin yakasından düşmeleri lazım.” diyor.
BİRLEŞME BARAJ KORKUSUYLA GERÇEKLEŞTİ
ANAP’ın kurucularından eski Bakan Halil Şıvgın, Demirel ve Yılmaz’ın bu birleşmede etkili olmadığı görüşünde. Ona göre şartlar bunu gerektirdiği için DYP ve Anavatan birleşti. DP oluşumunu olumlu bulan eski bakan, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı seçimindeki teknik hatasının bu birleşmeye zemin hazırladığı kanaatinde. Birleşmenin sandığa nasıl yansıyacağı konusunda yorum yapmayan Şıvgın, bu oluşumdan büyük bir parti doğmasının zor olduğunu, AKP’nin hataları artarsa bir açılım olabileceğini söylüyor. Hasan Celal Güzel ise millî egemenliğe ve milletin iradesine karşı bir araya gelme hareketi olduğuna dikkat çekiyor.
Özal’lı yılların İçişleri Bakanlığı müsteşarı ve eski Milletvekili Galip Demirel ise farklı bir açıdan yaklaşıyor. Birleşmeyi korkuyla alınmış bir karar olarak yorumluyor. Galip Demirel’e göre eğer tabanın fikri alınsaydı bu oluşumun gerçekleşmesi biraz zordu. Ona göre cumhurbaşkanlığı seçiminde iki partinin hataları tabanlarını da ciddi ölçüde etkiledi. Meclis’e girmemekle CHP’nin safında yer aldıklarını söyleyen Demirel, seçmenin bunu affetmeyeceği görüşünde.
Siyaset bilimciler, ittifakın iki tarafta da kan uyuşmazlığına neden olacağını belirtiyor. İki lider birleşmenin kalıcı olacağını söylese de bu evliliğin uzun ömürlü olmadığı dile getiriliyor. Seçim sonrası Mumcu ve Ağar’ın başka hesapların peşine düşme ihtimalinin yüksek olduğu konuşuluyor.
Anavatan ve DYP’nin birleşmesinde kimileri Ağar’ın risk aldığını söylese de çoğu kişi bu birleşmeden DYP’nin kârlı çıktığını savunuyor. Hem yeni parti liderinin Ağar olması, hem de ANAP’ın mali kaynaklarının DYP’ye göre daha iyi olması DYP’nin işine yarayacak. Selçuk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Birol Akgün, eşbaşkanlık sisteminin siyasal açıdan sorun teşkil edebileceğini söylüyor. Ona göre seçimlerden sonra yapılacak ilk DP kongresinde yeni partinin liderliği için çekişme yaşanacak. Akgün, bu süreçten Mesut Yılmaz gibi eski bir politikacının da galip çıkma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatinde.
DYP’nin genel merkez binası kiralık olduğu için DP çatısının Anavatan’ın binasında kurulması bekleniyor. Ancak seçim süresinin kısa olması her iki partinin birleşmesinde yeterli olmayacak. Zira hem iki parti kendi olağanüstü kongrelerini yaparak il örgütlerini düzenleyecek, hem de DP’nin benimsenmesi seçmen tabanında zaman alacak. Bu nedenle parti ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşayabilir.
DP SANDIKTA NE YAPAR, NASIL BAŞARILI OLUR?
Kulislerde konuşulan diğer bir konu ise DP’nin siyasi yelpazede nereye yerleşeceği. Merkezde mi, merkez sağda mı, yoksa liberal solda mı? DYP ve Anavatan’ın Köşk seçiminde CHP’nin yanında saf tutması seçmen tabanında zor benimseneceğine işaret ediyor.
Anavatan ve DYP’nin bu birleşme neticesinde de barajın altında kalacağı söyleniyor. Zira seçim süresi çok kısa olduğu için halkın yapılanları unutması pek kolay değil. Bunun da seçimde AK Parti’ye yarayacağı ifade ediliyor. Hasan Celal Güzel, bu iki partinin de kötü bir demokrasi sınavından geçtiğini, bu yüzden barajın altında kalacaklarını belirtiyor. Güzel, DP’ye en fazla yüzde 7-8 şans veriyor. Galip Demirel de partinin yüzde 10’luk barajı aşamayacağı görüşünde. Birol Akgün ise DP’nin seçimlerden büyük bir parti olarak çıkmasının zor olduğunu belirtiyor; ancak kurumsallaşma sorunlarını aşabilirse ciddi bir sağ iktidar alternatifi haline gelebilir diye de ekliyor.
Hasan Celal Güzel bu birleşmenin yıllar önce Özal-Demirel dönemlerinde gündeme geldiğini; fakat çatıda ve genel başkanlıkta fedakârlık yapılamadığı için bunun uygulanmadığını kaydediyor. DP’nin başarılı olmasını bazı şartlara bağlıyor. Ona göre DP başkanı her iki parti liderinin dışından biri olacak (Sami Selçuk gibi), parti vitrininde daha iyi isimler yer alacak ve diğer sağ partileri de şemsiyesi altında toplayacak. Eski bakan, “Sadece bu şartlarda DP, yüzde 10’luk barajı aşıp AKP’ye rakip olabilirdi.” diyor.
Birol Akgün’e göre de bu birleşme üç ay önce gerçekleşmiş olsaydı toplumsal zeminde daha yaygın bir siyasi etki oluşturabilirdi. Ona göre DP’nin başarılı olması üç faktöre bağlı. DP örgütü sosyolojik anlamda tam bir kaynaşmayı sağlayabilirse partiye oy getirecek. Ayrıca yeni partinin başarısı kamuoyuna mesajını anlatmasına bağlı olarak değişecek. Burada da en önemli sorun, partinin siyasi ve ideolojik olarak nerede duracağı ve mesajının taşıyıcısının kimler olacağı? Bu çerçevede eski siyaset esnafı mı ön plana çıkacak, yoksa yeni yüzler ve sevilen adaylar mı vitrini süsleyecek, bunu zaman belirleyecek. Akgün DP için en büyük testin, halkın bu partinin eski DP misyonunun ve geleneğinin gerçek temsilcisi olduğuna ikna edilmesi olduğunu söylüyor. Ancak bu çok da kolay değil. Çünkü, DYP ve ANAP’ın 27 Nisan sürecindeki pozisyonları, DP’nin demokrat çizgisiyle tamamen zıt bir görüntü oluşturdu.
Alıntı