asabi
New member
- Katılım
- 7 Ocak 2006
- Mesajlar
- 82
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Gençliğin kıymetiŞüphesiz insanın en verimli, en kıymetli çağı gençliğidir. Hiç tükenmeyeceği zannedilen bu devre, göz açıp kapayıncaya kadar gelir-geçer. İnsan bu dönemde pek çok işlerle meşgul olduğundan nasıl gelip geçtiğini de fark edemez. Bir de bakar ki; '' ihtiyarlık şafağı, şakaklarında tulu' etmiş '', '' başının dörtte üçü beyaz kefene bürünüvermiştir.'' Güç ve kuvveti azalmış, '' ölümün keşif kolları '' tabir edilen hastalıklar, vücudunda yerleşmeye başlamıştır.
O vakit :'' Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı faniye yi bâki ve dâimi zannettik. Bu zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet şu güzerân-ı hayat bir uykudur bir rüya gibi geçti'' demek de gençliği geri getirmez. O, bundan sonra yaşlılığın dünyaya âit her türlü cefasına katlanmak durumundadır.
Şâirin: ''Keşke gençlik bir gün dönse, ihtiyarlığın bana neler yaptığını ona haber verirdim'' dediği gibi gençlik yıllarını hatırlamalar, arzulamalar da bir işe yaramaz. Giden gençlik bir daha dönmez. Bu, yüce yaratıcının en değişmez kanunlarından birisidir. Gençliğinin kıymetini bilen, ondan dünyası ve Âhireti için faydalanan, faydalanır. Onu boşu boşuna zayi edenler ise, işte böyle tehassürler ve hüzünlerle gençlik yıllarını arzulayıp dururlar.
Bir zamanlar müftülük de Müslümanların dini konulardaki müşkillerini cevaplama görevinde bulunuyordum. Ben bu işe kendimi ehil görmesem de, âmirimiz beni bu görevle görevlendirmişti. Yaşlı bir amca, beli iki bükülmüş bir halde kapıdan içeri girdi. Bir müddet soluklandıktan sonra söze '' evlat sana bazı soracaklarım var'' diyerek başladı ve gençliğinde namaz kılmadığını, ibadetlerini yapamadığını anlattı. '' Şimdi ihtiyarladım, gücüm ve tâkatım kalmadı. Namaz kılmak istiyorum ayakta duramıyorum. Abdestimi tutamıyorum. Ben nasıl ibadet edeceğim '' diye yaşlılıktan yakındı. Ona bu halde nasıl ibadet edebileceğini anlattım.
Kalkıp gideceği zaman durdu ve hayatım boyunca hiç unutamadığım şu sözleri söyledi:''Evlat ! Ben gençliğimde her türlü kötülüğü işledim. Şu dağlar benim elimden neler çekti. İnsanları çevirip soydum, dövdüm. Mallarını paralarını aldım. Şimdi görüyorsun ki ayakta duramıyorum. Abdestimi tutamıyorum. Sakın sen gençliğini benim gibi geçirme.'' Dedi ve çıkıp gitti.
Yaşadığım bu hadisenin bir benzerini üstad Bediüzzaman Rahmetullahi aleyh Sözler isimli eserinde '' Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır'' başlıklı yazısında şöyle ifade ediyor : '' gençlik gidecek. Sefahette gitmiş ise, hem dünyada, hem âhirette, binler bela ve elemler netice verecek. Öyle gençler çoğunlukla gençliğini kötüye kullanmakla, israflarla gelen evhamlı hastalıklarla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefaletha-nelere ve manevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz; hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz. Elbette hastahanelerin ekseriyetle lisan-ı halinden gençlik saikasıyla israfat ve suiistimalden gelen hastalıktan eninler, eyvahlar işittiğiniz gibi; hapishanelerden dahi, ekseriyetle gençliğin taşkınlık sâikasıyla gayr-ı meşru dairedeki harekatın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüflerini işiteceksiniz. Ve kabristanda ve mütemadiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta –ehl-i keşfil kuburun müşahedatıyla ve bütün ehl-i hakikatin tasdikiyle ve şehadetiyle- ekser azaplar, gençlik suiistimalâtının neticesi olduğunu bileceksiniz. Hem nev-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz. Elbette ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretler ile, '' Eyvah gençliğimizi bâdiheva, belki zararlı zayi ettik. Sakın bizim gibi yapmayınız.'' diyecekler
Gençlik, güzel değerlendirildiği takdirde büyük bir nimettir. Yaşlıların yapmakta zorlandığı nice güzel ve Salih ameller, gençler için çok kolay ve rahattır. Binekleri güçlü, ayakları kuvvetli, fikirleri cevval, vücutları sağlam ve mütehammildir. Bu dönemde, iyi ve güzel hasletlere, salih amellere alıştırılan kalb ve ruh, canlı ve zindedir. Yaşlandığı zaman, ibadet ve taatlarını, âdetlerini ve alışkanlıklarını yapar gibi kolay ve rahatlıkla yerine getirir. Herhangi bir zorluk ve meşakkat hissetmez. Gençliğini bu şekilde geçirmeden yaşlanan kimseler hakkında aynı şeyleri söylemek, her zaman mümkün olmaz.
Gençler, bu büyük nimetin kadr-ü kıymetini bilmeli, gelecek için bu devreye bir hasat ve tiçaret mevsimi gözüyle bakmalıdır. Kur'an'da bahsi geçen Ashab-ı Kehf'i örnek almalı; onlar gibi imanlı, itaatli ve gayretli olmalıdır. Günah ve isyana karşı takvaya sığınmalı, dünyası için âhiretini satmamalıdır. Her türlü Salih amelin kapısını gücü yettiği nisbette çalmalı; dine âit en küçük bir ameli hor görmemelidir. Farzların edasına özen gösterilmeli, nafilelerden gücünün yettiği kadarına teşebbüs ederek, ilk adımda ağır yüklerin altına girmemelidir.
Bu dönemde dosdoğru bir hat çizmek elbette herkesin arzu ettiği bir durumdur. Ne var ki bu; her vakit, herkes için kolay olmayabilir. Gençler, hatta yaşlılar zaman zaman çizgiden uzaklaşabilir; yanılarak, unutarak hata ve yanlışlar yapabilirler. Bu, hiçbir zaman ümitsizliğe sebeb olmamalıdır. Zira Allah'ın rahmetinden ümidini kesmek küfürdür. Kur'an-ı Kerim'de :'' Allah'a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir hayal sinyali ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar '' (7/201) âyet-i celilesinde de ifade edildiği gibi inananlar, şeytanın bir tek darbesiyle hemen pes etmezler. Hayatları boyunca onun saldırılarına karşı inançlarını, ahlak ve amellerini korumaya çalışırlar. Zaten insanın dünyaya gönderilmesinden maksat; nefis ve şeytanlarına karşı, kendi âleminde cihat ederek zafer kazanmak, kalb ve ruh yönünden, mükemmel insan olma mertebesine ulaşmaktır.
Peygamberimiz (s.a.v) efendimizin gençlere tavsiyeleri, gençlerin hayat yolunda en büyük yardımcıları ve rehberleridir. Bu çağı en güzel ve sevaplı bir şekilde geçirmenin yolu, O'nun hayat veren tavsiyelerine uymaktır. Çevrede gençleri bekleyen çok tuzaklar, Allah yolundan alıkoyan engeller vardır. Bunlara karşı, vakti gelmişse evlenmek, oruç tutmak, günaha götürecek yerlerden ve yollardan, kötü arkadaşlardan uzak durmak gibi vesilelere sarılmak gerekir.
Gençler için nefsin atılışlarını frenleyen vesilelerden birisi de Cehennem endişesidir. Her bir günahın, küfre ve cehenneme götüren bir yol olduğunun daima hatırlanması, peygamberler ve Sâlihlerin bir arada toplandığı o büyük günde, mahcubiyete vesile olacak davranışların terki, bunların ötesinde, Cenab-ı Hakk'ın her yerde hazır ve nazır olduğu mülahazası, gençleri günahlardan ve ayak kaymalarından koruyan en büyük etkendir.
Sözün özeti; gençlik bir devre bir dönemdir. Onu iyi değerlendirenler, Kur'an ve sünnet ışığında yoluna devam edenler, bu devrede ebedi bir gençliği kazanabilirler. Yaşlılıklarında huzur ve rahat içinde yaşarlar, yakınlarında bulunan kabre bakarken, önlerinde ebedi bir gençliklerinin bulunduğu düşüncesiyle dünyadan çıkıp gitmelerinden hüzünlenmezler. Kıyamet günü hesap ve kitab ânında korkup titremezler. Rabb-ı Kerimlerinin kendileri için hazırladığı Cennet nimetlerinden faydalanıp dururlar