ereeeen
New member
- Katılım
- 16 Ağu 2008
- Mesajlar
- 365
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Küçük Çocukları Küçük Kurşunlarla mı Öldürüyorlar Anne?
Sesler geliyordu dışarıdan, acımasız sesler… Korkuyordu biryandan, biryandan da merak ediyordu. Çocuk aklı işte, sorular soruyordu durmadan. En yakın arkadaşı yerde yatıyordu. Bu akan kanlar da neydi, ne oluyordu? Neden herkes ağlıyordu ki sanki? “Ne oldu” dedi, “öldü” dediler. İyi de ölüm neydi? Bu küçücük yürek nereden bilecekti ölümü? Herkesi ağlatan bu şey kötü olmalıydı. Sessizce döndü arkasını ve “seni sevmiyorum ölüm” dedi. Kim severdi ki ölümü, hele böylesini kim isterdi?
O küçücük aklı durmadan düşünüyordu. Ne kötülük yapmıştı arkadaşı? Çok iyi bir insandı oysa. Oyunlar oynuyorlardı birlikte. Sonra “savaş” dediler, “bomba” dediler. Daha sevmeyi yeni öğrenen bu yürekler, nereden bilecekti nefreti, hiç düşünmediler.
Suçu neydi çocukların, mızıkçılık mı yapmışlardı yoksa oyun oynarken. Öyle ya en büyük suçları buydu. Oyundan başka neydi ki hayatları. Demek ki arkadaşı mızıkçılık yapmıştı. Yoksa bu savaşla bir ilgisi olamazdı. Daha küçücüktü.
Bir yandan düşünüp, bir yandan yürüyordu küçük yürek. Birden tuhaf bir şey hissetti, yere yığıldı. Ayağa kalkmak istedi; kalkamadı. Kolları öyle ağır geliyordu ki sanki ona ait değillerdi. Annesi geldi koşa koşa. Başını dizine koydu. Ağlıyordu bağıra çağıra. O, hiçbir şeyin farkında değildi. Sonra kanları fark etti. Anlamıştı; arkadaşına olan, şimdi de kendisine oluyordu. Anlamıştı; savaşın bedelini nefreti bilmeyen yürekler ödüyordu.
Son nefesleriydi alıp verdikleri, bilmiyordu. Çocuk aklı hâlâ merak içindeydi. Birçok soru dolanıyordu aklında. Hepsini sormak istiyordu aslında; olmadı…
Son kez kırptı gözlerini, sonra annesinin gözlerine baktı. Bu sorusu diğerlerinden farklıydı. Bu, sorduğu son sorusuydu; “küçük çocukları, küçük kurşunlarla mı öldürüyorlar anne?”:vur:vur:vur
Sesler geliyordu dışarıdan, acımasız sesler… Korkuyordu biryandan, biryandan da merak ediyordu. Çocuk aklı işte, sorular soruyordu durmadan. En yakın arkadaşı yerde yatıyordu. Bu akan kanlar da neydi, ne oluyordu? Neden herkes ağlıyordu ki sanki? “Ne oldu” dedi, “öldü” dediler. İyi de ölüm neydi? Bu küçücük yürek nereden bilecekti ölümü? Herkesi ağlatan bu şey kötü olmalıydı. Sessizce döndü arkasını ve “seni sevmiyorum ölüm” dedi. Kim severdi ki ölümü, hele böylesini kim isterdi?
O küçücük aklı durmadan düşünüyordu. Ne kötülük yapmıştı arkadaşı? Çok iyi bir insandı oysa. Oyunlar oynuyorlardı birlikte. Sonra “savaş” dediler, “bomba” dediler. Daha sevmeyi yeni öğrenen bu yürekler, nereden bilecekti nefreti, hiç düşünmediler.
Suçu neydi çocukların, mızıkçılık mı yapmışlardı yoksa oyun oynarken. Öyle ya en büyük suçları buydu. Oyundan başka neydi ki hayatları. Demek ki arkadaşı mızıkçılık yapmıştı. Yoksa bu savaşla bir ilgisi olamazdı. Daha küçücüktü.
Bir yandan düşünüp, bir yandan yürüyordu küçük yürek. Birden tuhaf bir şey hissetti, yere yığıldı. Ayağa kalkmak istedi; kalkamadı. Kolları öyle ağır geliyordu ki sanki ona ait değillerdi. Annesi geldi koşa koşa. Başını dizine koydu. Ağlıyordu bağıra çağıra. O, hiçbir şeyin farkında değildi. Sonra kanları fark etti. Anlamıştı; arkadaşına olan, şimdi de kendisine oluyordu. Anlamıştı; savaşın bedelini nefreti bilmeyen yürekler ödüyordu.
Son nefesleriydi alıp verdikleri, bilmiyordu. Çocuk aklı hâlâ merak içindeydi. Birçok soru dolanıyordu aklında. Hepsini sormak istiyordu aslında; olmadı…
Son kez kırptı gözlerini, sonra annesinin gözlerine baktı. Bu sorusu diğerlerinden farklıydı. Bu, sorduğu son sorusuydu; “küçük çocukları, küçük kurşunlarla mı öldürüyorlar anne?”:vur:vur:vur