Yalnizligi,aglamayi bilir misin?.
Bilirmisin yalnizlik ne demek?.. Bilir misin gökyuzundeki yildizlardan medet ummayi?.. Uzattin mi elini bir yildiz boyunca, belki tutarim diye farkinda olmadan?
Uykusuz kalmayi bilirmisin sabaha kadar?. Hic kustun mu hayata?. Aslinda kendindir kustugun kucugum?.
Kapatip gozunu hayaller kurdugun oldu mu gelecege dair?. Bazen kucuk bir masumiyet belirir tebessumunde, bazen gozunde hircin bakislar.
Kizdin mi kaderine gunlerce?. Kendini taniyamadigin oldu mu hic?.Bazen cesaret edemeyen konusmaya ve bazen de hic susmayan sen.
Sevdin mi birini?. Her yagmur yagisinda saatlerce bekledin mi sevdigini pencerenin onunde?
Bir yudum sevgi dilendigin oldu mu, sert bakislardan?. Yaslanacak bir omuz aramadin mi?. Birden güldügün oldu mu sebepsiz?. Her siirde kendinden bir seyler bulmadin mi hic?. Rüyalarda yasadigin oldu mu hayatini, istemedigin oldu mu uyanmayi?.
Baktigin ama goremedigin oldu mu etrafi?. Ufak bir sorunu buyutup olmeyi de mi istemedin hic?
Sebebini bilmedigin bir agirlik cokmedi mi ustune?.
Buyudugunu farkedip zamana dusman oldun mu?.
Hecelerin az geldigi, kelimelerin yetmedigi oldu mu duygularini anlatmaya?.
Agladigin oldu mu sebepsizce sabaha kadar?. Belki sen aglamati bilmiyorsunndur , sevmeyi bilmedigin gibi.
Iki damla yasdegildir aglamak. Once huzunlenmek, sonra dusunmek, hayal etmek.. Anilari yasamak, buyuk bir ozlem icinde o kucuk oyuncak bebege sarilmak.
Iste budur aglamak ve yeniden yasamak
İŞTE ÖYLE BİRİ
Sizi sizin kadar tanıyan biri.. Kendini ve hayatı çok iyi tanıyan biri...
Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri...
Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri... Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarabilmeye hazır biri.. Ne söylediğini bilen, söylediğini her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına geçikmeyen biri... Nerede nasıl davranacağını kiminle nasıl konuşacağını ortama uymasını bilen biri... Çoçukla çoçuk gençle genç yaşlıyla yaşlı olabilen bunu yapmaktan keyif alan biri...
Gülünecek yerde çekinmeden gülebileni ağlanacak yerde gözyaşlarını saklaya bilen biri... Bazen kıskanç, bazen huysuz,bazen şımarık,bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri... Sizi kırmaktan incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri... Kimseye anlatmadığınız sırlarınızı çekinmeden anlatabileceğiniz, çekinemediğiniz, düşüncesine her zaman ihtiyac duyduğunuz ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri...
Sana ihtiyacım var dediğinizde nerede olursa olsun koşup gelen sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri... Birlikte içki içmekten, yemek
yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığını biri... Romantikliğiyle sizi duygu denizinde ucurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri... Süprizleriyle sizi şaşırtan çılgınlığıyla şoka sokan biri... Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından hep emin oldunuğunuz biri... Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz, onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri...
HAYATINIZDA BÖYLE BİRİ VAR MI ?
VARSA KIYMETİNİ BİLİN...
Yolda yürürken ayaklarımı sevdiğimi fark ettim birden. Onların bir kunduranın kavrayışına tahammüllerini, beni taşımak yeteneklerini, yere basmaktaki meziyetlerini.
Yolda yürürken gözlerimi sevdiğimi fark ettim. Onların hiç umurunda değildi ayaklarımın becerisi. Onlar tüm becerilerini sergiliyorlardı önüne çıkanı görmek için. Yalnız görmekte değil üstelik bu görüntüyü beynime aktarmak için.
Yolda yürürken tenimi sevdim birden, onların üşümek, ısınmak, yanmak, okşamak yeteneklerini sevdim. Hayata, hayatın onlara sunduklarına verdikleri o muhteşem kendiliğindenlikteki tepkilerini sevdim.
Yolda yürürken kulaklarımı sevdim birden. Yüzüme bir çok kez kepçe gibi asıldıklarını düşündüğüm kulaklarımı üstelik. Onların her müziği dinleyememekteki hünerlerini sevmiştim zaten. Hiç sevememişlerdi acı soslu arabesk inletileri. Yürek parçalayıcı halk ezgilerine ise nasılda açmışlardı kendi kepçelerini, tıpkı bir anten gibi. Ama şimdi yolda yürürken bir başka seviyordum onları. Simitçinin "simit" diyen sesini duyuşlarini, pazarcinin iş arkadaşina "fasulyeleri şuraya koy" diyen sesini duyuşlarini, giden trenin timbirtilarini uzaktan alişlarini, yolda yürürken sevdim kulaklarimi.
Yolda yürürken bedenimin tüm fonksiyonlarini yerine getiriş becerisini sevdim bu dogru. Her şeye ragmen dişlerimde bir sakizin uzamasi olabilirdi pekala hala, damagimda bir yiyecegin tadi. Yüregim ben yönetmesem de devam ediyordu hayata. Bunu anlamak için gerek yoktu ki grafik göstergelere.
Hayattayim işte, hayatta... ve yolda yürüyorum. Hayati güzel buluyorum. Yolu çok çok güzel. Iyi ki çikmişim arabanin kafesinden. Iyi ki düşmüşüm yollara. Daha fazla hayat var yollarda. Daha fazla insan. "Ne güzel ne güzel, çok şükür çük şükür yaşiyorum" diyecek daha çok gerekçe.
Yolda yürürken düşünüyorum...
Genc ve basarili bir yonetici, yeni Jaguar'iyla bir mahalleden hizli bir sekilde geciyordu. Parketmis arabalarin arasindan yola aniden cikabilecek cocuklara dikkat ediyordu ve bir sey gordugunu sanarak yavasladi. Arabayla caddeden yavasca gecerken hic bir cocuk goremedi fakat, arabasinin kapisina bir tugla atildigini farketti. Aniden arabasini durdurarak tuglanin firlatildigi yere geri dondu.
Arabadan indi, orada bulunan kucuk bir cocugu tuttu ve onu parketmis bir arabaya dogru iterek bagirmaya basladi. '' Bunu neden yaptin? Sen de kimsin, ne yaptiginin farkinda misin?''. iyice sinirlenerek devam etti: '' Bu yeni bir araba ve atmis oldu¿un bu tugla bana cok pahaliya malolacak. Bunu neden yaptin?' Cocuk yalvararak cevap verdi: '' Lutfen efendim. cok uzgunum ama baska ne yapabilirdim bilmiyordum. Eger tuglayi firlatmasaydim kimse durmazdi'' Parketmis bir arabanin arkasina isaret ederken cocugun gozyaslari cenesine suzuluyordu. ''Agabeyim kaldirimin kenarindan yuvarlandi ve tekerlekli sandalyesinden dustu, ben onu kaldiramiyorum. Lutfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam icin bana yardim eder misiniz? Benim icin cok agir.''
Bu durumdan son derece duygulanan genc yonetici, bogazinda buyuyen yumruyu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genc adami kaldirarak, tekerlekli sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle, cizik ve yaralari sildi ve genc adamin ciddi bir yarasi olup olmadigini kontrol etti. Kucuk cocuk genc yoneticiye donerek '' tesekkur ederim efendim, Tanri sizden razi olsun'' dedi. Genc yonetici, kucuk cocugun, agabeyini kaldirimdan evine dogru goturmesini izledi. Bulundugu yerden arabasina geri donmesi oldukca uzun surmustu. Uzun ve yavas bir yuruyustu. Genc yonetici, kapiyi hic tamir ettirmedi. Kapida olusan cokuntuyu hayatini birisinin kendisine tugla atmasini gerektirecek kadar hizli yasamamasi gerektigini hatirlatmasi icin oylece birakti. . . . Tanri, ruhunuza fisildar ve kalbinize konusur. Bazen, dinleyecek kadar zamaniniz olmadiginda ise, size bir tugla firlatir. Ister fisiltiyi, ister tuglayi dinleyin. Bu sizin tercihiniz. !
Alıntı
Bilirmisin yalnizlik ne demek?.. Bilir misin gökyuzundeki yildizlardan medet ummayi?.. Uzattin mi elini bir yildiz boyunca, belki tutarim diye farkinda olmadan?
Uykusuz kalmayi bilirmisin sabaha kadar?. Hic kustun mu hayata?. Aslinda kendindir kustugun kucugum?.
Kapatip gozunu hayaller kurdugun oldu mu gelecege dair?. Bazen kucuk bir masumiyet belirir tebessumunde, bazen gozunde hircin bakislar.
Kizdin mi kaderine gunlerce?. Kendini taniyamadigin oldu mu hic?.Bazen cesaret edemeyen konusmaya ve bazen de hic susmayan sen.
Sevdin mi birini?. Her yagmur yagisinda saatlerce bekledin mi sevdigini pencerenin onunde?
Bir yudum sevgi dilendigin oldu mu, sert bakislardan?. Yaslanacak bir omuz aramadin mi?. Birden güldügün oldu mu sebepsiz?. Her siirde kendinden bir seyler bulmadin mi hic?. Rüyalarda yasadigin oldu mu hayatini, istemedigin oldu mu uyanmayi?.
Baktigin ama goremedigin oldu mu etrafi?. Ufak bir sorunu buyutup olmeyi de mi istemedin hic?
Sebebini bilmedigin bir agirlik cokmedi mi ustune?.
Buyudugunu farkedip zamana dusman oldun mu?.
Hecelerin az geldigi, kelimelerin yetmedigi oldu mu duygularini anlatmaya?.
Agladigin oldu mu sebepsizce sabaha kadar?. Belki sen aglamati bilmiyorsunndur , sevmeyi bilmedigin gibi.
Iki damla yasdegildir aglamak. Once huzunlenmek, sonra dusunmek, hayal etmek.. Anilari yasamak, buyuk bir ozlem icinde o kucuk oyuncak bebege sarilmak.
Iste budur aglamak ve yeniden yasamak
İŞTE ÖYLE BİRİ
Sizi sizin kadar tanıyan biri.. Kendini ve hayatı çok iyi tanıyan biri...
Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri...
Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri... Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarabilmeye hazır biri.. Ne söylediğini bilen, söylediğini her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına geçikmeyen biri... Nerede nasıl davranacağını kiminle nasıl konuşacağını ortama uymasını bilen biri... Çoçukla çoçuk gençle genç yaşlıyla yaşlı olabilen bunu yapmaktan keyif alan biri...
Gülünecek yerde çekinmeden gülebileni ağlanacak yerde gözyaşlarını saklaya bilen biri... Bazen kıskanç, bazen huysuz,bazen şımarık,bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri... Sizi kırmaktan incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri... Kimseye anlatmadığınız sırlarınızı çekinmeden anlatabileceğiniz, çekinemediğiniz, düşüncesine her zaman ihtiyac duyduğunuz ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri...
Sana ihtiyacım var dediğinizde nerede olursa olsun koşup gelen sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri... Birlikte içki içmekten, yemek
yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığını biri... Romantikliğiyle sizi duygu denizinde ucurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri... Süprizleriyle sizi şaşırtan çılgınlığıyla şoka sokan biri... Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından hep emin oldunuğunuz biri... Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz, onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri...
HAYATINIZDA BÖYLE BİRİ VAR MI ?
VARSA KIYMETİNİ BİLİN...
Yolda yürürken ayaklarımı sevdiğimi fark ettim birden. Onların bir kunduranın kavrayışına tahammüllerini, beni taşımak yeteneklerini, yere basmaktaki meziyetlerini.
Yolda yürürken gözlerimi sevdiğimi fark ettim. Onların hiç umurunda değildi ayaklarımın becerisi. Onlar tüm becerilerini sergiliyorlardı önüne çıkanı görmek için. Yalnız görmekte değil üstelik bu görüntüyü beynime aktarmak için.
Yolda yürürken tenimi sevdim birden, onların üşümek, ısınmak, yanmak, okşamak yeteneklerini sevdim. Hayata, hayatın onlara sunduklarına verdikleri o muhteşem kendiliğindenlikteki tepkilerini sevdim.
Yolda yürürken kulaklarımı sevdim birden. Yüzüme bir çok kez kepçe gibi asıldıklarını düşündüğüm kulaklarımı üstelik. Onların her müziği dinleyememekteki hünerlerini sevmiştim zaten. Hiç sevememişlerdi acı soslu arabesk inletileri. Yürek parçalayıcı halk ezgilerine ise nasılda açmışlardı kendi kepçelerini, tıpkı bir anten gibi. Ama şimdi yolda yürürken bir başka seviyordum onları. Simitçinin "simit" diyen sesini duyuşlarini, pazarcinin iş arkadaşina "fasulyeleri şuraya koy" diyen sesini duyuşlarini, giden trenin timbirtilarini uzaktan alişlarini, yolda yürürken sevdim kulaklarimi.
Yolda yürürken bedenimin tüm fonksiyonlarini yerine getiriş becerisini sevdim bu dogru. Her şeye ragmen dişlerimde bir sakizin uzamasi olabilirdi pekala hala, damagimda bir yiyecegin tadi. Yüregim ben yönetmesem de devam ediyordu hayata. Bunu anlamak için gerek yoktu ki grafik göstergelere.
Hayattayim işte, hayatta... ve yolda yürüyorum. Hayati güzel buluyorum. Yolu çok çok güzel. Iyi ki çikmişim arabanin kafesinden. Iyi ki düşmüşüm yollara. Daha fazla hayat var yollarda. Daha fazla insan. "Ne güzel ne güzel, çok şükür çük şükür yaşiyorum" diyecek daha çok gerekçe.
Yolda yürürken düşünüyorum...
Genc ve basarili bir yonetici, yeni Jaguar'iyla bir mahalleden hizli bir sekilde geciyordu. Parketmis arabalarin arasindan yola aniden cikabilecek cocuklara dikkat ediyordu ve bir sey gordugunu sanarak yavasladi. Arabayla caddeden yavasca gecerken hic bir cocuk goremedi fakat, arabasinin kapisina bir tugla atildigini farketti. Aniden arabasini durdurarak tuglanin firlatildigi yere geri dondu.
Arabadan indi, orada bulunan kucuk bir cocugu tuttu ve onu parketmis bir arabaya dogru iterek bagirmaya basladi. '' Bunu neden yaptin? Sen de kimsin, ne yaptiginin farkinda misin?''. iyice sinirlenerek devam etti: '' Bu yeni bir araba ve atmis oldu¿un bu tugla bana cok pahaliya malolacak. Bunu neden yaptin?' Cocuk yalvararak cevap verdi: '' Lutfen efendim. cok uzgunum ama baska ne yapabilirdim bilmiyordum. Eger tuglayi firlatmasaydim kimse durmazdi'' Parketmis bir arabanin arkasina isaret ederken cocugun gozyaslari cenesine suzuluyordu. ''Agabeyim kaldirimin kenarindan yuvarlandi ve tekerlekli sandalyesinden dustu, ben onu kaldiramiyorum. Lutfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam icin bana yardim eder misiniz? Benim icin cok agir.''
Bu durumdan son derece duygulanan genc yonetici, bogazinda buyuyen yumruyu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genc adami kaldirarak, tekerlekli sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle, cizik ve yaralari sildi ve genc adamin ciddi bir yarasi olup olmadigini kontrol etti. Kucuk cocuk genc yoneticiye donerek '' tesekkur ederim efendim, Tanri sizden razi olsun'' dedi. Genc yonetici, kucuk cocugun, agabeyini kaldirimdan evine dogru goturmesini izledi. Bulundugu yerden arabasina geri donmesi oldukca uzun surmustu. Uzun ve yavas bir yuruyustu. Genc yonetici, kapiyi hic tamir ettirmedi. Kapida olusan cokuntuyu hayatini birisinin kendisine tugla atmasini gerektirecek kadar hizli yasamamasi gerektigini hatirlatmasi icin oylece birakti. . . . Tanri, ruhunuza fisildar ve kalbinize konusur. Bazen, dinleyecek kadar zamaniniz olmadiginda ise, size bir tugla firlatir. Ister fisiltiyi, ister tuglayi dinleyin. Bu sizin tercihiniz. !
Alıntı