Hipnoz Hakkindaki Gerçekler !!!

Cr@zyboy

New member
Katılım
23 Eki 2005
Mesajlar
1,735
Reaction score
0
Puanları
0
Nedendir bilinmez tıp alanında istismara açık, tartışmalı tedavi yöntemleri her zaman bilimsel dayanağı tam konvansiyonel tekniklerden fazla dikkat çekmiştir. Hipnoz örneğinde olduğu gibi. Aslında kulağa hoş gelmiyor değil. Bireyler yapmakta zorlandıkları şeyleri yapmaya kolayca koşullandırılabiliyor, sancısız doğum, ağrısız diş çekimi, kolayca iştahın kapatılması ve kilo verilebilmesi, bazı panik ve sosyal fobilerin tedavisi, sigara ve madde bağımlılığının önlenmesi ve hatta iktidarsızlık gibi konularda yararlı olduğu söyleniyor. Peki hipnoz gerçekten ne? İnsanları ayakta mı uyutuyorlar yoksa… İşte bu iki hafta hipnoz konusunu işlemeye çalışacağız.

Önce tanımlanmasından başlayalım.

Hipnoz sözcüğünü ilk defa İngiliz doktor Braid kullanmış. Mitolojide Hypnos, Uyku Tanrısı. Gece (Nyx)’nin oğlu ve Ölümün (Thanatas) kardeşi. Kardeşi ile birlikte Hades'in ölüler diyarında yaşıyor.Kanatlı bir genç şeklinde tasvir edilen Hypnos, yorgun insanların anılarına sihirli değneği ile değmek, karanlık kanatları ile yelpazelemek ya da bir boynuzdan, kişilerin üzerine uyku verici bir madde dökmek suretiyle onlara uyku verir. Hypnos'un oğullarından biri ise, rüyalar tanrısı "Morpheus" dur. Efsane bu ya günlerden bir gün ana Tanrıça Hera, İda Dağında Zeus ile sevişmek ister.Zeus Hera'ya pek yüz vermemiş olacak ki, Hypnos'dan- cilveli Kharit'lerden birini peşkeş çekeceğine söz vererek- Zeus'u uyutmasını rica eder. Zeus, yarı uykuda iken o sersemlik hali içinde vücuduna sahip olur. Elbette o zamanki cep telefonları kayıt yapamadığından Zeus başına gelenleri bir türlü ispat edemez.

Basitçe hipnoz sözle, bakışla telkin yapılarak meydana getirilen bir çeşit uyku haline verilen isim. Bu halde uyuyan kimse uyutanın etki ve telkinlerine açık, fakat dış dünyanın başka etkilerine karşı kapalı.

Tarihçesi fiziksel veya ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanıldığı Antik Yunan’a kadar uzanıyor. Şaman kültürlerinde de iyileştirici, hipnotik bir durum sayılabilecek transa geçerek hastasına yardımcı olmaya çalışırdı. Bu tedavi yalnızca iyileştirici ve hastanın değil, pek çok seyircinin de transa girdiği bir tören şeklinde yapılırdı.

Psikoterapinin içinde bir fenomen olarak hipnozu, ilk kez 18’inci yüzyılda Franz Anton Mesmer kullanmış. Janet 1907 yılında hafızanın bölümlerden oluştuğunu, bilgilerin bilinç dışında değişmeden saklandığını ve hipnozla bu bilgilere ulaşılabileceğini ileri süren bilinçdışı modelini ortaya atmış. Breuer ve Freud hipnotik yaş geriletme yöntemini histerik semptomları tedavi etmek için kullandılar ve bilinçdışı belirleyicilerle bilinç düzeyindeki semptomlar arasındaki ilişkiyi gösteren teorilerini geliştirmeye başladılar. 20. yüzyılın başında hipnozun klinik kullanımı çok az olmakla birlikte yeni tedavi teknikleri geliştirildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında ordudaki psikiyatristler “travmatik nevroz” adı verilen hastalığın tedavisinde hipnozu yardımcı bir teknik olarak kullandılar. 1950’li yıllarda Stanford Hipnotik Yatkınlık Skalasının geliştirilmesiyle hipnotik fenomenler laboratuarda incelenmeye başlandı. 1950’li yılların ortasında Amerikan Tıp Birliği ve Amerikan Psikiyatri Birliği hipnozu resmi bir tedavi yöntemi olarak kabul etti.

Hipnozu nerelerde kullanıyoruz…

Baştan belirtelim. Hipnoz pozitif bilimlerin ışığında sadece klasik tedavi yöntemlerini bütünleyici yardımcı bir teknik olarak yer buluyor pratikte.

Hipnozdaki kişi uykuda değil, bilakis uyanık ve tetiktedir. Uykuda olduğu gibi çevrenin farkındalığı azalmıştır fakat odaklanmış dikkati artmış ve kontrol altındadır.

Herkese hipnoz işler mi…

Hipnoza yatkınlık kişiden kişiye göre değişir, herkez hipnoz olmayabilir: Hipnoza yatkınlık belli bir kişide ölçülebilen, kararlı ve sürekli bir durumdur. Tıpkı zekada olduğu gibi aynı kişide 30 yıllık bir zaman aralıklarıyla bile ölçüldüğünde sabit kaldığı gösterilmiştir.Hipnoz birisine yapılan bir şey değildir: Hipnotizör tıpkı Sokratik bir öğreticide olduğu gibi zaten olan bir becerinin farkına varılmasını sağlamaktadır. Bunun bilinmesi hep hipnotizörü hem de hastanın anksiyetesini (bunaltısını) azaltır. Kadın ve erkek arasında hipnoza yatkınlık açısından bir farklılık yoktur. Hipnoza yatkınlık telkine yatkınlık veya zayıf akıllılık değildir. Tersine dikkatini yoğunlaştırabilme yeteneğidir ve sıklıkla ciddi psikotik veya nörolojik bir bozukluğun olmamasıyla yakından bağlantılıdır.

Bilimsel kullanıma bir örnek verelim.

Modern psikiyatrik tedavi yöntemleri hipnoz altında veya hipnoz içinde iken uygulandığında inanılmayacak kadar kısa zamanda ve inanılmayacak kadar etkin olabilmekte. Üstelik, örneğin; uçaktan korkan birisinin bu korkusunu yenmek için tedricen,alıştıra alıştıra duyarsızlaştırma (sistemik desensitizasyon)veya korktuğu şeyle karşı karşıya getirme (exposure) gibi davranış terapilerinden birini yapacağımızı düşünürsek, uçaktan korkan hastanın bizzat havaalanına götürülerek , günlerce alıştıra alıştıra uçakla karşı karşıya getirmemiz gerekmektedir. Bu kadar masraflı ve uygulanması güç bir terapi, hipnotize olmuş kişinin iyice gevşetildikten sonra, hiçbir sıkıntı duymadan hayalen havaalanına gitmesi,uçağa binmesi ve uçması ile korktuğu şeylerin olmadığını da görerek çoğunlukla birkaç seansta bu korkusunu yenmesi bir uygulama şeklidir.

Hipnozun kullanılma alanlarına gelince…

Çeşitli Ameliyatlarda,diş hekimliğinde, bağımlılıkların tedavisi, kilo problemlerinde, cinsel sorunlar, ağrı, okuma, hafıza ve öğrenme kapasitelerinin artırılması, kekemelik, tik bozuklukları, tırnak yeme, psikonevrotik bozukluklar, yeme bozuklukları, gece işemeleri, psikoanaliz, hipnoanalizde ve çeşitli ruhsal bozuklukların tedavisinde ,çeşitli psikosomatik hastalıklarda ,günlük stresler sonucu oluşan gerginliklerde bedensel ve zihinsel gevşeme amacıyla, ağrısız,narkozsuz doğum yaptırmada yardımcı olarak kullanılabiliyor.
 
Geri
Üst