Evet diyeceksiniz ulan!

zerkli

New member
Katılım
7 Eyl 2008
Mesajlar
2,738
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
faşizm uygulayandan uygulanana bulaşan bir hastalı







Türkiye’nin bir sivil dikta rejimine gidip gitmediği tartışıladursun, AKP’liler şimdiden faşizmin tüm davranış kalıplarını benimsemiş durumda. Ekran karşısında AKP’lileri izleyenler, Hitler ya da Mussolini’den farksız liderler görüyor.

Faşizm bir siyasi ideolojinin ismi olsa da, faşizan tavır, siyasi ideolojinin dışında, her bireyin düşünce ve davranış kalıplarında rastlanılan bir olgu. AKP’liler, şimdiye kadar her köşeye sıkıştıklarını düşündüklerinde bu faşizan ruhlarını açığa çıkaran tavırlar sergilediler. Referandum sürecinde ise AKP’nin faşist yüzü iyiden iyiye açığa çıktı.

Sadece dün gün içinde basına yansıyan üç haber, AKP’lilerin kişisel tavır ve davranışlarında faşist liderlerden pek bir farkları olmadığını bir kez daha kanıtladı...

Erdoğan Ali Kırca’yı canlı yayında azarladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ali Kırca’nın sunduğu Siyaset Meydanı programına konuk oldu. Erdoğan’ın program boyunca tavırlarını izleyenler, karşısındakini küçük gören bir kişiyle karşı karşıya olduklarını hissettiler. Ancak öyle bir an vardı ki, Erdoğan faşizan karakterini apaçık gösterdi.

Daha Ali Kırca sorusunun başında “Belki Büyükanıt meselesine geliriz ama...” dediği sırada Erdoğan Kırca’nın sözünü keserek “Ona bir daha gelme artık” emrini verdi. Kırca, bu şakayla karışık emir karşısında gergin bir şekilde gülmek ve sorusuna devam etmek zorunda kaldı.

Ardından Erdoğan, Ali Kırca’nın genelkurmay başkanlarıyla ilgili sorusuna “Ali Bey bu tür bir soru sorulur mu ya?” diyerek Ali Kırca’yı azarlamaya koyuldu. Program başından beri yanındaki diğer gazeteci Tuba Atav’la birlikte soruları Erdoğan tarafından kesilen Kırca ise bu tavır karşısında “Siz çocuk mu azarlıyorsunuz?” diyemedi.

Erdoğan, belli ki karşısında Yiğit Bulut gibi gazeteciler istiyordu.

Arınç TRT’yi azarladı
Başbakan Erdoğan’ın gazetecilere böyle bir tavrı layık görmesinden birkaç saat sonra yardımcısı Bülent Arınç da liderinin izinden gidiyordu. Arınç, Gümüşhane gezisi sırasında kendisini takip eden gazetecilere hangi kurumlardan geldiklerini sordu. Arınç, daha sonra “TRT burada mı?” diye sordu ve olmadığını öğrenince, belli ki çok önemsediği halde takip edilmemiş olmasının cezasız kalmayacağını bildirdi.

Arınç, önce “Onlar Milli Gazete gibidirler. İş bittikten sonra gelirler” dedi, ardından da yanındaki görevlilere dönerek “Yaz onu bir kenara, TRT kimse, yan gelip yatmasınlar” emrini verdi.

Arınç hemen ardından “Anadolu Ajansı burada mı?” diye sordu. AA muhabirinden yükselen “Evet efendim” yanıtı, Arınç’ın nasıl bir muhabir istediğini gösteriyordu. Arınç, bu muhabire de “Göster kendini kardeşim” dedi.

“Siz Başbakan’ın tozu olamazsınız”
Faşist karakterin başlıca özelliklerinden birisi, altındakilere dönük bu aşağılayıcı tavır kadar, üstündekilere dönük aşırı bir yüceltme ve tapınma halidir. Bu iki durumu birden, aynı anda, liderlerinin gazetecileri azarladığı aynı gün, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı gösterdi.

Hükümet ile kamu emekçileri sendikaları arasındaki toplu görüşmelerin üçüncü turunda Kamu-Sen’e bağlı Türk Büro Sen’in başkanı Fahrettin Yokuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TÜSİAD’a referandumla ilgili gösterdiği “Bitaraf olan bertaraf olur” tepkisinin demokratik olmadığını belirterek, “Bu demokratik tavır değil. Herkes atacağı oyu kendi bilir” dedi.

Liderinin eleştirilmesine dayanamayan Bakan Yazıcı, bu eleştiriye yanıt vermek yerine Yokuş ve masadaki diğer kamu emekçisi temsilcilerine “Siz Başbakan’ın tozu bile olamazsınız” dedi.

Neyseki sendika temsilcileri henüz gazeteciler kadar “kaşarlanmadıkları” için Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız Yazıcı’ya “Siz bizi azarlayamazsınız” diye çıkıştı, Yokuş da Yazıcı’ya “Başbakan peygamber mi?” diye seslendi. Ortam, KESK’in görüşmeleri protesto etmesinin ne kadar hayırlı bir olduğunu ortaya çıkarırken, AKP’nin Anayasa değişikliğiyle beraber “memurlara sendikal haklarını veriyoruz” iddiasının niye hiçbir temeli olmadığını da, ilgili bakanın kişisel tavrı üzerinden faş ediyordu.

Kendilerini üstün görüyorlar
AKP’liler faşizmin ruhunu öylesine benimsemişler ki, kendilerini herkesten üstün görüyorlar. Bu yüzden Başbakan çiftçileri “Ananı da al git ulan!” diye azarlıyor. Bu yüzden yanlarında çalışanları dahi küçük görüyorlar. Bu yüzden birkaç gün önce Erdoğan, miting konuşması sırasında bütçeden rakam vermek istediğinde “Maliye, maliye nerede?” diye bağırarak Mehmet Şimşek’i çağırıyordu. Bu yüzden domuz gribi tartışmaları sırasında Erdoğan Meclis’te herkesin önünde Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı azarlıyor, Akdağ salonu suratı bin parça terk etmek zorunda kalıyordu.

Bu faşist ruhun tezahürü, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, artık onlarcası intihar eden ataması yapılmayan öğretmenlerden ikisi kendisine sitem edince “Sözleşmeli öğretmenliğe başvurmayabilirdiniz” yanıtındaki vurdumduymazlığıydı. Hele ki protesto edildiklerinde, kendilerine karşı çıkıldığında çileden çıkan bu faşizan karakterlerin örneği, Şubat ayında AKP meclis grup toplantısında nükleer enerjiyi protesto eden grubu çekmek isteyen gazetecilere kapıyı göstererek “Medyaya açın kapıları... Açın kapıları... Açın kapıları, açın gitsinler” diyen Başbakan Erdoğan’dı. Öyle kaptırdı ki kendini Erdoğan bu faşist tavra, Yunanistan’da dahi Yunan gazetecileri “Yunan Silahlı Kuvvetleri medyası gibi davranıyorsunuz” diye azarlamaktan çekinmedi. AKP’liler o kadar faşizanlaştı ki, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Erzurum'un Tekman İlçesi'nde ilçe merkezi dışında olduğu için hastaneye servis isteyen bir vatandaşa, "Senin gibi provokatörleri çok gördüm" diyebildi.

AKP’liler kendilerini bu ruha öylesine teslim etmişler ki, kendilerini büyük görürken, liderlerini ise yere göğe sığdıramıyorlar. Bu yüzdendir ki geçtiğimiz Cuma günü AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “Yüksek Askeri Şura toplantılarında Başbakan’la Genelkurmay Başkanı'nın yan yana, aynı hizada oturmasını içime sindiremiyorum” diyordu.

Bu sözler, AKP’lilerin faşizan kafa yapısının artık karikatür denecek seviyeye kadar geldiğini gösteriyordu. Charlie Chaplin, “Büyük Diktatör” filminde aynen bu durumu şöyle tiye alıyordu:

Artık Türkiye'de gazetelerin arşivleri, AKP'lilerin faşist liderlerle benzerliklerine dair sayısız haberle dolmuş durumda. AKP'lilere bakıldığında giderek her şey daha fazla Hitler'i, Mussolini'yi andırıyor.


?Evet diyeceksiniz ulan!? | soL Haber Portalı
 
tayyip erdoğan'ı başbakan yapacak olan da toplum, padişah yapacak olan da. halk tercihini ikincisinden yana kullanmaya meyilli. türk toplumundaki genel eğilim budur. osmanlı'dan kalma toplum psikolojisi olsa gerek hep bir sahip, güden, çoban bulmaya meraklı olmuştur. bu durum kimileri (halk) için çaresizliğin, cehaletin sonucu kimileri için ise dalkavukluğun sonucudur. bu iki grup bir araya geldiğinde en sağlamını bile dinden, yoldan çıkarır. her insanın bir direnme noktası vardır fakat en sonunda herkes padişahlığını, krallığını ilan edebilir bu yoğun ısrar karşısında.
 
Bu ambalajlı işleri AKP iyi bilir. Faşizm dersin tövbe haşa derler , peki ne diye sorarsın. Demokrasi derler...
 
Benden selam olsun/
Diktatör Tayyip'e/çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır!
Siyasete dikta bulaştı? Rejim bozuldu!
Eğri kılıç kınında paslanmalıdır!

Ben bu iktidardaki koyun çobanlarının/
Güttüğü sürüdeki koyun değilim!
Ben bu diktatör Tayyip'in hükmettiği/
Aşşağılık şakşakçılarından değilim!

AKP'nin 'partizan' çıkarları uğruna/
Oğluna 'gemicikler' alma uğruna/
Bir sonraki seçimi 'kazanma hırsı' uğruna/
Devlet politikasından uzaklaşıp/

Nazizim türü siyasi politika yürütenlerin/
Damarında akan kandan/
Öz ve öz Türk oluşlarından/
Ettikleri mebus yeminlerinden/

Gelmişlerinden,geçmişlerineden/
Arlarından,namuslarından/
Vatanperverlik şöyle dursun/
Türk vatandaşı/ulus kimliğine sahip olduklarından/
Şüphe ederim!


Rifat Çamoğlu
 
Geri
Üst