64general1
New member
- Katılım
- 14 Haz 2007
- Mesajlar
- 1,720
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Biraz okuma- yazma biliyorsak, biraz kitap okuyorsak öğrneceğimiz o kadar çok bilgiler, yol gösteren sözler var ki, birinden birini aklmızda tutsak, yaşamımızda pek zorluk çekmeyiz ve kimse de yönümüzü değiştirmeye kalkmaz. Bize armağan edilen bu güzel ülkede huzur içinde yaşayıp gideriz. Ne var ki, bunu başarmamızda bir engel var, o da eğitimsizlik ve bilgisizliktir.
Bu ülke neden bu hale geldi, bir araştırmaya kalksak, altından eğitimsizliğin ve bilgisizliğin çıktığını görürüz.
Yarım yüzyıla yakın bir zaman içinde ki, bu iki kuşak demektir, toplum ülkenin hemen her yerinde okullar, üniversiteler olmasına rağmen, toplum eğitimden bilgiden yoksul bırakıldı ve yalnış yola yönlendirildi. Ülke bir bir türlü sokulduğu kaostan çıkamaza oldu. Belki toplum, girdiği çıkmazdan kutulmak istiyor ,ama buna gücü yetmiyor, o kuvveti ne kendisinde bulabiliyor ne de kendisine doğru yolu gösterecek birisi görebiliyor.
Nazım Hikmetìn şu şiiri bile doğru yolmaya yeter artar bile:
“ ...
Ben yanmasan
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa .. ”
Nazım`ın bu şiiri ile bize vermek istediği mesaj şu: “Vurdumduymaz olma !.. Bugün ona ise, yarın sana. Beraber olalım ki, karanlığı yırtıp kabustan kurtulalım ve aydınlığa kavuşalım...” Ne yazık ki, ne sivil tolum örgütlerinin ne de muhalefet partilerin geçmişten ders almadıklarını görüyoruz. Gelmekte olan karanlığa rağmen, “sen, “ben” e takılıp kalmışlar “biz” demek akıllarına gelmemektedir.
Bu “biz” olmadıkça da yanmak şart olmaktadır !..
O zaman da karşıdevrim, kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaktadır...
Diyelim ki, Atatürkçüler, bu şiirin verdiği mesajı algılıyorlar, karanlığın gittikçe ülkeyi sardığını biliyorlar, rejimin tehlikeye girdiğini söylüyorlar ve durmadan laiklikten, aydınlanmadan, cumhuriyetten bahsediyorlar. Nerede bahsediyorlar ?.. Ya grup odalarında ya da ekran başında. Faydası var mı ?.. Hayır !.. Neden olmaz, çünkü verilen mesajlar topluma erişemiyor. Yani başka bir deyişle yanmak istemiyorlar...
Saime Göksu ve Edward Timms`in yazmış olduğu “Romantik komünist” kıtabının 54 ncü Sayfasındaki tümceleri okuduğumuz zaman, topluma yaklaşmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. “Birgün Nazım Hikmet ve arkadaşı Vai- Nu Atatürk`e takdin ediliyor. Atatürk kendilerine şunları söylüyor: “ Bazı genç şairler mevzusuz şiirler yazıyorlar.Size tavsiyen, gayeli şiirler yanınız.” Bunun üzerine hemen bir şiir yazıyorlar:
“ ...
Gel ey imanlı gençlik, gel ey beklenen gençlik.
Gel ki Anadolu`da senin bükülmez, çelik
İmanına, azmine ümit bağlayan var.
O satılmış vezire, o satılmış kullara
O satılmış hünkara siz d mi katıldınız ?
Siz de mi satıldınız, siz de mi satıldınız ?
... ”
Yani iki şair, o dönem de gençleri bağımsızlık hareketine çağırıyorlar.
Anamuhalefet partisi yanı sıra mecliste, MHP ve DSP var. Meclis dışında da çok sayıda partiler mevcut.
Fakat hiç birinden ciddi bir eleştiri yerine kişisel tartışmalar yapılmamaktadır.
Peki, bu durum karşısında köylüyü, işçiyi,ensafı, halkı kim aydınlatacak ?..
Kim ülkenin, iddia edildiği gibi karanlıktan kurtulmasına, aydınlığa kavuşmasına kim yardım edecek?
“Ben yanmam, sen de yanma” diyenler bu görevi üstlenmediklerine göre, karşıdevrimde “Allah razı olsun !..” diyerek görevlerini yerine getiriyorlar.
Bize de kendilerini tebrik etmek kalıyor !..
Bir gün Konfüçyüs`e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu ?..” Konfüçyüs`ün verdiği cevap şu olmuş: “Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, dil çok önemlidir.”
Konfüçyüs`ün dil üzerine söyediğine, eğitimsizliği, bilgisizliği, yoksulluğu, işsizliği, açlık ve sefaleti de eklersen, adaletin yoldan çıkıtğını, halkın şaşkın şaşkın olaylara bakıp bir şey anlamadığını daha iyi anlarız ! Demekki geçmişten öğreneceğimiz ne kadar çok şey varmış !..
Dr. Yüksel CAVLAK
Bu ülke neden bu hale geldi, bir araştırmaya kalksak, altından eğitimsizliğin ve bilgisizliğin çıktığını görürüz.
Yarım yüzyıla yakın bir zaman içinde ki, bu iki kuşak demektir, toplum ülkenin hemen her yerinde okullar, üniversiteler olmasına rağmen, toplum eğitimden bilgiden yoksul bırakıldı ve yalnış yola yönlendirildi. Ülke bir bir türlü sokulduğu kaostan çıkamaza oldu. Belki toplum, girdiği çıkmazdan kutulmak istiyor ,ama buna gücü yetmiyor, o kuvveti ne kendisinde bulabiliyor ne de kendisine doğru yolu gösterecek birisi görebiliyor.
Nazım Hikmetìn şu şiiri bile doğru yolmaya yeter artar bile:
“ ...
Ben yanmasan
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa .. ”
Nazım`ın bu şiiri ile bize vermek istediği mesaj şu: “Vurdumduymaz olma !.. Bugün ona ise, yarın sana. Beraber olalım ki, karanlığı yırtıp kabustan kurtulalım ve aydınlığa kavuşalım...” Ne yazık ki, ne sivil tolum örgütlerinin ne de muhalefet partilerin geçmişten ders almadıklarını görüyoruz. Gelmekte olan karanlığa rağmen, “sen, “ben” e takılıp kalmışlar “biz” demek akıllarına gelmemektedir.
Bu “biz” olmadıkça da yanmak şart olmaktadır !..
O zaman da karşıdevrim, kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaktadır...
Diyelim ki, Atatürkçüler, bu şiirin verdiği mesajı algılıyorlar, karanlığın gittikçe ülkeyi sardığını biliyorlar, rejimin tehlikeye girdiğini söylüyorlar ve durmadan laiklikten, aydınlanmadan, cumhuriyetten bahsediyorlar. Nerede bahsediyorlar ?.. Ya grup odalarında ya da ekran başında. Faydası var mı ?.. Hayır !.. Neden olmaz, çünkü verilen mesajlar topluma erişemiyor. Yani başka bir deyişle yanmak istemiyorlar...
Saime Göksu ve Edward Timms`in yazmış olduğu “Romantik komünist” kıtabının 54 ncü Sayfasındaki tümceleri okuduğumuz zaman, topluma yaklaşmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. “Birgün Nazım Hikmet ve arkadaşı Vai- Nu Atatürk`e takdin ediliyor. Atatürk kendilerine şunları söylüyor: “ Bazı genç şairler mevzusuz şiirler yazıyorlar.Size tavsiyen, gayeli şiirler yanınız.” Bunun üzerine hemen bir şiir yazıyorlar:
“ ...
Gel ey imanlı gençlik, gel ey beklenen gençlik.
Gel ki Anadolu`da senin bükülmez, çelik
İmanına, azmine ümit bağlayan var.
O satılmış vezire, o satılmış kullara
O satılmış hünkara siz d mi katıldınız ?
Siz de mi satıldınız, siz de mi satıldınız ?
... ”
Yani iki şair, o dönem de gençleri bağımsızlık hareketine çağırıyorlar.
Anamuhalefet partisi yanı sıra mecliste, MHP ve DSP var. Meclis dışında da çok sayıda partiler mevcut.
Fakat hiç birinden ciddi bir eleştiri yerine kişisel tartışmalar yapılmamaktadır.
Peki, bu durum karşısında köylüyü, işçiyi,ensafı, halkı kim aydınlatacak ?..
Kim ülkenin, iddia edildiği gibi karanlıktan kurtulmasına, aydınlığa kavuşmasına kim yardım edecek?
“Ben yanmam, sen de yanma” diyenler bu görevi üstlenmediklerine göre, karşıdevrimde “Allah razı olsun !..” diyerek görevlerini yerine getiriyorlar.
Bize de kendilerini tebrik etmek kalıyor !..
Bir gün Konfüçyüs`e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu ?..” Konfüçyüs`ün verdiği cevap şu olmuş: “Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, dil çok önemlidir.”
Konfüçyüs`ün dil üzerine söyediğine, eğitimsizliği, bilgisizliği, yoksulluğu, işsizliği, açlık ve sefaleti de eklersen, adaletin yoldan çıkıtğını, halkın şaşkın şaşkın olaylara bakıp bir şey anlamadığını daha iyi anlarız ! Demekki geçmişten öğreneceğimiz ne kadar çok şey varmış !..
Dr. Yüksel CAVLAK