Kanser 200'ü aşkın çeşidi olan bir hastalıktır. Kanser oluşumuna neden olan faktörlerin başlıcaları; besin, hava ve su ile alınan toksik kimyasallar, genetik, radyasyon, hormonlar ve beslenme biçimidir. Hücrede hasar oluşturarak kanseri tetikleyen toksik kimyasallar oksidant olarak adlandırılır.
Bunun yanında besinlerin özellikle besin ya da tat verici olarak yemeklerde kullanılan bazı bitkilerin yaprakları, çiçekleri, meyveleri, soğanları ve tohumları oksidantlara karşı hücreleri koruyan oksidant karşıtı yararlı kimyasalları içerir. Bunlar da antioksidant olarak adlandırılır. Beslenmeye dikkat ederek ve sigaradan uzak durarak kanserin pek çoğu engellenebilir. Mide, kolon ve rektum, karaciğer, pankreas, böbrek, prostat gibi birçok kanserin oluşma nedenlerinin başında da beslenme gelmektedir. Vücudun kansere karşı dirençli olmasını sağlayan en önemli maddeler de antioksidantlardır. Antioksidantları vitamin olanlar ve vitamin olmayanlar olarak ikiye ayırabiliriz.
Vitamin Antioksidantlar (A-C-E Vitaminleri)
A vitamini: Ispanak, havuç, marul, kabak, brokoli, domateste ve karaciğerde bulunuyor. Bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısında önemli derecede artış sağlıyor.
C vitamini: Limon, portakal, çilek, greyfurt, kivi, dolmalık biber, enginar, brokoli, fasulye, maydanoz, kuşburnu ve ahudududa var. Serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştiriyor.
E vitamini: Ayçiçek yağı, zeytin yağı, fındık, badem, soya, ceviz ve fıstık türlerinde bolca mevcut. Kalp krizi riskini azaltıyor, vücudumuzu birçok kanser türüne karşı koruyor.
Vitamin Olmayan Antioksidantlar
Karotenoidler: Bitkilere sarı, turuncu ve kırmızı rengi veren öğedir. Karotenoidlerin bir kısmı A vitaminine dönüşür. Dönüşmeyenlerin az zengin olduğu besinler domates, turunçgiller, karpuz, bal kabağı gibi sebze ve meyvelerdir.
A vitamini de karotenoidler de yağda çözünürler. Yağsız ortamda bağırsaklardan emilmezler. Karotenoidleri içeren sebze ve meyveler yağ katılan yemeklerle beraber tüketildiğinde çok daha faydalı olur. Örneğin salatalara zeytinyağı eklenmesi, havuç suyunun yemeklerle beraber içilmesi, portakalın yemekten hemen sonra yenmesi karotenoidlerin biyoyararlılığını arttırır.
Flavonoidler: Bitkilerin yapraklarında, çiçeklerinde, meyvelerinde ve tohumlarında bulurlar. Kurubaklagillerden soya fasülyesi, meyvelerden kara üzüm, kiraz, ahududu, böğürtlen, elma, çilek, beyaz üzüm, erik, şeftali, sebzelerden bezelye, soğan, domates, yeşil yapraklar, patates, içeceklerden meyve suları, yeşil çay, bitki çayları iyi birer flavonoid kaynaklarıdır.
Diğer antioksidantlar: Saflaştırılmamış tahıllar ve kurubaklagillerde bulunan fenoller, lignin, fitatlar, inositol gibi moleküllerde oksidantları etkisizleştirme yeteneğine sahiptirler. Antioksidant özelliğine sahip bu moleküller daha çok tahılın öz ve kepek kısımlarında bulunduğundan saflaştırılmış tahıllarda büyük ölçüde kayba uğramış olurlar.
Keten tohumu içeriğinde bulunan lignan östrojene bağlı gelişen kanser riskini azaltır. Soya fasulyesinin içeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Sarımsakta bulunan kükürtlü bileşikler kanser ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Bununla birlikte omega 3 yağ asitleri adı verilen ve balıkta bolca bulunan yağ asitleri ve proteinli gıdalarda aldığımız arginin amino asidi, bağışıklık sistemimiz için önemli besin kaynaklarıdır.
Tüm bu yukarıda anlatılan antioksidantların yanı sıra kanserden korunmak için sağlıklı beslenme kurallarını uygulamak gerekir. Azar azar, sık sık beslenmek, her besin grubundan her gün tüketmeye çalışmak, kilogram başına 1 gram olacak şekilde ve bunun ¼ ü hayvansal kaynaklardan gelecek şekilde protein almak, ideal kiloda vücut ağırlığını tutmak ve egzersiz yapmak bu kuralların en önemlileridir.
Bunun yanında besinlerin özellikle besin ya da tat verici olarak yemeklerde kullanılan bazı bitkilerin yaprakları, çiçekleri, meyveleri, soğanları ve tohumları oksidantlara karşı hücreleri koruyan oksidant karşıtı yararlı kimyasalları içerir. Bunlar da antioksidant olarak adlandırılır. Beslenmeye dikkat ederek ve sigaradan uzak durarak kanserin pek çoğu engellenebilir. Mide, kolon ve rektum, karaciğer, pankreas, böbrek, prostat gibi birçok kanserin oluşma nedenlerinin başında da beslenme gelmektedir. Vücudun kansere karşı dirençli olmasını sağlayan en önemli maddeler de antioksidantlardır. Antioksidantları vitamin olanlar ve vitamin olmayanlar olarak ikiye ayırabiliriz.
Vitamin Antioksidantlar (A-C-E Vitaminleri)
A vitamini: Ispanak, havuç, marul, kabak, brokoli, domateste ve karaciğerde bulunuyor. Bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısında önemli derecede artış sağlıyor.
C vitamini: Limon, portakal, çilek, greyfurt, kivi, dolmalık biber, enginar, brokoli, fasulye, maydanoz, kuşburnu ve ahudududa var. Serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştiriyor.
E vitamini: Ayçiçek yağı, zeytin yağı, fındık, badem, soya, ceviz ve fıstık türlerinde bolca mevcut. Kalp krizi riskini azaltıyor, vücudumuzu birçok kanser türüne karşı koruyor.
Vitamin Olmayan Antioksidantlar
Karotenoidler: Bitkilere sarı, turuncu ve kırmızı rengi veren öğedir. Karotenoidlerin bir kısmı A vitaminine dönüşür. Dönüşmeyenlerin az zengin olduğu besinler domates, turunçgiller, karpuz, bal kabağı gibi sebze ve meyvelerdir.
A vitamini de karotenoidler de yağda çözünürler. Yağsız ortamda bağırsaklardan emilmezler. Karotenoidleri içeren sebze ve meyveler yağ katılan yemeklerle beraber tüketildiğinde çok daha faydalı olur. Örneğin salatalara zeytinyağı eklenmesi, havuç suyunun yemeklerle beraber içilmesi, portakalın yemekten hemen sonra yenmesi karotenoidlerin biyoyararlılığını arttırır.
Flavonoidler: Bitkilerin yapraklarında, çiçeklerinde, meyvelerinde ve tohumlarında bulurlar. Kurubaklagillerden soya fasülyesi, meyvelerden kara üzüm, kiraz, ahududu, böğürtlen, elma, çilek, beyaz üzüm, erik, şeftali, sebzelerden bezelye, soğan, domates, yeşil yapraklar, patates, içeceklerden meyve suları, yeşil çay, bitki çayları iyi birer flavonoid kaynaklarıdır.
Diğer antioksidantlar: Saflaştırılmamış tahıllar ve kurubaklagillerde bulunan fenoller, lignin, fitatlar, inositol gibi moleküllerde oksidantları etkisizleştirme yeteneğine sahiptirler. Antioksidant özelliğine sahip bu moleküller daha çok tahılın öz ve kepek kısımlarında bulunduğundan saflaştırılmış tahıllarda büyük ölçüde kayba uğramış olurlar.
Keten tohumu içeriğinde bulunan lignan östrojene bağlı gelişen kanser riskini azaltır. Soya fasulyesinin içeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Sarımsakta bulunan kükürtlü bileşikler kanser ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Bununla birlikte omega 3 yağ asitleri adı verilen ve balıkta bolca bulunan yağ asitleri ve proteinli gıdalarda aldığımız arginin amino asidi, bağışıklık sistemimiz için önemli besin kaynaklarıdır.
Tüm bu yukarıda anlatılan antioksidantların yanı sıra kanserden korunmak için sağlıklı beslenme kurallarını uygulamak gerekir. Azar azar, sık sık beslenmek, her besin grubundan her gün tüketmeye çalışmak, kilogram başına 1 gram olacak şekilde ve bunun ¼ ü hayvansal kaynaklardan gelecek şekilde protein almak, ideal kiloda vücut ağırlığını tutmak ve egzersiz yapmak bu kuralların en önemlileridir.