Gülen'de Çevik bir'e mektup

bosver

New member
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
1,197
Reaction score
0
Puanları
0
Gülen'den Çevik Bir'e mektup

Arkadaşlar bu belge uzun zamandır arşivimdeydi. Az önce arşivimde sörf yaparken paylaşmak geldi içimden. Yazı Mehmet Barlas'a ait. 2000 yılı ekim ayında yeni şafak gazetesinde yayınlanmış(kaynak nurcu arkadaşlar için güvenilir yani) Yalnız ben islam alimi denen birinin darbeci bir komutana (Kenan Evren'i de çok sever kendisi, normal çünkü Çevik Bir de , Kenan Evren de Amerika bağlantılıdır) bu kadar yalvardığını ilk defa görüyorum(nurcu arkadaşlar bunu gönüllerini ferahlatmak için takiyye olarak yorumluyorlar da buraya yazmazlar) Mehmet Barlas yazının başlığını vermiş. Ben de mektubun başlığını vereyim: Yalvarış(hatta risale okuyanlar için Tazarru)

ÇEVİK BİR'E MEKTUP...

Gülen'in, Orgeneral Çevik Bir'e gönderdiği mektubu aynen verelim:


-Genel Kurmayımız'ın çok değerli İkinci Başkanı (Kimmiş bu yav)Sayın Komutanım
Son günlerde medyamızda yeniden gündeme gelen ve yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum. "Yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar" ifadesini kullandım. Bir defa, bizzat Atatürk gibi, bir enkazın üzerinde büyük bir devlet kurmuş askerî, siyasî ve idarî bir dâhî bile, "Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhûriyeti, ilelebed pâyidâr kalacaktır" derken, vatan, millet ve ülkeye hizmet aşkı tıpkı İstiklâl Harbimiz yıllarında olduğu gibi şahlanan insanımızın ortaya koyduğu bir hizmetin, benim gibi, ne askerî, ne idarî, ne siyasî hiçbir dehası bulunmayan ve "nâçiz vücudu toprak olup gidecek" aciz bir insana mal edilmesi, o insanların hizmet, aşk ve şevklerinin ve gayretlerinin mahsûlünü gasp etmek manâsına geleceği için, "yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar" dedim.

Mutlaka mâlum-u âlîleriniz olduğu, âcizâne her zeminde fedalarca tekrarladığım ve bizzat okulları yapan ve işletenlerin de itiraf edecekleri üzere, bu okullarla alâkam, sadece bir teşvik, bir çağrı ve bazılarının yanlışlıkla hakkımda taşıdıkları hüsn-ü zannı ülkeme ve devletime hizmet adına bir kredi kartı gibi kullanmaktan ibarettir.
Değerli Komutanım. Kahraman ordumuzun şerefli bir mensubu ve en yüksek rütbede bir komutanı olarak takdir buyuracağınız üzere, bilhassa Kars, Erzurum, Ardahan gibi serhat şehirleri sık sık düşman işgaline uğradığı için, bu şehirler halkında milliyetçilik duyguları çok ileridir. Birinci Dünya Harbi'nden çıkmış, Kurtuluş Savaşı'nı vermiş bir ülkede, İkinci Dünya Harbi'nin hemen arkasında Sovyetler Birliği tarafından tehdit altında tutulan bir doğu vilâyetimizde çocukluğu geçmiş ve büyük acılar içinde büyümüş bir insan olarak, çocukluğumdan beri içimde uyanan milliyetçilik ve ülkeme hizmet duygularımı, resmî bir Diyanet görevlisi olarak görev yaptığım hemen her yerde ve cami kürsülerinde dile getirmeğe çalıştım. Fırsat bulduğum her defasında, insanımızın ruhunda taşıdığı kabiliyetleri, vatan ve millet sevgisini ateşlemeğe ve onları, dünyada, hattâ Ahiret'te bile hiçbir karşılık beklemeden devletimize ve milletimize hizmete davet ettim.

Batı, Rönesansını ilme ve sanata açılarak yaptığı ve dünya devletleri arasında geri planda kalışımızın en büyük üç sebebi cehalet, fakirlik ve tefrika olduğu için, cemaati her defasında çocuklarını okutmaya, bilhassa müsbet ilimlerle zihinlerini aydınlatıp, bağnazlıktan ve hurafelerden kurtulmaya, çalışıp kazanmaya ve devletimize ve kanunlara bağlılık içinde iç bütünlüğümüzü korumaya çağırdım.
Bu şekilde teşvik ettiğim insanlardan bazıları, devletimiz özel okullar açılmasına izin verince, değişik yerlerde bir araya gelip, birbirleriyle yarış içinde malûm-u âlîleriniz olan okulları kurdular. Verdikleri eğitim ve gerçekleştirdikleri başarılarla kendilerini Türkiye'mizde ispat eden bu okulların benzerlerini, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkî Cumhuriyetlerde ve ardından, küçülen bir dünyada, ülkemizin önünü açmak ve dünyanın her tarafında ülkemiz adına lobiler oluşturmak, her yerde Türkiye dostluğunu mayalamak için gidebildikleri her yerde açmaya çalıştılar.

Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti'nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş biri olarak kapatılmalarını teşvik ederim. Eğer, bazılarının iddia ettiği gibi, bu okullarda herhangi bir dış ülkeden veya ülkemize düşman kuruluşlardan alınmış tek kuruşluk destek varsa, zaten hastalıklarla sonuna gelmiş hayatımı bizzat kendi ellerimle noktalarım.
(intihar ha)Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımız'ın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz.
Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme sû-i edebinde bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, (heralde noel mesajı gibi bir şey)en derin saygılarımın kabûlünü arzederim efendim. Fethullah GÜLEN

Arkadaşlar gözünüzü açın artık....
inanmıyorum diyenlere: 1-kaynak yeni şafak ve mehmet Barlas
2-yalan olsa mahkemeye verir, tekzip yayılatır bir sürü de tazminat alırdı.

Çevik Bir iyi adamdı diyenlere: ya göründüğünüz gibi olun, ya da olduğunuz gibi görünün. Bugün üniversitelerdeki başörtü yasağının başmimarı çevik Bir'dir. Ayrıca zaman gazetesinde de aleyhinde pek çok yazı mevcuttur.
 
Papaya çektigi yaglarıyla yazdıgı mektubuda yayınlasaydın.
 
belgesel niteliği gzl tşkr bi de kırmızı olan yazıların olmasa daha iyi olurmuş konunun bütünlüğünü bozuyor
 
Papaya çektigi yaglarıyla yazdıgı mektubuda yayınlasaydın.

Papa'yı seviyorlar zaten, Papa'nın da onları sevdiği belli. Gazetelerinde eleştirdikleri birine çektiği iltifatları yayınlıyorum ki arkadaşlar gerçeği seçebilsin... Ya da delikanlı gibi biz Çevik Bir'i severiz desinler....:durdurun

belgesel niteliği gzl tşkr bi de kırmızı olan yazıların olmasa daha iyi olurmuş konunun bütünlüğünü bozuyor

Kırmızı yazılardan parantez içinde olanlar bana ait, gerisi Fettullah Gülen'in kendi iltifatları....
 
Benim yazım neden silindi kimin hoşuna gitmedi,
 
Bu yazıyı tavaya koyup üstüne iki yum urta kırabilirsiniz. :durdurun:durdurun:durdurun
 
paylaşım için teşekkürler ama yorumlar çok basit olmuş be kardeşim.
yazıyı Çevik Bir in o zamanlar genelkurmayın 2. başkanı olduğunu görmezden gelerek yorumlamışsın. ve o zamanlar kim biliyordu ki Çevik Bir'in böyle bir insan olduğunu. sen biliyordun galiba!!!
Fethullah Gülen'in edepli olma konusundaki hassasiyetini bir ropörtajının şu kısmı gayet net bir şekilde açıklamaktadır :
"Ordu ile alakalı duygu ve düşüncelerim böyle olduğu gibi, devletin temel unsurları mevzuunda da ulu orta konuşulmaması gerektiğine inanırım. Milletvekili, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi devleti temsil eden insanlarla ilgili her sözün çok iyi tartılıp sonra söylenmesi taraftarıyım. Bana göre, herkese saygılı davranılmalı, her insanın onur ve haysiyeti korunmalı ve hiç kimse tahkir edilmemelidir; ama, milletin önünde bulunan ve özel bir konumu olan insanların izzet ve şerefleri hakkında çok daha hassas olunmalı, onlara karşı daha bir saygılı davranılmalıdır. Çünkü, o insanları hafife almak ve onurlarını rencide etmek sadece bir şahsın haysiyetine dokunmakla sınırlı kalmaz; temsil ettikleri müesseselerin de itibarını zedeler. Onlara saygı ise, aynı zamanda temsil ettikleri kurumlara ve topluluklara hürmet manasına gelir.
Bu açıdan düşününce, -bir röportajda- Erdil Paşa'yı eşi ve kızıyla birlikte sanık sandalyesinde iki büklüm görünce çok üzüldüğümü söylemiş ve ortaya konan üslubu tenkit etmiştim. Hukukun gereği de ihmal edilmeden daha yumuşak bir yol, daha az rencide edici bir üslup bulunabileceğini düşünmüştüm. O mahkeme haber yapılırken su-i zanların nerelere kadar gidip dayanabileceğinin de medya organları tarafından hesaba katılmasını dilemiştim. Evet, hak ve adaletin yerini bulması çok önemlidir ve adalet karşısında herkes eşittir. Ancak bu arada, yargı önüne çıkarılanların insanî durumları da söz konusudur. Kanaatimce, birbirine karıştırılmadan bu iki hususun icapları da yerine getirilmelidir. "


bazı insanların bunları anlamasını beklemek zor tabi. Fethullah Gülen bununla da ilgili bazı şeyler söylemiş. ama konuyla alakası olmadığı için şimdilik bunları paylaşmaya gerek yok.
 
28 Şubat kararları 1997'de alındı. Akabinde de MFG ABD'ye kaçtı. 2000 yılında o hala Çevik Bir'i tanıyamamışsa .... Yok yok o da tanıyordu, ben de , sen de ..... Zaman gazetesi MFG'den habersiz çıkmaz. Çıksa bile zaman gazetesini çıkaranlar MFG'nin bahsettiğin sözlerini dinlememişler demek ki. Çünkü zaman gazetesinde 28 şubat generalleri ve Cumhurbaşkanı A.N. Sezer aleyhinde pek çok yazı yayınlandı. O zaman nerdeymiş bu beyfendilerin devlet hassasiyeti... Ne çelişki değil mi? Ayrıca İslam dünyası hak bildiğini söylemekten çekinmeyen nice şehidlerle doludur. MFG her zaman kolay yolu seçti, darbe oldu Kenan Evren'e görüşmek için müridleriyle haber gönderdi. Ama reddedildi. Çevik Bir'e yalakalık yaptı, okullarını açık tuttu....Yalan mı.....
 
Geri
Üst