sergahcan
New member
----------------------------------------------------------------------------------
Güzel bir bakış açısı. En temel sosyolojik gerçekleri basitçe anlatmışsın eline sağlık.
Konuları senin yazdığın kadar yukarıdan görebilenler için zaten tartıştığımız şeyler güncel saçmalıklar. Bu ülkenin en büyük problemlerinden biri FELSEFE YAPMA gibi bir deyimi de arkasına alan ve gerçekten felsefe yapmayan insanların olması.
Son filozoflarımız bektaşilerden sonra bu ülke bir filozof ve aydın kuşağı yetiştirememiştir. Türkiye'de felsefe diye hep felsefe tarihi okutulmuştur maalesef. İslamı biliriz ama islam felsefesinden ya haberimiz olmaz ya da 1000 sene önceki islam felsefesini alırız. Hukuku biliriz ama hukuk felsefesini ya bilmeyiz ya da işimize geldiği sürece ağzımıza alırız. Çocuklarımıza bilim ve teknik öğretiriz ama o çocukları bilimi ve tekniği geliştirecek felsefi analitik dünya görüşüyle eğitmeyiz.
Şimdi doğru bilginin imkansızlığını okumuş, ahlak, kültür gibi kavramların genel geçer olduğunu öğrenmiş, doğruların zamana ve mekana göre değiştiğini farketmiş insanlar için söylediklerin son derece anlaşılır hatta onların da kabul ettiği şeyler.
Ancak hayatında temel felsefi ve düşünce özgürlüğü gibi kavramları sadece kulaktan duymuş, ve hayatında öğrendiği her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya alışmış bir insan kitlesine senin söylediklerin bir şey ifade etmez. Onlar için islam devrimi için yalan söylenebilir iftira atılabilir, kommünist devrim için silah sıkılabilir adam öldürülebilir. Ancak Peygambere iftira atılırsa, islamiyete karşı yalan söylenirse herkes ayaklanır, ya da kommünist devrim yapmaya kalkanlar asılırsa devrim şehidi olur devlet baskıcı ve katil olur.
Şunu hala kabul edebilmiş değiliz. AHLAK bizim amacımıza hizmet ettiği sürece esnetilebilen, bizim çıkarlarımıza ters düştüğü sürece sıkı sıkıya bağlı olunması geren birşeydir. Yani başkalarının kızıyla bacısıyla ilişkiye girince ahlakı düşünmeyiz, ama bizim kızımız veya bacımızın bir ilişkisi olduğunda kıyameti koparırız.
Yani vatandaşa silah sıkan terörist ne kadar ahlaksızsa, üniversitede solcu öğrenciye silah sıkan ülkücü de o derece ahlaksızdır diyebildiğimizde biz dürüst insanlar oluruz. Yoksa bizim sıktığımız silah ahlaklıdır sizin sıktığınız silah ahlaksızdır derseniz;
Bizim katil kahraman sizinkisi adi katil demiş olursunuz. Savcının, polisin, askerin olduğu yerde eline silah alan adamın ahlaksız olduğunu kabul etmediğiniz sürece eline silah alıp sizi ya da yakınınızı vuran adamı suçlamaya da hakkınız olmaz.
Mesele senin siyasi görüşün olunca işi ülkenin askerine polsine bırakmayıp eline silah alıp adam vuranlara alkış tutuyorsan, yarın bir gün bir yakınını polise şikayet etmek yerine silahla yaralayan adama da alkış tutman gerekir. Polisin eylem yapan solcuları coplamasına alkış tutuyorsan, yarın bir gün o copu sen yediğinde de alkış tutmayı bilmen gerekir.
Tüm bu söylediklerine rağmen hala ahlakın, doğruluğun mutlak olduğuna inanan varsa da daha ne diyeyim.
AHLAK ve DOĞRULAR ZAMANA MEKANA VE KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR.
HUKUK, LAİKLİK VE DEMOKRASİ İSE FARKLI DOĞRULARA SAHİP İNSANLARIN FARKLI ZAMAN VE MEKANLARDA ORTAK PAYDADA UZLAŞMASINI VE KENDİ DOĞRULARI İLE TEMSİL EDİLMESİNİ SAĞLAYAN KAVRAMLARDIR.
Biz o yüzden şeriata karşıyız, sosyalizme karşıyız, mutlak değişmez otoriter yönetimlere karşıyız.
saygılar