Nur Suresi 31.Ayet :
Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
1-
2-
Örtünme konusunu bir tek Kuran ayetlerine şıkıştırmak doğru değildir. Kuranda örtünme emrediliyor, ama inananların nasıl örtünecekleri ayrıntılı olarak tasvir edilmiyor. Aynı şekilde, Kuranda müslümanların namaz kılması da emredilir, ama nasıl kılacaklarından bahsedilmez. Bu gibi durumlarda İslami hukuku belirleyen diğer esaslar referans alınır.
Bu esaslar şunlardır:
1-Kur'an
2-Sünnet
3-İcma-ı Ümmet
4-Kıyas-ı Fukuha
Şimdi Nur 31' de kadınların örtülerini yakalarının üstüne kadar örtmeleri emredilir. Ama örtünmenin şekli anlatılmaz. Aşağıdaki rivayet bu ayetin içeriği konusunda aydınlatıcıdır.
" Allah-u Teala Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacir kadınların iyiliğini versin.’Başörtülerini yakalarının üstüne koyup örtsünler.’ Ayet-i kerimesi indiği zaman, entarilerinin eteklerini keserek başlarını örttüler.”
(Buhari)
Ayrıca Muhammed'in döneminde kadınların giyim tarzı hakkında başka rivayetler de mevcuttur
"Medineli Müslüman kadinlar, siyah basörtüleri nedeniyle, “sanki baslarina kargalar tünemis” gibi bir hal almislardi; yüzlerini örtmüsler ve sadece bir gözleri görünmekteydi (Ibn Kesîr, Tefsir, III., 284, 518)."
Müctehidler bu esaslara dayanarak örtünme şeklini tarif ederler:
3-
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır esirgeyendir." (Ahzâb Suresi, Ayet 59.)
HADİSLER
2- Hadis: Hz. Aişe`den rivayet edildiğine göre bir gün kızkardeşi Esma ince bir elbise ile Rasulullah`ın huzuruna girmişti. Hz Peygamber bunun üzerine hemen ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadınlar erginlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz Peygamber bunu söylerken yüzünü ve ellerini işaret etti. (Yani yüz ve eller dışındaki organların görünmesinin uygun olmadığını belirtti.) (Ebu Davud Libas 31.)
3- Hadis: Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli fakat çıplak bir takım kadınlar olacak, bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52.)
4- Hadis: Birgün Peygamberimiz bir arkadaşına Mısır`da dokunmuş bir keten kumaş vermiş, yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur: "Hanımına git söyle altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami`, XIV, 156.)
5- Peygamberimizin Hanımı Hz. Aişe`nin Sözleri: Temim Oğulları kabilesinden bir takım kadınlar Hz Aişe`yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hz Aişe onlara şöyle dedi: "Eğer sizler mü`minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü`min değilseniz o zaman durum değişir."
Yine birgün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi: "Nûr Suresine inanan bir kadın bunu örtünmez." (El Kurtubî, El Cami`, XIV, 157.)
6- Hadis: "Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına giderse zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35)
7- Hadis: "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61)
İşte Atatürk'ün Başörtüsü Görüşü
Yer: İzmir. Tarih: 31 Ocak 1923. Atatürk konuşuyor...
26 Ocak 2008 / 09:23Yazar Özdemir Çallı'nın kaleme aldığı "Yakın Tarihimiz" adlı kitapta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 31 Ocak 1923'te İzmir'de Gümrük Binası'nda halkla yaptığı konuşmada, başörtülü kadınların, hayatın tüm alanlarında yer alması gerektiğini anlatıyor. Atatürk, "Dinin tavsiye ettiği örtünme hem hayata, hem fazilete uygundur" diyor.
TÜRK KADINI
Kitaba göre, batılı ülkelerin "Türk kadını her şeyden mahrum bırakıldı" suçlaması karşısında Atatürk şunları söylüyor: "Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en çok şehirlerimizde, giyiniş tarzımız, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirdeki kadınlarımızın giyinişlerinde iki şekil ortaya çıkıyor: Ya çok kapalı, ya da çok açık. Bunun her ikisi de şeriatin tavsiyesi, dinin dışındadır. Bizim dinimiz kadını her iki aşırılıktan da hariç tutmuştur. Şeriate uygun örtünme, kadınlar için güçlük vermeyecek, kadınların toplum hayatında, iktisadi hayatta, gündelik hayatta erkeklerle işbirliği etmesine engel olmayacak şekilde bulunacaktır. Bu basit şekil toplum hayatımızın ahlak ve usullerine de aykırı değildir."
Özdemir Çallı, araştırmalar sırasında Atatürk'ün İslam'a ve baş örtüsüne son derece olumlu baktığını gördüğünü söyledi. Bu konuşmanın daha önce yayınlanmadığını anlatan Çallı, "Atatürk'ün annesi de başörtülüydü. Atatürk, Hıristiyanlık'ta ve Yahudilik'te olduğu gibi İslam dininde de ibadetler olduğunu ve bunlara uyulmasının normal olduğunu düşünüyordu" diye konuştu.
DİYANET’İN TESETTÜR FETVASI
T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı
Sayı: B.02.1.DİB.0.10/212
KONU: Tesettür
KARAR NO: 6
KARAR TARİHİ: 3.2.1993
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI
İslâm dininde kadının kıyafeti ile ilgili olarak zaman zaman sorulan sorular dolayısıyla konu, kurulumuzca ele alınıp incelendi: Nûr Suresi’nin 30. ayetinde, mü’min erkeklerin harama bakmamaları, namus ve iffetlerini korumaları emredildikten sonra 31. ayetinde kadınlarla ilgili olarak meâlen, “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (bakmaları haram olan şeylerden) çevirsinler, edep yerlerini korusunlar, -kendiliğinden görünen müstesna- zinetlerini açmasınlar, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” buyurulmakta ve ayetin devamında kadınların kendiliğinden görünmeyen zinet yerlerini, kimlerin yanında açabilecekleri belirtilmektedir.
1- HARAMA BAKMAK VE İFFETİ KORUMAK:
Görüldüğü gibi bu iki ayette hem erkeklerin hem de kadınların harama bakmamaları, edep yerlerini iyice örtülü tutup, iffet ve namuslarını zina, fuhuş ve onlara sebep olabilecek durumlardan korumaları emredilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v) de “...Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır...” buyurarak harama bakmayı, göz zinası olarak nitelemiştir.(1) Ancak, gözün harama tesadüfen ilişmesinin kasıtlı bakmak hükmünde olmadığı da hadis-i şeriflerde belirtilmiştir.(2) İslâm alimleri, yukarıda mealleri yazılı ayetlere ve konuyla ilgili hadislere dayanarak, erkeklerin ve kadınların, nikahlı eşleri dışında herhangi bir kimseye şehvetle bakmalarının haram olduğu üzerinde müttefiktirler. Tedavi, şahitlik ve evlenme maksadı gibi, zaruret veya ihtiyaç halindeki bakmalara, fıkıhta belirtilen şartlar ve ölçüler dahilinde müsaade edilmiştir. Fitne tehlikesi ve şehvet korkusu olmamak kaydı ile, gerek erkeklerin ve gerekse kadınların, kendi yakınlarından ve yabancılardan kimselere ve nerelerine bakıp bakmayacaklarına dair hükümler, delilleri ile birlikte fıkıh kitaplarında mevcuttur.(3)
2- ÖRTÜNME:
Nûr Suresi’nin 31. ayetinde zikredilen bu emirlerden sonra kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, -kendiliğinden görünenler müstesna- zinetlerini, zinet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredilmiştir. Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, bu ayetle, İslâm’dan önceki bu adeti kesinlikle yasaklayarak mü’min kadınların -kendiliğinden görünen hariç- zinetlerini, zinet yerlerini açmamalarını ve başörtülerini; saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir. Hz. Âişe (r.a), “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye! Yüce Allah “Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” ayetini indirince, onlar eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örttüler” der”.(4) Yine Hz. Aişe (r.a) bir gün ensar kadınlarından sitayişle bahsederken, buna benzer bir ifade ile, başörtüsü emrine nasıl uyduklarını anlatır.(5)
3- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLMAYAN KISIMLAR:
Örtülmesi emredilen, zinetten istisna edilen ve mücmel olarak geçen “kendiliğinden görünen” ifadesi; ashabdan Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Ömer, Enes, tabiîlerden Said b. Cübeyr, Atâ, Mücâhid, Dahhâk, Mücahid; imamlardan Ebû Hanîfe, Mâlik ve Evzaî (r.a)’nin de dahil olduğu İslâm alimlerinin çoğunluğu tarafından; “Yüz ve bileklere kadar eller” olarak tefsir edilmiştir.(6)
4- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLAN KISIMLAR:
Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadeyi -az da olsa- farklı tefsir eden alimler, kadınların, istisna dışında kalan zinetlerini ve zinet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir.(7) Kadınların, bu zinet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise, ayetin devamında bildirilmektedir. Bu âyet–i kerime nazil olunca, yukarıda rivayet edilen hadislerle de sabit olduğu üzere, ensar ve muhacir kadınların, eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örtmeye acele etmeleri, Hz. Âişe (r.a)’nın ablası Esmâ (r.a)’nın, ince bir elbise ile Hz. Peygamber (a.s)’ın huzuruna çıktığı zaman, Hz. Peygamber’in “ergenlik çağına gelen bir kadının elleri ve yüzü dışında kalan yerlerini göstermesinin caiz olmadığını” bildirmesi, yine Hz. Peygamber’in, bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, ergenlik çağına gelince yüzü ve şuraya kadar elleri hariç, herhangi bir yerini açması caiz değildir.” buyurması; sözkonusu ayetteki emirlerin vücub için olduğuna, kadınların yukarıda sayılan zinet yerlerini örtmekle yükümlü olduklarına delalet etmektedir.
5- ÖRTÜNMENİN GAYESİ:
Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının zinetini ve zinet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin veya zinetlerin görülmesine engel olacak kalınlıkta, vücut hatlarını göstermeyecek nitelikte olması gerekir.(8) Bu konuda, yukarıda meali zikredilen hadis-i şerifler dışında, daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır.(9) Ahzâb Suresi’nin 60. ayetinde de “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler! Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar.” buyurulmaktadır. Bu ayette müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafeti ile sokağa çıkmamaları emredilmektedir. Nûr Suresi’nin 60. ayetinde ise, yaşlanmış kadınların, 31. ayette örtülmesi emredilen zinet ve zinet yerlerini örtmek kaydı ile (manto, pardesü, çarşaf gibi) dış elbiselerini üstlerine almadan dışarı çıkabilecekleri belirtilerek şöyle buyrulmaktadır: “Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında, kendilerine bir vebal yoktur. Yine de dış elbiseli olmaları, kendileri için hayırlıdır.”
NETİCE:
1. Gerek erkeklerin ve gerekse kadınların gözlerini haramdan korumaları,
2. Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise (örtü) ile örtmeleri,
3. Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin; Kitab, sünnet ve İslâm alimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dini bir vecîbedir.
TESETTÜRLE İLGİLİ HADİSLER :
1- “Şüphe yok ki Allah, Ademoğluna zinadan payını yazdı (yani onun kendi iradesini kullanarak işleyeceği zina türünü levh-i mahfuz’da belirtti, diğer bir yoruma göre şehvet sevgisini onun fıtratına yerleştirdi). Artık Ademoğlu yazılan payına kesinlikle ulaşır. Gözlerin zinası (şehvetle) bakmak, dilin zinası (haramı) konuşmaktır. Nefis de (zinayı) temenni edip şehvetlenir ve nihayet ilgili organ bunların ortak isteklerini yerine getirmek suretiyle onları tasdik eder ve arzularını gerçekleştirmekten imtina etmekle onları tekzib eder.”(10) buyurur.
2- Ashabdan Cerir bin Abdullah el-Becelî (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Ben Rasûlüllah (s.a.v)’e (harama) ani bakışın hükmünü sordum. O, bana, gözümü başka yöne çevirmemi emretti”.(11)
3- “Ey Ali! Harama (tesadüfen) bakışın ardından (kasıtlı) olarak tekrar bakma; çünkü, şüphesiz (tesadüfen olan) birincisi sana (muaf)tır ve (kasıtlı olan) sonuncusu sana muaf değildir”.(12)
4- Hz. Âişe (r.a) “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye! Allah “Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” ayetini indirince onlar eteklerinden (bir rivayette en kalın olanı) kesip onunla başlarını örttüler.” der.(13)
5- Hz. Âişe (r.a) bir gün ensar kadınlarından sitayişle bahsederken buna benzer bir ifade ile başörtüsü emrine nasıl uyduklarını anlatır.(14)
6- Hz. Âişe (r.a) şöyle demiştir: “Ebû Bekr (r.a)’ın kızı Esmâ (ki Âişe validemizin ablasıdır) ince bir elbise ile örtülü olarak Rasûlüllah (s.a.v’in) huzuruna girdi. Rasûlüllah (s.a.v) ondan yüzünü çevirdi ve kendi mübarek yüzünü ve ellerini işaret ederek; “Ey Esmâ! Kadın erginlik çağına ulaşınca vücudunun şurası ve burası dışında kalan yerlerinin görülmesi (gösterilmesi) caiz değildir.” buyurdu.(15)
7- Yine Hz. Âişe (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v) bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadın ergenlik çağına varınca yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması helâl değildir!” buyurdu.(16)
8- Ebû Hureyre (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v) “Ateş ehlinden olup, görmediğim iki sınıf insan var: (Birisi) yanlarında bulunan sığır kuyruklarına benzer kamçılarla insanları döğen (işkence yapan) bir kavimdir. (Diğeri) giyinik, çıplak birtakım kadınlardır...”(17) buyurdu.
DİPNOTLAR:
1- Buhâri, (Çağrı Yay. İst. 1981), Kader, 9 (VII, 214); Müslim (Çağrı Yay. İst. 1981) Nikâh, 44 (II, 612, Hadis No: 2152, 2153); Beyhaki, VII, 89.
2- Müslim, Âdâb, 10 (II, 1699, hadis no: 2159); Tirmizi, Edeb, 28 (V, 101, Hadis No: 2777) Ebû Dâvûd, Nikâh, 44, (II, 609, 610, Hadis No: 2148, 2149); Müsned, IV, 358, 361; Dârimî (Çağrı Yay, İst. 1981) İstizân, 15 (s. 674); Rikâk, 3 (s. 694); Beyhâki (1. Baskı, Hind, 1353) VII, 90.
3- Serahsî, Mebsût, (Beyrut, 1986) X, 145-165; Nevev;ı Minhâc (Celaleddin Mahalli’ye ait şerh ile birlikte, II. Baskı, Mısır, 1934) II, 206/215; Kashanî, Beda’i’us-Sanayi’ (Mısır 1328/1910) V, 118-125; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, (Matba’a-i Amire, İst.) V, 320-329.
4- Buhârî, Tefsir, Tefsir-u Sûreti’n-Nûr, 13 (v, 13) Ebû Dâvud, Libâs 33 (IV, 357); Beyhakî, VII, 88.
5- Ebû Dâvûd, Libas, 32 (IV, 356).
6- Taberî, Câmi’u’l-Beyân, (Beyrut, 1405/1984); X, 117-121.
7-Taberi, a.g.e., Aynı yer; Fahreddin Râzi, Mefatihu’l-Gayb, (Matba’atü’l-Behiyye, Mısır) XXIII, 201, 210; Kurtubi el-Cami’ Li Ahkami’l-Kur’an, (Mısır, 1361/1942) XII, 222-238 Cassâs, Ahkûmu’l-Kur’an (Lübnan, Daru’l-Kitabi’l-Arabi) III, 315-3119; İbnu’l-Arabi, Ahkamu’l-Kur’an (Lübnan, Dâru’l-Ma’rife) III, 1365-1376; Serahsî, a.g.e., X, 145-165; Celâluddin Mahallî, Şerhu’l-minhâc, III, 206-215; Kâshâni, a.g.e, C., 118-125; İbn Abidîn, a.g.e., V, 320-329, İbn Hazm, Merâtibu’l-İcma, s. 29.
8- Serahsî, a.g.e., X, 155; İbn Abidin, a.g.e., V, 320-329.
9- Müslim, Libâs, 34 (II, 1680, Hadis No: 2128), Cennet, 13 (II, 2192, Hadis No: 2128); Müsned, II, 356.
10- Buhâri Kitabü’l-Kader, 8. Bab, Müslim aynı kitab, 5. bab, Ebû Dâvûd, Nikâh, 4. babta, Ebû Hüreyre (r.a)’den.
11- Müslim Kitabü’l-âdâb, 10 bab, Tirmizi, İsti’z’ân 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikah Kitabı 44. bab, Ahmed 4/358, Beyhâki 7/90..., Dârimî 2/278, İsti’zân 15.
12- Tirmizi İsti’zân 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikâh 44. bab, Ahmed 5/531-532; Dârimî, rikak 3, Beyhâki, 7/90
13- Buhari Nûr Suresinin tefsiri 13. bab, Ebû Dâvûd, Libas Kitabı 32. bab, Beyhâki 88.
14- Ebû Dâvûd, Libas Kitabı, 31. bab.
15- Ebû Dâvûd Libas kitabı, 33. bab.
16- Buhari, Kitabü’l-Kader, 8. bab, Müslim, aynı kitab 5. bab, Ebû Davud, Nikâh, 4. babta, Ebû Hüreyre, (r.a)’den.
17- Müslim, Kitabü’l-Adab, 10. bab, Tirmizi İsti’zân, 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikah kitabı 44. bab, Ahmed 4/358, Beyhakî, 7/90..., Dârimî 2/278, İsti’zân 15.
BAKARA SÛRESİ
11/9/2008 ·
6 - Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.
7 - Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.
8 - İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.
9 - Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.
10 - Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.
11 - Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.
12 - İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
14 - Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler.
15 - (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.
16 - İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
17 - Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
18 - (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.