Kanser-tek başlık sabit-

melihbakir

LorD oF The WaReZ
Katılım
18 Haz 2005
Mesajlar
2,195
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Ata'mın İzinden !..


Arkadaşlar Sağlıklı Yaşam'ın daha düzenli olabilmesi için, kanser konusuyla ilgili yeni bir uygulama getirmiş bulunmaktayız.


Her mesaj ayrı bir konudur.
Aramak istediğiniz bir konuyu, ilk mesajda bulunan "Konu içerisi arama seçeneğinden" aratabilirsiniz.


Cliper1907 ile MelihBakir uygulamasıdır !..

edit:cliper1907
teşekkürler önceliğini melih bakr arkadaşımıza yönlendirirsek sevinirim
saygılarımla
 
SARIMSAK KANSERE ETKİLİ



Sarımsak her derde deva. Şimdi de sarımsakta sıtma ve kansere karşı savaşta önemli rol oynayan bileşimler bulundu u ortaya çıktı. Kanada nın Toronto Üniversitesi nde yapılan bir araştırmada, sarmısa ın, sıtma hastalı ında oldu u gibi kanserle savaşta da önemli rol oynadı ı saptandı.

Sarmısa ın içinde bulunan bileşimlerin sıtmada enfeksiyon oluşmasını önledi i biliniyordu. Sarmısakta bulunan bileşimlerin, sıtmadaki enfeksiyonu önleme mekanizmasının, kanserle savaşta ortaya konulan mekanizmayla aynı oldu u belirtildi.


"Disulfides" adı verilen sarmısa ın içindeki bileşimler, do al olarak so an ve mohogany a acında da bulunuyor. Sarmısaktaki bileşimlerin, anti-mantar, anti-kanserojen ve anti-bakteriyel özellik taşıdı ı açıklandı.


Daha önce sarmısa ın sıtma üzerinde etkili olup olmadı ını hayvanlarda deneyen bilim adamları, disulfides bileşimlerinden sadece birinin, sıtma paraziti üzerinde etkili oldu unu saptadı. Disulfides bileşimlerini kanser hücreleri üzerinde deneyen uzmanlar, sarmısa ın içindeki bileşimlerden bazılarının, kanser hücrelerini öldürebildi ini belirledi.


Sıtma parazitinin hücreler üzerinde meydana getirdi i enfeksiyonu inceleyen araştırmacılar, kanser hücreleriyle sıtma enfeksiyonu taşıyan hücrelerin aynı profilde oldu unu gözledi.


Sarmısa ın içinde bulunan bileşimlerden biri olan Ajoenenin, hücreler için önemi bulunan glutathione sistemi üzerinde etkisi bulundu u gözlendi.


Ajoenenin, glutathione sisteminin eksilmesini önleyerek, hücrelerin oksidativ strese karşı etkili olmasını ve normal metabolizmanın oluşabilmesini sa ladı ını belirtiliyor.


Bilim adamları, günün birinde sarmısa ın içinde bulunan bu bileşimlerden, sıtma paraziti ve bazı kanserler için ilaç elde edilebilece ini düşünüyor.


Bir ilacın elde edilmesi durumunda ilacın sarmısak kokup kokmayaca ıyla ilgili düşünceleri sorulan uzmanlar, "Laboratuvarda bileşimlerin oldu u küçük şişeyi açtı ımızda, herkes laboratuvardan kaçmaya çalışıyordu" diye yanıt verdi.


Sarmısak araştırmasıyla ilgili rapor, ABD nin Atlanta kentinde başlayan, "American Society of Tropical Medicine and Hygiene" genel kurulunda açıklandı.
 
MULTIPLE MYELOM


Multiple myelom, kemik ili inin kanseridir. Nedeni immün sistemde görevli beyaz kürelerin bir türü olan, plazma hücrelerinin kontrolsüz büyümesidir. Normalde plazma hücreleri immünglobülün veya antikor adı verilen ba ışıklık sistemine ait maddeleri üretirler. Ancak, multiple myelom da plazma hücreleri kontrolsüz bir şekilde ço alırlar ve çok aşırı miktarda tek tip immünglobülin üretirler. Di er tür immünglobülinlerde ise tehlikeli düzeyde azalma meydana gelir; bu durumda hasta enfeksiyonlara karşı duarlı hale gelir. Dahası, kanser hücreleri kemiklerde ve kemik iliklerinde toplanarak, kemik dokusunu harap eden tümörler (kitleler) meydana getirirler, bu durum kemiklerin zayıflamasına ve kırıklara neden olabilir.
Multiple myelom, son derece nadir bir kanser türüdür, ABD de her 100.000 kişide 3-4 kişide görülür. Bu hastalıkta yaş önemli bir risktir, hastalık genelde 60 yaş civarında ortaya çıkar. Di er risk faktörleri; radyasyon, asbest, benzen ve pestisidlerdir.

Hastalı ın ilk başlarında herhangi bir şikayet olmayabilir. Bununla birlikte multipl myelom geliştikçe, aşa ıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:
- Kemik a rıları, özellikle sırt, kaburga ve bazen de kollarda. Bu a rıların ortaya çıkabilmesi için myelom hücrelerinin sayısı kemikte harabiyet oluşturabilecek kadar çok olmalıdır,
- Sık sık enfeksiyonlara yakalanmak,
- Halsizlik,
- Kanamaların artması, özellikle burun ve dişetlerinde,
- Vücutta kolayca çürüklerin meydana gelmesi,
- Ciltte genel bir hissizlik,
- Ciddi böbrek şikayetleri,
- Tat duyusunun kaybolması,
- Bulantı ve kusma,
- Zihin bulanıklı ı.

Tanının konmasında doktorunuzun şüphelenmesi, ve kan tahlilleri yönlendiricidir. Kanser hücrelerinin kemik ili ini işgal etmesine ba lı olarak, normal kırmızı kan hücrelerinin üretimi azalır ve hastada kansızlık (anemi) ortaya çıkar. Kan testlerinde ayrıca artmış immünglobülinlerden dolayı protein miktarınd artış saptanır. 24 saatlik idrarda, hastalı a yönelik anormal proteinler saptanabilir.

Vücuttaki uzun kemiklerin, kafatası ve gö üs röntgenlerinin çekilmeis myelom tanısının konmasında destekleyici bilgiler verir ve kemiklerdeki zayıflamayı ortaya koyar. Plazma hücrelerinin anormal derecede arttı ını ispatlamak için kemik ili i biyopsisi yapmalıdır. Normalde plazma hücreleri kemik ili indeki hücrelerin %5 inden daha azını teşkil ederler. Ancak myelomlu hastalarda bu oran %10-%90 arasında olabilir. Tanısal amaçla yapılan kemik ili i biyopsisinde, %30 dan fazla plazma hücresi saptanası multipl myelom tanısı koydurur.

Tanı konduktan sonra, kanserin yaygınlı ını saptamaya yönelik testler yapılmalarak hastalı ın evresi saptanmalıdır. Evreleme karmaşık bir işlem sayılabilir ve protein düzeyine, kalsiyum seviyelerine, böbrek fonksiyonlarına ve kemik hasarına göre belirlenir. Aşa ıdaki evreleme, her klinik tarafından uygulanmıyor olabilir veya de iştirilerek uygulanıyor olabilir.
- Evre - I : az miktarda kanseri hücresi vücuda yayılmıştır ve hastada herhangi bir şikayet olmayabilir.
- Evre - II : yayılım birinci evreye göre daha fazladır.
- Evre - III : çok sayıda kanser hücresi vücuda yayılmıştır. Aynı zamanda kansızlık, kemik hücrelerinin yıkımına ba lı olarak kan kalsiyum miktarının artışı, üçten fazla kemikte tümöral kitle veya kanda M-protein adı verilen protein miktarının artışı olabilir.

Hastaların yaklaşık olarak %15 i tanı konulduktan sonraki ilk üç ay içinde yaşamlarını yitirirler. Ço u hastada ise hastalık 2-5 yıl süresinde yavaş yavaş ilerler ve durumun aniden kötüleşti i bir dönemle sona erer.

Kişileri radyasyon, asbest, benzen ve pestisidlerden koruyarak multiple myelomalı hastaların sayısını bir miktar azaltmak mümkündür.

Tedavi

E er hastada her hangi bir belirti (şikayet) yoksa tedavi hastalık ilerleyene kadar ertelenebilir, ancak hastanın genel durumu iyi de erlendirilmelidir. Tedavi başladı ında :
- 1 veya 2 yıl boyunca sürecek 4-6 haftalık ilaç tedavileri (kemoterapi) uygulanır. Bu tedavi ile hastaların %70 inde bir miktar iyileşme ve %10 unda tam remisyon (tam iyileşme dönemi) elde edilebilir.
- belirli kemiklerin tutuldu u hastalarda radyasyon tedavisi uygulanabilir.
- ciddi enfeksiyonların oluşmasının engellenmesi için intravenöz (damar içine) immünglobülin verilebilir.
- kemik ili i transplantasyonu. Bu tedavi 65 yaşın altındaki hastalarda ve özellikle hastalı ın ilk başlarında fayda sa layabilir.
- ancak yukarıda açıklanan tedavi yöntemlerinden herhangi birinin hastaları tam olarak tedavi edebile i kesin de ildir, ancak bu yöntemler hastaların uzun yıllar yaşamasına katkıda bulunabilir.

E er sizde sık sık enfeksiyon gelişiyorsa, kemik a rısı, sık burun kanaması, küçük bir kesik sonucu uzun süreli kanama, kolay çürük oluşumu ve anormal derecede halsizlik şikayetleriniz varsa vakit geçirmeden hekiminize müracaat edin. Özellikle 50 yaşın üzerindeki kişiler bu tür şikayetler konusunda dikaktli olmalıdır.

Multipl myelomlu hastaların %29 u tanı konulduktan sonra 5 yıldan fazla yaşamaktadırlar. Ancak multipl myelomlu her hangi bir hasta için 5 yıllık yaşam süresi, hastalı ın evresine ba lıdır:
- Evre I : %25 - %40
- Evre II : %15 - %30
- Evre III : %10 - 25
 
Mesane Kanseri


Erkek mesane kanseri olması riski kadınlardan üç kat daha fazladır. Amerika da her yıl yaklaşık kırk bin yeni mesane kanseri olayı teşhis edilir ve onbeş binden fazla ölümün nedeni bu hastalıktır. Mesane kanseri kırk yaşın altındakilerde nadiren görülür. Bunun en azından çevresel faktörlerle ilişkili oldu u düşünülmektedir. Bu hastalık sigara içenlerde boya, kimya ve lastik sanayiinde çalışan işçilerde daha fazla görülür.
Belirtiler

-İdrarda kan;

-Pelvik sancı (ön ve yanlardaki kalça kemiklerinde sancı);

-İdrar yapmada zorluk;

Teşhis

En sık görülen ilk belirti, a rı ya da başka bir rahatsızlık olmaksızın, idrarda kan bulunmasıdır. Sık yapılan bir teşhis hatası, idrardaki bu kanın mesane iltihabına ba lanmasıdır. E er mesane kanserini düşündüren şikayetleriniz varsa, doktorunuz kanserli hücreleri saptamak üzere idrar tahlili yaptıracaktır. IVP denilen özel bir böbrek röntgeni çekilebilir ve doktorun mesanenin içini görebilmesi için, sistoskopi yapılacaktır. Sistoskopi sırasında, habis hücreler açısından mikroskop altında incelenmek üzere, mesane duvarından parça alınır.

E er kanser saptanırsa, doktorunuz kanserin hangi evrede oldu unu saptamak için, karın ya da pelvis tomografisi isteyebilir. Kanserin mesane dışına yayılıp yayılmadı ını anlamak için yapılan testler, gö üs röntgeni ve kan tahlilleridir.

E er mesanedeki tümör küçükse ve mesaneyi kaplamamışsa, iyileşme şansı yüksektir. Bu türden mesane kanseri olan insanların yaklaşık %50si ile 70i arasında kalan kısmı üç yıllık bir süre içerisinde iyileşme gösterecektir. Ancak kanser yine de önemli olacaktır.

Kanseri kaslara ve ya dokusuna yayılan şahısların yaklaşık %45i radyasyon tedavisinin yapılmış olması koşuluyla en azından 5 yıl süreyle yaşarlar.

Mesane kanseri di er organlara da sıçrayan insanların büyük bir ço unlu u tedavi görse de 2 yıldan fazla yaşayamaz.

Tedavi

Yüzeysel mesane kanserindeki tedavi genellikle tümörün kendisinin alınması şeklindedir. Bunun için büyük bir ameliyat gerekmez, çünkü cerrah tümörü bir sistoskop aracılı ıyla alınabilir.

Yüzeysel tümörün alınmasından sonra biyopsiyi ihtiva eden sistoskopik de erlendirme her 3 ile 6 ayda bir kanserin yeniden oluşup oluşmadı ını belirlemek için yapılır. E er bu olay yinelenirse, tümör yeniden sistoskopi ile alınabilir. Ancak bu sefer gelecekteki mesane kanseri olasılı ını azaltmak için kanserle mücadele edici ilaçlar verilir.

E er hastalık mesane kasları ve ya dokusunu kaplarsa mesanenin kendisinin, erkeklerde de prostat bezinin de birlikte olmak üzere, alınması gerekir. İlerlemiş mesane kanseri olan kadınlarda da yumurtalıkların, rahmin ve vajinanın bir kısmının alınması gerekir.

Mesanenin alınması, idrarın geçece i bir açıklı ın yaratılmasını gerektirir. Bunu yapmanın de işik yolları vardır. En başarılı olan tekniklerden birinde üreterler, bir parça ba ırsaktan yapılmış yapay bir mesaneye ba lanırlar. Yani mesane göbe in yan tarafından vücudun iç kısmına tutturulur. Daha sonra idrarı giysilerin altından vücut üzerinde bir torbaya boşaltmak üzere karın duvarından bir delik açılır. Buna ileal kanal işlemi denir.

Bazı hekimler, invazif (yayılma gösteren) mesane kanseri için bu operasyondan sonra radyasyon terapisi ve kemoterapi önerirler. Tümör lenf ise kemoterapi kullanılabilir. Metastatik hastalı ı (di er organlara yayılan kanser) olan şahısların %30 ile 70 i arasındaki kısmında kemoterapi kanserin yayılmasını kontrol altına almak ve a rıyı hafifletmek açısından yararlıdır. Ancak bunun yararı 6 aydan daha fazla sürmez ve kanser bu süreden sonra ilerlemeye devam eder.

Mesanenin ameliyat ile alınması veya radyasyon terapisi ile devam eden kemoterapinin bir kombinasyonu yayılma gösteren (invasiv) hastalı ı olan şahısların bazılarında yaşamı uzatır.
 
LOSEMI


Lösemiler, vücuttaki kan üretim sistemini (lenfatik sistem ve kemik ili i) etkileyen kanserlerdir. Lösemiler akut veya kronik olarak (mikroskoptaki görünüşlerine göre alt gruplara ayrılırlar) ve tümörün yayılım ve gelişim özelliklerine göre sınıflandırılırlar. Genel olarak, akut lösemiler çocuklarda ortaya çıkarken, kronik lösemiler daha çok yetişkinlerde görülme e ilimindedirler.
Akut Lösemiler

Akut lösemide, kemik ili inde olgunlaşmamış kan hücreleri hızlı bir şekilde üretilmekte, ve sonuçta sa lıklı-normal kan hücrelerinden sayıca daha fazla hale gelmektedirler. Bu anormal hücreler di er organlara da yayılarak, organı fonksiyonlarını yapamaz hale getirebilirler. Akut lösemilerin sınıflandırılması temel olarak olgunlaşmayan hücrelerin tipleir esas alınarak yapılır:

- Akut Lenfoid Lösemi (ALL) : Normalde lenfosit adı verilen olgun kan hücresi tipine dönüşmesi gereken lenfoblast isimli olgunlaşmamış kan hücrelerin artması ile karakterizedir. Bu lenfoblastlarin sayıları çaok miktarda artar ve genelde lenf dü ümlerinde birikirek şişliklere neden olurlar. ALL, en sık gözlenen çocukluk ça ı kanseridir, ve 15 yaş altındaki çocuklarda gözlenen lösemilern %80 i ALL dir. Bazen yetişkinlerde de görülebilmekle birlikte, 50 yaşın üzerinde ALL son derece nadirdir.

- Akut Myeloid Lösemi (AML) : Myeloblast adı verilen ve normal kan hücrelerine dönüşmesi gereken olgunlaşmamış kan hücrelerlinin üretimi ile karakterizedir. Olgunlaşmamış bu hücreler kemik ili inde çok yüksek sayılara ulaşırlar ve normal kan hücrelerinin üretimini azaltırlar. Sonuçta anemi (kansızlık - kırmızı kan hücresi üretiminde azalma) ve sık enfeksiyona yakalanma (beyaz kan hücresi üretiminde azalma) durumu ortaya çıkabilir. Ergenlik ça ında ve 20 li yaşlarda saptanan lösemilerin %50 sini, yetişkinlerdeki lösemilerin de %20 sini AML oluşturur.

Kronik Lösemiler

Kronik lösemi, görünüşte olgun ancak normal olgun kan hücrelerinin yaptıklarını yapamayan kan hücrelerinin aşırı üretimi ile karakterizedir. Kronik lösemi daha yavaş ilerler ve sonuçları daha az dramatiktir. Temel olarak iki alt grubu vardır:

- Kronik Lenfoid Lösemi (KLL) : Olgun görünüşe sahip lenfositlerin kemik ili inde aşırı üretimi ile kendini gösterir. Bu anormal hücreler tam olarak olgunlaşmış normal lenfositler gibi görülürler, ancak normal lenfositler gibi vücudumuzu enfeksiyonlara karşı koruyamazlar. KLLde, kanser hücreleri kemik ili inde, kanda ve lenf nodlarında bulunurlar ve lenf dü ümlerinde şişmeler meydana gelir. KLL tüm lösemilerin %30unu oluşturur. 30 yaşın altında nadiren görülürler, ancak görülme sıklı ı yaşla birlikte artar ve en sık olarak 60-70 yaş arasında gözlenir. Saçlı (Hairy) hücreli lösemi; lenfosit kaynaklı bir kronik lösemidir ancak KLLden farklıdır. KLLden farklı olarak, saçlı hücreli lösemi ilaç tedavisi ile sıklıkla tedavi edilebilmektedir.

- Kronik Myeloid Lösemi (KML) : Bu lösemi, olgun görünüşlü ancak fonksiyon kaybı bulunan myeloid hücrelerin (beyaz kan hücreleri gibi) aşırı üretimi ile kendini gösterir. Bu aşırı üretim hiç normal hüre kalmayana kadar devam eder. KML hastası olanlarda sıklıkla Philadelphia kromozomu denilen kromozom anomalisi ortaya çıkar. Bu kromozom anomalisinde bu hastalı a neden olan bir enzimin üretilmesine neden olan bir genin oldu u düşünülmektedir. KML yetişkinlerde gözlenen lösemilern %20-30 unu meydana getirir ve 25-60 yaşları arasında gözlenir. Bazı hastalarda kemik ili i nakli ile bu hastalık tedavi edilebilir.

Genel olarak lösemiler tüm kanserlerin %2 sini oluştururlar. Erkeklerde lösemi daha sık gözlenmektedir. Ayrıca beyaz ırkta da daha sıktır. Yetişkinlerde lösemi tanısı konma sıklı ı çocuklardan 10 kat daha fazladır ve risk yaşla birlikte artar. Çocuklar arasında ise 4 yaş altında daha sık gözlenir.

Löseminin kısmen de olsa ailevi olabilece ine dair bulgular vardır; özellikle KLL gibi belirli türlerinde, bazı ailelerde yo unlaşma gözlenmektedir. Belirli genetik hastalıklarda (Down sendromu gibi) da bazı lösemi tiplerinin daha sık gözlendi i bilinmektedir. Bununla birlikte, kesin bir genetik ve ailevi risk henüz saptanmamıştır. Myeloid lösemi olgularında, iyonize edici radyasyona ve benzene (kurşunsuz benzinde bulunur) maruziyetin hastalı ın gelişmesinde etkili oldu unu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.

Belirtiler

Erken döneme ait belirtiler genelde gözden kaçmaktadır, çünkü bu dönemdeki şikayetler nezle veya di er sık gözlenen hastalık şikayetlerine benzer.

- Ateş, halsizlik, kemik ve eklemlerde a rılar, baş a rıları, deride kızarıklıklar,

- lenf dü ümlerinde şişlikler

- sık sık enfeksiyona yakalanma

- sebebi bilinmeyen kilo kaybı

- dişeti ve burun kanamaları

- karaci er veya dalakta büyüme veya karında şişkinlik hissi

- ciltte sık sık çürükler meydana gelmesi veya kesiklerin çok güç durması

Tanı

Öncelikle şikayetlerinizden ve muayene bulgularınızdan şüphelenilmesi gerekir, daha sonra kan testleri ile tanı netleştirilebilir. Daha sonra yapılacak kemik ili i biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler yapılabilir.

Genel olarak kronik lösemi akut lösemiden dah yavaş ilerler. KML hastaları tipik olarak 3-5 yıl boyunca normaldirler daha sonra AML benzeri bir tablo meydana gelir.

Şu an için lösemia hstalı ından korunmanın kesin bir yöntemi bilinmemektedir. Ancak ileriki yıllarda genetik testler, lösemi gelişme riski yüksek kişileri belirlemede kullanılabilir. O döneme kadar lösemi hastalarının birinci derece akrabaları düzenli oalrak doktorlarına muayene olmalı ve kan testi yaptırmalıdırlar.

Tedavi

Akut Lösemiler

Akut lösemilerde evreleme yapılmaz (kanserin ne kadar yayıldı ına bakılmaz), ve tedavi hastalı ın yaygınlı ına göre de işmez. Akut lösemilerin tedavisinde hastanın durumu ve yeni tanı konup konmadı ına dikakt edilir.

ALL de tedavi genelde fazlar halinde uygulanır ancak tüm fazlar tüm hastalara uygulanmaz:

Faz 1: başlangıç tedavisi; hastayı remisyon dönemine sokabilmek amacı ile hastanede ilaç uygulanır.

Faz 2: konsolidasyon dönemi; faz 1 deki ilaçlara devam edilir, ancak hastalar hastanede kalmazlar.

Faz 3: profilaksi (koruyucu) dönemi; farklı ilaçlar kullanılır ve radyasyon tedavisi de uygulanabilir. Löseminin beyin ve santral sinir sistemine yayılması önlenmeye çalışılır.

Faz 4: lösemi tedavi edildikten sonra, hasta düzenli olarak kontrole ça ırılır ve gerekli testler yapılır.

Tekrar eden lösemi: bazı hastalarda tedaviden sonra lösemi tekrar ortaya çıkabilir. Bu hastalara daha yüksek dozlarda ve farklı grup ilaçlarla tedavi verilir. İlaç tedavisinden sonra 4-5 yıl hastanın hastalıksız dönemde kalması gerekir. bazı hastalarda allojenik kemik ili i nakli yapılabilir.

AML tedavisi genelde AML nin tipine, hastanın yaşına ve genel sa lık durumuna göre yapılır. Genellikle hastaları remisyon (hastalıksız) dönemine sokmak için tedavi uygulanır.

Kronik Lösemiler

KLL; tanı konduktan hemen sonra kanserin yaygınlı ı saptanmalıdır. KLL nin dört dönemi vardır:

Dönem 0: kanda çok sayıda lenfosit vardır. Genel olarak, başka her hangi bir lösemi bulgusu yoktur.

Dönem 1: Lenf dü ümlerinde şişlik

Dönem 2: Lenf dü ümlerinde, karaci er ve dalakta büyüme ve şişlik

Dönem 3: Anemi (kansızlık) gelişmiştir

Dönem 4: trombositler (pıhtılaşmayı sa layan hücreler) çok azalmıştır. lenf dü ümleri, dalak ve karaci er büyümüş olabilir, kansızlık bulunabilir.

KLL tedavisi, hastalı ın dönemine, hastanın yaşına ve genel sa lık durumuna göre de işir. Dönem-0 da tedavi gerekmeyebilir ve hasta düzenli olarak kontrol edilir. Dönem-1 ve 2 de ilaç tedavisi farklı şekilllerde uygulanabilir. Belirli hastalar kemik ili i nakli ile tedavi edilirler.

KML için, kemik ili i nakli en yaygın tedividir. Belirli ilaçlar da tedavide kullanılır.

Tüm lösemiler için ortalama 5 yıllık hayatta kalma oranı %42 dir, ancak tiplerine göre farlılık gösterir:

ALL  genel olarak ALL li çocukların %90 ı tamamen iyileşir ve tüm yaşlar için 5 yıllık hayatta kalma oranı %80 dir. Yetişkinlerde durum daha kötüdür, 5 yıllık yaşam oranı %25-35 dir.

AML  uygun tedavi ile AML hastalarının %70-75 inde iyileşme beklenir. İyileşen hastaların bir kısmında hastalık tekrarlayabilir ve bu durum genel tedavi oranını %40-60 a düşürür.

KLL  KLL hastaları için ortalama yaşam süresi 9 yıldır, ancak bu sürenin 35 yıl oldu u hastalar vardır. Dönem 1 ve 2 deki hastaların yaklaşık %70 inde iyileşme dönemleri sa lanabilir.

KML  ortalama sa kalım süresi hastaların yaşına, hastalı ın yaygınlı ına ve tedaviye göre de işir. 40 yaşın altında, hafif şikayetleri olan hastaların 3 yıl aşama oranları kemik ili i naklinden sonra %50-60 civarındadır. Bununla birlikte, kemik ili i nakli yapılmayan hastaların sadece %15-25 inde 5 yıldan fazla yaşam mümkün olmaktadır. Az sayıdaki hastanın 20 yıl civarınd ayaşadı ı bildirilmiştir.
 
KEMIK TUMORLERI


Kemikte başlayan tümörler nadirdir. E er kanserliyse, habis hücreler ço u zaman vücudun başka bir yerindeki kanserden gelmişlerdir (metastaz yapmıştır.) Bunun istisnaları ilikte başlayan multipl meyelom ve osteosarkomdur.
Belirtiler

- Kemi in yüzeyinde sert bir şişlik,

- Bu şişlikle birlikte a rı,

- Kemik kırılmaları.

Osteosarkom birinci kemik kanserleri arasında en yaygın olanıdır. Bunların her ikisi de metastaz şeklindeki kemik kanserlerinden çok daha az görülür. Daha büyük sıklıkla, kemik tümörleri selimdir.

Teşhis

Röntgen yararlı olabilir, ancak kesin teşhis koymaya yetmeyebilir. Tümörün habis olup olmadı ını anlamak için, laboratuvarda incelemek üzere küçük bir doku örne inin alındı ı kemik biyopsisi yapılabilir.

Selim tümörler nadir olarak sa lı ı tehlikeye atar. E er tümör habis ya da vücudun başka bir bölgesinden yayılmışsa yaşamı tehdit edebilir.

Tedavi

Selim tümörlerin nadir olarak ameliyatla çıkartılması gerekir. Osteosarkom gibi bir kemik kanseri ameliyatla çıkartılır ve kanser ilaçları verilir. Bazen, kanser dokusu alınırken kol ya da bacak korunur ve daha sonra onarılır. Bu işlemi bir rehabilitasyon programı izler.
 
KAS TUMORLERI

Adale tümörleri nadirdir. Oldukları zamanda ço unlukla selimdirler fakat habis bir adale tümörü (rhabdomyosarcoma) hayatı tehdit edebilir ve derhal tedavi edilmesi gerekir.
Belirtiler

- Adale dokusunda, cildin yüzeyinden görülebilen bir şişkinlik,

- Etkilenen bölgede a rı,

- Kitlede süratli büyüme;

Teşhis

E er cildinizin altında herhangi bir şişkinlik görürseniz doktorunuza gidin. Cildin altındaki şişkinliklerin ço u lipomdur (selim ya tümörü). Bunlar ya dan meydana gelmiştir ve ciltle adale arasında bulunur. Ço u zaman hafif bir parmak basımıyla kolayca belirlenir ve kolayca hareket eder. Birkaçı birden bir arada bulunabilir. Bu şişkinliklerde ço unlukla endişe edecek bir şey yoktur.

Doktorunuz şişkinli i muayene edecektir ve e er ciddi bulursa o bölgenin bir röntgeni, manyetik rezonans görüntü taraması veya bilgisayarlı tomografı taramasını isteyecektir. Bu doku biyopsisi de gerekir.

Tedavi

E er tümör selimse tedavi gerekmez ya da cerrahi olarak çıkartılıp konu kapatılır. Fakat e er habisse cerrahi çıkartma, radyasyon tedavisi veya kemoterapi gerekli olabilir.
 
KANSERLE BIRLIKTE YASAMA VE TEDAVI


Kanser artık geçmişten daha fazla bir sıklıkla iyileşebilmektedir. Bilgimizin genişlemesi ve kanserin biyolojisini anlayabilmemiz nedeniyle tam bir iyileşme ve yaşamın uzatılması olasılı ı sürekli olarak gelişme kaydetmektedir. Sonuç olarak kanser hücrelerini öldüren yeni tedaviler geliştirilmektedir. Bu tedaviler daha etkin olmakla kalmayıp daha da emniyetli olmaktadırlar.
A rının kontrol altına alınması da yıllar geçtikçe daha geliştirilmekte ve hatta ölümcül derecede hasta olan kanserli kişilerin a rıları bile azaltılabilmektedir. Bundan sonraki sayfalarda şu anda varolan tedavileri, uygun bakımın nasıl yapılaca ı konularını ve kanserle birlikte yaşamak ve kanserle mücadele etmek ve tedavisindeki anahtar hususları açıklamaktayız.

Kanser Tedavisi

İki ayrı vakadaki kanser tedavi yöntemi birbirinin aynı olamaz. Kanserli olan her bir şahsın kendine özgü bir durumu vardır. Ancak kanserli olan bir çok insana uygulanabilen temel tedaviler benzerdir. Bunlar cerrahi müdahale, radyasyon terapisi ve kemoterapidir.

Herhangi bir şahısta niçin belli bir tedavi de il de bir başka tedavi biçiminin daha uygun oldu u kişisel teşhise, hastalı ın aşamasına ve hastanın yaşı, cinsiyeti, genel sa lık durumu ve kadınlarda, menopoz durumları gibi di er faktörlere ba lıdır.

Teşhisin can alıcı noktası kanserin yayılmış olup olmadı ının belirlenmesidir. Kötü huylu tümörlerin tedavi amacıyla, çevrelere ayrılmasını belirten ve staging denilen derecelendirme, tümörün di er hangi organlara yayılmış oldu unu belirler. Bu süreç hekiminize tedavinin planlanmasına yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda tedavinin başarı ve başarısızlık olasılı ının de erlendirilmesinde de yardımcı olur. Örne in hekiminiz böylesi bir süreç sonunda cerrahi müdahale veya radyasyon terapisi gibi lokalize bir tedavinin veya kemoterapi gibi sistemik bir tedavinin vücudun di er taraflarına yayılan kanser hücrelerini öldürmek için yeterli ve gerekli olup olmadı ını görebilecektir.

Kanser Tedavisi İçin Hekim ve Tedavi Yerinin Seçimi

Teşhis, tedavi ve rehabilitasyon gibi karar lar oldu u kadar hekim ve hastane seçimine ilişkin tüm kararlar da kişiler arasında belli bir paylaşım sonucu verilebilir. Tüm bu kararlarda ki karmaşıklı ı gözönüne alacak olursak bunla rın siz de dahil olmak üzere tek bir kişiye bıra kılmaması çok önemlidir.

E er kanserli oldu unuzdan şüphe ediyor sanız veya kanser teşhisi konulmuşsa yapıla cak olan en iyi şey korkularınızı ve yaşadıkları nızı aile üyelerinizle ve sizi sevenlerle paylaşmanızdır. Sizi tanıyanlar ve sizin için endişele nenler kritik kararların verilmesi sorumlulu u nu ve acınızı paylaşmada size yardımcı olabilir. Sa lı ınızla ilgili sorunları hiçbir zaman acizlik hissiyle bırakmayın. Hiçbir durum sizin kontro lünüz dışında olmamalıdır. Her zaman soru sor ma, kararlarınızı de iştirme ve ilgili olan herke se endişelerinizi anlatmak hakkına sahipsiniz. Teşhisi de iştiremezsiniz. Ancak bakım ve te davinize ilişkin kararı veren kişi siz olabilirsiniz ve hatta siz olmalısınız.
 
KANSERIN ONLENMESI


Hiçbir garanti olmamasına ra men kanser riski taşıyan faktörlerden kaçınmak iyi bir önlemdir. Aşa ıda belirtilen kuralları uygulamaya çalışın.
Tütün Kullanılması (Sigara içmek)

Tek kelimeyle hayır. Akci er kanserinden ölümlerde her 5 Ölümden en az 4 ünûn rieâeni ve tüm kanserle ilişkili olaylarda yaklaşık yüzde 30 miktarında ölümün nedeni sigara içmektir. Dumansız tütünün kullanımı insanlarda a ız, gırtlak, bo az veya yemek borusu kanseri riskini artınr.

Güneşe Maruz Kalmak

Her yıl yaklaşık yarım milyon melanom olmayan cilt kanseri olayının hemen hemen hepsinde temel düşmanın güneş oldu u yeni araştırmalarla belirtilmektedir. Özellikle cildiniz açık renk ise güneş ışınlarına maruz kalmaktan kaçının. Güneş yanıklarından kaçınmak için bir koruyucu kullanın.

Alkol

Kendi alkol tüketiminizden kendiniz sorumlu olun. Çok içenlerde a ız, gırtlak, bo az, yemek borusu veya karaci er kanseri riski fazladır.

Menopoz Tedavileri

Olgun yaştaki kadınlarda menopoz belirtilerinin tedavisi için östrojen kullanımı endoınetriyal (rahim mukozası ile ilgili) kanserlerde belli riskler yaratır. Doktorunuzla tedaviyi tartıştı ınız zaman östrojen tedavisinin yararlarını ve risklerini dikkatlice tartın.

Radyasyona Maruz Kalma

İyonize radyasyonu (x-ışınlarına) aşırı bir şekilde maruz kalma kanser riskini artırır. Evlerdeki radon da potansiyel bir risk olabilir. Tıbbi x-ışınlannın ço u, görüntü kalitesini bozma pahasına, mümkün olan en düşük dozda verilecek şekilde ayarlanır ve fazla radyasyona maruz kalmamanız sa lanır.

Sanayi Maddelerine Maruz Kalmak

Nikel, krom, asbest, vinil klorid ve di er bazı sanayi maddelerine maruz kalma belli kanserlerin riskini artırır.

Beslenme

Yediklerinizin kansere yakalanma riskine etkisi olabilir. Çok ya lı veya tuzlama şeklinde hazırlanmış, "isli" denilen türde, veya nitritle işlemden geçirilmiş gıdalar ve yemekler potansiyel olarak tehlikeli olabilir. Di er yandan A ve C vitaminlerinin zengin oldu u yiyecekler ve lifli yiyecekler belli kanserler için riski azaltmada yardımcı olabilir.
 
KANSERDE RADYOTERAPI


Dozun dikkatli bir şekilde ayarlanması ile yüksek enerji veren radyasyon kanser hücrelerini öldürmede kullanılabilir. Radyasyon terapisi kanserli hastaların yaklaşık yarısında ya tedavinin bir parçasıdır, ya da tek. tedavi biçimidir. Radyasyon terapisine; radyoterapi, ışın tedavisi, kobalt tedavisi veya şualama denir. Bu türden bir tedavi şekli yalnızca radyasyon alabilecek alanlarda ortaya çıkan kanser hücreleri için etkilidir.
Radyasyon, cerrahi müdahaleden önce kanserli bir tümörün küçültülmesi için, cerrahi müdahaleden sonra geriye kalan kanser hücrelerinin büyümesinin durdurulması veya anti-kanser ilaçlan ile ölümcül bir durumda olan bir tümörün ortadan kaldırılması için kullanılabilir. Radyasyon özellikle lenf dü ümleri veya ses tellerindeki habis tümörler gibi belli lokalize kanser çeşitlerinin tedavisinde etkilidir.

Cerrahi müdahaleye benzer olarak radyasyon da, e er kanser tüm vücuda yayılmışsa veya radyasyonun giderilebilece i alan dışındaysa tedavi edici niteli e sahip de ildir. Ancak tedavi muhtemel olmasa bile radyasyon terapisi yine de kullanılabilir. Çünkü tümörleri küçülterek neden oldukları basınç ve a rıyı azaltabilirler veya kanamayı durdurabilirler.

Genellikle radyasyon cerrahi müdahaleden daha az bir fiziki rahatsızlık verir. Ancak bazı zorlu yan etkileri ortaya çıkarabilir.

Bu türden yan etkiler x ışınlarının normal dokulara verdi i zarar şeklindedir. Sonuçta cildinizde tahriş, yutma güçlü ü, a ızda kuruluk, bulantı, ishal, saç dökülmesi, ve enerji Abından rahatsız olabilirsiniz. Bu etkilerin ne kadar ciddi ve geniş oldu u radyasyonun nedeni ve ne kadar kullanıldı ına ba lıdır.
 
KANSERDE KEMOTERAPI (ILAC TEDAVISI)


E er cerrahi müdahale veya radyasyon ile dokuların tedavisi mümkün de ilse, kemoterapi denilen bir yaklaşımı kullanarak antikanser ilaçlarının kullanıldı ı bir tedavi uygun olabilir. Hodgkin hastalı ı, çocuklarda lösemi, veya testislerde kanser gibi bazı kanser çeşitlerinde, kanser çok fazla yayılmış olsa bile kemoterapi tedavi edici niteli e sahip olabilir. Kanserin tedavi edilemez oldu u di er durumlarda, kemoterapi şikayetleri ortadan kaldırabilir ve hastanın yaşam düzeyini iyileştirebilir.
Kanser kemoterapisi her zaman tek bir ilacın kullanılması anlamına gelmez. Kombinasyon terapisi kanser hücrelerini öldürmek için bir grup ilacın birlikte verilmesini içerir. E er antikanser ilaçları cerrahi bir müdahale veya radyasyon tedavisinden sonra varlı ını sürdüren kanser hücrelerinin yok edilmesi için kullanılırsa buna adjuvan kemoterapi denir. Adjuvan latincede yardımcı anlamına gelir. Adjuvan kemoterapi genellikle koltuk altındaki lenf dü ümlerine yayılan ve ilk cerrahi müdahale sırasında fark edilen gö üs kanseri gibi kanserlerde önleyici bir tedbir olarak kullanılır.

Antikanser ilaçları normal doku hücrelerini de etkileyebilir. En fazla etkilenebilecek olan normal hücreler hızla bölünebilen hücrelerdir (örne in kemik ili i, gastrointestinal yollar, üreme sistemi ve saç foliküllerindeki (bezciklerindeki) hücreler). Bu hücreler genellikle tedaviden kısa bir süre sonra yenilenirler.

Kullanılan belli ilaçlara ba lı olarak, kemoterapi radyasyon terapisinde görülenlere benzer çeşitli yan etkileri ortaya çıkarabilir. Saç dökülmesi, a ızda yaralar, yutma zorlu u, a ız kurulu u, bulantı, kusma, ishal, kanama ve enfeksiyon gibi yan etkiler ve toksik reaksiyonlar arasındadır. Daha az görülen sorunlar arasında kalp, karaci er, akci erler veya böbreklere verilen zarar vardır.

Genelde tedavi, deneyimli kanser uzmanlarının denetimi altında yapıldı ı zaman, kemoterapi ve radyasyonun etkileri tersine çevrilebilir ve minimuma indirilebilir.
 
KANSER TESHISI


Kanserin en iyi teşhisi, erken yapılan teşhistir. Kanser ne kadar erken belirlenirse, vücutta di er organ veya dokulara yayılmadan önce tedavi edilebilme şansı da o kadar yüksektir. Günümüzde varolan kanser tarama metodlan ile artık birçok kanser tedavi için yeterli olacak şekilde erken teşhis edilmektedir.
Kanser teşhisinde amaç kanserin çeşidini ve yerleşti i yeri belirlemektir. Her kanser çeşidinin kendine özgü büyüme oranı, yayılma e ilimi ve yayılma e ilimi gösteren hedef niteli inde özel doku veya organ grupları vardır.

Kanserin çeşidinin belirlenmesi ile doktorunuz bunun nasıl gelişece ini tahmin edecek ve uygun tedavi işlemlerini planlayabilecek duruma gelir. Kanserin şimdiki durumda ne kadar yayılmış oldu unu (evreleme) belirlemek de, teşhis olayı içerisindedir. Evreleme: kötü huylu tümörleri, tedaviye yön verme amacıyla, klinik belirtileri ve yayılma derecelerine göre evrelere ayırma. Sonuçta doktorunuzun kanserleşme e iliminin nasıl etkilenece i veya sizin sa lı ınızı nasıl etkileyece ini de erlendirmesi gerekir.

Di er şeylerin yanı sıra, bu türden belirlemeler de sizin kanser çeşidinize uygun tedavi biçiminin belirlenmesi açısından doktorunuza yol gösterecektir. E er hastalı ın teşhisi veya yayılma derecesinin devrelere ayrılması birkaç günü veya haftayı gerektirirse pani e kapılmayın. Sizin bütünlüklü tedavinizin dayanaca ı kesin bir teşhis, genellikle laboratuvarda bir doku numunesinin incelenmesini (biyopsi), röntgen ve di er laboratuvar işlemlerini gerektirir.
 
KANSER REHABILITASYONU


Rehabilitasyon, kanser tedavisinin önemli bir parçasıdır ve tedavi başlamadan çok önce programlanır. Tedavi şekline göre bu da ayarlanır. Rehabilitasyonun amacı sizi eski yaşamınıza döndürmektir. Bu; işte yeniden e itilmek, ev işlerinde yardım almak, egzersiz programı, veya protez kullanmayı ö renmek olabilir. Bunun için ço unca bir ekip çalışması gerekebilir. Psikiatrist, sa lık-bakım personeli, fizyoterapist, iş terapisti ve kendi doktorunuz bu ekipte olacaktır.
Bazen konuşma terapisti veya patalojisti gerekebilir (örne in gırtlak kanseri ameliyatı sonrası) veya kalın ba ırsak ameliyatından sonra dıştan takılan torbayı nasıl kullanaca ınızı ve buna dayanabilmeyi ö retecek bir kişi gerekebilir. Yapay bir organı nasıl kullanaca ınızı da bunun uzmanı ö retecektir.

İlk rehabilitasyon hastanede başlayıp sonra evde sürdürülebilir veya tümü evde yapılabilir.

İlk denemelerde çok zorlanırsanız veya sonuç alamazsanız kesinlikle iradenizi yitirmeyin. İlerleme yavaş olabilir ama asla rehabilitasyon programını terk etmeyin. Terapistinizin önerilerini dinleyin. Sorunlarınız olursa, terapistiniz, psikiatristiniz veya doktorunuzla konuşun.

Yaşamınızı normal sürdürebilmeniz için yardımcı olacak birçok destek grupları vardır ve bunların ço u kanseri yenmiş kişilerdir. Bu konuda kanser dernekleri yardımcı olacaktır. Yaşlılar, birçok çocuk ve gençler eski hayata dönmekte güçlük çekebilirler. Bunalım ve yeniden uyum sa lamada direnmek aile bireylerini çok zor durumda bırakmaktadır. Bu sorunlara yardımcı olacak çeşitli destek grupları vardır.

Bu dönemin yaşamınızda yardım almayı ö renmeniz gereken bir devre oldu unu kabul etmeniz çok önemlidir. Tek başına bunu yüklenmek çok zordur ve akılcı de ildir. Kendileri de kanser geçirmiş ve bu konuda tecrübeli kişilerin yardımından çok yararlanabilirsiniz.
 
KANSERDE IMMUNOTERAPI (BAGISIKLIK TEDAVISI)


Vücuttaki immün sistem (ba ışıklık sistemi), yabancı madde olarak adlandırılan maddelere karşı denetleyici bir sistem olarak hareket eder. Örne in ilgisiz bir organ ba ışçısından nakledilen bir organın varlı ına verilen immün yanıt, bu organın reddedilmesi şeklinde olabilir.
Kanser hücreleri de yabancı olarak kabul edilirler. Yıllardan bu yana araştırmacılar kanser hücrelerine karşı do al immün reaksiyonu artırmaya çalışmaktadırlar. Böylesi bir metod bir tedavi metodu olarak kullanıldı ında, bu tekni e immünoterapi denir.

Beyaz kan hücreleri (antikor) tarafından normal olarak üretilen ve lenfokinler olarak bilinen biyolojik aktif maddelerin kullanımı immünoterapiye dahildir. En iyi kanıtlanmış olan immünoterapi aktif maddesi, viral bir enfeksiyona cevap olarak vücut tarafından üretilen interferondur.

Son zamanlara kadar kanser karşısında immünoterapinin sonuçları şaşırtıcıydı. Ancak araştırmacılar son sıralarda interferon alfa denilen bir interferon çeşidi ile birkaç çeşit kanserin kontrol altına alınmasında başarı elde etmişlerdir. Özellikle interferon nadir görülen ve saçaklı hücreli lösemi olarak bilinen kanser rahatsızlı ı olan kişilerde dikkate de er gelişmeleri ortaya çıkarmıştır. Bu, aynı zamanda belli tipte lenf dokusu kanserleri karşısında sınırlı yararları da ortaya çıkarmaktadır. Ne yazık ki interferon tedavisi akci er, gö üs ve sindirim yollarında görülen ana kanser öldürücüler karşısında ya çok az düzelme sa lar ya da hiç sa lamaz.

İmmün sistemin habis (kanserleşme e ilimi gösteren) hücreleri nasıl tanıdı ı ve bunlara karşı saldırıya geçti i hakkında her gün daha fazla şey ö renmekteyiz. Bu ana kanser araştırma konusu birçok kanser çeşitleri karşısında etkili immünoterapi tekniklerini ortaya çıkarabilir.
 
GUNES ve DERI KANSERI


Artik hemen herkes çok fazla guneSte kalmanin deri kanserine neden olabilecegini bilmektedir. Bununla birlikte guneSe bagli geliSen deri kanserleri toplumda oldukça siktir.
ASagida bu konuda en xxx sorulan sorulari ve yanitlarini bulacaksiniz:|
1. GuneSlenirken deriyi kansere karSi korumak mumkun mudur ?

|Evet mumkundur. Açik havadaki iSlerinizi ve etkinliklerinizi guneS iSinlarinin daha zararsiz oldugu saatlere göre ayarlayin. GuneS iSinlarinin en kuvvetli oldugu 11-15 saatleri arasinda diSarida durmayin.|

2. Her tur deri tipi için kanser tehlikesi mevcut mudur ?

|Evet. Beyaz tenli kimseler için tehlike daha çok olmakla birlikte deri kanseri her tur ve renk deride meydana gelebilir.|

3. En iyi guneS kremi hangisidir ?

|Ambalajinda SPF 15+ yazili olanlari seçiniz. Bunlar deriyi guneSe karSi etkili bir Sekilde korurlar. cocuklar ve hareket halinde çok terleyen kimseler için suya dayanikli (su geçirmez) guneS kremleri en iyisidir.|

4. GuneS kremini hangi araliklarla tekrar surmelidir ?

|Normalde her iki saatte bir tekrar surmelisiniz. Yuzuyorsaniz veya çok terliyorsaniz daha xxx surunuz.|
5. Makyaj malzemesinin ve nemlendirici kremlerin içerisindeki guneSten koruyucu maddeler guneS kreminin içindekilerle ayni midir ? Bunlarin koruyucu özellikleri ayni midir ?

|Evet aynidir. GuneSten koruyucu özellikleri olan makyaj malzemesi iyi bir fikirdir. Ancak en iyi bir biçimde korunabilmek için koruyucu maddelerin öSPF 15+ö olarak belirlenmiS olmasina dikkat edin.|

6. Arabada giderken guneS kremi gerekli midir ?

|Evet gereklidir. Arabada uzun sure gidecekseniz ve guneS açik camdan yuzunuze vuruyorsa krem surmeniz gereklidir. Araba camlari derinizi guneSten bir miktar korur. Mumkunse camlari kapali tutunuz. Uzun kollu giysiler de deriyi guneSten korur.|

7. Gölgede dururken guneSten yanabilir misiniz ?

|Evet. Su, kum, beton ve hatta çimen gibi yuzeyler guneS iSinlarini yansitabilir. Onun için gölgedeyken bile tedbirli olmali, guneS kremi surmeli, Sapka giymeli, guneS gözlugu takmali ve koruyucu giysiler giymelidir.|

8. Hangi kumaSlar deriyi guneSe karSi etkin bir Sekilde korur ?

|KumaSi guneSe karSi tutunuz, öteki tarafi göremiyorsaniz kumaS koruyucudur. GuneSe tutuldugunda öteki tarafi gösteren seyrek dokunmuS kumaSlar daha az koruyucudur.|

9. GuneS kremleri tehlikesizce kullanilabilir mi ?

|GuneS kremleri 1970 lerden bu yana kullanilmaktadir ve guvenli olduguna dair yeterli bulgu vardir.|

10. Deriyi kanser var mi yok mu diye en iyi nasil kontrol edebilirsiniz ?

|En iyisi vucudunuzdaki tum benleri ve çizgileri iyi tanimaktir. Bunlarda meydana gelen renk ve buyukluk degiSikliklerini hemen doktora bildiriniz. Erken tani kondugunda cilt kanserlerin %99 tedavi edilebilir.
 
GIRTLAK KANSERI


Hemen hemen herkes arada bir ses kısıklı ından şikayet edebilir. Larenjit veya üşütmeden olan ses kısıklı ı birkaç günde geçer.
Belirtiler:

- Ses kısıklı ı,

- Yutma zorlu u ve acı,

- Boynunuzda şişme.

Ses kısıklı ı birçok gırtlak rahatsızlıklarının belirtisi olabilir ama gırtlak kanserinin tek belirtisi budur. Gırtlak kanserlerinin ço u ses tellerinde veya hançere (larnyx) de olur. Yutkunmada acı veya boyun şişmesi başka tür kanserlerin belirtisidir.

Sigara, püro veya pipo içenler içmeyenlere göre çok fazla risk taşırlar. Aynı şekilde alkol alanlarda da risk oranı yüksektir, içki ve sigara birlikte kullanılıyorsa risk daha da büyür.

Gırtlak kanserleri 60 yaş civarında en sık görülür. Erkeklerde kadınlara oranla daha fazladır. Sadece ses kısıklı ından şikayet ediyorsanız, başkaca belirtiler yoksa ve kısıklık 2 haftada geçmezse doktora başvurun. Ayrıca boynunuzda şişme ve yutma zorlu u da birkaç hafta sürerse, doktorunuza başvurmalısınız.

Teşhis

Doktorunuz bo azınızın genel muayenesini yaptıktan sonra larengoskopi denen bir muayene de yapacaktır. Larengoskopinin iki tipi vardır:Direk ve indirek.

İndirek larengoskopide gırtla a bir ayna yardımıyla bakılır. Bu basit işlem muayenehanede bile yapılabilir. Önce a zınızı açmanız ve nefes almanız istenir. Hava yolunu açmak için diliniz hafifçe dışarı çekilir. Özellikle kusma refleksiniz çok güçlüyse bo azınızı ve yumuşak dama ınızı uyuşturmak için bir lokal anestezik sıkabilir. Daha sonra doktorunuz bo azınızın arkasına do ru bir ayna sokacaktır. Siz "aaa ve eee" derken gırtla ınız yükselecek ve içi aynada görülecektir.

Tümör ya da başka bir anormallik varsa aynada kolayca görülecektir. Ses tellerini görmek için küçük, esneyebilir fiberoptik aletler de kullanılabilir. Daha ayrıntılı bir yöntem olan direk larengoskopiyle ses tellerinin oldu u bölge çok daha iyi görülür. Bir uzmanın yapması gerektiginden, genellikle hastanede yapılır. Direk larengoskopi sırasında gırtla ınıza a ızdan bir alet sokulur ve incelemesi için ses tellerinden örnek alınır.

Gırtlak kanserlerinin ço unda erken teşhisle tedavi olasılı ı yüksektir. Kesinlikle ihmal edilmemelidir. Çünkü bo azın başka yerlerine ve hatta vücudun başka organlarına yayılabilir.

Tedavi

Röntgen ışını tedavisi veya kanserli kısmın ameliyatıyla tedavi edilebilir. Genelde, tümör larenks in alınmasına gerek kalmadan çıkarılabilir. Fakat çok ilerlemiş durumlarda laryngectomy (larenks in çıkarılması) gerekebilir.

E er gırtla ın bir bölümü çıkarılır ve siz de ses tellerinizi kaybederseniz ameliyatla suni bir gırtlak (protez) yerleştirilebilir veya konuşma e iticisi bir kişi size yeni bir konuşma yöntemi ö retebilir
 
HIPOFIZ BEZI TUMORLERI


Burun kanallarının arkasında beynin altında yerleşik bulunan hipofiz bezi kabaca küçük parma ınızın son iki bölümünün büyüklü ü ve şeklindedir. Küçük boyutuna ra men endokrin bezler içerisinde en önemli olanıdır. Vücudun uzun dönemli büyüme, günlük fonksiyonları ve üretkenlik yetenekleri ile ilişkili olarak bir kontrol merkezi gibi çalışır.
Hipofiz bezinde iki kısım vardır: ön (anterior) lob ve arka (posterior) lob, ön lob, gö üste süt üretimini harekete geçirmek için büyüme hormonu da dahil olmak üzere, altı ayrı hormonun üretimi ile yükümlüdür, ön lobdaki di er hormonlar, tiroid bezleri, yumurtalıklar, testis ve böbrek üstü bezlerindeki faaliyetleri harekete geçirerek endokrin sistemin di er kısımlarını da etkiler.

Arka lob iki çeşit hormon üretir: oksitosin ve antidiüretik hormon. Oksitosin emzirme dönemi sırasında kadınlarda gö üsten süt gelmesi olayını harekete geçirmek için faaliyette bulunur. Aynı zamanda do um sırasında rahim kasılmalarını da hızlandırır. Antidiüretik hormon idrar çıkışını kontrol etmek için böbrekler üzerinde faaliyet gösterir.

Hipofiz Bezi Tümörleri

Akromegali

Hipofizin aşırı faaliyeti sonucu yüzün irileşmesi, el ve ayakların aşın büyümesi ile belirgin durumdur. Bu kronik hastalık yetişkinlerde görülür ve normal gelişim tamamlandıktan sonra büyüme hormonunun artan salgısı nedeni ile ortaya çıkar.El, ayak, çene ve kafatası kemiklerinin aşırı büyümesi şeklinde oluşur. Büyüme ça ından sonra kemiklerdeki uzamanın durması nedeniyle, akromegali iskelette kalınlaşmaya neden olur. Akromegali olan bir kişide en fazla dikkat çeken de işiklik alın ve çene kemiklerinde abartılı bir büyümedir. Bunun sonucunda genişlemiş ve kabalaşmış yüz hatları ve birbirinden oldukça ayrık dişler gözlenir.

Jigantizm

Gelişim hormonunun aşırı salgılanmasına ba lı olarak vücudun anormal derecede gelişme ve büyüme göstermesi devleşme. Nadiren görülen bu hastalık, akromegaliye benzer ve hipofiz bezi tarafından büyüme hormonunun aşırı salgılanması nedeniyle ortaya çıkar. Akromegaliye benzemeyen bu yönü ise jigantizmde büyümenin hızlanması ve yetişkinlikte aşırı uzun boyun ortaya çıkmasıdır. Bu iki rahatsızlık arasındaki fark bu olaydan etkilenen kişinin yaşıdır. Jigantizm yetişkinlik dönemini tamamlamamış olan şahıslarda ortaya çıkar. Ancak uzun boylu çocukların çok azı jigantizm rahatsızlı ına sahiptir.

Prolaktinoma

Bu türden hipofiz bezi tümörü prolaktin hormonunun aşırı salgısına neden olur. Bu olay kadınlarda düzensiz adet veya adetten kesilmeye neden olabilir. Erkeklerde ise kısırlık veya iktidarsızlık ortaya çıkabilir. Kraniofarinjiyoma

Bu türden bir hipofiz bezi tümörünün belirtileri görsel bozukluklar, baş a rıları ve cinsel gelişme yetersizli idir.

Cushing Sendromu

Bir böbrek üstü bezi tümörü de bu rahatsızlı a neden olabilir.

Akromegali ve jigantizm hipofiz bezinin aşırı faaliyeti nedeni ile ortaya çıkar. Hipofiz bezi büyüme hormonu diye bilinen hormonu aşırı bir şekilde salgılar (buna ayrıca somatotropik hormon da denir). Bu türden bir aşırı salgılama genellikle bezlerde bir tümörün gelişmesi ile ortaya çıkar. Bu rahatsızlı a hiperpituitarizm denilir.

Hipofiz bezinde iki türden tümör gelişebilir. Bunlardan birine kraniyofarnjiyoma denilir. Bu tip tümör büyüdükçe hipofiz bezine baskı yapar. Bunun sonucunda hormon salgısı azalabilir ve hipopituitarizm veya diabetes insipidus (şekersiz diyabet) gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. İkinci çeşit hipofiz bezi tümörü adenomdur (bez epitelinden gelişen iyi huylu ur). Böylesi bir tümör fazla yayılmaz. ancak akromegali, jigantizm veya Cushing hastalı ı gibi rahatsızlıkların bir sonucu olarak muhtelif hormonların aşırı salgısı yaratmaz, ancak göz sinirleri üzerinde ve yakınındaki normal hipofiz bezi dokuları üzerinde mekanik bir baskı oluşturarak herhangi bir zarara yol açabilir.

Teşhis

Doktor muayene ederek fiziksel de işiklikleri araştıracaktır: A rı ve acılar, ellerde sızı, aşırı terleme. Yetişkin bir hastada el ve ayak büyümeleri de doktor tarafından dikkate alınacaktır. Hastadaki görme bozuklukları araştırılacaktır; tümör büyüyerek görme sinirine bası yapar ve her iki gözde de görmeyi etkiler. Görme alanı ölçülerek, görme kaybı olup olmadı ı araştırılır. Di er önemli bulgularsa genel yorgunluk hali, derinin aşırı ya lı olması ve dilin normalden büyük olmasıdır.

Kan dolaşımında bulunan ve salgılanan hormon düzeyinde artış olup olmadı ını belirlemek için özel kan ve idrar testleri yapılacak-tır. Bu de erler yüksek bulunursa, bilgisayarlı beyin tomografisi veya manyetik rezonansla hipofizdeki tümör saptanabilir. E er akromegaliden kuşkulanılıyorsa, röntgen çekilerek de kafatasındaki olası de işiklikler belirlenebilir.

Tedavi, tümörün ne kadar gelişti ine ba lı olarak düzenlenir. Erken teşhis, tümörün tamamen tedavi edilebilme şansını(e er küçükse) artırır.

Hipofiz bezi, tümörün ortadan kaldırılması veya çıkarılması esnasında bazen zarar görebilir. Bu durumda genellikle hayat boyu hormon tedavisi gerekecektir.

Akromegali

Akromegali, büyüme hormonunun aşırı salgılanması nedeniyle ortaya çıkar ve iskelet ve iç organlarda büyümeye yol açar. Kalp genişleyebilir, buna ba lı olarak kalp yetmezli i ve yüksek tansiyon ortaya çıkar. Akromegali tedavi edilmezse şeker hastalı ı, göz sorunları ve vücut görünüşünde de işikliklere neden olur.

Ameliyat, hastalı ın ilerlemesini ve çeşitli göz komplikasyonlarının a ırlaşmasını önleyebilir. Ancak görünüşteki de işiklikler genellikle geri dönüşümsüzdür. Ayrıca akromegalili hastalarda şeker hastalı ı ve uzun vadede kalp, damar ve karaci er hastalı ı riski de oldukça yüksektir. Ancak bu riskleri en aza indirmek için bazı önlemler (sigara içmemek gibi) alınabilir.

Jigantizm

Jigantizm tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tümör çıkarılarak ya da aşırı salgılanan büyüme hormonu baskılanarak, hastalı ın gelişimi durdurulabilir

Prolaktinoma

Kadınlarda prolaktinomanın en sık görülen belirtisi adetlerin düzensizli i ya da hiç olmaması ve kısırlıktır. Bir di er belirti de galaktoredir (do um yapmamış bir kadında memelerden süt gelmesi); ender olarak erkeklerde de görülebilir.

Prolaktin hormonundaki artış, do um kontrol hapları ve sakinleştiricilerin kullanılması ve hipofiz tümörü tarafından aşırı miktarda üretilmesi (prolaktinoma) nedeniyle olur.

Cushing Hastalı ı

Hipofiz tümörü böbreküstü bezlerini aşırı uyararak cushing hastalı ına da neden olabilir.

Tedavi

Hipofiz tümörü genellikle ameliyatla çıkarılır. Hipofiz bezi çok küçük oldu u için, ameliyat ustalık gerektirir. E er tümör ameliyatla çıkarılamıyorsa, prolaktinoma tedavisinde ve akromegalide di er tedavilerin yanı sıra, bromocriptin adlı bir ilaç kullanılır. Bromocriptin bazı hormonlarda aşırı artışı engeller. Yine de hipofiz tümörlerinin tedavisinde ilk seçilecek olan yöntem ilaç tedavisi de ildir.

Ameliyat mümkün de ilse, radyasyon tedavisi de bazı hastalarda kullanılabilir. Tüm bu tedavi tiplerinin birlikte kullanılması da tümörün tekrarlama olasılı ını azaltmak üzere, oldukça yaygındır.
 
GÜNEŞ KANSERDEN KORUYOR


Güneşte fazla kalmak cilt kanserine yol açabiliyor, ama işin iyi bir tarafı da var: Güneş, meme ya da kalınba ırsak kanseri riskini azaltıyor...

ABD nin Maryland eyaletindeki Ulusal Kanser Enstitüsü uzmanları, 24 eyalette 1984 ile 1995 yılları arasında cilt, prostat, kalınba ırsak, meme ve rahim kanserlerinden ölümleri inceleyerek California, Güney Carolina, Hawaii, Teksas gibi bol güneşli bölgelerde cilt kanserinden ölümlerin fazla oldu unu belirlediler.


Araştırmacılar, aynı bölgelerde meme ve kalınba ırsak kanserinden ölümlerin ise çok az oldu unu saptadılar.


Güneşli bölgeler, siyah erkekler arasında prostat kanserinin de beyazlardan daha fazla ve ölümcül oldu u belirlendi.


Araştırmacılar, D vitamininin kanserli hücrelerin ço alma hızını düşürdü üne ilişkin laboratuvar bulgularının, güneşin koruyucu yönünü açıklayıcı nitelikte oldu una işaret ettiler.


Güneş ışını, vücutta D vitamini sentezini sa lıyor.

KALIN BAGIRSAK TUMORLERI

Kalınba ırsak tümörleri iyi ya da kötü huylu olabilir. İyi huylu tümörler oldukça seyrek, kötü huylular ise çok daha yaygındır. Kötü huylu ba ırsak tümörleri sindirim kanalında görülen tümörler arasında, mide ve düz ba ırsak (rektum) kanserlerinden hemen sonra üçüncü sırada gelir. Yemek borusu kanseri ve sindirim kanalının öteki bölümlerinde rastlanan kanserlerden ise daha yaygındırlar. Bu kanser türü genellikle erişkinlik ve yaşlılık döneminde görülür.
Klinik açıdan önemli bir nokta, sa kalınba ırsak çapının sol ba ırsa ınkine oranla daha büyük olmasıdır. Bu nedenle ba ırsaktaki geçiş ile ilgili yakınmalar sol yanda sa a göre daha erken görülür; başka bir deyişle sol kalınba ırsak kanserlerinin hastalık belirtileri sa kalınba ırsaktan daha çabuk ortaya çıkar.
NEDENLERİ
Kalınba ırsak kanserinin nedeni bilinmemektedir, ama kanser oluşumunu hazırlayan etkenler iyi bilinir.
- Çevresel etkenler. Kanser yapıcı etkenlerin harekete geçmesini sa layan ve onları yönlendiren çevresel etkenler vardır.
Amyant işçilerinde, dokuma sanayisinde, çelik dökümhanelerinde ve sentetik iplikle halı dokunan fabrikalarda çalışan işçilerde kalınba ırsak kanserine yakalanma tehlikesi daha çoktur.
Selenyumun kalınba ırsak kanserindeki etkisi tartışmalıdır. Kalınba ırsak kanseri hastalarının kanlarındaki selenyum düzeyi düşük bulunmuştur. Su ve topra ında yüksek oranda selenyum bulunan bölgelerde kalınba ırsak-düz ba ırsak kanserlerine ba lı ölümlerde azalma saptanmıştır.
- Beslenmeye ba lı etkenler. Günümüzde henüz ba ırsak kanserine neden olan kanser yapıcı bir hastalık etkeni saptanmamıştır. Batı tipi beslenme, ba ırsak kanseri tehlikesini artıran bir etkendir. Örne in, kalınba ırsak kanserinden ölümlerle hayvansal ya tüketimi
arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Fazla bira tüketiminin de düz ba ırsak (rektum) kanserine yol açabilece i düşünülmektedir. Lahana ve Brüksel lahanası gibi bazı sebzelerin kalınba ırsak kanserine karşı koruyucu etkisi vardır. Bunların içerdi i yükseltgeme önleyici (anti oksidan) maddelerin, kemirici hayvanlarda, polisiklik (birden çok karbon halkası taşıyan) hidrokarbonların yol açtı ı kanser oluşumunu engelledi i belirtilmiştir.
Lifli besinlerle beslenmenin de koruyucu etkisinden söz edilir. Bu varsayıma göre, daha çok lifli besinler tüketen Afrika toplumlarında, Batılı beslenme alışkanlıklarına sahip toplumlara oranla kalınba ırsak-düz ba ırsak kanserinin görülme sıklı ı çok daha azdır.
- Kalıtsal etkenler. Kalıtsal etkenlerin çok önemli oldu u görülmektedir.
- Kanserli hasta ailelerinde kansere yakalanma olasılı ı nüfusun öteki bölümüne göre daha yüksektir.
- Ailesel polipoz ve Gardner Sendromu gibi iki kalıtsal hastalık büyük oranda kalınba ırsak kanserine eşlik eder.
- Meme, rahim ve yumurtalık kanserine yakalanmış hastaların ailelerinde kalın-ba ırsak kanseri sıklı ı yüksektir.
- Kalınba ırsak kanserinin yüksek oranda görüldü ü ailelerde, hastalar genellikle gençtir; sa kalınba ırsak tümörüne daha çok rastlanır; birkaç organda tümör vardır.
Bazı olgularda ba ırsak tümörü meme ve dölyata ı tümörleriyle birlikte görülebilir.
KANSER ÖNCESİNDE GÖRÜLEN LEZYONLAR
- Polipler. Sindirim kanalında boşlu a do ru çıkıntı yapmış, saplı ya da sapsız oluşumlara polip denir. Yalnız adenometöz polipler kanser öncesi görülen lezyonlardandır.
Polip-kanser ilişkisi aşa ıdaki özellikleri gösterir:

- kanser-adenom birlikteli i oldukça sıktır;

- adenomlar ile kalınba ırsak ve düzba ırsak kanserlerinin vücutta da ılımı birbirine benzer;

- adenom ve karsinomların yaşa ba lı olarak çizdi i e riler yaklaşık 10 yıllık bir farkla koşut gider;

- adenomların seyrek görüldü ü ülkelerde kanserin görülme oranı düşüktür;

- kalınba ırsak boyunca saptanan poliplerin yaygın biçimde kesilip alındı ı toplumlarda kanser görülme sıklı ı daha azdır.

Günümüzde adenomların kanser yapıcı lezyonlar oldu u genellikle kabul edilmiştir. Adenomlardan kanser gelişme tehlikesi polipin büyüklü üyle, hücre tipiyle, doku yapımındaki de işiklik derecesiyle (displazi) ve poliplerin sayısıyla ilişkilidir.

- Düzba ırsak ve kalınba ırsa ın ülserli iltihabı. Düz ba ırsak ve kalınba ırsakta iltihabi hastalı ı (Crohn hastalı ı ve ülserli kolit) olan kişilerde, hastalı ın ileri yıllarında kalınba ırsak kanseri oluşma tehlikesinin genel nüfusa oranla 10 kat daha fazla oldu u kabul edilir. Bu hastalarda kanser normal kişilerden 20 yıl kadar daha önce, 30-40 yaşlarında görülür.
Çocukluk ça ında başlayan düzba ırsak ve kalınba ırsak iltihabı olgulannda, hastalık süresi 10 yılı buldu unda büyük olasılıkla hastalı ın uzamasına da ba lı olarak kanser tehlikesi artar. Düzba ırsak ve kalınba ırsaklarında ülserli iltihap olan hastalarda, hastalık süresi 30 yılı geçti inde ve olay kalınba ırsa ın tümüne yayıldı ında kansere yakalanma oranı yüzde 56 ya çıkar.
Bu hastalarda erken kanser tanısı oldukça zordur. Belirtiler her iki hastalıkta da birbirine çok benzer. Ayrıca radyolojik bulguların yorumlanmasında güçlükler görülebilir. Kesin tanı, kalınba ırsa ın bir alet yardımıyla do rudan gözlemlenip (kolonoskopi) de işik bölgelerinden birçok örnek alınarak (biyopsi) bunların incelenmesiyle konulur.
- Divertiküller. Tümörün bulundu u kalınba ırsak bölümünün dışa do ru cepleşmesi 60 yaşın üzerindeki kişilerin yüzde 40-50 sinde görülür. Bu nedenle sık görülen bir belirtidir. Çok sayıda divertikül oluşumu (divertiküloz) kanser yapıcı bir hastalık de ildir.
- Safrakesesinin çıkartılması (kolesistektomi). Safrakesesi açlık durumunda önemli miktarda safra tuzu içerir. Safrakesesi ameliyatla alınınca bu birikim gerçekleşemedi inden, safra tuzları olanca hızıyla dolaşır. Böylece ba ırsak bakterilerinde safra tuzlan daha çok görülür ve safra asitleri artar. Bunların metabolizmasından kalınba ırsak ve düzba ırsak mukozası için kanser yapıcı kabul edilen birtakım maddeler türer. Bu nedenle geçmiş yıllarda safrakesesinin alınmasının kalınba ırsak kanserinin oluşmasında bir tehlike etkeni olabilece i tartışılmıştı. Son yıllardaki klinik çalışmalarda ise, safrakesesi alınan kişilerde kalınba ırsak kanserine yakalanma oranının daha yüksek oldu una ilişkin belirgin bir sonuç alınamamıştır.
TÜMÖR TİPLERİ
İlk olarak kanserin tek başına görüldü ünü belirtmek gerekir, yani hastalık ba ırsa ın yalnızca bir bölümünde yerleşir. Bazı olgularda ba ırsa ın birden çok yerinde tümör kütlesine rastlanabilir. Başlıca üç tipi vardır: Ülserli tip, vejetan tip ve skiröz tip.
Ülserli kanserin özelli i, tümör içindeki damarların yıkımı sonucunda tümör kütlesi üzerinde geniş yaraların (ülserlerin) bulunmasıdır. Ülserleşme ilerleyicidir; ba ırsak duvarını derinli ine aşındırma e ilimini gösterir. Sonraki aşamada karın zarına ya da daha önce gelişen yapışıklıklar sonucunda kanserli bölgeye yaklaşmış öteki organlara do ru aşınma sürebilir. Vejetan tip kanser, öncelikle ba ırsak kanalına do ru büyüyen, önce daralma sonra da bütünüyle tıkanmaya neden olan et yı ını görünümünde bir kütleyle belirlenir. Bu kütle çevresinde genellikle doku ölümlerine ba lı gelişmeler, kütlenin kendisinde de bazı biçim bozuklukları ve kanamalar görülebilir. Skiröz kanser tipinde ise tümör ba ırsak kanalının içine sarkmadan ba ırsak duvarında ortaya çıkar. Her kanser tipinde sonuç az çok aynıdır. Kanser hücrelerinin yerleşti i bölgede ba ırsak duvarı kalınlaşır. Bu da ba ırsak kanalının daralmasına yol açar.
TÜMÖRÜN YAYILIMI
Uzun ya da kısa süren birinci dönemden sonra, kanser birincil yerleşim alanından organizmanın başka bölgelerine do ru yayılma e ilimine girerek metastaz adı verilen ikindi odaklar yapar.

Kötü huylu kalınba ırsak tümörlerinin yayılımı de işik yollar izler. Kanser hücreleri kapı toplardamarı yoluyla karaci ere gelir ve burada birçok yayılım odakları oluşturur. Bu odaklar beyazımsı, sert, karaci er yüzeyinden kabarık, yuvarlak oluşumlardır. Kanser hücreleri daha sonra kan yoluyla akci ere ulaşır. Kalınba ırsa ın zengin lenf a ı, lenfler yoluyla yayılmayı kolaylaştırır. Kanser hücreleri üst ve alt ba ırsak askısı (mezenter) damarlarıyla birlikte giden lenf damarları yoluyla önce kalınba ırsa ın yanındaki ve üstündeki lenf dü ümlerini, sonra orta bölümdeki lenf dü ümlerini, son aşamada ise merkezi ba ırsak askısı lenf dü ümlerini tutar. Tutulan lenf bezleri büyür ama en belirgin de işim, sertliklerindeki artıştır.
Bir başka yol, ba ırsaklarda oluşan do rudan yayılmadır. Kanserli doku parçacıkları ana kütleden koparak sindirim kanalını izleyip, ba ırsa ın daha aşa ı bölümlerine gider ve orada yerleşirler. Burada büyüyüp gelişerek, kaynaklandıkları kanser kütlesinin boyutlarına bile ulaşabilirler.
Kanserin son yayılma biçimi ba ırsak duvarı içinde gerçekleşir. Kanser, duvar içindeki lenf damarlarını izleyerek, ba ırsak duvarı boyunca karın zarına kadar gider ve birincil kanser kütlesinin kapladı ı alandan daha geniş bir bölgeye yayılır. Kanser hücreleri karın zarına ulaşınca çevreye yayılarak kanlı asit (karın boşlu unda kanlı sıvı toplanması) oluşturan yaygın karın zarı kanserine yol açarlar. Bu tabloda karın zarı büyük miktarda kanlı sıvı üreterek kanser hücrelerinin saldırısına karşı koymaya çalışır ya da kanser hücreleri Douglas boşlu una (erkekte düzba ırsak ile idrar torbası arasındaki, kadında ise düzba ırsak ile dölyata ı arasındaki çukur alan) ve kadınlarda her iki yumurtalı a yerleşir. Karın zarına ulaşan kanser komşuluk yoluyla da yayılabilir. Böylece inceba ırsa ın kıvrımlarında, böbrek ve idrar borularında, omurganın bel ve kuyruksokumu arasındaki bölümü ile mesanede kanser görülebilir.
Kanserin geniş yayılımı, köklü bir cerrahi girişimi engeller. Hasta bu nedenle ameliyat edilemez. Lenf yoluyla yayılan yerel kanserler bu grupta yer almaz.
Ameliyat edilemeyen olgularda, ba ırsak kanalında geçişin aksamaması için yalnızca belirtilere yönelik cerrahi yöntemlere başvurulur. Bu tür girişimler hastanın yaşam süresini uzatmada pek etkili de ildir. Tedavinin en önemli noktası erken tanıdır.
 
KALIN BAGIRSAK TUMORLERI -2


BELİRTİLERİ


Kalınba ırsak kanseri belirtileri ilerleyicidir ve birbirini izleyen üç evre gözlenir. Bu evreler daralma öncesi evre, daralma evresi ve tıkanma evresi olarak adlandırılabilir.

Bunların en önemlisi ilk evredir. Bu aşamada kanser henüz ba ırsak kanalını daraltacak büyüklü e ulaşamamıştır, yani daha gelişiminin başlangıç evresindedir. Başlangıç döneminde hastalar tam olarak tanımlayamadıkları çeşitli yakınmalar belirtir. Kanserin gelişti i yere uyan karnın belirli bir bölgesinde geçici dolgunluk duyusu, çekilme tanımlarlar. Bu yakınma gerçek bir a rı de ildir. Daha sonra pek açıklanamayan iştah azalması, hafif kilo yitimi ve çabuk yorulma görülür. Bazen birkaç gün süren ve geldi i gibi birden kesilen ishal de görülebilir.

Bazen de ishal yerine dışkıyı yumuşatıcı ilaçlara (müshiller) karşın geçmeyen inatçı kabızlık vardır. Bu başlangıç belirtileri göz ardı edilmemelidir. Gerçekte belirtilerden hiçbiri kalınba ırsak kanserine özgü olmasa da, ba ırsakta ola andışı birtakım olayları düşündüren belirtilerin biri bile hastayı kuşkulandırmalı ve sorununu açıklı a kavuşturmak için bir radyolojik inceleme yaptırmalıdır. İnceleme sonucu olumluysa, hasta kafasındaki sorunu çözerek rahatlayacaktır. Ama kanser tipinde organik bir lezyon bulunursa hiç zaman yitirmeden cerrahi tedaviye başvurulmalıdır. Erken yakalanan tümörün cerrahi girişim ile bütünüyle alınma olasılı ı vardır ve hasta tam olarak iyileşece ini ümit edebilir.

Zaman yitirdikçe daralma öncesi evreden, daralma evresine girilir. Bu evrede kanser daha da büyüyerek ba ırsak kanalını daraltır. Böylece daralmanın oldu u yerde ba ırsak geçişi zorlaşır, daralma yerinin önünde ba ırsak içeri i birikir ve kokuşma başlar. Örselenen ba ırsak bölümünde salgı ve özellikle kasılmaların artmasıyla biriken ba ırsak içeri i, kanser kitlesinin oluşturdu u engelin ötesine do ru geçmeye zorlanır. Klinik olarak, bu olaylar ba ırsak kasılmalarına ba lı a rı nöbetleri, dönüşümlü ishal ve kabızlık dönemleriyle ortaya çıkar. Özellikle bu belirtilerin zamanlaması çok önemlidir. Önce kabızlık dönemi, ardından da a rı nöbetleri görülür. Ba ırsak kasılmaları sonucunda engel aşılıp dışkı çıkarılabilir. Kalınba ırsak kanseri düşünülerek tanıya ulaşmanın oldukça kolay oldu u bu dönemde bile radyolojik inceleme gerekir ve kuşkulu bir kütle saptandı ında cerrahi tedaviye geçilmesi gerekir. Kökten ve çözümleyici bir cerrahi girişim olasılı ı bu dönemde hala çok güçlüdür.

Zaman geçtikçe hastanın genel durumu bozulur; kilo yitimi ve halsizlik artar, iştah azalır. Hasta bütün çabalarına karşın yemeklere karşı tiksinti ve bulantı duyar. Giderek artan kansızlık gelişir. Yüz rengi mum beyazıdır. Tıkanma evresi bu belirtilerle kesinleşir. Ba ırsak içeri i artık ilerleyeme~, ba ırsak kanalı bütünüyle kapanmıştır. Tıkanmanın bazı özellikleri vardır. Ba ırsak kanalı birkaç gün tam olarak kapalı kalır. Bu süre içinde kanser kütlesindeki doku ölümü ve biçim bozuklukları sonucu tıkanma bölgesinde bir bölüm açılarak geçişe olanak sa lar. Ama bu açılıp-kapanma olayları iki-üç kez yinelendikten sonra ba ırsak bir daha açılmamak üzere kapanır. Hastanın genel durumu hızla bozulur, sıvı yitimi artar ve zehirli maddeler kan dolaşımına geçer. Bazı durumlarda hasta ne yazık ki, ancak bu aşamada hastaneye başvurur. Tıkanma yerini saptamak amacıyla kontrast madde verilmeden yapılan radyolojik karın incelemesinden sonra, hastanın karı açılarak tümörün çıkartılıp, çıkartılamayaca ına karar verilir.

Bu evrede radikal girişim olasılı ı büyük ölçüde azalmıştır.

Kalınba ırsak ve düzba ırsak kanserinin önemli bir belirtisi makattan dışkıyla birlikte kan gelmesidir. Bu durumda hemen endoskopik inceleme yaptırılmalıdır. Özellikle düzba ırsak tümörlerinin saptanmasında radyolojik inceleme tek başına yeterli de ildir.

KOMPLİKASYONLAR

Bazı durumlarda, daha tıkanma evresine gelmeden ortaya çıkan istenmeyen durumlar hastalı ın gidişini hızla kötüleştirir: Kalınba ırsak içeri inde büyük miktarda mikrop bulundu u göz önüne alınırsa, oluşan ba ırsak delinmesine ba lı a ır gidişli ve yaygın karın zarı iltihabının gelişmesi; karın içindeki öteki organlarla ba ırsak arasında fistül oluşması; ya da birkaç kan damarının yıkımı sonucunda a ır ve ölümcül sonuçlar do urabilecek kanamaların başlaması başlıca komplikasyonlardır.

TANI

Kalınba ırsak kanseri tamsı erken konmalıdır. Bu amaçla, röntgen ışınlarını geçirmeyen madde içeren bir lavman yapıldıktan sonra çekilen filmler, dışkıda gizli kan aranması, dışkıda kanser hücrelerinin araştırılması, hastanın klinik bulgulan ile birlikte de erlendirilir. Klinikte yeni kullanılmaya başlanan kolonoskopi çok yararlıdır. Günümüzde 1,5 metre uzunlu a ulaşabilen bükülebilir aletler aracılı ıyla ba ırsa ın hastalıklı bölümü do rudan görülebilmekte, belirlenen yerlerden istenilen doku örnekleri alınabilmektedir. Kolonoskopi poliplerin saptanmasında ve bunların kolonoskop içinden geçen teller ve elektrikli koterler aracılı ıyla çıkanlmasmda da çok yararlıdır. Kalınba ırsak kanseri ve poliplerin birlikte bulundu u durumlarda, ameliyat edilen bölümün dışındaki bütün polipler de temizlenmelidir.

Kalınba ırsak kanseri tanısı konduktan sonra tedavi yöntemi hemen seçilmeli ve bu da cerrahi tedavi olmalıdır. Cerrahi tedavi açısından kalınba ırsa ın sa yan kanserleri ile sol yan kanserleri ayrılmalıdır. Ayrıca kanserin ameliyatla alınıp alınamayaca ının bilinmesi de çok önemlidir. Karaci ere, dala a, akci ere yayılmış kanserler ile komşu organları tutmuş kanser türleri ameliyat edilebilme sınırını aşar. Bu durumun anlaşılabilmesi ancak cerrahi girişim sırasında yayılım odaklarının ya da çevre dokularda tutulmanın gözlenmesi ile olanaklıdır.

Kalınba ırsa ında ya da düzba ırsa ında kanser bulundu u saptanan tüm hastaların idrar yollarının incelenmesi (kanser idrar borularına ve/ya da idrar torbasına yayılabilir); bir gö üs filminin çekilmesi (akci er yayılımı) ve karın bölgesinin bilgisayarlı tomografisinin çekilmesi (CAT) (karaci er ve lenf bezlerine yayılımın saptanması için) zorunludur.

Her ne kadar tanı için yetersiz olsa da, do rudan karın filminin çekilmesi kalınba ırsak ya da düzba ırsak kanseri kuşkusu uyandırabilecek bulgular suna-bilir: Bir kalınba ırsak bölümünde dışkının hemen hiç olmaması, öte yanda ise gaz ve dışkı birikmesi kanser kuşkusu uyandırabilecek bir bulgudur.

CERRAHİ GİRİŞİM

Ameliyatına karar verilen sa kalınba ırsak kanseri olgusunda sa hemikolektomi yapılır. Bu ameliyatta körba ır sak ve ileumun son kısmı ile sa kalın-ba ırsak kesilerek çıkartılır. İleum ile yatay kalınba ırsak birbirine a ızlaştırılır. Tümör ameliyatla çıkartılabilecek durumda de ilse, kanserli bölge yerinde bırakılır. Bu bölgenin ba ırsak içeri i dolaşımının dışında tutulması sa lanarak ileumun son kıvrımı yatay kalınba ırsak ile a ızlaştırılır. Bu geçici cerrahi girişim hastaya ancak belli bir süre için rahatlama sa lar. Kanser sol kalınba ırsaktaysa ve ameliyata uygun evredeyse, genel olarak sol hemikolektomi yapılır; yani inen kalınba ırsa ın tümü çıkartılarak yatay kalınba ırsak ile kalınba ırsa ın son kısmı birbirine a ızlaştırılır. Kanserli kütle çıkartılamayacak durumdaysa yatay kalınba ırsak ile kalınba ırsa ın son kısmı birbirleriyle a ızlaştırılır ve biraz önce de inilen, çıkartılamayacak durumdaki sa kalınba ırsak kanserine uygulanan geçici girişim burada da gerçekleştirilir.

Tümörün makata çok yakın oldu u durumlarda ise kalınba ırsa ın sa lam parçası karın zarına a ızlaştırılır (kolostomi) ve dışkılama bir torba aracılı ıyla gerçekleştirilir.

Cerrahi tedavi genellikle başarılı sonuçlar verir. Radikal cerrahi tedaviden sonra 5 yıllık yaşama süresi yüzde 60 a yakındır. Bu oran erken tanı konan olgularda daha da yüksek olabilir.

ÖNLEMLER

Kalınba ırsak kanserlerinin önlenmesi için, koruyucu önlemlerin alınmasının yanı sıra kanserin erken bir evrede tanınması amaçlanır. Son yıllarda standartlara ba lanmış ölçüm ve yöntemler kullanılarak birçok kanser tarama programı gerçekleştirilmiştir. Günümüzde kalın-ba ırsak kanseri tanısında en yaygın kullanılan inceleme yöntemi dışkıda gizli kan aranmasıdır (bak. Cilt 6: Tanıya Yardımcı İncelemeler).

Düzba ırsa a (rektum) makattan parmak sokularak yapılan muayene tek başına tanıya götürmede yetersizdir, çünkü parmakla ulaşılabilen bölümdeki kanserler yalnızca yüzde 15 oranındadır.

Rektosigmoidoskopi (düzba ırsa ın ve sigmoit kolonun sigmoidoskop ile içerden incelenmesi) kalınba ırsak tümörlerinin yüzde 70 inde tanıya ulaşmayı sa lasa da, hastaların uygulamayı çok sıkıntılı bulması, teknik zorluklar ve pahalı olması nedeniyle yaygın olarak kullanılamamaktadır.

Kalınba ırsak kanseri tarama programlarının sonuçları incelendi inde, kanser odaklarının erken tanısı yapılıp tedaviye başlanan olgularda da, hastalı ın do al gidişinin fazla de işmedi i gözlenmiştir. Buna karşın, tam donanımlı merkezlerde yapılan tarama testlerinin, kalınba ırsak kanser ve poliplemm erken tanı ve tedavisindeki yararı üzerinde giderek artan bir fikir birli i oluşmaktadır. Özellikle adenomatöz poliplerin tanı ve tedavisi kalınba ırsak kanserini önlemede çok önemlid
 
Geri
Üst