Dijital Fotoğraf Kursu (geniş anlatımlı)

otlupeynir

Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
Katılım
1 Mar 2007
Mesajlar
6,253
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
de


Dijital Fotoğrafa Giriş

Dijital fotoğraf makinelerini daha yakından tanımanızı sağlamak amacıyla hazırlanan bu rehberde, doğru çekime giden yolda ihtiyaç duyacağınız küçük püf noktalarını da bulacaksınız.



Dijital fotoğraf makinelerini daha yakından tanımanızı sağlamak amacıyla hazırladığımız bu rehberde, doğru çekime giden yolda ihtiyaç duyacağınız küçük püf noktalarını da bulacaksınız.

Fotoğrafçılık uzun yıllardan beri pek çok kişinin ortak tutkusu. Fotoğrafı 19. yüzyıl başında icat eden kişi olarak kabul edilen Fransız bilim adamı Nicephore Niépce'den bugünkü dijital fotoğraf makinelerine pek çok teknolojik değişiklik oldu. Ancak tek bir şey değişmedi: Fotoğraf "ışıkla çizmektir"; zaten sözcüğün Yunanca kökeni de bunu gösteriyor: "photos graphein". Fotoğraf ışıkla çizmek olduğuna göre, güzel fotoğraf çekmenin ana ilkesi, ışığa karşı duyarlı olan sensörün (veya filmin), duyarlılık derecesine uygun olarak, gerekli miktar ışığın gerekli süreyle etkisi altında kalmasıdır.

Bu bölümde hem fotoğrafçılıkta ışıkla ilgili bazı temel kavramları açıklayacağız, hem de dijital fotoğraf makinelerinin bazı özelliklerini daha iyi anlamanızı sağlayacak bir giriş yapmış olacağız. Fotoğraf makinesinde ışığı iki şekilde kontrol ederiz: Objektifin içinde aynı göz irisi gibi çalışan diyaframı açıp kısarak (diyafram açıklığı) veya bu diyaframdan geçen ışığın süresini (enstantane) ayarlayarak. Bu şekilde sensöre düşen ışık miktarı içinse pozlama tabirini kullanıyoruz. Fotoğrafını çektiğimiz ortam çok aydınlıksa, sensöre (veya filme) düşen ışığı azaltıp fotoğrafın patlamamasını (detayların yüksek ışık yoğunluğuyla kaybolmamasını) sağlamamız gerekir. Ortam karanlıksa, sensöre veya filme düşen ışığı artırıp fotoğrafını çektiğimiz konunun karanlık ve detaysız çıkmamasını sağlamamız gerekir. Ancak ışık yoğunluğunu belirlemek için kullandığımız diyafram açıklığı ve enstantane başka etkiler de yarattığı için, bunları nasıl kullanacağımızı iyi bilmemiz gerekir.

Diyafram açıklığı ve enstantane
Maksimum diyafram açıklığı, objektifin içindeki diyaframın ne kadar açılıp ne kadar ışık alabildiğini gösterir. Diyafram açıklığı f cinsinden ifade edilir ve yanında yazan rakam büyüdükçe diyafram açıklığı küçülür (çünkü arada bölü işareti vardır). Buna göre en açık (en çok ışık alan) diyaframdan başlayarak sıralarsak, f-stop değerleri f/0.7, f/1, f/1.4, f/2, f/2.8, f/4, f/5.6, f/8, f/11, f/16, f/22, f/32 diye devam eder.


Genel terimler


Diyafram açıklığı sadece objektiften geçen ışık miktarını göstermez, net alan derinliğini de belirler. Bir nesneye odaklanarak açık diyafram değerlerinden biriyle fotoğraf çektiğinizde, odaklandığınız nesneyle birlikte, önünde ve arkasında kalan belli bir alanın da net çıktığını, ancak bu alanın dışına doğru netliğin kaybolmaya başladığını görürsünüz. Bu aynı zamanda konunuzu daha belirgin hale getirip arka plandan ayrılmasını sağlayan bir etkidir. Net alan derinliği, net olarak görüntülenen bu alana verilen isimdir (Net alan derinliği, diyafram açıklığının yanında ileride değineceğimiz gibi objektif odak uzunluğuna ve objektifin konuya olan mesafesine de bağlıdır). Veya çektiğiniz karedeki her şeyin net görünmesini istiyorsanız, yüksek bir f değeri (dar bir diyafram açıklığı) kullanmanız gerekir.

Enstantane ise, sensörün veya filmin önündeki örtücünün (obtüratör) açılıp kapanma hızıdır. Örtücü, diyaframdan geçerek film düzlemine düşen ışığın sensördeki algılayıcıları veya filmi ne kadar süreyle etkileyeceğini belirleyen, zamanlayıcı bir parçadır. Örtücü hızları da, diyafram değerlerinde olduğu gibi belirli standart
bir dizide toplanmıştır. Bu değerler saniye cinsindendir ve makineye göre 8, 4, 2, 1, 1/2, 1/4, 1/8, 1/15, 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000, 1/2000, 1/4000 sn gibi değerler alabilir. Ayrıca B (Bulb) modunda örtücü, deklanşörü basılı tuttuğunuz sürece açık kalır.

Ortam karanlıksa, uzun pozlama yapmamız (düşük örtücü hızları kullanmamız) gerekir. Örneğin bazı gece fotoğraflarında 15-20 saniyelik pozlama yapmak gerekebilir. Öte yandan bu kadar uzun süre elimiz titremeden makineyi sabit tutamayacağımız için tripod kullanmamız gerekecektir. Enstantane, sensöre düşen ışığın süresiyle olduğu gibi çektiğimiz karedeki nesnelerin hızıyla da ilgilidir.

Örneğin havada uçan bir kuşu veya hızla koşan bir köpeği net fotoğraflamak için yüksek bir örtücü hızı kullanmamız gerekir. Tam tersi, fotoğrafta hız duygusunu vermek için, ortamın net, kuşun veya köpeğin netsiz çıkmasını da isteyebiliriz. Bu durumda düşük bir enstantane kullanmak gerekir.


Pozlama



Uzun pozlamanın gerektiği bir başka duruma örnek vermek gerekirse, diyelim ki gündüz deniz kenarında bir çekim yapıyorsunuz ve denizdeki kayaların net çıkmasını, kayalara vurup geri çekilen dalgaların hareketinin ise flulaşarak bulut veya süt kıvamında bir etki yaratmasını istiyorsunuz. Bu durumda tripodu kurup uzun pozlama yapmanız gerekecek ama ortam ışığı gündüz olduğu için yüksek.

Bu yüzden, düşük enstantanenin neden olduğu yüksek ışığı dengelemek için diyaframı olabildiğince kısarsınız; bu da yetmezse objektifin önüne doğal yoğunluk (natural density) filtreleri takarak ışığın daha da azalmasını sağlarsınız ve böylece, gündüz vakti olmasına rağmen birkaç saniyelik pozlamalar yapabilirsiniz. Bu sürede dalgalar kayalara çarpıp geri çekilirler ve tüm bu hareket sensöre kaydedildiği için deniz bulut kıvamında bir görüntü verirken kayalar (sabit olduğu için) net çıkaralar. Enstantane ile ilgili bir diğer nokta ise, tripod kullanmadığımız durumlarda elimizin titremesinin fotoğrafın netliği üzerindeki etkisidir. Pratik bir kural olarak, net fotoğraf çekebilmek için objektifin odak uzunluğuna en yakın enstantane değerinin kullanılması önerilir. Şöyle ki:

* 28mm bir objektifle, çok dikkat ederek minimum 1/30sn enstantaneyle net fotoğraf çekebilirsiniz ama 1/60sn önerilir;

* 105mm orta-tele bir objektifle, 1/125sn enstantaneyle net fotoğraf çekebilirsiniz ama 1/250sn önerilir;

* 300mm'lik uzun bir teleobjektifle, 1/250sn enstantaneyle net fotoğraf çekebilirsiniz ama 1/500sn önerilir.


Doğru pozlama nasıl yapılır?



Bir fotoğrafı doğru pozlayıp pozlamadığımızı, artık her dijital makinede bulunan ışıkölçerin (pozometre) verdiği EV - (exposure value) ile anlayabiliriz. Makinenin EV göstergesi bize fotoğrafını çekeceğimiz sahnede ölçtüğümüz yerin seçtiğimiz diyafram açıklığı ve enstantaneye göre doğru pozlanıp pozlanmadığını, doğru pozlanmamışsa sensörün ne kadar fazla veya az ışık aldığını gösterir.

Böylece biz de diyafram açıklığı ve enstantaneyi doğru değerlere getirebiliriz. EV hesabında ışık şiddetinin iki kat artması bir stopu ifade eder. EV göstergesi, makineye bağlı olarak -/+ 2, 3 veya 5 arasında, 0.3, 1/2 veya 1 stop aralıklarla işaretlenmiştir. Böylece göstergeye bakarak sahnenin olması gerekenden kaç stop fazla ya da az pozlandığını rahatça görebiliriz. Işık ölçerler genellikle orta tona göre ölçüm yaparak kullanılacak diyafram ve enstantane değerlerini öngörürler. konu istediğinizden daha karanlık veya aydınlık çıkabilir.

Bu durumda makinenizin poz düzeltmesi (exposure compensation) özelliğini kullanarak, sensör üzerine ışık ölçerin öngördüğünden daha fazla veya daha az ışık düşmesini sağlayabilirsiniz. Yani bir anlamda makinenin ışık ölçüm sisteminin ayarını konuya bağlı olarak siz yapmış olursunuz. Pek çok dijital fotoğraf makinesinde ışıkölçerler, sahnenin farklı yerlerinden aldıkları ölçümle ortalama bir ışık değeri hesaplama yeteneğine sahiptir. Çoklu noktalardan ortalama ölçüm, firmaların kullandığı teknolojiye göre "evaluative", "3D Matrix" gibi isimler alabilirler. Bu çoklu ölçüm yöntemi manzara çekimleri ve sahnedeki ışık farklılıklarının çok olmadığı durumlarda idealdir.

Ayrıca çoğu dijital fotoğraf makinesinde merkez yoğunluklu (center weighted) ölçüm vardır ve kadrajın orta kısmında belirli bir kısmından ışık ölçümü almayı sağlarlar. Bu da özellikle portre çekimlerinde ve sahnedeki ışık farklılıklarının belli bir derecede olduğu durumlarda doğru alandan ölçüm yapmayı sağlar.


Odak - Spot ölçüm



Bazı fotoğraf makinelerinde ise kadrajın merkezinde veya seçilen odak (AF – Auto Focus) noktasında çok daha küçük bir alandan ölçüm almayı sağlayan spot ölçüm de bulunur. Profesyonel fotoğrafçılar, sahnede ışık farklılıklarının yüksek olduğu durumlarda en doğru noktadan ışık ölçümü yaparak tam istedikleri noktanın istedikleri ışık değerleri ile çıkması için, makinelerinde bu özelliği isterler.

Yalnız beyaz bir noktadan (örneğin beyaz elbise) ölçüm yaparsanız, makinenin spot ışık ölçeri bu noktayı fazla aydınlık bulacaktır ve fotoğrafta düzgün pozlanmasını istediğiniz yer karanlık çıkabilir. Spot ölçen ışıkölçerler, ölçtüğünüz yeri yüzde 18 gri kabul eder ve ona göre sonuç verirler. Bu yüzden fotoğrafçılar yanlarında yüzde 18'lik gri kart taşır ve ışık ölçümünü bu karttan yaparlar. Daha ilkel bir yöntem olarak avuç içinden ölçüm yapanlara da rastlanabilir.

Fotoğraf filminin "hızı" (ASA değeri), üzerindeki ışığa duyarlı kimyasalların tanecik büyüklüğüne bağlıdır. İri tanecikli (hızlı) bir film, ince tanecikli filme göre daha kısa süreli ışık almasına rağmen (daha düşük örtücü hızıyla) aynı pozlama sonucunu verebilir. Yani, 100 ASA bir filmle bir sahneyi 1/100sn'de doğru pozluyorsak, 200 ASA bir filmle 1/200sn pozlayarak aynı sonucu alabiliriz. Bu sayede ışığın az olduğu ortamlarda hızlı bir film kullanarak iyi sonuç almak mümkün olur. Öte yandan bu tanecikler fotoğrafta belli olmaya başlar ve buna gren adı verilir.

Aynı kural dijital fotoğrafta da, farklı bir mantıkla geçerlidir. Ancak bu kez sensör üzerindeki ışığa duyarlı, ışığı elektrik sinyaline dönüştüren foto diyotların yarattığı noktacıklar (noise, gürültü) söz konusudur ve seviyesi ISO standardıyla ifade edilir. Günümüz dijital fotoğraf makinelerinde algılayıcının duyarlığını değiştirmek mümkündür. Böylece, örneğin ISO 100 ayarında daha az noise içeren bir fotoğraf çekilebilirken, ISO 400 ayarıyla noise artar. Ancak bu durumda, filmde de olduğu gibi, aynı pozlama için daha hızlı enstantane değerleri kullanabiliriz. Örneğin bir müzede ışıkölçer ISO 100 ile f/2 - 1/30sn değerini veriyorsa ve bu şekilde elimizin titreyip fotoğrafın netsiz çıkacağından endişeleniyorsak, ISO ayarını 200'e getirip f/2 - 1/60sn değerleriyle çekim yapabiliriz. Böylece fotoğraf net çıkar; ancak noise artacak ve noktacıklar belirmeye başlayacaktır.


M, A, S, P ne anlama geliyor?



Dijital makinenizde M, A, S, P gibi bazı ayarları içeren bir düğme olabilir. Bunlar da pozlamayla ilgilidir. M (Manuel) çekim modu diyafram açıklığını ve enstantaneyi tamamen sizin yapmanızı sağlayan ayardır. Seçtiğiniz bu değerlerin doğru bir pozlamaya karşılık gelip gelmediğini yine ışık ölçerin göstergesini kontrol ederek anlayabilirsiniz. A veya Av (Diyafram öncelikli) çekimde siz önce bir diyafram aralığı seçersiniz (örneğin net alan derinliğinin dar olması için objektifinizde f/2 gibi bir değer seçmişsinizdir); makine de ışık ölçerinin verdiği sonuca göre doğru pozlama verecek bir enstantane değerini otomatik ayarlar.

S veya Tv (Enstantane öncelikli) çekimde ise siz bir enstantane süresi belirlersiniz (örneğin gün ışığında standart bir objektifle 1/125sn seçip netliği garantiye almak için), makine ışık ölçerin verdiği sonuca bakarak diyafram açıklığını otomatik ayarlar.

P (Program) modunda, makine ışıkölçerin sonuçlarına ve sahnede netleme yapılan noktaya bakarak diyafram açıklığını ve enstantaneyi otomatik ayarlar.

Çoğu acemi kullanıcı bu yüzden P modunu kullanır; ancak kendi seçtikleri değerlerle fotoğrafta istedikleri etkiyi yaratmayı amaçlayan fotoğrafçılar genelde M, A ve S modlarını kullanırlar. Makinenizde bunun dışında portre, spor, manzara, makro, gece çekimi gibi konulara göre özel çekim modları da bulunabilir veya sahneye göre modu kendisi seçen "Auto" modu bulunabilir. Bunlar da pozlama ayarlarıyla uğraşmayı sevmeyenler için idealdir.


BÖLÜM 2-Dijital fotoğraf makineleri ve özellikleri

Kategoriler

Dijital fotoğraf kursumuzun ikinci bölümünde fotoğraf makinelerini ve özelliklerini ele alıyoruz...



Dijital fotoğraf makinesi dendiğinde akla gelmesi gereken onlarca özellikten bahsetmek mümkün. Bu özellikleri tanımak, doğru fotoğrafları çekebilmek için oldukça önemli.

Dijital fotoğraf makinelerini genel bir kategori olarak iki grupta toplayabiliriz:

Kompakt makineler: Pek çok özelliği küçük bir tasarıma sığdıran, sensör boyutu (Çözünürlüğü / Megapiksel değeri değil!) daha küçük olan, ama daha önemlisi objektifi değişmeyen, vizöründeki görüntüyü LCD ekranına da gerçek zamanlı yansıtabilen makinelerdir. Bu makinelerin çoğunda vizördeki ve LCD'deki görüntü aynı değildir; LCD'ye sensöre düşen görüntü verilirken, vizöre önündeki küçük lensten gelen görüntü verilir. Bu yüzden vizördeki görüntüde "parallax hatası" ortaya çıkabilir; yani vizörden görünen kadraj ile fotoğrafın gerçek kadrajı farklı olabilir.

Dijital SLR (DSLR) makineler: SLR (Single Lens Reflex) makineler görüntüyü objektiften alarak hareketli bir ayna vasıtasıyla vizöre aktarırlar. Fotoğraf çekilirken bu ayna kalkıp ışığın sensöre düşmesini sağladığı için çekilen görüntü gerçek zamanlı olarak LCD'den izlenemez; LCD sadece çekilen fotoğrafların sonradan ön izlemesini yapmak içindir. En büyük özellikleri objektiflerinin değişebilir olmasıdır. Kompakt makinelere kıyasla sensör boyutları daha büyüktür. Değişebilir objektif ve aksesuarlarının verdiği esneklik ve büyük sensörünün sağladığı görüntü kalitesiyle (özellikle gren performansı açısından) profesyonel fotoğrafçılar tarafından tercih edilirler. İster kompakt ister DSLR olsun, dijital fotoğraf makinelerinin çoğu özelliği ortaktır. Şimdi, iki kategorideki farklılıkları da belirterek bu özellikleri tanımaya başlayalım.

Sensör nedir, görevleri nelerdir? Sensör, bir dijital fotoğraf makinesinde görüntünün üzerine düştüğü ve bu görüntünün dijital olarak kaydedilmesini sağlayan, piksellerden oluşan duyarlı katmana verilen isimdir. Bugün kompakt makinelerde 3-4 MP'den (genelde 6 MP ve üzeri), DSLR'lerde 6MP'den başlayan sensörlerle çözünürlüğün (piksel sayısı) fazla bir önemi kalmadığı söylense de, özellikle baskı söz konusu olduğunda sensör çözünürlüğü hala en önemli faktör.


Sensör boyutları



Örneğin fotoğraf kalitesine önem veren dergiler tam bir A4 sayfaya alınacak baskı için minimum 6, çift sayfa açılacak bir fotoğraf için 12MP çözünürlüğü şart koşuyor. Aksi halde fazla büyütülen fotoğraftaki kusurlar belirginleşmeye başlıyor. Ancak fotoğraflarını kişisel amaçlarla en fazla A4 boyutlarında bastıran kullanıcılar için 6MP çözünürlük fazlasıyla yeterlidir. Diğer yandan profesyonel fotoğrafçılar, moda çekimi gibi durumlar için 16,6 MP'lik dijital makinalarla orta format filmli makinalara çok yakın sonuçlar aldıklarını belirtmektedir (standart SLR makinelerde 35mm film boyutu 24x36 mm iken, orta formatlarda film boyutu 6x4,5, 6x6 veya 6x7 cm'dir; bu yüzden daha yüksek detay kalitesi verir ve profesyonel çekimlerde sık kullanılır).

Bir diğer önemli faktör sensörün fiziksel boyutudur. Sensörün fiziksel boyutu çözünürlüğünden bağımsız olabilir. Şöyle bir örnek verelim: Nikon D50, D70, D70s ve D2X modellerinde sensörün fiziksel boyutu 23,7x15,7 mm'dir; ancak ilk üçü 6,1 MP çözünürlüğe sahipken D2X 12,4 MP çözünürlüğe sahiptir. Aynı şekilde kompakt makinelerin fiziksel sensör boyutları, DSLR sensörlerine kıyasla çok daha küçüktür. Bu da bize sensördeki her bir pikselin boyutunun sensör modeline göre değişebileceğini gösteriyor.

Fiziksel boyutu büyük sensörlerin gren (noise) ve dinamik aralık (dynamic range) açısından daha başarılı olduğu bilinmektedir. Burada dinamik aralığı şöyle açıklayabiliriz: Çektiğiniz her fotoğraf karesinde farklı ışık şiddetine sahip, aydınlık ve gölgede kalan alanlar vardır. Sensörler insan gözü kadar hassas olmadığı için çok aydınlık veya çok gölgede kalan alanlarda detay kaybına neden olabilirler. Bunun sonucunda gölgedeki alanlara göre ışık ölçümü yaparsanız aydınlık alanlar (örneğin gökyüzü veya güneş vuran bir bina cephesi) "patlar", yani detaysız, düz renkte görünür.


Sensör konusunda bilinmesi gerekenler


KATMANLAR: Çoğu dijital fotoğraf makinesinde bulunan Bayer tip sensörlerde tek bir piksel katmanı vardır. Foveon X3 sensörde ise her bir renk ayrı bir piksel katmanı tarafından algılanır.

Öte yandan aydınlık alanlara göre ışık ölçümü yaparsanız, bu sefer de gölgedeki alanlar iyice koyulaşır ve bu noktalarda detay kaybı olur. İşte, sensörlerin ne kadar geniş bir ışık şiddeti aralığında detay verme becerisi olduğunu, bahsettiğimiz dinamik aralığı belirler. Sensör konusunda sorulan bir diğer soru ise, CCD mi yoksa CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor) sensörün mü daha iyi olduğudur.

Bunlar transistor dizilişlerine göre sensör türleridir. CMOS sensörler
önceleri ucuz web kameralarında ve düşük çözünürlüklü dijital fotoğraf makinelerinde enerji tasarrufu amaçlı kullanıldığı için, bazı kullanıcılar yanılıp CMOS'un iyi bir sensör olmadığını düşünebiliyor. Oysa CMOS sensörler Canon'un ve Kodak'ın üst düzey profesyonel makinelerinde ve Nikon D2X'te kullanılmaktadır. Canon'un CMOS sensörü özellikle düşük gren seviyesiyle beğenilmektedir. Ayrıca Sigma dijital fotoğraf makinelerinde kullanılan ve yakında yüksek çözünürlüklü bir modelinin çıkması beklenen Foveon X3 ve Fujifilm tarafından kullanılan ve geniş bir dinamik aralığa sahip olduğu bilinen SuperCCD sensör türleri de bulunmaktadır.

Sensör konusunda bilinmesi gereken bir diğer nokta, makine üreticilerinin farklı modellerde çeşitli ışık kusurlarını azaltmak, renk doğruluğu sağlamak gibi nedenlerle sensör üzerine takılan filtreler kullanmalarıdır. Bu yüzden iki ayrı modelde aynı üreticinin aynı model sensörü kullanılsa bile sonuçlar farklı olabilir. Ayrıca kullanılan filtreler görüntü kalitesinde bazı açılardan iyileşme sağlarken, keskinlik, infrared çekim özelliği gibi bazı noktalarda gerilemeye yol açabilir. Bu yüzden, özellikle üst düzey bir DSLR alırken inceleme ve testlerini model bazında ve tüm detaylarıyla okumakta yarar var.


Fokal çarpan faktörü



DSLR'lerde sensörle ilgili bir diğer konu fokal çarpan faktörüdür. Filmli makine kullanıcıları objektiflerini DSLR makinelerde de kullanmak isterler. Öte yandan sensör boyutu 35 mm filmden küçük olduğu için bu objektiflerin sensör üzerine düşürdüğü görüntü, filmli makineye göre kenarlarından kırpılacaktır. 35 mm film boyutu ile sensör boyutu arasındaki bu oran fokal çarpan faktörüyle ifade edilir; çünkü filmli makinede kullandığınız 20 mm açılı bir objektif, örneğin fokal çarpanı 1,5x olan bir DSLR'de kullanıldığında 35 mm objektif gibi bir görüntü açısı sunacaktır.

Bu durum, bazı DSLR üreticilerince tele objektif ihtiyacı olan kullanıcılara bir avantajmış gibi sunulmaktadır (örneğin 200 mm lens, 300 mm lens'e denk geliyor denir). Oysa burada sadece 200 mm'lik bir objektifle çekilmiş görüntünün kenarları kırpıldığından, 300 mm ile çekilmiş etkisi yaratılmaktadır.

Diğer yandan, geniş açılarla fotoğraf çekmek isteyen kullanıcılar için durum daha da zorlaşmaktadır; çünkü örneğin elinde 24 mm geniş açı objektifi bulunan bir fotoğrafçının, fokal çarpanı 1,5x olan bir DSLR'de alacağı sonuç 36 mm objektifinki gibidir ve mimari çekim gibi bazı durumlarda bu objektif yetersiz kalacaktır. Fokal çarpanın bu olumsuzlukları nedeniyle, iki üretici, Canon ve Kodak bazı üst seviye DSLR modellerinde "full frame" (tam kare) denilen ve boyutu 35 mm filmle aynı olan (24x36 cm) sensörler kullanmaktadır. Böylece bu makinelerde kullanılan objektifler filmli makinelerle aynı sonucu vermektedir. Bu yüzden bazı fotoğrafçılar tarafından yoğun ilgi gören "full frame" DSLR'ler diğer üreticilerin de ilgi alanındadır.


Objektifler


FISHEYE: Balıkgözü objektifler distorsiyona yol açar ve bu distorsiyonla özel bir efekt verilebilir.

Objektifler hakkında bilmeniz gerekenler

İster kompakt, ister DSLR olsun, dijital fotoğraf makinelerinde kullanılan objektiflerde dikkat edilecek en önemli kriterler odak uzaklığı (açısı) ve maksimum diyafram açıklığıdır. Teknik olarak ifade etmek gerekirse, odak uzaklığı, objektif sonsuza odaklandığında, sistemin son merceğinin optik merkezi ile odak noktası arasındaki mesafedir ve mm değeri ile ölçülür.

Pratik olarak ifade etmek gerekirse, odak uzaklığı objektifin görüş açısıdır. Yani, objektifinizin görüşü mümkün olduğunca geniş bir açıyı kapsasın istiyorsanız geniş açılı bir objektif, insan gözüne benzer bir açı elde etmek istiyorsanız normal açılı bir objektif, önünüzde uzanan görüntünün belli bir yerini kadraja almak veya uzaktaki nesneleri büyüterek çekmek istiyorsanız tele objektif kullanmanız gerekir. DSLR'lerde objektif değişebilir olduğu için, makinenizin bayonetine (objektif yuvasına) uyan ve makineyle uyumlu olan farklı odak uzaklıklarına sahip sabit odaklı veya değişken odaklı (zum) objektifleri alıp kullanabilirsiniz.

Kompakt makinelerde ise objektif sabit olduğu için, genelde değişken odaklı zum objektifler kullanılmaktadır ve açı aralığı mümkün olduğunca geniş bir makine seçmekte fayda vardır. Kompakt makinelerde bugün 35-420 mm gibi geniş zum aralıkları görülmektedir. Zum objektiflerin yanında yazan 7x, 12x gibi değerler de objektifin en geniş ve en tele açısı arasındaki oranı verir (420:35=12x gibi).

Kompakt makinelerde ayrıca objektifin ucuna takılan geniş açı veya "telekonvertör" lenslerle odak mesafesi değiştirilebilir. Örneğin 2x bir telekonvertör ile 28-100 mm'lik bir kompakt makine objektifi 56-200 mm gibi davranır; 0,7x bir geniş açı adaptörü ile aynı objektif yaklaşık 20-70 mm gibi olur. Tabii objektifin önüne konan bu ilave parça görüntü kalitesini de olumsuz etkileyecektir.


Diyafram açıklığı ve görüntü kalitesi



Diyafram açıklığının (f değeri) ne anlama geldiğini başta açıklamıştık. Özellikle DSLR'lerde bir objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar büyükse görüntü kalitesi o kadar iyidir diye genel bir görüş vardır. Bu doğrudur; ancak tek faktör değildir. Objektiflerdeki cam kalitesi ve cam kaplaması da kaliteyi etkiler. Üst düzey kompakt makinelerde objektif değişmediği için genelde kaliteli bir objektif kullanılır ve bunların diyafram açıklıkları f/2'den başlar. Tabii f/2,7, f/2,8 gibi değerlerden başlayanlar da vardır. DSLR objektifleri ise f/1,4, f/1,8, f/2 gibi geniş diyaframa sahip olabilir ve özellikle geniş diyafram açıklığına sahip tele objektifler oldukça pahalıdır.

Objektifler odak uzaklıklarına ve diğer özelliklerine göre şöyle sınıflandırılabilir:

Balık gözü objektifler: 6 mm ile 16 mm arasında değişen objektiflerdir ve çok geniş bir açıyı kapsadıklarından görüntüde distorsiyon (fıçı etkisi, gerçek hayatta düz olan çizgilerin kavisli görünmesi durumu) oluşur. Bu yüzden, distorsiyonla özel bir efekt verilmesi istenen durumlarda kullanılır.

Geniş açı objektifler: 17 mm (bazılarına göre 14 mm) ile 35 mm arasında değişen objektifler bu kategoriye girer. Açısına ve objektifine bağlı olarak yine belirli bir miktar distorsiyona neden olurlar.


Geniş açılı lensler



Genelde manzara ve mimari fotoğraflarında kullanılırlar, ancak fotoğrafın öznesiyle birlikte arka planın da verilmek istendiği fotoğraflarda kullanılabilirler. Sensör konusunda anlattığımız fokal çarpan faktörü nedeniyle, geniş açı lenslerin açısında bir kayıp söz konusudur. Örneğin fokal çarpanı 1,5 olan bir DSLR'de 28 mm objektif kullanıyorsanız, aslında 42 mm bir açı elde edersiniz ve geniş açılıktan çıkıp normal (standart) açı sınıfına girmiş olursunuz.

Bu yüzden üreticiler, son yıllarda DSLR'lere özel çok geniş açılı lensler üretmeye başladılar. Örneğin bu şekilde üretilmiş 12-24 mm bir objektif fokal çarpanı 1,5 olan bir DSLR'de kullanılırsa, 18-36 mm gibi bir çekim açısına sahip olur ve bu da pek çok geniş açı çekimi için yeterlidir.

Standart (normal) objektifler: 40-58 mm arası objektifler, normal açılı objektifler olarak kabul edilir. Bunlar insan gözüne en yakın açıyı sunarlar. Bu yüzden, doğal bir bakış açısı arayan kimi belgesel fotoğrafçıları 35 mm ile birlikte en çok bu seçeneği tercih ederler.

Telefoto objektifler: Yine genel bir tanımlama olarak 70mm ve üzeri objektifler bu sınıftadır. 100mm civarındaki objektifler portre çekimlerinde çok tercih edilirler. Daha yüksek odak uzaklığına sahip objektifler ise uzaktan çekim şansı verdiği için spor aktivitelerini ve doğadaki hayvanları çekmek için sıkça kullanılırlar. Ayrıca telefoto objektiflerin optik özelliğinden dolayı, uzakta birbirinden ayrı nesneler arasındaki mesafe kısalmış gibi görünür. Örneğin bir günbatımı manzarasında, etrafındaki nesnelere referans alındığında gerçek hayattakinden oldukça büyük duran güneş bu tür objektiflerin marifetidir.


Sabit odak - Zum


ÖNEMLİ: Vizör, özellikle LCD'nin kadraj yapmak için kullanılamadığı DSLR'lerde önem taşır.

Sabit odaklı ve zum objektifler: Sabit odaklı objektifler tek bir açı sunarlar (24 mm, 105 mm, 300 mm gibi); zum objektifler ise adından anlaşıldığı gibi içindeki optik elemanların aralarındaki mesafe değiştirilebildiği için belirli bir aralığı tarayabilirler (17-35 mm, 18-200 mm, 70-300 mm gibi). Sabit odaklı objektifler, içerdiği optik eleman sayısının azlığı sayesinde genelde daha yüksek görüntü kalitesi sunarken, zum objektifler farklı açıları tek bir objektifte barındırdığı için kullanım ve taşıma kolaylığı sunarlar.

Örneğin 18-200 mm bir objektif, bir fotoğrafçının kullandığı tek objektif olabilir. Öte yandan kaliteye önem veren usta fotoğrafçılar objektif setleri oluşturmaktan kolay kolay vazgeçmezler. Objektifleri değişmeyen kompakt makinelerde ise kaçınılmaz olarak zum objektifler kullanılır.

Makro objektifler: Makro fotoğraf, bir nesnenin görüntüsünün film veya sensör üzerine 1:1 veya daha büyük aktarıldığı fotoğraftır. Yani, diyagonal uzunluğu 21,6 mm olan bir çiçek, diyagonal uzunluğu 43,3 mm olan 35 mm'lik bir filmin tamamını kaplayacak şekilde kadrajlanmışsa, bu 43,3:21,6, yani 2:1 (2x) büyütme oranıyla çekilmiş bir makro fotoğraftır. Bazı objektifler bu amaçla, netliğini kaybetmeden nesneye çok yakınlaşacak şekilde üretilirler ve bu objektiflere makro objektif adı verilir. Çoğu kompakt dijital makinede bulunan "macro" modu da bu amaçla kullanılır ve bu modda nesnelere 1 cm kadar yaklaşılıp net fotoğraf çekilebilir.

Tilt/Shift objektifler: SLR ve DSLR makinelerde kullanılan bu özel objektifler, makine üzerindeyken kendi merkez eksenlerine göre yana veya yukarı - aşağı kaydırılarak perspektif veya alan derinliği ayarlaması yapmanıza izin verirler. Böylece bir binayı tam karşı cepheden görüyormuşçasına distorsiyon olmadan çekmek, bir ürünü tüm noktaları net olacak şekilde çekmek veya alan derinliğini belirli yerlere kaydırıp özel efektler vermek mümkün olur. DSLR objektifleri çok çeşitli olduğu için, yanlarında yazan harf gruplarını kontrol etmek önemlidir.

Bu harf grupları objektifin yansımayı, renk kusurlarını, yuvarlak güneş parlamalarını (flare), distorsiyonu önlemek için özel olarak üretildiğini veya objektifin sadece dijital fotoğraf makinelerinde veya hem filmli hem dijital makinelerde kullanılabildiğini ifade eder. Her bir objektif üreticisinin sitesinde bu harflerin anlamları açıklanmıştır.


LCD ekran, vizör ve diğer ayarlar


ARAMAYIN: Netleme ayarını manuele getirmeyi sağlayan düğme objektif üzerinde de bulunabilir.

LCD ekran, vizör ve diğer ayarlar

Günümüz dijital fotoğraf makinelerinde LCD ekranların diyagonal boyutları 3,5 inçe kadar çıkmıştır. Bu boyutlarla ve yansıma yapmayan kaplamalarla LCD'deki görüntü kalitesi iyice artmıştır. Kompakt makinelerin LCD ekranları vizör olarak kullanılarak gerçek zamanlı kadrajlama yapılabilir. Bu yüzden yeni kompakt makinelerde katlanır - açılır LCD ekranlarla fotoğrafçının vizörü kullanım kolaylığı artırılmıştır.

DSLR'lerde ise objektifin arkasında bir ayna bulunduğu ve bu ayna deklanşöre basıldığında açıldığı için bu mümkün değildir. Yarı saydam aynalarla denemeler yapılmakla birlikte, henüz DSLR'lerde gerçek zamanlı LCD görüntüsü almak için tam verimli bir çözüm söz konusu değil. DSLR'lerin LCD'leri fotoğrafı çektikten sonra önizlemesini yapmak içindir. LCD ekranlar aynı zamanda makinenin menülerine girerek ayarlarını yapmak için de kullanılır. Bazı makinelerde görülen ikinci bir LCD ekran ise çekim değerlerini gösterir.

Kompakt makinelerde LCD'nin vizör yerine kullanılması büyük kolaylık sağlarken, LCD ekranı gerçek zamanlı görüntü vermeyen DSLR'lerde hala vizöre ihtiyaç vardır. Ayrıca filmli makinelerden alışanlar, kompakt makinelerde bile vizör kullanmaya devam edebilmektedir. Bazı makinelerde (özellikle LCD'nin kadraj için kullanılamadığı DSLR'lerde) vizör kadraj yapılan kısmının altında çekilen fotoğrafla ilgili bilgiler yer alır (enstantane, diyafram açıklığı, ISO değeri, ışık ölçümü gibi). Böylece fotoğraf çekerken gözünüzü vizörden ayırmadan, kadrajı bozmadan ayarları makinenin üzerindeki düğmelerden değiştirebilirsiniz.

ISO ayarı: ISO ile noise (gürültü) arasındaki bağlantıyı yukarıda açıklamıştık. Kompakt dijital fotoğraf makinelerinde ISO ayarı modele göre değişir ve bazı modellerde 64, 80 veya 100 ISO'dan başlayıp 800 ISO'ya kadar gidebilir. DSLR'lerde ise modeline göre 50, 100 veya 200 ISO'dan başlayarak 1.600 ve 3.200 ISO'ya kadar çıkılabilmektedir. DSLR sensörleri fiziksel boyut avantajları sayesinde noise konusunda daha başarılı sonuç verirler.

Gürültüsüz, temiz bir fotoğraf çekmek için düşük ISO değerleri tercih edilebilir, ancak yüksek ISO değerlerinde noise artarken daha düşük ışık koşullarında fotoğraf çekmek mümkün olur. Grenli bir efekt elde etmek istendiğinde ise, kasıtlı olarak yüksek ISO'da fotoğraf çekilebilir. Bazı makinelerde bulunan Auto ISO ayarı ise, ortamın ışık koşullarına göre, diyafram açıklığı ve enstantanenin yetmediği durumlarda gereken ISO seviyesini otomatik seçer.

Netleme: Artık tüm dijital fotoğraf makinelerinde (DSLR'lerde objektif de uyumluysa) otomatik netleme (Auto Focus) özelliği bulunmaktadır. Bu makineler odaklandığınız konunun kontrast değerlerine göre o konunun mesafesini ölçüp objektif netliğini otomatik ayarlar. Ancak elle hassas netleme yapmak istiyorsanız, bazı kompakt makinelerde ve DSLR'lerin tümünde manuel netleme ayarı da bulunmaktadır. Genelde DSLR'lerde bulunan bir netleme özelliği ise, deklanşör yarım basılı tutulduğu sürece, makineyle takip edilen ve makineye mesafesi değişen hareketli nesnelere sürekli odaklama sağlayan AF-Servo özelliğidir (Canon'un tabiriyle AI-Servo, Nikon'un tabiriyle Continuous AF).

Otomatik Bracketing: Doğru bir fotoğraf için doğru pozlamanın öneminden bahsetmiştik. Eğer çekeceğiniz fotoğraf için yaptığınız ışık ölçümünden emin olamıyorsanız ve makinenizin otomatik Bracketing özelliği varsa, farklı pozlamalarla ardışık çekim yaparak aralarından en doğrusunu seçebilirsiniz. Bracketing kullanıldığında, 0,3 ila 2,0 EV aralığında ardaşık 2, 3 veya 5 kare çekmek mümkündür. Bracketing bazı makinelerde beyaz dengesi için de kullanılır (beyaz dengesini aşağıda anlatacağız). Böylece tek kare çekerek farklı beyaz dengesi
değerlerine sahip sonuçlar elde edebilirsiniz.

Fotoğraf kalitesi ve diğer detaylar

Artık tüm dijital makineler farklı sıkıştırma oranlarıyla (farklı kalitelerde) JPEG fotoğraf çekebilmektedir. Bazı makinelerde ise, sıkıştırılmamış bir format olan TIFF de kullanılabilir. JPEG renk kanalı başına sadece 8 bitlik tek katmanlı RGB görüntüler sunarken, TIFF kanal başına 16 bitlik çok katmanlı CMYK görüntüler sunduğu için baskı ve yayıncılık sektöründe nihai format olarak tercih edilmektedir. Ancak bellek kapasitesi problemlerinden dolayı dijital fotoğraf makinelerinde kullanılan TIFF formatı 8 bit/kanaldır.

Firmalar, yakın geçmişten başlayarak TIFF yerine "işlenmemiş görüntü" veren, yani sensörden gelen görüntüyü hiç bir işleme tabi tutmadan bellek kartına aktaran ve yine sıkıştırılmamış olan RAW formatını kullanmaya yöneldiler. TIFF 3 renk kanalının (RGB) her biri için 8 bit yer işgal ederken, RAW tek kanalda 12 bit yer işgal ettiği için daha az bellek alanı kullanır. Daha sonra bu RAW dosyaları bilgisayarda açılıp istenildiği gibi işlenebilir. RAW'ın tek dezavantajı ise, her dijital fotoğraf makinesi üreticisinin farklı bir RAW formatı kullanması ve bu yüzden uyumlu yazılım gerektirmesi. RAW dosyalarını bilgisayarda açıp işlemenin JPEG ve TIFF dosyalarını açıp işlemekten daha uzun sürmesi de bu sorunun doğal bir sonucudur.

Tampon bellek ve bellek kartları: Görüntü sensöre düştükten sonra makinenin içindeki bir tampon belleğe (buffer) ve oradan da bellek kartına aktarılır. Tampon bellek miktarı ne kadar büyükse ardışık fotoğraflar çekme (burst) hızı o kadar artar. Kompakt makinelerde genelde 1 ila 3 kare/sn hızla 10 ardışık fotoğraf çekilebilir. Üst düzey DSLR'lerde ise 7 kare/ sn veya daha yüksek ardışık çekim hızlarına ulaşılmaktadır. Sıkıştırılmış bir format olan JPEG görüntü kalitesinden kayıp vermeyen RAW veya TIFF fotoğraflardan daha az yer kapladığından, ardışık çekilebilen fotoğraf sayısı daha yüksek olacaktır.


Çekilen fotoğrafları depolama



Dijital fotoğraf makinelerinde çekilen fotoğrafları depolamak için farklı hız ve kapasitelerde Compact Flash, Memory Stick, Secure Digital, SmartMedia, MultimediaCard, XD Picture Card, Microdrive gibi farklı bellek kartları kullanılır.

Self-Timer: Grup fotoğrafı çeken bir fotoğrafçının makineyi kurduktan sonra koşarak grubun arasına katıldığını mutlaka görmüşsünüzdür. İşte, fotoğrafın deklanşöre basıldıktan belirli bir süre sonra çekilmesini sağlayan bu sayaca self-timer adı verilir ve hemen hemen tüm dijital fotoğraf makinelerinde bulunur. Genelde 2, 5 veya 10 sn'lik bekleme süresinin ayarlanması mümkündür. Bazı fotoğrafçılar, tripod üzerindeki makinenin deklanşöre elle basmanın yaratacağı titremeyi önlemek istedikleri durumlarda da self-timer'ı kullanırlar.

Mirror Lock-Up: DSLR makinelerde objektifin arkasındaki ayna deklanşöre bastığınızda yukarı kalkar ve bu sırada bir titreşim oluşur. Bu titreşim bazı fotoğrafçıları netlik konusunda endişelendirir. Üst düzey DSLR'lerde bu titreşimi önlemek için, örtücü açılmadan hemen önce aynayı kaldırıp kilitleyecek bir ayar bulunur ve buna Mirror Lock-Up adı verilir.

Bağlantı türleri: Çektiğiniz dijital fotoğrafları bellek kartından PC'ye transfer etmek için USB 1.1, USB 2.0, FireWire veya kablosuz bağlantı seçenekleri kullanılabilir. Bazı makinelerde kablo bağlantıları, bilgisayar üzerinden fotoğraf çekmek (remote capture özelliği) veya belirli bir süre zarfında belirli aralıklarla peş peşe fotoğraf çekmek (time lapse özelliği) için kullanılabilir. Ayrıca çekilen görüntüleri TV'ye yansıtmak için bir video çıkışı veya PC olmadan doğrudan yazıcıda basmak için yazıcı çıkışı da bulunabilir.

Video çekim özelliği: Sadece kompakt dijital fotoğraf makinelerinde bulunan bu özellik, 640x480 çözünürlüğe kadar 15 veya 30 kare/sn hızlarında, sesli veya sessiz film çekme imkanı sunar. Yeni makinelerde, çekilen filmin süresi bellek kartının kapasitesiyle sınırlıdır.

Titreşim önleme sistemi: Bazı üst düzey kompakt dijital makinelerde, bazı DSLR'lerde ve bazı DSLR objektiflerinde, çekilen fotoğrafın netliğini (el titremelerine karşı) düzelten bir mekanizma bulunur. Bu özellik makinenin kendisinde varsa, sensör üzerindeki hareket detektörleriyle algılanan titreşimin aksi yönünde hareket ederek netleme başarısını artırır ve genelde 3 f değer aralığına (f-stop) kadar daha kısık diyaframlarda çekim yapmaya izin verir. Böylece düşük ışık koşullarında net fotoğraf çekme başarısı artar. Örneğin Minolta'nın geliştirdiği Anti-Shake mekanizması böyle çalışır ve bu teknoloji DSLR modellerinde de kullanılmaktadır.

Bazı DSLR objektiflerinde ise benzer bir şekilde optik elemanları titreşime karşı hareket ettiren bir mekanizma bulunur (Canon'un verdiği adıyla "IS - Image Stabilisation", Nikon'un verdiği adıyla "VR - Vibration Reduction"). Bu özellik de diyafram açıklığında 2-3 stopa kadar avantaj sağlar.

Flaş: Kompakt makinelerin hemen hepsi bütünleşik bir flaşla gelir. Bazılarında daha güçlü harici bir flaş takmak için flaş yuvası da bulunabilir. DSLR'lerin bazı üst düzey modelleri ise, artık profesyonellere hitap ettiği ve harici flaş kullanılacağı varsayılarak bütünleşik flaşa sahip değildir. Bütünleşik flaşa sahip makinelerde "flash output compensation" ayarı varsa, flaş gücü ayarlanabilmektedir.

Pil: Bazı dijital fotoğraf makinelerinde şarj edilebilir NiCD veya NiMH AA kalem piller kullanılabilirken, bazılarında özel formatta şarj edilebilir Lithium-Ion piller kullanılır. NiCD pilleri tamamen boşalmadan şarj ederseniz, bir sonraki şarj için kapasite azalır ve buna "memory effect" adı verilir. NiMH ve Lithium-Ion pillerde "memory effect" oluşmadığından, bu seçeneklere yönelmek en doğru karar olacaktır.

BÖLÜM 3- Dijital makinelerde yazılım özellikleri

Yazılım teknolojisinin getirdikleri...

Dijital fotoğraf kursumuzun üçüncü bölümünde makinelerin sunduğu yazılımsal özelliklere göz atıyoruz



Bir dijital makine sadece donanımsal değil, aynı zamanda yazılıma dayalı özelliklere de sahiptir. Bu özellikler, bazı fotoğrafçılar için belirleyici olarak kabul edilir.

Dijital fotoğraf makinelerinde yazılım teknolojisinin olanaklarından da yararlanılmaktadır. Aslında bazıları donanım teknolojisinden de destek alsa da, hepsini tek başlık altında ele almak daha doğru olacaktır. Beyaz dengesi (White balance) Çoğu ışık kaynağı yüzde 100 saf beyaz değildir; Kelvin (K) cinsinden ifade edilen belli bir renk sıcaklığına sahiptir. Örneğin öğlenleri güneş ışığı beyaza daha yakınken sabah veya öğleden sonra sarıya çalar. Tamamen bulutsuz ve mavi gökyüzü mavi bir renk sıcaklığı verir; mum ışığı fotoğrafın portakal rengi tonlara sahip olmasına yol açar.

Gözümüz farklı renk sıcaklıklarına sahip ışık koşullarına kolay adapte olurken, dijital fotoğraf makineleri renkleri doğru verebilmek için referans noktası olarak sahnede tam beyaz bir alan arar ve beyaza göre diğer renkleri tayin eder. Örneğin halojen ışık beyaz bir duvarı aydınlatıyorsa duvar sarıya çalar, ancak dijital fotoğraf makinesi bu duvarın beyaz olduğunu bilirse duvarı beyaz olarak verir ve ortamdaki diğer renkleri de ona göre ayarlar. İşte bu ayara beyaz dengesi adı verilir.

Çoğu makinede otomatik beyaz dengesi ayarı bulunur. Ancak ortamda bir renk baskınsa veya referans alınacak tam bir beyaz yoksa otomatik ayar yanılır. Bu yüzden dijital fotoğraf makinelerine farklı ışık kaynakları için beyaz dengesi ayarları konmuştur. Özellikle DSLR makine lerde ve bazı özel modellerde "Custom White Balance" seçeneği kendi beyaz referans noktanızı belirlemenizi sağlar. Böylece, fotoğraf çekeceğiniz ortamın ışık koşullarında düz beyaz bir kağıdı veya yüzde 18 gri bir kağıdı kadrajı tam dolduracak şekilde fotoğraflar ve makineye "bu tam beyaz" dersiniz; o da diğer renkleri bu referans noktasına göre ayarlar.


Görüntü kalitesinin artırılması


KONTRAST: RAW biçimindeki bu fotoğrafa PC'de dijital makinenin uyguladığı kontrast ayarını uyguladık. Soldaki fotoğraf düşük kontrast sağdaki en yüksek kontrast ayarına sahip.

Keskinleştirme (Sharpening)

Dijital fotoğraf makinelerinde keskinlik objektifin optik kalitesine bağlı olduğu gibi, yazılım tabanlı olarak da bir keskinlik "yanılsaması" yaratılabilir. Bunun için makinenin yazılımı nesnelerin kenarlarını daha kontrastlı hale getirir. Elbette yazılım tabanlı keskinleştirme işlemi makinenin çözünürlüğünün ötesinde bir detay yaratmaz; sadece elde edilen detayı öne çıkarmaya yarar.

Keskinlik ayarını menülerde bulabilirsiniz. Bu menülerde keskinlik şiddeti için +1, +2 gibi değerlerin yanı sıra görüntüyü yumuşatan -1, -2 gibi değerler de yer alır.

Diğer yazılımsal özellikler

Renk doygunluğu (Saturation): Çekilen fotoğraftaki renklerin canlılığını belirlemek için, makinenin yazılım tabanlı bu ayarını kullanabilirsiniz. Makinenizde otomatik bir renk doygunluğu ayarı varsa, bu ayar sahneye göre renk canlılığını otomatik seçer. Ayrıca bazı makinelerde bulunan "Hue" ayarı ise renklerde kırmızı, sarı, portakal rengi, mavi ve mor tonların baskınlığını belirler.

Kontrast (Contrast): Bir fotoğrafın kontrastını, yani tonal dengesini Photoshop gibi bir görüntü işleme programıyla ayarlayabildiğinizi biliyorsunuzdur. Dijital fotoğraf makineleri de belirli kontrast "curve"lerini içerir. Kontrast bu şekilde azaltılırsa, güneş ışığının doğrudan vurduğu yerlerde detay kaybının (patlamanın) önlenmesine, artırılırsa sisli manzaralarda ve diğer düşük kontrastlı bölgelerde detayın korunmasına yardımcı olur. Otomatik kontrast ayarı ise sahnenin durumuna göre otomatik kontrast değeri seçer. Bazı DSLR'lerde makineye özel kontrast curve'leri yüklenebilir.


Renk işleme



Renk paleti (Color space): İnsan gözündeki konik hücreler kırmızı, yeşil ve mavi renklere duyarlıdır. Diğer tüm renkleri bu ana renklerin karışımıyla algılarız. Bazı makinelerin menüsünde, renk ayarları kısmında gördüğünüz sRGB, Adobe RGB, I, II, III gibi seçenekler, fotoğraflardaki renkler için kullanılacak olan ve kırmızı, yeşil, mavi ana renklerle bunların karışımından oluşan ara renkleri içeren renk paletini ifade eder. Adobe RGB bilgisayarda yoğun şekilde işlenecek fotoğraflar için geniş bir renk paletini, SRGB ise olduğu gibi basılacak fotoğraflar için seçilebilecek renk paletini temsil eder. I, II, III gibi değerler ise portre, manzara, doğa fotoğrafı gibi belirli konulara uygun paleti sunar.

Bazı yeni dijital fotoğraf makinelerine eklenen otomatik noise giderme, siyah-beyaz çekim modu, birden fazla fotoğrafı üst üste bindirmeyi sağlayan "multiple exposure" modu, 4:3, 3:2, 16:9 gibi farklı en-boy oranlarında çekim modu (aspect ratio) gibi farklı yazılım tabanlı özellikler de bulunabilir. Bunlar bir farklılık yaratmak amacıyla sunulan özellikler olmakla birlikte, kimi fotoğrafçıların o makineyi tercih nedeni olabilirler.



devamı gelecek
 
İlgiyle takip ediyorum, çok büyük sevap kazandın abi =)
 
BÖLÜM-4 Amatör fotoğrafçılara küçük öneriler

Makinenizi seçerken dikkat etmeniz gerekenler



Dijital fotoğraf makinelerinin genel özelliklerini açıkladığımıza göre, artık bir makine seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğine geçebiliriz. Gerçi Alışveriş Rehberi bölümünde bu konu hakkında daha ayrıntılı bilgiler bulacaksınız; ancak bu bölümde konuya kısa bir giriş yapmakta yarar var. Öncelikle "kompakt mı DSLR mi?" sorusuna cevap verelim. Biri kompakt diğeri DSLR olan iki makine arasında kararsız kaldıysanız, bu soruya çoğu deneyimli fotoğrafçı "elma ile armut karşılaştırılmaz" cevabını verecektir.

Çünkü kompakt makinelerde pratiklik ön plandayken DSLR'lerde objektif ve aksesuarların yardımıyla her amaca, her konuya yönelik kullanım ön plana çıkar. Ayrıca kendinizi belirli konularla sınırlamıyorsanız, hem portre, hem manzara, hem makro, hem spor karşılaşması, hem vahşi yaşam fotoğrafı çekeceğim diyorsanız, DSLR makineler alacağınız pahalı objektif ve flaş setleriyle, diğer aksesuarlarıyla en pahalı kompakt makinenin bile bir kaç katı pahalıya çıkabilir.

O yüzden öncelikle amacınızı belirlemelisiniz. Fotoğrafçılığa başlangıç yapmak ve kendinizi zaman içinde geliştirmek istiyorsanız ekonomik bir kompakt makineyle işe başlayabilirsiniz. Bu sırada hangi konuların hoşunuza gittiğini ve fotoğrafçı olarak tarzınızı belirleyebilir, böylelikle ilerideki makine seçiminizi ona göre yapabilirsiniz. DSLR'lerin biraz daha usta fotoğrafçılara hitap etmesinin nedeni de budur. Yoksa marifetin çoğu makinede değil, fotoğrafçının gözündedir.


Çözünürlük ve gürültü



* Çözünürlük seçiminiz tamamen fotoğraflarınızı ne kadar büyük bastıracağınıza bağlı. Profesyonel amaçlı, A4 boyutunda baskılar için 6MP yeterlidir. Dergi, broşür gibi işler için profesyonel baskıya ihtiyacınız yoksa daha düşük çözünürlük de size yetebilir. Ancak duvarınıza asmak için büyük boyutlu baskılar istiyorsanız, daha yüksek çözünürlüklü makinelere yönelebilirsiniz. Profesyonel fotoğrafçılar içinse artık 12 MP ve üzeri makineler bir ihtiyaç halini almaya başladı.

* Dijital fotoğrafta en çok şikayet edilen konuların başında noise (gürültü) geliyor; neredeyse çözünürlük kadar dikkat edilen bir kriter. Noise performansı yüksek bir makine almaya bakın. Sensörlerinin fiziksel boyutu büyük olan makineler daha iyi bir dinamik aralık ve noise performansı sunarlar. Kompakt ile DSLR arasındaki seçiminizde, bu durum tek başına rol oynayabilir. Otomatik noise giderme özelliğine fazla güvenmeyin, PC'nizdeki yazılımlarla daha iyi iş çıkarabilirsiniz.

* Fotoğraflarınızı bilgisayarda işlemeyi de seviyorsanız, özellikle de fotomanipülsayona meraklıysanız yüksek çözünürlüklü, yüksek noise performansı olan bir makine seçin. Çünkü fotoğrafları işledikçe, yazılım tabanlı filtreler uyguladıkça görüntü kalitesi azalacaktır.

* Kompakt bir makine alacaksanız, objektifin zum aralığı oldukça belirleyicidir. Geniş bir zum aralığına sahip ve mümkün olduğunca geniş açı sunan bir objektife sahip olsun. Ayrıca optik kalitesi ile bilinen bir üreticinin (Carl-Zeiss, Schneider-Kreuznach gibi) objektifini taşıyan kompakt makineler iyi birer seçim olabilir.


Acemiler dikkatle okusun



* Acemiyseniz özel çekim modları olan makineleri tercih edebilirsiniz; ama zaman içinde fotoğrafçılığınızı ilerlettikçe M, A ve S modlarını daha çok kullanacaksınız.

* Minimum ve maksimum enstantane hızlarını ve bulb modu olup olmadığını kontrol edin. Kompakt makinelerde 15sn ile 1/2.000sn arasında değişen enstantane hızları genelde yeterlidir. DSLR'lerde ise zaten 30sn ile 1/4.000sn arasında değişen enstantaneler standarttır; bazı makinelerde 1/8.000sn enstantane bile bulunur.

* Makinenin boyutu taşınabilirliği açısından önemli olmakla birlikte, genelde fotoğraf tutkusu açısından ilk belirleyici faktör değildir. Çoğu kullanıcı gömlek cebine sığan ince fotoğraf makinelerini sevimli buluyor. Ancak bu makinelerin kullanımı göründüğü kadar pratik olmayabilir, çünkü çoğu ayar makine üzerine değil menülere yerleştirilmiştir ve ya her şeyi otomatik çekmek, ya da her seferinde menüye girip ayar yapmak zorunda kalırsınız. Ama hedefiniz her an yanınızda taşıyabileceğiniz ve şip-şak fotoğraflar çekebileceğiniz bir makine ise neden olmasın? Öte yandan özellikle anı yakalamak isteyen belgesel fotoğrafçıları, insanlar kendilerini fark etmesin isterler ve bu yüzden daha küçük makinelere yönelirler. DSLR'ler kadar iri olmayan, LCD'si dönebilir orta boy bir kompakt model bu amaca hizmet eder.

* LCD ekran büyük ve güneş ışığında bile görülebilir olmalı. Dönebilir LCD'ler zemin seviyesinden veya ellerinizi başınızın üzerine kaldırarak rahatça çekim yapabileceğiniz anlamına gelir. Hatta bazen otoportre fotoğraf meraklıları, bu modelleri özellikle
tercih ediyorlar.

* Fotoğraf makinelerinin açılma hızı, deklanşör gecikmesi (shutter lag), ardaşık çekim hızı, objektifin odaklama hızı (özellikle düşük ışıkta), fotoğrafları önizleme hızı, tampon bellek kapasitesi gibi hız faktörleri zaman içinde size çok önemli gelebilir. Özellikle de "anı yakalamak" söz konusu olduğunda...


Teknik detaylar



* DSLR'lerde vizör aydınlık ve büyük bir görüntü sunmalı; vizörün altında verilen bilgiler sizi tatmin etmeli (örneğin ISO değeri bazılarında vardır, bazılarında yoktur).

* Profesyonellerin zaten tercih nedeni; ama amatör bir fotoğrafçıysanız bile spot ölçüm modu olan bir makine almanızda yarar var.

* Flaşı bütünleşik bir makine alıyorsanız flaş performansı yüksek olsun. Flaşı sadece karanlık ortamlarda değil, gündüz, arkadan ışık alan nesneleri aydınlatmak için dolgu flaşı olarak da kullanacaksınız. Bu yüzden flaş gücünü ayarlama seçeneği olmasını isteyebilirsiniz.

* Makinenin ergonomisi tercihlerinize uygun olsun. Dijital fotoğraf makinesi kullanıcılarının en çok kullandığı ayarlar diyafram açıklığı, enstantane, beyaz dengesi ve ISO ayarıdır. Bunların her birinin düğmesinin makine üzerinde, kolay erişilebilir yerlerde olması önemlidir. Diyafram ve enstantane ayarını ayrı ayrı yapmak için çark biçiminde çift düğme (wheel) sunan makinelerin kullanımı daha kolaydır.

* Fotoğraf çekmek için dışarı çıkıp gezeceksiniz, boynunuza asılı makine de ağır şartlara maruz kalacak demektir. Bu yüzden malzeme kalitesi yüksek, sağlam bir model seçin. DLR'lerde sırf bu yüzden metal alaşım gövdeli, yalıtımlı modeller tercih ediliyor.


Pratik ipuçları



* Uzun süreli fotoğraf gezilerine çıkıyorsanız pil performansı yüksek bir makine alın; tabii bellek kartlarınızın kapasitesini de ona göre seçin.

* Zaman içinde fotoğrafçılığınızı geliştirdiğinizde ihtiyaçlarınızın değişeceğini unutmayın. Tabii sürekli gelişen dijital fotoğraf makineleri tüketim çılgınlığını da desteklediği için bir kaç yılda bir model değiştirme ihtiyacını zaten hissedebilirsiniz, ama fotoğrafçılığı ciddiye alacağınızı hissediyorsanız en azından şip-şak çekim amaçlı bir makine almayın.

* Böcek, çiçek gibi makro konulara ilgi duyuyorsanız, objektifin makro becerisine ve nesneleri ne kadar yakından netleyebildiğine dikkat edin.

* Özel infrared filtrelerle infrared fotoğraf çekimi yapacaksanız, bazı makinelerin (Sony'nin Nightshot özelliğine sahip makineleri gibi) buna çok elverişli olduğunu, bazı makinelerin ise, sensör önündeki bazı filtreler nedeniyle infrared çekime uygun olmadığını unutmayın.

* Kompakt makineden DSLR'ye geçenler, başlangıçta sonuçların (özellikle keskinliğin) istedikleri gibi olmadığından şikayet ederler. Bu hem DSLR makinenin özelliklerine alışma meselesidir, hem de aldığınız objektifin optik kalitesi büyük önem taşımaya başlar.



Devamı gelecek
 
BÖLÜM-5 Dijital fotoğrafın altın kuralları

Doğru pozlama



Doğru pozlama doğru fotoğrafın teknik bir kuralıysa, etkileyici ve güzel bir fotoğraf çekmenin de estetik kuralları vardır. Bazı kurallar fotoğrafın ilgi çekiciliği üzerinedir ve iyi bir fotoğrafta olması gereken özellikleri içerir. Bazı kurallar ise fotoğrafın göze hoş gelmesi için geometriyi, fotoğraftaki leke dağılımını, insan gözünün algılayıcılığını işin içine katan kurallardır. Bu kurallar ise mutlak değildir, aksine hareket edilerek de iyi sonuç alındığı durumlar olur. Öte yandan kuralları bozarken de kararsız kalmış gibi görünmemeniz gerekiyor; yoksa bu kararsızlık hemen fark edilir.

Fotoğrafın ilgi çekiciliğini konu seçimi, kompozisyon ve teknik belirler. Elbette fotoğrafçılığın pek çok alanı vardır ve siz sadece bir veya bir kaç alan üzerine yoğunlaşabilirsiniz. Örneğin bir belgesel fotoğrafçısı hayattaki ilginç ve anlamlı anların ve anı yakalamanın peşinde koşarken, stüdyoda bir fonun önüne koyduğu cansız cisimlerle etkileyici çalışmalar yapan veya doğada hayvanları fotoğraflayan bir fotoğrafçı da olabilirsiniz. Ancak tümünde de konu seçimine, kompozisyona ve tekniğe özen göstererek diğerlerinden ayrılan ve kendine baktıran fotoğraflar çekebilirsiniz.
Konu seçimi ve kadrajlama

* İlgi merkezi yeterli mi, konu güçlü mü? "Bu fotoğraf neyi anlatıyor?" sorusu cevapsız kalmamalı, fotoğraf rastgele çekilmiş gibi durmamalı. Kendi fotoğrafınıza karşı nesnel olun, ona bir anlam atfetmeye çalışmayın. Bu fotoğrafı pek çok fotoğraf arasından ayıran ne diye düşünün.

* İlgi merkezi olarak seçtiğiniz subje belirgin olmalı. Fotoğrafı yapan fondur ve subje fondan ayrılmalıdır. Biz iki gözle baktığımız için nesneleri üç boyutlu görürüz, ama fotoğraf iki boyutlu olduğu için ön ve arka plan birbirine yapışabilir. Arkadaki ağaçlar, elektrik direkleri, desenler, aynı renkteki nesneler ilgi merkeziyle birbirine geçebilir. Bu yüzden stüdyo çekimlerinde fon kullanılır. Dış çekimlerde ise arka plana özellikle dikkat etmek gerekir. Örneğin dar bir alan derinliği yaratmak üzere açık diyaframla konuya odaklanılırken arka planın netsizleştirilmesi bu yüzdendir: Arka planı neredeyse detaysız bir hale getirip subjeyi ayırmak.


Basitliğin önemi



* Fotoğrafta basitlik temeldir. Özellikle dış çekimlerde fotoğrafa bakanın ilgisini dağıtacak çok şey olabilir. Kadraj ve perspektif seçiminizle, fotoğrafınızda ana subjenizi en çok görsel ilgiyi çekecek hale getirin.

* Acemi kullanıcıların en sık yaptığı hata, ilgi merkezini geniş bir alanın içinde ortalamaktır. Bu bazen işe yarasa da genelde tekdüze, statik bir görüntü verir. Bu yüzden fotoğrafçılığın en ünlü kurallarından birisi olan "üçler kuralı" (rule of thirds) geliştirilmiştir. Üçler kuralında kadraj dikine ve enine eşit araklıklı ikişer çizgi ile dokuza bölünür ve ilgi merkezinin bu çizgilerin kesişim noktasında yer alması bir seçenek olarak önerilir. İlgi merkezinin hangi kesişim noktasında yer alacağı tamamen seçtiğiniz konuya bağlıdır.

* Aynı şekilde, çoğu fotoğrafta ufuk çizgisini ortalamak da statik bir görüntü verir. Ufuk çizgisini kadrajın üst veya alt üçte birlik kısmına kaydırarak göze nasıl göründüğünü kontrol edin. Beğenmezseniz başka bir kadraj deneyebilirsiniz.

* Yatay çizgileri olduğu gibi, dikey çizgileri merkezin dışına kaydırmak da boyut duygusunu güçlendirerek daha iyi sonuç verebilir.

* Hareketli ilgi merkezlerinin (örneğin koşan veya yürüyen bir insan) nereye doğru ilerlediklerini görmek isteriz. Bu yüzden hareketli subjelerin arkasında değil önünde boşluk bırakılması tercih edilir.


Çizgiler, nesneler ve konu


KADRAJLAMA: Farklı bakış açıları, klasik kadrajın dışında arayışlar fotoğrafınıza dinamizm katabilir, bir aksiyonu daha iyi vurgulayabilir. Ancak dengeyi de korumalısınız.

* Çizgiler fotoğrafta önemli bir rol oynar. Diyagonal çizgiler (örneğin fotoğrafın solundan sağ üstüne doğru uzanan bir çit) ve S şeklindeki çizgiler (kıvrılarak uzayan bir yol) fotoğrafa dinamizm katar.

* Fotoğrafta nesnelerin dengeli bir şekilde yerleşmiş olması gerekir. Fotoğrafınızda gerek ilgi merkezi ile fonu, gerek birden fazla ilgi merkezi varsa bunların konumunu simetrik veya asimetrik bir denge ile yerleştirebilirsiniz.

* Konunuz sizin isteğinize göre yer değiştiremeyebilir, ancak siz konumunuzu değiştirerek daha iyi bir açı bulabilirsiniz. Böylece iç içe geçen nesnelerden ve karışık fonlardan, dengesiz yerleşimlerden, düz ve statik perspektiflerden kurtulmanız mümkün
hale gelir.

* Fotoğraflarınızda yukarıda saydığımız ilgi merkezi yerleşimlerini düzenlemek için kadrajlamayı elbette bilgisayarda fotoğrafı kırparak yapabilirsiniz. Farklı kadrajlar seçerek hangisinin daha iyi göründüğünü kontrol edin. Bu sizin daha dengeli fotoğraflar elde etmeniz için bir alıştırma olur. Ancak önemli olan, elinizi fotoğrafı çekerken iyi kadrajlama yapmaya alıştırmanız...

* Fotoğraf bir seçim meselesidir; hayatı boyunca yüz binlerce fotoğraf çekmiş büyük ustaların bile sergileyebilecek fotoğraf sayısı genelde bir kaç yüzü bulmaz. Bol fotoğraf çekin; aksi halde gerçekten ilgi çekecek konulara rast gelmeniz mucize olacaktır.




Devamı gelecek
 
BÖLÜM-6 Nasıl bir fotoğrafçısınız?

Dijital fotoğraf kursumuzun 6. bölümünde, nasıl bir fotoğrafçı olduğunuzu bulmaya çalışıyoruz...


ULTRAKOMPAKT: Ergonomik ve şık... Daha da önemlisi, avuca sığacak kadar küçük.

PC'ler, cep telefonları ve otomobiller gibi, dijital fotoğraf makineleri de farklı ihtiyaçlara göre farklı kategorilerde, farklı özelliklerle ve farklı fiyat aralıklarıyla tüketicilere sunuluyor. Piyasada 200'ü aşkın model varken, memnun kalacağınız bir dijital fotoğraf makinesi seçmek de doğal olarak oldukça zorlu bir iş haline geliyor. Bir mağazada size yardımcı olmaya çalışan satıcılarla yapacağınız kısa görüşmeler yeterli gelmeyebilir. Veya arkadaşlarınızın öneride bulunmasını isteyebilirsiniz; ancak kendi makinelerinden son derece hoşnut kalsalar bile, sizin ihtiyaçlarınız farklı olabilir ve sürekli yeni modellerin çıktığı bu piyasada kendi makineleri üretimden kalkmış olabilir.

Pek çok amatör fotoğrafçı, yeni bir dijital fotoğraf makinesi almak istediğinde "en iyi makineyi" bulmaya çalışma yanılgısına düşer. Elbette piyasaya sürekli daha üstün özelliklere sahip, daha güçlü modeller çıkarken, "mükemmel dijital fotoğraf makinesi"ni bulmak sonu gelmez bir arayışa dönüşebilir. Ancak bunun ötesinde herkes için tek bir "mükemmel makine" yoktur; sizin için en iyi dijital fotoğraf makinesini bulmanız gerekir.

Yani, bir dijital fotoğraf makinesi seçerken, fotoğrafçı olarak kendi profilinizin ve kişisel ihtiyaçlarınızın en önemli faktör olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Ve elbette bir dijital fotoğraf makinesi için ayırabileceğiniz bütçe de burada önemli bir rol oynuyor. Bu yüzden, dijital fotoğraf makineleri özelliklerine göre çeşitli kategoriler altında gruplandırılırken, bazen bu makinelerin temel kullanıcı tiplerine, ihtiyaçlarına ve becerilerine göre gruplandırıldığına da tanık oluruz. Öncelikle bu kategoriler hakkında bilgi edinmenizi; ardından görüntü kalitesi, performans, ergonomi gibi özelliklerde detaya inmenizi öneriyoruz.


Size uygun makine hangisi?



Dijital fotoğraf makineleri genel bir sınıflandırmayla kompakt, ultrakompakt, süperzum, ileri seviye kompakt ve dijital SLR (DSLR) olarak farklı kategorilere ayrılabilirler.

* Kompakt dijital fotoğraf makineleri: Kompakt makineler en iyi, en hızlı, en şık, en küçük veya en esnek makineler değildir; ancak makul bir özellik setiyle makul fotoğraflar çekebilirler. Ayrıca genelde daha şık görünümlü, daha yüksek fiyatlı ultrakompakt makinelere kıyasla daha iyi performans sunarlar. Kompakt makineler ileri seviye makineler kadar zengin özellikler ve yüksek performans sunmasalar da, küçük bir çanta içinde veya büyük ceplerde taşınabilirler. Kompakt dijital fotoğraf makineleri özellikler, ergonomi ve fiyat açısından dengeli ve ortalama bir çizgi tutturmayı hedeflediklerinden, en popüler kategoriyi oluştururlar.

İleri seviyede bir fotoğrafçı değilseniz veya özellikle daha küçük bir makine aramıyorsanız, öncelikle bu kategoriyi dikkate almalısınız. Kompakt makineler genelde ödeyeceğiniz paranın karşılığını en iyi veren makinelerdir. Ancak beklentilerinizin karşılanması açısından, piyasadaki çok çeşitli kompakt model arasından iyi bir seçim yapmanız gerekir.

* Ultrakompakt dijital fotoğraf makineleri: Ultrakompakt makineler avucunuzun içine sığacak kadar küçüktür ve genelde gören herkesi kendilerine hayran bırakacak kadar şıktır. Piyasada çok basit modellerini de, yüksek çözünürlüklü modellerini de bulabilirsiniz. Ancak genelde bu makinelerde taşınabilirlik performansın, özelliklerin ve görüntü kalitesinin önüne geçtiği için, gittikleri her yerde yanlarında bir fotoğraf makinesi olsun isteyen amatör fotoğrafçılar veya aynı amaçla ikinci bir makine düşünen ileri seviye fotoğrafçılar tarafından tercih edilirler.

* İleri seviye dijital fotoğraf makineleri: İleri seviye kompakt makineler biraz daha büyük ve daha pahalı modellerdir. Daha detaylı ayarlar, daha iyi objektifler ve daha fazla özellik sunarlar. Daha da önemlisi, büyük baskılar için uygun, kaliteli görüntüler verirler. Daha iyi zum yapabilen objektifler, daha yüksek performans, histogram, adımlı pozlama (exposure bracketing), yüksek çözünürlük, manuel enstantane ve odak açıklığı ayarları ve detaylı beyaz dengesi bu modellerin özellikleri arasında yer alır.

Bütçe problemleri veya tüm lens setini taşıma zorluğu nedeniyle DSLR makine almak istemeyen, ancak yine de bir dijital fotoğraf makinesinde her türlü ayarın bulunmasını, hızlı ve etkili bir kullanımı bekleyen fotoğrafçılar bu makinelere yönelirler. Dikkat çekmeden fotoğraf çekmek isteyen profesyoneller arasında bile bu makineleri tercih edenler vardır.


DSLR bilmecesi


TEKERLEK: Birçok makine, üzerindeki tekerlek yardımıyla önceden hazırlanmış ayarları kullanmanıza izin verir.

* Süperzum makineler: 10x veya daha üzeri optik zum sunan süperzum makineler aslında ileri seviye dijital fotoğraf makinelerinin bir alt kategorisidir. Büyük objektifleri nedeniyle boyutları büyüktür, ancak fiyatları genelde kompakt modellerle ileri seviye modeller arasındadır. Bazı süperzumların ileri seviye özellikleri bulunmakla birlikte, kullanıcıları genelde otomatik ayarları yeğlerler. Yüksek zum aralığında el titremesi fotoğrafı daha çok etkilediği için, bazılarında el titremelerine karşı stabilizasyon sağlayan özel bir mekanizma bulunur.

* DSLR'ler: DSLR'ler, görüntüyü objektiften doğrudan vizöre veren tasarımları, değiştirilebilen objektifleri, eksiksiz pozlama ve görüntü ayarları ve zengin aksesuar seçenekleriyle dijital fotoğraf makinelerinin en üst grubunu oluştururlar. Profesyonel özelliklerinin yanında, 35mm filmli fotoğraf makinelerine benzer bir performans gösterirler. Daha da önemlisi, iyi kalite objektiflerle kullanıldıklarında, görüntü kaliteleri diğer tüm dijital fotoğraf makinelerinden daha iyidir. DSLR makinelerde genelde tam otomatik çekim ayarı da vardır, ancak verdiğiniz paranın hakkını alabilmek için manuel ayarları öğrenmeniz ve makineyi bilinçli bir şekilde kullanmanız gerekir. İleri seviye amatörler, yarı-profesyoneller, profesyoneller ve maliyeti ne olursa olsun en üst seviye makineleri isteyenler DSLR'leri tercih eder.


Hangi grupta yer alıyorsunuz?



Hangi gruba dahilsiniz?

Yukarıda dijital fotoğraf makinelerini kategorilere ayırırken, bu makinelere ihtiyaç duyabilecek kullanıcı türlerine de biraz değindik. Ancak bu kategoriler arasında keskin bir çizgi olmadığı, türlerin birbirinin içine geçtiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, örneğin bir yarı-profesyonel ile amatör bir kullanıcı aynı modeli seçebilir. Daha da önemlisi, belirli bir fotoğraf türüne (doğa, makro, portre gibi) özel ilgi gösteriyorsanız, makinelerin detay özelliklerine de önem vermeniz gerekir.

Ancak yine yol gösterici bir bilgi olarak genel bir kullanıcı sınıflandırmasından bahsedebiliriz. Böyle bir sınıflandırmayla kullanıcıları bas-çek fotoğrafçı, başlangıç seviyesi fotoğrafçı, ciddi fotoğrafçı, ileri seviye / yarıprofesyonel fotoğrafçı ve profesyonel fotoğrafçı olarak gruplandırabiliriz.

* Bas-çek: Bas-çek fotoğrafçılar tüm ayarları fotoğraf makinesine bırakırlar. Bu tür fotoğrafçılar makinenin imkanlarını kullanarak en etkileyici görüntüyü yakalamakla değil, estetik değeri ne olursa olsun bir anı kaydetmekle ilgilenirler. Bu sizi tatmin ediyorsa, neden olmasın? Günümüzde artık tüm fotoğraf makinelerinin, çekilen sahnedeki ışık durumuna göre ayarları otomatik yapan A (Automatic) veya P (Program) modu bulunduğu için, hemen her tür makine basçek için kullanılabilir. Öte yandan, üzerinde her türlü ayarı barındıran, üstelik bu ayarların kolay kullanım için ergonomik şekilde yerleştirildiği pahalı gelişmiş makineler elbette bu tür kullanıcılar için gereksiz yatırım olacaktır.

Piyasadaki kompakt ve ultrakompakt makineler içinde bütçenize uygun olan, bu türde pek çok model bulabilirsiniz. Yine de bu makinelerde doğru bir Beyaz Dengesi (White Balance), nispeten düşük gren seviyesi ve fotoğraflarınızı bastıracaksanız yüksek çözünürlük aramanız yararınıza olacaktır.

* Başlangıç seviyesi: Fotoğrafçılığa ilk kez adım atıyorsunuz ve belki de ilk kez bir dijital fotoğraf makinesine sahip olacaksınız. Henüz ileride fotoğrafçılıkla ciddi şekilde ilgilenip ilgilenmeyeceğinizi bilmiyorsunuz bile... Bu yüzden işe kullanımı kolay, ama çok fazla zaman ayırmadan birkaç ayarı da deneyebileceğiniz bir makine ile başlamak istiyorsunuz. Bu durumda üzerinde Automatic veya Program modunun yanı sıra bir kısım manuel ayarların da bulunduğu bir makine almalısınız.

* Geleceği fazla dert etmeyin: Dijital fotoğraf makinesi teknolojileri ve modelleri bu kadar hızlı yenilenirken, yapacağınız seçim muhtemelen ilk ve son makineniz olmayacak. Şimdilik ekstra ayarlarla birkaç küçük deneme yapmaya ve işin keyfini çıkarmaya bakın. Yine enstantane (S – Shutter speed) ve odak açık lığı (A - Aperture) önceliği bulunan, doğru bir beyaz dengesi, düşük bir gren seviyesi, yüksek çözünürlük sunan bir makine seçebilirsiniz. Bu makinelerde yaratıcı çekimler için bazı otomatik modlar (portre çekimi, makro, gece çekimi gibi) da bulunur. Bütçeniz kısıtlıysa, ucuz modellerde bu ayarların bazılarının makine üzerindeki kolay erişilebilir düğmelerden değil, makinenin menülerinden yapılması gerektiğini de unutmayın. Aradığınız modeli, kompakt ve ultrakompakt dijital fotoğraf makinesi gruplarında bulabilirsiniz.


Gruba göre fotoğraf makinesi seçimi



* Ciddi fotoğrafçı: Ciddi fotoğrafçı derken, fotoğraf çekmekle ciddi şekilde ilgilenen, fotoğrafçılığı ciddi bir hobi olarak benimseyip geliştirmek isteyen, yeni ufuklara ve çektikleri fotoğrafların estetik değerini artırmaya açık amatörleri kastediyoruz. Artık f-stop (odak açıklığı), enstantane, alan derinliği, kısa pozlamayla hareketi dondurma, uzun pozlamayla hareketi vurgulayan etkileyici görüntüler yaratma, ışığın yetersiz olduğu durumlarda tripod kullanma gibi kavramlara aşina olmalısınız.

Tabii dijital fotoğraf makinenizi de buna uygun olarak seçmelisiniz. Seçeceğiniz makine fotoğrafçılığın detaylarını öğrenmenize, hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı konuşturmanıza izin vermeli. Örneğin fotoğrafçılık okuluna yeni başlayanlardan enstantane hızı 1/4.000 sn'ye ulaşan, gerekli uzun pozlama ayarlarına sahip (30 sn'ye kadar pozlama ve bulb modu bulunan) bir model almaları istenir. İleri seviye kompakt modeller, bazı süperzum makineler ve DSLR'ler size bu imkanı tanıyacaktır. DSLR'ler geçmişte sadece profesyoneller için piyasaya çıkarılsa da, artık 1000 doların altına inen fiyatları ve zengin seçenekleriyle ciddi fotoğrafçılara hitap ediyorlar. Hatta o kadar büyük bir rağbet görüyorlar ki, ucuz DSLR'ler "Aile DSLR'si" adıyla yeni bir kategoride değerlendirilmeye başlandı.

* İleri seviye amatörler: Fotoğrafçılıkla birkaç yıldır ciddi şekilde ilgilenen, kişisel sınırlarının ve tercihlerinin farkında olan bir fotoğrafçısınız; tabii dijital fotoğraf makinelerinin sınırlarını ve güçlü yönlerini de artık öğrenmiş olmalısınız. Bu kategorideki fotoğrafçılar yeni bir makine seçerken iki farklı şekilde düşünebilir: Bir yandan becerileri ve fotoğraf bilgileri arttığı için makinenin teknik sınırlamalarını aşabilirler (makine artık sadece bir araçtır; aslolan fotoğrafçının becerisidir); diğer yandan fotoğrafçılık artık ciddi bir tutku olduğu için en gelişmiş ayarları sunan, görüntü kalitesi, kullanım kolaylığı ve performans açısından kendilerini herhangi bir şekilde sınırlamayacak modellere de büyük ilgi duyarlar. DSLR'ler gelişmiş ayarları, değiştirilebilen objektifleri ve zengin aksesuarlarıyla bu seviyedeki kullanıcılara en çok hitap eden makinelerdir.

Ancak cep telefonlarına entegre basit dijital fotoğraf makineleriyle bile becerilerini, estetik anlayışlarını ve bakışlarını yansıtabilirler. Bu kategorideki fotoğrafçılar ileri seviye makineler başta olmak üzere her tür makineye ilgi gösterirlerken, böyle bir satın alma kılavuzunu ve ürün incelemelerini yeni modeller hakkında bilgi edinmek için kullanabilirler.


Profesyonelliğe giden yol!



* Profesyoneller: Artık müşteri memnuniyeti de işin içine girdiği için, profesyoneller en iyisini isterler ve fotoğrafçılık setlerine sürekli yatırım yaparlar. Baskı kalitesi ve baskı boyutu büyük önem taşıdığı için makinelerinden en yüksek çözünürlüğü isterler. Bazı belgesel fotoğrafçıları küçük boyutlarıyla fazla dikkat çekmediği için kompakt modelleri ikinci makine olarak tercih etseler de, profesyoneller ağırlıklı olarak DSLR'lere yönelirler.

Ayrıca kaliteli ve pahalı bir objektif setine, çektikleri fotoğraf türüne göre (sanat fotoğrafçılığı, belgesel, stüdyo fotoğrafçılığı gibi) zengin bir aksesuara (flash seti, stüdyo tipi ışık sistemleri, filtreler, tripodlar, perdeler ve arka planlar, stil-life masaları gibi) sahiptirler. Bu gruptaki kullanıcılar da böyle bir satın alma kılavuzunu ve ürün incelemelerini yeni modeller hakkında bilgi edinmek için kullanabilirler.

Tüm bu kullanıcı grupları arasında keskin bir ayırım olmadığını tekrar hatırlatalım. Örneğin ileri seviye bir amatör fırsat bulduğunda profesyonel, yani para karşılığı bir iş de yapabilir. Veya çektiği fotoğraflarla bir sergi açmayı ve fotoğraflarını satmayı da düşünebilir.
 
henüz bitmedi..daha 9 bölüm var..ve iki de bonus..çok çalışmam lazım çookkk..=)
 
BÖLÜM-7 Dijital fotoğraf makinesi satın alırken...

Çeşit çeşit model var


DOĞRU SEÇİM: Karar vermeniz gereken ilk kriter, hangi dijital fotoğraf makinesi formatını tercih etmek istediğiniz olmalı.

Bir dijital fotoğraf makinesi üreticisinin Web sitesinde modellerin tanıtım sayfalarına girdiğinizde, özelliklerinin uzun bir liste halinde sıralandığını görürsünüz. Yeni bir kullanıcıysanız veya terminolojiye yabancıysanız kafanızın karışması çok normal. Daha önce de kısaca bahsettiğimiz dijital fotoğraf makinesi özelliklerini açıklarken, seçiminizde size yardımcı olabilecek önemli detaylara da değineceğiz.

Format

Alacağınız makinenin formatı, yani önceki bölümlerde bahsettiğimiz kategorilerden hangisine girdiği en belirleyici faktördür. DSLR'lerin genel olarak profesyonel, yarı-profesyonel ve ileri seviye kullanıcılara hitap ettiğinden bahsetmiştik. Ancak DSLR makineler bu işe yüksek bütçe ayırabilecek kişilere yöneliktir; çünkü farklı tür fotoğraflar için farklı objektifler, farklı optik kalitelerle her zaman ilgi alanınıza girecektir. Bu objektifler 100 dolardan başlayıp birkaç bin doları bulan fiyat aralıklarıyla farklı kullanıcılara hitap ederler. Ayrıca flaş, filtre seti gibi aksesuarlara da yatırım yapmanız gerekebilir.

DSRL'ler ile elde edeceğiniz fotoğrafın kalitesi, kullandığınız objektifin optik kalitesiyle doğru orantılıdır. Böyle bir objektif seti oluşturduğunuzda marka değiştirmenin çok zor olduğunu, çünkü elinizdeki objektif setini de değiştirmeniz gerektiğini unutmayın. Bu yüzden DSLR kullanıcıları genelde belli bir markada karar kılıp gövde yenilemeleri gerektiğinde aynı markanın bir üst modelini almayı yeğlerler. Bunun karşılığında DSLR'ler kompakt makinelere göre çeşitli avantajlar sunarlar. Yüksek çekim hızı, zengin ayarlar, daha düşük bir gren (noise) seviyesi, esneklik, 6MP ve üzeri çözünürlük nedeniyle yüksek baskı kalitesi bunlardan bazılarıdır. Öte yandan ileri seviye kullanıcılara yönelik kompakt makineler de son derece başarılı sonuçlar verebilir. Bu tür kompakt makineler objektiflerinin optik kaliteleriyle, zengin ayarlarıyla, manuel pozlama seçenekleriyle diğerlerinden ayrılır.

Kompakt makinelerin DSLR'ler karşısındanki dezavantajlarına (sabit objektif, yüksek gren, daha az detay ayar) katlanabileceğinizi düşünüyorsanız, sizi çok etkileyecek modeller bulabilirsiniz; çünkü bazı ileri seviye kompakt modellerdeki objektifin optik kalitesi, dolayısıyla resim kalitesi son derece yüksektir. Öte yandan bütçesi kısıtlı ancak gözüne, yani çekeceği fotoğraflara estetik değer katabileceğine güvenen ciddi veya ileri seviye bir fotoğrafçıysanız, manuel pozlama ayarları sunan ortalama bir kompakt makine de işinizi görebilir. Bu tür bir makinede renk doğruluğunun yüksek olmasına, keskinlik, satürasyon, kontrast, beyaz dengesi gibi yazılım tabanlı ayarların zengin olmasına, ISO (noise) aralığının geniş olmasına ve nispeten küçük bir değerden başlamasına önem vermenizi öneririz. Öte yandan bir makineye yüksek bütçe ayıramayacak, yeni başlayan veya sadece bas-çek fotoğraflarla ilgilenen bir kullanıcıysanız, nispeten daha az özellik sunan, küçük ve ekonomik bir kompakt makine düşünebilirsiniz.

Çözünürlük ve sensör

Yeni kullanıcılar bile, şu sözü çevrelerinden duymuş olabilir: "Megapiksel her şey demek değildir". Ancak yine de üreticiler daha yüksek çözünürlükte makineler üretmeye ve daha yüksek çözünürlüklü modellere nispeten daha yüksek fiyat etiketi koymaya hızla devam ederken, bir dijital fotoğraf makinesi almaya gittiğinizde önce sensör çözünürlüğüne dikkat etmeniz son derece normal. Bu yüzden çözünürlük kavramının açıklanmaya ihtiyacı var. Çözünürlük, çektiğiniz fotoğrafları ne kadar büyük boyutta bastıracağınızı belirlemesi açısından önemlidir. Ayrıca fotoğrafı bilgisayarınızda kırpıp küçülttüğünüzde bile makul bir görüntü kalitesi elde edebilmek için yüksek çözünürlük tercih sebebidir.

Ancak görüntü kalitesi çözünürlükten ibaret değildir; çünkü dijital fotoğraf makinelerinin optik kaliteleri, dijital görüntüyü işleme algoritmaları, sensör teknolojileri ve sensörlere entegre filtreler de en az çözünürlük kadar önemlidir. Bu yüzden bazı dijital fotoğraf makineleri aynı veya daha yüksek çözünürlükte sensöre sahip makinelerden daha iyi resim kalitesi sunabilirler. Hatta, az sayıda sensör üreticisi çok sayıda dijital fotoğraf makinesi üreticisine sensör sunduğu için, aynı sensörü kullanan makineler arasında bile, yukarıda belirttiğimiz faktörlerden dolayı resim kalitesi farkı olabilir. Bu farklar kendilerini keskinlik, renk doğruluğu, geniş dinamik aralık (fotoğrafı çekilen sahnenin çok ışık alan ve gölgede kalan alanlarında detayların ne derece seçilebilir olduğu), nesnelerin kenarındaki geçişler ve görüntüdeki kusurlar olarak belli ederler.

Tüm bu detayları bir makineyi satın alıp uzun süre kullanmadan anlamanız çok zordur; bazen iki model arasındaki bu farklar ancak çok teknik testlerle açığa kavuşturulur. Bu yüzden ürün incelemelerini okuyup görüntü kalitesi ile ilgili notlara dikkat etmenizi öneririz.


Teknik bilgiler


OPTİK ZUM: Güncel makinelerin neredeyse tümünde yeterli optik zum özelliği bulunmaktadır.

ISO aralığı

Günümüz dijital fotoğraf makinelerinde 50 ISO'dan başlayıp 3.200 ISO'ya kadar uzanan bir ISO aralığı bulunmaktadır. Düşük ISO değeri fotoğrafta daha az gren (noise) olmasını sağlarken, yüksek ISO değerlerinde gren artar; böylece fotoğrafların düşük ışık koşullarında çekilebilmesi sağlanır. Ancak her makinenin gren seviyesi aynı ISO değerinde aynı değildir; çünkü üreticiler ilave algoritmalarla greni azaltmaya çalışırlar. Bunu yaparken fotoğrafın keskinliğinden ve detay zenginliğinden mümkün olduğunca az feragat etmeye çalışırlar.

Gren başarısı modelden modele değişiklik gösterir. Bu yüzden bir makine seçerken düşük ISO değerlerinden başlamasına dikkat edebilirsiniz, ancak makinelerin teknik incelemelerini okuyarak bu ISO değerlerinde ne kadar başarılı olduklarını yakından değerlendirmenizde yarar var.

Optik ve dijital zum

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kompakt makinelerin çoğunda zum objektif bulunur. Aynı şekilde DSLR makineniz için de bir zum objektif seçebilirsiniz. DSLR'ler size bu konuda seçim esnekliği sağlarken, kompakt makinelerde objektif değişmediği için, alırken objektife önem vermeniz gerekir. Ciddi veya ileri seviye kullanıcılara yönelik kompakt makinelerin çoğunda, özellikle de süperzum makinelerde optik kaliteyi garantilemek için genelde iyi kalite objektifler kullanılır. Öte yandan zum aralığı, çekeceğiniz fotoğraf türleri açısından aynı derecede önemlidir.

Örneğin mimari bir çekimde veya arka plandaki manzarayı geniş bir şekilde almak istediğiniz durumlarda geniş açı bir objektif kullanmak gerekir. Çoğu kompakt makine 35mm'den başlarken bu açı geniş-normal açı kategorisindedir ve bu tür çekimler için yeterli değildir. Bazı kompakt makinelerin objektiflerinde geniş açı 28mm'den başlar (çok nadir modellerde 23mm). Bu tür bir makine ihtiyacınızı karşılayabilir, ancak daha geniş bir açı istiyorsanız DSLR'lere yönelmelisiniz. Kompakt makineler için objektifin üzerine takılan geniş açı konvertörleri de bir derece işinizi görebilir, ancak bu tür ilave parçaların optik kaliteyi düşürdüğü unutulmamalıdır.

Geniş açı gibi, tele objektifler de çektiğiniz fotoğraf türlerine göre bir ihtiyaç olabilir. Örneğin normal-tele sayılan 100mm civarı bir açı portreler ve makro çekimler için idealdir. Doğa ve vahşi yaşam fotoğrafçılığı içinse 300mm civarı ve üzeri bir açı sunan objektifler yeğlenir. Süperzum kompakt makinelerde 12x'e varabilen zum aralıkları (örneğin 35mm-420mm) sunulmaktadır ve bu tür bir süperzum kompakt, tele ihtiyaçlarınızı yeterince karşılayacaktır. Bazı kompakt makinelerde optik zumun ötesinde dijital zum da sunulur. Bu zum özelliği, görüntünün yazılımsal olarak büyütülmesi anlamına geldiği için görüntü kalitesini düşürür ve efektif değildir. İlave bir özellik olarak bulunması iyi olabilir, ancak seçiminizi etkileyecek bir faktör asla olmamalıdır. Görüntü stabilizasyonu

Normal bir fotoğrafçı, normal bir objektifle ve biraz dikkat ederek, 1/60 sn gibi enstantane hızlarıyla el titremesini fotoğrafa yansıtmadan net fotoğraflar çekebilir. Ancak ortamın ışık koşulları her zaman bu enstantane hızlarına izin vermediği gibi, tele açılarda el titremesinin etkileri artar. Yani 50mm bir objektifte 1/60sn enstantrane hızı net bir fotoğraf için yeterli olurken, 300mm bir objektifle 1/250 – 1/300sn enstantane hızları ancak yeterli olabilir. Bu durumda birkaç yıldır bazı modellere eklenen görüntü stabilizasyonu (Image Stabilisation, Anti-Shake gibi isimlerle anılır) teknolojisi yardımınıza koşacaktır.

Bu tip makinelerde objektif içinde veya makinenin içindeki sensörde titreşime karşı yönde hareket eden bir düzenek size birkaç stopluk bir avantaj sağlayabilir. Günümüzde bazı markalar ileri seviye kompakt modellerinde ve bazı DSLR modellerinde titreşim önleyici sistem sunarken, bazı DSLR'lerde bu özellik bulunmamasına karşın, alacağınız bir objektif de bu özelliği sunuyor olabilir. Diyafram açıklığı Objektifin diyafram açıklığı sensörün alacağı ışık miktarını belirlerken, aynı zamanda alan derinliğini de etkiler. Düşük diyafram açıklıkları (örneğin f/2) diyaframın daha geniş açılmasını sağlayarak daha düşük ışık koşullarında çekim yapabilmenizi sağlarken alan derinliğini, yani çekilen nesnenin net göründüğü mesafe aralığını da azaltır. Bu alan derinliğini etkileyici fotoğraflar çekmek için kullanabilirsiniz.

Örneğin bir kuşu çekerken, alan derinliğinin düşük olması, kuşun net, arka plandaki ağaçların netsiz olmasını sağlar; böylece arka planın karmaşıklığı önlenir ve ağaçların yaprakları yeşil bir fon oluşturarak konunuzun daha belirgin ortaya çıkmasını sağlar.
Bu yüzden objektiflerde düşük diyafram açıklıkları tercih edilir. Daha dar diyafram açıklıklarında (kompakt makinelerde f/16'ya, D-SRL objektiflerinde f/32'ye varan açıklıklar) ise daha geniş bir alanın net olması sağlanır. Böylece manzara fotoğraflarında veya belli bir konuyu çekerken arka planın net çıkmasını istediğiniz durumlarda istediğiniz geniş net alan derinliğini elde edersiniz.

Öte yandan ileri seviye ve pahalı birkaç kompakt model dışında en dar diyafram açıklığı f/4,8 olabilir. Bu sizi yanıltmasın; bahsettiğimiz kompakt makinelerin objektifleri de özel olarak tasarlandığı için, yeterli geniş alan derinliğini sağlarlar.


Detaylar


MAKRO İÇİN: Makro çekimlere meraklıysanız, küçük odaklama mesafeleri çok işinize yarayacak.

Odaklama mesafesi

Her objektifin bir minimum odaklama mesafesi vardır. Yani, çektiğiniz konunun net çıkabilmesi için objektifin o konuya belli bir minimum mesafede bulunması gerekir. Kompakt
makinelerde veya DSLR makineniz için alacağınız objektifte bu minimum mesafenin düşük olmasına dikkat edebilirsiniz; ancak önemli olan üreticinin optik kaliteyi düşürmeden bunu sağlayabilmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra, kompakt makinelerde makro çekim modu için 1cm gibi çok küçük odaklama mesafeleri sunulmaktadır. Makro fotoğraflara meraklıysanız makinenizde bu özelliği arayabilirsiniz. DSLR içinse özel makro objektifler bulunmaktadır.

Auto/Manual Focus

Hemen her tür dijital fotoğraf makinesi auto focus, yani otomatik odaklama özelliği sunar. Makineler bu odaklamayı görüntüdeki kontrast farklarını değerlendiren bir algoritmayla yaparlar. Ancak auto focus'un yanılabileceği durumlar da olabilir (örneğin hayvanat bahçesinde, parmaklıklar arkasındaki bir aslanı çekerken makine ısrarla parmaklıklara odaklanabilir veya kötü ışık koşullarında otomatik odaklama istediğiniz yere odaklama yapamayabilir). Böyle
durumlar için manual focus (manuel odaklama) da yapabilen bir makine seçmenizi öneririz. Böylece vizörden veya LCD'den bakarak en doğru netlemeyi yapabilirsiniz. Ayrıca otomatik odaklama için kullanılan teknolojiler ve algoritmalar (kaç noktadan odaklama ölçümü yapıldığı, kontrast değerlendirme algoritması) otomatik odaklamaların başarısını artırır.

Beyaz dengesi

Artık tüm dijital fotoğraf makinelerinde beyaz dengesi (White Balance) ayarı bulunuyor. Bu ayar, farklı ışık koşullarında (gün doğumu, gün batımı, öğlen güneşi, bulutlu hava, floresan ışığı, tungsten ışığı gibi) renk ısısı değiştiğinde fotoğraflarınızın yine de doğru renklerle çıkmasını sağlar. Çoğu makinede bulunan otomatik beyaz dengesi ayarı, makinenin ortamdaki renkleri beyaza kıyasla değerlendirerek otomatik renk ayarı yapmasını sağlar; ancak bu algoritmanın başarısı modelden modele değişir. Bu yüzden renk ısısını elle seçebileceğiniz veya makineye beyaz bir kağıt göstererek manuel ayarlama yapabileceğiniz (white preset) modelleri tercih etmenizde yarar var.

Enstantane hızı

Özellikle karanlık ortamda tripodla uzun pozlamalı çekimler yaparken veya bir hareketi vermek istediğinizde düşük enstantane hızlarına ihtiyaç duyarsınız. Bir örnek vermek gerekirse, günbatımında sahildeki kayaların net çıkmasını, kıyıya vuran dalgaların ise hareketin etkisiyle bulut kıvamında bir görünüm almasını istiyorsanız 20-25 sn süreli enstantanelere ihtiyaç duyabilirsiniz. Veya gece gökyüzünde yıldızların izlediği dairesel yolun fotoğrafını çekmek istiyorsanız tripodla 1 saati veya daha uzun süreyi bulan pozlamalar yapabilirsiniz. Günümüzde çoğu dijital fotoğraf makinesi 30 sn'ye kadar uzun pozlama ayarının yanı sıra parmağınızı deklanşöre bastığınız sürece pozlamayı sürdüren bulb modunu sunuyor. Ancak özellikle kompakt makinelerde, uzun pozlama sensörün ısınmasına yol açıp ölü piksellerin görünme olasılığını ve greni artırdığı için, bulb modu da sınırlanmıştır.

Örneğin bazı makinelerde bulb süresi 3 dakika ile sınırlı olabilir. Yüksek enstantane hızları ise çok aydınlık ortamlarda hareketi dondurmak için gereklidir. Çoğu kompakt makinede sunulan minimum 1/2.000 sn'lik enstantane hızı yeterli olurken, daha profesyonel makinelerde 1/4.000, 1/8.000 sn gibi enstantane hızları ile karşılaşabilirsiniz.

Flaş ve ışık ölçüm sistemi

Pek çok kompakt makinede ve orta seviye DSLR'lerdeki bütünleşik flaş, karanlık ortamlarda konuyu aydınlatmak için sunulmuştur; ancak estetik çekimler için genelde yetersizdir. Bu yüzden ileri seviye fotoğrafçılar harici flaş takılabilen modelleri tercih ederler. Böyle bir flaş sadece karanlık ortamlarda değil, konunuzu daha belirgin hale getirmek için dolgu flaşı olarak da kullanılabilir. Flaşta kırmızı göz önleme ve farklı efektler vermeye yönelik senkronizasyon (slow sync, rear) modlarını ararsanız, çekimlerinizden alacağınız sonuç çok daha başarılı olur. Fotoğraf makinelerinin ışık ölçüm sistemi bir sahnenin tüm noktalarındaki ışığı değerlendirerek optimum pozlama değerlerinde fotoğraf çekmenizi sağlar.

Ancak bir sahnenin farklı yerlerindeki ışık şiddeti farklı olabileceği için konunuzu en iyi verecek ışık ölçümü için makinenizde spot ölçüm ve merkez ağırlıklı ölçüm seçeneklerinin bulunmasını isteyebilirsiniz. Bunun yanı sıra, farklı etkiler yaratmak için makinenin ölçtüğü pozlama değerlerinden farklı pozlamalar yapmak (ölçülenden farklı enstantane hızı veya diyafram açıklığı kullanmak) istiyorsanız, pozlama doğrulaması yapan makinelere yönelmenizde yarar var. Ancak pozlama doğrulamasının olumsuz ışık koşullarında bir iyileştirme sağlamadığını, sadece kullanım kolaylığı sağlamayı amaçladığını unutmamalısınız.


Daha fazla detay...


HIZ ÖNEMLİDİR: Denklanşöre basmanız ve çekimin gerçekleşmesi arasında geçen zaman mümkün olduğunca kısa olmalı.

Diyafram/Enstantane ağırlıklı

Bas-çek makineler tüm pozlama değerlerini otomatik yaparken, fotoğrafçılığını geliştirmek isteyen kullanıcılar veya ileri seviye fotoğrafçılar ortam ışığını kendileri değerlendirerek enstantane ve diyafram açıklıklarını kendileri kontrol etmek ve buna göre istedikleri sonuçları istedikleri gibi almak isterler. Bir makinede enstantane ve diyafram açıklığının elle seçilebilmesini sağlayan manuel pozlama ayarı bunu sağlarken, profesyonel fotoğrafçılar bile bazen diyafram ayarını kendileri belirlemeyi, enstantane ayarını makineye bırakmayı (veya tersi) daha uygun bulurlar. Bu yüzden makinenizde diyafram ve enstantane ağırlıklı çekim ayarının bulunmasına dikkat etmelisiniz. Sadece bas-çek fotoğrafçılar bu ayarları önemsemeyebilir.

Fokal çarpan

Pahalı profesyonel DSLR makineler haricinde, çoğu DSLR bir fokal çarpana sahiptir; yani sensör, objektifin sensör üzerine düşürdüğü görüntüden daha küçük olduğu için, fotoğraf kenarlarından kırpılır. Bu yüzden kullanılan objektifin üzerinde yazan açı değerleri değil, belirli bir fokal değer ile çarpılmış değerler geçerlidir.
Örneğin fokal çarpanı 1,5 olan bir DSLR'de 50mm'lik bir objektif aslında 75mm'lik bir lens gibi işlev görür. Bu da geniş açılarda olumsuz bir durum yaratır. Bu yüzden objektif üreticileri birkaç yıldır DSLR'lere yönelik çok geniş açılı objektifler sunarak bu dezavantajın önüne geçmeye başladılar. Ancak bu objektifler genelde filmli makinelerde kullanılamazlar. Tabii "full-frame" olarak anılan pahalı DSLR modellerinde bu dezavantaj geçerli değildir.

Çekim hızı

Fotoğraf makinelerinde performanstan söz edilirken genelde birkaç hız faktörü kastedilir: Bunlardan birisi ardışık çekim hızı ve bu hızda peş peşe çekilebilecek kare sayısıdır. Özellikle doğa ve spor fotoğrafçıları yüksek ardışık çekim hızı istediği için 5 kare/sn, 8 kare/sn gibi yüksek ardışık çekim hızı sunabilen makinelere yönelirler. Ancak çoğu ortalama DSLR ve kompakt makine 2-3 kare/sn ile ardışık çekim olanağı sunarlar. Bu hızda çekilebilen kare sayısı ise makinenin tampon belleğine bağlıdır. Örneğin Canon'un ileri seviye DSLR modellerinden 1D Mark II N, 8,5 kare/sn hızla ardışık 40 kare (JPG) çekim hızı sunar. Önemli bir başka hız faktörü ise makinenin kaç saniyede açılıp fotoğraf çekmeye hazır hale geldiğidir. Birkaç saniyede açılan bir makine, gördüğünüz etkileyici bir anı kaçırmanıza neden olabilir. Neyse ki güncel makinelerin çoğu, düğmesine bastığınız anda çekime hazır hale geliyor. Bir diğer hız faktörü ise deklanşör tepki süresidir. Bu süre milisaniye cinsinden ölçülecek kadar küçük olsa da, istediğiniz anı istediğiniz şekilde yakalamanızı engelleyebilir. Ancak günümüzde dijital fotoğraf makineleri çok düşük deklanşör tepki süreleriyle üretilebilmektedir. Bir başka hız faktörü ise objektiflerin auto-focus hızıdır. Bu da autofocus algoritmasını işleyen işlemcinin hızına ve objektif motorunun gücüne bağlıdır.

Film çekme özelliği

Profesyonel ve ileri seviye kullanıma yönelik DSLR makineler genellikle film çekme özelliği sunmazken, kompakt makinelerin çoğunda bu özellik bulunur. Makinenizde bu özelliği arıyorsanız, hangi çözünürlükte, saniyede kaç kare hızla video çekimi yapılabildiğini kontrol etmenizde yarar var. Ancak bellek kartı ile sınırlı bir sürede, video kameralara göre düşük kalitede film çekme özelliğinin eğlencelik olduğu, sadece fotoğrafçılığa odaklanan ciddi fotoğrafçıların bu özelliğe çok fazla önem vermediği unutulmamalıdır.


Ek bileşenlere dikkat



Tripod bağlantısı ve kumanda

Tüm DSLR'lerde ve giriş seviyesi, ultrakompakt modeller hariç kompakt makinelerde tripod bağlantısı vardır. Tripod, fotoğrafçılığını geliştirmek isteyen bir kullanıcının vazgeçilmez
ekipmanlarından olduğu için makinenizde bu özelliği aramalısınız. Sadece yanınızda her zaman taşıyabileceğiniz ikinci bir makine olarak ultrakompakt bir model arıyorsanız, bu özellikten feragat edebilirsiniz. Kablolu ve kablosuz uzaktan kumandaların temelde iki avantajı vardır: Tripod üzerindeki bir makinede deklanşöre basarken oluşan titreşimi önlemek ve bulb çekimlerde deklanşör kilitlemesi sunarak bu süre zarfında parmağınızı deklanşörde basılı tutma ihtiyacını önlemek. Fotoğraf makinesinin sahibinin de içinde yer alacağı grup fotoğrafları çekilirken de uzaktan kumanda işe yarayabilir; ancak artık her tür dijital fotoğraf makinesinde bulunan self-timer özelliği de aynı ihtiyaca cevap vermektedir.

Bellek kartı türü

Günümüzde dijital fotoğraf makinelerinde Compact Flash, Smart Media, MMC, SD, Memory Stick, XD, Microdrive gibi farklı bellek kartı türleri desteklenmektedir. Bellek kartları farklı boyutlar ve farklı kapasitelerdedir. Günümüzde her tür kart formatına uygun kart okuyucuları oldukça ucuz olduğu ve bir çantada rahatlıkla taşınabildiği için dijital fotoğraf makinesi seçiminde çok büyük bir faktör oluşturmazlar. Tabii yanınızda böyle bir okuyucu taşımak istemiyorsanız, güncel dizüstü bilgisayarlarda genelde MMC, SD ve Memory Stick okuyucuların bütünleşik olarak sunuluyor
olması seçiminizi etkileyebilir.

RAW çekimi

Beyaz dengesi, kontrast, keskinlik, satürasyon gibi yazılım algoritmalarına dayanan ayarlar JPEG fotoğrafların üzerine doğrudan uygulanırken, RAW fotoğraflarda bu tür ayarları sonradan, bilgisayarınızda yapabilirsiniz. Ayrıca sıkıştırılmamış RAW
formatları JPEG fotoğraflarda sıkıştırma sonucu oluşan görüntü kalitesi kaybını da önler. Öte yandan RAW dosyaları oldukça büyük olduğu için daha yüksek kapasiteli bellek kartlarına ihtiyaç duyacaksınız. Yine de ileri seviye bir dijital fotoğrafçı için RAW çekim özelliği vazgeçilmez özellikler arasındadır.

LCD ekran

Bir dijital fotoğraf makinesi seçerken, değerlendirilmesi gereken temel özelliklerden birisi de hiç kuşkusuz LCD ekran olmalıdır. DSLR makinelerde LCD ekran sadece çekilen fotoğrafları sonradan izlemeye yarar; bu yüzden yeterince büyük, parlak ve yansıma önleyici kaplamaya sahip bir ekran yeterli olacaktır. Kompakt makineler ise, çekilecek sahnenin ön izlemesine izin verdiği için katlanıp açılabilir, her konumda ön izleme sunabilen bir LCD ekrana sahip olmalıdırlar.


...sıra geldi bilgisayara bağlamaya



Bilgisayar bağlantısı

Günümüzde çoğu makine hızlı USB 2.0 bağlantısıyla fotoğrafların bilgisayara aktarılmasına izin verirken, yine hızlı bir aktarım sunan Firewire bağlantıya sahip makineler veya stüdyo
fotoğrafçıları ve dizüstü bilgisayarıyla birlikte çalışan fotoğrafçılar için kablosuz aktarım sunan DSLR ve kompakt modeller de çoğalmaktadır.

Pil

Yıllar geçtikçe, fotoğraf makinesi pilleri de iki seçeneğe kadar indi: Standart pil kullanan makineler ve özel tasarım şarj edilebilir Lithium Ion veya NiMH pil kullanan makineler. Standart pil kullanan modellerde şarj edilebilir NiMh piller özellikle öneriliyor.

DSLR'lerin hemen hepsinde özel Lithium Ion veya NiMH piller kullanıldığı için şarj cihazları birlikte geliyor. Bu pillerin şarj kapasiteleri genelde ortalama yoğunlukta, bir günlük bir çekim turu için yeterli gelirken, flaşın ve LCD'nin sıkça kullanıldığı, çok sayıda çekim yapılan turlar için ilave pil satın alabilir veya ilave pil takılan battery pack modüllerini tercih edebilirsiniz. Orta ve ileri seviyeye yönelik kompakt makinelerde ise her yerde bulunan, Lithium Ion pillere göre çok daha ucuz olan standart AA piller kullanıldığı için, bazen pil türü kompakt makine seçiminde etkili olabiliyor. Ancak bu makinelerin bazılarıyla şarj cihazı verilmediğini ve ayrıca satın almanız gerektiğini unutmamalısınız. Ultrakompakt ve ince modellerde ise yine özel tasarım Lithium Ion piller yaygın şekilde kullanılıyor ve şarj cihazları birlikte geliyor.

10 temel ipucu

İhtiyaçlarınıza, bütçenize ve ilgilendiğiniz fotoğraf dalına uygun bir makine bulmanızı kolaylaştıracak, 10 maddelik öneri listesini aşağıda bulabilirsiniz:

1. İstediğiniz en büyük baskı boyutunu sunacak çözünürlükte bir makine seçin. Fotoğraflarınızı sadece Web'de yayınlayacaksanız piyasadaki en düşük çözünürlüklü makine bile işinizi görebilir. 20x25cm'lik standart fotoğraflar için 3 veya 4 MP'lik bir dijital fotoğraf makinesi yeterlidir. 6MP'lik bir makine A4 boyutunda fotoğraflar için yeterli gelirken, 8 MP'lik bir makine 40x50 cm boyutunda baskıların altından rahatlıkla kalkacaktır. Profesyonel bir kullanıcıysanız ve A4 boyutundaki bir dergide çift sayfa açılan bir fotoğraf çekmek istiyorsanız, 10- 12 MP'lik bir makineyi tercih edin. Ayrıca büyük baskı almaya yönelik optimizasyon sunan çeşitli enterpolasyon yazılımlarıyla fotoğrafınızı büyüterek daha büyük boyutlarda bastırabilirsiniz.
Bu yazılımlar görüntü kalitesinden kaybettirse de, fotoğrafı olduğu gibi büyük boyutta bastırmaya karşı bir avantaj sunar.

2. Seçeceğiniz makinede istediğiniz özelliklerin bulunduğuna emin olun. Bunlar video kaydı, geniş aralıklı optik zum, detaylı manuel kontroller gibi ilk akla gelebilecek özellikler de olabilir; histogram, çekilen iki fotoğrafı üst üste bindirme gibi ilk etapta düşünülmeyen özellikler de olabilir. Ayrıca su altı çekimi, infrared fotoğrafçılık gibi çok özel ihtiyaçlarınız varsa alacağınız makinenin bu tür fotoğrafçılık dallarına yönelik aksesuarlarla uyumlu olup olmadığını değerlendirin. Makinenin ergonomisini değerlendirirken sadece dış görünümüne bakmayın; örneğin bir DSLR seçerken vizördeki görüntünün yeterince büyük ve parlak olup olmadığı, vizördeki görüntünün altında çekilen fotoğrafla ilgili hangi önnemli detayların verildiği (enstantane ve diyafram açıklığı, ISO değeri, pozlama doğruluğu) gibi özellikler de seçiminizi belirleyecektir.

3. Dış mekanlarda çekim yaparken çektiğiniz fotoğrafları daha iyi izleyebilmek için büyük, parlak ve yansıtma önleyici kaplaması bulunan LCD'ye sahip bir makine tercih edin.

4. Makinenin fiyatını hesaplarken dahil olan veya olmayan aksesuarların (pil, şarj cihazı, bellek kartı gibi) maliyetini de hesaba katın.

5. Tüm makinelerde USB arabirimi bulunuyor. Yüksek çözünürlüklü modellerde fotoğraflarınızı bilgisayara daha kısa sürede aktarabilmek için USB 2.0 desteğini mutlaka arayın.

6. Zum objektifli bir dijital fotoğraf makinesi alırken, yazılım marifetiyle gerçekleştirilen, dolayısıyla görüntü kalitesi kaybına yol açan dijital zum'u değil, optik zum aralığını dikkate alın.

7. F-stop, beyaz dengesi, ISO değeri gibi terimleri öğrenmeye gönülsüzseniz, zengin ayarları ve manuel kontrolleri bulunan bir makine sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Bu tür makineler size istediğiniz esnekliği sunar; ancak sadece bu tür detayları öğrenmeye hevesliyseniz... Aksi taktirde bu makinelerin kullanımını çok zor bulabilirsiniz ve nihayetinde makinenin iyi bir görüntü kalitesi sunamadığı sonucuna varabilirsiniz. Üst düzey bir kompakt makineden DSLR makinelere geçen çok sayıda kişinin yaşadığı hayal kırıklığının nedeni budur. Oysa makinenin ayarlarını ve bu ayarların hangi koşullarda en iyi sonucu vereceğini öğrenenler aynı modelle son derece tatmin edici sonuçlar alabilmektedir.

8. Detaylı, farklı çekim koşulları için neler yapılabileceğini örneklerle anlatan ve çekim turuna çıktığınızda bile her an yanınızda taşıyabileceğiniz bir kullanım kılavuzuna sahip olan modelleri tercih edin. Bu kullanım kılavuzundan öğreneceğiniz bir detay, elinizdeki makineye çok farklı bir gözle bakmanızı sağlayabilir.

9. Makinenin elinize oturup oturmadığını, parmaklarınızın düğmelerine iyi şekilde erişip erişmediğini kontrol edin. Fotoğraf çekerken anı kaçırmamak için, bu ayarları artık vücudunuzun bir parçasıymış gibi otomatik olarak, düşünmeden yapabilmeniz ve makineye değil tamamen çekeceğiniz kareye odaklanmanız gerekir.

10. Makinenin hızını dikkate alın. Açılması 3 sn süren, her fotoğraf arasında sizi 5 sn bekleten bir makine, çok değerli sahneleri kaçırdıkça memnuniyetinizi azaltacaktır.


Sonuç olarak



Kısa bir özet

Dijital fotoğraf makinesi seçerken yukarıda belirttiğimiz tüm özellikleri dikkate alarak seçiminizi yapabilirsiniz. Ancak titiz bir alıcıysanız, nihai seçim kararınızı detaylar belirleyecek. Bu konuda yeterli bilgiyi teknik testlerin ağırlık taşıdığı ürün incelemelerinde bulabilirsiniz. Yine de yukarıda belirttiğimiz özelliklere dikkat ederek size en uygun seçenekleri daha kısa bir liste halinde oluşturmanızda yarar var. Hala kararsızsanız, yukarıda anlattıklarımızın özetini de içeren, aşağıdaki dört adım seçiminizi kolaylaştırabilir:

1. Bir dijital fotoğraf makinesinden ne beklediğinizi (ihtiyaçlarınızı) belirleyin. Kullanıcı profillerden hangisine uyduğunuzu, genelde ne tür fotoğraflar çekeceğinizi, fotoğrafları bastırmak isteyip istemediğinizi ve bastıracaksanız hangi baskı boyutunu tercih ettiğinizi, bir dijital fotoğraf makinesi için ne kadar bütçe ayırabileceğinizi saptayın.

2. İhtiyaçlarınızın bazılarını, çoğunu ve tamamını karşılayan modellerden kısa bir liste oluşturun. Mutlaka olmasını istediğiniz özellikleri içermeyenleri eleyerek listeyi kısaltabilirsiniz; ancak modellerin detaylarına üçüncü adımda gireceğiniz için bu adım üzerinde çok fazla da zaman harcamayın. Üçüncü adımı tamamlamadan önce satın alma kararınızı kesinleştirmeyin.

3. Dergilerdeki ve internetteki incelemeleri, kullanıcı görüşlerini okuyarak listenizdeki modeller hakkında detaylı bilgiler edinin. Aklınıza en çok yatan modellerin özelliklerini, güçlü ve zayıf noktalarını birbirleriyle karşılaştırın, modellerle çekilmiş örnek fotoğraflara göz atın. Örnek fotoğrafları, inceleme sitelerinde ve fotoğraf paylaşım sitelerinde bulabilirsiniz. Ancak karşınıza son derece etkileyici örnek fotoğraflar çıkabilir. Bunlara bakıp karar vermeden önce hangi koşullarda, hangi ilave aksesuarlarla çekildikleri hakkında ve özellikle fotoğraf üzerinde dijital işlemler uygulanıp uygulanmadığı konusunda bilgi edinmeye çalışın.


Denemek şart!



4. Seçtiğiniz makineyi deneme şansı bulabilirseniz, yanılgıya düşme riskinizi azaltmış olursunuz. Bir mağazada makineyi denemeniz için size yeterince fırsat sunulmayabilir; ancak satıcıya makineyi görmek istediğinizi söylediğinizde, en azından ergonomik ve kullanım kolaylığına sahip olup olmadığını kısa bir inceleme sonucu anlayabilirsiniz. Aklınıza takılan noktalar varsa satıcıya sormaya çekinmeyin.

Ayrıca seçtiğiniz modele sahip olan bir arkadaşınız varsa, satın almadan önce zaman ayırıp makineyi bizzat deneyebilirsiniz. Pek çok yeni modelin güçlü yönleri, daha ürün piyasaya çıkmadan önce yeterince tanıtılır; ancak zayıf yönleri ve kusurları 2-3 aylık bir kullanım sonrasında ortaya çıkar. İnternetteki kullanıcı forumlarını ziyaret ederek makineyi birkaç ay önce satın almış kullanıcıların ürün hakkında ne söylediklerini okumanız, size başka türlü sahip olamayacağınız çok önemli bir deneyim aktarımı sunacaktır.
 
BÖLÜM-8 Tripodlarla ilgili bilmeniz gereken her şey

Uzun pozlamanın vazgeçilmezi


HER YERDE: Bu fotoğraf tripod yardımıyla biraz uzun pozlamalı çekilerek nehrin akış hareketinin flu bir şekilde fotoğrafa yansıması sağlanmış.

Dijital fotoğraf kursumuzun 8. bölümünde, net karelerin vazgeçilmezi tripodları inceliyoruz...


Her fotoğrafçının önemli ihtiyaçlarından biri tripoddur. Çünkü sık sık uygun olmayan ışık koşullarında veya belirli etkiler yaratmak için uzun pozlamayla çekim yapmanız gerekir. Ayrıca eliniz titrediği için, belli enstantanelerin altında net fotoğraf çekmek mümkün olmaz ve yine tripoda ihtiyaç duyarsınız. Pratik bir kural olarak, net fotoğraf çekebilmek için objektifin odak uzunluğuna en yakın enstantane değerinin kullanılması önerilir. Şöyle ki:

* 28mm bir objektifle çok dikkat ederek minimum 1/30 sn enstantaneyle net fotoğraf çekebilirsiniz ama 1/60 sn önerilir;

* 105mm orta-tele bir objektifle 1/125 sn enstantaneyle net fotoğraf
çekebilirsiniz ama 1/250 sn önerilir;

* 300mm'lik uzun bir teleobjektifle 1/250 sn enstantaneyle net fotoğraf çekebilirsiniz ama 1/500 sn önerilir.

Bu değerlerin altına düştüğünüz koşullarda tripod kullanımı kaçınılmazdır. Fotoğraf makinelerinde standart bir tripod yuvası bulunduğu için her tür tripodu makinenizle kullanabilirsiniz.

Boyutlarına göre farklı tripod türleri

Tripodları farklı kategoriler altında toplamak mümkün:

* Cep tipi tripodlar: Genelde 15 cm'den kısa, herhangi bir düz yüzeye koyarak çekim yapmanızı sağlayan, çoğunlukla ayarlanabilir bir kafaya sahip olmadıklarından yarı esnek ayaklarını ayarlayarak kadraj yapabileceğiniz, özellikle portre, grup fotoğrafı, parti fotoğrafı çekimlerinde kullanabileceğiniz tripodlardır. Çok fazla yük taşımadıkları için genelde küçük, kompakt dijital fotoğraf makineleriyle kullanılırlar.

* Masa tipi tripodlar: Esnek olmayan ayaklara sahip, açılmış yüksekliği 30cm'den fazla olmayan küçük tripod modelleri bu sınıfa girer. Ayarlanabilir, bütünleşik bir kafaya sahip olduklarından kadrajlama bu kafa ayarlanarak yapılır. Otoportreler, grup çekimleri, makro çekimler ve küçük fotoğraf makineleri için kullanılabilir.


Tripod türleri


BALLHEAD: Bu tip tripod kafaları, her yöne doğru rahatça hareket etmenizi sağlarlar.

* Standart tripodlar: Açılmış yükseklikleri itibarıyla farklı boyutlarda olabilirler. Genelde yüksekliklerinin en az göz hizasına kadar ayarlanabilmesi tercih edilir. Bu tripodların kafaları değişebilir. Özellikle seyahatlerde, doğa çekimlerinde, makro çekimlerinde, spor karşılaşması ve düğün gibi etkinliklerde sık kullanılırlar. Kullandıkları malzemeye ve yapılarına bağlı olarak kompakt dijital fotoğraf makineleriyle, hafif DSLR'lerle veya daha ağır fotoğraf makineleriyle kullanılabilirler.

* Stüdyo tipi tripodlar: Büyük ve orta format makinelerle stüdyoda kullanılan bu tripodları taşımak zordur ve genelde özel bir kafayla kullanılırlar. Stüdyo çekimlerinde ve reklamcılık amaçlı çekimlerde sık kullanılan
profesyonel tripodlardır.

Tripod seçerken dikkat etmeniz gerekenler

Genel bir fotoğrafçı olarak ilk üç kategorideki tripodların birini veya ikisini kullanabilirsiniz. Pek çok fotoğrafçı gibi doğa çekimleri yapıyorsanız, makro, portre veya still-life fotoğrafçılığına meraklıysanız standart bir tripoda mutlaka sahip olmalısınız. Bu tür bir tripod seçerken şu faktörleri dikkate almalısınız: Tripodun kapalı yüksekliği, tripodun açılmış yüksekliği, ağırlığı, yük kapasitesi, kafa türü, ayakları ve ayak kilitleme mekanizması, tripodun orta kolonu ve kullanılan malzemenin kalitesi.

* Tripodun kapalı yüksekliği ve ağırlığı taşınabilirliğini belirleyen faktörlerdir. Tripodu kullanmazken elinizde taşımayı değil, varsa sırt çantanızın arkasına asarak taşımayı tercih edeceksiniz; bu yüzden kapalı boyutu buna uygun olmalıdır.

* Tripodun maksimum açılmış yüksekliği tüm ayakları tam açıkken ve orta kolonu en üst konuma yükseltilmişken boyunun ne kadar olduğudur. Genel bir kullanım için tripodun göz mesafesine kadar yükselmesi tercih edilirken, bazı durumlarda (örneğin kalabalık içindeyseniz; boyunuzu aşan bir engelin ötesini çekmek istiyorsanız) daha yüksek bir konuma ayarlanmasını tercih edebilirsiniz.


Tripod satın alırken dikkatli olun


JOYSTICK: Bu modellerde sıkıştırma için vidalar ya da kollar kullanılmıyor.

* Tripodun ağırlığını maksimum yük kapasitesi ile karıştırmayın. Bazı standart tripodlar bile, kullanılan objektife göre giderek ağırlaşan makineleri taşımakta zorlanabilirler. Ağır makineler ve objektifler kullanıyorsanız, ayakları kolay esnemeyen, rüzgar etkilerine karşı dayanıklı, kurulduğunda yerinden kıpırdamayan tripodlar seçmelisiniz. Genelde kaliteli tripodların üreticileri modellerinin yük kapasitelerini kılavuzlarında belirtirler.

* Tripodun ayaklarının fazla esnememesi için iç içe geçen maksimum üç parçadan oluşmasını tercih etmelisiniz. Ayak kilitleme mekanizmaları pratik ve ayakların kaymasını önleyecek sağlamlıkta olmalıdır. Ayrıca ayakların uçlarındaki kauçuk pabuçlar tripodun farklı zeminlerde kaymasını engelleyecektir.

* Tripodun orta kolonu, tripod yüksekliğinin ayarlanması ve kafanın bağlanması dışında, özellikle gelişmiş modellerde farklı fonksiyonlara da sahip olabilmektedir. Normal bir tripodda orta kolon sadece düşey doğrultuda hareket eden bir parçayken, bazı gelişmiş modellerde yatay yerleştirilebilir ve böylece "pan çekim" (hareketli nesneleri makineyla takip ederek gerçekleştirilen, hareketli nesnenin net, arka planın flu göründüğü çekimler) yapmak veya ayakları kadraja almadan alçak mesafedeki bazı küçük nesneleri uygun bir konumdan çekmek mümkün olur. Bazı modellerde orta kolon çıkartılıp ters de takılabilir. Böylece makine orta kolona alt kısımdan baş aşağı takılarak, yere çok yakın mesafelerdeki nesneleri çekmek mümkün olur.

* Tripodun malzeme kalitesi ağırlığını ve hareketli parçaların sağlamlığını belirler. Tripod malzemesi olarak plastik, alüminyum ve yeni modellerde karbon-fiber sıkça kullanılmaktadır. Alüminyum tripodun yeterince hafif ve dayanıklı olmasını sağlar ancak büyük modellerde yeterli gelmeyebilir. Daha pahalı olan karbon fiber modeller ise hafif, dayanıklı ve çoğu kullanım için idealdir. Tripod seçerken hareketli parçaların kalitesine özel önem vermeniz gerekir. Piyasadaki bazı Uzak Doğu modelleri dıştan bakıldığında yeterince sağlam görünmekle birlikte, bu mekanizmaları kolay bozulabilmekte, özellikle sıkıştırma klipsleri yalama yapabilmektedir.

* Tripodunuzun bazı parçalarının değiştirilebilir olmasına da dikkat etmenizi öneririz. Genelde tripod kafaları zaten değiştirilebilir; ancak bunun ötesinde bir doğa turunda kaybolan ayak pabucu, klips gibi parçaları yenileyebilmeniz tripodunuzu daha uzun süre kullanabilmenizi sağlayacaktır.


Tripod kafaları


HER ZAMAN YANINIZDA: Monopodlar son derece kolay taşınabilseler de, asla standart bir tripodun görevini üstlenemezler.

Tripod kafaları hakkında küçük detaylar

Bir tripodun en önemli parçası tripod kafasıdır. Üç tür tripod kafası bulunur: İki yönlü Pan/Tilt kafalar, üç yönlü kafalar ve "Ball Head" tipi kafalar. İki yönlü Pan/Tilt kafalar, fotoğraf makinesinin yatay ve dikey eksende (bir ekseni sabitleyerek) hareket ettirilmesine olanak tanır. Bu modeller spor, doğa ve vahşi yaşam fotoğrafçılığında sık kullanılır. Öte yandan bu modellerde makineyi yana yatırıp manzara konumundan portre konumuna geçirmek (veya portre - manzara konumu arasındaki kademelerden birinde sabitlemek) mümkün değildir.

Bu özelliği üç yönlü kafalar sağlar. Bu modeller genel amaçlı çekimlerde ve still-life çekimlerinde tercih edilir. Dezavantajı temel hareketleri gerçekleştirmekte yavaş kalmasıdır. "Ball head" tipi tripod kafaları ise adından anlaşılacağı gibi, yuvası içinde her yönde dönebilen, sabitlenebilir bir küreden oluşur. Bu kafalarla makinenizi istediğiniz konuma ayarlayabilirsiniz, ancak hassas konum ayarı yapmak zordur. Genel amaçlı kullanımlarda, portre ve moda fotoğrafçılığında tercih edilirler. "Ball head" tripod kafalarının joystick adı verilen modelleri de bulunur. Bu modellerde sıkıştırma kelebek vidalarla veya yönlendirme / sıkıştırma kollarıyla yapılmaz, elle sıkıldığında hareketli kürenin gevşemesini, bırakıldığında sabitlenmesini sağlayan bir kolla yapılır.

Tripodlar gibi triopod kafalarının da belirli bir yük taşıma kapasitesi bulunur. Bazı modeller sadece 1-2kg'lık ağırlıklar için uygunken, bazı modellerin yük taşıma kapasitesi 15-20kg'a kadar çıkabilir.


Tripodun alternatifleri...



Tripodlara alternatif olan çözümler

En yaygın kullanılan tripod alternatifi, tek bir ayaktan oluşan monopodlardır. Bunları bir baston gibi kolaylıkla yanınızda taşıyabilirsiniz. Elle desteklenmesi gereken monopodlar, tripodlar gibi makineyi tamamen sabitlemeye izin vermese bile, el titremesini büyük ölçüde önlerler ve şehir içindeki turlarda kullanılmaya uygundur.

Bazı monopod modellerinde sabit bir kafa bulunur, bazılarında kafa
değiştirilebilir. Ancak monopodun yine de elle yönlendirilmesi gerektiği için genelde sadece tek eksende, öne geriye doğru hareket eden bir kafa kullanılır. Bir diğer tripod alternatifi, "fasulye çuvalı" adı verilen, yeterli ağırlığa sahip, makinenizin üzerinde kımıldamadan durmasını sağlayan torbalardır.

Yanınızda tripod taşımak istemediğiniz durumlarda bir destek almak
için makinenizi bu torbaların üzerine yerleştirebilirsiniz. Örneğin kamuflajlı bir mekanda saatlerce beklemeyi gerektiren kuş fotoğrafçılığında bu tür torbalar sıkça kullanılır. Vantuzlu veya mıknatıslı kafalar da tripoda alternatif olarak kullanılabilir. Bu kafaları düz bir cam yüzeyine, arabanızın camına veya gövdesine tutturarak çekim yapabilirsiniz.
 
BÖLÜM-9 Dijital fotoğrafta depolama üniteleri

Bellek kartı nasıl seçilir?

Dijital fotoğraf kursumuzun 9. bölümünde, bellek kartlarına ve diğer alternatiflere göz atıyoruz...


YÜKSEK KAPASİTE: 4GB kapasiteli Compact Flash'lar, çoğu ciddi fotoğrafçı için yeterli bir seçim.

Dijital fotoğraf makineleri, çekilen fotoğrafları kaydetmek için farklı hız ve kapasitelerde Compact Flash, Memory Stick, Secure Digital, SmartMedia, MultimediaCard, XD Picture Card, MicroDrive gibi farklı bellek kartlarından birini veya ikisini kullanabilmektedir.

Bellek kartı seçerken dikkat etmeniz gerekenler

Bellek kartı seçiminde dikkate alacağınız iki faktör kapasite ve hızdır.
Hangi kapasitede bir bellek kartı alacağınız dijital fotoğraf makinenizin çözünürlüğüyle doğrudan bağlantılı olmakla birlikte, makinenizin kılavuzunu kontrol ederek tercih ettiğiniz fotoğraf formatına göre (RAW, JPEG, TIFF) belli kapasitedeki bir kartın kaç fotoğraf alabileceğini öğrenmeniz yerinde olur. Örneğin 10MP'lik bir dijital fotoğraf makinesinin çektiği RAW formatındaki bir fotoğraf 15-20MB'ı bulabilmektedir ve 1 GB'lık bir kart için bu ancak 2-3 makara film karşılığı demektir. Piyasaya sürekli daha yüksek kapasitede bellek kartları çıkarken, en yüksek kapasiteli yeni modeller daha pahalı olmakla birlikte, daha düşük kapasiteli modellerin fiyatı da zaman içinde ucuzlamaktadır.

Bu yüzden bellek kartı satın alırken basit bir bölme işlemiyle MB başına birim maliyetini hesaplamak isteyebilirsiniz. Compact Flash kartlardan örnek vermek gerekirse, bugün piyasada 2, 4 ve 8GB'lık modellerin birim maliyetleri arasında önemli farklar olmadığını göreceksiniz.


Birden fazla kart kullanımı


FİLMİN SONU: Dijital fotoğrafçılığın yaygınlaşması, filmin yerini bellek kartlarının almasına neden oldu.

Öte yandan, kullanım kolaylığı açısından birden fazla bellek kartına sahip olmak isteyebilirsiniz (bir yandan kapalı mekanda çekim yaparken diğer yandan bir karttaki fotoğrafları bilgisayara aktarmak veya farklı işler için farklı kartlar kullanmak gibi nedenlerle). Bellek kartlarının hızları ise 4x, 24x, 80x, 133x gibi değerlerle ifade edilir. Genelde 1x'in 150KB/sn'lik bir yazma hızına denk geldiği kabul edilebilir ancak gerçek hızlar markadan markaya değişiklik gösterdiği gibi, fotoğraf makinesinin kendi aktarım hızı büyük oranda belirleyicidir.

Bir örnek vermek gerekirse, 12x bir CF kart, Canon 300D ve Canon 20D DSLR modellerinde 1MB/sn'lik bir yazma hızı sunarken, 60x bir kart kullanıldığında Canon 300D'de ölçülen hız 1,4MB/sn'yi, Canon 20D'de ise 5MB'sn'yi bulmaktadır. Makinenizin tampon bellek kapasitesi bu konuda belirleyici bir faktör olurken, burst (ardışık) modda çekim yapmanız bu tampon belleğin ne kadar çabuk dolacağını belirlediği için, yazma hızlarını da etkileyecektir. Ancak piyasadaki bellek kartı modelleri hızla yenilenirken, ne kadar hızlı bir kart alırsanız o kadar iyi olacağını söylemek yerinde olacaktır.


Uyumluluk sorunları


KART OKUYUCU: Yeni nesil bellek kartı okuyucuları, neredeyse tüm formatları sorunsuz destekliyor.

Bellek kartı seçerken dikkat edilmesi gereken bir başka faktör ise uyumluluktur. Dijital fotoğraf makinenizden sonra çıkmış, yüksek kapasitede bir kart makinenizle tam uyumlu olmayabilir. Öte yandan dijital fotoğraf makinesi üreticileri modelleri için yeni firmware yazılımlar çıkararak bu uyumluluğu sağlamaya çalışmaktadır. Bunun yanı sıra MicroDrive destekli dijital fotoğraf makinelerinde farklı MicroDrive modelleriyle uyumsuzluk problemlerine sık rastlandığı için, MicroDrive alacaksanız makinenizle hangi modellerinin uyumlu olduğunu kontrol etmeniz
gerekir.

Depolama ürünlerinden söz açılmışken, bellek kartlarının kapasitelerini yeterli bulmayan kullanıcılar, bir fotoğraf turu veya seyahat sırasında bellek kartlarındaki fotoğrafları aktarmak için sabit diskli, bağımsız depolama ünitelerini (photobank) kullanmayı tercih edebilirler. 20 - 120GB arasında değişen kapasiteleriyle bu cihazların nispeten ucuz modelleri fotoğraf görüntülemek için bir LCD ekran sunmamakla birlikte, yüksek fiyatlı bazı modeller büyük LCD ekranlarıyla fotoğraf görüntülemenin yanı sıra multimedya özellikleri de (film oynatıcı / MP3 çalar gibi) sunuyor.

Öte yandan RAW formatını kullanarak fotoğraf çekiyorsanız, çok az cihazın RAW formatındaki fotoğrafları LCD ekranlarında görüntüleyebildiğini, ayrıca farklı makinelerin RAW formatları arasındaki standart farklılıkları nedeniyle belli RAW formatlarını görüntüleme şansı sunduklarını unutmayın.
 
BÖLÜM-10 Fotoğrafçının çantası

Fotoğraf çantası almanın püf noktaları

Dijital fotoğraf kursumuzun 10. bölümünde, çoğu zaman dikkate almadığımız çanta konusunu inceliyoruz


HER ŞEYİ SIĞDIRIN: Uygun bir sırt çantası, neredeyse tüm aksesuarları yanınızda taşımanızı sağlayacaktır.

Özellikle dışarıda çekim yapan bir fotoğrafçının vazgeçilmez aksesuarlarından biri çantadır. Çantaların bel kemerine takılan, omuza veya sırta asılan türleri bulunur. Bele takılan modeller hem makinenize kolay erişim imkanı tanır, hem de size hareket serbestliği tanır. Kompakt dijital fotoğraf makineleri ilave aksesuara fazla ihtiyaç duymadığı için bu tür bir çantayı tercih edebilirsiniz. DSLR makineler için üretilen bel tipi çantalar ise genelde makineyi küçük veya orta boy bir objektif ile alabilecek niteliktedir.

Bazı modeller modüler yapıdadır: Yanlarına eklenebilecek bir
veya iki ilave objektif çantasıyla çok büyük olmamak kaydıyla iki objektifinizi de belinizde taşıyabilirsiniz. Omuz çantaları en yaygın kullanılan modellerdir; makinenizi 2 veya 3 objektifinizi, birkaç filtreyi, bakım setini, bellek kartlarınızı yanınızda taşımanıza izin verir. Hemen kol hizanızda olduğu için makinenize ulaşmanız kolaydır. Öte yandan biraz büyükçe oldukları ve omza asıldıkları için özellikle doğa gezilerinde hareket imkanınızı bir ölçüde sınırlar. Sırt çantaları yanlarında daha çok malzeme taşımak isteyen fotoğrafçılar içindir. Sırt çantalarının bölmeleri bir ya da iki fotoğraf makinesini, birkaç objektifi, filtre ve bakım setini, pozometreyi ve diğer ufak tefek malzemeleri taşımanıza izin verir. Arka kısımlarına tripodunuzu bile asabilirsiniz.

Bazı modellerde ise dizüstü bilgisayarınızı taşımak için bir cep bile bulunur. Sırt çantaları ağırlıklarına rağmen kolay taşınır olmakla ve belirli bir hareket esnekliği tanımakla birlikte, içindeki malzemelere erişmek için sırtınızdan çıkarıp açmanız gerekir. Bu yüzden ilginç bir görüntüye rastlayıp hemen çekim yapmak istediğiniz durumlar için pek elverişli değillerdir. Öte yandan bazı küçük sırt çantası modelleri özel bir kayış sistemiyle yan tarafa kaydırılarak bölmelerine daha rahat erişmenize olanak tanır. Belirli bir mekana giderek orada çekim yapacak profesyonel fotoğrafçılar için ayrıca bavul veya kutu tarzı malzeme taşıma ekipmanları da bulunur. Bunlar özellikle pahalı ekipmanları yeterince koruyacak şekilde tasarlanmıştır.


Çanta seçerken dikkat etmeniz gerekenler



Satın alacağınız bir çantada şu özellikleri arayabilirsiniz:

* En zorlu koşullarda fotoğraf turlarına çıkabileceğinizi dikkate alarak, nispeten su geçirmeyen kumaştan, dayanıklı, sağlam fermuar ve klips sistemlerine sahip bir çanta olmasına dikkat edin. Bazı sırt çantası modelleriyle, şiddetli yağışlarda kullanmak üzere koruyucu bir kılıf da bulunmaktadır.

* Satın alacağınız çanta hem mevcut hem de gelecekte kullanmayı düşündüğünüz ekipmana uygun sayıda ve boyutta bölmeye ve göze sahip olsun. Burada çantanın boyutu ve dolu ağırlığı ile taşıma kolaylığı arasında bir denge tutturmanız gerekebilir. Dijital fotoğrafçılar içinse pil, bellek kartı, hatta dizüstü bilgisayar gözleri olan zengin çanta çeşitleri piyasada bulunabiliyor.

* Fotoğraf çantası seçiminde en önemli faktörlerden biri konfordur. Bu yüzden çantanın kayışları kolay ve rahat taşımaya izin vermeli, omzunuzda, belinizde veya sırtınızda dengeli bir ağırlıkla taşınabilmeli, ayrıca içindeki ekipmanlara rahat erişim imkanı vermelidir. Çantayı satın alırken üzerinizde deneyerek erişim kolaylığını test edebilirsiniz.


Ayarlanabilir bölmelerin önemi!



* Çantayı ekipmanlarınızı kolayca taşımak için olduğu kadar onları korumak için de alıyorsunuz. Çantanın gövdesinde ve bölme ayraçlarında, darbelere dayanıklı uygun bir dolgu malzemesi kullanıldığına dikkat edin. Ayarlanabilir bölme boyutları ekipmanınızın çanta içinde sarsılmadan taşınmasına da izin verecektir.

* Fotoğraf çantalarının da aksesuarları bulunur. Bazen alacağınız çanta ilave bir bölme eklemenize izin verir, bazen de hasar gören bir kayışı değiştirmek isteyebilirsiniz. Uluslararası üne sahip, modüler çantalar size bu imkanları sunuyor.
 
BÖLÜM-11 Temizlik ve diğer aksesuarlar

Dijital fotoğraf kursumuzun 11. bölümünde, kameralar için hayati önemi olan temizlik ürünleri var...


GEREKLİ: Hava pompası, her fotoğrafçının çantasında bulunması gereken aksesuarların başında geliyor.

Dijital fotoğraf makineleri için özel olarak üretilen temizlik malzemeleri amacına göre iki gruba ayrılabilir: Sensör temizliği ve lens temizliği malzemeleri. Bunlar arasında hava pompaları (üfleç), fırçalar, temizleme kağıtları ve solüsyonları, tüy bırakmayan bezler, temizleme çubukları sayılabilir. Bir dijital fotoğraf makinesi sahibinin çantasında mutlaka bir hava pompası bulunmalıdır. Hava pompaları, uzaktan temassız kullanıldığı için, gerek sensör gerek lens üzerine konan küçük toz parçalarını risksiz bir şekilde uzaklaştırmak için bire birdir.

Hatta lens temizliği öncesinde bile tozları uzaklaştırmak için kullanılabilirler; böylece kağıtla temizlik sırasında toz parçaları cam yüzeyi çizmemiş olur. Optik temizleme kağıtları ve solüsyonları lens temizliğinde sıkça kullanılırlar. Tüy bırakmayan bezler zamanla kirlendiği için tek kullanımlık optik temizleme kağıtları tercih edilebilir.

Aynı nedenle, temizlik fırçaları kirlenip yağlanabildiği için birkaç kullanımdan sonra lens camını daha kirli hale getirebilir. DSLR makinelerin sensör temizliğinde kullanılan keçe uçlu çubuklar dikkatli bir şekilde kullanılmadığında kiri ve tozu dağıtarak durumu eskisinden kötü hale getirebilirler. İnternette bu ürünlerin nasıl kullanılacağı ile ilgili resimli açıklamalar bulabilirsiniz; ancak tümünde de riskin kullanıcıya ait olduğu belirtilmektedir.

Bu nedenle hava pompası kullanmayı ve hava pompalarının yeterli gelmediği durumlarda makinenizi temizlik için servise götürmeyi tercih etmenizde yarar var.


İhtiyaçlara yönelik opsiyonel aksesuarlar


ÖZEL İHTİYAÇLAR: Sualtı fotoğrafçılığı ile ilgileniyorsanız, çok özel aksesuarlara sahip olmanız gerekiyor.

Dijital fotoğraf makinesi aksesuarları sadece bu sayfalarda gördüklerinizle sınırlı değil. Bir fotoğraf mağazasında çok farklı alanlarda kullanabilecek aksesuarlar bulabilirsiniz: Kablolu veya kablosuz deklanşörler, sualtı çekimi için muhafazalar , DSLR makineler için battery grip adı verilen ilave pil hazneleri, ilave piller ve pil şarj cihazları, USB kart okuyucuları, doğru beyaz dengesi ölçümüne yardımcı olan ürünler, doğru pozlama yapmayı sağlayan ürünler (pozometreler, gri kartlar gibi), stüdyo çekimi için efektler (duman üreticileri, sahte buzlar gibi), still-life masaları, arka plan perdeleri, reflektörler, ayrı bir konu olarak ele alınabilecek fotoğraf düzenleme yazılımları hemen aklımıza gelen birkaçı.

Uzun sözün kısası, fotoğrafçılık için bir servet harcamanız mümkün. Ancak fotoğrafçılık donanım ve aksesuarlarının bu kadar zengin olması çoğuna sahip olmanız gerektiği anlamına da gelmiyor. Biz yukarıda her fotoğrafçının edinmesi gereken temel aksesuarları detaylı olarak açıkladık. Diğer aksesuarları ilgi alanınıza göre veya profesyonel çekim yapmaya başladıysanız, üstlendiğiniz projelere göre seçeceksiniz.
 
BÖLÜM-12 Fotoğrafları basmak

Evinizdeki baskı stüdyosu

Dijital fotoğraf kursumuzun 12. bölümünde, çekilen fotoğrafları en iyi şekilde basmanın yolları var.


KABLOSUZ BASKI: Eğer yazıcınızda BlueTooth özelliği varsa, çektiğiniz fotoğrafları basabilirsiniz.

Dijital fotoğraf dünyasındaki gelişmele1rin ardı arkası kesilmiyor. Fotoğraf makineleri küçülürken, çözünürlükler tam tersine yükseliyor. Düşen fiyatlar da cabası. İki üç sene öncesine kadar 3,2 Megapiksel'in altında dijital fotoğraf makinesi almayın diyen bizler bile, şimdi 5 Megapiksel ve üzeri makinelerin daha ucuza satıldığını gördükçe şaşırıyoruz. Gerçekten de şu anda dijital fotoğraf makinesi sahibi olmak için çok geniş bir bütçeye gerek yok.

200-300 YTL'ye bile iyi kötü işinizi görebilecek bir makine almanız mümkün. Ancak bu tarz bir makineyle çekilen fotoğrafların akıbeti ise ayrı bir konu. Bu fotoğrafları PC'ye aktardıktan sonra CD/DVD gibi bir medyada saklayarak aralarından seçtiğiniz bazılarını basmanız, kuşkusuz en akıllıca seçenek.

Fotoğrafları basmak

Dijital ortamdaki fotoğrafları basmak deyince ortaya farklı seçenekler çıkıyor. En uygun fiyatlı çözüm, CD/ DVD üzerindeki fotoğraflarınızı bir fotoğraf stüdyosuna götürmeniz.

Fakat bu fotoğrafları evinizde de basmak isteyebilirsiniz. Bu durumda maliyet bir miktar artacaktır, fakat hemen karalar bağlamayın: Düşen baskı maliyetleri sayesinde profesyonel baskı stüdyoları ile evinizde kendi yazıcınızla alacağınız çıkışlar arasındaki maliyet farkı iyice kapandı. Hatta yakın zamanda evinizdeki fotoğraf
stüdyosu belki de daha düşük bir fotoğraf baskı maliyeti sunacak. Her halükarda, düşük baskı maliyeti tek ölçütünüz olmayabilir.

Basmak istediğiniz fotoğraflar size özel olabilir ya da bu fotoğrafları fotoğrafçıya götürmeye zamanınız yoktur. Hepsi bir yana, bir şekilde "kendin pişir kendin ye" tarzını benimsemiş bir fotoğrafçı olabilirsiniz ve kendi çektiğiniz fotoğrafları kendi yazıcınızdan almak size keyif verebilir.


Neden yazıcı alalım?


KALİTENİN BEDELİ: Eğer fotoğraf baskısında yüksek kalite istiyorsanız orijinal mürekkep kullanmanız gerekiyor

Dijital fotoğraf makineniz varsa foto yazıcılar da size mutlaka çekici gelecektir. Özellikle portatif olanlar kesinlikle çok etkileyici. Portatif bir foto yazıcınız varsa PC'ye bile gerek kalmadan, fotoğraf makinenizin içinden çıkaracağınız flaş belleği doğrudan yazıcıya takarak anında baskı alabilirsiniz. Yani fotoğrafları görmek ya da basmak için tatil dönüşünü beklemeye gerek yok. "Anında görüntü" dedikleri bu olsa gerek.

Eskiden foto yazıcıların baskıları çok dayanıklı değildi ve fotoğraf stüdyolarının bu konuda bariz bir üstünlüğü söz konusuydu. Fakat teknolojideki gelişmelerle aradaki fark kapandı. Modern foto yazıcıların bastığı fotoğraflar su, nem ve ısıya ciddi şekilde direnç göstererek yıllarca bozulmadan kalabiliyor.

Fotoğraf baskı yöntemleri

Öncelikle şunu belirtelim: Fotoğraf baskısı denince mürekkep püskürtmeli ve termal boya transferi olmak üzere iki farklı baskı yöntemi söz konusu. Bu iki yöntemin kendilerine göre bazı farklılıkları var. Mürekkep püskürtmeli fotoğraf yazıcıları bildiğiniz gibi mürekkebi baskı kafasındaki minik püskürteçler üzerinden kağıda aktarır. Termal boya transferi yöntemindeyse katı boya ısı yardımıyla çözülerek buhar haline getiriliyor ve baskı kağıdına uygulanıyor.

Böylece mürekkep, kağıdın sınırlı bir katmanında kalmak yerine, neredeyse içine işliyor. Bu işlemin ardından kağıt üzerine son bir saydam koruyucu katman püskürtülmesiyse termal boya transferiyle basılmış fotoğrafları dış etkenlere karşı inanılmaz dayanıklı hale getiriyor. Özellikle fotoğraf üzerine kaplanan son saydam katmanın parmak izi problemini ortadan kaldırması, kuşkusuz termal boya transferi yönteminin klasik mürekkep püskürtme yöntemine göre ortaya koyduğu avantajların başında geliyor.


Kalite ve fiyat



Termal boya transferi yöntemiyle çalışan yazıcıların kullandığı baskı kafaları / şeritleri zaten başlı başına farklı bir yapı. Fakat klasik mürekkep püskürtmeli yazıcılar, bildiğiniz gibi, kartuş bitiminden sonra tekrar doluma izin veriyor. Konumuz fotoğraf baskısı olduğuna göre şunu belirtmeliyiz ki, kaliteli çıktılar için ne yazık ki orijinal mürekkep kartuşları kullanmalısınız.

Daha doğrusu şöyle söyleyelim: Fotoğraf baskısı yaparken yazıcıda kullanılan mürekkebin taşıdığı hayati önem, bizi orijinal ürünler kullanmak zorunda bırakıyor. Orijinal ürünler derken buna fotoğraf kağıdını da ekliyoruz. Zira bırakın görece ucuz isimsiz kağıtları, farklı üreticilerin kağıtları bile farklı yazıcılarda performans düşüşü yaratabiliyor. Optimum sonuç için, yazıcı üreticisinin markasını taşıyan ya da baskı seçenekleri arasında listelenen kağıt türü sekmesinde adını görebildiğiniz kağıdı kullanın.

Zira kağıtların mürekkebi emen kısmı ciddi anlamda farklılık gösterebiliyor ve yazıcının belirttiğiniz kağıt için oluşturduğu baskı prosedürü de bu noktada değişiklik gösterebiliyor. Bu da sonucu doğrudan etkileyen çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.


Evde baskı ve maliyet



Yazıcı maliyetini dışarıda tutup konuya sadece sarf malzemesi olarak baktığımızda (yani kartuş ve kağıt olarak) basit bir hesapla ev stüdyosundaki baskı maliyetini hesaplayabiliriz. Özellikle termal boya transferi yapan yazıcılar için bu çok kolay. Farklı markalara ait çözümlerin fiyatları doğal olarak değişiklik gösterebiliyor. Fakat, örneğin termal boya transferi yöntemini kullanan Kodak yazıcılar için Kodak'ın 10 x 15 cm boyutlarında 120 baskılık kağıt + kartuş paketinin fiyatı KDV dahil 75 YTL civarında.

40'lık ve 80'lik paketler bulmanız da mümkün, ancak tahmin edebileceğiniz gibi adet arttıkça maliyet de düşüyor. Basit bir hesapla 120'lik paket aldığınızda kart başına 62,5 kuruş ödeyeceğiniz ortaya çıkıyor. Aynı boyutlarda baskıyı fotoğraf stüdyolarında 35 ila 50 kuruş arasında yapmanız mümkün. Mürekkep püskürtmeli fotoğraf yazıcılarındaki maliyet çok değişken olduğu için belli bir rakam vermek zor; ancak genel olarak termal boya transferine denk çözümler mevcut.
 
BÖLÜM-13 Donanımlar arasında uyum

Kaliteli baskı için PC - yazıcı iş birliği



Baskı kalitesini etkileyen en önemli iki konu, yazıcının kendisi ve mürekkebin kağıt üzerine aktarılma tekniğidir. Fotoğraf baskısı için yaygın olarak kullanılan iki teknik ise mürekkep püskürtme ve süblimasyon tekniği. Süblimasyon tekniğinin fotoğraf basımında avantajları oldukça fazla: Çıktılar olabildiğince gerçekçi, yaklaşık 100 yıl ışığa dayanıklı basılıyor ve fotoğraflar pürüzsüz yüzeyleri ile fotoğraf laboratuarında basılmış kareleri anımsatıyor. Ama bu tekniği kullanan yazıcılar çoğunlukla taşınabilir küçük formatta oluyorlar.

Eğer yazıcınızı sadece fotoğraf basımı ile sınırlamak istemiyorsanız, mürekkep püskürtmeli yazıcılar size daha çekici seçenekler sunabilir. Salt optik açıdan mürekkep püskürtmeli yazıcıların çıktıları laboratuar çıktılarının yanına bile yaklaşamaz ve çıktıların yüzeyleri de pürüzlüdür. Mürekkebin ışığa dayanımı düşüktür ve bugünkü teknikle en fazla 50 yıl dayanabilirler. Ayrıca mürekkep püskürtmeli yazıcılar dört renkle (siyah, eflatun, sarı ve camgöbeği) baskı yaparlar. Ama özellikle siyah-beyaz fotoğraf baskıları için önerilebilecek dokuz renkle baskı yapabilen profesyonel mürekkep püskürtmeli yazıcılar da var. Yine de, bu tip yazıcıların dört renkli alternatiflerden farkları çıplak gözle görülemeyecek kadar az.

Ancak bütün bu dezavantajların yanında, püskürtmeli yazıcıların fotoğraf basımı konusunda avantajları da var. Bu yazıcılarla CD'lerin, folyoların ve ince kartonların üzerine baskı yapma şansına da sahipsiniz.


Renklerin düzeltilmesi

Çıktılarınızın yeşil, kırmızı veya sarı ağırlıklı olmasından şikayet edip durmanıza gerek yok: Çoğunlukla yazıcı sürücülerinizden yapabileceğiniz ufak bir ayar ile bu sorundan kurtulabilirsiniz. Bu şekilde fotoğrafınızda değişiklik yapmadan baskı kalitenizi artırma şansınız var. Bazı yazıcılar bu yolla basit fotoğraf efektleri bile oluşturabilirler. Artık günümüzde çoğu mürekkep püskürtmeli yazıcı ve fotoğraf yazıcısı, renk düzeltimi için bir yığın ek işlev barındırıyorlar.

Eğer çok fazla sayıda çıktı alıyorsanız, zamandan kazanıp malzeme sarfiyatını engellemek için bu işi kendi üzerinize alıp renk yönetim sistemi (genellike "ICM" olarak adlandırılan sistem: Integrated Color Managment) ile çıktılarınızın renklerinin monitörünüzün renkleri ile kısmen de olsa uyumlu olmalarını sağlamalısınız. Her yazıcının bu iş için farklı ayar sistemi olduğundan, bu konuda yazıcınızın kullanma kılavuzuna başvurmanızda yarar var. Eğer Photoshop'un renk yönetim işlevini kullanacaksanız, ICM'yi tümüyle kapatmalısınız.

Aynı durum genellikle profesyonel baskı aşamasında kullanılan bir RIP (Raster Image Processor) yazılımının kullanımında da geçerli. Bu gibi bir durumla, özellikle Epson ve bazı Canon yazıcılarda karşılaşabilirsiniz.


Paket çıktılarla kağıt tasarrufu

Kaliteli fotoğraf kağıtları çoğu zaman oldukça pahalıdır. Bu yüzden işleme yazılımlarının birçok resmi veya fotoğrafı otomatik olarak bir sayfaya yerleştiren işlevleri bulunur. Bu sayede fotoğraflar dikey ya da yatay oluşlarına bakılmaksızın bir kağıda en iyi sığacak şekilde yerleştirilebiliyorlar.

Photoshop da böyle bir işleve sahip, ama sadece bir fotoğraf ve onun kopyaları için. Birden fazla fotoğraf basmak istiyorsanız, birkaç küçük hileye başvurmalısınız.

* Paketi oluşturun: Photoshop'ta "File" menüsünden "Browse" seçeneğini işaretleyerek dosya gezginini açın ve basmak istediğiniz fotoğraflardan birini seçin. Ardından "File" menüsünden "Automate" alt menüsü altındaki "Picture package" seçeneğine tıklayın.

* Sayfa biçimi taslağını oluşturun: Önizlemede seçtiğiniz fotoğrafın kopyalarının kağıda yerleştirildiğini göreceksiniz. Sakın hemen yazdırmaya başlamayın; taslağın boyutları çoğu zaman bağladığınız yazıcı veya kullandığınız kağıt ile uyuşmaz. Bu yüzden sayfa biçimini "Edit layout" seçeneğinin yardımıyla değiştirmelisiniz. Ayarları tamamladıktan sonra çalışmanızı yeni bir isimle kaydedin. Burada birim olarak santimetreyi seçerseniz, boyutlar hakkında daha kolay karar verebilirsiniz.

* Fotoğrafları yerleştirin: "Edit layout" penceresinden fotoğrafların nasıl ve hangi boyutlarda basılmasını istediğinizi de seçebilirsiniz. Bunun için sağ taraftaki fotoğraflara tıklayıp boyutlandırın. "Image zones" bölümünden yeni fotoğraf bölgeleri de oluşturabilirsiniz.

* Fotoğrafları seçin: Farklı fotoğrafları basabilmek için "Layout" penceresinden fotoğraf bölgelerine tıklayın ve açılan gezgin pencereleri ile istediğiniz
fotoğrafları seçin.


Photoshop ile iyileştirmek


PROFESYONEL AYARLAR: "More options" düğmesine basmanızla karşınıza profesyonel renk yönetim seçenekleri çıkar.

Photoshop'ta üç farklı baskı komutu bulunuyor. Ama siz, bunlar arasından her zaman "Print with preview" seçeneğini kullanın. Bu şekilde, basılacak kağıdı ve sonucu önceden görebilir, gerektiğinde müdahale edebilirsiniz.

* Yerleştirin: Eğer tek bir fotoğraf basacaksanız, bunu tek bir tıklama ile kağıda ortalayabilir veya istediğinizde yerini milimetrik olarak belirleyebilirsiniz.

* Boyutlandırın: Önizlemede de fotoğrafınızı büyütebilir veya küçültebilirsiniz. Ek olarak, bu aşamada yazılım
yazıcınızın kağıda basabildiği bölgeleri de dikkate alarak boyutlandırma yapar ve fotoğrafınız kağıt üzerinde eksik çıkmaz.

* Deneyin: "More options" düğmesine tıkladığınızda, Photoshop'un sunduğu ek renk yönetimi özellikleri ile karşılaşacaksınız. Burada fotoğraflarınızın yüksek kalitede mi yoksa taslak kalitesinde mi basılmasını istediğinizi belirtebilirsiniz.

* İyileştirin: "Printer profile" altından yazıcınız ve içindeki kağıt ile uyumlu renk profilini seçebilirsiniz. Fotoğrafınızdaki verilerin baskı profili tarafından dönüştürülürken nelere dikkat edilmesi gerektiği (rendering intent) ise deneyimlerinize ve basmak istediğiniz fotoğraftaki motife bağlıdır. Ama temel olarak "Perceptual" seçeneğini seçip "Black point compensation" kutusunu işaretlerseniz, kabul edilebilir sonuçları garantiye almış olursunuz.


Fotoğrafları büyütmek


CONTACT SHEET: Arşiv CD'nizde bulunacak fotoğraflarınızın minyatür görünümlerini birkaç tıklama yardımıyla oluşturabilirsiniz.

Eğer fotoğraflarınızı poster boyutunda basmak istiyorsanız, çözünürlüklerini de dikkate almalısınız. Örneğin 3 megapiksellik bir fotoğraf böyle bir baskı için uygun olmaz. Ama bunun
dışındaki fotoğrafları Photoshop CS, CS2 ve CS3'de bulunan büyütme işlevi ile gerekli boyuta getirebilirsiniz. Bu "interpolasyon" işlevine "Image" menüsündeki "Image size" seçeneği ile ulaşabilirsiniz. Fotoğraflarda "bicubic" yöntemini seçmeniz, en iyi sonuçları elde etmenizi sağlayacaktır.

* Özel durum: RAW dosyalarını açar açmaz, RAW diyalog penceresinde büyütmelisiniz. Bu konumda fotoğrafınızın verilerinin üçte ikisi yine interpolasyonla
hesaplanmamış olduğundan çoğunlukla "Image size" diyalog penceresiyle elde edeceğiniz sonuçlardan daha iyi sonuçlar elde edersiniz.

* Poster boyutu: Eğer fotoğrafınızı iki katına büyütmek istiyorsanız, ortaya çıkacak piksel görüntülerini (fotoğraf bozulmaları) küçük adımlarla büyütmeler yaparak engelleyebilirsiniz. Bu amaçla, uzman kullanıcılar fotoğrafları her seferinde istenilen boyuta kadar yüzde bir oranında büyüten betikler yazarlar. Bu şekilde boyutu iki katına çıkarmanız için tam 70 işlem yapılması gerekir.


Kağıt üzerinde dizin


HEPSİ BİR ARADA: Oluşturacağınız dizin, aradığınızı bulmanız açısından son derece yararlı olacak.

Fotoğraf dizinleri, fotoğraflarını laboratuarlarda bastıranlar için tanıdık ve oldukça işlevsel araçlardır. ACDSee gibi fotoğraf arşivleme yazılımları veya Photoshop ile arşiviniz için buna benzer dizin baskıları hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde bir fotoğrafı ararken
bütün arşivinizi karıştırmak zorunda kalmazsınız.

* Adım adım: Photoshop'un dizinleme için kullandığı tanım "Contact sheet"tir. Bu işleve ulaşmak için "File" menüsünden "Automate" seçeneğine gelin ve "Contact sheet II" satırına tıklayın. Açılan diyalog penceresinde "Document" bölümündeki boyutları "12 x 12 cm" olarak girerek çözünürlüğü "150 dpi" şeklinde ayarlayın. Minyatür fotoğraflarınızın düzenini ise "Thumbnails" altından ayarlayabilirsiniz. Burada istediğiniz sütun ve satır sayılarını girin.

* Birçok sayfa: Dizininize ne kadar çok fotoğraf eklerseniz, minyatür fotoğraflar da o kadar küçülür. Bunun yerine birden fazla dizin sayfası basmanız da mümkün. Örneğin bir CD'ye 100 fotoğraf sakladıysanız ve Photoshop'a her sayfaya 20 minyatür resim koymasını söylerseniz, baskı sırasında otomatik olarak beş sayfa çıktı alırsınız.

* Yazıları değiştirin: Eğer dosya isimleri iyi okunamıyorsa, yazı boyutunuzu bir punto büyütün. Minyatür fotoğraflar küçük ve dosya isimleri de uzun olursa, yazılar son derece küçük kalabilir. Ama çoğu durumda sekiz puntoluk bir yazı rahatlıkla okunur.


Baskı için keskinleştirmek


SİYAH - BEYAZ: Siyah - beyaz baskılarda kullanacağınız özel mürekkepler, alacağınız sonucun kalitesini artıracaktır.

Çıktılar çoğunlukla ekranınızdaki fotoğraftan daha flu olurlar. Bunun nedeni fotoğrafınızın basılırken verilerin yeniden hesaplanıp çözünürlüğün değiştirilmesidir. Bu etkiden kurtulmak için fotoğraflarınızı yazıcınızın çözünürlüğüne getirmeyi deneyebilirsiniz.
Örneğin 2.400 dpi çözünürlüğündeki bir yazıcı için kullanmanız gereken çözünürlük 400, 240 veya 200 ppi olmalıdır.

* Farklı düşünceler: Ek olarak, fotoğraflarınızı biraz "aşırı keskinleştirebilirsiniz". Bunun için Photoshop ve çoğu yarı profesyonel resim işlem yazılımında bulunan "Unsharp mask" filtresi kullanılabilir. Ancak bu konuda ufak bir tartışma var: Kimi uzmanlar filtrenin "3" ile "4" arasında bir çap ile en fazla yüzde 100'lük bir uygulanma derecesinde kullanılmasını öneriyorlar. Bu şekilde biraz taneli, ama daha doğal sonuçlar elde edilebiliyor. İkinci bir grup uzman ise daha küçük bir çapın ("1" ile "2") seçilip uygulama derecesinin yüzde 300 gibi yüksek değerlere getirilmesini öneriyor. Bu şekilde çıktı daha ince ve keskin oluyor, ama arka planda grenler ve bozulmalar oluşabiliyor.

* Sınır değerler: Sınır değeri veya eşik değeri (Treshold level), keskinleştirmenin başlangıç kontrası ile ne kadarlık bir ton değeri farkından sonra uygulanacağını belirler. Böylece homojen, yani kontrast farkı olmayan bölgeler keskinleştirilmez. Eşik değeri ne kadar düşük olursa keskinleştirme o kadar yoğun uygulanır. Değeri yükseltirseniz sadece belirli bölgeler keskinleştirilir. Ama bu durumda kimi yerlerde bozulmalar oluşabilir.

* Profesyonel yazılımlar: Nik Sharpener Pro 2.0 (yaklaşık 400 YTL) gibi bir yazılımla yazıcınıza özel en uygun keskinleştirmeleri gerçekleştirebilirsiniz.


Siyah - beyaz baskılar



Siyah - beyaz baskıda tüm ton dağılımını korumak için yazıcınızı renkli baskı konumunda bırakmalısınız. Ama bu durumda mutlaka istenmeyen baskın renkler oluşur ve bunların yazıcı sürücüsü yardımıyla düzeltilmesi gerekir. Bu noktada ortaya çıkan sorun ise, deneme baskılarının mürekkep ve kağıt israfı anlamına gelmesi ve elde edeceğiniz ayarların sadece o motif ve belirli bir kağıt cinsi için geçerli olmasıdır.

Standart mürekkeplerin yerini alacak özel siyah - beyaz mürekkepler bu soruna çözüm getirebilir. Örneğin önde gelen mürekkep üreticilerinden Lyson'un ürettiği Quad Black mürekkepler sanatsal baskı denince ilk akla gelenler arasında. Genellikle Canon ve Epson yazıcılara uygun şekilde üretilen bu mürekkep kartuşlarının, HP için üretilen modellerini bulmak da mümkün.

Ekranı ayarlamak

Fotoğrafınızın farklı görünmesine ekranınız da neden oluyor olabilir. Bu yüzden ekranınızı da doğru olarak ayarlamalısınız. Eğer renk doğruluğu konusunda talepleriniz yüksekse, kolorimetrelerden yardım almaktan (300 ile 750 YTL arası) başka çareniz yok. Ama mutlak doğruluk sizin için önemli değilse, Photoshop'un "Adobe Gamma" aracını da kullanabilirsiniz. Ayarlama sihirbazını çalıştırmak için "Denetim Masası"nı açın ve "Adobe Gamma" simgesine çift tıklayarak "Step by step" seçeneğini işaretleyip ilerleyin.

Eğer denetim masanızda "Adobe Gamma" simgesini göremiyorsanız, sol taraftaki "Klasik görünüme geç" seçeneğine tıklayarak görünür hale getirebilirsiniz. Sihirbazı tipik ortam ışıklandırmanızda uygulamaya çalışın. Oluşturulan profili de asla Photoshop'ta RGB profili olarak seçmeyin! Işığa dayanıklı mürekkep Günümüzde mürekkep püskürtmeli yazıcılar da pigmentli veya boya maddeli mürekkepler kullanılıyor.

Boya maddeli mürekkepler renkli molekül bileşiklerinden oluşuyor ve kağıt ile birleşiyorlar. Pigmentli mürekkeplerde ise pigmentler boyanın taşınmasında rol alıyor ve boyanın kağıt üstünde kapsülde kalmasını sağlıyor. Bu da boyanın ışığa karşı daha dayanıklı olmasını ve fotoğrafların renklerinin daha uzun süre korunmasını sağlıyor, ancak her yazıcıda kullanılamıyor. Mürekkebinizin türü hakkında bilgi toplarsanız, baskı kalitesini etkileyen en önemli noktalardan biri olan kağıt konusunda da en doğru seçimi yapabilirsiniz.
 
BÖLÜM 14- Fotoğrafçıya ipuçları-1


Yeni bir dijital fotoğraf makinesi satın aldınız ve kullanım kılavuzunu dikkatle okudunuz. Peki ama çekim için hazır mısınız? Zor motiflerle karşılaştığınızda veya küçük hileler gerektiren durumlarda, kılavuzda yazanlardan çok daha fazlasına ihtiyacınız olacak. Bu bölümde, kusursuz çekimlere giden yolda çok işinize yarayacak 50 ipucunu bir arada bulacaksınız.

1. Amaca uygun saklama biçimi
Fotoğraf verilerinin saklanmasında en sık kullanılan biçim olan JPEG biçimi artık her dijital fotoğraf makinesi için standart hale gelmiş durumda. Çok sayıda ve hızlı fotoğraf çekenlerdenseniz, bellek alanından da tasarruf sağlayan bu biçim tam size göre. Eğer sıkıştırma kalitesini de en yüksek seviyeye ayarlarsanız oldukça iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Ama eğer bellek kapasiteniz biraz düşükse sıkıştırma oranını artırmanız gerekebilir; tabii bu durum aynı zamanda kaliteden ödün vermeniz anlamına gelir. Bellek kapasitesinin yetersiz olduğu bu durumlarda makinenizin sunduğu tam çözünürlüğün altında değerler kullanmanız, yani 10 megapiksellik makinenizi 6 megapiksel çözünürlükte ve daha düşük JPEG sıkıştırma seviyesinde kullanmanız çoğu zaman daha iyi sonuçlar verecektir. RAW biçimi desteği ise genellikle yüksek seviye kompakt makinelerde ya da DSLR'lerde bulunur. Eğer çektiklerinizi daha sonra işlemek istiyorsanız, bu biçim tam size göre; çünkü bu biçimde algılayıcıdan gelen veriler renk dengesi, keskinlik gibi standart işlemlerden geçirilmeden, "ham" biçimleriyle olduğu gibi bellek kartına aktarılır. Bunları daha sonra bilgisayarınızda bir RAW dönüştürücüsü ile işleyip standart biçimlere dönüştürme şansınız var. RAW biçimi hakkında ayrıntılı bir incelemeyi geçen sayımıza bulabilirsiniz. Kimi eski makineler TIFF biçimini de desteklerler. TIFF, JPEG'e göre daha yüksek kalite sunuyor olsa da, profesyonel fotoğraf işleme konusunda bütün ihtiyaçları karşılayan RAW biçiminin yerini tutamaz.

2. Renk karakterinin seçimi
Dijital fotoğraf makineleri renklerin yoğunluğunu seçmenize de izin verir. Nötr renk ayarları çekimden sonra resim işleme yazılımlarıyla daha fazla değişiklik yapmanıza olanak tanırken "Vivid", "F-chrome" ve "Parlak" seçenekleri daha yüksek bir renk doygunluğu elde etmenizi sağlar. Çoğu zaman kontrast ve renk yoğunluğunu [+] ve [-] düğmeleriyle, daha "kamerada" düzeltebilirsiniz. Ama doğruyu bulmak için referans olarak elinizde sadece küçük bir görüntü olduğundan bunu bilgisayarınızda monitörünüzün başında yapmanız daha doğru olacaktır.

3. Siyah-beyaz fotoğraflar
Fotoğraflarınızı çekimden sonra bilgisayar başında gri tonlarına dönüştürmeniz gereken dönemler artık geride kaldı. Giriş sınıfı DSLR makinelerde ve birçok kompakt makinede fotoğrafı RGB biçiminde ve siyahbeyaz olarak kaydetme özelliği bulunuyor; yani renk bilgileri dosyada saklanmış oluyor. Buna ek olarak çekim sırasında kırmızı, sarı veya yeşil gibi renk filtreleri kullanmanız da mümkün. Eğer siyah-beyaz yaptığınız bir çekimden sonra fotoğrafları renksiz çektiğinize pişman olup başka tonlarda, örneğin "sepia" tonlarında çekim yapmak isterseniz, fotoğraflarınızı daha sonra bilgisayar başında düzeltebilirsiniz.

4. ISO duyarlılığı
DSLR ve üst düzey kompakt dijital fotoğraf makineleri dışında kalan çoğu makinede ISO duyarlığı hep "Auto" seçeneğinde sabitlenir. Bu, düşük ışık altında diğer ayarları zorladığınızda kameranızın sizden habersiz ISO duyarlılığını yukarı çekeceği anlamına geliyor. Bu şekilde istemeden grenli fotoğraflarla karşılaşmanız işten bile değil. Eğer ISO duyarlılığını menüden kendiniz belirlerseniz, grenlerin ne zaman çıkmamaları gerektiğiniz kontrol edebilirsiniz. Tabii bu arada grenlerle karakterini bulan fotoğraflar olabileceğini de asla unutmayın.

5. Mükemmel beyaz dengesi
Nötr bir beyaz dengesi ışığın sıcaklığı ile ilgilidir. Gündüz yapacağınız manzara çekimlerinde ve bir şehir gezisinde yapacağınız röportaj çekimlerinde otomatik beyaz dengesi ayarlarını kullanmak doğru bir seçimdir. Keskin gölgeler oluşturan sert ışıklar veya tungsten aydınlatmalı (akkor lambalı) odalardaki çekimler için ise kameranızı uygun şekilde önceden ayarlamalısınız. Farklı ışıkların birbiri ile karıştığı durumlarda doğru renk sıcaklığını yakalamak için beyaz dengesini el ile yapmanızda büyük yarar var. Beyaz veya nötr gri bir kağıtla yapacağınız deneme çekimi size olması gerekeni gösterip kafanızın karışmasını engelleyecektir. Eğer mum ışığında romantik bir akşam yemeğinde makinenizin
ayarı otomatik beyaz dengesinde veya tungsten ışığı ayarlarında ise aynı ışık hissini fotoğrafınıza yansıtamazsınız. Bunun yerine beyaz dengesini bilerek gün ışığı ayarında bırakırsanız, sıcak renk uyumunu kolaylıkla sağlayabilirsiniz.

6. Renk uzayının seçimi
Dijital fotoğraf makineleri sRGB renk uzayı önseçimli olarak gelirler. Aslında sRGB (standart kırmızı, yeşil ve mavi) uzayı gerçek renk uzayları arasında en küçük olanıdır. Ama bu spesifik renk uzayını TFT ekranlar, tarayıcılar ve yazıcıların dışında Windows
ve Office (2000 sürümlerinden sonra) gösterebilir ve işleyebilir. Fotoğrafların ekranda izlenmesi veya internette paylaşılması için sRGB yeter de artar bile. Çoğu makinede seçilebilecek renk uzayları arasında Adobe RGB renk uzayı da vardır. Adobe RGB uzayı daha geniş renk yelpazesiyle özellikle profesyonel fotoğrafçılığa yöneliktir. Fotoğraf daha soluk görünse de daha fazla bilgi ve ara ton içerir. Eğer RAW biçiminde çekim yapıyorsanız, bu biçimdeki geniş renk derinliği ve bundan kaynaklanan renk adımlarının çokluğu sayesinde renk uzayı seçimini aklınızdan silebilirsiniz. Bu biçimde olabildiğince çok bilgi bellek kartınıza kaydedilir.

7. Hızlı pozlama telafisi
Hızlı pozlama telafisi, yaratıcı fotoğraflar oluşturmak için güçlü ama çoğu zaman gereğinden daha az değer verilen bir araçtır. Örneğin yağmurlu günlerde +0,5 adımlık bir düzeltme, yağmurun verdiği kasveti fotoğrafınızdan kaldıracaktır. Eğer güneşin ışıl ışıl parladığı bir günde gökyüzünü de içeren bir kare çekmek istiyorsanız, pozlama telafisini -0,5 veya -1 değerine getirerek gökyüzünün maviliğini fotoğrafınıza yansıtabilirsiniz. Problematik durumlarda ise doğru pozlamayı yakalayabilmek için bir pozlama dizelemesi oluşturmanız gerekebilir.

8. Flaşın kullanılması
Aydınlatma flaşı normalde gündüz kullanılır. Güçlü kompakt flaşlar aydınlatma uzaklıkları nedeniyle avantajlıdır, ama bütünleşik flaşlarınızla da iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Aydınlatma flaşı ile motifin aydınlık kısımlarını aşırı pozlamadan karanlık kısımlardaki detayları öne çıkarabilirsiniz. Bu özelliği kullanabileceğiniz tipik motifler karşıdan gelen ışıkların veya gölgede kalmış insanların bulunduğu motiflerdir. Aydınlatma flaşı kullandığınızda gece çekimlerinde olduğu gibi uzun pozlama sürelerine ihtiyaç duymazsınız. Objenizin çok aydınlanıp renk uyumunun bozulmaması için flaşınızın telafi ayarını -0,5 veya -1 seçeneğine getirin. Objenizin sizden beş metreden daha uzak olduğu durumlarda ise flaşın etkisinin mesafeyle azalması yüzünden aydınlatma flaşını kullanamayabilirsiniz.

9. Çekim modları
Olabildiğince kolay bir şekilde göze hoş gelen fotoğraflar elde etmek için makine ayarlarını "A" yani otomatik ayarlara veya "P" yani otomatik programa getirmek işe yaramayabilir. Bunun yerine kameranızın uygun motif programlarını kullanırsanız daha güzel fotoğraflar elde edebilirsiniz. Fotoğraflarınız yine eskisi gibi otomatik pozlanır, ama motifinize uygun diyafram veya enstantane değerleri ile... Motif programlarınızın ne kadar iyi sonuçlar verdiğini görmek için uygun motif programını kullanarak karlı bir fotoğraf çekerek deneme yapabilirsiniz. Program otomatik olarak gerekli pozlama telafisini uygular ve daha güzel fotoğraflara imza atmanızı sağlar.

10. Hızlı erişim tuşları
Üst seviye kompakt makinelerde veya DSLR makinelerde belirli ayar menülerine doğrudan ulaşmanızı sağlayan kısayol tuşları bulunur. Kullanıcı tarafından ayarlanabilen bu kısayol tuşları belirli bir ayarı sürekli yapmanız veya değiştirmeniz gereken durumlarda çok işinize yarayabilir. Örneğin bu tuşlara ISO değeri menüsünü atayarak istediğiniz zaman hızlıca ISO değerinin otomatik olarak belirlenmesinin önüne geçebilir ve kendiniz bir değer atayabilirsiniz. Kimi üreticiler ise dijital fotoğraf makinesine belirli konumlara ulaşmanızı sağlayan sabit kısayol tuşları yerleştirirler. Örneğin Pentax markalı makinelerde menüde gezinmeye gerek kalmadan "Fn" tuşu ile doğrudan flaş, pozlama dizisi, duyarlılık veya beyaz dengesi gibi önemli fonksiyonlara ulaşmanız mümkün.

11. Ölçüm yönteminin seçimi
Kontrast açısından zengin veya çok bileşenli motifler farklı ışık ölçüm yöntemleri gerektirirler. Bu motiflerin otomatik olarak belirlenmesi zor olduğundan, böyle durumlarda fotoğraf makinenizin ışık ölçüm yöntemini el ile değiştirmelisiniz. Örneğin birçok bileşenden oluşan manzara çekimleri için matris ölçüm yöntemi uygundur. Bu yöntemde makineniz olabildiğince çok noktada ışık ölümü yaparak en uygun pozlamayı belirler. Eğer motifinizdeki en önemli eleman merkezde bulunuyorsa merkez ağırlıklı ölçüm yöntemini kullanabilirsiniz. Bu yöntemde ise merkezde bulunan bileşenin pozlama sonuçlarına kenarlardakilerden daha fazla ağırlık verilir. Spot ölçüm yönteminde tam merkezdeki bileşenden yansıyan ışık değerine göre pozlama ayarları belirlenir. Spot ölçüm özellikle ters ışığın olduğu motiflerde kullanılabilen son derece etkili bir yöntemdir.

12. Her motif için flaş seçimi
Otomatik flaş çoğu durumda en doğru flaş yöntemi olmaz. Bu yöntem flaşı patlamaya zorlar ve aynı zamanda fotoğraf makinesinin enstantane süresini senkronizasyon süresine göre değiştirir. Bu yüzden fotoğrafınız 1/60 veya daha hızlı bir enstantane ile pozlanır. Sonuçta fotoğrafınızda arka plan kapkaranlık, flaşla aydınlatılmış olan ön plandaki objeniz ise çoğu zaman aşırı parlak çıkar. Makinenizin enstantane süresini bilerek aşağı çekerek bu hatayı düzeltebilirsiniz. 1/15 veya 1/2 saniye gibi enstantane sürelerinde arka plandaki ışıkların titreme riski olsa da ön planda bu etki oluşmaz. Flaşın patladığı kısa süre ön plandaki objelerin pozlanma süresi olur. Sonuç ise daha anlamlı ve uyumlu fotoğraflardır. Kırmızı gözlerin engellenmesi için patlayan ön flaş da istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Örneğin bir aile toplantısında veya bir partide anlık bir motifi çekmek istediğinizde ön flaş çekimi geciktirerek o güzel anı kaçırmanıza neden olabilir. Bu yüzden fotoğraflarınızı çekerken kırmızı gözleri dert etmeyin, çoğu resim işleme yazılımı kırmızı gözleri otomatik olarak bile giderebiliyor.

13. Belleğin biçimlendirilmesi
Eğer yeni bir dijital fotoğraf makinesi satın aldığınızda eski bellek kartınızı kullanma devam etmek istiyorsanız, çekeceğiniz fotoğrafları garanti altına almak için bu kartı öncelikle yeni makinenizde biçimlendirmelisiniz. Biçimlendirme sırasında bellek kartınız yeni makineniz tarafında kaydedilir ve gerekli klasörler oluşturulur. Fotoğraflarınızın numaralanması ise böylece baştan başlar. Eğer fotoğrafmakineniz için her zaman aynı bellek kartını kullanıyorsanız, bu kartı arada sırada biçimlendirerek eski fotoğraflardan kalan dosya parçalarını temizolduğundan leyebilir, böylece kartın performansını artırabilirsiniz.

14. Diyaframın ayarlanması
Diyafram ön ve arka planın fotoğraftaki durumunu belirlemek için kullanılan en önemli donanım olarak kabul edilebilir. Diyafram sadece algılayıcı üzerine objektiften geçerek düşecek ışık miktarını ayarlamakla kalmayıp ne kadar çok net alan derinliği (kapalı diyafram, örneğin 16) veya ne kadar az alan derinliği (açık diyafram, örneğin 2,8) oluşması gerektiğini belirleyen araçtır. Bütün DSLR makineler diyaframı el ile belirlemenize (M veya AV) izin verir. Ama artık çoğu kompakt makinede de, diyaframı el ile ayarlamanız için gerekli çekim seçeneklerini sunuyor. Bu yüzden kompakt makine kullanıcısı olsanız bile diyaframın kullanımını bilmenizde yarar var. Örneğin portre veya moda fotoğrafçıları çekimlerini oldukça açık diyaframlarla gerçekleştirirler. Net alan derinliğinin azalmasıyla arka plan bulanıklaşır ve modelin bulunduğu düzlemden ayrışarak önem kazanır. Ürün çekimlerinde ise ürünün bütün ayrıntılarıyla net gösterilebilmesi için küçük bir diyafram açıklığı önemlidir.

15. Doğru odak uzaklığı
Uzun bir odak uzaklığı ile uzaktaki objeleri yakınlaştırmakla kalmaz, motifinizdeki derinliği de yoğunlaştırırsınız. Buna en güzel örnek, aynı hizada olmayan ama ters yönde ilerleyen ve her an birbirine çarpacakmış gibi görünen iki yelkenlidir. Böyle bir tele - etki 200 milimetrelik (Full Frame – FF: 35mm film boyutuna göre) bir odak uzaklığında ve ötesinde oluşur. 35mm (FF) ve altındaki odak uzaklıklarında ise bunun tam tersi bir etki gözlenir. Arka plandaki objeler daha uzak ve daha küçük görünür. Bu şekilde örneğin küçük odaların daha büyük olduğu hissi yaratılabilir. 45 ile 65mm (FF) arasındaki normal odak uzaklıkları insanın normal bakış açısına en yakın odak uzaklıklarıdır. Belgesel ve röportaj fotoğrafçıları tarafından sıklıkla kullanılan bu odak uzaklıkları hayatı gerçekte olduğu gibi gösterir. Normal odak uzaklıkları hızlı çekimler ve kısmi büyütmeler için de teknik açıdan en uygun koşulları sunar. Çoğu kompakt makine, kullanıcısına normal ve tele odak uzaklıkları arasındaki belirli bir odak bölgesini sunar. Oldukça uzun odak uzaklıkları ise genelde gerçek geniş açı odak uzaklıklarını da içeren mega zum makinelerde ve bazı üst sınıf makinelerde bulunur. Buna ek olarak üreticiler makinelerinde kullanılabilecek mercek eklentileri de üretmektedir. DSLR'larda ise hangi odak aralığının olacağı tamamen fotoğrafçı tarafından belirlenir.

16. Perspektif kullanımı
Fotoğrafçılıkta üç klasik perspektif tipi bulunur: "Normal", yani göz hizası, kurbağa perspektifi ve kuşbakışı. Güzel fotoğraflar çekmek için bunlar arasından doğru perspektifi de seçmelisiniz. Örneğin geniş açılı bir objektif ile kurbağa perspektifinden ve kuşbakışından oldukça ilginç fotoğraflar çekebilirsiniz: Aşağıdan insanlar dev gibi, yukarıdan ise küçük ve komik görünürler, çünkü kafaları büyük bacakları ise kısa ve ince çıkar. Eğer hedefinizde bu kadar fantastik fotoğraflar elde etmek yoksa normal bir odak uzaklığı ve normal bir bakış açısı ile de çok güzel tatil fotoğrafları çekebilirsiniz. Örneğin fonda güneşin batarken motifinizin ön planına bir şarap bardağı yerleştirin ve deklanşöre basın. Ön planın mı yoksa arka planın mı net olacağı ise tümüyle size ve hislerinize kalmış. Genel olarak şarap bardağı gibi motifinizde ön plana yerleştirdiğiniz objeler fotoğrafa
derinlik katarlar ve fotoğrafın diğerleri arasından kolayca sıyrılmasını sağlarlar. Uzun odak uzaklıklarında da aynı tekniği uygulayabilirsiniz. Örneğin ağaçtaki bir kuşu çekerken ön plana gelmesini sağlayacağınız birkaç dal size yeterli derinliği sağlayacaktır.

17. Ölçüm değerleri
Kontrast açısından zengin motifleri yukarıda belirttiğimiz ölçüm yöntemleri ile doğru pozlamanız oldukça zordur. Bunun için dijital makinelerde pozlama değerlerini saklayan bir "AEL" tuşu (kimi zaman "AE/L" veya "AE-L" olarak da geçer) bulunur. Bu tuş sayesinde motifinizdeki belirli bir kısmın pozlama ölçüm değerlerini saklayabilirsiniz. Bunun için istediğiniz bölgenin değerlerini ölçtürüp bu tuşa basmanız yeterli. Bu ölçüm değerleri siz bir daha bu tuşa basana kadar makinenizin hafızasında tutulur. Kimi modellerde ise ölçüm yaptıktan sonra AEL tuşunu deklanşöre basana kadar basılı tutmanız gerekebilir. Eğer fotoğraf makinenizde bu özellik yok ise, otomatik çekim modunda istediğiniz bölgenin değerlerini ölçüp daha sonra makinenizi manuel moda getirerek bu değerleri girebilirsiniz. Pozlama değerlerini deklanşöre yarım basılı tutarak saklamak ise hiç beklemediğiniz şekilde sonuçlanabilir. Çünkü bu şekilde makineniz pozlama değerlerinin dışında netlik ayarlarını da sabitler. Eğer ölçüm yaptıktan sonra makinenizin yönünü değiştirirseniz, fotoğrafınız istediğiniz pozlama ayarları ile çıksa da bulanık görünür.

18. Işık için geçiş filtreleri
Fotoğrafçılar kamera çantalarında yapacakları çekime göre farklı filtreler taşırlar. Ama gri ve renkli geçiş filtrelerini çantalarından eksik etmezler. Gökyüzünü ve karlı dağları içeren bir manzaraya baktığınızda gözünüz parlak gökyüzü ile koyu yeryüzü arasındaki
kontrast farkını problemsizce dengeleyebilir. Dijital fotoğraf makineleri ise böyle geniş bir dinamik aralığı çekebilecek kapasitede değillerdir. Bu yüzden bu dinamik aralığın dengelenmesi için çoğu manzara çekiminde gökyüzünün parlaklığı azaltılmaktadır. Bunun için objektif önüne Cokin gibi bir üreticinin nötr gri geçiş filtresi dönebilir şekilde sabitlenir ve filtrenin koyu renkli kısmı ufuk çizgisine gelecek şekilde doğru pozisyona itilir. Bu şekilde gökyüzünün mavi rengine kavuşması veya bulutların tekrar görünür olması sağlanır. Eğer kontrastı dengelemek için böyle bir filtre kullanıyorsanız, makinenizin pozlama ayarlarını gökyüzüne göre değil, diğer objelere göre yapmalısınız. Aksi takdirde makineniz gökyüzünü yeterince pozlamaya çalışırken dağlar aşırı pozlanır. Bu tür geçiş filtreleri nötr grinin dışında farklı renklerde de bulunur. Örneğin gökyüzünün daha dramatik görünmesi için genellikle kırmızı veya sarı filtreler kullanılır.

19. Otomatik odaklama
Fokuslama, yani fotoğraf makinenizin deklanşörüne yarım bastığınızda yapılan uzaklık ölçümü ve netleştirme için dijital makinelerde "AFs" ve "AFc" seçenekleri bulunur. Bunlardan ilkinde, yani AFs seçeneğinde makine siz deklanşöre bastığınızda bu işlemleri bir kere yapar ve objeyi netleştirir. Başka bir objeye odaklanmak istediğinizde ise deklanşörü bırakıp tekrar basmanız gerekir. Sabit duran objeler veya manzara çekimleri için AFs'yi kullanabilirsiniz. Ama fotoğrafını çekmek istediğiniz objeler hareketli, yani oyun oynayan çocuklarınız, hayvanlar veya bir spor karşılaşması ise AFc'yi seçmelisiniz. Bu seçenekte makine odak merkezinizde tuttuğunuz hareketli objeyi siz deklanşöre tam basana veya bırakana kadar sürekli olarak odaklar. DSLR veya üst sınıf kompakt fotoğraf makinesi sahipleri içinse, ek olarak manuel netleştirme seçeneği de bulunur. Bu seçenek biraz deneyim gerektirse de bu şekilde spor karşılaşmalarında oto fokus ile yakalanması çok zor olan görüntüleri sağlıklı bir biçimde yakalayabilirsiniz.

20. Zum ile gelen dinamizm
Çekim sırasında odak uzaklığının değiştirilmesi fotoğrafçıların fotoğraflarına dinamizm katmak için başvurdukları eski numaralardan biri. Hız hissi veren bu efekte siz de zum halkası olan makinenizle kolayca ulaşabilirsiniz: Uzun bir odak mesafesinde objenize odaklanın ve deklanşöre basarak odak mesafesini küçültün, yani yakın çekimden geniş açıya geçin. Efektin istediğiniz etkiyi verebilmesi için pozlama sürenizin 1/2 saniye ile 1/30 saniye arasında olması gerekir. Uygulaması kolay olsa da güzel sonuçlara ulaşmak için biraz alıştırmaya, biraz da şansa ihtiyacınız olacak. Bu yüzden önemli anlarda fotoğrafınızın doğru çıkmasını garantiye almak için sabit çekim yapmanız sizin yararınıza olur. Bu tür etkileri daha sonra bilgisayar başında resim işleme yazılımları ile de uygulayabilirsiniz. Ayrıca Cokin'in ortası düz, kenarlara doğru çizgili filtresi gibi filtreler kullanarak sabit çekimde de aynı etkiyi yakalayabilirsiniz. Tek yapmanız gereken, sakince motifinizi seçip normal şekilde doğru anı beklemek.

21. Objeyle birlikte hareket
Hız etkisi veren bir diğer efekt ise dijital fotoğraf makinenizi objenizle birlikte hareket ettirdiğinizde ortaya çıkar. Zum efektinin aksine, bu efekti filtre kullanarak oluşturamazsınız; bilgisayar yazılımları ise çok zaman gerektirir. Özellikle otomobil fotoğrafçılarının günlük hayatlarının bir parçası olan bu efekt yüksek odak uzaklıklı bir objektif ile ilerleyen arabanın deklanşöre basılı halde izlenmesi ve bu sırada 10 ile 15 fotoğraf çekilmesi ile oluşur. Eğer siz de böyle fotoğraflar çekmek istiyorsanız uzun odak mesafeli bir objektife, sakin bir ele veya tek ayaklı bir sehpaya ve biraz alıştırmaya ihtiyacınız olacak. Çekim öncesi makinenizin pozlama süresini 1/15 veya 1/60 saniye değerine ayarlayın. Diyafram ise hareket etkisi ile arka planda bulanıklık oluşturulması nedeniyle neredeyse önemsizdir. Bu yüzden diyafram değerinin pozlama sürenize göre otomatik olarak belirlenmesini ("Tv" modu) sağlayabilirsiniz. Gerçek çekim öncesi birkaç deneme çekimi yaparak uygun pozlama süresini kontrol etmeyi unutmayın. Süreyi seçtikten sonra makinenizin oto fokusunu "AFc" ye getirin. Bu şekilde hem sürekli netlemeyi sağlar, hem de makinenizin netlik sağladığı anda değil siz istediğiniz anda çekim yapmasını garanti altına alırsınız. Objeniz ise en fazla saatte 40 km'den hızlı hareket etmemelidir. Çekim yaparken ters ışığa denk gelmemeye çalışın. Çünkü otomobillerin güzel görünmeleri için parlamaya, parlamaları için ise ışığa ihtiyaçları vardır. Eğer ayarlarınızı doğru yaptıysanız sonuçta otomobilin net, arka planın ve tekerleklerin ise flu olduğu bir fotoğraf elde edersiniz.

22. Panoramik çekimler
Ara sıra fotoğraf makinenizde belirlenmiş biçimlerin dışına çıkmanız gerekebilir. Örneğin düz bir bölgedeki bir güneş batışı, çevrede insan gözünün görebileceği engebeler olduğu zaman daha ilgi çekici olur. Ağaç grupları, bir ev veya kıvrıla kıvrıla ilerleyen bir nehir panorama çekimlerinde fark yaratan detaylardan bazılarıdır. Panorama çekimlerinde unutmamanız gereken en önemli nokta pozlama ayarlarını manuel olarak ayarlamaktır. Aksi takdirde fotoğraflarınızın parlaklığı çok farklı olabilir, bu durumda da kareleri birleştirdiğinizde bağlantı noktaları belli olur. İkinci bir nokta ise çekim sırasında makineyi hep aynı yükseklikte tutmaktır. Bu yüzden tripod (sehpa) panorama çekimlerinin vazgeçilmez ekipmanlarından biridir. Fotoğrafları birleştirirken zorluk çekmemeniz için, çekim sırasında kareleri en azından beşte bir oranında birbiri üzerlerine binecek şekilde çekmelisiniz. Kimi kompakt makineler panorama özelliğini de bünyelerinde barındırırlar. Bu tip bir makine ile çekim yaparken, bir sonraki fotoğrafı nereye yerleştirmeniz gerektiğini ekranda görebilirsiniz. Birleştirme ise daha sonra bilgisayar yazılımı ile veya yine makinede gerçekleştirilebilir. Ama bilgisayarda birleştirme genellikle daha kolay olur ve daha doğru sonuçlar elde etmenizi sağlar. DSLR'larda ise panorama yardımı bulunmaz ve birleştirmeyi daha sonra Photoshop'ta veya bu iş için geliştirilen özel bir yazılımla, örneğin AutoStitch ile yapmanız gerekir.

23. Doğru enstantane
Pozlama süresi ile zayıf ışık kaynaklarından gelen ışıkların yoğunluğunu ve hareketlerin yakalanmasını kontrol edebilirsiniz. Böylece gün batımında veya gece şehirde yaptığınız çekimlerde temel etmen enstantane olur. Motifinizi ne kadar uzun süre pozlarsanız güçsüz ışıklar o kadar güçlü şekilde fotoğrafınıza yansır. İlerleyen arabalar gibi hareketli nesneler ise fotoğrafınıza "resmedilirler". Burada enstantane çizgilerin uzunluğunu belirleyen etmen olur. Eğer sokak lambaları veya neon reklamlar gibi sabit ışık kaynaklarını çok uzun pozlarsanız, fotoğrafta beyaz lekeler olarak karşınıza çıkarlar. Bunu engellemek için aydınlatma flaşı kullanarak enstantanenin ön plandaki objenizin pozlanması üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilirsiniz. Böyle bir durumda ön plandaki objenizin parlaklığı sadece flaşınızın gücünden ve diyaframınızın açıklığından etkilenir. Hareketleri yakalarken iki farklı etki oluşturabilirsiniz. Örneğin bir şelale fotoğrafında su, uzun bir pozlama süresi (en az iki ile üç saniye) ile ipek gibi yumuşak bir görünüme kavuşur ve sanki taşların üzerine buhar gibi dökülür. Aynı çekimi bir de kısa bir
pozlama süresi (en azından 1/250 saniye) ile çektiğinizde su sanki donmuş gibi çıkar ve fotoğrafınız canlılığını yitirir. Doğadaki hayvan çekimleriiçin ise daha çok 1/250 saniye gibi enstantane süreleri gerekir. Bu pozlama sürelerinde uçan bir kuş, zıplayan bir tavşan veya koşan bir köpek hareketten kaynaklanan fluluk ortadan kaldırılarak çekilebilir. Uzun odak mesafeli objektiflerde ise kısa pozlama süreleri ile titrek fotoğraflar önlenebilir.

24. Güneş ve insan fotoğrafları
Temel olarak fotoğraf çekerken güneşi arkanıza almalısınız. Ama bu mükemmel fotoğrafları garantilemez: Güçlü güneş ışığı modelinizin çevresinde sert gölgeler oluşmasına neden olur. Çözümü kolay: Flaşı kullanmak. Bu güneş altındaki çekimlerde pek akla gelmese de aydınlatma flaşı şeklinde kullanarak gölgeleri yumuşatabilirsiniz. Eğer güneş yandan geliyorsa bütünleşik flaşınız yetersiz kalabilir. Bu durumda biraz değişiklik yapmanız gerekir: Modelinizin yerini gölgede kalan yanı örneğin bir beyaz duvara gelecek şekilde değiştirin. Duvardan yansıyan ışık gölgeleri oldukça yumuşatacaktır. Eğer yakınlarınızda böyle bir duvar yoksa siz yerinizi güneş modelin saçlarının arkasında kalacak şekilde, yani yüzü gölgede kalacak şekilde değiştirin. Güneşi karşınıza almış olsanız da ışık doğrudan objektifinize düşmez. Saçlar ise sadece güneş tarafından aydınlatılır ve parlar. Güneş yine de objektife doğrudan düşüyorsa bir ters ışık filtresi veya uygun büyük lükte bir karton gölgelik ile bunu engelleyebilirsiniz. Böyle çekimlerde unutmamanız gereken bir diğer önemli nokta ise beyaz dengesi. Gölgede kaldığınız için makinenizin ayarını "bulutlu" veya benzer bir beyaz dengesi seçeneğine getirmelisiniz.

25. Yaratıcı beyaz dengesi ayarı
Beyaz dengesi ayarı ile ışık kaynağının renk sıcaklığı da renk hesabına katılır. Analog fotoğraf makinelerinde düzeltici filtrelerle yapılması gereken bu işlemi artık dijital makinelerde kolayca yapabilirsiniz. Örneğin otomatik beyaz dengesini seçtiğinizde makineniz hep ağırlıklı ışık kaynağına göre ayarını yapar. Ama isterseniz kendiniz "Gün ışığı" veya "Tungsten ışığı" seçeneklerini de seçebilirsiniz. Güncel fotoğraf makineleri çok çeşitli ışık durumlarında doğru sıcaklığı kolayca ve otomatik olarak kendileri bulabiliyor. Yine de karlı çekimler veya kumsal çekimleri gibi zor çekimlerde beyaz dengesini el ile yapmanızda yarar var. Üst sınıf kompakt makinelerde veya DSLR'larda ise bu özelliği yaratıcılığınızı artırmak için kullanabilirsiniz. Bu tip makineler beyaz dengesinin el ile yapılmasına izin verir. Bu şekilde fotoğrafınıza hafif bir renk baskınlığı verebilirsiniz. Örneğin 5.500 Kelvin'in üstündeki sıcaklarda gün ışığı çekimleri daha sıcak renklere sahip olurken altında daha soğuk renklere bürünür. Tungsten ışıklı stüdyo çekimlerinde ise 3.200 Kelvin civarında gezinebilirsiniz. Bu değeri artırırsanız fotoğrafınız sarıya çalar, daha fazla yükselttiğinizde ise mavi renk hakim olur.

26. Doğru zamanı yakalamak
Fotoğrafçılar için gün içinde iki uygun zaman vardır: Sabahın erken saatleri ve akşamüstü. Bu saatlerde gökyüzünde güneş yere daha yakındır ve sıcak ışığı ile motifleri daha da güzelleştirir. Özellikle sabahları pusu güneş ışınlarının olduğundan daha yumuşak hissedilmesini sağlar ve gölgeleri yumuşatır. Akşamları ise havadaki
toz parçacıklarının ve kirliliğin artmasıyla istenmeyen bir görüntü oluşabilir. Bu yüzden güneş sabah gösterdiği etkiyi gösteremez; ayrıca renk sıcaklığının da ayarlanması gerekir.

27. Işıkların karışımını sağlamak
Işıklar renk sıcaklıkları yoluyla veya uzun pozlamada farklı ışık kaynakları kullanılması ile karıştırılabilirler. İç ortamlarda yaptığınız planlı çekimlerde objenizi flaşla nötr aydınlatıp arka planda bir halojen ışık ile sıcak bir ortam yaratabilirsiniz. İsterseniz objenizi bir tungsten lamba ile aydınlatıp arka plandan içeri biraz güneş ışığı girmesine de izin verebilirsiniz. Bu fotoğrafınızda hafif bir mavi ışık etkisi yaratır. İkinci yöntem ise ışıkla "resim yapılmasını" sağlar. Bunun için ilk önce karanlık bir oda ve bir ışık kaynağı, örneğin bir el feneri bulmalısınız. Karanlık ortamda objenizi makine önüne
yerleştirdikten sonra ise yapmanız gereken sadece makinenizi "bulb" enstantane moduna getirmek ve daha sonra deklanşöre basıp fenerle farklı açılardan objenizi aydınlatmak. Bu şekilde objenizi istediğinizi gibi "resmedebilirsiniz". Yöntem biraz alıştırma gerektirse de özellikle zor aydınlatılabilen karışık şekilli objelerde mükemmel sonuçlar verir. Bu konuda hazırladığımız küçük bir örneği ilk sayımızda bulabilirsiniz.

28. Mükemmel gölgeler
Gölgelerin en kötü yanı fotoğrafta çok koyu çıkmalarıdır. Özellikle güneşin parladığı günlerde yapılan çekimler sırf bu yüzden kötü çıkabilir. Bunu engellemek için üç farklı yöntem uygulayabilirsiniz. Örneğin motifinizdeki gölgeleri beyaz bir karton tutarak yumuşatmayı deneyebilirsiniz. Bu özellikle güneş ışığında yapılan portre çekimlerinde oldukça etkili bir yöntemdir. Eğer bir karton bulamıyorsanız makinenizin flaşını aydınlatma amacı ile kullanabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken nokta flaşı çok güçlü kullanmamak. Üçüncü ve son seçenek ise iki farklı pozlama yöntemi. Özellikle mimari ve doğa çekimlerinde bu yöntemi kullanmanız mümkün. Yapmanız gereken ise sehpa kullanarak aynı karenin iki farklı pozlama ile fotoğrafını çekmek. Bunlardan ilkini doğru pozlayarak, ikincisini ise gölgeleri görmek istediğiniz şekilde pozlayarak çekmelisiniz. Daha sonra iki fotoğrafı bilgisayar başında birleştirerek fotoğrafınızın kontrast zenginliğini artırabilirsiniz. Kimi dijital fotoğraf makinelerinde bu yöntem özel bir işlev olarak karşınıza çıkabilir. Örneğin HP, ürünlerine yerleştirdiği "Adaptive Light" özelliği ile daha çekim sırasında kolayca amacınıza ulaşmanızı sağlayabiliyor.

29. Uzun süreli pozlama
Uzun süreli pozlamaları mutlaka bir sehpa ile yapmalısınız. Görüntü sabitleyiciler çekim sırasında oluşabilecek sarsıntıları 1/15 ile 1/30 enstantane değerlerine kadar engelleyebilseler de, bir saniyenin üstündeki pozlamalarda etkisiz kalırlar. En mükemmel uzun süreli pozlamalar için çekim öncesi makinenizin bütün ayarlarını iyice kontrol etmelisiniz. Örneğin makineniz otomatik modunda 1/15 saniye sınırının altında bir süre öneriyorsa diyaframı sonuna kadar açmış ve ISO değerini olabildiğince yükseltmiş demektir. Eğer bu değerleri kullanmayı düşünüyorsanız fotoğrafınızda net alan derinliğinin az olacağını ve yoğun grenle karşılaşacağınızı da hesaba katmak zorundasınız. Bu yüzden ilk önce manuel ayarlara gelip istediğiniz net alan derinliğine göre diyaframınızı ve istediğiniz ISO duyarlılığını seçin. Enstantaneyi en son belirleyebilirsiniz, çünkü zaten tripod kullanacağınızdan 1/5 saniye ve beş saniye pozlama sürelerinin arasında sizin için bir fark olmayacaktır. Tamamen sarsıntısız fotoğraflar için ise birkaç noktaya daha dikkat etmeniz gerekir. Örneğin uzun süreli çekimlerde çekimi her zaman otomatik deklanşörle veya geri sayımlı modda gerçekleştirin. DSLR'larda ise ilk önce aynayı kapatıp daha sonra çekimi uzaktan kumanda ile başlatın. Eğer rüzgarlı bir bölgede çekim yapıyorsanız, tripodun orta sütununa bir ağırlık bağlamayı deneyebilirsiniz.

30. Hareketli fotoğrafçılık
* Lomografi: Eski bir Rus mercek fabrikası olan Lomo'nun ürettiği vizörsüz makinelerle başlayan, genellikle bel hizasından yapılan ve sonuçta ne çıkacağı filmin banyosuna kadar belli olmayan, netliği ve diğer bütün klasik fotoğrafçılık kurallarını dikkate almadan fotoğraf çekme akımı, yani "lomografi" kimisi için bir saçmalık kimisi için de tam bir eğlencedir. Yürürken, koşarken, her durumda vizörünüzü veya ekranınızı kullanmadan çekim yaparak siz de çok ilginç sonuçlar elde edebilirsiniz. Üstelik analog fotoğraf makinelerinde olduğu gibi film ve banyo ücreti ödemeye ve filmi sarmaya da ihtiyacınız yok.

* Hareketli fotoğrafçılık:
Lomografinin biraz abartılmış bir türü olan hareketli fotoğrafçılıkta fotoğrafçılar vizör kullanmamakla kalmayıp fotoğraf makinelerini havaya atarak çekim yaparlar. Teknik aslında basit: Makineyi hazırla, otomatik çekimi aç ve doğru anda kamerayı bir top gibi havaya fırlat. Eğer geri sayım bittiğinde objektifiniz gökyüzüne bakıyorsa kötü şans deyip tekrar denemeniz gerekiyor. Ama eğer aşağıya doğru bakıyorsa kuş bakışı ilginç perspektifler yakalayabilirsiniz. Özellikle gece uzun pozlamalı çekimlerde oldukça ilginç ışık resimleri çizebilirsiniz. Tabii ki yakalamanız gereken bir diğer şey de fotoğraf makineniz. Elinizden kayıp yere düşürürseniz pek mutlu olmayacağınızı herhalde tahmin edebiliyor olmalısınız.

 
BÖLÜM-15 Fotoğrafçıya ipuçları-2

31. Röportaj fotoğrafları
Röportaj fotoğrafçılığının günlük hayattan olayları değiştirmeden, olduğu gibi aktarma amacı yıllardır değişmedi. Eğer tatil fotoğraflarınızın yanında röportaj karakteri taşıyan bir seri çekim yapmak istiyorsanız normal donanımınızdan fazlasına pek ihtiyacınız olmaz: Hızlı çekim yapabilen bir fotoğraf makinesi, hafif tele odak uzaklığına sahip bir objektif ve bir de flaşla gereken bütün donanıma sahip olursunuz. Röportaj fotoğrafçılığında önemli olan fotoğraf çekmeye her an hazırlıklı olmaktır. Bu yüzden makinenizi çantanızda gezdirmek yerine sürekli elinizde tutmalı veya boynunuza asmalısınız. Normal tatil fotoğraflarınızı çektikten sonra çekim yerinde biraz daha vakit geçirin ve önceki çekimlerde dikkat etmediğiniz motifler arayın. İnsanları günlük hayatları içinde çekebilir veya ilk bakışta dikkati çekmeyen detaylara inebilirsiniz. Fotoğraf makinenizi da siyah-beyaz moda getirip ISO değerini yükselterek fotoğrafınızda biraz gren oluşumunu sağlarsanız, Henri Cartier-Bresson veya Robert Capa'nın fotoğraflarına yakın çekimler elde edebilirsiniz.

32. Çocuk fotoğrafları
Eğer çocukları hareket ederken çekmek istiyorsanız hızlı olmalısınız.
Güzel fotoğraflar için onlarla birlikte zaman geçirmeniz, peşlerinden koşmanız veya karnınızın üstünde yerde sürünmeniz bile gerekebilir. Kısacası sadece yanlarında olmak yeterli değil, hayatlarını da bir bakıma paylaşmak zorunda kalabilirsiniz. Benzer gereksinimler dijital fotoğraf makineniz için de geçerli: Hızlı bir otomatik fokus ve olabildiğince az gecikmeli bir çekim. Bunların dışında makinenizin en az 28mm'lik (FF) bir geniş açıya sahip olması da gerekir. 28mm çoğu makineyi listeden elese de hemen umutsuzluğa kapılmayın: En fazla 35mm'lik bir geniş açı sunabilen Sony H2, TZ1 gibi Lumix modelleri, Fujifilm F30 veya Canon Ixus 60 gibi hızlı kompakt makinelerle de kusursuz çekimler yapma şansına sahipsiniz. Makineniz ne olursa olsun, hep en geniş açıda ve ortalama bir diyafram açıklığında çekim yapın. Bu şekilde yeterli net alan derinliğine sahip olmayı garanti altına alabilirsiniz. Ayrıca flaş kullanmamaya çalışın, çünkü flaş oynayan çocukları rahatsız edip ilgilerini dağıttığı gibi fotoğrafınızın renk uyumunu da bozar. Bunun yerine pozlama süresini kısaltıp çekimi hızlandırmak için ISO değerini yükseltebilirsiniz.

33. Ürün çekimleri
Ürün fotoğrafçılığı klasik stüdyo fotoğrafçılığına oldukça benzer. Gün ışığı ile aydınlatılmış bir odada ürün çekimleri yapılabilse de, bu durumda stüdyo ışıklarının kullanımında olduğu kadar geniş çekim seçeneği bulamazsınız. Eğer ürün fotoğrafçılığına olabildiğince ekonomik bir giriş yapmak istiyorsanız bir beyaz karton, yapı marketlerinden edinebileceğiniz iki ya da üç spot ışık ve fotoğraf mağazalarından alabileceğiniz bir dağıtıcı folyo da başlangıç olarak işinizi görecektir. Spotları biri ana, bir diğeri aydınlatma ve üçüncüsü ise arka plan aydınlatması işlevi görecek şekilde yerleştirebilirsiniz. Lambaların obje üzerindeki etkisini kontrol edebilmeniz için hareket alanınızın olmasında veya lambalarınızın bir ayarlanabilir düğme ile kontrol edilebilir olmasında yarar var. Yerleşimde ana ışığın objenize doğrudan önden gelmesini engelleyin. Doğru konum önden eğimli geldiği yer olacaktır. Küçük objelerde sadece bir lamba da işinizi görebilir. Gölgelerin aydınlatılması için ise küçük beyaz kartonlar, bir ayna veya alüminyum folyo kullanabilirsiniz. Fotoğraf makinesi ayarlarında ise net alan derinliğini artırmak için uygun bir diyafram açıklığı seçmeye çalışmalısınız. Eğer flaşınız varsa farklı aydınlatma seçeneklerine de kullanabilirsiniz. Çoğu üreticinin giriş seviyesindeki kullanıcılar için iki lamba, bunların üçayaklarından ve şemsiye reflektörden oluşan setleri vardır. Aydınlatma alternatifleri ile ilgili ayrıntılı bilgileri geçen sayımızda bulabilirsiniz.

34. Porte modunda çekim
Portre modu artık neredeyse bütün dijital fotoğraf makinelerinin seçim tekerleğinde yerini almış durumda. Makinenizi bu moda getirdiğinizde otomatik olarak en geniş diyafram açıklığı seçilip makine içinde otomatik keskinleştirme işlevi hafifletilir ve renkler / doyum oranı ten tonlarına göre ayarlanır. Portre çekimlerini çarpıklıkları engellemek için en az 100mm'lik (FF) bir odak uzaklığı kullanarak yapmalısınız. Otomatik olarak seçilen en geniş diyafram açıklığı ise çekimde arka planın flulaşarak ilginin motifiniz üzerinde toplanmasını sağlar. Yine de arka plandaki mobilyalar, ağaçlar veya binalar gibi objelerin anlaşılabilir olacağını ve aslında olmasının da gerektiğini unutmayın. Aksi takdirde fotoğrafını çektiğiniz modelin başı yoktan ortaya çıkıyormuş gibi bir his oluşur. Bu yüzden çekiminizi arka planı da dikkate alarak gerçekleştirin.

35. Hayvan fotoğrafları
Koltuğa yayılmış bir kedi veya kafesindeki sevimli kanaryanın fotoğrafları hayvan fotoğrafçılığı için ufak tefek basit alıştırmalar olabilir. Asıl zor olan vahşi hayvanları doğal yaşam ortamlarında fotoğraflamaktır. Doğal ortamdaki çekimlerde fotoğrafçı bir
avcının sabrına ve yeteneğine sahip olmak zorundadır: Saklanmalı, beklemeli ve sabırlı olmalıdır. Tercihen görüntü sabitleyicisi olan hızlı bir DSLR makine, en azında 300mm'lik (FF) büyük diyafram açıklığına sahip bir objektif hayvan fotoğrafçılarının ideal düzenekleridir. Ama evlerinize yakın yerel ormanlarda 400mm'lik (FF) odak uzaklığına sahip Sony Cybershot H5 ve benzeri kompakt makinelerle de başarılı sonuçlar elde edebilirsiniz. İster kamufle olmuş şekilde çalılar arasında gizleniyor olun, isterseniz de koltuğunuzda oturun, sincapları veya tavşanları görebileceğiniz en güzel saatler günün erken saatleri ve akşamüstleridir. Bu da neden büyük diyafram açıklığı olan bir objektife gereksinim duyulduğunu açıklıyor. Ama 2,8 diyafram değerine sahip 300mm'lik objektifler ya da 4,0 değerine sahip 600mm'lik objektifler sadece denemek isteyenler için oldukça pahalı olacaktır. Bu yüzden eğer "hayvan fotoğrafı avcısı" olmayı düşünüyorsanız böyle objektifleri ilk önce kiralamayı veya arkadaşlarınızdan ödünç almayı denemelisiniz. Bu donanımlara ek olarak bir tripod da işinizi kolaylaştırabilir. Özellikle tek ayaklı sehpalar fotoğrafını çekebileceğiniz hayvanı kolay izleminizi sağlar ve size sadece doğru anda deklanşöre basmak kalır.

36. Astro fotoğrafçılık
Yıldızları görmeyi istemek çok şey istemek değildir. Tek ihtiyacınız olan fotoğraf makineniz, bulutsuz bir gece ve bir teleskop. Pahalı donanımların kafanızı karıştırmasına izin vermeyin, basit bir kompakt makine de işinizi görecektir. Makinenizi teleskopunuza tutturduktan sonra bütün yıldızlar makinenin ekranda belirir. Doğru pozlama için birkaç test çekiminden sonra sisteminiz hazır olacaktır. Eğer astro fotoğrafçılık ile ciddi anlamda ilgilenmek istiyorsanız Canon'un EOS 20Da modeline mutlaka göz atmanızı öneririz. Özel olarak düzenlenmiş bir algılayıcıya sahip olan 20Da, çekim öncesi aynasını kaldırıp fotoğrafı canlı olarak ekrana getirebiliyor.

37. Ek donanımlarla makrolar
Dijital fotoğraf makinenizi çiçek simgesi ile gösterilen makro moduna getirdiğinizde flaş kapatılır ve en düşük fokus uzaklığı, yani objektifinizin netliği sağlayabileceği obje ile fotoğraf düzlemi arasında olabilecek en düşük mesafe küçültülür. Artık çoğu makine bu işleve sahip olarak geliyor. Bu durum ek bir donanıma veya özel bir objektife gerek olmadan makro çekim olanağı veriyor olsa da çoğu modelde mecburen geniş açı ile çekim yapılması fotoğrafta şekil bozukluklarına neden olabiliyor. Şekil bozuklarını engellemek için üreticiler ek donanımlar sunuyor, kompakt bir makineyle makro çekim yapabilmek için bu kadar uğraşmayı göze alıyorsanız denemeye değer bir seçenek. DSLR kullanan fotoğrafçılar ise biraz daha şanslılar: Makro bir objektif takmak, fiyat açısından oldukça avantajlı bir ara halka kullanmak veya objektif üstüne ek bir objektif takmak arasında seçim yapabilirler. Yakın çekimlerde objeden yansıyan ışıklar normal çekimlerdeki gibi parlak olmasalar da, burada da flaşı kapatmanız gerekir. Yine de yapay bir ışıkla çalışabilmek için makinenizden uzakta kullanabileceğiniz, yani uzaktan kumanda ile patlatabileceğiniz bir flaşa ihtiyacınız olur. Eğer sadece yapısal bir çekim yapıyorsanız bu amaç için üretilmiş ring flaşlar kullanabilirsiniz. Yaratıcı sanatsal çekimler için ise odaklanabilen iki el feneri işinizi görebilir. Biraz daha profesyonel olan LED ışıklar biraz sabırla harika etkiler oluşturabilir.

38. "Manzara" modunda çekim
Dijital fotoğraf makinenizle gezerken hoşunuza giden bir manzara gördüğünüzde ilk aklınıza gelen genellikle bu anı olabildiğince bütünlüğü ile bellek kartınıza aktarmak olur. Makinenizi manzara moduna getirip bütün manzarayı içine alacak şekilde, yani çoğunlukla en geniş açı ile kadrajı ayarlayarak deklanşöre basıverirsiniz. Eve döndüğünüzde ise sizi hüsran bekliyor olabilir: Harika olmasını beklediğiniz fotoğraf aynı hissi vermez. Çünkü açı çok geniş ve içindeki eleman sayısı çoktur. Bu yüzden bir
manzara gördüğünüzde ilk olarak bütününü kadrajınıza almayı değil sadece sınırlı ve özellikle etkileyici kısımlarını fotoğrafınıza aktarmaya çalışın. Bu şekilde başarılı ve etkileyici fotoğraflar elde edebilirsiniz. Manzara fotoğrafı çekerken önemli olan fotoğraf elemanlarını fotoğrafa uyumlu şekilde dağıtmaktır. Çoğu zaman öne çıkan etkileyici elemanları fotoğrafın ortasına denk getirmek iyi sonuç vermez. Bunun için "altın kural"ı kullanabilirsiniz. Artık çoğu dijital fotoğraf makinesinde, ekranı 2:3 oranında bölerek altın kuralı uygulamanızı kolaylaştıracak bir işlev mevcut. Bu şekilde fotoğraftaki dengeyi sağlayabilirsiniz. Özellikle manzara çekimlerinde fotoğrafın büyük kısmını gökyüzünün oluşturması ışık oranlarının dengelenmesini de gerektirir. Bunun için objektifinizin önüne geçirilen bir nötr gri geçiş filtresi kullanabilirsiniz. Bu şekilde gökyüzünün parlaklığı azaltılıp bulutların ve gölgede kalan detayların ortaya çıkması sağlanır.

39. Havai fişek çekimleri
Dijital fotoğraf makinelerinin çoğunda havai fişek modu bulunur. Eğer otomatik modda hiçbir şeye benzemeyen havai fişek fotoğrafları çekmekten sıkıldıysanız bu modu denemelisiniz. Bu modda makineniz otomatik olarak açık bir diyafram ve uzun bir pozlama süresi seçip flaşı kapatır. Eğer makinenizde havai fişek modu yoksa, bu ayarları el ile yaparak siz de harika fotoğraflar elde edebilirsiniz. Bunun için ilk önce makinenizi "M" (manuel) moduna getirin. Daha sonra pozlama süresi (enstantane) seçimine gelerek bir ile dört saniye arasında bir süre belirleyin. Diyaframı da orta bir açıklığa getirin. Bundan sonra fokusu el ile ayarlayabilmek için otomatik fokusu kapatın ve sonsuza getirin. Bu şekilde deklanşöre bastığınızda otomatik fokusun yersiz yere gökyüzünde odaklanacak nokta arayarak çekimi geciktirmesini engellersiniz. Havai fişek atıldıktan sonra fotoğraf makinenizi havaya kaldırın ve patlar patlamaz da deklanşöre basın. Belirlediğiniz pozlama süresi boyunca oluşan bütün renkler ve şekiller bellek kartınıza aktarılır. Eğer ilk çekimleriniz fazla parlak veya koyu çıkarsa diyaframı açarak veya kapatarak içeri giren ışık miktarını kontrol edebilirsiniz. Ama bunun için enstantane değeri ile oynarsanız havai fişeklerin şekilleri oluşmadan veya fazla uzun görünmelerine sebep olabilirsiniz. Bir tripod kullanırsanız elde ettiğiniz sonuçlar çok daha güzel olacaktır. Ama fişekler gökyüzünde sürekli bir flaş etkisi yarattığından el ile çektiğiniz fotoğraflar da ortaya tatmin edici sonuçlar koyabilir.

40. Aşırı geniş açı çekimler
Sürekli kurallara sağdık kalarak mı çekim yapıyorsunuz? Kuralların çiğnenmek için var olduklarını unutmayın. Fotoğrafçılıkta bazen uygun objektifle çekilmemiş fotoğraflar çok daha etkileyici olabilir. Kuralları çiğnemeye başladığınızda en önemli kural bunu bir kere değil birçok kere yapmaktır. Örneğin bir geniş açı objektifle ilk portre fotoğrafınızı çektiğinizde bu işi beceremediğinizi düşünebilirsiniz. Hemen yılmayın, içinizdeki yaratıcılığı ancak, çekim ayarlarını hiç değiştirmeseniz bile seri halinde bir çekim yaptığınızda keşfedebilirsiniz. Geniş açı objektif ile seri çekimler alttan perspektifler için uygundur. Kurbağa perspektifi olarak adlandırılan bu perspektifte geniş açı objektifiniz ile harika sonuçlar alabilirsiniz. Ön plandaki objeler veya küçük ayrıntılar boyut farkı algısını karıştırır ve örneğin küçük bir papatya arkadaki modelinizin yanında devasa görünebilir. Gezi fotoğraflarında da bu tekniği kullanabilirsiniz. Bunun için fotoğraf makinenizi alıp motifinize olabildiğince alttan yaklaşın. Örneğin biraz ilgi çekici olan insanları farklarını ön plana çıkarmak için bu teknikle çekin. Ama çekim yapmadan önce modelinize de neden böyle bir çekim yaptığınızı söylemelisiniz. Aksi takdirde büyük burunlu birini habersiz alttan çekmeye çalışmak hoş olmayan sonuçlar doğurabilir.

41. Derinlik keskinliği
Dijital fotoğraf makinenizin en büyük diyafram açıklığını seçerek net alan derinliğini düşürebilirsiniz. Diyafram değerini çekim yapmak istediğiniz odak uzaklığındaki en küçük sayıya getirerek diyaframı olabildiğince açmış olursunuz. Bunun tam tersine, diyaframınızı olabildiğince kapatırsanız, yani diyafram değerini en büyük değere getirirseniz olabilecek en büyük net alan derinliğine ulaşırsınız. Portre çekimlerinde az bir alan derinliği tercih edilir. Bu arka planın bulanıklaşmasını ve modelden ayrılmasını sağlar. Makro çekimlerde de netlik ve bulanıklık fotoğrafa farklı bir etki verir. Örneğin bir çiçek üzerindeki arıyı gördüğünüzde arka plandaki yeşilliğin bir çayır olduğu fikrini hemen edinebilirsiniz. Ürün veya belgesel tarzda çekimlerde ise durum bunun tam tersidir: Motif en ince ayrıntısına kadar net olmalı ve gölge oluşmayacak şekilde aydınlatılmalıdır.

42. 360 derece fotoğraflar
Basit kompakt makinelerle bile 360 derecelik çekimler yapabilirsiniz. Tek yapmanız gereken panorama çekiminde olduğu gibi durduğunuz yerde durmayıp başladığınız noktaya dönene kadar devam etmek. Teknik yanı ise panoramayla aynı: Pozlama değerlerinizi belirleyin ve makinenizi manuel moda getirerek bu değerleri kullanın, otomatik fokusu da kapatın. 360 derece çekimlerdeki tek fark makinenizin önünde netlik sağlanan mesafeden çok yakın veya çok uzak objelerin olup bunların netsizliğe sebep olması. Sabit olmayan ufuk hizasını ve eğimli çekimleri ise bir tripod kullanarak aşabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken ise mümkünse bir su terazisi ile dengeli bir dönüşü sağlamak. Eğer 360 derece çekimler hoşunuza gidiyorsa fotoğraf donanımları satan bir mağazadan tripod üzerine monte edilebilen döner bir tepsi satın alarak çekiminizi mükemmel hale getirebilirsiniz. Çekiminizi tamamladıktan sonra,
sıra işleme yazılımınız ile her zamanki gibi fotoğrafları birleştirmek. Ama panorama fotoğraflardan farklı olarak bunları içlerinde gezinebileceğiniz duruma da getirebilirsiniz. Bunun için oluşturduğunuz 360 derece fotoğrafı Ulead Cool 360 veya Quicktime gibi bir yazılımla dönüştürmelisiniz. Daha sonra bu fotoğraflar (genellikle .mov uzantılı) içinde farenizle gezinebilir, hatta detaylara yakınlaşıp uzaklaştırabilirsiniz.

43. ISO değerleri ile oynamak
Bazı fotoğraf grenleri diğerlerine benzemez ve aslında kötü değildir. Çoğu işleme yazılımında sanatsal görünüm için gren efektleri (noise) bulunur. Bunun nedeni, kimi fotoğrafların çok düzgün olup gerçekten de fotoğrafa benzememesidir. Bunu kısmen CD'nin pürüzsüz sesine bir plak hışırtısı eklemek olarak görebilirsiniz. Örneğin bir jazz konserinde çektiğiniz siyah-beyaz veya renkli fotoğrafa belirli bir parça gren eklerseniz veya bunu çekim sırasında ISO değerini değiştirerek sağlarsanız büyüleyici fotoğraflar elde edebilirsiniz. Bir güneş batışında ise bunun aksine olabildiğince grenlerden uzak durmalısınız. ISO değerleriyle oynamayı avantajlı hale getirmeniz de mümkün. Örneğin bir toplantıda flaşla fotoğraf
çekiyorsanız ISO değerini grenleri dert etmeden yükseltebilirsiniz. Bu şekilde flaşınızın erişim mesafesini yükseltmiş, arka planın daha iyi aydınlanmasını sağlamış ve kontrast farklarını azaltmış olursunuz. Grenler ise flaşla çekimden kaynaklanan kısa pozlama süreleri nedeniyle son derece az miktarda oluşur.

44. Renk efektleri
Binlerce defa çekilmiş bir motifin en güzel renkli fotoğrafını çekseniz bile kimi zaman çok bir değer taşımaz. Eğer diğerlerinde farklı bir şey aklınıza gelmiyor ve radikal perspektiflerden çekiniyorsanız elinizdeki tek seçenek renklerle oynamaktır. Güncel DSLR'larda RGB modunda, yani renk bilgileri korunarak siyah-beyaz fotoğraflar çekilebildiğinden bu modu denemenizi öneririz. Bu şekilde posta kartlarında görebileceğiniz cinsten motiflerin ne kadar da ilginç duruma gelebileceğini anlayacaksınız. Çoğu dijital fotoğraf makinesi modelinde siyah-beyaz modunun dışında "Sepia" veya mavi ton modlarını da seçebilirsiniz. Son kararınızı vermeden önce istediğiniz modlarda deneme çekimleri yapın ve bunlara ekranınızda kısa bir süre bakın. Seçiminizi yaptıktan sonra da seçtiğiniz modda çekiminizi yapın. Tabii normal çekim yaptıktan sonra bu efektleri bilgisayarda uygularsanız çok daha kaliteli sonuçlar da elde edebilirsiniz.

45. Renkleri fazla açmak
Yağmurlu ve puslu bir günü yağmurlu ama insana neşe veren bir güne dönüştürmek için sadece +0,5'lik bir pozlama düzeltmesi yeterli. Bu değeri girdiğinizde koyu ve boğucu griler daha cana yakın grilere dönüşüverir. Özellikle şehirde yaptığınız çekimlerde pozlama düzeltmesi iyi sonuçlar verecektir. Yağmurlu günlerde sert gölgeler oluşmadığından karanlık bölgeler parlak güneş ışığında olduğundan daha güzel görüntülenebilir. Beyaz dengesi ayarını değiştirerek de etkileyici fotoğraflar elde edebilirsiniz. Örneğin manzara çekimleri, renkleri biraz "ısıtarak" çektiğinizde daha güzel görünürler. Bunun için makinenizin beyaz dengesi ayarını makine modeline göre "bulutlu" veya "gölgede" seçeneklerinden birine getirin. Bu, analog fotoğraf makinelerinde 81C filtresi ile elde edilen etkiyi elde etmenizi sağlayacaktır. Eğer eski teknikleri devam ettirip objektifinizin önüne bir 81C filtresi takarak çekim yapmak istiyorsanız beyaz dengesi ayarını "günışığı" seçeneğine getirmelisiniz. Yağmurlu ama yine de aydınlık günlerde ISO duyarlılığını değiştirerek ışık etkisini artırabilirsiniz. Yüksek duyarlılıkta makinenizin dinamik kontrast aralığı daralır ve bu şekilde aydınlık bölgelerde daha az şekil çıkar. Bu da güneşin bu bölgelerde daha fazla parladığı hissini yaratır ve havanın daha iyi olduğu fikrine kapılmanızı sağlar. Tabii bu teknikte az da olsa gren oluşacağını unutmayın.

46. Spor çekimleri
Dijital fotoğraf makinenizi spor çekim programına getirdiğinizde, makineniz sizin için birbiriyle uyumlu en büyük diyaframı, genellikle 2,8 değerini ve en kısa pozlama süresini seçer. Ama makineni sahada gülleyi fırlatan sporcuyu yanınıza, tribüne getirmesi için bir de uzun odak mesafeli objektife ihtiyacınız olur. Bunun için yüksek seviye bir mega zumlu kompakt makine mi, yoksa DSLR'lar için bu özellikleri taşıyan bir objektif mi alınması gerektiği ise objektifin ışık gücüne bağlıdır. Çünkü ancak bu durumda uygun pozlama sürelerine ulaşabilirsiniz. Eğer DSLR makineniz için bu kadar büyük bir yatırım yapmak istemiyorsanız, odak uzunluğundan biraz ödün vererek en düşük diyafram değeri 4,0 olan objektiflere yönelebilirsiniz. Hangi optik donanım olursa olsun, bir spor fotoğrafçısının çantasından ayırmaması gereken donanım ise doğru boyutlandırılmış bir ters ışık filtresidir. Çünkü çoğu zaman çekim öncesi doğru ışık yönünü belirleyecek kadar zamanınız olmaz. Bunun dışında özellikle tek ayaklı bir sehpa veya bir tripod da mutlaka yanınızda olmalı. Genel anlamda ışık değerlerinin değişmediği bir futbol karşılaşmasında ya da benzeri başka durumlarda pozlama değerlerini el ile girmeniz sizin açınızdan avantajlıdır. Yoksa makineniz siz her deklanşöre bastığınızda pozlama değerlerini tekrar hesaplayacak ve bu değerleri kullanacaktır. Motifiniz de sürekli merkezde bulunmayacağından, örneğin futbol maçında oyuncunun çizginin kenarında bulunduğu anda yapılan çekimlerde otomatik mod çekim hatalarına neden olabilir.

47. Kar ve kumsal çekimleri
Lapa lapa bembeyaz kar yağarken otomatik modda yapılan çekimlerin gri tonlarda çıktığına çoğu kez rastlamışsınızdır. Kar tatilinizde çektiğiniz bütün fotoğrafların gri çıkması yüzünden kendinizi suçlamanıza gerek yok; fotoğraflarınızın çöpe gitmesine neden olan gerçek suçlu makinenizin mükemmeliyetçi ışık ölçüm sisteminin ta kendisi. Çünkü ışık ölçüm sistemi sadece gri tonu (yoğunluğu) ölçer. Bembeyaz karın veya kumsalın fotoğrafa bizim gördüğümüz gibi yansıması için ise pozlama süresinde +1 veya +2 diyafram adımı kadar bir düzeltme gerekebilir. Kimi dijital fotoğraf makinesi kar veya kumsal çekim programlarında bu ayarı otomatik
olarak yapar. Bunun dışında dağlarda veya deniz kenarında yaptığınız çekimlerde yoğun olarak bulunan ultraviyole ışığın bir UV filtresi ile objektife girmesini engelleyerek de fotoğraflarınızı iyileştirebilirsiniz. Bu şekilde hafif eflatun tonlarda fotoğraflar elde etmekten kurtulmuş olursunuz ve fotoğraflarınız kontrast açısından biraz zenginleşir. Bu tür filtreleri fotoğrafçılık donanımları satan mağazalarda rahatlıkla bulabilirsiniz. Ayrıca bu filtreleri kompakt makinelere takmak için bir vida yuvasına veya modele özel bir dönüştürücüye ihtiyacınız olacaktır.

48. Polarize filtre kullanımı
Polarizasyon filtreleri cam veya parlak yüzeylerde oluşan istenmeyen yansımaları engellemelerinin dışında çoğu fotoğrafçı tarafından renkleri daha canlı göstermeleri nedeniyle de kullanılır. Birbiri üzerine yerleştirilmiş ve biri döndürülebilir olan cam plakalar sayesinde sadece doğrudan gelen ışıkların objektife girmesi sağlanabilir. Bu şekilde istenmeyen parıltılar engellenir. Polarizasyon filtrenizi sadece gerekli oluğu durumlarda temel görevini zamanlarda da, örneğin öğlen saatlerinde tepenizde parlayan güneş altında fotoğraf çekmek istediğinizde kullanın. Bunun yanında polarizasyon filtresi, ışığın üç diyafram adımı kadar da azaltılmasını sağlar. Bu şekilde güneşli havalarda bile net alan derinliği düşük çekimler yapabilirsiniz. Artık çoğu önemli filtre yazılımsal olarak bilgisayarınıza gelebiliyor ve fotoğrafı çekimden sonra işlemenize olanak tanıyor. Bu kural polarizasyon filtresi için de geçerli. Ama tabii ki bu yazılımsal araçların yetenekleri gerçek filtrelere oranla oldukça kısıtlı. Çünkü camdaki bir yansımanın altında kalan motifinizi işleme yazılımınızda tekrar görünür hale getiremezsiniz.

49. Fotoğrafların flulaştırılması
Optik ekipmanlarla gerçekleştirilen flulaştırma ve bununla birlikte bir miktar aşırı pozlama ile sanatsal çekimlerde ten tonlarını öne çıkarabilirsiniz. Optik flulaştırmanın PC başında flulaştırma karşısındaki avantajı gözle görülebilir derece yüksek olan temel keskinliğidir. Photoshop'un "Blur" filtresini kullanarak bulanıklaştırdığınız karelerin kalitesi optik yolla yapılanlardan çok düşüktür. Kaliteli fotoğraflar elde etmek için filtrelere çok para harcamanız gerekmez: Kendi flulaştırma filtrenizi kendiniz de üretebilirsiniz. Unutulmaya yüz tutmuş vazelin yöntemi ile yaratıcı sonuçlar elde edebilirsiniz. Bunun için nötr bir UV filtresine veya düz bir cama marketlerde bulabileceğiniz vazelini bulanıklaştırmak istediğiniz bölgelere denk gelecek şekilde sürün. Özellikle ters ışıktaki çekimlerde etkiyi artırmak için veya portre çekimlerinde arka planı daha belirsiz hale getirmek için bu yöntemi kullanabilirsiniz. Bu şekilde fazla harcama yapmadan kısa sürede etkileyici sonuçlar elde edebilirsiniz.

50. Gün batımı
Dijital fotoğraf makinelerinin "Gün batımı" modunda flaş kapatılarak
pozlama yaklaşık bir diyafram kadar azaltılır. Akşam karanlığına bürünmeye başlayan ufku fotoğraflarken en sık yapılan hata çekim için çok geç kalınmasıdır. Güzel çekimler için gökyüzü kızıllaşmaya başlamadan bir saat önce çekim yapacağınız yerde olmalısınız. Ayrıca tripodunuz da hem sallantıları engellemek, hem de ufku doğru biçimde yatay doğrultuya alabilmek için yanınızda olmalı. Çekimlerinizi güneş daha ufuk çizgisine yaklaşmaya başladığında, pozlamayı üç veya dört diyafram adımı düşürerek yapmaya başlayın. Fotoğraflarınızda daha şimdiden gökyüzünün
nasıl renklenmiş olduğunu görünce şaşıracaksınız. Pozlamayı düşürmek yerine bir nötr filtre de kullanabilirsiniz. Bu şekilde alt kısmın da çok karanlık olmamasını sağlayabilirsiniz. Filtreyi doğru pozisyona getirmek ise biraz zamanınızı alabilir. Güneşi doğrudan kadrajınızın ortasına almayın, daha çok sola veya sağa denk getirmeye çalışın. Eğer ufukta bir gemi veya bir ağaç varsa güneşin etkisi de büyük oranda artar: Burada güneşin etkisi biraz kırılmış olur ve fotoğrafta daha çok ışık oyunu oluşur. Güneş battığında ise ortamın bütün sihri kaybolur. Gökyüzünün kırmızılığı artık merkezi olmadığı için sadece düz bir kırmızılık olarak kalacaktır.




kursumuz bitmiştir..herkese başarılı çekimler dileriz..=)
 
fotoğrafçılık kursu

ders ortamı süper olmakla birlikte iki haftada bir bedava geziler düzenlenmekte (KARTEPE dahil), kurs ücretinin 100-150 lira arası olduğu da düşünülürse bence BASAD fotoğrafçılık için tek geçilir..

tabii her şeyden önemlisi "ÜNSAL DURUKAN" ders veriyor bunu da unutmamak lazım..

Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) İstanbul Cad. No:38/BAKIRKÖY
 
Geri
Üst