Gerçekten Kardeşmiyiz ???

mesentr78

New member
Katılım
3 Nis 2007
Mesajlar
8
Reaction score
0
Puanları
0
Gerçekten kardeşmiyiz?
Çıkarcı ilişkilerin çepeçevre kuşattığı, “merhaba”ların-“hatır sormaların” bile zaruret olduğunda uygulana geldiği bir dünya oluşturduk.
Güç ve iktidarın, mal ve itibarın adam topladığı bu sahte dünya aslında, insanlığın yanlışlığını fark ettiği, ama yinede içinde rol almaya devam ettiği bir kurgu, bir oyun gibi sanki.
Bu yönüyle kötü kokan dünyanın içinde, bir gül gibi kokusuyla, bir çiçek gibi nadideliği ile fark edilen, o şefkatli ve muhteşem önderin(s.a.v) öğrettiği, bizzat yaşayarak örneklik ettiği kardeşlik göze çarpıyor! Yakın olmayı vurguladığı, riyasızlığı ve samimiyeti hatırlattığı için beklide, adının özenle seçildiği kardeşlik müessessi…
İslam tarihi boyunca bu kardeşliğin istenen ölçüde anlaşılması ve doğru uygulanması, bu gün hissedilen o güzel koku olarak, uygulanışının fevkalade tezahürleri ile günümüze kadar gelmiştir. Ayetlerde vurgulanan ensar-muhacir ilişkisi, insanlık tarihinde bir eşi daha görülmemiş olan Rasülullahın (s.a.v) öğretisinde temellenmiş, müthiş bir örneklik ve insanlığa verilen müthiş bir mesajdır. -....onlar, kendilerinde bir açlık (ihtiyaç) olsa bile, (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler.Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır. (59-Haşr:9) Kurtuluşun ve felahın adresi olarak kelamullahta anlatılan davranışlar, elbette İslam tarihinde çokça uygulandı. Ve bunun sonucu olarak Allahın nimetinin kuşatıcılığı değişik şekillerde tezahürlerle tarihe nakşoldu.
Sözü edilen çıkarcı dünyada avamiane tabirle aptallık olarak adlandırılacak olan bu ve benzeri davranışlar aslında aklın ve akıllılığın göstergesiydi. Zira insanı yaratan, kurtuluşun böyle olduğunu bildiriyor ve tarihte bunun öyle olduğuna örnekleri ile tanıklık ediyordu.
-.Mü’minler ancak kardeştirler! (49-Hucurat:10) Rasülullahın ve ona tabi olanların uygulaya geldiği bu kardeşlik olgusunu en iyi muhafaza eden şeyin “ümmet bilinci” olduğu hatırdan çıkarılmadan, Rasülullahın öğretisi olan kardeşliği yeniden dirilmemiz bu ayeti kerimenin gereğidir
Öte yandan, bu gün kendi algılayışımızla ortaya koyduğumuz ve kendimizce uygulaya geldiğimiz, ama bir türlü Allah(c.c)ın rahmetinin ve nimetinin kuşatıcılığı sonucunu getirmeyen bir kardeşlik gerçeğide karşımızda durmaktadır. Bu sonuç, elbette kardeşlik algımızdaki bir takım eksikliklerimizin altını çizmektedir.
Samimiyetle söylemek gerekirse, her birimiz İslam kardeşliğini benimsiyoruz. İstisnaları dışarıda tutarsak, hepimiz kendi alanımızda kardeşliğin gereklerini kişisel tercihimizle! sınırlayarak uygulamaya çalışıyoruz. Fakat ya mensup olduğumuz cemaati yalnızca kardeş görüyoruz (ki bunu hiçbir zaman, elbette söylemiyoruz ama uygulamalarımız onu gösteriyor) ya da, islamın öngörmediği kişilik de taşısalar kardeşlikte, bildik çevremizi ve yakınlarımızı daha öncelikli tutuyoruz. Bu da “ben” merkezli düşünüyor olmamızdan kaynaklanıyor mutlaka.
Akidemizi oluştururken, tabiidir ki “ben”diyerek hareket ederiz.”E”şhedü, ben şahadet ederim deriz. Buradaki “ben” ifadesi, hür irademizle, ben olarak, kendi kabulümüz ve seçimimizle iman edip, akidemizi öyle oluşturuyor olduğumuzun kanıtıdır. Akidenin oluşumunda”ben”liğimizi devreden çıkaramaz, “ben” olarak düşünüp öyle de tasdik ederiz. Oluşan bu akidenin uygulama alanlarındaysa, artık”ben”değilizdir.”Biz” olmuşuzdur. Hür olan”ben”lerin, düşünen ve sorumlu olan “ben”lerin, önderliğini Allah elçisinin yaptığı, hareket kaynağının vahiy olduğu “ben”lerin oluşturduğu topluluk olmuşuzdur. Yani “ümmet” olmuşuzdur! Ümmet bilinci “ben” merkezli değil, “biz” merkezli düşünüp öyle hareket etmemizi ister.
Çıkarcı ilişkileri ile kötü koktuğunu ifade ettiğimiz dünyanın uyguladığı gibi, mal ve mevkii, güç ve itibar eksenli bir, hasta ruhlu davranış modelinin aksine, zayıf, ama Mü’min, tanınmamış, ama Allahı (c.c)bilen fakir, ama hasletleriyle zengin olabilecek insanlarla İslam bizleri kardeş kılar. Bunun akside olabilir elbette. Hem zengin, hemde hasletlerle yüklü, hem güçlü, hemde Mü’min de olabilir. Ama ilişkilerdeki kıstaslarımızı belirleyen unsur, asla ama asla içinde bulunduğu itibar, mal, güç veya kariyeri olamaz! İslamen övülen hasletleri ve teslimiyeti ölçüsünde kardeş olur, kardeş biliriz. Tabi kardeşliğimizi bölgeler ve coğrafyalar da sınırlayamaz. Dünyanın neresinde olursak olalım, bu kıstaslardaki her Müslüman kardeşimizdir elbette!
Şimdi bu çerçeveden hareketle, kan kardeşimizin, öz kardeşimizin Filistin de yaşadığını
hissedip, İsrail zulmü altında kanı akıp, canı yanarken…,nasıl rahat oturabildiğimizi açıklayalım!.....Veya Irakta,Afganistanda,Çeçenistanda,Guantenamoda,ebu-Garibde öz kardeşimiz işkence görürken, nasıl,hangi izahla alış-veriş yapıp,güzel giyinip, umursamaz ve göz yaşı akıtmayız?Bunu, “kardeşliğe” olan itibarımız ölçüsünde cevaplayabilir miyiz?
Unutmayalım, adı geçen yerlerde yaşayan Müslümanlar geri adım atsalar, başlarını açsalar, ölçülerini islama göre değil de “onlara” göre belirleseler, Müslümanlık diye tutturmasalar, zulüm görmeyecekler veya öldürülmeyecekler! Yani Müslüman olmasalar, rahat yaşayacaklar,fakat Müslümanlar ki, rahat yaşayamıyorlar...Hatta bir dolusu hiç yaşamıyor!..
Hani Müslümanlar kardeşti?
Sahi, yoksa biz oradakilerle kardeş mi değiliz!???
Selam ve Dua ile..
 
Paylaşım için sağolasın mesentr78...Eğer yazı senin değilse altına yazanı not düşmeni tavsiye ederim...Böylesi daha uygun olucaktır..;)
 
kardeş yazı eşimle bana ait.alıntı olsa yazardım merak etme.birkaç yazımız daha var onlarıda sonra vereceğim.zaten internette başlıkları yazarsanız bulursunuz.
S:A.
 
Geri
Üst