yeozkara
New member
- Katılım
- 6 Mar 2006
- Mesajlar
- 248
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Türkiye'deki "Ermeni"lere yönelik yayınlar yapan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, dün uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü...
"Tetikçi"nin "genç" yaşlarda biri olduğu ve "4 kurşun" sıktığı bildiriliyor!.. "Eşkal"i tesbit edildiğine göre umarım çok yakında yakalanır!..
Peki, bu "kurşunlar" kime sıkıldı?.. Sadece Hrant Dink'e mi, yoksa aynı zamanda "Türkiye'nin haklılığı"na mı?..
Hrant Dink'i öldürmekle, "Sözde Ermeni soykırımı iddiaları"nı da öldürdüklerini veya öldüreceklerini sananlar varsa, bunlar, en basit ifadesiyle "kör bir cehalet" içindedirler!..
Kim, ne derse desin;
Hrant Dink'e sıkılan kurşunlar, aynı zamanda "Türkiye'nin ayağı"na, "Türkiye'nin istikrarı"na ve "Türkiye'nin geleceği"ne sıkılmıştır!..
HRANT DİNK'İN SON YAZISI
Şahsen ben, Dink'in, "Türkiye'den birileri tarafından öldürülecek" derecede "tahrikkâr" ve "tahripkâr" sözler sarfettiğini düşünmüyorum..
Ki, "son yazı"sında bile; "tehdit" edilmekle birlikte "bu ülkede yaşama arzusu"nu dile getiriyordu...
Dink, son yazısında şu ifadelere yer vermişti:
- "Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muratlarına erdiler.
Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink'i artık 'Türklüğü aşağılayan' biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular.
Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü.
Bu mektuplardan birinin Bursa'dan postalandığını ve yakın tehlike arz etmesi açısından da hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı'na teslim etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri gelmişken not düşeyim.
Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek dışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil. Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence.
Tıpkı bir güvercin gibiyim... Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım.
Başım onunki kadar hareketli...
Ve anında dönecek denli de süratli."
(.....)
- "Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyorum. Bu dava kaç yıl sürer, bilemem. Bildiğim ve beni bir miktar rahatlatan gerçek şu ki, hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye'de yaşamaya devam edeceğim"
Mahkemeden lehine bir karar çıkması halinde çok sevineceğini ve bunun, artık ülkesini hiç terk etmek zorunda kalmayacağı demek olduğunu vurgulamış ve yazısını şöyle tamamlamıştı:
"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
DİASPORA NİYE OLMASIN?!
Haa, buna rağmen "hedefte bir isim" değil miydi?.. Elbette "'hedefte"ydi!..
Ama, zaten; "sahne"ye çıkan, "görünen yer"de duran hangi insan "hedef" değildir ki?!.
Hele de "sivri" biri ise!..
O da "hedef"ti ve "tehdit"ler alıyordu!..
Ancak, bütün bunlar; onun "Türkiye'den birileri tarafından öldürüldüğünü" göstermeye yetmez!..
Tetikçi, "yerli biri" bile olsa, pekalâ "dışardan kiralanmış biri" de olabilir!..
Çünkü Hrant Dink;
Sadece "Ulusalcılar" tarafından değil, "Ermeni diasporası" tarafından da "tepki" görüyor ve onlar tarafından da hazmedilemiyordu!..
Hele hatırlayın;
Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller grubunca 2005’in ortasında düzenlenen "Geçmişin Geleceği: Türkiye'deki Ermeniler" konulu panele ve konuşmacılara tepki gösteren Avrupa Ermeni Federasyonu, konferansın asıl amacının "Türkiye'nin AB'ye kabulü için bu soruna çözüm bulunması" olduğunu öne sürmüştü.
Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Laurent Leylekian imzasıyla yayınlanan bildiride, panelde; "Türkiye'deki Ermenileri temsil eden konuşmacılar"ın yaptıkları konuşmalar, "muğlak ve tutarsız" olarak nitelendirilmişti.
Panelde, yazar Etyen Mahçupyan ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink de yer almıştı.
Mahçupyan'ın, "soykırım" nitelemesini diyaloğu bloke ettiği için reddettiği kaydedilen bildiride, Dink’in "Avrupalıları sorumlu tutarak, Türk devletini suçsuz ilan ettiği" öne sürülmüştü.
Ve ayrıca;
Dink, Fransa Parlamentosu'ndan çıkan ve Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasayı; “Türkiye kazançlı çıktı, Ermeniler kaybetti. Bu yasayla diaspora kendi bacağına kurşun sıktı” şeklinde değerlendirmişti.
BİR TAŞLA, BİRKAÇ KUŞ VURMAK!
Demek istediğim o ki;
Hrant Dink'in eylem ve söylemlerinden "rahatsızlık" duyan, sadece "ulusalcılar" değildi!..
Ondan "Ermeni Diasporası" da rahatsızdı!..
Bu "menfur suikast"ın; "özellikle bazı ülkelerde sözde Ermeni soykırımı iddialarının gündemde olduğu şu günlerde" düzenlenmiş olması, oldukça dikkat çekicidir!..
Bu cinayet, "Ermeni diasporasının ekmeğine yağ sürmek"ten başka bir işe yaramaz!..
O halde "kimler ve niye" yapmış olabilir?..
"Kimler" olduğu elbette ortaya çıkar ama, "niye"sini ve “zamanlama”sını soracak olursanız, şahsen ben; "Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi"nin de "ciddi ciddi düşünülmesi" gerektiği kanaatindeyim!..
Birileri; "bir taşla, birkaç kuş birden vurmak" istemiş olabilirler!..
Ama o "birileri" her kimse;
Bu ülkeye "ihanet" ediyorlar!..
Zira;
Bu kurşun, "Türkiye'ye" sıkılmıştır!
Evet; "faili meçhûl" görünen daha önceki "malûm kurşun"lar gibi!..
-----------
Kimin işine yarar?
Dink'in öldürülmesi üzerine, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, dedi ki;
"Bu saldırı, Hrant Dink'in şahsında hepimize, millet olarak birlik ve beraberliğimize, huzur ve istikrarımıza yapılmıştır... Özellikle bazı ülkelerde sözde Ermeni soykırımı iddialarının gündemde olduğu günlerde bu cinayetin işlenmiş olmasını manidar buluyoruz."
TOBB Başkan Yardımcısı Hüseyin Üzülmez'in tesbitleri de ilginç:
"Bu olayı; Türkiye aleyhine çalışan kişilerin, Türkiye'nin yurt dışında, AB noktasında geldiği noktayı engelleme çabaları olarak değerlendiriyorum... Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde; AB ve dünyadaki finans çevrelerinin Türkiye'ye bakış açısı değişmediği sürece ekonomik sıkıntı olmaz. Şimdi birilerinin amacı da budur, bu düşünceleri değiştirmektir. Buradan bir hedefe varmaya çalışmayı plânlıyorlar!"
Bu tesbitler, "kurşunun çıktığı silâh"ın kimlerin elinde olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..
Yani, önce "ortalığı bulandırıyor"lar, sonra da "ortam bulanık" diyorlar!.. Onlar, bu ortamda "balık" avlamak istese de, onların oltasına düşen birer "alık" olmamak lâzım!..
Vakit / Hasan KARAKAYA
"Tetikçi"nin "genç" yaşlarda biri olduğu ve "4 kurşun" sıktığı bildiriliyor!.. "Eşkal"i tesbit edildiğine göre umarım çok yakında yakalanır!..
Peki, bu "kurşunlar" kime sıkıldı?.. Sadece Hrant Dink'e mi, yoksa aynı zamanda "Türkiye'nin haklılığı"na mı?..
Hrant Dink'i öldürmekle, "Sözde Ermeni soykırımı iddiaları"nı da öldürdüklerini veya öldüreceklerini sananlar varsa, bunlar, en basit ifadesiyle "kör bir cehalet" içindedirler!..
Kim, ne derse desin;
Hrant Dink'e sıkılan kurşunlar, aynı zamanda "Türkiye'nin ayağı"na, "Türkiye'nin istikrarı"na ve "Türkiye'nin geleceği"ne sıkılmıştır!..
HRANT DİNK'İN SON YAZISI
Şahsen ben, Dink'in, "Türkiye'den birileri tarafından öldürülecek" derecede "tahrikkâr" ve "tahripkâr" sözler sarfettiğini düşünmüyorum..
Ki, "son yazı"sında bile; "tehdit" edilmekle birlikte "bu ülkede yaşama arzusu"nu dile getiriyordu...
Dink, son yazısında şu ifadelere yer vermişti:
- "Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muratlarına erdiler.
Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink'i artık 'Türklüğü aşağılayan' biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular.
Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü.
Bu mektuplardan birinin Bursa'dan postalandığını ve yakın tehlike arz etmesi açısından da hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı'na teslim etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri gelmişken not düşeyim.
Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek dışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil. Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence.
Tıpkı bir güvercin gibiyim... Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım.
Başım onunki kadar hareketli...
Ve anında dönecek denli de süratli."
(.....)
- "Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyorum. Bu dava kaç yıl sürer, bilemem. Bildiğim ve beni bir miktar rahatlatan gerçek şu ki, hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye'de yaşamaya devam edeceğim"
Mahkemeden lehine bir karar çıkması halinde çok sevineceğini ve bunun, artık ülkesini hiç terk etmek zorunda kalmayacağı demek olduğunu vurgulamış ve yazısını şöyle tamamlamıştı:
"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
DİASPORA NİYE OLMASIN?!
Haa, buna rağmen "hedefte bir isim" değil miydi?.. Elbette "'hedefte"ydi!..
Ama, zaten; "sahne"ye çıkan, "görünen yer"de duran hangi insan "hedef" değildir ki?!.
Hele de "sivri" biri ise!..
O da "hedef"ti ve "tehdit"ler alıyordu!..
Ancak, bütün bunlar; onun "Türkiye'den birileri tarafından öldürüldüğünü" göstermeye yetmez!..
Tetikçi, "yerli biri" bile olsa, pekalâ "dışardan kiralanmış biri" de olabilir!..
Çünkü Hrant Dink;
Sadece "Ulusalcılar" tarafından değil, "Ermeni diasporası" tarafından da "tepki" görüyor ve onlar tarafından da hazmedilemiyordu!..
Hele hatırlayın;
Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller grubunca 2005’in ortasında düzenlenen "Geçmişin Geleceği: Türkiye'deki Ermeniler" konulu panele ve konuşmacılara tepki gösteren Avrupa Ermeni Federasyonu, konferansın asıl amacının "Türkiye'nin AB'ye kabulü için bu soruna çözüm bulunması" olduğunu öne sürmüştü.
Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Laurent Leylekian imzasıyla yayınlanan bildiride, panelde; "Türkiye'deki Ermenileri temsil eden konuşmacılar"ın yaptıkları konuşmalar, "muğlak ve tutarsız" olarak nitelendirilmişti.
Panelde, yazar Etyen Mahçupyan ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink de yer almıştı.
Mahçupyan'ın, "soykırım" nitelemesini diyaloğu bloke ettiği için reddettiği kaydedilen bildiride, Dink’in "Avrupalıları sorumlu tutarak, Türk devletini suçsuz ilan ettiği" öne sürülmüştü.
Ve ayrıca;
Dink, Fransa Parlamentosu'ndan çıkan ve Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasayı; “Türkiye kazançlı çıktı, Ermeniler kaybetti. Bu yasayla diaspora kendi bacağına kurşun sıktı” şeklinde değerlendirmişti.
BİR TAŞLA, BİRKAÇ KUŞ VURMAK!
Demek istediğim o ki;
Hrant Dink'in eylem ve söylemlerinden "rahatsızlık" duyan, sadece "ulusalcılar" değildi!..
Ondan "Ermeni Diasporası" da rahatsızdı!..
Bu "menfur suikast"ın; "özellikle bazı ülkelerde sözde Ermeni soykırımı iddialarının gündemde olduğu şu günlerde" düzenlenmiş olması, oldukça dikkat çekicidir!..
Bu cinayet, "Ermeni diasporasının ekmeğine yağ sürmek"ten başka bir işe yaramaz!..
O halde "kimler ve niye" yapmış olabilir?..
"Kimler" olduğu elbette ortaya çıkar ama, "niye"sini ve “zamanlama”sını soracak olursanız, şahsen ben; "Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi"nin de "ciddi ciddi düşünülmesi" gerektiği kanaatindeyim!..
Birileri; "bir taşla, birkaç kuş birden vurmak" istemiş olabilirler!..
Ama o "birileri" her kimse;
Bu ülkeye "ihanet" ediyorlar!..
Zira;
Bu kurşun, "Türkiye'ye" sıkılmıştır!
Evet; "faili meçhûl" görünen daha önceki "malûm kurşun"lar gibi!..
-----------
Kimin işine yarar?
Dink'in öldürülmesi üzerine, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, dedi ki;
"Bu saldırı, Hrant Dink'in şahsında hepimize, millet olarak birlik ve beraberliğimize, huzur ve istikrarımıza yapılmıştır... Özellikle bazı ülkelerde sözde Ermeni soykırımı iddialarının gündemde olduğu günlerde bu cinayetin işlenmiş olmasını manidar buluyoruz."
TOBB Başkan Yardımcısı Hüseyin Üzülmez'in tesbitleri de ilginç:
"Bu olayı; Türkiye aleyhine çalışan kişilerin, Türkiye'nin yurt dışında, AB noktasında geldiği noktayı engelleme çabaları olarak değerlendiriyorum... Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde; AB ve dünyadaki finans çevrelerinin Türkiye'ye bakış açısı değişmediği sürece ekonomik sıkıntı olmaz. Şimdi birilerinin amacı da budur, bu düşünceleri değiştirmektir. Buradan bir hedefe varmaya çalışmayı plânlıyorlar!"
Bu tesbitler, "kurşunun çıktığı silâh"ın kimlerin elinde olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..
Yani, önce "ortalığı bulandırıyor"lar, sonra da "ortam bulanık" diyorlar!.. Onlar, bu ortamda "balık" avlamak istese de, onların oltasına düşen birer "alık" olmamak lâzım!..
Vakit / Hasan KARAKAYA