Hadis Alimleri

zühd

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
97
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İstanbul/Ataköy
İmam-ı Buhari


Kur’ân-ı kerîmden sonra dünyânın en kıymetli kitabı olan Sahîh-i Buhârî adıyla meşhur olan hadis kitabını yazan büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin İsmâil olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmâm", Buharalı olduğu için "Buhârî" denilmiş, İmâm-ı Buhârî ismiyle meşhûr olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhârâ’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkand’ın Hartenk kasabasında vefât etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buhârî, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhârâ’da başladı. Duâsı makbul sâlihâ bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından îtibâren hadis âlimlerinin derslerine devâm etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadîs-i şerîfi ezberledi.

Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmî münâzaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhilî, bâzı hadîs rivâyetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübârek ve Vekî bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehitlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farîzasını îfâ ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhârâ’ya döndüler, İmâm-ı Buhârî ise, Mekke’de kalıp, hadîs-i şerîf toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sahâbe ve Tâbiîn fetvâlarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamîdî’den Şâfiî fıkhını öğrendi. Bu arada Medîne-i münevvereye gidip Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîfini ziyâret edip, geceleri kabr-i şerîf başında Târih-ul-Kebîr kitabını yazdı. Mekke ve Medîne’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan, Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekâya ve hâfızaya sâhib olan İmâm-ı Buhârî, işittiği hadîs-i şerîfi hemen ezberliyordu. Onunla hadîs-i şerîf dinleyenler yazdığı hâlde, o, yazma ihtiyâcını duymuyordu. Muhammed bin Selâm el-Bîkendî, İbrâhim bin el-Eş’âs, Ebû Âsım eş-Şeybânî, Abdurrahmân bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebû Nasr-il-Ferâdisî, Abdân bin Osmân el-Mervezî, Ali bin el-Medînî, Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Ma’în, İshak bin Râheveyh, Süleymân bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hâmidî gibi hocalar elinde yetişti.

İmâm-ı Buhârî hazretleri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Mâverâünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizî, Nesâî, Ebû Zür’a ve Ebû Bekr bin Huzeyme, İbn-i Ebî Dâvûd, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezî, Müslim bin Haccâc, İbn-i Ebiddünyâ gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı.

Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişâbur’a oradan da Buhâra’ya döndü. Bir müddet Buhâra’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivâyete göre Buhâra vâlisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhârî cevâbında; "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem." buyurdu. Bu durum vâliyle arasının açılmasına sebeb oldu. Buhâra’dan ayrıldı. Allahü teâlâya, şikâyet yoluyla vâlinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duâsı kabûl olup, aradan bir ay geçmeden vâli azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkandlılar kendisini dâvet ettiler. Giderken yolda, Semerkandlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüt namazından sonra ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!" diye duâ etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefât etti. Kabri oradadır.

İmâm-ı Buhârî hazretleri, çok cömerd olup, herkese iyilik ederdi. Fakîrlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hâriç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden dâima kaçar, gıybetten çok korkardı. "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın." buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibâdetle meşgul olurdu. Kur’ân-ı kerîmi üç günde bir defâ hatmederdi.

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmâm-ı Buhârî hazretleri, yüz binlerce hadîs-i şerîfi ezberlemişti. Hadîs-i şerîfleri metinleri ve senetleriyle ezbere bilirdi. Hadîs-i şerîflerin râvîlerini çok inceler dînin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen, ahlâkında bir kusur olanların rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri almazdı. Hadîs-i şerîfin metnini ezberlediği gibi, o hadîs-i şerîfi rivâyet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm târihlerini, ahlâk ve yaşayışlarını, kimden rivâyette bulunduklarını, o râvîden başka kimlerin hadîs-i şerîf aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivâyetinde ve râvîlerin senedinde hatâya düşse, hemen İmâm-ı Buhârî hazretlerini bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrâfı hadîs-i şerîf almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmâm-ı Buhârî hazretlerinin hadis ilmindeki rumuzu "H" harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelâm ilimlerinde de üstâd olan İmâm-ı Buhârî hazretlerinin tefsire dâir bildirdiği rivâyetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelâm ilmine dâir eserler de yazmıştır.



Eserleri:

1) Câmi-us-Sahîh: En büyük ve en meşhur eseridir. Sahîh-i Buhârî ismiyle de tanınır. İslâm âlimleri söz birliğiyle; "Kur’ân-ı kerîmden sonra en sahih kitap Sahîh-i Buhârî’dir." buyurmuşlardır. İmâm-ı Buhârî bu kitabı Mescid-i Harâm’da yazdı. Her hadîs-i şerîfi kitâbına yazmadan önce istihâre yapmıştır. Gusl edip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadîs-i şerîfleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medîne-i münevverede Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır: "Câmi-us-Sahîh kitâbını, 600.000 hadîs-i şerîf arasından seçtim. Her hadîs-i şerîfi kitaba koymadan önce gusledip, iki rekat namaz kılıp, istihâre yaptım. Ondan sonra hadîs-i şerîfi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. 7275 hadîs-i şerîf olan bu kitabı on altı yılda tamamladım."

Kütüb-ü Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahîh-i Buhârî’nin, Ali el-Yünûnî tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni mûteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphânesindedir. Sahîh-i Buhârî’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emîriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddîn Ahmed Zebîdî, mukarrer rivâyetleri birleştirerek Buhârî-i Şerîf Tecrid-i Sarîh ismiyle kısaltılmıştır.

2) Târih-ul-Kebîr, 3)Târih-ul-Evsat, 4)Târih-us-Sagîr (Bu üç eser hadis râvîlerinin hayatlarını ve hadis ilmindeki yerlerini ihtivâ etmektedir.), 5) Kitâb-u Duafâ-is-Sağîre: Zayıf râvîlerin hallerinden bahseder. 6) Et-Târih fî Mârifeti Ruvât-ül-Hadîs, 7) Et-Tevârîh-ul-Ensab, 8) Kitâb-ül-Kûnâ, 9) El-Edeb-ül-Müfred (Ahlâkla ilgili hadîs-i şerîfleri toplayan eserdir.), 10) Ref’ul-Yedeyn fissalâti, 11) Kitâb-ül-Kırâati Half-el-İmâm, 12) Halk-ul-Ef’âl-il-İbâdi ver-Reddü alel-Cehmiyye, 13) El-Akide yâhut Et-Tevhîd: Kelâm ilmiyle ilgilidir. 14) El-Câmi-ul-Kebîr, 15) Et-Tefsîr-ül-Kebîr, 16) Kitâb-ül-Mebsût, 17) Esmâ-üs-Sahâbe.

İmam-ı Müslim


Hadis âlimlerinin en üstünlerinden ve Kütüb-i Sitte adıyla bilinen meşhûr altı hadîs kitabından ikincisinin yâni Sahîh-i Müslim’in müellifi. İsmi, Müslim bin Haccâc bin Müslim el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî, künyesi Ebü’l-Hüseyin’dir. 821 (H.206) senesinde Nişâbûr’da doğdu. 875 (H.261) târihinde burada vefât etti. Nişâbûr’un bir mahallesi olan Nasrâbad’da defnedildi. Büyük hadis imâmlarından olup, Arapların Benî Kuşeyr kabîlesine mensuptur.

İmâm-ı Müslim, zamânının büyük hadis âlimlerinden hadîs-i şerîf dinlemek ve öğrenmek için, Hicâz, Irak, Şam ve Mısır’ı dolaştı. Yahyâ bin Yahyâ en-Nişâbûrî, Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Sa’îd, Ebû Bekr bin Ebî Şeybe, Osman bin Ebî Şeybe, İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin talebelerinden Harmele bin Yahyâ gibi büyük âlimlerden hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyette bulundu. Ondan da; Ebû Îsâ et-Tirmizî, Yahyâ bin Sa’îd, Muhammed bin Mahled, Mekkî bin Abdan ve daha başka âlimler, hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Bağdat’a birkaç defâ gelen İmâm-ı Müslim hazretlerinden Bağdat âlimleri de hadîs-i şerîf dinleyip rivâyette bulunmuşlardır. En son 872 senesinde Bağdat’a gelmiştir.

İmâm-ı Buhârî ile Nişâbûr’da görüşmüş, onun ilim meclisine devâm etmiştir. İmâm-ı Müslim, İmâm-ı Buhârî ile bir hadîs-i şerîfin müzâkeresini yaparken; İmâm-ı Buhârî, hadîs-i şerîfin senedinde, onun bilmediği bir illeti gösterince, İmâm-ı Müslim ayağa kalkarak Buhârî’nin alnından öpmüş ve methte bulunmuştur. İmâm-ı Buhârî hazretleri için; “Sana buğzedenler, ancak hasedinden buğzeder. Dünyâda bir benzerin olmadığına şehâdet ederim” demiştir.

Hadîs-i şerîf öğrenmek ve öğretmek için pekçok seyâhat yapan İmâm-ı Müslim hazretleri, ömrünün son yıllarını Nişâbûr’da geçirmiş, orada hadîs-i şerîf dersi vermiş ve ticâretle meşgûl olmuştur.



Eserleri:

1) Sahîh-i Müslim: Kütüb-i Sitte’nin ikincisi olup, içinde 7.275 hadîs-i şerîf vardır. Bunları, bizzât kendisinin topladığı, 300.000 hadîs-i şerîf arasından seçmiştir. Kitap 52 kitaba ayrılmış fakat bâblara bölünmemiştir. Buhârî ise, kitapları ayrıca bâblara ayırmıştır. Her bâb için de lüzumlu açıklamalarda bulunmuştur. Müslim’in diğer bir husûsiyeti de, isnâd üzerinde önemle durmuş olmasıdır. Çünkü o, Sâhîh’inde biraz farklı metinler için, değişik isnâdlar vermiştir. Bunlar, metinde (hâ) harfiyle gösterilmiştir. Bu (hâ) tahvil veya havâle (hâ)’sıdır. Sahîh’inin baş kısmında, hadis ilmiyle alâkalı mühim bir açıklama vardır. Bütün bu özelliklerine rağmen, Sahîh-i Müslim, Buhârî’nin Sahîh’inden sonra gelir.

İmâm-ı Müslim; “İşbu Müsned-i Sahîh’i, dinlediğim üç yüz bin hadîs-i şerîf arasından seçerek tasnif ettim” buyurmuştur. Hadîs ilminde Müslim (M) harfi ile gösterilir.

İmâm-ı Müslim’in bu eseri üzerine çok şerhler yazılmıştır. Abdül Gafûr ibni İsmâil el-Fârisî’nin yaptığı El-Mefhum fî Şerhi Garibi Müslim adlı şerhi, Ebü’l-Kâsım İsmâil bin Muhammed’in Şerhu Müslim adıyla yaptığı şerh ve Muhyiddin Ebû Zekeriyyâ Yahyâ en-Nevevî’nin El-Minhâc fî Şerhi Sahîh-i Müslim adıyla yaptığı şerh gibi daha birçok şerhi vardır.

2) El-Müsned-ül-Kebîr, 3) El-Câmi’ Ale’l-Ebvâb, 4) El-Esmâ ve’l-Kûnâ, 5) El-Efrâd vel-Vuhdân, 6) Tesmiyetü Şuyûhu Mâlik ve Süfyân ve Şu’be, 7) Kitâb ül-Muhadramîn, 8) Kitâbu Evlâd-is-Sahâbe, 9) Evhâm-ül-Muhaddirîn, 10) Et-Tabakât, 11) Efrâd-üş-Şâmiyîn, 12) Et-Temyîz, 13) El-İlel.

İmam-ı Tirmizi


Velî ve büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr ez-Zâhid, künyesi Ebû Abdullah’tır. Doğum târihi bilinmeyen Hakîm-i Tirmizî, doğum yeri olan Tirmiz’de uzun müddet kaldı. Sonra Belh’e gitti. Orda bir müddet kaldıktan sonra Nişâbûr’a geldi. 932 (H. 320) senesinde şehid edildi.

Hakîm-i Tirmizî; babasından, Kuteybe bin Sa’îd, Hasan bin Ömer, Sâlih bin Abdullah Tirmizî, Sâlih bin Muhammed Tirmizî, Ali bin Hucr es-Sa’dî, Yahyâ bin Mûsâ, Utbe bin Abdullah el-Mervezî, Abbâd bin Ya’kûb ed-Devrâk, Süfyân bin Vekî ile Horasan ve Irak’taki muhaddislerden hadîs-i şerîf öğrenmiştir. Yahyâ bin Mansûr el-Kâdı, Hasan bin Ali, Nişâbûr âlimleri ve daha pekçok âlim de ondan hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir. Pekçok kitâbı olan Hakîm-i Tirmizî, Ebû Türâb Nahşebî, Ahmed bin Hadraveyh ve İbn-i Celâ gibi evliyâ ile sohbet etmiş, berâber bulunmuş ve onlardan çok faydalanmıştır. Çok hadîs-i şerîf toplamış, zâhit ve âbit bir zât olan Hakîm-i Tirmizî’nin yazdığı kitapların ekserisi basılmıştır.

Sünnet-i seniyyeye tam uyan, ilmiyle âmil, ümmet-i Muhammed’in büyüklerinden olan Hakîm-i Tirmizî, zamânın evliyâsından olup, herkes tarafından övülmüştür. İnce mânâları açıklama ve îzâh husûsunda üstat, hadis ilminde ise sika (sağlam, güvenilir) bir âlimdi. Sözleri kıymetli olup, hilmi (yumuşaklığı) pek ziyâde, şefkati çok ve ahlâkı pek güzeldi. Peygamberimizin mübârek ahlâkı onda görülürdü.



Buyurdu ki:

“Âhirette kurtulmak, ibâdet ve amelin çok olmasıyla değil, amellerin ihlâslı ve edeblerine uygun yapılması iledir.”

“Mü’minin neşesi yüzünde, hüznü kalbindedir.”

“Nefsin, sende olduğu hâlde, Allahü teâlâyı tanımak istiyorsun. Halbuki nefsin, daha kendisini bile tanımamıştır. Rabbini nasıl tanısın?”

“Kanâat nedir?” diye sorulunca, “İnsanın kısmetine düşen rızkına râzı olmasıdır.” cevâbını vermişti.

Kendisine; “Îmânın gitmesine en çok sebeb olan günah nedir?” diye sordular. Buyurdu ki: “Üç günah vardır: Birincisi, îmân nîmetine kavuştuğuna şükretmemek; ikincisi, îmânın gitmesinden korkmamak; üçüncüsü, mü’minleri incitmek ve onlara eziyet etmek. Biliniz ki, haksız yere bir Müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş defâ yıkmaktan daha büyük günahtır. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem böyle buyurmuştur.”



Eserleri:

Hakîm-i Tirmizî’nin pekçok risâleleri mevcud olmakla berâber, yazdığı meşhur kitapları; Kitâb-ül-Furûk, Hatm-ül-Vilâye ve’l-İ’lel-üş-Şer’iyye, Nevâdir-ül-Usûl fî Ehâdis-ir-Resûl, Gars-ül-Muvahhidîn, Er-Riyâdatü ve Edeb-ün-Nefs, Gavr-ül-Umûr, El-Menâhî, Şerh-üs-Salât, El-Mesâil-ül-Meknûne, El-Ekyâs ve’l-Mu’terrîn, Beyân-ül-Fark Beyn-es-Sadr, El-Akl ve’l-Hevâ’dır. Bunların dördü hâriç, diğerleri basılmıştır. Bâzı risâleleri de, yakın zamanda Şam’da tekrar basılmıştır.



İmam-ı Ebu Davud


Kütüb-i Sitte denilen meşhur altı hadîs-i şerîf kitâbından biri olan Sünen-i Ebû Dâvûd’un sâhibi. İsmi, Süleymân bin Eş’as bin İshâk bin Beşir’dir. Ebû Dâvûd künyesiyle meşhur olup, Sicistânî nisbesiyle bilinir. 817 (H.202)’de Sicistan’da doğdu. 889 (H.275)’de Basra’da vefât etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Ebû Dâvûd Sicistânî; Horasan, Şam, Irak, Hicaz, Mısır gibi ilim merkezlerine giderek zamânının tanınmış âlimlerinden ilim tahsil etti ve hadîs-i şerîf dinledi. Tefsir ve Hanbelî fıkhını da tahsil edip, yüksek ilmî dereceye ulaştı. Hadîs-i şerîf öğrenmek için uzun yolculuklar yaptı. Müslim bin İbrâhim, Süleymân bin Harb, Ebû Ma’mer el-Mak’ad, Yahyâ bin Maîn, Ahmed bin Hanbel gibi büyük âlimlerden rivâyetlerde bulundu. Hadis ilminde sika (güvenilir) bir âlim olan ve ilmî derece bakımından İmâm-ı Buhârî ve İmâm-ı Müslim’den sonra gelen Ebû Dâvûd Sicistânî’den, Bağdat’ta bulunduğu sırada, oğlu Abdullah, Ebû Abdurrahmân en-Nesâî, Ahmed bin Muhammed bin Hârun ve başka âlimler rivâyette bulundular. Beş yüz bin hadîs-i şerîf yazan Ebû Dâvûd Sicistânî, bunlardan seçtiği 4800 hadîs-i şerîfi ihtivâ eden meşhûr Sünen kitabını telif etti. Bilhassa fıkhî konularla ilgili hadîs-i şerîfleri topladığı ve bu hususta pek kıymetli bir kaynak olan bu kitabını İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’e arz edip, onun takdirine kavuştu.

Mu’cem kitaplarında ve hadîs-i şerîf fihristlerinde D (dal) harfiyle ifâde edilen Sünen-i Ebû Dâvûd’a daha sonraki zamanlarda birçok şerhler yazılmıştır. Bu şerhlerden; Azîmâbâdî’nin yazdığı Avn-ül Ma’bûd, Hattâbî tarafından yazılan Meâlim-üs-Sünen, İmâm-ı Süyûtî tarafından yazılan Mirkâd-üs-Süûd ilâ Sünen-i Ebî Dâvûd adlı eserler zikredilebilir. Son zamanlarda yazılan El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrûd adlı şerh yarım kalmış, daha sonra üzerine tekmile yazılarak basılmıştır.



Ebû Dâvûd hazretleri, beş yüz bin hadîs-i şerîf içinden seçtiği 4800 hadîs-i şerîften şu dördünün insanlar için çok önemli olduğunu bildirmiştir:



(Ameller niyetlere göredir.)

(İnsanların kendisine faydası olmayan şeyleri terk etmesi müslümanlığın güzelliğindendir.)

(Bir mümin kendisi için istediği ve sevdiği bir şeyi, (din) kardeşi için de istemedikçe îmânı kâmil olmaz.)

(Helâl meydanda, haram da meydandadır. Bunların arasında şüpheli şeyler vardır. Harama düşmemek için bu şüphelilerden sakınmak lâzımdır.)



Ebû Dâvûd hazretleri, ilmiyle amel eden güzel ahlâk sâhibi bir kimseydi. Büyük bir Hadîs âlimi olduğu için, Resûlullah efendimizin ahlâkı ile ahlâklanmaya çok çalışırdı.



Eserleri:

Ebû Dâvûd hazretlerinin Sünen-i Ebû Dâvûd adlı eserinden başka, Kitâb-ı Merâsil ile Delâil-ün-Nübüvve adlı eserleri de vardır.

İmam-ı Nesai


Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Abdurrahmân; ismi, Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinân bin Bahr bin Dînâr’dır. İmâm-ı Nesâî diye meşhûrdur. Aslen Horasan’ın Nesâ şehrindendir. 830 (H. 214) yılında orada doğdu. 915 (H.303)te Filistin’in Remle şehrinde vefât etti. Mekke’de vefât ettiği veya Hâricîler tarafından şehit edildiği de bildirilmektedir. Hadîs ilminde imâmdı, yâni üç yüz binden fazla hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı Sünen-i Sagîr’i, Kütüb-i Sitte adı verilen altı büyük hadis kitabından biridir. Hadis ilminde rumuzu sin (S)’dir.

İlim tahsiline Horasan’da başlayan İmâm-ı Nesâî; Irak, Şam, Mısır, Hicâz (Mekke ve Medîne) ve Cezîre (bugünkü Cizre civârı) âlimlerinden ders aldı. Mısır’da yerleşti. On beş yaşında Kuteybe bin Saîd’e talebe olup, bir sene iki ay yanında kaldı. İshâk bin Râhaveyh, Hişâm bin Ammâr, Îsâ bin Hammâd, Hüseyin bin Mansûr Sülemî, Amr binZürâre, Muhammed bin Nasr-i Mervezî, Süveyd bin Nasr, Ebû Kureyb, Muhammed bin Râfiî, Ali bin Hucr, Ebû Yezîd Cermî, Ebû Dâvûd Süleymân Eş’as, Yûnus bin Abdila’lâ, Muhammed bin Geylân ve daha birçok âlimden ders aldı. Onların bir çoğundan hadîs-i şerîf dinledi ve rivâyet etti.

Hadis ilminde zamânının bir tânesi olan İmâm-ı Nesâî, Mısır âlimlerinin en fakîhiydi. Haramlardan sakınmakta ve ibâdetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, Allahü teâlânın rızâsı içindi. İmâm-ı Nesâî’nin hadîs-i şerîf rivâyetinde râvîlere koyduğu şartlar, Buhârî ve Müslim’den daha sıkıydı. Hadis ravîlerinin güvenilir olup olmamasındaki tesbitlerine bütün âlimler îtibâr ederlerdi.

İmâm-ı Nesâî hazretlerinden; Ebû Bişr Devlâbî, Ebû Ali Nişâbûrî, Hamza bin Muhammed Kesâsî, Ebû Bekr Ahmed bin İshâk, Muhammed bin Abdullah bin Hayyûye, Ebü’l-Kâsım Taberânî, Fakîh Ebû Câfer Tahâvî ve daha birçok âlim ilim tahsil edip, hadîs-i şerîf rivâyet etti.

İmâm-ı Nesâî hazretleri, ilk önce yazdığı Sünen-i Kebîr’inde, hadîs-i şerîflerin kaynakları ve toplanması hakkında bilgiler verip, şartlarına uyan hadîs-i şerîfleri yazdı. Zamânın vâlilerinden birinin; “Kitabındaki hadîs-i şerîflerin hepsinin sıhhat derecesi aynı mıdır?” sorusu üzerine, yeniden seçmeler yaparak, Sünen-i Kebîr’i kısalttı. İsnâd edilen râvîlerine, âlimlerin îtirâz ettikleri hiçbir hadîs-i şerîfi almadı. Bu eserine, kendisi Müctenâ adını vermesine rağmen Sünen-i Sagîr adıyla meşhûr oldu. Şimdi, daha çok Sünen-i Nesâî adıyla bilinmektedir. Bu kıymetli eser, altı meşhur hadis kitabından biri olarak Müslümanların baş tâcı oldu.

İmâm-ı Nesâî hazretleri, ömrünün sonuna doğru Şam’a gitti. Orada hazret-i Ali’yi kötüleyen hâricîlerden bâzı kimseler gördü. Bunun üzerine hazret-i Ali ve Ehl-i Beyt-i Nebevî’yi öven Kitâb-ül-Hasâis fî Fadli Ali bin Ebî Tâlib ve Ehl-i Beyt adlı eserini yazdı. Bu eserindeki hadîs-i şerîflerin çoğunu Ahmed bin Hanbel hazretlerinin rivâyetlerinden aldı. Bu kitabını niçin yazdığını bilmeyen bâzı kimseler; “Şeyhayn’ın yâni Ebû Bekir ve Ömer’in üstünlüklerini niçin yazmadın?” dediler. Bunun üzerine; Fedâil-üs-Sahâbe adlı Eshâb-ı kirâmın üstünlük ve fazîletlerini anlatan kitabını yazdı, Müsned-i Ali, Müsned-i Mâlik ve Duafâ ve’l-Metrûkîn adlı kitaplar, onun pek kıymetli eserleri arasındadır. Sonuncusu, basılmıştır.

İmam-ı Nevevi



Şâfiî âlimlerinin büyüklerinden. İsmi Yahyâ bin Şeref, lakabı Muhyiddîn, künyesi Ebû Zekeriyyâ’dır. 1233 (H.631) senesinin Muharrem ayında, Şam’ın güneyindeki Nevâ kasabasında doğdu. Doğduğu yere nisbetle evevî denmiştir. 1277 (H.676) yılının Receb ayında vefât etti.

Muhyiddîn Ebû Zekeriyyâ Yahyâ’yı, babası küçük yaşta Kur’ân-ı kerîm öğrenmesi için mektebe gönderdi. Kısa zamanda Kur’ân-ı kerîm’i ezberledi.

Zamânının âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsil etti. On dokuz yaşına gelince, babası, tahsil için, Şam’daki Revâhiyye Medresesine götürdü. Önce tıp okudu, sonra tamâmiyle din ilimleri üzerinde çalıştı. Şâfiî mezhebinin temel kitaplarından olan Et-Tenbîh ile Mühezzeb’in dörtte birini, dört buçuk ayda ezberledi. Kemâleddîn Sellâr Erbilî, İzzeddîn Ömer Erbilî, Kemâleddîn İshâk bin Ahmed hazretlerinin derslerine devâm etti ve fıkıh ilmini öğrendi. İzzeddîn Ömer Erbilî’ye çok hizmet etti. Her gün hocalarından on iki ayrı ilim okurdu. Zamanla, usûl, nahiv, lügat ve benzeri ilimlerin inceliklerine vâkıf oldu. Hâfız Zeyn Hâlid Nablüsî, Radî bin Bürkân, İbn-i Abdüddâim, Ebî Muhammed İsmâil bin Ebî Yüsr ve birçok âlimden hadis ilmini öğrendi. Kısa zamanda, ilimde devrinin en büyük âlimlerinden oldu ve insanlığın saâdeti için pekçok kitap yazdı. Şâfiî mezhebinin esâslarını kitaplarında bildirdi. Kendisinden; Şeyh el-Mizzî, Ebü’l-Hasan Attâr ve pekçok âlim ilim tahsil ettiler.

İki kere hacca gitti. 1266 senesinde, Dâr-i Hadîs-i Eşrefiyyede ders verdi. Vefâtına kadar, bu vazîfesinin karşılığında hiç para almadı. Mübârek sakalında birkaç beyaz kıl vardı. Kendisindeki sekîne ve vekâr hâli herkes tarafından görünürdü.

İmâm-ı Nevevî hazretleri ömrünün sonlarına doğru, üzerindeki emânetleri sâhiplerine verip, borçlarını ödedi. Kitaplarını kütüphâneye verdi. Nevâ’da, doğduğu evde günlerce hasta yattıktan sonra vefât etti. Türbesi ziyâret edilmekte, âşıkları mübârek rûhundan feyz almaktadır.

İmâm-ı evevî hazretleri, geçinmede kanâat üzere olup, nefsî ve dünyevî arzu ve isteklerden geçmişti. Allahü teâlâdan çok korkardı. Doğru konuşur, yerinde söyler, gecelerini ibâdet ve tâatle geçirirdi. İlim tahsilinde gayretli olup, sâlih ameller yapmakta sabrı çoktu. Şam halkının yediği şeylerden yemez, memleketinden, anne-babasının yanından getirdiği, tam helâl olduğunu bildiği şeyleri yemekle kanâat ederdi. Yirmi dört saatte bir defâ, yatsıdan sonra yemek yerdi. Yine günde bir defâ, sahûr vaktinde su içerdi. O diyârın âdeti olan kar suyu içme âdetini yapmazdı. Bekâr idi. Hiç evlenmedi. Geceleri uyumaz, ibâdet eder ve kitap yazardı. Devlet reislerine, vâlilere ve diğerlerine emr-i marûf ve nehy-i münkerde bulunurdu. Allahü teâlânın emirlerini bildirir, yasaklarından sakınmak lâzım olduğunu anlatırdı. Bu işte hiç müdâhene etmez ve gevşeklik göstermezdi.

İmâm-ı Nevevî hazretlerinin, Kütüb-i Sitte’de geçen hadislerden topladığı Riyâd-üs-Sâlihîn isimli eseri meşhurdur.



Buyurdu ki;

İnsanlar Allahü teâlâya kulluk, ibâdet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saâdete kavuşmak için yaratılış gâyelerine dikkat etmeli ve dünyâya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünyâ nîmetleri geçicidir. Dünyâ ebedî kalınacak bir yer değildir. Âhirette saâdete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fâni dünyâya düşkün olmayıp kulluk vazîfesini hakkıyla yapanlardır.

Gecenin on iki kısmından bir kısmını (bir saat kadar) ihyâ etmek, bütün geceyi ihyâ etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir.



Eserleri:

İmâm-ı Nevevî hazretlerinin yazdığı eserlerin sayısı çoktur. Okuyanlar çok istifâde etmektedir. Eserlerinden bâzıları şunlardır: Ravda; fıkıhla ilgilidir. Riyâd-üs-Sâlihin; hadis üzerinedir. Hadîs-i şerîflerin şerhi hakkında, Şerh-i Sahîh-i Müslim’i vardır. Hadis ricâlinin isimlerini harf sırası ile bildiren Tehzîb-ül-Esmâ adlı büyük bir kitabı, ayrıca; Lügat-üt-Tenbîh, Tıbyân, Minhâc gibi eserleri de vardır.

İmam-ı Beyheki


Meşhur hadis ve fıkıh âlimi. İsmi Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebu Bekir'dir. Nişabur'un Beyhek kasabasından olduğu için Beyheki diye meşhur olmuştur. Beyhek kasabasına bağlı Hüsrevcird köyünde 994 (H. 384) senesinde doğdu, 1066 (H. 458)da Nişabur'da vefat etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Beyheki zekasının keskinliği, hafızasının kuvveti, öğrendiği şeyler üzerindeki arzusu ve ilim öğrenmekteki ihlası ile hocalarının dikkatlerini üzerine topladı. Beyheki; Horasan, Bağdat, Kufe ve Mekke gibi ilim merkezlerinde zamanın âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil etti. Yüzden fazla hocadan hadis öğrendi. Ebü'l-Feth Nasır bin Muhammed Ümeri'den fıkıh ilmini, Hakim'den hadis ilmini, İbn-i Fürek'ten kelâm ilmini, Ebu Ali Rodbari'den tasavvuf ilmini öğrendi. Büyük âlim oldu, kendisine ilmin minaresi denildi. Pekçok âlim yetiştirdi. Şeyhülislam Ebu İsmail el-Ensari, Zahir bin Tahir, Ebu Abdullah el-Feravi, oğlu İsmail bin Ahmed onun yetiştirdiği âlimlerdendir. Kelâm ilminde Ehl-i sünnet itikadına büyük hizmetler yaptı. Çeşitli ilimlerde bilhassa hadis, fıkıh ve kelâm ilmine ait binden ziyade eser yazdı. Horasan'da hadis ilminde onun izni olmadan, o icazet (diploma) vermeden kimse hadis ilminden söz edemezdi. Şafii fıkhı öğretmesi için Nişabur'a çağrıldı. Her ne kadar memleketine dönmek istediyse de 9 Nisan 1066 (H. 10 Cemazilevvel 458) da vefat etti. Cenazesi yakın olan Beyhek kasabasına götürüldü.

İlim ve fazilette yüksek bir zat olan Beyheki hazretleri, devamlı okur, araştırır, tasnif eder, eserlerini öğrencilerine okutur, ilimle meşgul olur, fakirliğe sabreder, halinden hiç şikayet etmezdi. Az yer az içerdi. Kırk dört yaşından sonra vefatına kadar otuz sene bayram günleri hariç devamlı oruç tutmuştur.



Eserleri:

1) Es-Sünen-ül-Kübra: Hadis-i şerif kitabı olup, on cilttir. Eshab-ı kiram ve Tabiinin isimleri, senet ve ravileri içerisine alan bir fihristi vardır. 2)Es-Sünen-üs-Sugra: İki cilttir. 3)Kitabü'l-Esma ves-Sıfat: İki cilttir. 4)Delail-ün-Nübüvve: Üç cilttir. 5)Menakıb-üş-Şafi, 6)Marifet-üs-Sünen vel Asar: Eser dört cilttir. 7)Şu'ab-ül-İman, 8)Et-Tergib vet-Terhib, 9)Kitab-üz-Zühd-il-Kebir, 10) El-Ba'sü ven-Nüşur, 11)Fedail-üs-Sahabe, 12)El-Medhal iles-Sünen-il-Kübra, 13)El-Mebsut, 14) El-Adab, 15)El-İtikad ala Mezheb-is-Selefi Ehl-is-Sünneti vel-Cema'a, 16)Ahkam-ül-Kur'an.


İmam-ı Taberani



Meşhur tefsir, hadis ve fıkıh âlimlerinden. İsmi, Süleymân bin Ahmed bin Eyyûb bin Mutayr eş-Şâmî el-Lahmî et-Taberânî; künyesi Ebü’l-Kâsım’dır. 873 (H.260) senesi Safer ayında Şam’ın Taberiyye kasabasında doğdu. İsfehan’a yerleşti. 970 (H.360) senesi Zilkâde ayının sonlarına doğru 100 yaşlarında vefât etti. İsfehan şehrinin girişinde Resûlullah’ın Eshâbından olan Hammâd ed-Devrî’nin kabri yanına defnedildi.

Taberânî; Hâşim bin Mürsed et-Taberânî, Ebû Zür’a-es-Sekafî, İshâk ed-Debrî, İdrîs el-Attâr, Beşîr bin Mûsâ, Hafs bin Ömer, Abdullah bin Mahmûd bin Saîd bin Ebî Meryem, Ali bin Abdülazîz el-Begâvî, Mikdâm bin Dâvûd er-Re’yinî, Yahyâ bin Eyyûb el-Allât, Ebû Abdurrahmân en-Nesâî gibi pekçok âlimden ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu. Kendisinden de; Ebû Huleyfe el-Cemhî, İbn-i Ukde, Ebû Nuaym el-Hâfız, Ebû Hüseyin bin Fâzişâh, Abdân, Câfer el-Feryâbî, Ebû Abdullah bin Merde el-Hâfız ve daha birçok âlim ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf rivâyet etti.

Büyük hadis âlimlerinden olan Taberânî hazretleri, güvenilir, sağlam, hadîste huccet, yâni üç yüz binden fazla hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezbere bilen ünvânına sâhiptir. Onun ilmi ve rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler, bütün İslâm âlemine yayıldı. Kendisine; “Bu kadar hadîs-i şerîfi ezberleme bahtiyârlığına nasıl kavuştun?” diye sorulduğunda; “Otuz sene kuru hasır üzerinde uyudum.” buyurdu.

İlim tahsili için rahatı terkederek sâde bir hayat yaşadı. Otuz üç sene ilim uğrunda seyâhat yaptı. Bu yolda fedâkârlıktan kaçınmadı. Her işini Allahü teâlânın rızâsı için yapar ve insanları Cehennem ateşinden kurtarmak için çalışırdı. Talebelerinden Ebû Abbâs Şirâzî, Taberânî ’den üç yüz bin hadîs-i şerîf yazdığını, güvenilir, sağlam bir muhaddis olduğunu bildirmekte ve hocasının ne derece ilim sâhibi olduğunu vesîkalandırmaktadır.

Yazmış olduğu başlıca eserleri; Mu’cem-ül-Kebîr, Mu’cem-ül-Evsat ve Mu’cem-üs-Sagîr’dir.
 
Geri
Üst