utkutan81
New member
- Katılım
- 20 Ara 2006
- Mesajlar
- 359
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
DEVLET BAHÇELİ VE MHP'NİN MİSYONU
Cengiz Çandar Mayıs 2002'de, Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde, yıl sona ermeden Amerika'nın Irak'a gireceğini ve o zaman Türkiye'de işbaşında Ecevit Hükümeti'nin olmayacağını yazıyordu.
Elbette Çandar, bu büyük "öngörüsünü", "Pentagon'a girebilen ilk Türk gazeteci" olmasına borçludur.
Bilindiği gibi birkaç aylık rötarla Amerika Irak'a girdi. Ve gerçekten de o sıralar Ecevit Hükümetinin yerinde yeller esiyordu.
Bu nasıl mümkün olmuştu? Hafızalarımızı tazeleyelim:
Amerika, Irak işgaline karar verdikten sonra, Türkiye'deki Hükümet sorununu çözmek için harekete geçti.
Çünkü Türkiye, Amerika'nın Ortadoğu planları açısından son derece önemli bir ülkeydi ve Türkiye'de işbaşında Ecevit Hükümeti vardı. Ecevit Hükümeti'ne ise güvenilemezdi!
Nisan ayında ekonomiden sorumlu Bakan Kemal Derviş, durup dururken
"erken seçimin ekonomiye bir zararı olmaz"
dedi.
Ardından İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan ile birlikte DSP'den ayrılma ve yeni bir Parti kurmak için harekete geçti.
Bu arada Derviş Amerika'ya çağrıldı.
Amerika'da, nerede olduğunu Hükümet'in bile bilmediği bir on beş gün geçirdi. Ama Derviş'in tetiklediği DSP'den istifa hareketi, bir noktaya dayandı ve daha ileri gidemedi. Yani DSP'yi parçalayarak Hükümeti yıkma planı tutmadı.
Derviş Amerika'dan döndükten sonra duruma baktı. Cem ve Özkan'la Amerika'nın hedeflerine ulaşmak mümkün görünmüyordu.
Harekete geçirdiği milletvekillerini ortada bıraktı.
"Amerikan planlarına benden bir zarar gelmez"
diyen ve seçimden ikinci Parti olarak çıkacağı anlaşılan CHP'ye kapağı attı.
Ama erken seçim sorunu hala çözülmemişti.
Yıl sona ermeden Ecevit Hükümeti'nin gitmesi gerekiyordu ki Amerika, Irak'a rahat rahat girebilsin.
3 KASIM 2002
İşte o noktada Bahçeli devreye girdi.
Ve 7 Temmuz günü Bursa'da Erken seçimin 3 Kasım tarihinde yapılabileceğini açıkladı. Partisi'nin Yönetim Kurulu'nun bile alınan bu karardan haberi yoktu.
Koalisyon ortakları ise Temmuz başında toplanmış ve "gündemimizde erken seçim yok" diye aldıkları kararı açıklamışlardı.
Türkiye erken seçime gitti.
Garip Ecevit, seçime kadar ikide bir,
"Biz bu erken seçim kararını niye aldık, anlayamadım gitti"
deyip duracaktı.
Seçim oldu ve AKP Hükümeti işbaşına geldi. Irak'ı işgale hazırlanan ABD açısından Türkiye'de, "Bundan iyisi Şam'da kayısı" diyebileceğimiz bir iktidar işbaşına gelmişti.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Türkiye 2007 erken seçimine bilindiği üzere Cumhurbaşkanını seçemediği için gitti.
Meclis'in Cumhurbaşkanlığı seçimini yapabilmesi için 367 milletvekilinin toplantı salonunda olması gerekiyordu.
Seçim sonrasında da oluşan Meclis aritmetiği ise AKP'yi bir kez daha 367 sorunu ile karşı karşıya bırakıyordu.
AKP'nin 341 milletvekili artı Meclis'e her durumda gireceğini açıklayan 21 DTP'li ve AKP'ye destek olacak bazı bağımsız milletvekillerinin toplam sayısı 367'yi bulmuyordu.
Ve Bahçeli yeniden devreye girdi.
Meclis oturumuna katılacaklarını ve kendi Cumhurbaşkanı adaylarını destekleyeceklerini açıkladı.
Elbette MHP'nin "kendi Cumhurbaşkanı adayını destekleme" açıklamasının hiçbir kıymeti harbiyesi olamazdı.
Ama böylece AKP'nin Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı yapmasının önündeki 367 engeli aşılmıştı.
Türban Olayı
Gelelim Bahçeli'nin son icraatına.
Erdoğan, taa Madrit'den açıklama yaptı.
"Velev ki türban siyasi simge olsa ne olur? Türban sorununu yeni Anayasa ile çözeceğiz."
Bu sözler doğal olarak büyük bir tepki ile karşılandı.
Erdoğan bir yandan sözlerini tevil için kıvranırken sahneye Bahçeli çıktı:
MHP liderine göre türban sorununu çözmek için yeni anayasa yapmaya gerek yoktu.
Mevcut Anayasa'nın 10. maddesine bir cümle ekleyerek sorunun halledilebilecekti ve kendileri gerekli çalışmayı yapmış, söz konusu cümleyi bulmuşlardı.
Tayip Erdoğan'a sarılacağı dal uzatılmıştı.
22 Ocak itibariyle MHP, türbanı yasallaştıracak önerisini imzaya açtı.
40 Yıllık Tarih
MHP'nin benzer icraatlarına başka örnekler de verilebilir.
Merak edenlere sayın Emcet Olcaytu'nun Kaynak yayınlarından çıkan
"Bahçeli'nin dokuz sabıkası"
kitabını okumalarını öneririm.
Ama bu yazıda ele aldığımız üç olay MHP'ye ilişkin bir gerçeği bir kez daha kanıtlamıştır.
Bu Parti, 1960'lı yıllarda gelişen anti emperyalist, demokratik emekçi ve gençlik hareketine karşı şiddet uygulamakla görevli sokak kuvveti olarak ortaya çıktı.
Parti'nin 1970'lerdeki görevi, "bizim oğlanların idareye el koymaları için ortamı hazırlamaktı."
1990'larda MHP'yi, Türk milliyetçiliğini, Türk Kürt çatışması zeminine oturtmak çabalarını icra ederken görüyoruz
2000'lerde ise yukarıda anlattığımız olguların gösterdiği üzere, MHP'nin bütün pratiği; Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesinin hayata geçmesi için gerekenin yapılmasıdır
40 yıldır değişmeyen tek bir gerçek var:
MHP'ye hâkim olan yönetici ekip, Amerikan çıkarları ile tamamen uyumlu bir politika izlemiştir.
Samimi olarak Türkiye'ye sahip çıkmak kaygısı ile MHP'ye destek olan, oy veren bütün yurttaşların üzerinde düşünmeleri gereken gerçek budur.
Cengiz Çandar Mayıs 2002'de, Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde, yıl sona ermeden Amerika'nın Irak'a gireceğini ve o zaman Türkiye'de işbaşında Ecevit Hükümeti'nin olmayacağını yazıyordu.
Elbette Çandar, bu büyük "öngörüsünü", "Pentagon'a girebilen ilk Türk gazeteci" olmasına borçludur.
Bilindiği gibi birkaç aylık rötarla Amerika Irak'a girdi. Ve gerçekten de o sıralar Ecevit Hükümetinin yerinde yeller esiyordu.
Bu nasıl mümkün olmuştu? Hafızalarımızı tazeleyelim:
Amerika, Irak işgaline karar verdikten sonra, Türkiye'deki Hükümet sorununu çözmek için harekete geçti.
Çünkü Türkiye, Amerika'nın Ortadoğu planları açısından son derece önemli bir ülkeydi ve Türkiye'de işbaşında Ecevit Hükümeti vardı. Ecevit Hükümeti'ne ise güvenilemezdi!
Nisan ayında ekonomiden sorumlu Bakan Kemal Derviş, durup dururken
"erken seçimin ekonomiye bir zararı olmaz"
dedi.
Ardından İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan ile birlikte DSP'den ayrılma ve yeni bir Parti kurmak için harekete geçti.
Bu arada Derviş Amerika'ya çağrıldı.
Amerika'da, nerede olduğunu Hükümet'in bile bilmediği bir on beş gün geçirdi. Ama Derviş'in tetiklediği DSP'den istifa hareketi, bir noktaya dayandı ve daha ileri gidemedi. Yani DSP'yi parçalayarak Hükümeti yıkma planı tutmadı.
Derviş Amerika'dan döndükten sonra duruma baktı. Cem ve Özkan'la Amerika'nın hedeflerine ulaşmak mümkün görünmüyordu.
Harekete geçirdiği milletvekillerini ortada bıraktı.
"Amerikan planlarına benden bir zarar gelmez"
diyen ve seçimden ikinci Parti olarak çıkacağı anlaşılan CHP'ye kapağı attı.
Ama erken seçim sorunu hala çözülmemişti.
Yıl sona ermeden Ecevit Hükümeti'nin gitmesi gerekiyordu ki Amerika, Irak'a rahat rahat girebilsin.
3 KASIM 2002
İşte o noktada Bahçeli devreye girdi.
Ve 7 Temmuz günü Bursa'da Erken seçimin 3 Kasım tarihinde yapılabileceğini açıkladı. Partisi'nin Yönetim Kurulu'nun bile alınan bu karardan haberi yoktu.
Koalisyon ortakları ise Temmuz başında toplanmış ve "gündemimizde erken seçim yok" diye aldıkları kararı açıklamışlardı.
Türkiye erken seçime gitti.
Garip Ecevit, seçime kadar ikide bir,
"Biz bu erken seçim kararını niye aldık, anlayamadım gitti"
deyip duracaktı.
Seçim oldu ve AKP Hükümeti işbaşına geldi. Irak'ı işgale hazırlanan ABD açısından Türkiye'de, "Bundan iyisi Şam'da kayısı" diyebileceğimiz bir iktidar işbaşına gelmişti.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Türkiye 2007 erken seçimine bilindiği üzere Cumhurbaşkanını seçemediği için gitti.
Meclis'in Cumhurbaşkanlığı seçimini yapabilmesi için 367 milletvekilinin toplantı salonunda olması gerekiyordu.
Seçim sonrasında da oluşan Meclis aritmetiği ise AKP'yi bir kez daha 367 sorunu ile karşı karşıya bırakıyordu.
AKP'nin 341 milletvekili artı Meclis'e her durumda gireceğini açıklayan 21 DTP'li ve AKP'ye destek olacak bazı bağımsız milletvekillerinin toplam sayısı 367'yi bulmuyordu.
Ve Bahçeli yeniden devreye girdi.
Meclis oturumuna katılacaklarını ve kendi Cumhurbaşkanı adaylarını destekleyeceklerini açıkladı.
Elbette MHP'nin "kendi Cumhurbaşkanı adayını destekleme" açıklamasının hiçbir kıymeti harbiyesi olamazdı.
Ama böylece AKP'nin Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı yapmasının önündeki 367 engeli aşılmıştı.
Türban Olayı
Gelelim Bahçeli'nin son icraatına.
Erdoğan, taa Madrit'den açıklama yaptı.
"Velev ki türban siyasi simge olsa ne olur? Türban sorununu yeni Anayasa ile çözeceğiz."
Bu sözler doğal olarak büyük bir tepki ile karşılandı.
Erdoğan bir yandan sözlerini tevil için kıvranırken sahneye Bahçeli çıktı:
MHP liderine göre türban sorununu çözmek için yeni anayasa yapmaya gerek yoktu.
Mevcut Anayasa'nın 10. maddesine bir cümle ekleyerek sorunun halledilebilecekti ve kendileri gerekli çalışmayı yapmış, söz konusu cümleyi bulmuşlardı.
Tayip Erdoğan'a sarılacağı dal uzatılmıştı.
22 Ocak itibariyle MHP, türbanı yasallaştıracak önerisini imzaya açtı.
40 Yıllık Tarih
MHP'nin benzer icraatlarına başka örnekler de verilebilir.
Merak edenlere sayın Emcet Olcaytu'nun Kaynak yayınlarından çıkan
"Bahçeli'nin dokuz sabıkası"
kitabını okumalarını öneririm.
Ama bu yazıda ele aldığımız üç olay MHP'ye ilişkin bir gerçeği bir kez daha kanıtlamıştır.
Bu Parti, 1960'lı yıllarda gelişen anti emperyalist, demokratik emekçi ve gençlik hareketine karşı şiddet uygulamakla görevli sokak kuvveti olarak ortaya çıktı.
Parti'nin 1970'lerdeki görevi, "bizim oğlanların idareye el koymaları için ortamı hazırlamaktı."
1990'larda MHP'yi, Türk milliyetçiliğini, Türk Kürt çatışması zeminine oturtmak çabalarını icra ederken görüyoruz
2000'lerde ise yukarıda anlattığımız olguların gösterdiği üzere, MHP'nin bütün pratiği; Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesinin hayata geçmesi için gerekenin yapılmasıdır
40 yıldır değişmeyen tek bir gerçek var:
MHP'ye hâkim olan yönetici ekip, Amerikan çıkarları ile tamamen uyumlu bir politika izlemiştir.
Samimi olarak Türkiye'ye sahip çıkmak kaygısı ile MHP'ye destek olan, oy veren bütün yurttaşların üzerinde düşünmeleri gereken gerçek budur.
