'Köşe yazarları ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur'

KorsanhabeR

Editör
Katılım
30 Eyl 2009
Mesajlar
2,027
Reaction score
0
Puanları
0
01122009153916.jpg


'Köşe yazarları ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur' ...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Meclis grup toplantısında, gündeme ilişkin son gelişmeleri değerlendirdi. Konuşmasında yine medyayı hedef alan Başbakan Erdoğan, "Köşe yazarları ne kadar az yazarsa ülke o kadar huzur bulur." dedi.

Bugün, Milliyet Gazetesi'ndeki köşesinde "Siyasetçiler az konuşunca ülke rahatlıyor" başlıklı bir yazı kaleme alan gazeteci Mehmet Tezkan'ı isim vermeden eleştiren Başbakan, köşe yazarlarının hergün yazı yazmasına da tepki gösterdi.

Gençlik yıllarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir yazı yazardı bilemedin iki yazı yazardı ama şimdi bunlar hergün yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar." diye konuştu.

İşte Erdoğan'ın o açıklamaları:

"Ak Parti'nin çözüm üreten siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar, korkuyuorlar. Bu günlerde de milletin talepleri doğrultusunda atılan demokratikleşme adımlarından milletle devletin bütünleşme arzusundan, milletimizin kaynaşma muradından korkuyorlar.

Korkakların en büyük (özellikle) paranoyası barıştır, kifayetsizlerin en büyük çekincesi demokrasidir, bağnazların çapsızların, jakobenlerin en büyük kaygısı özgürlüklerin gelişmesidir.

Çünkü onlar barışı, demokrasiyi, hukuku; taviz, tehdit, tehlike olarak algılarlar. Onlar acıları dindirmeyi, gözyaşlarını dindirmeyi, çığlıkları susturmayı vatanperverlikten, cumhuriyetçilikten ödün vermek sayarlar.

Bu yüzden barışa düşmanlık besliyorlar, bu yüzden demokrasinin gelişmesinden rahatsızlık duyuyorlar. "Ak Parti, annelerin, babaların, insanımızın gözyaşlarının dinmesini istiyor, öyleyse toprak tavizinden bulunacak, öyleyse terörle masaya oturacak, öyleyse bölünmeye kapı açacaklar" diyorlar. Bu akıl almaz tezleri ortaya koyanların yardakçıları milletimizin hassas değerlerini istismar ederek, karalama kampanyalarıyla kin duygularını tahrik ederek barış sürecini provoke etmeye çalışıyorlar.

Milletimizi galeyena getirmek isteyen bu tür sipariş haberlere kimse itibar etmesin, bugün bir tanesi öyle yazıyor. "Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur" diyor. Ne kadar güzel. Ben de diyorum ki siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir yazı yazardı bilemedin iki yazı yazardı, şimdi gençlik yıllarımı hatırlıyorum öyleydi. Ama şimdi bunlar hergün yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. Ne kabiliyetli insanlar. İş buraya geldi. Bunlar kendilerinin söyledikleriydi. "Biz haftada bir yazı yazarız ama mükellef bir yazı yazarız.", şimdi ise yarım saatte anında sipariş bir yazı, bu hale geldi.

Bunların yaptıkları açık bir tahrikten başka bir şey değildir. Bu tezleri ileri sürenler barış düşmanlarıdır, millet düşmanlarıdır, devlet düşmanlarıdır. Bunlar çok partili hayata geçerken de çok rahatsız oldular. Bunlar serbest piyasa ekonomisine geçerken de rahatsız oldular bunlar boğaziçi köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. Bunlar küresel sermayenin Türkiye'ye yatırım yapmasından da, bunlar AB'ye katılımdan da Kıbrıs sorununun çözümünden de rahtsız oldular. Bunlar budur."

İŞTE MİLLİYET GAZETESİ KÖŞE YAZARI MEHMET TEZKAN'IN "SİYASETÇİLER AZ KONUŞUNCA ÜLKE RAHATLIYOR!" BAŞLIKLI O YAZISI:

Bayram çok sakindi.. Bayram gibi bayramdı.. Ne gerginlik vardı ne laf atma ne sataşma.. Dört gün boyunca bambaşka havadaydık..

Sihirli bir el değdi gündemimiz değişti sanki..

Nedenini düşündüm..

Buldum.. Siyasetçiler tatile çıkmıştı!

Gerçi bayram nöbetçisi Bülent Arınç yine boş durmamış acayip bir laf etmişti ama ne demek istediği anlaşılmadığı için kimse üstünde durmadı..

Sözü aynen şöyleydi: "Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç"

Koskoca Başbakan Yardımcısı kendini Danıştay binasında patlatmayacağına göre lafının başka bir anlamı vardır herhalde..

Bugün, yarın anlarız..

Neyse konumuz bu değil zaten..

Siyasetçilerin yokluğunda hayatın normalleştiği!. Güzelleştiği!.

*

Görürsünüz.. Bugün partilerin grup toplantılarıyla birlikte o sert hava, keskin hava yine ülkenin atmosferini kaplar..

*

Avrupa ülkelerinde böyle değil.. Liderler zırt pırt konuşmuyor, her konuda ahkâm kesmiyor..

Bizde günde üç kere dört kere konuşan bile var.. Her mikrofona bir laf söylüyorlar, söylemek zorunda hissediyorlar..

Domuz gribi aşısı konusunda bile demeç verdiler ya..

Kamplaştılar ya, ayrıştılar ya..

Pes dedim!

*

Sadece çok önemli meselelerde demeç veren, haftada en fazla bir gün konuşan başbaka nımız olsa ne yaparız acaba..

Her konuda konuşmadığı için cahil diye yaftalar mıyız?

Az konuştuğu için tembel diye suçlar mıyız?

Yoksa..

Yan gelip yatıyor, meydan meydan dolaşıp halka seslenmiyor diye kendini beğenmiş mi ilan ederiz..

Batı tipi liderlerle karşılaşsak ne yaparız?

Kızar mıyız..

Sever miyiz..

*

Bu ne biçim siyaset, tadı yok tuzu yok.. Ne hakaret var, ne kavga, bu kadarı da fazla diye bugünleri yad eder miyiz!..

Ne dersiniz..

Sizce..

Siyasetçinin çok konuşanı mı, az konuşanı mı kıymetli?..

- Halkın iradesi her zaman doğru değildir -

Siyasetçilerin ağzından düşürmediği sözdür.. Sıkışınca 'halka gidelim, halka soralım. En doğru kararı halk verir. Halkın sarsılmaz sağduyusu doğru rotayı çizer'

Beylik söylemdir..

Ben de her seferinde halk ne bilsin ki derim..

Acayip bozulurlar..

Ne yani derler, halkı cahil, bir şeyden anlamız tebaa olarak mı görüyorsun..

Hayır derim.. Halk her şeyden anlamaz.. Bazı şeyler halka sorulmaz..

Mesela Anayasa halka sorulmaz..

Oy kullanacakların tümü hukukçu mu ki 75 maddenin şöyle, 112 maddenin böyle olması için oy kullansınlar..

Çok beğendik veya beğenmedik desinler..

*

Seçmen, 1982 Anayasası'nı yüzde 92 ile onayladı..

Bu, o Anayasa'nın ucube olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Ne çekiyorsak, abuk sabuk yazılan Anayasa'dan çekmiyor muyuz?

Eee..

Hani her zaman en doğru kararı halk verirdi!..

*

İnsan hakları, din özgürlüğü gibi meseleler de halka sorulmaz..

Bu konularda referandum yapılmaz..

Bunlar tartışılmaksızın kabul edilmesi gereken evrensel konulardır..

*

İsviçre sormaya kalktı gördünüz olanları.. Yeni minare yapılsın mı yapılmasın mı diye referanduma gittiler, yüzde 57.5 yapılmasın dedi..

İsviçre'ye minare yasağı geldi..

Ne olacak şimdi?

Ne yapalım halkın iradesi böyle mi denilecek..

Peki ya din özgürlüğü, ibadet özgürlüğü!..

*

Çok merak ediyorum.. Bizde, 'bu yapılan milli iradenin isteğidir' sözünü dilinden düşürmeyen siyasetçiler minare yasağına ne diyecek?

İsviçre halkının iradesi kabul edilemez derler mi?
...
 
Geri
Üst